Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 EYLÜL1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
5 2 V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L t ' N D E N N O T L A R
SUNGU ÇAPAN
VENEDtK-Buyıl "Crim-
son Tide-Kızıl Atarm", "Wa-
terworld*\ "Apolto 13", vb.
gıbı pahalı Hollywood malı
oyuncaklann istilasına uğra-
yan. Cineforum, Segnocıne-
ma, Panoramiche gibı yerel
sinema dergıleri ve solcu ltal-
yan eleştirmenlennce "fast-
food kiiltûrü"ne yeşil tşık
yakmakla topa tutulan 52.
Venedik Fılm Festivali, tüm
keskin eleştirilere ve çatlak
seslere karşın başanlı sayılabilecek bir
organizasyonla sürerek işte sonuna gel-
di. Yanşma ve yan bölümlerdeki hemen
hemen bütün önemlı ftlmlenn göstenmi
tamamlandı gibi. bugün göstenlecek
olan Etto Scola'nın "Romanzo di un gi-
ovane povere-Fakir bir gencin roma-
nrnın dışında. Herkes cumartesi açıkla-
nacak sonuçlan beklerken, şimdiden va-
lizlerinı yaparak dönüş hazırlıklanna
başladı bile.
Her festival bitünindeki hüzün. ağır
ağır ortalığı sararken, bir kez daha Li-
do'nun tadını on gündür doyasıya çıka-
ran yerli ve uluslararası sinema basını-
nın tanınmış isimlen, yazar-çizer takı-
mı, ünlü oyuncu, yönetmen, teknisyen-
lerden oluşan meslek erbabı, festival sa-
rayının önüne konuşlanmış. olanı-biteni
dünyaya geçen televizyoncular, alım-sa-
tımcılar ve kaşarlanmış festivalci mille-
ti, seneye daha iyi bir 'Mostra'da (ve baş-
ka film festivallennde) buluşmak üzere
sözleşıp vedalaşıyor. kapanış fılmi John
Duigan'ın "Journey of August King"
beklenirken
Ben de, sadece son güne programla-
nan Peter Greenaway'ın "The Pilkm
Talk"ını göremeyeceğıme hayıflanıyo-
rum Kevin Costner, Tom Hanks, Mel
Gibson. Jack Nicholson, Spike Lee. Har-
vey KeiteL Jennifer Jason Leigh, Sophie
Marceau, Jean-Louis Trintignant, Cla-
ude ChabroL IsabeUe Huppert, Sandri-
ne Bonnaire, Sean Penn vb. ünlülerden
Michelangek) Antonioni. Cario Lizzani,
ToninoGuerra,EttoreScola,GuidoAris-
tarco. GiUesJacob, David Robinson, Mic-
hel Ciment,John Gillett, Jean-Paul Cha-
iüet, Daniele Heyman vb. gıbı tanınmış
sinema adamı ve eleştırmenlere kadar
Festivaller ııeseH
başlar, hiizihıHi biter
Tomatore, 'L'uomo deüe stelk'de yine sinemanın altm yıllannda. 1950'lerin başındaki nostaljik bir övküyü anlarnor.
