Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 1996 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Siyasetçiden Demokrasiye Saygı Gerek
RAH1V1İ KUIMAŞ Eski parlamenter, hukııkçu
B
ınle-rce yıl önee de siyaset yisevmişlerdir. amakarşıdakıpartininyö-
yap'ilırdı. ama siyasetçi vok- netime gelmesıne dayanma olgunluğu gös-
tu. Cünkü İngıliz \e Fran- terememişlerdir.
siz udevrimlennden önce. "Benkendimesabık(eski)başbakande-
sıyau>eti. gücünü Tann'dan dirtmem"diyen AdnanMenderes,kendı-
alankrallanlesovlularya- şine. o kata çıkma olanağı tanıyan Jsmet
İnönü'yebunudemekle iki kezyanlışyap-
yapılırdı.amasiyasetçiyok-
tu. Cünkü İngıliz \e Fran-
»ız ıdevnmlennden önce.
sıyau>eti. gücünü Tann'dan
alan krallar ıle so\ lularya-
pardı.Tcplumuyönetenleredede^letada-
mıdenırdi, sivasetç ıdenmezdi. İS.yüzyı-
lın sonuna doğru "lıalk** da iiyasete kan-
şıroldu. A.maönce parası olanİar. sonra da
emekçiler yönetıme katılmaya başladılar.
Ne zaman kı > asama kurumuy la sı> asal par-
lilerbıraradaoluştu. siv asetçı ka\ramı da
onava ıjıkmış oldu . Yasama kurumunun
ipjrlamentonun) baslangıcı curia regıs
(kra! sarav i) denen lurula ortaçağda rast-
lanıvordu Ingiltere ^e Fransa'da. Sıyaset-
çinin başlangıcı da. onun yetîşıiğı düzlem
olaıı sivasal partilerin doğuşudur.
Siya>a) partiler ile toplunıu \ önetme ol-
giKuna halk kanştnı^ oldu. Kendini halka
beğendırmek ı.steyerı partiler>alnız izlen-
celerinı(programlannı)değıl. üyelerini \e
özellıkle jdav lannı da halka beğendırmek
gerek^ınımini duynıu* oldular. J^te bu sü-
reçte M\ asetçı yetişir oldu. Demek ki ge-
ni$ anlamda sıyasetgi. demokrasinin iirü-
niioldu. Çağdaş deınokratikortanı Batı'da
kök salıpkalıcılık kazandığından siyaset-
ç/ı k.a\rcımının kökeni de Ingilız ve Fran-
si7toplumlarıdır. Demokrasi ile siyasetçi
arasındakı buılişkı ülkeınizdedegözlem-
lenmıştır EIIi vıldır ülkenıızde çok parti-
li yaşam u\ gulandığı ndan siyasetçılerimiz
de hrzlaçoğalmıştır.
Nevazık kı "•illedekendilerrvönetme-
mıştır: Önce demokrasıyi kavramamıs.tır.
Sonra da kendisinin Başbakanlığa çıktığı
yolu açana saygılı olmamışnr. Sıkışınea
da kendi milletvekillerine. "Odunu aday
göstersemseçtiririni'"diyereknedenlidik-
ta heveslisi olduğunu göstermiştir. Oysa ken-
dinden yaklaşık ikı vüz yıl önce padişah
3. Osnıan. Sadrazam HekimoğluAli Rjşa'ya.
"Şimdi seni atar,yerine Hamalbaşı Ali
Ağa'yı getiririm" dediğinde. "O zaman
ona Hekimoğlu Ali Paşa denmez, Hamal-
başı Ali Paşa denir" diye okkalı bir yanıt
aldığını Demokrat Parti millervekilleri bıl-
mişolmahydı. Bilemediklerinden. 27 Ma-
yıs dönemecinde tökezlediler. Bu olay. si-
yasetçinin, kendisini vareden demokrasi-
ye saygısızlığının sonucunu gösteren ilk ör-
nek olaydır. Ama bundan yeterince yarar-
lanıldığtsöylenebilirmi? Ancak milletve-
kili genel seçimini yaptırmamayı düşüne-
bilenpolitikacıçıkmamasınayofaçtığııçin
27 Mayıs yararlanılan bir çağdaş olaydır.
Ne var ki bununla ülkeye çağdaş temel hak
veözgürlüklergetirilmişolmasınakarşın.
yasama kurumunun dokunulmazlığı orta-
dan kaldınlmıştır. Bunun ne denli önemli
olduğunu şu iki örnekle anlatmak isterim.
Ingiltere'de 5 Kasım 1605'te Guy Fawkes
adında biri parlamentoyu havaya uçurmak
üterken yakalandıktan sonra her 5 kasım-
da ingiltere'de bu olaj kınanrr. Parlamen-
toya yönelık saldırıvı sürekli kınayan In-
giltere bugün en ömek birparlamentoge-
leneğine sahip ülkedir. Fransa'da Napolyon
imparatorluk sanını meclisin onayından
geçırmışîır. Bızdevse Atatürk, Kurtuluş
Sa\aşı'nı da. cumlıurıyetı de meclısle ger-
çekleştırmiştir. Bunun için "Büyük.MiUet
MeclisL Türk ulusunun vü/v ıllar süren ara-
> ışlannın özü ve onun doğrudan kendisini
yönetmebilincinin canlı bir simgesidir" dı-
yordu Mustafa Kemal.
14 Ekim 1979 ara seçimi \e Cumhun-
yetSenatosuüçtebiryenilemeseçimlerin-
den CHP basansız çıkınca Başbakan Bii-
lentEcevit\ekıldiğınde. Sü(e>man Demi-
rel "Hükümetçekiİmiş değiL ulus hiiküme-
ti kovaladı" diy erek demokratik bir olgun-
luk gösteremıyordu. Nitekim daha sonra
onun yetiştirmesi TansuÇillerde. süresin-
den önce ülkeyi seçıme getirmekle demok-
ra>iye katkı yapan Mesut Yılmaz'ı "ka-
çak" olarak aşağılanıaya çalışma olum-
suzluğu içinde bulunmaktadır. Bu arada
TurgutÖzal da 'Ben muhaiefettekalmam"
dıyerek demokra^ıŞe hiç savgısı olmadı-
ğını gösteriyordu. Onun için demokrasımiz
1980'dede büuik biryıkınıla karşılastı. Kım
nedersedesin 12E\lül 1980'inbaijsorum-
lusu,demokrası\einanma\an.amaondan
yararlanan siyasetçilerdir. Parlamentoyu
kapatan generalin elinden parlaniento bas-
kanı CahîtKarakaş 19 Mayıs 198 itfeödtil
almadı mı? 12 Eylül'ün kapattığı yasama
kurumunun savgın adlarından TuranGü-
neş, Abdullah Köseoğlu.MuammerAks<n.
Cevdet Akçalı. Metin Toker. Halit Etli>a
\ e Oral Karaosmanoğiu A\ rupa Parlamen-
tosu toplantısına gitmek için dönemın güç-
lü generali Ha>darSaltık'la görüşmediler
mi'>
(21 Şubat"]981 -Cumhurivet) Demek
ki zorla kapatılmış. Meclis'ın üyeleri. bu
Meclis varmı^çasına askeri rejime destek
oldular. Bunun demokrasiye saygıy la ne ıl-
gisi \ar.' Ancak kendı çıkarına saygıy la il-
gisini de "ülkenin yüksck çıkarian" ıle
örtme becerisını gösterdiler! Oysa A\ru-
pa parlamentolan demokrasinin kale du-
\arları olarak görkemlerini korumaktadır-
lar. Nitekim Fransa'da I 789 De\rimi sıra-
sında çok can >aktı dıye ünlü Robespier-
re'in adı bir _-,okağa biİe verılmiş değildır
(*) Bızde ıse darbecilerin adları heryere
\erıl>ın dıye neredeyse \arı^ oldu. Darbe
yapanlara hesap sorulmadığı bir ülkede
demokrasıyi savunmak zordur. Oysa Ar-
jantin'dedarbeci generallen Raul Vlfonsin
tek tek yargılama becerisı gösterdı. Gü-
ney Kore'de arka arkaya dev let başkanlığı
yapan darbecı generallerın ne ağırcezala-
ra çarptırıldığını bilmeyen kalmadı. Biz-
de bugün biledarbe beklentisı ortalığı sar-
dı. Yazık! Çok yazık! Ellı yılda darbeyi
çözünı görenlery ineçoğalmaya başladı. Ya-
sama kurumunun. tıkanan .siyaset yolları-
na çözüm bulma becerisini gö^terme.si ge-
rekır. Bıınuıı için 12 Eylülolgusundanya-
rarlanmalıdır.
Çünkü bugün içınde bulunduğumuz kar-
ma^anın ba^sorumlu^u. demokrasiye say-
gısıolmayansiyasetçıiersede. 12 Eylül'ün
hukuk tanımazlığı. ortalığı ilkel fa^ıst ka-
falarıyla ezip geçmesi de yabana atılma-
yacakönemli bıretkendir. Partilerindede-
mokrasi uygulamayan genel bas.kanların.
millenekillerini kendileri seçen genel baş-
kanların \e onların vekilleri konumunda-
ki millet\ekillerinin demokratik çözüm-
ler üretmede başanlı oimalannı istemek hak-
kımızdır! Çünkü 'bunlar başanlı olamaz-
sa neolur'demey i bileıçimesindiremiyo-
rum. Ama en azından sıyasetin "duayeni"
konumundakı Ece\ it'ın, kendisini yargıla-
madan kurtarmak için çağdışı bir iktidara
destek olarak ortak olan Çiller'in ve öte-
kılerin tarih önünde sorgulanjp olumsuz bir
yargıyı tümüyle giyecekleri açıktır.
Siyaset bakımın'dan Konyalı olup. Si-
nop'ta doğan. Trabzon'da okuyan, ama Af-
yon ili merkez ılçe Gündoğmuş Mahalle-
si'ndenüfusayazılıolan Necmettin Erba-
kan'ın ağzından demokrasinin erdemiyle
ilgili tek sözduyan olmadı bugüne dek. Mı-
sır ile Libya gezileriyie ülkenin onurunu
korumada açıkça yetersizlik içine düşen Er-
bakan. birkaranlıkdarbecinin işbaşındaol-
duğu Nijerya'ya gitmekle de. demokrasi-
ye en küçük bir saygısı olmadığını göster-
miştır. Ne yazık İd bugün ülke; çağdaş.
demokratik. laik cumhuriyeti Başbakan'dan
nasılkoruruzkaycısı içindeknranmakta-
dır.
Devletin başında olan Süleyman Demi-
rel ısegüven vermeye çalışıyorsada. geç-
mişıyle hiç de inandıncı olamıyor. Çünkü
imam okullan en çok o başbakanken açıl-
dı. O. bir anlamda laikliği yok etme yolu-
nu açan bir politıkacıdır. Yoksa gerçeği
görmek için herkesin cumhurbaşkanı ol-
masını mı bekleveceöiz?
(*)Sener Tanilli, Framı:Devrimmden
Poıireleı; savto 14.
ARADA BİR
GÜNDÜZ AYBAY tan
Türk Boğazlarıyla
İlgili Son Gelişmeler
1699'da istanbul'dakı Rus Büyükelçisi, Osman-
lı Dışişlen Bakanı (Reisülküttap) ile yaptığı görüş-
mede Rus gemilerinin Azak'la Istanbul arasında gi-
dip gelmesine izın verilmesini istemiş ve Reisülküt-
tap bu öneriyi "Karadeniz'in bir Osmanlı içdenizi
olduğu" gerekçesiyle reddetmiştir. Tökin'in "Os-
manlı Imparatorluğu Devri'nde Boğazlar Mesele-
si" adlı (Istanbul, 1947) kitabında olay şöyle anla-
tılıyor:
"Dıvan tercümanı iskerletzade, Rus elçisine ver-
diğı cevapta,
Karadeniz'in afif ve masum bir bakire olduğunu
ve Osmanlı devletinin, hiç kimsenin bu denizde do-
laşmasına asla ızin vermeyeceğini açık ve kâfi bir
lisanlabildirdi. Vesözlerıni, •Sultanbelkideherhan-
gi birinin iç dairelerıne, yanı haremine girmesine
müsaade edebilir, fakat bu prensibinden asla vaz-
geçmez' diye bitirdi."
17. yüzyıl sonunda geçen olay Osmanirnın Ka-
radeniz'i nasıl gördüğünü, nasıl koruduğunu gös-
termesi bakımından ilginçtir. Sonraki gelişmeler hep
Osmanlı'nın aleyhine olmuş ve sonunda -Karade-
niz şöyle dursun- Türk boğazları bölgesi üstünde-
ki egemenliğini bıle yitırmiştır.
Türkiye, Türk boğazları üzerindekı egemenlik yet-
kisını 1936'da yapılan Montrö Sözleşmesi'yle tam
olarak kurabilmiştir.
• • •
Son yıllarda Türk boğazian bölgesiyle ilgili olarak
iki önemli olgu gözlendi: 1) Geçen gemilerin bölge-
de doğurduğu tehlikeye karşı Türkiye, önlemler içe-
ren bir tüzük çıkardı, 2) Bazı yabancı devletler, Türk
boğazlarıyla ilgili olarak siyasal girişimlerde bulun-
dular.
Siyasal ve hukuksal alanda gözlenen gelişmeler
medyaya yansıdı; "Nassıa" - "Shipbroker" gemi-
lerinin Beykoz önlerinde çarpışması (1994) ve Ha-
zer Bölgesi petrolünün Akdeniz'e boru çizgisiylemi
boğazlardan geçecek tankerlerle mi taşınacağı ko-
nusunda yapılan tartışmalar dolayısıyla kamuoyu-
nun dıkkati konu üzerine daha da yoğunlaştı.
Rusya ve Yunanıstan'ın başı çektiği bir bölük
devlet. IMO diye bilinen Uluslararası Denizcilik Ör-
gütü'ndeTürkiye'nin egemenlik yetkisini sınırlama-
ya yönelik girişımlerini sürdürürken iki önemli ge-
lişme oldu. Bunlardan birincisi Petrol Kumpanya-
ları Uluslararası Denizcilik Forumu (OCIMF) adlı ör-
gütün IMO'ya yaptığı başvurudur. Bu başvuruyla
OCIMF bir yandan Türkıye'nin kimi önlemlerini des-
tekler gibi gözükürken bir yandan da önemli eleş-
tiriler ilerı sürmektedir.
ikinci önemli gelişmeşudur: ABD. Ingiltere, Fran-
sa, Almanya, Japonya temsilcilerinin ABD'de top-
lanıp Türk boğazlarıyla ilgili olarak bir görüşme yap-
tığı öğrenilmiştir! Petrolcülerle gelişmiş kapitalist
ülkelerin tutumlarındaki koşutluk ilginç ve çarpıcı-
dır.
• • •
İlhan Selçuk'un "Dünya Bir Bütün" başlıklı ya-
zısı (19 Kasım 1996. Cumhuriyet) tam bu gelişme-
lerinTürkiye'deöğrenilmesizamanına "rastladı". El-
bette bu bir rastlantı değil; dünyada olup bitenleri
izleyip. can gözüyle görenlere özgün bir saptama.
Selçuk. şöyle diyor:
"Laf dönüp dolaşıp emperyalizme dayanınca,
kiminınsıkıldığınıgörürgibiyim. Çünkü Türkıye'nin
siyasal yaşamına tahtını kuran Amerika cihetinde
bu sözcükten hoşlanan yok. Yeni Dünya Düze-
ni'nde emperyalizm hasıraltı ediliyor. Bu sözcüğü
aforoz edip bilinci köreltmek tatlısu entellerinin
başlıca işlevlennden biridir. Ama neyapalım ki em-
peryalizm (öncelikle petrol emperyalizmi) elle tu-
tulacak çapta somut bir gerçektir.".
Türkler. ülkelerinde olup bitenleri değerlendirirken
de uluslararası ilişkılerde karşılaştıkları sorunları çö-
zümlerierken de bu ana öğeyi. emperyalizmi ve
özellıkle petrol çevresinde odaklaşan emperyalist
çıkarian ve bunun etki ve ağırlığını önemle göz
önünde tutmalıdır.
Öyle görünüyor ki Türk boğazlar bölgesiyle ilgili
tartışmalar ve çekişmeler, gittikçe yoğunlaşacak-
tır: Türkiye. buna her bakımdan hazırlıklı olmalıdır.
AVCI
Deriıı Türkömer'in
'Doğaya dönüşün o berrak \e kutsal mutluluğunu"
tatmak isteyenler için yazdığı güzelliklerle dolu
yapıtı çıktı.
BBA Bajhııısız Basııı AŞ
Yabancı Dilde Pankartlarla Karşılama
Cumhurbaşkanım. en
onurlu yerinde
oturduğunuz
devletımızin ülke. ulus ve
bağımsızlık varlıgını
destekleyen değerlen var:
Bayrak eıbı ulusal bılinç nibı
dilgibi." 19 Kasım 1996^
günü Fevziye Mektepleri
V'akfVnın yaptırdığı Işık
Ünıversitesi'nin açılışına
katılmışsınız. Eğıtım
kurumlannın açılış.
genışleme törenlerıne
katılıyor, halkımızı ve
kuruluşlan okul yapmaya
özendinyorsunuz. Bu
konudaki duyarlılıgınızı
kimse yadsıyamaz.
Sayın Cumhurbaşkanımız.
Fevzıye Vakfı yönetıcılerı ve
okulların sorumlularına Türk
dilı çok mu yetersız geliyor
da en basıt ıletılen bıle
öğrencılen kullanarak başka
dilde yapıyorlar dersınız?
Bılmem dikkatımzı çektı mı -
çektigine ilışkın hıçbır haber
göremedığim için sornıa
gereğini duyuyorum- Türkiye
Cumhunveti'nin
Cumhurbaşkanı. Fe\zı\e
Okullarında okuyan küçük
öğrencılenn ellerındekı
pankartlarda- \VELCOME
TOOLRCAMPIS/LONG
LIVEDEMİREL/WEMR.
PRESIDEMşazılarıyla
karşilandı. Bu pankartlan
görünce mutluluk ınu
duydunuz. yoksa ıçıııızı derın
birkeder mı kapladr'
Kızdınız mı' "İ'lkemde
diJimizin bunracık du>gulan
bile aktarnıava yetnıediğini
sanan öğretmenler,
sonımlular. çucuklanmıza dil
bilincine ilişkJn umutsuzluk
aşılıyorlar" dedınız mı'.'
"Indirin şunlan. benim
ülkemde değil beni. hiçbir
cumhurbaşkanım başka
dilden >azılar ımurlandırmaz.
Bu davranış.
cumhurbaşkanım iizecek
inceliksiz bir da\ ranıştır"
dne ıçınızden geçırdiniz mi'.'
Pekı. fark etmedığınızı
düşünebılır mı\ız'.' '»'ahut.
"Çocuklanmız düma
kültürüne açılıvorlar" dıye
se\ ınç du> nıuş olabılir
mısınız? Savın
Cumhurbaşkanım. her ne
kadargeçmış günlerde "Bana
sağcılar adam öldürii\or
dedirteme/siniz" denmışse de
hükümetlerin başında
olduğunuz günlerde bugünkü
gerıcı akımlara kavnaklık
eden uygulamalara çalakanıçı
yol verılmışse de.. bız de
sızın dünü dün kabul
etmenızi kabullenıyoruz.
Me\lana gıbı konusuyoruz.
"Dünle beraber gitti
cancağızım / Ne kadar söz
\arsa dünc ait. Şimdi \cni
şe>ler sövlemek laflm."
Laıklığı .Navunuyorsiınuz.
yolsuzlukların üstüne
gıdılmesını ıstıyorsunuz...
Bunlardan dolavı
yaşadıklarımızla kararan
yüreğımıze ı>ık dü^üvor. Ama
bu sırada sızın Türkçe
selamlanmanızı da ibtıvoruz
Türk çocuklarının en ı\ı
bıldıklerı dılın Türkçe
olmasını, onların Türkçe
düşünmelerını. sesnıelerını
\e onu zengınle^tırnıek ıçın
dil üstünde bılgilenmclennı
ıstıyoruz. Çücuklarınıızın
vabancı dıller öürenmesinı
çok ısterız de kendı dılının
onuru \e erdemı olduğu
bılincını kazanmasını da
ısterız. Çocukların 19 kasım
günkü törende suçlan \ok
aslında. Fevzıye Vakfı
yönetımınde olduğunu
sandığım be^ûşyüzlü
yönetıcıler. sızmle bırlıkte
olmakun mutluvdularda
vakfın okullarında görevlı
Türkçe öğretmenleri ne kadar
mutluydu acaba dıye kendıme
sordum . Mı da ne kadar
mutsuz? Bcş yıl. on yıl sonra
pankartlı çocukların ıçınden
kaç tanesı "Türkçem. benim
duygu \e düşünceierimin
ha/inesidir" dıyecektır
acaba
1
.' Hepımız bılıyoruz çok
büyük çoğunluğu. "Canım
işte günliik yaşamımız
sürüjor. L'ç >üz. dört > üz
sö/tük \eti\or. Her düşünsel
e\ lemimiz. ekmek yediğimiz
mesleğimiz Ingilizcey le özdeş"
denıeyecek ınıdır'.' "Bizim
yazarlanmız cahil te
başansız. bizim kitaplanmız
kalitesiz, bizde bilim >ok.
sanat yok, araştırmacılık yok,
ahlak \ok, insan \ok. dilimi/
hiçbir şeye yetmhor-"
denıeyecek nıı? Türkıye'de,
Türk okullannda
cuınhurbaşkanları başka
dıllerle karşılanıvorsa,
yabancı dildekı pankartlar
çok büyük. bayraklar küçük
kalısorsa. sızın uyarmanız
gereken bırdurum var
demektır. Dılımize ıçtenlıkie
sahip çıkmav an
cumhurbaşkanına kınlırız.
Türkiye'nin ulusuna.
ülkesıne. cumhurnetıne,
dcmokra.si.Mne. laıklığme \e
öz dılıne kıskançlıkla sahip
çıkmasını ıstedığımız
Cumhurbaşkanımız!..
Duyarsızlığın hoşgörü
sanıldığı durumlaryüzünden
\arlık nedenımız olan
kalelenmızı canımızı
dişimıze takarak savunmak
zorunda kalıyoruz. Dılimiz
bu kalelerin en yaşamsal
olanlanndan biridir. Ulus
olmanın düşünsel gücüdür.
inanısorum kı artık "LONG
LIVEDEMİREL"\b gıbı
dıleklersızi mutlu
etmeyecektir. Saygılanmla.
Avla Kutlu
arkadaş YAYiNEVi'nden bilgisayarseverlere
Microsoft yayınevi çevirileri...
410sayfo. dısketlı
1 100.000 Tl..
AdtmAAm
Wlndows95İçin
Microsoft Word
392 sayfa. ctlskefli
1.100.000 Tl.
350 sayfa dısketlı
1 000 000 TL
372 sayfa, dısketlı
1.000 000 TL
356 sayfa, dısketlı
) .000 000 TL
Adım Adım Adım Adım Adtm Adtm
» 0 1 » A D I M
Microsoft
Windows 95
Windows 95'e
Geçiş
312 sayfa, dısketlı 220 sayfa. dısketlı
1 000 000 TL. 1.000.000 a
338 sayfa. dısketlı
1 000 000 TL
208 sayfa. dısketlı
1.000.000 Tl
327 sayfa, dısketlı
l.OOO.OOOTL.
KODLAMA ;-;;
696 sayfa
1 600.000 Tl
296 sayfa
1.000 000 TL.
359 sayfa dısketlı
1 000 000 TL
WIND0WS95.
mm**
Alan Kılavuzları
Her bift 600.000 TL
816 sayfa
1.600.000
Çevirilerimizde kıdlamlan dil, Microsoft'un Türkçeleştirilmiş programlarmda kullamlan dil ile uyumludur.
İ Mithatpaşa Cad. 28/A-C-D ANKARA Tel: 434 46 24 Faks: 435 60 5
PENCERE
Işinin Etili
Zurnacı Aranıyor.
Zurna, üflemeli birçalgıdır, üstteyedi,alttabirde-
liği vardır. Türkçemizde zurna üzerine anlamlı de-
yişlertüretilmıştir; makam veya mevki bakımından
hiçbir önemi olmayan kişiden söz açarken ne de-
nir:
- Zurnanın son deliğü..
Peki, bir işin en can alıcı noktasını vurgulamak için
ne söylenir:
- Zurnanın zırt dediğiyer!..
•
Hafta başında (pazartesi) bizim gazetenin man-
şeti ilginç bir gerçeği vurguluyordu:
"Mafyanın başı saygın bir kişidir."
Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suç-
lar Dairesi Başkanı Tuncay Yılma2, mafyanın 'ba-
şı'na ulaşmanın güçlüğünü dile getiriyordu. Sayın
Yılmaz'ın söyledikleri doğrudur: "Mafyakolayçök-
mez, asıl yöneticiye ulaşmamız kolay değil. Çün-
kü hıyerarşi affedilmez müeyyidelere bağlı. Maf-
yayı çözmek için üst hiyerarşiknoktalara çıkmamız
gerek. O ulaşamadığımız adam, çoğunlukla top-
lumda saygı duyulan adamdır."
•
Ertesi günü (salı) Oral Çalışlar, köşesinde, Ne-
şe Düzel'in Korkut Özal ile yaptığı bir söyleşiyi ele
almıştı; okurken altını çizdiğim satırları aktarıyo-
rum:
"Korkut Özal, Turgut Özal 'a yapılan suikast ko-
nusunda şunlan söylüyor: 'Ağabeyime sordum,
müsaade etmediği için açıklayamam. Ama, bir nok-
taya gelmişler, madem öyle, peki böyle kalsın de-
miş. Kendisine, ben o noktada bırakmazdım, de-
dim. Türkıye'de bir sürü faili meçhul mesele var.'
Şimdibu açıklamayıyorumlamaya çalışalım. Tur-
gut Özal'a birileri suikastyapıyor. Devletin istihba-
rat güçleri üzerine gitmeyince bizzat Özal'ın ken-
disiaraştınyor. Bir şeyleraydınlanıyor ve sonra gel-
diği noktada ona dur deniyor. Bu ülkenin başba-
kanı üzerine gidemiyor. Kendisini öldürmeye kal-
kışanlardan korkuyor, hesap soramıyor."
•
Çarşamba günü (27 kasım) Hikmet Çetinka-
ya'nın "Ağca'nin Itirafı" başlıklı yazısı çıktı.
Çetinkaya ne yazıyor:
"Mehmet Ali Ağca önceki gün Show TV'deki
'32'nci Gün' programında Mehmet Ali Birand'/n
sorularını yanıtlarken doğru mu söylüyordu? Ağ-
ca şöyle diyordu Bırand'ın sorularını yanıtlarken:
'Biz Zürih 'teyken ülkücülerin Avrupa'daki temsilci-
si. ASALA ile savaşmamızı, buna karşılık Türkiye'ye
dönünce cezaevine konulmayacağımız sözünü ver-
di.'
Bu sözü veren kımdir?..
İşte Ağca 'nın yanıtı:
Kenan Evren desemyanlış olur. Ama Türkiye'de
devlet içınde önemli bir kişi olduğunu biliyorum.
Adını açıklayamam. Çünkü teklifdoğrudan ondan
gelmedi."
Hikmet Çetinkaya diyor ki:
"Mehmet Ali Ağca, Birand'a bildiklerinin çoğu-
nu anlatmadı. Ancak onun anlatmadığı çok şeyiSev-
gili Uğur Mumcu yıllarca yazdı."
Peki, Uğur.'a kıyanlar kimler?..
•
Şimdi yine zurnaya gelelim; çünkü yazıya zurna
üzerine deyişlerle girmiştim.
Yazararkadaşlann da dikkatini çektiği gibi hiç kim-
se zurnayı zırtlatmıyor; herkes sorunun en can alı-
cı noktasına varınca, ağzını kapatıp oturuyor.
Çünkü konuşanlar, ortaya dökülenler, eyleme gi-
rişenler zurnanın son delikleri...
Zurnanın son deliği zurnayı zırtlatamaz!..
Peki, bu zurnayı zırtlatacak işinin ehli bir zurnacı
ne zaman ortaya çıkacak?..
Teşekkürle riınle
Daralan jüreŞimı %c canımı emanet ettığım. emanete badık
kalarak benı amelıvai eden dostJanm. doktorlar
Doç. Dr. BlNGÜR SÖNMEZ ve
Kar. Dr. DE.NİZ ŞENER'E,
Florance Nıghtıngale HastaneM'nın tünı emek(;ılenne. CHP
yönetıcılerıne. orgiıtlerıne. Barolar Bırlığı Başkan \e
vdnetıcİM arkadaşlarıma. baro ba>kanlanma. meslektaşlanma.
uzak >akın. gelen. ara\an. -,oran dostlanma. can yoldaşlanma.
kanını esırgemeyenlere. onlardan olmakla övündüğüm aıleme.
sevgilı eşıme. canım kızıma. herkese. ama herkese. saygı.
sevgi \e mınnet dınguları ıle bınlerce kez teşekkür edıyörum.
Av. ÜNSAL TÜZÜN
YAZDIGINIZLAKALMAYIN...
SİZİN OE KİTABINfZ OLSUN
Şiir, anı, roman, ö\ kii, gezi
denenıe. doktora çahşmalannızı kitap
olarak basıvoruz.
YENİ KALEMLER
Arayın görüşelim:
Tel.: 0.212 52708 56-52754 92
İSTANBL1. LİMAN BAŞK.\NLIĞrNDAN
BİLDİRİL.MİŞTİR
Muhataplar: l - Şener Arda Inşaat ve Tıc. A.Ş.. Bağdat Cad.
318 B Erenköv - Istanbul.
2- Isvıçre Sıgorta A.$.. Bağlarbaşı Kısıkiı Cad. No: 30 Ai-
tunizade - Istanbul.
3- Sokullu Sezen Denizdibi tşleri ve Taahhüt A.Ş.. Dr. Esat
Işık Cad. Sebal Apt. \ o . I39 K. : . D. 3 Kadıköy - Istanbul.
Konu' Tuzla Tersaneler Bölgesi nde van batık bulunan
platformun çıkarılması.
Talep: Sahibi. sıgortacısı \e kurtarıcısı bulunduğunuz
l2.00m \ I.50m..66tonağırlığındakule\ükseklığı30m..
ayakboyları 18 m.. su kesımı ) m. olan. aynı zamanda şah-
merdançekıçtabıredilen J \CR-LPplatform(ayağakalkar
çakar duba) Tuzla Tersaneler Bölgesf nde yan batık v azıyet-
te bulunmakîadır.
İşbu suretle:
1- Tuzla Aydınlı Koyu'nda deniz trafiğini engelleyecek
\e limanda can \e mai güvenlığıni tehlikeye sokacak şekil-
de v an batık v aziyette bulunan platformun en geç 28.11.1996
gününden baslamak üzere 28.12.1996 gününe kadar çıkar-
manızı. 4 N'isan 1341 tarih \e 618 sayılı Lımanlar Kanunu
7. maddesi uvarınca tarafınıza ihtar edenm.
2- Aynca.
a) Cıkarma jşinin ifasında 815 sayılı Türk Sahillerinde Nak-
liyatı Bahriye (Kabotaj) ve lımanîarla Kara Suları Dahılin-
de lcraı Sanat s e Ticaret Hakkında Kanun 'un 3. maddesi hük-
mü gereğınce batıkların çıkanlmasınm Türkiye tebaasınamün-
hasır olduğu hususunun nazara ahnmasını,
b) Cıkamıa ı^lemıııın ıcrası sırasinda denızın kirlenmesını
önleyecek ve batığın yakmında bulunan tersanelerin ışlerını
aksatmayacak şekılde gerekli tedbırlerın ahnmasını.
c) Ginşım. ı^lem ve ealışmalannız hakkında sürekli olarak
başkanlığıınıza bılgı verılmesını.
önemle tarafınıza teblıe ederım. Basın. 119605