25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EYLÜL1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 5 2 V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L t ' N D E N N O T L A R SUNGU ÇAPAN VENEDtK-Buyıl "Crim- son Tide-Kızıl Atarm", "Wa- terworld*\ "Apolto 13", vb. gıbı pahalı Hollywood malı oyuncaklann istilasına uğra- yan. Cineforum, Segnocıne- ma, Panoramiche gibı yerel sinema dergıleri ve solcu ltal- yan eleştirmenlennce "fast- food kiiltûrü"ne yeşil tşık yakmakla topa tutulan 52. Venedik Fılm Festivali, tüm keskin eleştirilere ve çatlak seslere karşın başanlı sayılabilecek bir organizasyonla sürerek işte sonuna gel- di. Yanşma ve yan bölümlerdeki hemen hemen bütün önemlı ftlmlenn göstenmi tamamlandı gibi. bugün göstenlecek olan Etto Scola'nın "Romanzo di un gi- ovane povere-Fakir bir gencin roma- nrnın dışında. Herkes cumartesi açıkla- nacak sonuçlan beklerken, şimdiden va- lizlerinı yaparak dönüş hazırlıklanna başladı bile. Her festival bitünindeki hüzün. ağır ağır ortalığı sararken, bir kez daha Li- do'nun tadını on gündür doyasıya çıka- ran yerli ve uluslararası sinema basını- nın tanınmış isimlen, yazar-çizer takı- mı, ünlü oyuncu, yönetmen, teknisyen- lerden oluşan meslek erbabı, festival sa- rayının önüne konuşlanmış. olanı-biteni dünyaya geçen televizyoncular, alım-sa- tımcılar ve kaşarlanmış festivalci mille- ti, seneye daha iyi bir 'Mostra'da (ve baş- ka film festivallennde) buluşmak üzere sözleşıp vedalaşıyor. kapanış fılmi John Duigan'ın "Journey of August King" beklenirken Ben de, sadece son güne programla- nan Peter Greenaway'ın "The Pilkm Talk"ını göremeyeceğıme hayıflanıyo- rum Kevin Costner, Tom Hanks, Mel Gibson. Jack Nicholson, Spike Lee. Har- vey KeiteL Jennifer Jason Leigh, Sophie Marceau, Jean-Louis Trintignant, Cla- ude ChabroL IsabeUe Huppert, Sandri- ne Bonnaire, Sean Penn vb. ünlülerden Michelangek) Antonioni. Cario Lizzani, ToninoGuerra,EttoreScola,GuidoAris- tarco. GiUesJacob, David Robinson, Mic- hel Ciment,John Gillett, Jean-Paul Cha- iüet, Daniele Heyman vb. gıbı tanınmış sinema adamı ve eleştırmenlere kadar Festivaller ııeseH başlar, hiizihıHi biter Tomatore, 'L'uomo deüe stelk'de yine sinemanın altm yıllannda. 1950'lerin başındaki nostaljik bir övküyü anlarnor. çok sayıda şöhretı konukeden 52. Vene- dik Film Festivali, bu yılki yıldız bollu- ğuyla da hatırlanacak herhalde. Aynca çok sayıda kısa ve orta uzunluktakı fıl- min de gösterildigi festivalde. UNES- CO'nun da katkılanyla, Fransa ve lspan- ya kültür bakanlannın da katıldığı. "Si- nema yarabcısının teüf haklan ve ahlaki sorunlan", "Görüntüyle öğretim, okul- larda görsel-işitsel eğhimin geleceği", "Yeni Avrupa-Akdeniz ülkeleri bağla- mındasinema" vb. konulu konferanslar dûzenlendı Pasınettı salonunda son üç giın. Son günlerin söz konusu edebılece- ğim fîlmlerinin başında, 1989'da en iyı yabancı filmOscar'ını kazanan "Nuovo Cinema Paradtso-Yeni Cennet Sinema- sı"yla tum dünyada üne kavuşan, Paler- molu Giuseppe Tornatore'nin yanşma- daki yenı filmi "L'uomo delk stel- le"(Türkçesi "Yıldız Adam"demek ama "Sinemacı" adı bu filme daha uygun ka- çacak sanınm) geliyor kuşkusuz. 