Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 OCAK 1996 PAZARTESf CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Sanayi Bakanlığı, ana sözleşmenin 35. maddesine dayanarak Prof. Dr. Hüseyin Ülgen'i özel denetçi atağı
ÇEAŞ, SPK'denahnyor• Ülgen dün gazetelere verdiği
ilanlarla ÇEAŞ ortaklanna çarşamba
günü, ÇEAŞ Uzanlar"ageçtiğinden
beri olduğu gibi Istanbuî Çınar
Otel'de düzenlenecek olağanüstü
genel kurula çağırdı. Olağanüstü
genel kurulun ilan edilen alti
maddelik gündemi sadece SPK
tarafından atanan yönetim kurulu
üyeleri ile murakıpların göre\den
alınarak yerlerine yenilerinin
atanmasını içeriyor.
ÇETİN VİĞE.NOĞLL
ADANA - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı.
ÇEAŞ Ana Sözleşmesi'nın 35. maddesi-
ne dayanarak Prof. Dr. Hüseyin Ülgen'i
ÇEAŞ'a "hususimurakıp" (özel denetçi)
atadı. Ülgen dün gazetelere verdiği ilan-
larla ÇEAŞ ortaklanna 24 ocak çarşamba
günü. ÇEAŞ Uzanlar'a geçtiginden beri
oldugu gibı yıne Istanbul Çınar Otel'de
düzenlenecek olağanüstü genel kurul top-
lantısına çağırdı. Ülgen'in Türk Ticaret
Yasası nın "azil hüknıünü" (göre\ den al-
ma) içeren 316. \e 350. maddeleri gere-
ğince yaptığı çağnyla toplanacak genel
kurulda vönetım kurulu üvelerivle denet-
'Siyasiler uzakdursun'
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı
Ali Ihsan Karacan:
Enerji Bakanlığı paramı aldım de>ıp
kenara çekılemez. Çünkü geride
küçük ortaklann payı \ar. De\let,
kendisini gözettiği kadar \atanda5lan
da gözetmek zorundadır. fCorumak,
kollamak yükümlülüğü vardır. Sanayi
Bakanlığf nın girişımi de yanlış
olacaktır. Çünkü biz zaten kalıcı
olmayı düşünmüyorduk. ÇEAŞ olayı
olumsuz bir noktaya giderse bunda
koalisyonun her iki kanadının da payı
olacaktır. O yüzden siyasilerin bu
ışten uzak durması lazımdır. De\ letin
birinci göre\ı inanılır \e gü\enilir
olmaktır. ÇEAŞ olayı hcrboyutuyla
bugün de\ lctin güvenilirliğine \e
sözünü tutmasina ındirilen darbe
görüntüsü yaratmaktadır. Devlete
güvenmezseniz. >özüne inanmazsanız
neye inanacaksınız. Bır kamu olarak
geİinen nokta bu. Kamu kurumları
bazen bırbirleriyle rekabet ediyor.
Karşi takımın oyuncusu gibi
davranılıyor. Ben bunu son derece
kötü. tehlikeli \e yanlış biryaklaşım
olarak görüvorum.
çılerın göre\lerınden alınarak yerlerine
yenilerinin (biiyük olasılıkia Uzanlar'ın)
atanması SPK'nın ÇEAŞ'taki göre\ınden
azledilerek devre dışı bırakılması olarak
yorumlandı. Yargıtay Onbirinci Daire-
sinin SPK'nın ÇEAŞ'tayetkilerini kulla-
narak göre\ yapabileceğine ilişkin kara-
nnın üzerinden bır hafta geçmeden özel
denetçi atanması "hukuka aykın idari ta-
sarruP diye yorumlanarak tepkilere yol
açtı. Bu gelişmeJer üzerine küçük ortak-
larSPK'yi destekleme karanndaoldukla-
nnı bildirdiler.