çok sayıda şöhretı konukeden 52. Vene-
dik Film Festivali, bu yılki yıldız bollu-
ğuyla da hatırlanacak herhalde. Aynca
çok sayıda kısa ve orta uzunluktakı fıl-
min de gösterildigi festivalde. UNES-
CO'nun da katkılanyla, Fransa ve lspan-
ya kültür bakanlannın da katıldığı. "Si-
nema yarabcısının teüf haklan ve ahlaki
sorunlan", "Görüntüyle öğretim, okul-
larda görsel-işitsel eğhimin geleceği",
"Yeni Avrupa-Akdeniz ülkeleri bağla-
mındasinema" vb. konulu konferanslar
dûzenlendı Pasınettı salonunda son üç
giın. Son günlerin söz konusu edebılece-
ğim fîlmlerinin başında, 1989'da en iyı
yabancı filmOscar'ını kazanan "Nuovo
Cinema Paradtso-Yeni Cennet Sinema-
sı"yla tum dünyada üne kavuşan, Paler-
molu Giuseppe Tornatore'nin yanşma-
daki yenı filmi "L'uomo delk stel-
le"(Türkçesi "Yıldız Adam"demek ama
"Sinemacı" adı bu filme daha uygun ka-
çacak sanınm) geliyor kuşkusuz. 1994
yapımı "Unapuraformalita-SadeceFor-
mafite"nin başansızlığından
sonra, Tomatore 'nin merakla
beklenen bu son fılmi, yine
sinemanın altın yıllannda,
1950'lerin başında geçen,
nostaljik bir hikâyeyi anlatı-
yor. Görünen o ki, ikincı fıl-
mi "Stannotuttibene-Herşey
Yolunda"nın dışında, büyük
ölçüde "Cinema Paradi-
so"nun başansı alında kalmış
Giuseppe Tomatore. yine
otobiyografik nitelikte, İcişi-
sel anlarla beslenmiş, yetişti-
ği (Italya'nın "orası" diyebi-
leceğimiz) yoksul güney ve
Sicilya bölgesinde, geçen bir hikâye an-
latmaya soyunmuş.
Kamerasını, ışıldaklannı, araç-gereci-
ni doldunıp fılm afışleriyle kapladığı
kamyonetiyle Sicilya'nın ufak köy ve ka-
sabalannı dolasarak, elinde megafonuy-
1a "getin,sizi Cinedtta'yagötüriipşöhret
vapacağun" dıye çevresine topladığı, ga-
nban köylülerin parasını iç eden, sözü-
mona deneme fılmlerini çeken, "Rfiz-
gâr Glbi Geçti"den pasaj larokuyan, uya-
nık bir Romalı sinemacının (Sergıo Cas-
tellitto) trajikomik serüvenlerini aktaran
"L'uoımı delk steUe", ilk yansında çok
keyifli, irönik bir çizgide sürüyor. Ne var
ki kahramanımıza yapışan, öksüz-yetim
bir genç kızia melodramatık ılişki bölü-
münde film giderek zorlanıyor ve tıka-
nıyor.
Aldatılan Sicilyalılann intikamınin
alındığı fınaldeyse, fılm tam birçözüm-
süzlüğe saplanıyor ve mapusane, delile-
revi filan derken. didaktik ve beylık bir
melo'ya dönüşüyor öykü.
Yine de. hoş ve duyarlı sahnelere sa-
hıp "Yıldız Adam", olağanüstü insan
yüzlennden oluşturulmuş, sevimli bir
"kalejdoscope" sayılabilir. Kimi eleştir-
men ve yazarlann finalinde yuhaladığı,
Tornatore'nin bu son filminin herhangı
bir ödüle layık bulunup bulunmayacağı-
nı, doğrusu ben de merakla bekliyorum.
ttalyan panoraması bölümünde sey-
rettiğim "I buchi neri-Kara Delik"le nı-
hayet ilginç. ltalyan sinemacısı keşfet-
tim: Pappi Corskato. Camus'nun "Ya-
bancı'sından etkiler içeren. naif bir sev-
gı filmi denebilecek "Kara Detik", biz-
ce, geleceği pariak, yetenekli bir yazar-
yönetmeni haberliyordu.
"Karmen Flamenko"nun dayanılmaz hafıfliği
RANAEVCtM
Bu yazbaşındaki başanlı göstenlenyle
lstanbul'u fetheden Ispanyol Nasyonal
Balesi'nden sonra, mevsımin sonuna
doğru Rafael Aguilar'ın Ballet Teatro
Espanol topluluğunun sergiledıği
"Karmen Flamenko" gösterisini de
izlemiş olduk Bıletlerin günlerce
önceden tükenmesi, Akdeniz
kültürünün bir parçası olan
toplumumuzun Ispanyol müziğine ve
dansına ne kadar yatkın olduğunu
gösteriyordu. Organızasyonun tanıtım
ve duyurudaki başansının da bunda
önemli bir payı olduğunu kabul etmek
gerekir. Yalnız, gözden kaçınlmış bir
eerçek vardı; bizim seyircimiz yıllardır
Ispanyol danslannın en kalitelisini,
Christina Hoyos'u ve topluluğunu,
AntonioGades'i izleyebilmiş. Kiiba
De\1et Balesi'nden Karmen'in bir
balesini de görmüş, konu hakkında
kayda değer bir birikım kazanmış bir
topluluktur. Dolayısıyla pek hafife
alınmaya gelmez.
Rafael Aguilar'ın gerek K.armen'e,
gerekse flamenko müziğine ve
kûltürüne bakış açısında ciddi sorunlar
olduğunu görmezlıkten gelmek
oldukça zordu. Kimdır Karmen?
Küstah bir fahişe mi? Yoksa isterik ve
teşhirci bir ruh hastası mı? Yoruma
göre belki Karmen bütün bu niteliklere
de sahip olabilir, ama her şeyden önce
eserin belli bir bütünlük kazanması ve
kalitesini gösterecek bir tutarlılığı
olması ıçin şu soruya bir yanıt
bulmamız gerekir:
Don Jose'yi hapse atılmayı göze
alacak kadar etkileyen neydi? Bizim
görebildiğimiz kadanyla Karmen
(Trinklad Aıtiguez) kendisinden başka
hiçbir kadının dikkat çekmesini
hazmedemeyen, kafasına koyduğu
erkekle sevışmek ıçin elinden geleni
yapan, huzur kaçıncı, şirret bir
kadındı. Insan ister istemez çok daha
çekici ve iyi bir dansçı olan Manuela
(Rosario Granados) dururken neden
Karmen'in beğenildiğini merak ediyor.
Ama izlediğimiz yorumda bu sorunun
yanıtını bulamadık. Görebildiğimız
kadanyla Don Jose (Victor Muro),
oldukça efemine, en çekici olduğu
yıllan geride bırakmış. kalmlaşmış bir
subaydı. Karmen'e olan hastalıklı
rutkusunun burun bu yetersızlıklerden
kaynaklanan psikolojik bir boyutu
olabilirdi, tabii. Ne yazık ki, bize
sunulan veriler. durumun
dramatikliğinı gölgede bırakan bir
komedi ortaya çıkanyordu. Özellikle
yatak sahnesınde, zavallı Don Jose'nin
nasıl aciz kaldığını ve Karmen'in onu
harekete geçirmek ıçin ne hallere
düştüğünü ızlerken tebessüm etmemek
mümkün değildı
Bu sahnenin sohunda Karmen'in Don
Jose'nin üstünde şahlanarak onu igfal
edişi ise sirklerdeki palyaçolan bile
gölgede bırakacak kadar gülünç bir
anlatımla ifade ediliyordu! Oysa bu
sahneden hemen önceki bölümde.
Victor Muro'nun Arap müziğınin
renkleriyle dolu, otanrik flamenko
ınuzıgı e^ıı^ıııuc dans ciiıgı ^oıu^ı.ı.
koreografik olarak daha ilginç olduğu
gibi, Muro'nun çok başanlı bir dansçı
olabildiğini göstermesine bir fırsat
tanıyordu.
Tütün fabrikasındaki kavga sahnesi ve
ikincı bölümde yedı erkek tarafından
oluşturulan "boğa" dansı da toplam ikı
saat süren gösterinin koreografik
açıdan sanatsal değer taşıyan
bolümlenydi. Pekiyı ya travesti sahnesi
neydi? Roberto de la Cruz'un
Karmen'le aynı kostümü giyerek Don
Jose'nin önünde aşk cılvelen yapması
bu eserin anlamına ne katıyordu?
