Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM 1996 CUMA
12 BIR KONU BIR KONUK
Eski ANAP Milletvekili Tınaz Titiz, Beyaz Nokta Vakfı 'nı anlattı
Ezber metodu 'zihinsel soykınm'
LEYLATAVŞANOĞHJ
- Siz 12 yü ASAP milletvekili olarak Meclis 'te
görev yaptıktan sonra geçen yıl politikayı bıraktı-
nız. \eden?
TİTİZ- Pek çok kimse. küstün de mi politikayı
bıraktın diye soruvor. Hayır. öyle birşey yok. Ben
bir Eflatun havranıyım. Eflatun. "Politika, insan-
lan mutlu etme sanatıdır" diye alıvor. Bu durum-
da politika tabıi ki hayatın bütünüdür. Sadece par-
tinin üyesi olarak parlamentoda ya da parti örgü-
tünde yapılan bir iş. hayatın herhangi birevresin-
de. herhangi birşekilde yapılan biriştir. Dahadoğ-
rusiı öyle alabilirsiniz.
Siyası partilerde politika yapmak politikanın
içinde olmanın çok özel bir hali. Ben bu özel hali
bir kenara bıraktım. Çünkü o özel halde politika
yapmanın bazı altvapı koşulları olduğunu. bu alt-
yapı koşullannındasivil toplum dediğimız. insan-
İann kendi sorunlannı. ama bireysel olarak. ama
örgütlenerek çözme becerisini kazanması gerekti-
ğini anladım.
Sürekü kurtancı bekleyen. çocuklannı sürekli
olarak anne-baba desteğinde yetiştiren. kendinden
çok başkalarından yardım bekleyen birtoplum bi-
reyi olarak bir si\il toplumun oluşmadığını. bu
oluşmazsa da ne demokrasınin. ne sıvil toplumun.
ne de siyasal partilerin başanlı olacağını. ancak :>i-
yasi particilik adı altında oyun oynanacağını. böy-
lece de insanlarazamankaybettınleceğini gördüm.
- Bıınu görmek için bu kadar zaman beklemek
gerekiyor muydu?
TİTİZ-Demek ki gerekiyormuş. Bunlarbirgün-
de görülemeyen gerçekler. Tabii bunu tamamıyla
faydasız. hiçbir işe varamaz diye almıvorum. Bu
bir \erim meselesi. Bir başka alanda daha \erimli
olarak denetim kazanabiliyorsanız. elinizdeki kay-
nakları o yöne kaydırmanız lazım. Insan rasyonel
bir yaratıktır.
Doğrusu bütün enerjimi. zamanımı. bu eğitim
programlanna yönlendirmemin nedeni budur. Yok-
sa siyaserte aradığını bulamamak gibi bir şey yok.
Bazen fotoroman dilinde bu tip şeyler söylenir.
1994 yılında arkadaşlarla birlikte Beyaz Nokta
Vakfı'nın organizasyonunu oluşturduk. Onun dı-
şında başka sivil toplum örgütlerınde de çalışma-
larımız oluyor.
Eğitim çok önemlidir
- Beyaz Sokta Yakfı 'nın projeleri neler?
TİTİZ- Vakfın bırkaç projesı \ar. Bunlardan bi-
risi. "ezbersiz eğitim projesi." Onu benimsememi-
zin nedeni de şu:
Herkesin ağzında "eğitim çokönemlidir" diye bir
slogan\ar. Amaçodeğil. Çünkü buslogandaki eği-
tim sözcüğünün içinin her kullanan tarafından fark-
lı biçimde doldurulduğunu anlıyorum.
Bir kısmı çok milliyet-
çi. vurduğu yerden ses ge-
tiren. tüm komşulannı iş-
gal edip çevresinde top-
rak bırakmayan insanlan
yetiştirmenin yolunun
eğitim olduğunu, kimi de
çağın değerlerini paylaş-
manın eğitim olduğunu.
eğitim diye buna denile-
ceğini söylüyor.
Bir kısmı dünya işlenn-
den tamamıyla elini aya-
ğını çekip bütünüyle uh-
re\i hayatla ilgilennıenin
eğitim olduğunu söylü-
yor.
Ezber metodu
S UNUç M. Tınaz Titiz, 1983'ten başlayarak TBMM'de üç dönem
ANAP milletvekilliği yaptı. Sonra geçen yıl siyaseti bırakıp, kendini
Türkiye'nin sorunlarını çözmeye adadı. Bu işin farklı bir eğitim
sisteminden geçtiğini bildiği için de insanlan düşünmeye özendirecek yeni
bir eğitim projesi hazırladı. Buna "zihinsel soykırıma son verecek ezbersiz
eğitim projesi" diyor. Tınaz Titiz, insanların kendi problemlerini
çözemedikleri zaman, hep kurtarıcıların bu sorunları çözeceğini
vurgulayarak "Bu kurtancı bazen Atatürk gibi bir deha olabilir, bazen
askeri yönetimler olabilir; bazen de başka şeyler olabilir" diyor. Tınaz
Titiz'in önemle işaret ettiği bir nokta da şu: "Bugün insanlar 'şeriat mı
geliyof diye yakınıyor. Bunlar beyhude tartışmalar. Bu toplum, sorun
çözme yeteneğini arttırmazsa başı her türlü belaya girer."
M. TINAZ TİTİZ1942. Istanbul dogumlu. )iikst'k ögrenimini
tstanbul Teknik İ'niversitesi Elektrik
Mühemlisligi Bölümii 'nde tamamlaılı. Bir
siire Ereğli Kömür Işletmeleri nde çalıştı.
Askerlık hizmetinden sonra 16 vıl daha kamıı
tektöründe göre\- yaptı. Daha sonra kamıı
hizmctini bırakarak Telet'unken televizvon
bölümünün genel müdürii oldıı. 19S3
sonunda ASAP'a üye oldıı. Genel seçimlerde
Istanbuldan milletvekili seçildi. Bundan
sonraki seçimlerde de sırasıvla Zonguldak ve
Ankara milletvekili olarak parlamentoya
girdi. 1995 te politikavı bıraktı.
Uzlaşma
ortamı- Beyaz Nokta Vakfı 'nın yapısını anlatır mı-
smız?
TİTİZ-Bu, vaktfla çevresindeki dernekler-
den ibaret İstanbıü'da, Ankara'da, Ordu'da,
İzmir'de dernekleri var.
Aynı zamanda kısa konuşma ve kısa yazma
eğitimide veriliyor. Projeleri pek çok "Diyalog
2000 "projesi, türkiye 'de çatışan, laik-antila-
ik kesimleri kapsıyor. Sürekli hırlaşan kesinı-
lerden çalışan çalıştıran, Alevli-Sünni kesim-
ler var. Bu hırlama ortamının uzlaşma ortamı-
na dönüştürülmesi projesi üzerinde çaltşthyor.
Beyaz Sokta 'ntn esas amact şu:
Toplumun sorun çözme yeteneğini aıttır-
mak. Ezbersiz eğitim filan hepsi bunun araç-
larından her biri. Sorun çözme yeteneğinin
artması için yaratıcılığın artması gerekiyor.
Yaratıahğı engelleyen en önemli neden de ez-
ber olduğu için biz ezbersiz eğitim projesini
yürütüyoruz.
Yoksa Türkiye 'de 60 milyon insan sokağa
dökülerek "Biz demokrasi istiyoruz " diye ba-
ğırsa, bunun hiç önemi yok. Çünkü istemek
başka şey, altyapısı denen koşullarını yerine
getirmek başka şey. Biz istediğimiz kadar iste-
yelim. Kendi problemimizi çözemediğimiz za-
man bu problemleri hep kurtarıalar çözecek-
tir. Bu kurtancı bazen Atatûrk gibi bir deha
olabilir, bazen askeri yönetimler olabilir, bazen
de başka şeyler olabilir.
Eğitim çok önemlidir.
dola>ısıyla Beyaz Nokta
da eğitimle uğraşmalıdır
diye eğitimle uğraşmıyo-
ruz. Bir eğitimin çok özel
bir tarafıyla ugraşıyoruz.
sivil toplum olabilmek
için insanlann ya bireysel
olarak ya da örgütlenerek
kendi sorunlannı çözebil-
meleri lazım. demiştim.
Bunun geli$meyişinin
nedenlerinden bir tanesi
herkesin bir koruma şem-
siyesı altında hayatını sür-
dürmesi.
Ama ikınci \e çok önemli neden de eğitim sis-
temimize damgasını \ uran ezber metodu. Bu zihin-
sel soykırım dedığimiz olayda da çocuğunuzun dü-
şünme. yaratıcı yeteneği parça parça donduruluyor,
Ama bu. görünen bir organ gibi kesilip biçilmedi-
ği için hiç kımse farkına varmıyor. Üstelik. bunun
farkına\armadurumundao!an insanlann dayara-
tıcılıklan böylece öldürülmüş olduğu için kimse se-
zinlemiyor. Ya da çok az insan farkında.
Biz arkadaşlarımızla bu teşhisi koyduktan son-
ra bunu bir proje haline getırdik. Eğitimle uğraş-
mamızın nedeni bu.
- Peki ezbere dayalı eğitim yerine ne getiriyor-
sunıız?
TİTİZ- Biz. ezbere hayır. dedigimiz zaman ço-
ğuinsanbize. "Pekine\eevet"diyesoruyordu. Biz
de projenin adını •'ezbersiz eğitim"e çe\ irdik. Sis-
temin içinden bir şeyi çekıp alıyorsunuz. ama o-
nun yerine bir şey önermiyorsunuz. Onun yerine
önereceğimiz şeyin "ezbersiz eğitim" olacağını
herkesin var sayacağını düşünüyorduk.
- Bu projeniz kapsammda smavlarda öğrenci-
niıı defter ve kitap açabileceğini duyduk Bu na-
sıl olacak?
TİTİZ- Size projeyi biraz anlatavım. Çoğu in-
san bize. "Bu çocuklar bu sistemle okuldan mezun
olduktan sonra üniversite sınavlarını nasıl kazana-
cak? Stzin bu önerdiğiniz sistem. sonuçta çok iyi eği-
en bu ezber metoduna "zihinsel soykınm" diyorum. Bu, insanın en
önemli yeteneğini yok ediyor. Çocuğunuz olsa da okula yollasanız
siz farkına varmadan her gün çocuğunuzun görünmez yerinden bir
ufak parçayı kesseler ve mesela bu iş yirmi yıl devam etse, bir gün
bunun farkına vardığınızda ne kadar medeni bir insan olursanız
olun herhalde ayaklanırsınız, çıldınrsınız.
tilmiş, ama üniversiteye giremesen insanlar mı ye-
tiştirecek" diye soruyor.
Olay gerçekte böy le değil. Ezbersiz eğitimle ger-
çekten iyi öğrenim görmüş bir kimse. ilkokuldan
beri böyie bir eğitim almışsa üniversite sınavlann-
da herkesten çok başan elde edecektir. Ama bizim
malzememiz aile ocağından itibaren ezbersiz bi-
çimdeyönlendirilmiş insanlar değildir. Bunlanbiz.
yaşamlannın herhangi bir noktasından ele alarak
eğitimlerini yürütüyoruz. Dolayısıyla bu yaklaşım
çok doğru değil.
Onun için biz de Türkiye"deki en pahalı \e şöh-
retli okullann yaptıklan gibi lise ikinci ve üçüncü
sınıfı yabancı dille eğitim yapılıyorra Türkçe eği-
time çevirerek bir çeşit üniversite sınavına hazır-
lık durumuna getiriyoruz. Bu sorunu da böyle çö-
züvoruz.
Ama ileriki yıllarda çocuklan daha çok erken öğ-
renimden ele aldığımız zaman lise iki ve üçüncü
sınıflan da bu sistemin devamı biçiminde yapaca-
ğız. Böylece mezun olan çocuklar bambaşka bir
yöntemle yetişmelerine karşın üniversite sınavla-
nnda çok başarıh olacaklar.
Bö\ lece bu sınıflarda geleneksel sistemi biz de
uyguluvoruz. Öbür yandandiğer sınıflarda damüt-
redat açısından nıilli eğitimin belli kalıplan var. O
kalıplann dışına çıkmıyoruz. Milli eğitimden tark-
lı yolda yürüyor izlenimini de vermek istemiyoruz.
doğrusu. Müfredatın işlenmesinde farklı yöntem-
ler uygulanabilir. Biz onu ezbersiz biçimde işliyo-
ruz.
Kopya çekmek
Sınavlann defter-kitap açık yapılmasına gelin-
ce... Bu zaten ezbersiz eğitimin doğal bir sonucu.
Sorular. evde ya da okulda tekrarlana tekrarlana
bellekte iyice yer eden konuları kusmak biçimin-
de olmuyor.
Dolavisıvla da sınavda sorulacak sorulann \a-
nıtlan herhangi bir yerde bulunabilecek. bellenıp
de yeniden geriye verilecek biçimde olmayacak.
Bu nedenle çocuğun kitabının. defterinin açık ol-
masının hiç önemi yok. Nasılsa kopya çekemeye-
cek.
Amacımız. çocuğun ezberinde tuttuğu yaşam
bilgilerini bize vermesi değil. yaşamının herhangi
bir anında gereksindiği bilgileri bu mevcutlardan
kompoze edebilmesidir.
- Bu tip geleneksel eğitim yüzlerce yıldır sunu-
yor. Siz bu geleneksel eğitimin yanlış olduğunu mu
söylüyorsunuz?
TİTİZ - Öyle bir iddia yok. Her eğitim sistemi
insanlann gereksinimlerine cevap verebilmelidir.
Yüz yıl önceki gereksinimlerle bugünkü ihtiyaç-
lar artık aynı değil.
Örnegin elli yıl önce bile bugünün araçlan. ih-
tiyaçlannın çoğu yoktu. İnsanlar. ihtiyaçlan olan
birbecerıyi kazandıkları zaman ömürlerinin sonu-
na kadar onun getirisiyle bir düzeyde bir hayat ya-
şayabilıyorlardı.
Bugün ise sahip olduğunuz bilgi ve beceriler şid-
detli bir tehdit altında. Çünkü yarın sabah işe gel-
diğinizde işinizin tamamı ya da bir bölümü otomat-
lartarafından yapılıyorolabilir. Nitekim yakın za-
mana kadar gazetelerde musahhih ya da düzeltmen
dedigimiz kişiler vardı. Bugün ise onlann yaptık-
lan iş. bilgisayarla denetime girdi. Tercümelerya-
vaş yavaş bilgisayarla yapılmaya başlandı. Belki de
yann öbür gün mütercimligin de bir anlamı kalma-
yacak.
Sana ihtiyaç bitmez
- Bir sabah işe geldiğinizde işinizin tamamı ya
da bir bölümünün otomatlar tarafından yapıldı-
ğını görebilirsiniz, böyle bir tehdit altındayız, de-
d'miz. Ama otomatları da kullanan yine insanlar.
Bilgisayarları kullanan, disketlerin mühendislik
açısından değerlendirmesini de yapan, insanlar.
Bu durumda insan unsuru nasıl bir tehdit altın-
da kalabiliyor?
TİTİZ-Söylediğiniz çok doğru. İnsanaolan ih-
tiyaç. insan-makine ilişkilerinde hiçbir zaman bit-
meyecek. Hatta daha da önem kazanacaktır. An-
cak dramatık durum şu:
Düne kadar herhangi bir işi yüz bin kişi yapar-
ken vann sabah o yüz bin kişinin on bini işini kay-
bcdecek. belki onlann işini daha yüksek düzeyli
bccerisi olan bir kişı vaprrnya başlayacak. Ya da
bu kişinin yazdığı programa göre iş vapan bir ro-
bot alacak.
Dolayısıyla işini kaybeden insanlarla yeniden
ihtiyaç duyulan insanlar aynı insanlar degil.
- Bu konuda sayısal örnek verebilir misiniz?
TİTİZ - Tabii. Dünyada en çok robot kullanan
ülke Japonya. Işsızliğin en düşük olduğu ülke de
Japonya.
- Peki bu ikisi bir arada
nasıl oluvor?
TİTİZ - Örnekle anlata-
yım:
Diyebilîriz ki Japonya'dâ
pek çok teknik ressam var.
Birgüngeldikiobilgisayar
yazılımları artık teknik res-
samm mesleğinı büyük öl-
çüdeelindenaldı. \'anigeç-
mışte on bin teknik ressama
ihtiyaç varsa bugün o iş bin
kişiyle yapılabiliyor.
- Sizce ezberin karşılığı
bellekte tutmak mı?
TİTİZ - Havır. Yabancı
dilde de bunun iki karşılığı
var.
Bunlardan birisi bellekte
tutmak. Öbürü de akıl işin
içine girmeden doğrudan
doğruya kalpten inanmak.
Yani bu karşılığı sadece
inanca dayalı.
- Yani bu konuşmadan
genç beyinleri dogmalar-
dan kurtarıp nedenselliğe
yönlendirmek istediğiniz
anlaştlıyor. Siz bu çabalar
içindeyken Türkiye 'de hâ-
lâ sözünü ettiğimiz bu gele-
neksel eğitim sistemi var.
Bu eğitim sistemi Türk in-
sanını 2000'//' yıllara taşı-
yabilir mi?
TİTİZ-Bu sorunun cevabını herkes farklı vere-
bilir. Ama bana göre bunun cevabı çok basit. Ha-
yır. taşıyamaz. Belki de telaşımız ondan.
Bu geleneksel eğitim sistemiyle yetişmiş. birta-
kım kalıplan kafasına koyarak hiçbir şey öğrenme-
mış bir insanın farklı bir yere gittiğinde. yolunu
kaybedeceği inancı sadece bende değil. birçok ki-
şide var.
- l ygulama nasıl sürüyor?
TİTİZ-Bir şey söyleyebilmek için daha çok er-
ken. Ama insanlara. "Ezberlemeyeceksiniz. Ancak
bilgi bulmasını öğreneceksiniz" dedığiniz anda bu-
nun otomatik sonucu olarak insanlara bilgıye erı-
şebilecekleri imkânlan da sağlamanız lazım.
Bu. iki yolla olabilir.
Bir tanesi çok zengin bir kitaplık. ikincisi veçok
daha önemlisi de Internet aracılığıyla yapılabilir.
Internet demek de bilgisayar destekli eğitim pro-
jesi yürüvor. Herçocukavn ayn Intemet'e bağla-
nabilir hale geliyor.
Bizim uygulamamızda laboratuvar denilen ga-
rabet yok. bilgisayar sınıflan \ar. Bu sınıflarda üç
çocuk. bir bilgisayar kullanıyor ve herkes bilgisa-
yar başında. Lç kişi olmalarının nedeni birer pro-
je grubu olmalan. Çocuklar bu yolla dersi proje ya-
par gibi işliyorlar. Bu arada ellerindeki bilgisayar
yazılımlanndan yararlanıyorlar. Intemet'e bağla-
nıyorlar. Kitaplardan. kütüphaneden yararlanıyor-
lar.
Sanayi toplumuyuz diye kendimizi aldatıyoruz
- Bilgi teknolojisine büyük ilgi duyuyorsunuz.
Sizde bu ilgi ne zaman başladı?
TİTİZ- 1969'dan beri uğraşıvorum.
Bilgisayarlann çok ilkel hallerini hatırlıyorum.
Bu işin de son evresi Internet. Ben bir aralık
Internet'le ilgili bir boşkot başlatmak ıstedim.
Ama insanlar bu eylemi beğenmediler.
- Ş'eden Internet'i boykot ettirmek istemiştiniz?
TİTİZ-Türkiye. matbaayı 270 yıl gecikmeyle
benimsedi. Yani orreni kaçırdı. Arkasından
buhar makinesi 70 \ıl aecikmevle benımsendi. O
tren de kaçtı. Bugün sanayi toplumuyuz diye
kendi kendimizi aldatıyoruz. Şimdiyse üçüncü
tren kaçmak üzere. Dikkat ederseniz tren gittikçe
hızlanıyor. Şimdi bu bilgi teknolojisinde artık
günler bile çok büyük. Devlete dayalı yanlan var.
Öevlet kesimi ya bu işin bılincinde değil ya da
başka bir neden var. Onu da düşünmek bile
istemiyorum. Bunlardan sorumlu politikacılan
harekete geçirebilmek için çok şiddetii bir
tepkiye ihtiyaç vardı. Bu tepkinin de şok etkisi
yaratacak bir hareket olması gerekiyordu. Bövle
bir şok etkisi Internefi kullanmamak ve bunu
bütün dünyaya ilan etmek suretiyle olabilirdi.
Afganistan'daki olgu. eğer bütün dünyada tepki
toplayabildi ve bunun yansımaları Afganistan'a
kadar ulaşabildiyse bu. bugün dünyadaki hızlı
iletişimle olabildi. Biz kendi kendimize
yaşıyoruz. kol kınlır yen içinde kalır gibi
teraneler değil. artık bir dünya köyü doğmaya
başladığını bilmemiz lazım. Bir şok hareketln
çok uyancı etkisi olabilirdi. Ama bunu birkısım
insan benimsedi. bir kısmı benimsemedi
Internet boykot edilmedi. Bugün Türkiye'de
bunu çok insan kullanıyor gibi görünüyor. Ama
bunu sizin çevrenizde çok insan kullanıyor.
Türkiye nüfusu 60 milyon. 15 milyon öğrencisi
var. Ama okullaşma oranı hâlâ yüzde 30'lar
civarında. Nüfusunun yüzde 6O'ı 25 yaşın altında
olan bir ülkede Internet'i kullanan insan
sayısının mutlaka çok daha fazla olması
gerekiyor. Internet'in kullanımının. bugün
konmuş olan kurallar ve fiyatlarla çok fazla
gelişmesini mümkün görmüyorum.
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU j
Şoyut Sevgiler ,
Ürün Vermiyor !
"Sürekli okurunuz olarak sizi sergimde görmek-
ten mutlu olacağım" diyor Safiye Çıngı. Ben de
mutlu oldum. ne güzel okurlarım var. Kavaklıde-
re'de SSK'nin salonunda sokağa taşıyor kalabalık.
Soğuk bir kasım akşamı, günün gerilimini sergiler-
de aşıyor başkentliler.
At sever misiniz? Ben çok severim. sevmediğim
hayvan yok aslında. Safiye Çıngı'nın kimi atlarını iz-
lerken eski dostlara kavuşmuş gibi sevindim. Bü-
yükbabamın beyaz atını anımsadım. San ile büyük
dostluk, dahası aşk var aralarında. San, güzel bir
köpek, tüyleri ipek, bakışları insan! Çocukluğumun
en güzel aşk öykülerinden biri bu. soylu. vefalı bir
ilişki. Giderek daha çok etkiliyor beni. Belki de hay-
li yozlaşan insan ilişkileri nedeniyle. Safiye Çıngı
(Tekin) sergisinde de sevdalı atlar var; başbaşa, yal-
nız, bir yarış öncesinde ya da dörtnala. Rüzgâr gi-
bi, bulut gibi. Sevgili Avni Arbaş'ı da anımsadım el-
bet, onun fırçası da sevdalanır atlarla. Dörtnala ge-
lip uzak Asya'dan I Akdeniz'e bir kısrak başı gibi
uzanan I Bu memleket bizim, dızesiyle şahlanan-
lar da var! Avni bir süvari subayının oğlu, atları iyi
tanıyor, biniciliği de var galiba. Safiye Çıngı'nın yok,
ama GEE Resim Bölümü'nde okurken atları seyre-
diyor her gün. Atlı Spor Kulübü'nün bahçesindeki
atlarla dostluk oluşuyor aralarında. Resimlerine de
yansıyor o dostluk. O sergide her kuşaktan Cum-
huriyet okurlarıyla konuşmak çok umutlandırdı be-
ni. Onlar da yalnız "Gazete" okumanın, çocukluk-
ta başlayan okurluğu sürdürmenin mutluluğunu du-
yuyor. Kuşkusuz eleştirileri, beklentileri de var. Yü-
reğim ısınıverdi söyleşirken, sonra doğru Soyut Ga-
lerisi'ne. Sibel'in sergisine! Tombul kadınlar vardu-
varlarda, bir elinde cımbız, bir elinde ayna, dünya-
yı umursamayanlar. Çevremizde onlar da var, Sibel
Çetin uyarmak istiyor belki de. Bir duvarda da çıp-
lak kadınlar, özgürlüğe soyunanlar. tesertür moda-
sına tepki belki de. Sibel Çetin opera sanatçısı. ko-
roda söylüyor yıllardır, serginin konukları da opera- -î
cılar. Şarkıları çınlıyor kulağımda.
Acelem var, CSO'da alıyorum soluğu. isviçreli vi-
yolonselci Daniel Grosgurin'i dinleyeceğim. Mer-
divende gençler, salon da çok kalabalık. Çok güzel
çalıyorGrosgurin, Cenevre Konservatuvan'ndaöğ-
retim üyesi, Türk öğrencileri var, ülkemizi de tanı-
yor. Bir yaz tatilini de Altınoluk'ta geçirdi sanınm.
Gümrük duvarları aşılıyor konserlerde. Duvarlan si-
yasal solistler ve orkestralar örüyor bence, müzik
üretemiyor onlar, nota bilmiyor, şarkı söyleyemiyor.
Ertesi gece de Bilkent'te Verda Erman'ın kon-
seri var. Moskova Radyosu'nun ünlü orkestrası eş-
lığinde çalıyor, bir Rahmaninof şöleni. Çok sevdi-
ğim birsanatçı Verda Erman. Güzel parmakları, de-
rinliği, duyarlığı var. Moskova Orkestrasfnı dinle-
mek de bir mutluluk elbet. Salon alkışlarla çınladı
dakikalarca. Ben de düşündüm sonra, başkent An-
kara'da güzel şeyler oluyor. Her akşam kaç sergi,
kaç konser, tiyatrolar, opera, bale akşamları da çok ',
kalabalık. Kuvayı Milliye gişesinin kuyruğu bulvar-
da nerdeyse. Ruzin Gerçin'in sergisi bitiyor, Mev-
lüt Akyıldız'ın sergisi açılıyorGaleri Selvin'de. Ber-
na Türemen yeni kedilerini sergiliyor atölyede.
Gencay Kasapçı da, yeni ürettiği ağaçları Trans-
paran Galerısi'nd»ıHelikon'da da Eren Eyüboğlu.
Başkentin tüm sokaklarında galeri var artık. Çirkin-
liklere karşın güzellikler üretenlerin çabası boy ve-
riyor her yerde. Ankara'yı güzel bir başkent, bir kül-
tür kenti yapmak özlemi var. Siyasal sahnedeki çir-
kinliklerden usananlar, ekranlarda sergilenen dü-
zeysizliği içlerine sindiremeyenler gerçek özlemle-
rini dışa vuruyor, bu yozluğu seyretmeyeceklerini
belirtiyor, özledikleri yaşam biçimini oluşturuyor.
Duvarları yıkmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Baş-
kent galerileri, tiyatrolar. opera, bale, konserler bu
nedenle çok kalabalık bence. Sevgisiz, saygısız,
hoyrat davranışlara tepki duyuyor insanlar. Karaku-
tunun karanlığını silmek istiyor gözlerinden. Belki
duydunuz, TV'ye karakutu diyorlar. Yanlış değil, ka-
rakutu kara bir kuyuya dönüşüyor. dibini bulmak
güçleşiyor giderek. Ama kuyumuzu kazanlan da
açık seçik tanıyoruz değil mi? Midemiz bulansa da
bilincimiz derinleşiyor.
Atatürk gerçeği de somutlaşıyor giderek. Halkı-
mızı, devletimizi onurlandıran bir devlet adamı Ata-
türk. Özellikle son günlerde ulusal onurumuzu, da-
hası vatandaşlık duygumuzu, yaşama sevincimizi
zedeleyen olayların yoğunluğunda gerçeğıni, öne-
mini daha derinden duyuruyor.
Bu duyarlığı somut biçimde belirtmek gerekiyor
artık. Çünkü geç de olsa anladık, soyut sevgiler
hiçbir şey üretmiyor. Atatürk'ün somut gerçeğine de
ters düşüyor. Ters değil. yüz yüze, göz göze olma-
lıyız; eğik değil dik başla durmalı, hesap vermeliyiz
karşısında.
10 Kasım'da Anıtkabir'de buluşmak umuduyla
sevgili okurlarım. Ankara'da, Istanbul'da, Erzu-
rum'da, Sıvas'ta, Ege'de. Karadeniz'de, kıyılarda,
dağlarda, köylerde, beldelerde, ülkenin her yerin-
de Atatürk gerçeğine dönerek buluşalım. Soyutlu-
luğu aşalım, somut davranışlara açılalım.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/Arşiv. 2/Karak-
ter... Meme başı
üzerine yerleştiri-
lipsütünalınması-
nayaravanaraç.3/
Tanıtma filmi. 4/
Tavlada bir sayı...
"Güzelliğın —
par'etmez Bu
bendeki aşk olma-
sa" (Âşık Vey-
sel)... Duman le-
kesı. 5/Asva'dabir
ülke... Bazı diller-
de. ad ve eylem
çekimlerinde iki kişı ya da
nesneyi göstermek için
kullanılan. tekil ve çoğul-
dan farklı nicelik. 6/Ami-
ne Hatun'un Hz. Muham-
med'e gebe kaldığı gece.. 4
Bir nota. 7/ Uzaklık ışare-
ti... Gerçek anlamının
dışında kullanılan kalıp-
laşmış söz. 8/Günev Afri-
ka'da bir başkent... tçınde 8
tohum ya da krızalit bulu- „
nan koruncak. 9/Bartın 111—
nin bir ılçesi... Maneanezin simeesi.
\XTCARIDAN AŞAGIV A:
1/Geçen yıl... Bir nota. 2/Rütbesizasker... B1tkiIerden, hay-
vanlardan ya da topraktan ürün sağlama işı. 3/ "Tûti-i mu-
cize- gûjem nedesem — değil" (Nefi)... Bircinskerten-
kele. 4/ Yapraklan salata gıbı yenen kokulu bir bitki... Ka-
kım da denilen kürk hayvanı. 5/ Doğalgazın önemli bir bi-
leşenı olan gaz... İlkel benlik. 6/Takımlar grubu... Ahınkö-
küde denılen kusturucu bir kök. IISert buğdaydan eldeedı-
len in tanelı un... "Hayır" anlamında kullanılan söz. 8/ Es-
ki Yunan ve Roma sanatından esinlenerek XVII. yüzvılda
Fransa'da ortaya çıkan sanat akımı. 9/ Hayvanlara vurulan
dajTiga... Gemılerın barındıkları >er.