ÇEAŞ'a özel denetçi olarak atanan Ül-
gen. göreve başlar başlamaz "Çukurova
Elektrik Anonim Şirketi Ortaklanna Du-
yuru" başlığıyla tüm gazetelere büyük
ilanlar vererek genel kurul çağrısında bu-
lundu. Çınar Otel'in Mannara salonunda
yapılacak olağanüstü genel kurulun ilan
edilen altı maddelik gündemi sadece SPK
tarafından atanan vönetım kurulu üyeleri
ile murakıplann göre\den alınarak yerle-
rine yenilennin atanmasını içeriyor. Özel
denetçi atanmasına dayanak olan 316. \e
350. maddelerin "usulsüzlük" kavramını
içermesi SPK'nın ÇEAŞ'ta \ermeye ça-
lıştığı mücadeleyi engellemek için uydu-
rulmuş bir kılıf olarak değerlendırildi.
Avukat Zafer Saka küçük ortaklann
sözcüsü olarak şö> le konuştu: "Şirket ana
sözleşmesinin35. maddesindeSanayi Ba-
kanjığı'na tanınan özel denetçi tayin etme
yetkisi yalnızca baa hususlann teftiş \e tet-
kiki amacn la sınırlı olarak verilmiştir. Bu
anlamda bakanlık şirkette tısulsiizlük ya-
pıldığına ilişkin ciddi duy umlar almışsa bu
konulan araştırnıak üzere özel denetçi ata-
yabilir. Oysa bakanlık denetçisi gazeteler-
den > aptığı çağnlarda şirketgenel kurulu-
nu SPK'ce atanmıs. y onetinı kurulu üyele-
rinin TTK'nin 316. maddesine göre azli ve
yine SPK'ce atanmış denetçilerin
TTK'nin 350. maddesine göre azli günde-
miyle toplantıya çağırmaktadır. Gerek
Yargıtayca o> birliğiyle verilmiş 25.12.1995
larihli en son kararda \e gerek.seAdana Ti-
caret Mahkemesi'nce daha önce verilmiş
bir başka kararda SPK'nin bu yetkisini
kuilanacağı anlaşılmıştır. Böylece bağım-
sız yargı organlannın kararlanna rağmen
hukuka ay kın idari bir tasarrufla bağım-
sız bir kuruluş olan SPK'nin devre dışı bı-
rakılmak istenmesi yasalara aykırıdır.
Böyle bir tasarruf yargı yerlerinden geri
dönecektir. Bizlcr, daha önce olduğu gibi
SPK'yi desteklemeyi sürdüreceğiz.*'
Seçim öncesi dokunmadıkları esnaftan seçildikten sonra ruhsat ve işyeri harcı isteyerek kaynak sağlıyorlar
Yerel yönetimlerîıı ruhsat keyfi• Esnaf kendilerinden vergi
levhası. çevre temizlik makbuzu.
kira kontratı ya da tapu
fotokopisiyle iki adet resim ve
şahıs kuruluşlanndan 2 milyon,
şirketlerden ise 5 milyon lira
isteyen belediye görevlilerinin
işyerlerini kapatmakla tehdit
ettiğini belirtiyor. Beyoğlu
Belediyesi Iktisat Müdürü
Mustafa Erdoğan. uygulamanın
yasal zorunluluk olduğunu ileri
sürerken CHP Beyoğlu İlçe
Başkanhgı yetkilileri. "'Amaç
sadece kaynak sağlamak" diye
konuşuyor.
AHMETÇELİK
Süreklı olarak kendilerine kaynak ak-
tanlmamasından yakınan yerel yönetim-
ler sıkıştıkça işyeri açma ruhsatlanna baş-
vuruyor. Seçim öncesi hiç dokunmadık-
ları işyerlerinden seçim sonrası ruhsat ve
işyen açma izın belgesi isteyen yerel yö-
netimler için bir işyerinin söz konusu bel-
gelerı alıp almadığımn hiç fark etmedigi
belirtılıyor. Belediyelerin 3572 sayılı va-
sanın 1. maddesi ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Yasası'nın 81. maddesine daya-
narak aldıkları bır meclis kararıyla esna-
fı ruhsat almaya. yenilemeye y a da değiş-
tirmeye zorladıklan ileri sürülüvor.
Lygulamanın son kurbanlan ise Be-
yoğlu Belediyesi sınırlan içinde yer alan
ışyerlen. Belediye göre\ lilerinin genel se-
çimlerden bir hafta önce gelerek kendile-
rinden ruhsat istediğini belırten Beyoğlu
esnafı, bu tür bir istekle ilk kez karşılaş-
tıklannı söylediler. Esnaf. kendilerinden
vergi levhası fotokopisi. çevre temizlik
makbuzu fotokopisi. kira kontratı ya da
tapu. iki adet resim \e şahıs kuruluşlan
için 2 milyon. şirketler içın ise 5 milyon
lira isteyen belediye görevlilerinin işyer-
lerini kapatmakla tehdit ettiklerini belirt-
tiler. Ruhsatı olan işyerlerinden ruhsatın
yenılenmesininistendiğıni belirten esnaf.
"Ruhsatın olnıası fark etmiyor. Ruhsat
belgesinin koyu renk bir kâğıtta biraz es-
ki olması bileyenileme sebebi sayılıyor" di-
ye konuşuyor.
Belediye yetkililennin uygulama yasa-
y a göre zorunlu açıklamasına esnafın \ er-
diği yanıt ise. "Neden şimdiye kadar ya-
salar uygulanmıyordu?" şeklinde.
Konuyla ilgılı olarak Cumhuriyet'in
sorulannı yanıtlayan Beyoğlu Belediyesi
tktisat Müdürü Mustafa Erdoğan. uygu-
lamayı 3572 sayılı yasanıri I. maddesi \e
2464 sayılı Belediye Gelirleri Yasası'nın
81. maddesine dayandınyor. İşyeri açmak
ıçın belediyeden izin ahnmasının zorun-
lu olduğunu belirten Erdoğan. Beyoğ-
lu'ndaki hiçbir işyerinin belediye ızinle-
n olmadıfiını beiırttı. Işyerlerinin cezalar
ağır olduğu için sadece \ergi dairelenne
başvurduûunu ılerı süren Erdoğan. "Her
işyeri. belediye işyeri açma izin harcı öde-
mekzorunda'*dedi. Erdoğan, uygulama-
nın neden daha önce değil deşimdiyapıl-
dığını ise. "Biz belediyeye geldiğinıi/den
itibaren tek tek tüm işyerlerine uğradık.
Sıra hangûine geldiy se ona gideceğiz. Da-
harincekibelediyeler uygulamıyorsa bun-
dan bize ne" şeklinde açıkladı.
Erdoğan, şahıslardan 2 milyon. şirket-
lerden 5 milyon alındığı belirtildiğinde
ise." Böyle bir şeyyok. Sadece gerekli har-
a alıyoruz" dı\e konuştu.
Konuyu değerlendıren CHP Beyoğlu
İlçe Başkanhgı yetkiüleri ise şövle ko-
nuştular: "Bir kere belediye sınırlan için-
de kalan biiy iik bir kısımda iskân yok. İs-
kân olmadığı için bu yerlere ruhsat verme
yetkileri yok. Onlar da geçici ruhsat \ere-
cekler ya da geçici ruhsatlan yenileyecek-
ler. Özellikle \akıflara ait olan yerlere \e
gecekondu bölgelerindeki işyerlerine iskâ-
nı olmadjğıicin ruhsat \ermeleri mümkün
değil. Bu tamamen belediyenin kendine
yeni kaynaklar yaratmasından başka bir
şey değil."
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGJN YILDIZOĞLU LO.\DFL4
1996 Yılmda Uluslararası Piyasalar
1
996 yılında global sermaye ve para piya-
salannı ABD, Avrupa ve Japonya'daki ka-
mu maliyesi krizi ile Avrupa ve ABD eko-
nomilerindekı yavaşlama, Japonya'da başla-
yan ekonomik toparlanma belirleyecek.
Devletin mali krizi
Gelişmiş ülkelerin kamu borçlannın
GSMH'yeoranı1980'deyüzde41'den1995'te
yüzde 72'ye ulaştı. ABD'de kamu borçlannın
azaltılmasına ilişkin bütçe tartışmaları sırasın-
da başkan ile Kongre arasında çıkan anlaş-
mazlık, kamu harcamaları, vergiler ve FED'in
para ve faiz politikalarına ilişkin büyük bir be-
lirsizlik yarattı.
Avrupa'da ise hükümetlerin bütçe açıkları ve
kamu borçlarını Avrupa Para Birliği'nin gerçek-
leşmesi için gerekli düzeye düşürmeye çaba-
laması sosyal gerginlikleri arttırıyor ve bu geliş-
meye başlayan ekonomik durgunluk karşısın-
da, ABD'de olduğu gibi kamu harcamaları, ver-
giler ve Merkez Bankası politikaları açısından
büyük belirsizlikler yaratıyordu. Fransa olayla-
n, mali krizin APB'yi engelleyecek bir dü-
zeye ulaştığına işaret etti.
Japonya'da ise devletin bankalann ba-
tık borçlarının yükünü omuzlamaya ha-
zırlanması. hızla artan sosyal harcama-
ların etkisiyle birleşerek bütçe açığının
ve GSMH'nin yüzde 83'üne ulaşmış olan
kamu borçlannın geleceğine ilişkin bir
belirsizlik yarattı. Financial Times
6.01.96). Ekonomik yavaşlama ve sosyal
gerginlikler hükümetlerin elini kolunu
bağladığı için mali kriz 1996'da da hafif-
leyeceğe benzemiyor.
Ekonomik yavaşlama
1995'in ikinci yarısından itibaren mer-
kez ekonomilere ilişkin büyüme ve üre-'
tim tahminleri aşağı doğru düzeltilmeye
başlandı. Avrupa'nın merkezinde, Al-
manya, Fransa ve Italya'da ekonomik
büyüme yüzde 2'nin üzerine çıkamaya-
cak buna karşılık işsizlik artmaya devam
edecek. ABD'de Satın Alma Müdürleri
ve Yeni Siparişler indekslerinin aralık
ayında yüzde 50'nin altında çıkması bir
ekonomik daralmaya işaret ediyordu. Bu
sırada tüketici talebinin, harcanabilir ge-
lire oranı, yılbaşında yüzde 15.9'dan yıl
sonunda yüzde 16.9'a fırlayan tüketici
kredilerinden kaynaklandığı görülüyor-
du. Diğertaraftan yüzde 57 ile ihracat in-
deksi ABD ekonomisinin dış piyasalara
bağlı olarak genişlemeye devam ettiğine
işaret etti (Business Week 5.01.96). Ancak
gerek Avrupa'nın durgunluğa girmekte olması,
gereksedoların yen ve DM karşısında nisandan
beri sürekli değerlenmesi bu eğilimin çok sür-
meyeceğine işaret ediyor.
Yıl sonunda, ekonomik yavaşlamayı karşıla-
mak üzere, Avrupa ve ABD'de faizlerde bir düş-
me eğilimi gelişti. Ancak birçok gözlemci, faiz-
lerin düşürülmesinin, bugün öngörülen düzey-
lerin çok altına inerek bir sürpriz yapmadığı tak-
dirde, ekonomik yavaşlamayı durduramayaca-
ğında anlaşıyorlar. Bu ekonomik durgunluk bel-
ki bir resesyona dönüşmeyecek, ama birçok
analiste göre özellikle Avrupa'da artan işsizlik
ve düşen gelirler ve kamu harcamaları yüzün-
den. geniş kitlelerin ve küçük üretici tarafından
adeta bir resesyon olarak algılanacak. Şirket
yöneticileri arasındayapılan anketler de bu tes-
piti destekler yöndeydi. Örneğin, yönef^iler,
tüketicilerin ekonomik toparlanma sırasındael-
lerini pek ceplerine atmadığı, ekonomik topar-
lanmanın, aslında. geçen resesyonda stok eri-
mesinin yarattığı olanaklardan kaynaklandığı-
nı düşünüyorlar.
Kâğıtlar
1995 yılı hisse senedi ve tahvıl piyasaları açı-
sından oldukça canlı geçti. Avrupa borsaları
ortalama yüzde 12 artarken ABD Dow Jones
indeksi yüzde 33 artarak ulaştığı noktada tarih-
sel bir rekor kırdı. Nıkkei indeksi ise yıla 20.000
iîe başlayıp haziran ve temmuzda 15-14.000 ci-
varına indikten sonra tekrar 20.000'e çıkarak
kapadı. 1996'da, ABD ve Avrupa'da faizlerin
düşmeye. Japon ekonomisinin ise toparlan-
maya devam etmesi. borsaları iki farklı yönde
etkileyecek. Bir taraftan Japonya'da ekonomik
toparlanma, durgunluk sırasında dış pazarlara
ve ABD'ye yönelen Japon yatırımcıların geri
dönmesini getirirken diğer taraftan düşen faiz-
ler, borsa ve tahvil piyasalarında olumlu bir et-
ki yapacak. Ancak ABD'de 1995'te yaşanan
ye hareketleri esas olarak merkez ülkelerin di-
namiklennegöre belirleniyor. Merkez ülkelerde
durgunluk sırasında yatırım alanları daraldığı
için bir sermaye fazlası oluşuyor ve bu para
büyüme hızı yüksek alanlara doğru kayıyor. Ge-
çenlerde yayımlanan Barings ING'ln bir araş-
tırmasına göre halen uluslararası "fazla likidi-
te" oranında ciddi bir artış gözlenmektedir. (The
Economist 6.01.96). Genellikle durgunlukla
çakışan ve spekülatif hareketlerin artmasına y-
ol açan bu "fazla iikidite" artışı, eğilimsel ola-
rak son yıllarda. gelişmekte olan ülkelere yöne-
iik sermaye hareketlerinde bir canlanma ile de
çakışmaktadır. Bu etkenlerin ışığında bu sene
büyük bir olasılıkia. gelişmekte olan ülkelere
yönelik sermaye hareketlerinde bir canlanma
beklenmelidir.
1993'te gelişmekte olan piyasalara büyük il-
gi vardı. O sene toplam yatırım 62 milyar dola-
rı geçmış ve IFC indeksi ise yüzde 63 artmıştı.
Sonra yani ekonomik toparlanma döneminde
sermaye hareketleri yön değiştirdi ve IFC in-
deksi, döneminde, özellikle Meksika krizinden
Dünya ekonomısıne
rekor yükselişin ardından. yatınmcıların kârla-
rını gerçekleştirme ısteği, ekonomik yavaşla-
malarının şirket gelirleri üzerindeki olumsuz et-
kileri ile birleşirse, faizlerdeki gerileme borsa-
ların "bearish" bir havaya girmesini engelleme-
ye yetmeyecek. Özetle, gerek hisse senedi, ge-
rekse tahvil piyasalannın ABD'de 1995'teki per-
formansını göstermesini beklememek gerekir.
Avrupa'da ise ekonomik durgunluk ve yılın ikin-
ci yarısında beklenen parasal istikrarsızlık(aşa-
ğıda değıneceğim) bu piyasaların çekiciliğini
azaltıyor. Yatırımcıların, Almanya ve Fransa et-
rafında oluşan merkez Avrupa pazarının, port-
föylerindeki payını azalttıkları bildiriliyor. Bu se-
ne ilgi daha çok göreli olarak yüksek büyüme
beklenen, ispanya ve ingiltere gibi çevre Avru-
pa ülkelerinin üzerinde olacak. Daha önce de
vurgulamıştım. merkez ülkeler ile çevre ülkeler
(gelişmekte olan piyasalar) aras/ndaki serma-
bu yana yüzde 19 geriledi. Bu sene sermaye
hareketlerinın tekrar yön değiştirmesi ve geliş-
mekte olan piyasalara yönelik yatırımların 50
milyar dolara ulaşması bekleniyor. Merkez ül-
kelerdeki ekonomik durgunluğun etkilerinin ya-
nı sıra birçok çevre ülkede hisse senedi fiyat-
lannın, getiri oranı, büyüme oranlarıyla karşılaş-
tınldığında halen merkez ülkelere göre çok dü-
şük, dolayısıyla daha ucuz olması da bu eğili-
mi güçlendirecek. Ancak yatınmcılar. politik be-
lirsizlikleri göz önüne alarak yaygın bir portföy
oluşturmanın akılhca olacağını düşünüyorlar.
Ve paralar
Kâğıtlardan paralara dönersek, 1995 yılı glo-
bal piyasaların dolar-yen-mark üçgeni içinde
belirlendiğini kesin bır şekilde gösterdi. Dolar
1995 yılına 1.549 DM ve 99.75 yen olarak gir-
mişti. Mart-nisan aylarında rekor bir düşüşle
dolar 1.344 DM ve 79.85 yen düzeyine indı. Bu
çok tehlikeli bır noktaydı. Oncelikle Japonya'da
resesyonu şiddetlendıriyor, bankacılık krizinin
uluslararası alanda genelleşmesı gibi birtehli-
ke yaratıyor, Almanya'da ve Avrupa'da ekono-
mik toparlanmanın önünü kapatıyor, döviz pi-
yasalarında istikrarsızlık yaratıyor. global dü-
zeyde doların genel eşdeğer olmaya devam
edip etmeyeceğine ilişkin sorulan gündeme ge-
tiriyordu. Nisandan itibaren ABD. gerek Yedi-
ler Grubu toplantılarında, gerekse de Japon
Merkez Bankası veBundesbank desteği ile do-
ları desteklemeye başladı. Japon Merkez Ban-
kası, milyarlarca dolarlık ABD Hazine tahvili al-
dı. Japonya'da kurumların yabancı kâğıtları sa-
tın alması kolaylaştırıldı. Böylece sermaye ha-
reketlerinde ABD lehine bir değışme olunca
1995 yılında ABD'ye yaklaşık 1 trilyon dolar pa-
ra girdi (Wall Street Journal 2.01.96). Dolar güç-
lenmeye başladı ve 1995'i 1.436 DM ve 103.5
yen ile kapattı. 1996'da ne olur? Bu sorunun
cevabı oldukça zor. Tahminler yılsonu itibarıy-
la çeşitli: Morgan Stanley dolar 118 yen
ve 1.7 DM olur derken Prismo Market
Analysis'in beklentisi 86 yen ve 1.3 DM
yönünde; City Bank ekonomistleri de yıl
sonunda 85 yen ve 1.3 DM öngörüyor-
lar: Goldman Sachs ise yılın ilk yansın-
da 112 yen ve 1.55 DM tahmini ile iyim-
serler arasında. Gerçekte, yılın ilk ve ikin-
ci yarılan için farklı senaryolar söz konu-
su.
Yılın ilk yansında dolann dar bir koridor-
da dalgalanacağını. ikinci yarıda ise yen
ve DM'nin güçlenmesine paralel olarak
zayıflayacağını düşünmek daha gerçek-
çi olur kanısındayım. Bu senaryonun üç
ana bileşeni var. Bunların biri Japon eko-
nomisinin toparlanmaya başlamasıyla
yatırımcıların bir kısmı geri dönerken
ABD'Iİ yatırımcıların en azından bir kısmı-
nın da Wall Street'te kârlarını gerçekleş-
tirip Japon pazarına yönelmeleri ile do-
lara olan talebin azalması. ikinci bileşen
ise Avrupa Para Birliği takviminin 1996'da
iyice çıkmaza girdığinin görülmesi üzeri-
ne, yatırımcılann sığınak paralara yani
DM ve Isviçre Frangı'na yönelmeleri ile
doların göreli olarak değer kaybetmesi.
DM bir kere yükselmeye başladıktan
sonra bunun Avrupa'da ekonomik dur-
gunluğu derinleştirmesi ve bir fasıt daire
yaratarak Avrupa Para Birliği'ni iyice çık-
maza sokması ve sonuçta DM'ye kaçışı
hızlandırması da mümkün. Üçüncü bile-
şen ise ABD cari açığının yükselmiş olan
dolarla birlikte baskı altına girerek büyümeye
başlamasıyla dolann arkasındaki yapısal zayıf-
lığın gündeme gelmesi olacak.
Politik koşullar da önemli
Bunlara ek olarak yatınmcılar ABD ve Rus-
ya'dabaşkanlıkseçimlerijngiltere'debirerken
seçim olasılığı, Fransa. İtalya ve Ispanya'da po-
litik belirsizlik. Çin'de liderlik değişikliği, reform-
larda yavaşlama, iç ve dış politikada sertleşme,
Rusya ve Çin arasında yakınlaşma, ABD ile
Rusya ve Çin arasında artan gerginlikler,
1997'de Hong-Kong'un Çin'e devredilecek ol-
masının ilk sarsıntılan, Güney Kore, Kuzey Ko-
re ve Filipinlergibi ülkelerde mali skandallar ve
yönetim krizleri gibı politik etkenleri gözleye-
cekler. 1996'da kemerleri stkı bağlamak gere-
kecek.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
'Sadrazamı' Kur'a ile
Saptamalı...
Seçim sonrasının belirsizliği sürüyor. Siyasal belir-
sizlik, kökleri aslında çok derinlere giden ekonomik
belirsizliği daha da derinleştiriyor.
Ekonomik belirsizliği besleyen siyasal belirsizlik,
yalnızca para ticaretiyle uğraşanların işine yarıyor.
"Çıldırdığı" vurgulanan yüksek faiz ve döviz gel-git-
lerini. borsanın yükseleceği beklentisiyle sürdürülen
alımlar tamamlıyor. "IMF'denyeniistikrarpaketi" ge-
cıkmeden gelmeli çağrıları. giderek yükseliyor. Yük-
sek faiz ve dövizin beslediği enflasyon baskısını si-
yasal boşluk ortarnında sorumsuzca ve acımasızca
yapılan zamlar. arttırıyor.
Var olan ortamda ekonomi ile ilgılenenler, "gelecek
bilimi" yapmaya uğraşıyor; "medyumlaşarak" tuttu-
ramadıklan "piyasacı" kestirimlerinegerekçearıyor-
lar.
Oysa "tek kurtarıcı olarak sanldıkları" IMF'nin ne-
ler isteyeceği açıktır. IMF en başta, "özelleştirmenin
hızlandırılmasını ve bir an önce tamamlanmasını" is-
tiyor. Yıllardır KİT'İ "felç eden" hükümetlerin, ülke
ekonomisini "yatırım, iş bulma ve üretim" kavramla-
rının dışında tutan uygulamalarının sürdürülmesi is-
teniyor. Aynı IMF. kamu giderlerinin azaltılmasını, esa-
sen neredeyse sıfırlanmış olan kamu yatırımlannın
daha da azaltılmasını. kamu personel giderlerinin kı-
sılmasını, yeni personel alınmamasını ve özellikle de
ücret ve maaşların arttırılmamasını önerecektir. Son
günlerde olduğu gibi döviz kurunun tırmanışı yavaş-
larsa. liranın yüzde 25-30 dolayında devalüasyonu
eklenebilir. Kısaca, çığlık çığlığa "gel ekonomimizi
kurtar" diye çağrılan IMF'nin vereceği "/7aç" şimdiye
dek verdiklerinin daha ağırlaştırılmış biçimidir. Eko-
nomideki parasal çılgınlığın yükü, hep yapıldığı gibi,
ytne emeğiyle geçınenlerin sırtına yüklenecektir.
Eğer bu ilaç içilecekse, -kı ekonomiyi yönetenlerin
yönetmeye hazırlananların mantığı kesinkes budur,
o zaman da var olan hükümet bu uygulamayı "bir an
önce" yapmalıdır. Çünkü, ilaç verilmesi geciktikçe,
yukarıda sıralananlar daha ağır uygulanacak "ücret-
li ve maaşlıların, çiftçilerin ve esnafın" yoksullaşma
oranı daha da arttırılmış olacaktır.
Ancak bu yoksullaştırmanın uzun dönemde özel-
likle üretici sermayenin zararına işlediği de bilinmek-
tedir. Ekonomik yapının "tümüyleparasallaştığı, dev-
letin iç ve dış borç batağına batırılarak işlemez kılın-
dığı -artı- yolsuzluk ve hırsızlıklarla tümüyle çökertil-
diğı" ve bu nedenle de hızla "onanlamaz" bir konu-
ma sürüklendiğı bir gidiş söz konusudur. Büyük ser-
maye çevreleri oncelikle bunu görme sorumluluğu-
nu taşımalıdır.
• • • .
Siyasal düzlemde iş. bir başbakan bulmaya kalmış
görünüyor. Daha doğrusu, her şey bir yana hapiste-
ki "136düşünce suçlusuyla" yeni yıla girmesine kar-
şın düzenli işlediği her gün başımıza vurulan demok-
rasimiz, seçimlerden sonra hükümet başkanını bu-
lamıyor. Bir eski genelkurmay başkanı. birkaç eski
bakan ve kamu yöneticisinın adları, olası başbakan
adayları olarak sıralanabiliyor.
Gerçekte. siyasal parti başkanları dışında başba-
kan aranması, yalnız demokrasi anlayışının itketliğt-
nin değil, doğrudan doğruya Türkiye demokrasisinin
geri kalmışlığının da en somut göstergesi sayılmalı-
dır.
Osmanlı tarihi öğreticidir. Örneğin kendisine sunu-
lan "adildüzen"önerilerini geri çevirerek Nizam-ı Ce-
dit (yeni düzen) girişimiyle Osmanlı yenıleşme hare-
ketinde önemli yeri olan padişah III. Selim'in , so-
runlaraçözümbulmakiçin "istiareyeyattığını", "mü-
neccim aradığını" ve de sıkı durun "kur'a ile sadra-
zam atadığını" tarihler yazıyor.
Ekonomısiyle ilgili öngörüler "medyum "lara kalan
ülkenin başbakanının da kur'a ile saptanması doğal
değil mi?
Sözü dinlenmeyen gözü yaşlı. "sakallı "tarih. III. Se-
lim'i, "tağşiş (devalüasyon) yüzünden sabit gelirlile-
rin çektiği sıkıntılar" ve "saz, söz ve mehtap âlemle-
ri" ve bunların "sefahat sayılması" türünden özellik-
leriyle de anıyor. Ya bizimkiler tarihe nasıl geçecek
dersiniz?
• • •
Sizlerin bu köşedeki yazılara ilişkin görüş ve öne-
rilerinize burada yer veremiyorum, üzgünüm. Buna
karşın. hiç usanmadan gösterdiğiniz sürekli destek.
verdiğiniz güç ve ilgi için çok teşekkür ederim. Uya-
rılarınız. burada "alıntılanmasa" da biliniz ki bu kö-
şeye canhlık veriyor; sağolun.
Bu arada, başta Cumhuriyet Ekonomi Servisi ça-
lışanları olmak üzere, tek tek yanıt veremediğim ye-
ni yılda iyi dilekleriniz için de içtenlikle teşekkür edi-
yorum: her şey gönlünüzce olsun.
TZD BAŞKANI YETKİN:
Tarımsal ithalat
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye
Ziraatçılar Derneâi (TZD)
Genel Başkanı Ibrahim
^etkin. "1995 yılında,
tarımsal alanda sorunlar
billurlaştr dedı. tbrahim
\etkın. düzenlediği basın
toplantısında 1995yı!ında
tanm sektöründe yaşanan
gelişmelen değerlendırdi.
Geçen yıl beklenen
tarımsal üretimin
gerçekleştinlemediğini
savunan Yetkin.
Türkiye'nin kronik
biçımde tanm ürünleri
ithal ettiğini söyledi.
Yetkin. buna karşın. yüzde
20 faızle besicilik kredisi
\erilmesi ve çeltikte
Toprak Mahsülleri
Ofisı'nin(T\fO)aIım
yapmasını "Olumlu
geüşmeler" şeklinde
değerlendırdi. Tanm satış
kooperatifleri birliklerinin
bir miktar alım yapıp
piyasadan çekildiklerini
' anlatan Yetkin. 1995
yılında devletin
destekleme fiyatlannın
açıklanmasına karşın.
çeltik dışında devletin
alım sürecine gırmediğini
söyledi. Geçen yılın
olumlu gelışmeleri
arasında. çiftçi borçlannın
silinmesininde yer
aldığını belirten Yetkin.
çıkarılan bir kanunla
çiftçilere Ziraat Bankası,
Tanm Kredi
Kooperatiflen. Zirai
Donatım Kurumu gibi
kurumlara olan borçlannı
ödeme kolaylığı
getirildiğini anlattı.
Türkiye'de bitkisel
üretimde sorunlar
yaşandığını belirten
Yetkin. bunun esas nedeni
olarak, tanmsal alanda
destekleme ve
yönlendirmenin ortadan
kalkmasını gösterdi.
Düşük kaliteli buğday
ekiminin yüzde 70"i
geçtiğini. bu oranın
tersine çevrilmesi
gerektiğini söyleyen
Yetkin. son yıllarda şeker
pancanna düşük fiyat
verilmesi üzerine şeker
pancarı ekilen alanlarda
da azalma olduğunu
kaydetti. Gümrük
birlığinin karşiMnda
olmadıklarını kaydeden
Yetkin. ancak
Türkiye"deki maliyet
unsurlannın farklılığının
gözardı edilmemesi
gerektiğini bildirdi.