Komıklığın amaçlanmadığını sandığım
birçok sahnede gülünç olunurken.
Karmen'le alt alta üst üste,
düşünülebılecek en abes pozısyonlarda
izlediğimiz bu travestinın sahnesinde
amaç komiklik miydi? Cinsiyetini
değiştırmeyi seçmiş bazı insanlar
adına, bu şaka ancak insanın yüzünde
açık bir tebessüm yaratabilir. "Fahişe
kadınlar fahişe travestilerden daha
iyidir": anlatılan bu mu? Daha önceki
yatak sahnesindeki abeslikleri
anımsayacak olursak, belki de
anlatılmak istenen çok daha ağırdı.
Belki Karmen kendisini izleyen Don
Jose'ye şöyle diyr
ordu
"Şu bedenimin çevresinde kıvnlan.
kıvranan zavallıya iyi bak. çünkii sen de
aynen öyteydin. tatlun". Rafael
Aguilar'ın program kıtapçığında da
behrtıldıği gıbı "kendi geîeneğine
vönelik bir me\dan okuma" yarattığı
kesinlikle doâru. Antonıo Gades'in,
Saura'ın ve daha birçoklannın
yüzünün kıpkırmızı kesildığini
görebiliyor ınsan
"Karmen Flamenko"nun bazı
bölümlennde "bale"nin ızlerine de
rastlanıyor? Bale bilgisi ve deneyimi
oldukça düşük düzeyde olan dansçı lar
tarafından icra edilen bu bölûmler.
vodvillerin arasına sıkıştınlan acemi
bale gösterileriyle aynı seviyede. 1992
yılında "Le FTgaro"da çıkan bir eleştıri
yazısında şöyle denmiş: "Gösterinin
ortasında birdenbire çıplak bir adamın
belirmesi de koreografın etkileyici ve
cüretii bir bale yaratmak dileginin
altını çiayor." Doğrusu böyle bir cüreti
gösterenler bizim dostlanmız olsalardı,
onlan düzeylerinin düşüklüğü
konusunda uyarmak bizim birincü
görevimiz olurdu. Hele hele
uluslararası gösteriler söz konusuysa...
Bir koreografmin sanatsal niteliği, -
özellikle farklı müzik türleri ve
besteciler bir arada kullanıldığmda-
müziğin ne şekilde ele alındığıyla da
ilgilidir. Aguilar'ın "Karmen
Flamenko"sunda Bizet'nın "Chanson
Bohemienne" ve "La'aria della morte"
adlı eserlerinin yanı sıra. "Karmen"
temalan üzerine Pabto Sarazeto'nun
bestelediği varyaşyonlar. Flavio
Perez'ın Aguilar için bestelediği bir
parça (yatak sahnesi) ve canlı olarak
icra edilen otantik flamenko müziğı
kullanılmıştı.
Bir müzik türünden diğerine geçılirken
çoğu zaman öyle hoyrat davranılıyor
ki, ne flamenko müziğınin kişiliğine,
ne Bizet'ye ne de herhangi bir başka
niteliğe hiçbir değer verilmediğini
acıyla duyumsuyordunuz. Biraz ılgi
gösterilerek, yaratıcılık katılarak
gerçekleştirilmiş en ilginç bölüm,
flütçü Ezequiel Cortabarria'nın bir
perde geçişinde flamenko ezgileriyle
başlayıp Bizet ezgilerine dönüştürdüğü
varyasyondu.
Bunun dışında, bir teyp düğmesine,
zamanında basmaktan daha hünerli bir
çalışma yapılmamıştı. Özgün flamenko
müziğini icra eden müzisyenler,
şarkılanna danslanyla renk katan
Marisa Mateos ve gerçek flamenko
dansına en yakın gösteriyi
gerçekleştiren Mari Jose Sampe, bir
yaşam biçiminden bir atraksiyona
dönüşmenın acısını haykınr gibiydiler.
MTVÖdüUeri'ni TLCtopladı
Kültür Servisi- 12 Geleneksel
MTV müzik ödülleri dağıtıldı.
Sunuculuğunu komedyen
Dennis Miller'ın yaptığı ve 70
ülkede 300 milyon kişi
tarafından izlenen ödül
törenınde, 19 ödül sahiplennı
buldu.
Bu yılın ödül rekortmeni 3
sıyah eenç kızdan oluşan
Rhythm & Blues grubu TLC.
Grup, son hıti "Haterfalls"un
parlak klibı ıle "En iyi Vıdeo".
"En İyı Grup Videosu ", "En İyi
R&B Videosu " ve "tzleyicinin
Seçani" ödüllerini aldı.
Göstenşli bir şovla törenin
açılışını yapan Mkhael
Jackson'ın. Janet Jackson ile
seslendirdigı ve "En A i Vıdeo"
da dahıl olmak üzere birçok
dalda ödüle aday gösterilen
"Scream" ise En hi Dans
Videosu ", "En İyi Koreogrvfı"
ve "En İyi Sanat Y'önetmeni"
ödüllerini alabıldi.
Törende "ED İyi Erkek Şarkıcı
Videosu Ödülü"nü "You Don't
Know Ho» It Feeb"la Tom
Petty, "En İyi Kadın Şarkıcı
Videosu Ödfılii "nü de "Take a
Bow" ile Madonna aldı.
"En İyi Hard Rock Videosu "
Ödülü, White Zombie'nin
insancıl klibi "More Human
Than Human*"a gıderken. "En
iyi Rap Videosu" ödülünü de
Dr.Drenın "KeepTheirHeads
Ringing" adlı parçası aldı.
Beklentilere pek uymayan
ödül dağılımında.
"En İyi Özel Efekt Ödülü "nü.
"Love Is Strong" ile RolUng
Stones'un alması hiç kimseyi
şaşırtmadı.
Diğer ödüller ve sahıpleri de
şöyle sıralanıyor:
En tyi Altematif Vıdeosu-
Weezer (Buddy Holly). En İyi
Yeni Sanatçı Vıdeosu-Hootie
& The Bkmfish (HoldMy
Hand), En iyi Film Müzıği
Videosu-Seal {Kıss From A
Rose-Batman Forever'dan), En
iyi Video Yönetmenı-
Weezer'ın Buddy Holly adlı
parçası için Spike Jones. En tyi
Sınematografı-Rolling
Stones'un Love h Stmng'u için
Gary VVaUer, Video Özel
Ödülü-REM.
Grammy Ödüllen'nin en
büyük rakibi olan MTV Video
Ödülleri, bu alanda
" Waterfalls " ve "Love Is
Strong"gibi vıdeolarla, gün
geçtıkçe daha yüksek
teknolojıyle ve özenle
çalışılmasını sağlıyor.
Rozanda
'Chfflf
Thomas,
Tionne 'T-
Boz'
Watidnsve
Lisa'Left
Eye'
Loopes'tan
oluşan,
Rhythm&
Blues'un,
Eastcoast
akımının en
genç
temsflcilerin
denTLC,
"En lyi
Yideo" ve
"Seyircinin
Seçimi"de
dahil olmak
üzere 4 dalda
ödül aldı.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Düşüncesizliğe Değil
"Düşünceye Saygı" sözünü ilk olarak 1959 yılının
Haziran ayında bir yazıma başlık olarak kullanmış-
tım. Gençlerin çıkardığı "A Dergisi"nöe yayımlanan
bir yazıydı.
_ "Ved/fepe"ile "Var///c"tayazdığım günler... Kemal
Özer ya da Onat Kutlar istemıştı dergilenne yazı ver-
memi. Çocuklann birinden de Edip Cansever'in "Siz
ondan yazı isteyin, telif ücretinı ben veririm," dedi-
ğini duymuştum.
Oysa çekıngen davranmamın nedeni, "A Dergi-
s/"nin yazılara para vermemesi değil, gençlerin yü-
rüttüğü başanlı biryayın etkinliğıne önceki kuşaktan
bir eleştirmenin katılmasından doğabilecek yanlış
görünümdü. Bir şeyleri kendine mal etme durumu-
na düşmek istemiyordum.
Yazı vermemekte direnmemin ayıp olacağını gö-
rünce. gençlerin tartışmalardaki saldırganlıkiannı,
alaycılıkJannı eleştiren"Düşünceye Saygı "y\ yazmış-
tım. Tartışmayazılannda, tartışılan sorunlan, düşün-
celeri biryana bırakıp karşısındakini küçümsemeye,
alaya almaya sapmanın yersizliğine değiniyordum:
"Sanat alanına yenilikler, değişik anlayıştar getir-
mek amacını güden genç sanatçılann alay etmenin,
küçümsemenin yeni yöntemlennı bulmakla yetin-
meleri insanı şaşırtıyor. Hele bılimsel eleştihden söz
edilen, nesnel olmanın önemi üzerinde durulan şu
günlerde..."
Yazıya adını veren söz ise şu tümcede geçiyordu:
"Bence kendisi gibi düşünmeyenlerin düşüncele-
rine saygı göstermemek, doğrudan doğnjya düşün-
ceye saygı göstermemektır, sanata saygı gosterme-
mektir."
Burada "düşünceye saygı", görüldüğü gibi, "dü-
şünme edimine saygı" anlamına kullanılmış.
Sonra bu söz o yazıdaki bağlamından koptu. bir
kitabımın adı oldu, düşünce özgürlüğüne duyduğum
özlemi deyimleyerek benimle birlikte yıllarca dolaştı
durdu...
Sonunda da bu köşeye taşındı...
Yazımın başlığı "Düşüncesizliğe Değil" de eskiler-
den, 1962'denkalma.
"Ved/fepe"nin "Neler Okuyoriar?" soruşturması-
na yanıt verirken şöyle demiştı Attilâ llhan:
"Ha birde Memet Fuat'/n Düşünceye Saygı'sı var.
lyi kitap, hoş kitap. Memet Fuat oturmuş, güzel gü-
zelyazmış. Fırsat düştükçe hepimizi tek yanlı olmak-
la suçlar dururdu. Kitabını okuyup bitirince bakıyor
insan, o da hoşgörü şampiyonluğu adına trafik po-
lislerine dönmüş bütün yanlara yol veriyor, bütün
yanlar üzerinde kesişiyor, ama onun hiçbir yanı yok
gibi."
Bunun üzerine, Düşünceye Saygı'da düşüncesız-
liği, yansızlığı savunmadığımı anlatan bir yazı yazmak
zorunda kalmış, adını da 'Düşüncesizliğe değil" koy-
muştum.
Attilâ llhan'ın sözlerine yanıt verme geregini neden
duyduğumun özetı de şöyleydi:
"Bunlar benim düşünce yetersizlığimi belirtmek
için söyienmiş sözlerse, 'biryargı' karşısındayım de-
mektir, sussam da olur. Ama bu sözlerden şöyle bir
anlam da çıkıyor: Düşünceye saygının, hoşgönjnün
insanı götüreceğı yer işte böyle yansızlık, düşünce-
stzliktir. O kötü."
Bu yıl hoşgörü yılı olduğu için, yetkili kişilere soru-
lan sorular arasında hep bu konu da yer alıyor.
Geçenlerde ioanna Kuçuradi'nin hoşgörü üzeri-
ne düşüncelerini okurken "saygı" sözcüğüne yükle-
diği anlam ilgimi çekti. (Cumhuriyet, 26 Ağustos
1995)
"Başkalannın fikııienne saygı göstemne "nin "kişi-
nin onaylamadığı ya da karşı olduğu düşüncelere ve
davranışlara karşı çıkmaması" gibi yanlış bir anlayı-
şı getirdığıne değiniyordu...
Tûrkçe Sözlük "saygı" sözcüğünü şöyle tanımlıyor:
1 - Insanlann birbirlerıne karşı duyduklan çekinme
ile kanşık sevgi ve değer duygusu. 2- Başkalannı ra-
hatsız etmekten çekinme duygusu.
Bu çerçevede kalınırsa, insana saygı göstermek,
nasıl sevgi, değer verme, rahatsız etmekten çekin-
me duygutarını içeriyorsa, düşünceye saygı göster-
me eğretilemesi de karşı çıkmamayı, susup oturma-
yı ıçeriyor denebılir.
Ama ben düşünceye saygı göstermeyı hiçbir za-
man böyle anlamadım.
Düşünme edimine saygı göstermenin yanı sıra,
herhangi bir düşünceye saygı göstermek de benim
gözümde etkinliğe çağrıdır: Tartışmak, değerlendir-
mek, olumlu ya da olumsuz yanlannı sergilemek...
Düşünceye saygısızlık da tartışılan sorunlan, dü-
şünceleri biryana bırakıp karşısındakini küçümseme-
ye, alaya almaya sapmaktır...
Ya da tarttşmaya bile değer bulmamak...
Bir arkadaşımın, bir toplulukta savunduğu düşün-
celere karşı söyleyecek sözleri olduğunu sezdiği,
ama kendisiyle tartışmak istemediği için söze uzak
durduğunu gördüğü bir profesöre çok öfkelendiğini
anımsanm. Saygısızlık olarak değertendirmişti onun
bu davranışını...
Özürlü iki Tiirk ressamı
Interfierte
Kültür Servisi- Görme özürlü Eşref Armağan ve
ortopedık özürlü Ahmet Yeşil'in resimleri Internet'te
görülebılecek. Doğuştan kör olan ressam Eşref
Armağan kendine özgü bir resim tekniğine sahip.
Ressamın çeşitli peyzaj. natürmort, yağlıboya
çalışmalan bulunuyor. Sanatçı: Süleyman Demirel,
Tansu Çiller ve Berna Yılmaz portreleriyle tanınıyor.
Ressam Ahmet Yeşil ise 1972 yılında futbol oynarken
geçirdiği kaza nedeniyle yürüme yetisini yitirdi.
Sanatçı yağlıboya resimler yapıyor.
Tüpk musikisi arşivi
NİĞDE (AA)- Nığde Ünıversıtesi'nde Türk musikisi
arşivi kurulacak Rektör Prof. Dr. Ramazan Durmaz,
bugüne kadar Türk musikisi arşıvınin yapılmadığını
belirterek "Üniversitemiz bu konuda tüm imkânlannı
kullanarak Türk musikisi arşiv çalışmalannı
başlatıyor. Yeni nesle ve gelecek kuşaklara Türk
musikisinin zengın geçmışıni tanıtacak, sevdirecek ve
bu konudaki yeteneklere kaynak hazırlayacağız" dedi.
Clint Eastvvood'un yeni tutkusu
LONDRA (Reuter)- Ünlü fılm yıldızı, yönetmen
Clint Eastvvood, gerçekleştirmeyi düşündüğü tek
projenin golf üzerine bir film çekmek olduğunu
söylüyor. Dirty Harry, Unforgiven, Bırd gıbı filmlere
imzasını atan Eastvvood'ın Unforgiven'ı son yıllann
en mükemmel vvesterni olarak tanımlanmıştı. Fakat.
başanlı projelenn sahıbi Eastvvood artık film
yapmaktan hoşlanmadığını belırtiyor. 1980'lerde
California Carmel eyaletinin belediye başkanlığını da
yürüten Eastvvood, son olarak. başrollerini Merly
Srreep ile paylaştığı "The Bridges of the Madıson
County" (Madison'ın Köprüleri) adlı filmin
yönetmenliğini üstlendi.