1994 yapımı "Unapuraformalita-SadeceFor- mafite"nin başansızlığından sonra, Tomatore 'nin merakla beklenen bu son fılmi, yine sinemanın altın yıllannda, 1950'lerin başında geçen, nostaljik bir hikâyeyi anlatı- yor. Görünen o ki, ikincı fıl- mi "Stannotuttibene-Herşey Yolunda"nın dışında, büyük ölçüde "Cinema Paradi- so"nun başansı alında kalmış Giuseppe Tomatore. yine otobiyografik nitelikte, İcişi- sel anlarla beslenmiş, yetişti- ği (Italya'nın "orası" diyebi- leceğimiz) yoksul güney ve Sicilya bölgesinde, geçen bir hikâye an- latmaya soyunmuş. Kamerasını, ışıldaklannı, araç-gereci- ni doldunıp fılm afışleriyle kapladığı kamyonetiyle Sicilya'nın ufak köy ve ka- sabalannı dolasarak, elinde megafonuy- 1a "getin,sizi Cinedtta'yagötüriipşöhret vapacağun" dıye çevresine topladığı, ga- nban köylülerin parasını iç eden, sözü- mona deneme fılmlerini çeken, "Rfiz- gâr Glbi Geçti"den pasaj larokuyan, uya- nık bir Romalı sinemacının (Sergıo Cas- tellitto) trajikomik serüvenlerini aktaran "L'uoımı delk steUe", ilk yansında çok keyifli, irönik bir çizgide sürüyor. Ne var ki kahramanımıza yapışan, öksüz-yetim bir genç kızia melodramatık ılişki bölü- münde film giderek zorlanıyor ve tıka- nıyor. Aldatılan Sicilyalılann intikamınin alındığı fınaldeyse, fılm tam birçözüm- süzlüğe saplanıyor ve mapusane, delile- revi filan derken. didaktik ve beylık bir melo'ya dönüşüyor öykü. Yine de. hoş ve duyarlı sahnelere sa- hıp "Yıldız Adam", olağanüstü insan yüzlennden oluşturulmuş, sevimli bir "kalejdoscope" sayılabilir. Kimi eleştir- men ve yazarlann finalinde yuhaladığı, Tornatore'nin bu son filminin herhangı bir ödüle layık bulunup bulunmayacağı- nı, doğrusu ben de merakla bekliyorum. ttalyan panoraması bölümünde sey- rettiğim "I buchi neri-Kara Delik"le nı- hayet ilginç. ltalyan sinemacısı keşfet- tim: Pappi Corskato. Camus'nun "Ya- bancı'sından etkiler içeren. naif bir sev- gı filmi denebilecek "Kara Detik", biz- ce, geleceği pariak, yetenekli bir yazar- yönetmeni haberliyordu. "Karmen Flamenko"nun dayanılmaz hafıfliği RANAEVCtM Bu yazbaşındaki başanlı göstenlenyle lstanbul'u fetheden Ispanyol Nasyonal Balesi'nden sonra, mevsımin sonuna doğru Rafael Aguilar'ın Ballet Teatro Espanol topluluğunun sergiledıği "Karmen Flamenko" gösterisini de izlemiş olduk Bıletlerin günlerce önceden tükenmesi, Akdeniz kültürünün bir parçası olan toplumumuzun Ispanyol müziğine ve dansına ne kadar yatkın olduğunu gösteriyordu. Organızasyonun tanıtım ve duyurudaki başansının da bunda önemli bir payı olduğunu kabul etmek gerekir. Yalnız, gözden kaçınlmış bir eerçek vardı; bizim seyircimiz yıllardır Ispanyol danslannın en kalitelisini, Christina Hoyos'u ve topluluğunu, AntonioGades'i izleyebilmiş. Kiiba De\1et Balesi'nden Karmen'in bir balesini de görmüş, konu hakkında kayda değer bir birikım kazanmış bir topluluktur. Dolayısıyla pek hafife alınmaya gelmez. Rafael Aguilar'ın gerek K.armen'e, gerekse flamenko müziğine ve kûltürüne bakış açısında ciddi sorunlar olduğunu görmezlıkten gelmek oldukça zordu. Kimdır Karmen? Küstah bir fahişe mi? Yoksa isterik ve teşhirci bir ruh hastası mı? Yoruma göre belki Karmen bütün bu niteliklere de sahip olabilir, ama her şeyden önce eserin belli bir bütünlük kazanması ve kalitesini gösterecek bir tutarlılığı olması ıçin şu soruya bir yanıt bulmamız gerekir: Don Jose'yi hapse atılmayı göze alacak kadar etkileyen neydi? Bizim görebildiğimiz kadanyla Karmen (Trinklad Aıtiguez) kendisinden başka hiçbir kadının dikkat çekmesini hazmedemeyen, kafasına koyduğu erkekle sevışmek ıçin elinden geleni yapan, huzur kaçıncı, şirret bir kadındı. Insan ister istemez çok daha çekici ve iyi bir dansçı olan Manuela (Rosario Granados) dururken neden Karmen'in beğenildiğini merak ediyor. Ama izlediğimiz yorumda bu sorunun yanıtını bulamadık. Görebildiğimız kadanyla Don Jose (Victor Muro), oldukça efemine, en çekici olduğu yıllan geride bırakmış. kalmlaşmış bir subaydı. Karmen'e olan hastalıklı rutkusunun burun bu yetersızlıklerden kaynaklanan psikolojik bir boyutu olabilirdi, tabii. Ne yazık ki, bize sunulan veriler. durumun dramatikliğinı gölgede bırakan bir komedi ortaya çıkanyordu. Özellikle yatak sahnesınde, zavallı Don Jose'nin nasıl aciz kaldığını ve Karmen'in onu harekete geçirmek ıçin ne hallere düştüğünü ızlerken tebessüm etmemek mümkün değildı Bu sahnenin sohunda Karmen'in Don Jose'nin üstünde şahlanarak onu igfal edişi ise sirklerdeki palyaçolan bile gölgede bırakacak kadar gülünç bir anlatımla ifade ediliyordu! Oysa bu sahneden hemen önceki bölümde. Victor Muro'nun Arap müziğınin renkleriyle dolu, otanrik flamenko ınuzıgı e^ıı^ıııuc dans ciiıgı ^oıu^ı.ı. koreografik olarak daha ilginç olduğu gibi, Muro'nun çok başanlı bir dansçı olabildiğini göstermesine bir fırsat tanıyordu. Tütün fabrikasındaki kavga sahnesi ve ikincı bölümde yedı erkek tarafından oluşturulan "boğa" dansı da toplam ikı saat süren gösterinin koreografik açıdan sanatsal değer taşıyan bolümlenydi. Pekiyı ya travesti sahnesi neydi? Roberto de la Cruz'un Karmen'le aynı kostümü giyerek Don Jose'nin önünde aşk cılvelen yapması bu eserin anlamına ne katıyordu? Komıklığın amaçlanmadığını sandığım birçok sahnede gülünç olunurken. Karmen'le alt alta üst üste, düşünülebılecek en abes pozısyonlarda izlediğimiz bu travestinın sahnesinde amaç komiklik miydi? Cinsiyetini değiştırmeyi seçmiş bazı insanlar adına, bu şaka ancak insanın yüzünde açık bir tebessüm yaratabilir. "Fahişe kadınlar fahişe travestilerden daha iyidir": anlatılan bu mu? Daha önceki yatak sahnesindeki abeslikleri anımsayacak olursak, belki de anlatılmak istenen çok daha ağırdı. Belki Karmen kendisini izleyen Don Jose'ye şöyle diyr ordu "Şu bedenimin çevresinde kıvnlan. kıvranan zavallıya iyi bak. çünkii sen de aynen öyteydin. tatlun". Rafael Aguilar'ın program kıtapçığında da behrtıldıği gıbı "kendi geîeneğine vönelik bir me\dan okuma" yarattığı kesinlikle doâru. Antonıo Gades'in, Saura'ın ve daha birçoklannın yüzünün kıpkırmızı kesildığini görebiliyor ınsan "Karmen Flamenko"nun bazı bölümlennde "bale"nin ızlerine de rastlanıyor? Bale bilgisi ve deneyimi oldukça düşük düzeyde olan dansçı lar tarafından icra edilen bu bölûmler. vodvillerin arasına sıkıştınlan acemi bale gösterileriyle aynı seviyede. 1992 yılında "Le FTgaro"da çıkan bir eleştıri yazısında şöyle denmiş: "Gösterinin ortasında birdenbire çıplak bir adamın belirmesi de koreografın etkileyici ve cüretii bir bale yaratmak dileginin altını çiayor." Doğrusu böyle bir cüreti gösterenler bizim dostlanmız olsalardı, onlan düzeylerinin düşüklüğü konusunda uyarmak bizim birincü görevimiz olurdu. Hele hele uluslararası gösteriler söz konusuysa... Bir koreografmin sanatsal niteliği, - özellikle farklı müzik türleri ve besteciler bir arada kullanıldığmda- müziğin ne şekilde ele alındığıyla da ilgilidir. Aguilar'ın "Karmen Flamenko"sunda Bizet'nın "Chanson Bohemienne" ve "La'aria della morte" adlı eserlerinin yanı sıra. "Karmen" temalan üzerine Pabto Sarazeto'nun bestelediği varyaşyonlar. Flavio Perez'ın Aguilar için bestelediği bir parça (yatak sahnesi) ve canlı olarak icra edilen otantik flamenko müziğı kullanılmıştı. Bir müzik türünden diğerine geçılirken çoğu zaman öyle hoyrat davranılıyor ki, ne flamenko müziğınin kişiliğine, ne Bizet'ye ne de herhangi bir başka niteliğe hiçbir değer verilmediğini acıyla duyumsuyordunuz. Biraz ılgi gösterilerek, yaratıcılık katılarak gerçekleştirilmiş en ilginç bölüm, flütçü Ezequiel Cortabarria'nın bir perde geçişinde flamenko ezgileriyle başlayıp Bizet ezgilerine dönüştürdüğü varyasyondu. Bunun dışında, bir teyp düğmesine, zamanında basmaktan daha hünerli bir çalışma yapılmamıştı. Özgün flamenko müziğini icra eden müzisyenler, şarkılanna danslanyla renk katan Marisa Mateos ve gerçek flamenko dansına en yakın gösteriyi gerçekleştiren Mari Jose Sampe, bir yaşam biçiminden bir atraksiyona dönüşmenın acısını haykınr gibiydiler. MTVÖdüUeri'ni TLCtopladı Kültür Servisi- 12 Geleneksel MTV müzik ödülleri dağıtıldı. Sunuculuğunu komedyen Dennis Miller'ın yaptığı ve 70 ülkede 300 milyon kişi tarafından izlenen ödül törenınde, 19 ödül sahiplennı buldu. Bu yılın ödül rekortmeni 3 sıyah eenç kızdan oluşan Rhythm & Blues grubu TLC. Grup, son hıti "Haterfalls"un parlak klibı ıle "En iyi Vıdeo". "En İyı Grup Videosu ", "En İyi R&B Videosu " ve "tzleyicinin Seçani" ödüllerini aldı. Göstenşli bir şovla törenin açılışını yapan Mkhael Jackson'ın. Janet Jackson ile seslendirdigı ve "En A i Vıdeo" da dahıl olmak üzere birçok dalda ödüle aday gösterilen "Scream" ise En hi Dans Videosu ", "En İyi Koreogrvfı" ve "En İyi Sanat Y'önetmeni" ödüllerini alabıldi. Törende "ED İyi Erkek Şarkıcı Videosu Ödülü"nü "You Don't Know Ho» It Feeb"la Tom Petty, "En İyi Kadın Şarkıcı Videosu Ödfılii "nü de "Take a Bow" ile Madonna aldı. "En İyi Hard Rock Videosu " Ödülü, White Zombie'nin insancıl klibi "More Human Than Human*"a gıderken. "En iyi Rap Videosu" ödülünü de Dr.Drenın "KeepTheirHeads Ringing" adlı parçası aldı. Beklentilere pek uymayan ödül dağılımında. "En İyi Özel Efekt Ödülü "nü. "Love Is Strong" ile RolUng Stones'un alması hiç kimseyi şaşırtmadı. Diğer ödüller ve sahıpleri de şöyle sıralanıyor: En tyi Altematif Vıdeosu- Weezer (Buddy Holly). En İyi Yeni Sanatçı Vıdeosu-Hootie & The Bkmfish (HoldMy Hand), En iyi Film Müzıği Videosu-Seal {Kıss From A Rose-Batman Forever'dan), En iyi Video Yönetmenı- Weezer'ın Buddy Holly adlı parçası için Spike Jones. En tyi Sınematografı-Rolling Stones'un Love h Stmng'u için Gary VVaUer, Video Özel Ödülü-REM. Grammy Ödüllen'nin en büyük rakibi olan MTV Video Ödülleri, bu alanda " Waterfalls " ve "Love Is Strong"gibi vıdeolarla, gün geçtıkçe daha yüksek teknolojıyle ve özenle çalışılmasını sağlıyor. Rozanda 'Chfflf Thomas, Tionne 'T- Boz' Watidnsve Lisa'Left Eye' Loopes'tan oluşan, Rhythm& Blues'un, Eastcoast akımının en genç temsflcilerin denTLC, "En lyi Yideo" ve "Seyircinin Seçimi"de dahil olmak üzere 4 dalda ödül aldı. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Düşüncesizliğe Değil "Düşünceye Saygı" sözünü ilk olarak 1959 yılının Haziran ayında bir yazıma başlık olarak kullanmış- tım. Gençlerin çıkardığı "A Dergisi"nöe yayımlanan bir yazıydı. _ "Ved/fepe"ile "Var///c"tayazdığım günler... Kemal Özer ya da Onat Kutlar istemıştı dergilenne yazı ver- memi. Çocuklann birinden de Edip Cansever'in "Siz ondan yazı isteyin, telif ücretinı ben veririm," dedi- ğini duymuştum. Oysa çekıngen davranmamın nedeni, "A Dergi- s/"nin yazılara para vermemesi değil, gençlerin yü- rüttüğü başanlı biryayın etkinliğıne önceki kuşaktan bir eleştirmenin katılmasından doğabilecek yanlış görünümdü. Bir şeyleri kendine mal etme durumu- na düşmek istemiyordum. Yazı vermemekte direnmemin ayıp olacağını gö- rünce. gençlerin tartışmalardaki saldırganlıkiannı, alaycılıkJannı eleştiren"Düşünceye Saygı "y\ yazmış- tım. Tartışmayazılannda, tartışılan sorunlan, düşün- celeri biryana bırakıp karşısındakini küçümsemeye, alaya almaya sapmanın yersizliğine değiniyordum: "Sanat alanına yenilikler, değişik anlayıştar getir- mek amacını güden genç sanatçılann alay etmenin, küçümsemenin yeni yöntemlennı bulmakla yetin- meleri insanı şaşırtıyor. Hele bılimsel eleştihden söz edilen, nesnel olmanın önemi üzerinde durulan şu günlerde..." Yazıya adını veren söz ise şu tümcede geçiyordu: "Bence kendisi gibi düşünmeyenlerin düşüncele- rine saygı göstermemek, doğrudan doğnjya düşün- ceye saygı göstermemektır, sanata saygı gosterme- mektir." Burada "düşünceye saygı", görüldüğü gibi, "dü- şünme edimine saygı" anlamına kullanılmış. Sonra bu söz o yazıdaki bağlamından koptu. bir kitabımın adı oldu, düşünce özgürlüğüne duyduğum özlemi deyimleyerek benimle birlikte yıllarca dolaştı durdu... Sonunda da bu köşeye taşındı... Yazımın başlığı "Düşüncesizliğe Değil" de eskiler- den, 1962'denkalma. "Ved/fepe"nin "Neler Okuyoriar?" soruşturması- na yanıt verirken şöyle demiştı Attilâ llhan: "Ha birde Memet Fuat'/n Düşünceye Saygı'sı var. lyi kitap, hoş kitap. Memet Fuat oturmuş, güzel gü- zelyazmış. Fırsat düştükçe hepimizi tek yanlı olmak- la suçlar dururdu. Kitabını okuyup bitirince bakıyor insan, o da hoşgörü şampiyonluğu adına trafik po- lislerine dönmüş bütün yanlara yol veriyor, bütün yanlar üzerinde kesişiyor, ama onun hiçbir yanı yok gibi." Bunun üzerine, Düşünceye Saygı'da düşüncesız- liği, yansızlığı savunmadığımı anlatan bir yazı yazmak zorunda kalmış, adını da 'Düşüncesizliğe değil" koy- muştum. Attilâ llhan'ın sözlerine yanıt verme geregini neden duyduğumun özetı de şöyleydi: "Bunlar benim düşünce yetersizlığimi belirtmek için söyienmiş sözlerse, 'biryargı' karşısındayım de- mektir, sussam da olur. Ama bu sözlerden şöyle bir anlam da çıkıyor: Düşünceye saygının, hoşgönjnün insanı götüreceğı yer işte böyle yansızlık, düşünce- stzliktir. O kötü." Bu yıl hoşgörü yılı olduğu için, yetkili kişilere soru- lan sorular arasında hep bu konu da yer alıyor. Geçenlerde ioanna Kuçuradi'nin hoşgörü üzeri- ne düşüncelerini okurken "saygı" sözcüğüne yükle- diği anlam ilgimi çekti. (Cumhuriyet, 26 Ağustos 1995) "Başkalannın fikııienne saygı göstemne "nin "kişi- nin onaylamadığı ya da karşı olduğu düşüncelere ve davranışlara karşı çıkmaması" gibi yanlış bir anlayı- şı getirdığıne değiniyordu... Tûrkçe Sözlük "saygı" sözcüğünü şöyle tanımlıyor: 1 - Insanlann birbirlerıne karşı duyduklan çekinme ile kanşık sevgi ve değer duygusu. 2- Başkalannı ra- hatsız etmekten çekinme duygusu. Bu çerçevede kalınırsa, insana saygı göstermek, nasıl sevgi, değer verme, rahatsız etmekten çekin- me duygutarını içeriyorsa, düşünceye saygı göster- me eğretilemesi de karşı çıkmamayı, susup oturma- yı ıçeriyor denebılir. Ama ben düşünceye saygı göstermeyı hiçbir za- man böyle anlamadım. Düşünme edimine saygı göstermenin yanı sıra, herhangi bir düşünceye saygı göstermek de benim gözümde etkinliğe çağrıdır: Tartışmak, değerlendir- mek, olumlu ya da olumsuz yanlannı sergilemek... Düşünceye saygısızlık da tartışılan sorunlan, dü- şünceleri biryana bırakıp karşısındakini küçümseme- ye, alaya almaya sapmaktır... Ya da tarttşmaya bile değer bulmamak... Bir arkadaşımın, bir toplulukta savunduğu düşün- celere karşı söyleyecek sözleri olduğunu sezdiği, ama kendisiyle tartışmak istemediği için söze uzak durduğunu gördüğü bir profesöre çok öfkelendiğini anımsanm. Saygısızlık olarak değertendirmişti onun bu davranışını... Özürlü iki Tiirk ressamı Interfierte Kültür Servisi- Görme özürlü Eşref Armağan ve ortopedık özürlü Ahmet Yeşil'in resimleri Internet'te görülebılecek. Doğuştan kör olan ressam Eşref Armağan kendine özgü bir resim tekniğine sahip. Ressamın çeşitli peyzaj. natürmort, yağlıboya çalışmalan bulunuyor. Sanatçı: Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Berna Yılmaz portreleriyle tanınıyor. Ressam Ahmet Yeşil ise 1972 yılında futbol oynarken geçirdiği kaza nedeniyle yürüme yetisini yitirdi. Sanatçı yağlıboya resimler yapıyor. Tüpk musikisi arşivi NİĞDE (AA)- Nığde Ünıversıtesi'nde Türk musikisi arşivi kurulacak Rektör Prof. Dr. Ramazan Durmaz, bugüne kadar Türk musikisi arşıvınin yapılmadığını belirterek "Üniversitemiz bu konuda tüm imkânlannı kullanarak Türk musikisi arşiv çalışmalannı başlatıyor. Yeni nesle ve gelecek kuşaklara Türk musikisinin zengın geçmışıni tanıtacak, sevdirecek ve bu konudaki yeteneklere kaynak hazırlayacağız" dedi. Clint Eastvvood'un yeni tutkusu LONDRA (Reuter)- Ünlü fılm yıldızı, yönetmen Clint Eastvvood, gerçekleştirmeyi düşündüğü tek projenin golf üzerine bir film çekmek olduğunu söylüyor. Dirty Harry, Unforgiven, Bırd gıbı filmlere imzasını atan Eastvvood'ın Unforgiven'ı son yıllann en mükemmel vvesterni olarak tanımlanmıştı. Fakat. başanlı projelenn sahıbi Eastvvood artık film yapmaktan hoşlanmadığını belırtiyor. 1980'lerde California Carmel eyaletinin belediye başkanlığını da yürüten Eastvvood, son olarak. başrollerini Merly Srreep ile paylaştığı "The Bridges of the Madıson County" (Madison'ın Köprüleri) adlı filmin yönetmenliğini üstlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle