03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Yapı PCredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde resimlerini sergileyen Mehmet Güleryüz: 'Toplum kendi sanatnn haketmiyor' FIRUZ4\ Mehmet Güleryüz'ün kasım ayı başında ilk K±£ bırbankagalerisindesergilediğison çalışmalanna bır de suluboyaları ekleniyor. Onun tutkuiu, kışkırîıcı. hıci\ dolu resım dünvası bu suluboyalarcla hiçde uysallaşmış görünmüyor. Oysa hep bılinır suluboyanın saydamlığı.dıngınliği. usuiluğuda birligın- de taşırgibidir İCendine özgü işaretlerle do- lu onun çalijmaları aynı zamanda çocuklu- ğunıı dıkkatle yaşamış bir Istanbullu sanat- çınm bebeklerle. poyrazlarla yığıh duygu dünyasını başanyla izleyenine aktanyor. Bu .hırçjn fakat sorgulayan bırdünvadır. FÜRUZA1V İlk kez bır bankanın. Yapı Kredi'nin galerisınde görünüyorsun. Oysa galenlerdegörmeyealışmıştı senin resimle- rini herkes. \eden şımdi bu değişiklik'.' Gİ LERYİZ: Benresmıseçtiğımdebir resım pıyasasi yoktu. yanı resım ahnırsatı- lır bir şey degıldı. 1<T5 vılından sonra açı- lan tek tük gaîerilero zaman yoktu. 7 O'te Pa- ns'e gıtmeden yaptığım dört sergınin ıkısı Tak>ım Beledıye'nın galensınde ikısinı de Tunel'dekı Alman Kültür merkezi'nde aç- miştım 6ü"lardaTürk Alman Kültür Derne- ği Galerısı'nde çok önemlı sergiler yer alı- yordu. 75"te Paris'ten döndüğümde ilk ser- giy i. benim de kuruluşundayer aldığım Ba- raz'da açtım. Baraz'ın kııruluşundan bugüne kadar sa- \unduğum sanat değerleri ve çağdaş sanat galerı anlavışı ıle küçük tıean düşüncelerin ötesiııegidebilen sanatçılann sergileraçabi- leceğı galerılerı daıma destekledım Türk resmının gerçek bır eksiklıği olan bu i:;le ben çok uğraştım Maçka. L'rart gibi galeri- lerle gelişirken ilgılendım. 1985'teAnka- ra'da Galerı Ne\ de bır sergı yaptım Galerı sistemı oturdu Plastık sanatlarla ılgili yayın- !ar ı aptı onlar v e bu y a> ınlan ortaya koy du- lar. Büyiik alanlara açıldılar. Kımı zaman A'atürk Kültiir Merkezi'nde de sergiler\ ap- tı bugaleııler 80"lı\ıllardagalerılennplas- uk sanatlarla bırlıkte aldığı >ol büyük bır grafik çızdı. Satişlar artarken beüı bır kesı- mın ilgısı resme yöneldı. Galenlerın \ıjlar geçtıkçe yaptıkları işler. ilgı alanları da sı- radanlastı - Bu sıradanlaşma salt bir kazanç yoluna >önelmekten mi yoksa başka bir değeıîendir- me hatasından nıı oldu ? Gİ LERYİZ: Bu elbette galenlerın tek başına suçu değil Bence sanat eğitıminın çok buyük bır vanlısı veeksığı var. Galen- lerın de bu konudakı dıkkatlen zayflamış görüııüyor Sanatla ılgı>ı besleyecek genç k.ıdroların gelmesi lazım. 85 de bu noktada gerçekten çok hareketlı oldu. Resmın patla- nıa gösterdigı. alıcı bulduğu bu dönemde gençlerın rakanılarıyla bızim önümüzdekı kaıjagın rakamlan arasında pek fark olma- maya başladı. Böy leyaklaşmalar zaman za- nan olur. Çünkü bızim kuşağımızda hoca- 'inmtzın yanı Zeki Faik Izer'in kuşağı ıle 7 5-80de hemen hemen satışta avnı rakam- larda>di. Bütün bunlar çok büyük bır yanlı- ? n ve bir eksığın nedenıyledır. Bır tanesı devletın bütün bu prodüksiyonu yani üreti- "iı \akından takıp etmıyoroluşu. Dev let res- mın alıcısı oidu. De\ let müdahale etmek is- ;u-. hele bızim de\ let gıbiyse. Mahallenın namusunu koruyan türdeki de\let gibiyse. De\ letın bu utekı vaklaşımlan sanatın yo- lunu açmak ıçin değıl. çoğunlukla kapamak içın olmasıdır Kültür Bakanlığfnın temel görevıbudurashnda. Lygunolanlan.uygun saydıklannı öne geçirmek. - Bu altmı çizdlğin de\lefin sanat anlayışı \e politikası özellikle plastik sanallarda ise başiangıcından beri bakarsak hep böyle mi oWu? GÜLERVÜZ: Cumhunvetın kurulduğu dönemden başlarsak kı soru bunu gerektiri- \or, resım elbette Cumhunyetten önce de vardı. Tıvatro. opera bıle \ardı. Abdülha- mit'ın da\etleriyle Peradaki Italyan kanto- larında sövlenenler. yapılanlar. Fakat bızim anladıgımız anlamda sanat ancak kişınin oluşumuylayerinıalabilirdi. Cmmetınona- vakoyacağı iledeğil. Devlet Atatürkdöne- mınde onun \erdigı Dolmabahçedeki ıU yerde Resim He\kel Müzesı'ni kurdu. Bun- İarı _\ aptıktan sonra sanata. resme bakacak adamı da oluşturmak ıçin. orta\a çıkarmak içın halkev lerını kurdu. Halke\ inde insanlar sahneyle karşılaşıvorlar. kıtaplanndan ya- rarlanabilı\orlar. sergiler açılışor. nıüzik va- pabılı\orlar. Yenı atıhmlı bır dönem. Fakat sonralan beklenılen sonuçlardan pek memnun kalın- mı>or Resimde edebıyata hafıf kaymalar \ar. Eleştin \ar. en ı\ıdenetlenebılırkurum- lar bilırsıniz eğıtım kurumlarıdır: akadenıı benim okuduğum vıllarda en lyı kurumlaı- dan biriydi. Çok i\i hocalanmız vardı. D Grubu'nu bır ıki kış;ı\ı dışında rutarsak bı- zim hocalanmız oluş.turmuştur. Müzelerin kaynagını ve de\let dairelerinın desteğını resım alımıyla sürdüren buressamlar kuşa- ğı .61 Anayasası'ylabirlikteçoketkılideğı- şımlerolmuştu. Benim kıışağımın çıkış >o- lu. özgürlük ara\ ışlarına dayalı olarak gelıs,- tı. Ve tek defa kendme özgü bır ıfadeyi de- neyen akademidekı ogüne kadar belirlenmış kurallan. estetiğı tartışıp karşı çıkan bir ku- şak olınuştu. Bu çok bü\ ük bır grup değil- di. ama etkilı\ dı. Nuri İ\em \ e onun öeren- 'Biz hep nesnev i gösterme\ i öneririz. >a sonrası?..' diye soruyor Giilen üz. oldu. Bu çok enteresan; ne\dı onların fıgür resmıyle çekışmemız. onlannki bır şablon- du. duyulan en büyük endi^e akademı eğı- tım kuşağının ıtadecı resmının sol bırdısku- ra kaymasıydı bunun önüne geçme yolları- nı resmın edebı olmaMnın kaçıntlmazlığıv- Ia açıkladı. Akademıye 1958 >ılında oraya büyük bır resım se\gisiylegırmıştım Oysa aırdıiım yerde «ördiigüm sonuçlar. mezu- ya döndüm, karar \enni>tim. - \ üriinen sanat >olu değişti şimdi. ö\le mi? GLLER\ LZ :E\et. Akademiye ıse ker- hen gidıyordum. Çok sesdiğim arkadaşlar var ttyatro ıçmde. bır kısmı benim gibi aka- demılı Türkıyede ilk pandomım grubunu kuran arkadaşkır. nıüthıs. inanılmazbırgrup Metin Talayman. Ergin Kolbek kımler yok Meehmet Güleryüz'ün kasım ayı başında ilk kez bir banka galerisinde sergilediği son çalışmalanna bir de suluboyalan ekleniyor. Onun tutkuiu. kışkırtıcı, hiciv dolu resim dünyası bu suluboyalarda hiç de uysallaşmış görünmüyor. cilerinden bazılan salt soyut bir resmı öne- nyorlardı. 5O'lı vıllarda Nuri ivem. soyut resmın temsılcisiydi. ama akademidekı kar- şıtlığın sonuçlannıonlaralamadılar. Akade- mi içindeki ögrencileraldı. Onlar da bızdik. - Bu karşıtük peki sizce nasıl orta>a çıktı? GÜLERVÜZ: llginçbirgelışmeyle ogü- ne kadar figüratif eğitim yapan akademıde karşıtlık non-figüratıf olmalıydı değil mı. bizde öyle olmadı. Karşıtlık figür resmıyle nıyetresımlerifalantambirhayalkırıklıöıy- dı. Müthış karabasan içinde buldum kendi- mı: resim bu mu yani ne yapacağım ^ımdi ben... Sorunla karşılaştım. Tam bir hayati- yetsızliklekarşılaştım.Vallahi bılmıyordum ama bu deSildi görmek istediğim. bunu bi- liyordum. fîk yıl desenleginstmı işeo/ıda da hiçbır şevk ze\k yoktu. Kanjinda klasik bır heykel duruyor, 15 gün onu çizıy orsun. ha- yatiyet sıfır. Resimle ılgimi kestını. tiyatro- kı. bu grubu bugün al dünyanın herhangi bir yerine koy ınanılmaz \erimli olsun. Gerçek birlncelıkle orada da parlarlar. Sadece bir oyun görmüş bunlar mım olarak Mareel Marsen'ınbıröğreneısındenTeodıyebırin- den. Sonundatamam hazırlar. akademi liyat- rosıı çok ıvıydı. ben cep tıyatrosunda Dor- men'in Kurslarına gidıyordum. Daha sonra Bcklan Algan'ın kurslarına 62'de ba^ladım. Sahne 2'de GünerSümer ile o\nuvorum. 0 Araştırmacı yazar Leyla Pamir yedinci kitabında müzik ve edebiyat ilişkisini irdeliyor 'Türk romanmda müzik yok'A ERGUN Müzik\e Edebiyatadlı kitabın- da sözcükle müzıgın anlam \e an- latımlannın bırbirlenyle ne denlı ilişkideolabıldıklennıanlatan mü- zik araştırmacısı Le\la Pamir, müzısyenler \e müzikse\erlerle. edebıyatçılar \e roman okurunu kaynaştırmak olarak özetlıyor amacını. Pamir'le yedinci yapıtı Mür'.v \e Edebiyat üzenne konuş- ti1 !;. Ccy le bir kıtabı yazmanızın nedenı neydi1 ' LEVlA P.VMİR-Aslında kita- bı bır nedöile yazmaya başlama- dım. kıı.ıp bana kendinı yazdırdı. Mahleı 19vVrierinRusSanatıÇer- çe\esindeSimgecilerDün\asuHin- distan'a BirGeçit romanı deneme- lennı y ıllarca önce yazrnıştım. İlk ıki;,' Argos'ta. sonuncu^u küçük biryazı halınde Adam Sanat \ e Kı- tapdergisındeyayımlanmıştı 't'ıl- ;.T..a sonra bu yazılara baktığım- J.i bunlan çok kötü buldum. Mah- ler'de senfonılennı oluşturan "mü- ziksözcükleri'mn daha kesın kate- gonlere ay nlması gerektığinı. mü- zıkte duy ulan ara tabakalann belir- tılr^c^n'r; yazının daha derli top- iu olmasının. ly i organıze edilme- sının şart olduğunıı gördüm Şöy- leaçiKİayabılırim: Mahler. yaşadı- .. v'ı>ar..i'nın Dekadans dönemin- de. ortamın \ e müzıeın yozlaşma- sına. t'azla tekrarlanmakla ucuzla- \" . \lasik \e romantik müzik ge- leneğıne. klışeleşmış \ıy ana jarkı- lanua: kah\ e. gazıno. bar. film. kür >tıie>-;. bando müzıklenne yaban- cılaçmar.,,1 ıçındeydi. -;. r;ca büy ük bır kültür gelene- ğine dayanan geleneksel klasik müzigın ardındaki entrikalar. kıs- kançlıklar da besteciyi bezdirmiş- tı. Bu nedenle senfonilerinde du- y uian Mozart Brahms gibi beste- cılerden yaptığı ahntılar. klışeleş- mış kullanım müzigini andıran müzik cümleleri. Mahler'in sen- fonilerinde yabancılaştığı bu dün- yanın •müziksözeükleri'dir. Bu se- mantik kod'lara karşı Mahler'in özlediği ve sığındığı el değmemiş. saf doğayı imley en 'doğa sözcük- leri', senfonilennde duyduğumuz posta kornolan. kuş sesleri. köy şarkılannın parçacıklandır. Birbir- lerine geçen. art arda ya da üst üs- te duyulan bu müzik sözcüklen- nin yanı sıra. Mahler'in ıkilemli duygulannı yansıtan meditasyorı- ları. "sonsuzluk' duy gulan s e y aşa- Leyla Pamir, zevk aldığı her kitabın kendisini başka dünvalara götürdüğünü söylüyor. mının bır parçası olan y ıne de za- man zaman özledıgı geleneksel müzik. müzıgındekı ara tabakalar- dır. Bütün bunlan okuyucuya da- ha iyı ulaştırabilmek içın senfonı- lenndekı •müzik sözcükleri'y le eş anlamda olan Mahler'in konuşma dılinde kullandıgı sözcük. cümle ve paragraflan Mektuplar'ında arayıp buldum. Mahler'in müzik sözcükleri v e "sonsuzluk" duv au- ovanni Operasfna el attım. - Don Giovanni Operası'nı ele ahnanızda özel bir nedeniniz \ar mıydı? PAMİR-Sanınmbilinçaltımda vardı. Sürekli çeşıtlı mızaçtaki ka- dınlann peşınde koşan. hep do- yumsuz kalan iki erkegi yakından gözlemiştim. Ama asıl nedenim. Da Ponte'nin librettosunun çok iy i yazılmış olması. Mozart'ın Don ra'nın Roman Sanatı kitabında Kundera. edebıyata ilişkın düşün- celennı sunarken klasik. romantik veçagdaş müzik y apıtlanna ilişkın çarpıeı. özgün düşüncelerıni blok halinde sunuyor. Bunlara yenı bır şey katamıyorsunuz. Türk roma- nında ise müzik hemen hemen hiç yok. Tanpınar'ın Huzur'unda. Bo- gaz. İstanbul. Mümtaz'ın Nuran'a aşkı eskı Türk müzığı ıle bırlikte • "Müzik ve Edebiyat" adlı kitabıyla müzikse\erlerle edebiyatçılar \e roman okurunu kaynaştırmayı amaçlayan Leyla Pamir. "Bir romanda açıhma. geliştirime elverişli müzik öğesini bulmak çok zor. Örneğin Kundera"nın Roman Sanatı kitabında Kundera. edebıyata ilişkin düşüncelerini sunarken klasik, romantik ve çağdaş müzik yapıtlanna ilişkin çarpıeı. özgün düşüncelerini blok halinde sunuyor. Bunlara yeni bir şey katamıyorsunuz" diyor. suyla senfonilerinde romanlar yazdığını belırtmek ıstedim. Ro- man boyunca benı duygulandıran Mrs. Moore karakterine ve kade- nne denk düşen. romanın içenği- ne uyan müziksel bir motıf de bul- malıydım. Bu romanda yaptıgım çalışma. benı müziğın önemlı bir rol oynadığı. açıhma elvenşlı ro- manlar aramaya itti. Romandan müziğe varmayı tekrar denemek istiyordum. Ama daha önce. söz- cükle müziğın bırleştıği Don Gi- Gio\anni'nın müzığıne ıblislığı ve mızahı da katmış olması. kadın ka- rakterlerindeki hızlı duygu deği- şimlerini bır psıkolog gibi izleye- rek müziğınde yansıtması. müzi- ğinde nesnellıkle zaman zaman kendi mizacını da yansıtan öznel- lıgi birleştirmesiydi. - Tekrar romana dönelim. han- gi romanlan araştırdınız? PAMİR - Bir romanda açıhma. geliştirime elvenşli müzık ögesinı bulmak çok zor. Örnegın Kunde- betımlenıyor. Eskı müzik sadece betımlevıcı bır öğe olarak kalıyor. Saatk'ri Ayarlama Enstitüsü'nde de bu böyle. Geleneksel Türk aı- lesinin yoksul. tevazu içindeki ya- şamı 'acemaşiran' makamıyla. zengın. pervasız. alafranaa yaşam İspanyol dansıyla tanımlanıvor. Kleisfin 'Marrionet Tiyatrosu'nu ele almayı çok düşündüm. Çünkü burada. çok iy i gelıştinlmış bır me- kanık. esneklık ve ruh safıyetı ıle ov nalılan kuklalann. bır sahne sa- natçisinın yorumunu aştığı. mü- kemmeliyete vardığı düşüncesi or- taya çıkıyordu. Buradan bir pıya- nistın yorumuna varabılırdim. - Sonuçta Proust \e T. Mann'ın Dr. Feustus'una karar \erdiniz. Bu romanlan okumak ne kadar ıa- manmızı aldı? PAMİR - Vıllarca önce Pro- ust'un S m'rilen Zamanın Aranışı romanının ilkbeşcıldini Almanca çevırisınden okumuştum. Üç cilt daha getırttım. son cıltlenn İngıliz- ce çev ınlennı de çok şükür Gü>en Turan'dan alabıldını T.Mann'ın Dr. Faustus'u ıse bana İngılızce çevinsıyle 1^50'dehediyeedılmiş- tı Ama önbılgılenmın hiç olmay ı- şından. kimi zaman ortaçağ İngi- iizcesı ve Latince terimlerle dolu. bu zor bır üslupla yazılmış roma- nı okuyup anlayamamıştım. Her ı- kı romanın okunması. Latince te- nmlenn lügattenöğrenilmesi.not- lann alınması. bır buçuk yıl sürdü. - Si/ müzisyensiniz. cdebiyatla ne derecede Ugilisiniz? RAAIİR-Kıtapokumayakendi- mi bildinı bileli düşkünüm. Ama bır ay ncalığımın olduğunu sanmı- yorum. bıhyorsunuz. bu bir alış- kanlık. İster yüksek düzeyde bir roman. müzik kıtabı. deneme. fel- sefe kitabı olsun. anlayabildigim ve zev k aldığım her kitap beni baş- ka düny alara götürür. Hepımiz ıçin bu böy le değil mi? - Kitabınızın Rus Simgecileri. Don Juan \e Dr. Faustus deneme- lerinde iblislik önemli bir rol oy nıı- >or. İblisle neden bu kadar uğraşı- jorsunuz? PAMİR - Doğru.. ıblisliğe za- afım var. çünkü ınsan ruhunun en gızlı ıçgüdülennden bın. Bilıyor- sunuz. mızahta da iblislik var. Ze- kâ ve hızdan kaynaklanıyor. Gelı- yor ve gıdiyor. Sanatta. özellikle edebiyat ve müzıkte metamorfoza uğrayarak yansıyan iblislik. sade- ce büyük dâhılere özgü bır kıvıl- cım oluyor Örnegın. müzikte Tartinı. Mo- zart. Berlioz. Lıszt. Rıchard Stra- uss. Ravel, özellikle Skryabin'ı anımsayın. Edebiyattaiseörnekler o kadar çok ki. Örneğm. Dosto- >e\^k>, Shakespeare, Blake. B> ron. Keats, Marlow, Schiller. Goethe. T.Mann. Sade. Balzac. Baudelaire. Barbe\ de Aure>ilK, Oskar Wllde v e daha birçokları büy ük bır Deka- dans külrürünü yaratmışlardır. yıllar bilindiğı gibi amatör tıyatrolann en parlak dönemi: bence hâlâ bugün oynayan başarılı oyuncular o günün gençleridir. Gençlık tıy atro>u Nisa Serezli'den tut Tunca V önder,Tuncel Kurtiz'e kadar kimler yok ki. Emınönü Halk ev i v e 196Û Arena tıyatrosu- nun kuruluşu. Profesyonel ilk karşıt tıyatro. bana davet geliyor. olmayacak bir şey den 63 senesınde bın Türk Lirası alıyorum. Herkes aynı paray ı alıyor Arena'da. Oyuncuların çoğu Galatasaray mezunu. Fransızcabilıyor. BenseSaintBenoitkaçkı- nıytm .AsafÇiğiltepe. AtiIlaTokath. Zaten sa- dece Hilav "m aramızda olması bırşey. Hılav son derece tatlı. mütevazı. yanında küçük cep konyağı ve anında yapıyor tercümeyi. Asafherbirimızeaktıfgörevvermışbınada. İnşaat sürüyor tepemız açık 8. katta bir tı- yatro rüzgâr bırverden giriyor öte yandan çıkıyor.Ben kostüm çızıyorum provalar sü- rerken herkesın bırkaçışı var. Severek yapı- yorum. Tamamlamamız gereken seyircı sı- ralan var. Bunlann vidalanndan numarala- rına kadar çakıp hazırladım izley ıci koltuk- ları. \'a oynanan oyunlar Alfred Jarn'nin Jön'vle başlıyor 'Kral Lbü' Oyunun ilk replıŞı 'bok' dıye başlıyor Millıyet gazete- sınde sert eieştmler: bu ne rezalet ne iğrenç- lıkdıye. Eleştiren söyleyen açıkça konuşan medeni cesareti olan oyunlar. Sadece oyna- mıyor bütün bunlan birde düşünüyorum. Sonra Sermet Çağan, Seçkin Çağan \e "Ka- >ıp Mektup Karagied' koyuluyor sahneye . Sermet Çağan gibi biriyle oradaiin Asaf Çi- ğıltepe. Başar Sabuncu. Umur Buga> böyie bır kadrovuz. Genç öğrenciler açmazda - Bu arada akademi ne oluyor. yeni bakış- lar sonucu ? GL LERN ÜZ :Bıraktım canım hiç gıtmi- yorum ki. resimde neyi atladığımı bana ti- yatro söy ledı Resimlerimdekı dayanak nok- talarından bın. tıvatronun banagetırdığı açı- lımdır. Bız hep nesneyı göstermey ı önennz. ama ya sonrası. Çok önemlı görmeyız son- rasinı. Sonuçta bır biçim kaygısıy la yola çı- kıp onun biçımıne hükmetme ağını yani çe- kişmenin başladıgı andır sonrası. Bütün bu görüntülerı alıp. bir havana koyup onu iki damla suyla ezmeden olmaz. S'eniden bır ınacun halıne getirmehsınız. Formüle edip tekrar havana atmahsınız v e y akalamalısınız herşeyin özünü. Ev\elasevgı ıle geliyor bu anlayış. Se\gı herkesesöyleyeceginı söylü- yor. Ben bu sözcüğü kuflanmak ıstemiyo- rum benı bır merak bir dürtü nesneye doğ- ru çekiyor. Ben onu gözümle görüp elimle okşuyorum. Araya bır mesafe koyabılmelı- yim v e ne kadar büyürse bu mesafe onun içı- ne dolduracağım bılgıler. başka şeyler de olabılır. Bır biçınıi olduğu gibi de kullana- bılırsın. Ama o bıçım olmuyor ışte o zaman. Benim tavsıyem. gelelim kime tavsıye edi- yorıım. Egıtıme baktıgmı zaman genç öğ- reneılerin ne kadar açmazda olduğunu. on- lan egiten kadrolann anlay ışlarından ötürü çok ıv ı bılıyorum: çünkü insan kendi bildı- ğınden fazlasını karşısındakıne öğretemez. Bütün sorun da buradadır. - (iünümü/ Türk eğitiminde şimdi artık ünhersiteolan akademidedurum buduröy- le mi ? GÜLERN LZ: Sanatçılann konuşmalan- na bakıyorum da hepsı de allameı cıhan. Bır tane boş adam yok ortada. Ne bır eleştirmen var ne sanat felsefecilığı. Şımdi bütün gaze- telerde kültür sayfası denılen servısler var. Burada çıkanhaberlermesulıyetı alıyor bun- ların üzerinden. Tembellik varoralarda. her- şey yayınlalabıhr. çıkabıhr. Kendmız hak- kında her şey. İnsanlar artık bunamesaı sar- fedıyorlar. Son derece filozofik yakla^ımlar- la büyük temel lere oturtuyorlar sanat yakla- şımlannı. Kendilerini, kendi deneyimlerinin nskine hiç bırakmıy orlar. Öy lesine üst sev i- yede bir kültür alışvenş; içinde görünüyor- lar ki ınanılır şey değil. Ötekı yandan bakı- yorsun yaptıklanna. bunu anlamaya formas- yonları hiç yeterlı değil. Olsun. onlar içın sorun değil ki. Nasrettin Hoca'nın mektu- bu gıbı yanında gırmeleri gereken bır sanat yapıyorİar. \anı kendileri olmazsa. o tekst- ler olmazsa ortada hiçbir şey yok. Geçtiğı- miz aylarda bir Mübın sergisi yapıldı bura- da. Ne cehalet! Sanki ilk kez Mübın sergıle- nıyormuş gibi baktılar tuvallere. Kolekshoncu sorunu Bu cehalet şaşırtıcı. Bu sergı gelene kadar iki Mübın sergisi daha yapıldı burada Istan- bul'da. Maçka Galensf nde bın. öteki yanıl- mıvorsam N'ev de. MübinOrhonuyakın ta- kıp etnıiş. bundan onur duy muş bıriy ım ben. ^0- 7 5 sonra SO'de ve ölene kadar. Çok na- muslu bir sanat yaptı. Dürüsttü. Herkes bir- den konu^tu onun ıçin. Tanımayan ve anla- mayan. Ben ve beni anlamayan resim dün- vasından utanç duyarım. Türkıye'de resim- den anlayan var mı? Mübin'ın resmını göre- rek yine de anlamaz bunlar. Bense ressam- ların son sergisi ıçin söyledıklerıne bakıyo- rum. onlar bile Mübin'i anlamamışlar. Top- îum kendi sanatını haketmiyor. Toplum her zaman sanatın arkasından gider. ama mesa- fe bırkaç karıştır. Bızdeki gibi asır değildir. Halktan söz etmiyorum ben. Toplumun ıd- diaları olan kesiminı bunla suçluyorum. - Şimdi bu elesrirdiklerinin içinde koleksi- yoncular nerede yer alıyorlar. onlar ne du- rumdalar ? GÜLER\ ÜZ: Koleksiyoncu var. ama şu anlamda. Resim biriktirenler olarak varlar. - Her resim biriktirene kolekshoncu diye- bilirmiyiz? GÜLER\"ÜZ: Dünyada koleksiyoncu de- nıldığınde sonuçta özel ilgisı dolayısıy la ka- pıldığı sanat dalında önce cıddı bır birıkım edınmek ısteyen kimsedir bu. Bu birikinı sevgisiyle yöneldiği sanatla ilgili bilgisini hatalar yaparak da olsa geliştiren bıridir. Öğ- renerek bırikimıni ciddı biçimde yoğunlaş- tırıp, danıştıklannı doğru seçebilen kışiler- dırbukoleksıyoncular. Fedakârlık edercesi- ne bir ılgidır gösterdiklen Bu örneklere bak- tığımda. bunu resım dalında söylüyorum, bizde eski sanatlarla ilgili çok ciddi koleksı- y oncular v ar. ama ötesıne geçildiğinde. çağ- daş resme gelındiğinde bır ıki önemli kolek- siyoncu kalıyor ortada. Bence fakır bir za- manda bu ışe gırdi koleksiyoncular. yani çağdaş sanatın dikkate alınmadığı bır dö- nemde: bunlann değerli sayilmadığı bir dö- nemde. Yarın: 'Türk resmi ressamların sırtında' DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Malrauxf nun İzinde Fransa'dagünlerdırgündemin başını çeken olay bir yazarın, Panteon adlı anıt mezara gömülmesi. Bu nedenle yayımlanan kitapların. gazete yazıları- nın, televızyon programlarının sonu yok. Biz Yaşar Kemal'den başlayarak düşünen in- sanlarımızı nasıl sustururuz diye düşüneduralım, onlar bir devletin ve ulusun saygınlığının nasıl yük- seltileceğini çok iyi biliyorlar. Fransa'nın dünyanın başta gelen kültür ülkelerinden biri olmasında elbet- te varsıllıklarla dolu tarihsel geçmiş ve birikiminin ya- nı sıra 1958-68 arasındaki on yıl boyunca Malra- ux'nun kültür bakanlıgının da büyük payı var. Malraux'nun yazarlığının yanı sıra hayatt ve kişi- liğindeki en önemlı özellik bence baskı ve haksız- lıklara. yer, zaman. ortam ayrımı gözetmeksizin her an karşı çıkmış, aralıksız savaşmış olmasıdır. Daha yirmili yaşlarında Güneydoğu Asya'da ülkesı Fran- sa'nın sömürge politikasına karşı çıkarak Vietnam'ın bağımsızlığı için mücadele etti; Çin'de devrimci ey- lemlere katıldı; 1930'larda Nazılerce tutuklanan ko^ münist önderler Ernst Thlamann ve Georgi Dimit- rov'un serbest bırakılması ve Yahudı düşmanlığına karşı mücadele etti. ispanya iç Savaşı'nda cumhu- riyetçilere yardım için uluslararası bir havâ filosu kurdu: ikinci Dünya Savaşı'nda iki kez yakalanma- sına karşın kurtulmayı başararak aralıksız savaştı... Bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleci bir ha- yat. Yazdığı romanlar, sanat üstüne denemelerdir doğal olarak onu asıl kalıcı kılan özelliği, ama ha- yatıyla yazdıklarının bu denli örtüşmesidir biraz da yüzyılımızın en ilginç aydınlarından biri olmasını sağ- layan. • • • Bizim edebiyatımızda Malraux izleğindeki yazar- ların başta gelenlerinden biri, ilk kitabı Tiksınti Ça- ğı'nın (Yapı Kredı Yayınları) adını bile onun bir roma- nının adıyla birleştiren Uğur Kökden'dir. "Tiksintı Çağı, belırlı bir olayın anlatımı sayılma- malı. Seçilen coğrafya ve zaman ne olursa olsun yazılanlar, ancak insanlığm üstüne çökmüş ağır bir utanç şalının öyküsü." Yeryüzünde barışın ve özgürlüğün gelişimine ket vuran baskı yönetımleridir bu "utanç şalı." Yirmin- ci yüzyılın üstüne örtülmeye çalışılmış; ispanya'da, Almanya'da, Şili'de. daha pek çok yerde her sefe- rinde demokratik güçlerce parçalansa da geride, toplumların belleklerinde silinmez izler bırakan yö- netimler. Yeryüzünden kolay kolay silinemeyecek bu ızleregezdiğı, gördüğü, okuduğu herşeyde rast- lar Uğur Kökden ve bir sis çanı gibi yineler: Yaşa- nanlar unutulmamalı kı tarih geriye gitmesın. Umut için Senfoni (Cem Yayınları). Kafka üstüne bır yazıyla başlar, yıne Kafka üstüne bır başka ya- zıyla bıter. Dostoyevski'den El Greco'ya. Thomas Mann'dan Lillian Hellman'a. kitaplara. filmlere, müzelere, evlere gırer çıkar. Aradığı geçmiş ınsan- lığın serüveninden yarının ışığına ulaşabılmektır. Anı Kentler'de (Cem Yayınevı) anlatılan. uğranıp geçılmış kentlerdir görünüşte. ama yazarın ana iz- leği. "InsanlıkDurumu"hiç ikincil planadüşmez. Sis çanı, yazar neredeyse orada çalmayı sürdürür. Güneş Damlıyor (Adam Yayınları), yazarın salt edebiyat üstüne yazılarını topladığı bır kitap olma- sıyla en en aynksı yapıtı sayılabilir. Bu kitaptaki ya- zıların ortak noktası ıse edebıyatımızın bir ölçüde gölgede kalmış değerlerinı öne çıkarmasıdır. Geçen yıl yayımlanan son kıtabı Seslerin Res- mi'nde (Yapı Kredi Yayınları) yıne bildiğımiz tema- larına dönüyor. Yine dünyayı köşe bucak dolaşıp sa- vaşı uzaklaştırmaya, barışı yaklaştırmaya çalışıyor: "Savaşa barış günlerinde belli bıruzaklıktan bak- mak hem zorunludur hem de sağduyunun bir ge- reği." "Çünkü, zaman, acıyı barışa üstün tutma zama- nı değil artık." "Barış. ateşten çıkarılmış yakıcı bir ders." Uğur Kökden. konularının yanı sıra anlatım biçi- miyle de edebiyatımızda benzersiz bir yazar. Öykü, deneme, günlük, gezi, tarih türlerini başarıyla har- manladığı yazılarında okurlara hiç alışık olmadıkla- rı bir biçemle sesleniyor. Sürekli inip çıkan güçlü bir duygu yoğunluğu, bu yazılara benzersiz bir iç uyum' yüklüyor. Deneme yazarlığımızdaki bu özel çizgiyi henüz tanımamış olanlara daha fazla gecikmeme- lerini önerıyorum. BUGUN • İDSO'da saat 20.00de R. Rodgers ve O. Hammerstein'in .' "Kra! ve Ben"i sahneleniyor |252 11 14) • AKSANAT'ta saat 12.30ve l".30'da video'dan I. ' Bersman'ın yöneniâi "Fanny and Alexander" adlı film izlenebilir. (252 35 00 ı ' '• • FRANSIZ Kİ LTl R MERKEZİ nde saat 15.30 \ e 19.00'da Bertrand Blier'tn yönettiâi "Nfon Homme" adlı film izlenebilir. (252 02 62') • KADIKÖY KÜLTÜR DOSTLARI nın düzenlediğı Burak Mikaıl. Sema Kaygu>uz, Hulki Aktunç. Feridun Andaç ve Gelal Güner'ın katıldığı "Genç Öykücüler ve Ustalan" başlıklı etkinlik saat 11 .OO'de Saınt Joseph Lisesi Tiyatro Saionu'nda izlenebilir. • BOĞAZİÇİÜNhERSİTESİSLNEıMAKULÜ^L nde " saat 17.00ve 19.00"da "Trainspotting" adlı film izlenebilir. (263 15 441 KÜLTÜR • ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle