04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ARALIK 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER SSK Genel Müdürü Önal, sınavdaki şaibeleri mahkemeye ulaştıranlara tepki gösterdi Kuşkuhı smavyargıdaAJNKARA(CumhuriyetBürosu)-Ba- şından beri skandallar dizisi oluşturan Sosyal SigortalarKurumu(SSK)sınavı- nın iptali için yargıya başvurular başla- dı. SSK Genel Müdürü Ekrem ÖnaJ, "tptal edilirse,5 bin kişryi, iptal ettiren ar- kadaşa göndeririz. O halietsin" dedi. Sözlü sırasında "Sınavda torpil oldu- ğunu ya da listeiere dışandan müdahale edildiğjni" söyleyen adaylann konuşma- sı salon dışındaki bazı kışiler tarafından «ngellendi. SSK'ye alınacak 2 bin 500 idari per- sonel için düzenlenen yazılı sınavı kaza- nan adaylardan, 1076oıtaokul mezunu- nun sözlüsü dün tamamlandı. 934 ilko- kul mezununun bir bölümü de dün söz- lü sınava alındı. Adaylara "Hastane ile dispanser arasında ne fark vardır", "Ata- türk ilkeleri nelerdir", "SSK'de kimler tedavi olur", "İstiklal Marşı'nı kim yaz- mıştir", "Atatürk nezaman doğmuştur" sonılan da yöneltildi. Şoför olmak için başvuran adaylar da minibüsle direksi- yon sınavına girdiler. Yazılı sınavın tersine mülakata giren adaylann çoğunluğunun torpil olmadığı- nı söylemeleri dikkat çekti. Sözlü sınavın ilk gününde. ortaokul aday lan listesinin sonuna 21856, 11886 \e 15047 aday numaralannın. yazılı sı- navı kazanmadıklan halde eklendiğini söyleyen bir kişiyi çember içine alan grup. televizyon kameramanlannın çe- kim yapmasını da engellemeye çalıştı. Basın mensuplanna "Bu adamı siz mi getirdini/? Niye provoke ediyorsunuz" diye saldıran gruptaki kişiler, dün de ga- zetecilerin torpil iddialanna ilişkin soru- lannı önlemek istediler. Yönetmeliklere aykın olduğu. sınav koşullanna uyulma- dığı, kopya çekildiği. sınav kâğıtlannın değerlendirilmesinin usulsüz olduğu ve torpil iddialan arasında yapılan SSK sı- navının iptali için yargıya başvurular başladı. Serdar Hakan Ercan ile Murat Kah- raman adlı adaylar. Ankara Bölge Idare Mahkemesi 'ne sına\ ın iptali ve yürürlü- ğün durdurulması istemiyle baş\uruda bulundular. Ercan'ın açtığı dava Ankara 1. Idare Mahkemesi'nde, Kahraman'ın açtığı dava da Ankara 2. İdare Mahkeme- si'nde görülecek. SSK Genel Müdürü Ekrem Önal, sı- navın iptali olasılığına ilişkin sorulan, " Fol yok,yumurta yok. Niye iptai edilsin? İptal yanüş olur. O kadar insan, onca pa- ra harcayarak sınava girdi. İptal edilirsc, 5 bin kişiy i. iptal ettiren arkadaşa gönde- receğiz. Ö halletsin. 5 bin kişinin hakkını alıyor" diye yanıtladı. SSK Genel Mü- dür Yardımcısı Mahfuz Güler ve imam olması nedeniyle bu göreve getirilmesi tepkilere neden olan SSK Personel Işle- ri Daire Başkanı Naci Ünal'ın sınav de- ğerlendirme komisyonunda bulunduğu- nu söyleyen Önal. komisyonda başka kimlerin yeraldığını bihnediğini söyle- di. "Para verin, canlı yayın yapürayım. Buranuı paraya ihtiyacı var" diyen Ö- nal, saniyelersüren sözlü sınavın değer- lendirme için yeterli olduğunu savundu. Sınavı kazananlar arasında kendi soya- dını taşıyanlarla bir yakınlığı bulunma- dığını belirten Önal. "Bir tanesi dede- min amcasımn oğlunun tonınunun toru- nu. Teyzemin torunlan da girmiş, ama kazanamamış. Benim kardeşim yok" diye konuştu. Başkanm otosunda patlama ŞIRNAK (AA) - Şımak'm Balveren Beldesi Belediye Başkanı'nın makam otosunda el bombası patladı, bir uzman çavuş şehit oldu, 2 kişi ağır ya- ralandı. Edinilen bilgiye göre esra- rengiz patlama, Balveren Be- iediye Başkanı Sait Sidar'ın, dün öğle saatlerinde. jandar- ma bölük komutaniığını ziya- reti sırasında meydana geldi. Başkanm, komutanlığa girme- sinden hemen sonra makam otosunda bulunan ve kımliği açıklanmayan bir uzman çavu- şun elindeki bomba patladı. Olayda, uzman çavuş şehit ol- du, başkanın yakınlan olan ve ağır yaralanan Idris Sidar (22) ile M. Salih Sidar (24), devlet hastanesinde tedavi altına alın- dı. Uzman çavuşun, Belediye Başkanı Sait Sidar" ın aracında neden bulunduğu açıklanma- dı. Yetkıliler, bombanın hangi amaçla araçta bulunduruldu- "gunu ve nasıl patladığının da saptanamadığını belirttiler. Jandarma bölük komutanlı- ğındaki patlama olayı ile ilgi- li güvenlik güçleri geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı. Traktörlü cinayet davası ŞANLIURFA (Cumhuri- yet)- Şanlıurfa'mn Kısas Bel- desi'nde evden kaçtığı gerek- çesiyle traktörün altına atıla- rak öldürülen Rabia Oğuz'la ilgili davanın yeniden görül- mesine başlandı. Tutuklu dört ,. sanığın yargılandığı Şanlıurfa : 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde- ki davada. Adli Tıp'tan gele- cek raporun beklenmesi için : duruşma 21 Ocak 1997 tarihi- : ne erteledi. Geçen yıl Mahmut Alıç ad- ' lı "bîriyle kaçan. ancak evli ol- ' duğunu öğrenince bir gün son- ra karakola sığınan Rabiz Oğuz (25), 28 Ağustos 1995 günü adliyeye çıkanldıktan sonra ailesine teslim edilmış- ti. Genç kız ertesi günü ise bel- denin Atatürk Caddesi'ndeki meydanında bir traktörün al- tında ölü olarak bulunmuştu. Trafık kazası süsü verilen olayla ilgili olarak yakın akra- bası lsmail Konak ile ağabeyi Mustafa Oğuz gözaltına alma- rak Şanlıurfa 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmış- lardı. Kaza gerekçesiyle iki zanlı serbest bırakılmış. ancak Jandarma Genel Komutanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlı- ğı ve Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilen imzasız ihbar mek- tuplannda Rabia Oğuz'un ai- lesi tarafmdan "töre gereği in- faz edıldiği'' ve olaya kaza sü- sü verilmeye çalışıldığının bil- dirilmesi uzerine yeniden tu- tuklanmışlardı. Aynca olaya katıldığı belirlenen İsmail Se- vinç ile Halil Konak'da tutuk- lanarak cezaevine konulmuş- tu. Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ömür boyu hapis cezası istemiyle yargıla- nan sanıklardan Mustafa Oğuz 4 yıl 2 ay. diğerleri ise 2O'şeryıl hapis cezasına mah- lcûm edilmişlerdi. Ancak Yar- gıtay 2. Ceza Dairesi "eksik soruşturma'' yapıldığı gerek- çesıyle yerel mahkemenin bu karannı bozmuştu. * Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün yeniden £ÖTÜlmeye başlanan davada sanık a\aıkatlan Mustafa Har- tavi ile Reşat Taş. önceki hü- kümle cezasının tamamlan- Jnasına 4 ay kalan Mustafa Oğuz'un tahliyesinı istediler. Avııkat Mehmet Alagöz ise Adli Tıp Kurumu'ndan ıste- nen raporun beklenmesini ta- tepetti. Mahkeme heyeti. sa\- cılığın isteği uzerine sanıkla- nıı tahliye istemini reddede- '< rek Adli Tıp'tan gelecek rapo- Irun beklenmesi için duruş- m ş ı 21 Ocak 1997 tarihine ertâledi. CHP'li Mustafa Kul şaibeli SSK smavında kâğıtlann okunmadığını öne sürdü Kul ve Çelik'in küfiür tarbşması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı. CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, SSK'deki ekonomik darboğaz konusunda "ipin ucu puştun eline geçmiş" değerlendirmesini yapan RP'li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'e. "Asü puştun kim olduğu biliniyor. Bu puşt ikide bir de kendisinden öncekilere 'puşt' demektedir" karşılığını verdi. Kul. SSK sınav sonuçlanmn 28 bin kâğıt okunmadan açıklandığını ve RP Rize Milletvekili Şevki Yümaz'ın hazırladığı 143 kişilik listenin tamamının yazılı sınavı kazandığını belirtti. CHP Erzincan Mustafa Kul Milletvekili Kul, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında. SSK sınav kâğıtlannı değerlendiren 5 kişilik bir komisyonun günde 16 saat çalışması ve 1 kâğıt için 1 dakika süre ayırması durumunda ancak 60 bin kâğıdı • CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, SSK sınav sonuçlanmn 28 bin kâğıt okunmadan açıklandığını söyledi. Kul, RP Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın hazırladığı 143 kişilik listenin tamamının yazılı sınavı kazandığını belirtti. Necati Çelik inceleyebileceğine dikkat çekerek 28 bin kâğıdın okunmadan sonuçların açıklandığını söyledi. RP'ye mensup milletvekilleri, bakan ve bürokratlar ile torpillilerin sınavda yanştığını söyleyen Kul, kazananlar arasında 50 tane soyadı "Çelik" olan kışi bulunduğuna işaret etti. Kul. RP Rize Mılletvekili Şevki Yılmaz'ın 143 kişilik listesinin tamamının sınavda başanlı olduğunu belirtirken "Yazılı sınavlan kimin kazanacağı da bakanın bilgisayannda dunıyormuş. 88 bin kişilik figüran ordusuvla bu senar\o uygulanmıştır" dedi. Mustafa Kul. "İpin ucu kaçmakla kalmamış, puştun eline geçmiştir" diyerek Çalışma Bakanı Çelik'in "asıl puşt" olduğunu ima etti. Kul. Çelik'e yönelik olarak şunlan söyledi: "*Asıl puştun kim olduğu biliniyor. Bu puşt ikide birde kendisinden öncekilere "puşt'demektedir. Bizim getirdiğimiz bazı vasaları geçmişte o puştun partisine mensup milletvekilleri engelledi. Biz, geçmişte birçok yasayı o puştla biıiikte tartışmıştıkl Bakan olunca çifte kimlikli, çifte cinsiyetü hale gelmiştir. Bu puştun bir an önce kendini toplamasını beklivorum." Beyin damarları tıkanan ünlü ozan, Almanya 'da acıyı ve sevinci bir aradayaşadı SemüeriÂşıkMahsunVyibımkmiyor MİYASE tLKNL'R Hayli zamandır "Yürü- yemivorum, ayakta dur- makta zorlanıyorum" di- yordu. Kimselerinanmadı, inanmadık. Vücudu dile gelmişkendisini uyanyor- du. Kendisi de bu uyanya kulak asmadı. Yakınmaya başladığı zaman bile siga- rayı uc uca ekleyerek iç- meyi ve akşam muhabbet- lerinde demlenmeyi sür- dürdü. Sonunda o ufacık bedeni isyan etti ve bir gün "Senin kahnnı artık çeke- miyorum MahsunL, bu böyle gHmez" deyiverdı. "Canlan" onu Alman- ya'ya çağırmıştı. Hem konser verecek hem de te- davi olacaktı. Kapısını çal- dığı ünlü profesörler ken- disine umut vaat etmedi. "Beyin damarlann nkan- mış,tek damanlan besleni- yor. Amelivat riskini göze alamayız. Yapacak bir şe\ yok"dediler. YağhK. Mâ- raş yemeklerinden uzak duracak. rakı ve sigara orucu tutacak. temiz havada yürüyecekti. Sahne stresi de büyük ozanayasaktı. Sigara yasağından sonra Mahsuni Şe- rif'in tuvalete gitme ve Ren kıyısında yü- rüme bahanesiyle sık sık gözden kaybolma- sı şüphe uyandırdı. Çünkü her gözden kay- boluşunda masa üzerindeki sigaralann sa- yısı da azalıyordu. Ancak yapılan ani bas- kınlardan her seferinde temız çıkmayı ba- şardı. Mahsuni Şerif. Almanya "da acı ve sevin- ci bir arada yaşadı. Bir yanda hastalığının verdiği acı; öte yanda sevenlerinin onu sa- hiplenmesi ve etrafında oluşan sevgi yu- mağıyla yaşanan mutluluk. Büyük ozana gösterilen ilgiden ve sevgi selinden Alman doktorlan şaşkına döndü. Hastahğından çok, ameliyat olasılığı nedeniyle sevenle- rinin maddi katkılan üzerinde yapılan spe- külasyonlar Mahsuni'yi yaraladı. İşin garip tarafı bu spekülasyonlan katkı yapanlar de- ğil yapmayanlar üretiyordu. "İlİe Dostun Gûlü Yaralar Beni" diyerek üzülen Mahsu- ni'yı teselli etmek yine dostlanna düştü. Mahsuni ŞeriTin boyıınun birkaç katı büvüklüğünde plak, kaset \e CD'si bulunuvor. Bir o kadar da yayınlanmamış eseri var. "Boş ver Baba. Bu yapılanlar sana ana sü- rii gibi heialdir. Senin halka verdiklerinin yanına sözü mü olur?" deseler de Mahsu- ni'nin üzüntüsünü azaltmak mümkün ola- madı. 196O'lı yıllarda başlayan Mahsuni Şerif kasırgası 70'li yıllarda doruğa çıktı. Mah- suni Şerif. Alevi-Bektaşi muziğınde ve âşıkJık geleneğinde .Âşık Veysel'le birlikte yirminci yüzyılın en önemli iki temsilci- sinden biri sayılıyor. Ozanın harman oldu- ğu bir bölge olan Afşin'den çıkan ve ünü Türkiye sınırlannı aşan Mahsuni'nin bo- yunun birkaç katı büvüklüğünde plak, ka- set ve CD'si bulunuvor. Bir o kadar da ya- yımlanmamış eseri bulunan ozanın. radyo repertuvanna alınmış eserlerinin sayısı 30 "u aşıyor. Yüze yakın eseri başka dallar- da müzik yapan sanatçılar tarafından oku- nan Mahsuni'nin başka sanatçılar tarafın- dan da seslendirilen "Kirvem" ve "Bugün Ben Şahunı Gördüm" deyişleri bu yılın en çok istek alan parçalan arasında yer alıyor. Dilden dile dolaşan eserleri arasında "Nem Kaldı", "Dom Dom Kurşunu", "Sarhoş", "İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahun", "Kana- dun Düştiİ Sevdaya", "BuYıl Benim Yeşil Bağım Kurudu",' "Yuh Yuh", "İnce İnce Bir Kar Yağar", "Boşu Boşuna", "Dokun- ma Kevfinc Yalan Dünvanın", "Dalgın DaJ- guı", "Doktor" sayılabilir. Yıllarca TRT'nin yasaklı sanatçılan ara- sında ilk sırayı alan Mahsuni Şerif'in. özel- likle söylediği taşlamalar nedeniyle başı sık sık belaya girdi. Hapislik ve yasaklarla ge- çen ömriine binden fazla eser ^ığdırdı. Bir- kaç nesil, Mahsuni'nin deyiş. nefes ve dü- az-imamlanyla büyüdü. Günümüzde Ale- viliği pazarda meta olarak satanlann kısa pantolonla gezdiği yıllarda Mahsuni elin- de sazıyla tek başına "Ben Alevi olamam Id" diye deyişler okuyarak bir örgütün ya- pacağı kimlik mücadalesini tek başına sür- dürdü. Hastalığı nedeniyle büyük ozanı olduk- ça karamsar ve umutsuz gördük. Yaşamın- da nice acılan ve belalan savuşturmuş oza- na söylenecek tek sözü doktoru söylemiş: "Düzenin yıllardır baş edemediği Mahsu- ni'ye bir darııar parçası neyler ki?" ŞANLIURFA DA EV BASTILAR Korucıılar kız kaçırdı Yurt Haberleri Servisi - Güneydoğu"da çe- şitli yasadışı olaylara katıldıklan saptanan korucular, bu kez de Şanlıurfa kent merke- zınde bir evi basarak kız kaçırdılar. Kendi- lerini "asker" olarak tamtan 5 korucunun kaçırdığı Nuray- Akdemir (19) için yakınla- nnın valilik. savcıhk ve jandarmaya yaptığı başvurulardan sonuç almamadı. Geçen cumartesi gecesi saat 01 .OO'de Ak- demir aılesinin Urfa'nın Şeyhmaksut Ma- hallesi Gür Sokak'ta bulunan evlerine gelen uzun namlulu silah taşıyan beş kişi, kendiie- rini. "asker" olarak tanıtıp, "PKK'ye yar- dun ettiklerini" öne sürdükleri Aziz.\kdemir ile kardeşi Nuray"ı plakasız beyaz renkli Re- nault Toros marİca bir araca bindirerek kaçır- dılar. Bucakaşiretinin denetiminde olan Hilvan yöresinde, koruculuk yaptıkları öğrenilen beş kişiden birinin. Urfa Cezaevi önünde "Nöbetün var" diyerek araçtan indiğinı an- latan Aziz Akdemir, kalan dört kişinin Hil- van'a 10 kilometre kala kendisini araçtan in- dirdiğini, kız kardeşini de alarak kaçtıklan- nı söyledi. Olaydan sonra gece saat 02. OO'de Hilvan İlçe Jandarma Bölük Komutanhğf na gide- rek şikâyetçi olan Aziz Akdemir. çabalann- dan sonuç alamadığını söyledi. Onceki gün de Valilik 11 Jandarma Alay Komutanlığı ile Şanlıurfa Cumhuriyet Savcılığı'na 996-5063 sayılı yazı ile başvuran Aziz Akdemir, ken- dilenni kaçıranlann Siverek bölgesinde **Ha- lo" kod adıyla tanınan köy korucusu Lütfii Küçükyaprak ile adamian Bekir, Mustafa. Rüştü ve îsmet Küçükyaprak olduğunu öne sürdü. Söz konusu kişilerin kız kardeşini Sive- rek'e bağlı Tela Köyü'nde rehin tuttuğunu öne süren Aziz Akdemir, kardeşinin yerini tespit etmesine karşın güvenlik güçlerinin olaya müdahale etmediğinden yakındı. Di\ar-ı gurfoette yaban eflerde Dertler sardı çevre yanunu benim Dökülüp gjderim bunca diDenk CenderetersıkarcanHm benim Bulutiar karaıüık uımıtiar boınboş Kadeh dolu kalnuş gelecek sarhoş Tabipter yabancı tahmini bir hoş Durnıuş bakıyorlar kanuna benim FeJek fîrar etti kanat gernıiyor Ne idim ne okhıın aklnn ermiyor Yoi kapalı, dağlar gecit v^rmiyor MarazJar çevirdi önümıi benim DerMjihsaııi,ydzjkyüzügülnıezler Mazide kurudu, kaldı ölmezler Bu kadar cahiBer halden bflmezier Mahsuni Şerif 11.12.1996 Köln 10 KİŞİYE 3 ER YIL İSTENDİ Cumartesi AnnelerFne dava NECATİ AYGIN IZMİR - "Cumartesi AnnelerT soruştur- ma kıskacmda. tstanbul'da Galatasaray Lise- si önünde gözaltında kayıplar için oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri. uluslara- rası insan hakJan örgütlerince ödüllendirilir- ken İzmir'de Konak Alam'nda her hafta cu- martesi günü kayıplar için oturma eylemine katılan 10 kişi hakkında 3'er yıl hapis ceza- sı istemiyle dava açıldı. fHD İzmir Şubesi Başkanı avukat Ercan DemirveÇHD Yönetim Kuruluüyesi Ah- met Hamdi Yıldınm, savcılann gözaltın- da kaybolanlann yakınlan için değil. gö- zaltına aldıklan kişileri kaybedenler hak- kında soruşturma açmalan gerektiğıni be- lirttiler. İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün suç duyu- rusu uzerine 32 haftadır Konak Alam'nda gerçekleştirilen oturma eylemine katılan çok sayıda tutuklu yakını hakkında tzmir Cum- huriyet Savcıiığı'nca açılan soruşturma ta- mamlandı. Soruşturmayı yürüten cumhuri- yet savcısı, Ozden ÖzeL Hatice Aslan, Oya Keman. ÖzJem Gözcü, Zeynel Değirmenci, İnan Öztürk. Ulaş Bilgin. Orhan Aslan, Se- lahattin Ilgaz, Cahit Cevian hakkında. 2911 Sayılı Toplantı veGösten Yürüyüşleri Yasa- sı'na muhalefct ettiklen savıyla 3'er yıl ha- pis cezası istemiyle İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Dava açılanlar arasında bulunan İzmir De- mokratik Mücadele Platformu (DMP) söz- cüsü Selahattın Ilgaz. soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının davayı polis fezleke- sine dayanarak açtığını belirtti. İzmir'de ya- pılan oturma eyleminde polısin birçok kez köpeklisaldınsıylakarşıiaştıklannı vurgula- yan Ilgaz. " Kayıplan protesto ediyorduk ve gözaltında kaybedilmekle tehdit ediliyor- duk" dedi. HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Umut ve Zaman... Eski Roma'dan günümüze uzanan bir söz var: "Denetçiyi kim denetleyecek?" 12 Eylül'ün gönlünde yatan tutucu "çoğunluk dik- tası", giderek yerini bir "azınlık diktası"na bırakıyor. Yolsuzluklann örtülmesi ve toplumun iranlaştınlması amacına dönük bir azınlık diktasına... Susurluk olayı yozlaşmanın boyutlarını ortaya ser- di. Açık rejimin erdemi bir kez daha ortaya çıktı. Ama halkın, olayın uzerine gitmesi gereken hükümete gü- veni yok. Denetlemesi gereken hükümetı kim denetleyecek? Yargı bağımsızlığı büyük ölçüde zedelenmiş. Polis yıpranmış. Hükümet ortakları ise "gebe": Kendı altla- nnın da kaşınmasından korkuyorlar. Birisinin "başkaniye"s\. gırtlağına kadar yolsuzluk dosyalarına boğulmuş. O dosyalann hasıraltı edilme- si için vermeyeceğı ödün yok... Ötekisinın ise Mercü- mek'i var. Ordu dahil devleti ele geçırme ve laik reji- mi yıkma amaçlan, ses ve görüntü ile kanıtlanmış yö- neticileri var. "Müfettişi kim teftiş edecek?".. Yargıcı kim yargıla- yacak? • • • Özünde demokrasi düşüncesını yadsımayan bir or- du, sivil çözüm umutları tümden tükenmedikçe "per- de önü"ne çıkmaz! işte Çankaya'daki genel başkanlar doruğu bu or- tamda yapıldı... Hükümetten kesilen umutlann, bir başka düzeyde yeşertilebilmesi için. Toplantının beklentileri karşıladığı çok kuşkulu. A- ma hiç değilse halkın bir bölümünde şöyle bir izlenim yarattı: "Siviller bir araya geldiler; bir şeyleryapmaya çalışıyorlar..." Eğer o toplantıdan.. Ecevit'in önerdiği, hükümete bağlı olmayan Devlet Denetleme Kurulu'nun Cumhur- başkanı'nca devreye sokulması ve milletvekıllermın yasama dokunulmazlığı ile ilgili sınınn daraltılması ka- ran çıkabilseydı.. umut ışığı daha büyük olurdu. "Sivil çözüm"e tanınan zaman artardı. Ama sorunun özü gene de çözülmüş olmazdı! Iktidarın yapısı ve niyeti değişmediği için... O yapı- yı değiştirebilecek süreçler tıkandığı için... Ve parla- menter demokrasinın temelini oluşturan "güçlerayn- lığı"i\kes\ u güçlerbirfiği"r\edönüşmekteolduğu için... • • • Montesquieu'dan beri bilınen bırgerçek vardır: Gü- cün gücu dengelemediği yerde demokrasi olmaz. Tek gücün egemenlığı olur ki; o tek güç de, kendi çıkar ve görüşleri ile uyuşmayanlara özgüriük tanımaz. Demokrasilerde hükümetleri siyasal açıdan Meclis, hukuksal açıdan da yargı denetler. Oysa Türkiye'deki "Hacı-Bacı ortaklığrn ikisi de gereği gibi denetleye- mıyor. Çünkü Meclis özgür değil; partiler demokrasisinin değil, genel başkanlar diktatörlüğünün ürünü... Ve çünkü yargı da "gereği kadar" bağımsız değil. İşte "sivil çıkış" yollannı tıkayan koşullar bunlar! Eğer Türkiye'de bugün bir "parti genel başkanları diktatörlüğü" olmasaydı ve "milletin vekilleri"n\ genel başkanlar tekerteker belidememiş olsaydı.. sağda ve soldakı bu parçalanmışlık sürebilir mıydi? Çiller DYP'nın başında ve hükümetın içinde kalabilir miydi? Ve de "Iran özlemcıleri", yüzde 20 oyla devletin içi- ni oyma fırsatını ele geçirebilırler miydi? Eğer yargı bağımsızlığı zedelenmemiş, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu özerkliğini yitirmemiş olsay- dı.. Sıvas yangınının avukatı, yargıda Cumhuriyet ta- rihinin en büyük kıyımını yapabilir mıydi? • • • "Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti"ne düş- man, yolsuzlukları örtme pazarlığıyla kurulmuş bir hü- kümet... O hükümetı denetleyemeyen ve değiştire- meyen bir Meclis... Özerkliklerı ellerinden alındığı için, o hükümeti sınırlandıramayan temel kurumlar... Ne böyle gelmış, ne de böyle gidebilır! Suyunu, havasını keserseniz, demokrasi de öiüri Sivil çözümde düğüm, siyasal partılerdır. Çünkü Meclis'ı işletecek, hükümetı değiştirecek güç onlarda- dır... Ya partiler diktatörlennden kurtulmalıdırlar, ya da o diktatörler akıllannı başlarına almalıdırlar. Bugün ANAP, DSP ve CHP bir araya gelseler.. reji- mi yeniden rayına oturtacak somut bir "ortak prog- ramla ortaya çıksalar... Bırakın ANAP'ı... Sadece DSP ile CHP Kemalizmin bayrağı altındatoplansa, haykırsa... Somut, yürekli ve gür... Umutsuzluğun nasıl umuda dönüşebileceğini düşü- nebiliyor musunuz! Harran Üniversitesi^nde yine Nurcu aday Yurt Haberleri Senisi - Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Servet^Armağan'ın şe- riatçı örgütlenme nedeniyle YÖK tarafından görevden alınmasının ardından dün ya- pılan rektörlük seçiminde il- ginç bir olay yaşandı. Nurcu öğtetim üyelerinin çoğunluk- ta olduğu üniversitedeki rek- törlük seçimine Ankara'dan gelerek katılan emekli bir al- baya 45 oy çıktı. YÖK'ün atadığı Rektör Prof. Aytekin Berkman ise 25 oy aldı. Se- çimde tarikatçı öğretım üye- lerinin emekli albay Remzi Sağiam'a destek vermesi dik- kat çekti. YÖK Disiplin Kurulu'nun "şeriatçı örgütlenme''den do- layı görevden aldığı Prof. Dr. Servet Armağan'ın yerine, dün Harran Üniversitesi'nde rektörlük seçimi yapıldı. Ha- len YÖK'ün atadığı Prof. Ay- tekin Berkman'ın yönertiği üniversitedeki seçirnlere 9 a- day katıldı. Harran Üniversi- tesi Yenişehir kampusundaki mavi salonda yapılan oyla- mada 92 öğretim üyesinden 87'si oy kullandı. Oylama sonucu GATA'dan emekli Prof. Dr. Remzi Sağ- lam 45. Rektör V'ekili Prof. Dr. Aytekin Berkman 25, Zı- raat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahmut Sert 7. llahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz 2. Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İbrahim Duzen 2, Tıp Fakültesi Dekanı Pruf. Dr. Sami Taşçı ise 2 oy aldı. Seçimde. l oy boş çıkarken. bırer oy da Rektör Yardımcı- sı Prof. Dr. Y'aşarÜnlü ıleZi- raat Fakülteü öğretim uyele- rinden Prof. Dr. Ismet Bavsal ve Hasan Kaptan'a verildi. Tarikatmı destekledi? 1988-89 döneminde GA- TA'dan kendi isteğiyie emek- li olduğu öğrenilen üroloji profesörü Emekli Hava Al- bay Remzi Sağlam'ın dün aniden kente gelerek seçime katılması dikkat çekti. Serbest çalıştığı öğrenilen ve siyasi düşüncesiyle ilgili çelişkili bilgiler verilen Sağ- iam'a tarikatçı öğretim üye- lerinin çoğunlukta olduğu üniversitede 45 oy çıkması. "Sağlam'ı tarikatçılar des- tekledi"tartışmalanna yolaç- tı. Bir yetkili aniden kente ge- lerek rektör adayı olan Sağ- lam içın,"Bütün tarikatçılar onun için birleşti"deyişini kullandı. Sağlam'ın. Harran Üni- versitesi'nde Nurcu kadro- laşmanın önderlerinden olan ve hakkındakı soruşturmalar yüzünden görevinden alına- rak Türkiye Elektrokinik Sa- nayi AŞ'ye (TESTAŞ) genel müdür olan İsmail Benek ta- rafından adaylığa zoriandıği iddia edilıyor. "Nurcularuı kurtanlmış bölgesi" olarak adlandınlan Harran Üniversitesi'ndeki rektörlük seçimlerinde yaşa- nan bu sonuç, "Lniversiteye- niden şeriatçılara nıı teslim ediliyor" sorusunu da günde- me eetirdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle