28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
r EYIÜL1995 ÇARŞAMBA CUMHURlYET SAYFA KULTUR 15 M.LEGRO EVİN DÜŞUNCEYE SAYGI Yelda KodaDı başarıyakoşuyor ,•*««•% W Î3 W Sayın Yahya Kanbolat'tanb Popçularımız \e topçulanmızın yurt- dışuıdakı başanları çarşaf çarşaf yer alır gazeteknmizde. Ûte yanda sessiz seda- sız parlayan. sanatmın doruğuna tırma- nan biropera sanatçımızındünyanmdört bir yanında alkışlanması Türk medyası- nı oluşturanlarca hiç de önemsenmez Soprano Yelda KodaUı'nın geçen tem- muz ayında verdiği Telaviv konsen. sa- nat çev reknnde büyûk yankı uyandırdı. Zubin Mehtayönetimindeki İsraıl Filar- moni Orkestrası eşliğinde söylediği Lu- cıa rolü. son zamanlarda Yelda'yı en he- yecanlandıran olaylardan biri olmuş. Kostüm. dekor \e sahneleme olmaksı- zın. orkestra eşliginde verilen bu opera konserine Thompsoo, Sabatini ve GalK> gibi ünlü solistler de katılmış. İsrail Fi- larmonınin yaz konserleri serisi çerçe- vesindeki dmletıde açılış yapan Zubin Mehta, "Çok iyi bir Luciam var, gpre- ceksuıiz" şeklinde sunmuş, ve konseri iz- leyen 3500 kişi Yelda'yı dakikalarca al- kışlamışlar. Yelda Kodallı. 1968'de Adana'dadoğ- muş; Adana Lisesı'ni bitirip, dört yıl An- kara Devlet Konservatuvan'nda yatılı okumus. Bu arada bestecimiz Ne\itKodalh' nın oğlu Murat ile evlenmiş Beş yıldir Vi- yana'da şaşayan Yelda ve Murat Kodal- lı çiftı durup dınlenmeden yoğun bir ça- lışma ıle başan merdivenlerini tırmanı- yorlar. Yelda. artık dünyanın her köşesin- den çağnlar alıyor. Nice opera lemsılinin prömıyerini yapıyor. En büyük opera ev- lerinde en ünlü şefler ve en gözde opera sanatçılan ile sahneyi paylaşıyor. Murat ise Vıyana Devlet Müzik Akaderm- si'nden iki yıl sonra mezun oiacak Üç bölümü birden bitırecek: Pivanistlik. kompozısyon ve şeflik. Simdiden şef olarak Kore'den çağn almıs.. Kompozi>- yonlan da ses getırmeye başlamış. Türkiyc'de yaşamak için herhalde ile- ride İstanbul'dabırevlen olacağını söy- lüyor. Türkiye'den en çok özlediği kışi de ablasımn oğlu Banş. "Henüz 5 yaşında. Bize telefon açıp televizyonda, radvoda son dinlediği klasik müzik parçalanm söylüyor. Gee,enterde Bach'ın çello süna- tıriısöylüyordu. İnamlmaz bir kulağı \ar. Ablamın da çok güzel sesi vardır. Banş, herhatdegeleceğin büy ük bir tenoru ola- relda Kodalh, artık dünyanın her köşesinden çağnlar alıyor. Nice opera temsilinin prömiyerini yapıyor. En büyük opera evlerinde en ünlü şefler ve en gözde opera sanatçılan ile sahneyi paylaşıyor. Soprano Kodalh'nm geçen temmuz ayında Zubin Mehta(sağda) yönetiminde verdiği Tel Aviv konseri, sanat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. 7 arahk tarihinde La Scala'nın mevsimi açış operasının prömıyerini Yelda Kodallı oynayacak. Ünlü şef Ricardo Mutti yönetiminde Mozart'ın Sihirli Flüt Operası'ndaki Gece Kraliçesi rolünü.1996 Şubat ayında Peter Maag yönetimindeki Toscano Orkestrası eşliğinde İtalya'da beş kenti kapsayan bir turnesi oiacak. • . cak. La Donna Mobile'yi tıpkı Pavarotti gjbi söylüyor!" Tanıdığımtz kadarıyla son derece coş- kulu. duyarlı ve neşclı bir ınsan Yelda Kodallı. Kendine güveni kadar ilginçbir yönü de kararhlığı ve ilkelerine bağlılı- ğı. Tam on yıldır aynı şan hocası, Mus- tafa Yurdakul ile aralıksız çahşıyor. Kendısı Viyana'da, hocası Ankara"da. Nerede mi çalışıyorlar? Telefon hatlatv nın içınde'. Tüm teknik gelişmesini ona borçlu olduğunu söylüyor Yelda. Musta- fa Bev çok ıyı Almanca bildiğı içın ona Alman opera edebiyatımn dramatik ko- loratur sesindekt rollerini çok özenle öğ- retmis.. Öte yanda Leyla Gencer'in de ltalyan operalanndaki yorum anlayışına çokbağlı. Geçen yılki turnelerinden onu en çok etkıleyenfer, RAl, ltalyan Radyo Orkest- rast eşliğinde Tokyo'da verdiği 3 konser. Bastil'de Mayıs 1995'te oynadığı Sihirli Flüt, Strasbourg Festivali'ndeki konben \e lspanya'da oynadıgı Stravinsky'nin Bülbül adlı operası olmuş. Paris'teki Si- hirli Flüt'ün rejisörü dünyaca ünlü Ro- bert Wllson, operay ı modemize ederek sahnelemî$. lzle>ıci bu modern versi- yonlan surekiı yuiıaıadığı halde. Yelda. Gece Kraliçesi rolüyle. kendi sahneleri- nin sonunda büyük alkışlar derlemış. 7 aralık tarihinde La Scala'nın mevsi- mi açış operasının prömıyerini Yelda Ko- dallı oynayacak. Onlü ^ef Ricardo Mut- ti yönetiminde Mozart'ın Sıhırlı Flüt Operası'ndakı Gece Kraliçesi roKinü. Zaten bu rol artık onun uzmanlık alanı. Kariyerinin ılk günlennde tüm Avru- pa'da bu rol ile parlamıştı La Scala ka- yıtlannın CD \e video bantı halıne dö- nüşmesi de beklenıyor. Ne rastlantı ki tarıh ıçın New York Metropolıtan Operası'ndan da bir çağn almış ve La Scala'ya öncelik tanımış. Bundan sonra Yelda'nın takvimınde neler var'? 1996 Şubat ayında Peter Ma- agyönetimindeki Toscano Orkestrası eş- liğinde İtalya"da beşkenti kapsayaB bir turnesi oiacak. 1996 Haziran'da Zubin Mehta yönetiminde Floransa'da ve Ro- ma'da üç temsil Donizetti'nin Lucia di Lammermoor Operası'nda yine Lucia rolünü ovnayacak. A tıpı olarak sınıfla- nan dünyanın birinci derecedekı opera- larında daha nice temsil. birçok sanat merkezinde konser ve resitaller. En taze kontratlan. 1997 Salzburg Festivali'nde ve 1996 Kasım- Aralık aylarında Chica- go Operası'nda Sihirli Flüt oynamak için ımzalamış Üç yıl önce Cemal Reşit Rey Salo- nu'nda, geçen yıl Ankara Festivali"nin açılışında. bu yıl Yapi Kredı Gençlık Fes- tivali çerçevesmdekt konser ve resıtal- lerdedinleyebilmiştikkendtsini Bır ope- ra kapsamında daha hıç Türkıye'de izle- nemedi. Yelda Kodallı'nın Türkiye'ye biraz da sitemi var. "Çağnlınca yürekle geUyorum" dıyor. "Âncak dünyanın her şerinde prömi- yer yapan bir sanatçı olarak tanınmı^ken kendi ülkcmde bir opcranın galasını nc- den \apamivorum, bilmem! Orneğin İs- tanbul Festivali'ndeki Saraydan Kız Ka- cırma OperasTnın ilk temsillerinde yer iilabilirdim. A\ rupa'da pekçok kez bu operanın prömiyerini yaptımr Nedense "ilk^ler bır ilke sorunu Yelda Kodallı ıçin Bu meslekte de böylesi tutkular ol- mazsa yükselmek çok zor Bu yıl Türki- ye"de planlanan hıçbir programda adını göremedik "Tiirkiye''de her şey son da- kikada oluşuyor. Daha hiç planlı bir şe- kilde öncedençağnlmadım. Ama her at- man hazırım buraya gelmeye" dıyor. Yelda Kodaliryı bir opera temsilınde izlemek ıçın yolunuzu \ urtdışında bır sa- nat merkezıne düşürmehsıniz. Orneğin birçok tunzm acentesi yılbaşı gezisi programı düzenliyor. Böyle bir yeni yıl paketı Yelda Kodal- lı'nın La Scala'daki bir aralık sonu tem- siline rastlatılamaz mı? Onlarca yıl Ley- la Gencer'e sahip çıkamadık. Artık yeni Leyla Gencerlere destek olmak biraz da eörevimizsavılmalı. Aksoy ödiiHiNecatiCumah!> ya verîldi • Dil Derneği ile Ömer Asım Aksoy ailesinin birlikte düzenledikleri "Dil Derneği Ömer asım Aksoy Ödülü"nün ilki Necati Cumah'ya verildi. "Viran Dağlar" romanıyla bu ödüle değer bulunan Cumalı. Aksoy'un bir dil kılavuzu oldugunu \oirgulayarak, "Bu aldığım ödüllerin en değerlısı"dedi. Atatürk'ün vasiyetinin yerine getirilmemesini eleştiren Cumalı. Atatürk'ün ümmet toplurnundan bir ulus toplumu yarattığım. dil savaşının bağımsızhk savaşının uzantısı oldugunu belirtti. ANKARA(CumhuriyetBürosu)-63. Dil Bay- ramı, kutlanıvor. Dil Demegı ile Ömer Asım Ak- soy ailesinin birlikte düzenledikleri "Dil Derne- ği Ömer Asım Aksoy Ödülü'*nün ilkı yazar Ne- catiCumalı ya verildi. Aksoy'un bir dil kılavu- zu oldugunu söyleyen Cumalı. *"Buödülakhğnn ödüllerin en değerlisir dedi. Dil Derneği Başkanı Şerafettin Turan. ödülü açıklarken yaptıgı konuşmada. Türkçenın başka dıllerin egemenliği altında bulunduğunu söyie- di. Atatürk'ün bir dil devnmcısi oldugunu, bu amaçla 26 Eylül 1932'de Dil Kurumu'nun ilk kurultayını düzenlediğini anımsatanTuran, Ömer Asım Aksoy'un, Atatürk'ten sonra dil devrimi- nin en büyük savunuculanndan oldugunu kay det- ti. Dil Derneği'nin bu amaçla Ömer Asım Ak- soy adına ailesiyle birlikte bir ödül düzenlediği- ni kaydeden Turan. Necati Cumalf nın "Vıran Dağlar1 " adlı romantmn ilk ödüle değer bulundu- ğunu bildırdi. Cumah'nm özdeşleşen Türkçeyı romanda kullanmadakı başansına değinen Tu- ran. şunlan söyledr. "Herşeyekarsındildevrimt sürüyor. Ne önü. ne hızı kesilebilir. Ömer Asım Akso> Ödülü'nü alan Necati Cumalı gibi ustala- nmız. halkımu, bilim sanat adamlanmız. aydın- lanmız Türkçe konuşup Türkçe yazmanın tadı- nı aldılar. \azar Necati Cumalı'y» kutiarken, öğ- retmenimiz. ustamız. en büyük de\rimci Ömer Asım Aksoy "un anısı önünde sa\gıyla egiliyonız. Uhı önder Âtatürk'ün anısı önünde saygıyla e^- liyonız. Vlusumuza 63. Dil Bayramı kutlu olsun." Necati Cumalı da. Atatürk'ün vasiyetınin ye- rine getınlmemesini. l *Bir mahalk bakkahnın va»iyetine bik kimse dokunamaz1 " diye eleştirdi. Atatürk'ün ümmet topiumundan bir ulus toplu- mu yarattığını kaydeden Cumalı, dil savaşının bağımsızlık iavaşının uzantısı oldugunu söyledı. Cumalı'nın ödülü dün saat 18.00"de Kühür Ba- kanlığı Sosyal Tesisler'de düzenlenen bır tören- le verildi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Dil Baş- ramı nedeniyle vayımladığ: kutlama mesajında. dilin yalnızca basıt bır toplumsal ılcti^im ve ifa- de aracı olmadığını vurguladı. "BütündUler.ay- nı zamanda bir kühür, zihniyet, ortak bir akıl ve duyarhhk ortamıdırlar*" dı>en Cumhurba^kanı, Türkçeye sahıp çıkılması gerektığını bıldırdi. De- mırel mesajında ^u görüşlere yer verdi: "Dil. millet binasının hem temel taşu hcm de harcRİır. Milli \arlık vebekamtzın ifadesi ve tcmi- natı güzel Türkçemize sahip çıkmamız. onu ko- ru>Tip geliştirmemi/. sadecç şan ve sereflerle, bü- \ ük insanltk eserieriy lc bezenmiş tarihimize kar- şı değil geleceğjmize karşı da üstlenmemiı gere- ken bir sorumluluktur. Gelecek nesillerin zekala- n bizimkinden daha ileri bilgileri b'uâm sahip ol- duklanmı/dan daha zengin, duygulan daha ge- lîşmîş olmahdır. Bu hedefe ulaşmanın en önemli yollanndan biri ise Türkçeyi geliştirTnektir." 6<1 Sanal evren'Me hos rastkuılılar... MURAT SES LİNZ-Yeni albümün çalışmalan yapı- lırken. 'sanal evren"de çok ılginç bazı karşılaşmalar olmuştu. Buyazımda onlar- dan ve son dönemlerin yaygın kavramı "cybersurrıng'"den (sana! ortamlardakı. bir bilgı bölgesinden diğer bir bilgı böl- gesine sıçramaolarak tanımlanabılir) söz etmek istiyorum. Son yıllarda. kaynak araştırmalan yaparken (yazılanmı ve ça- hşmalanmı izleyenler anımsayacaklardır) yoğun bir şekilde "sanal e>Ten gezintile- ri" yaptık. Tan'la birlikte... Bu tür inter- netgezileri'ni yapanlar bılirler; bılgisayar kullanıcılan. bu gezılerde kendilerini ba- zen rastlantılann akışına (\ aratıcılık yön- temknnden biri de budur. bir tür yakta- şıma göre) bırakırlar. Bazen de hedef sap- tamaklabirlikîe. rastlantının da getirebı- leceği hoş yeniliklerin umuduna kaptınr- lar kendılenni.. Kaçınılmaz bir diğer ol- gu da ilgilenilen konuya ili^kin "anahtar sözcükler"ın varlığıdır. Örneğin. "düş- selAmgesel'' anahtarlan ıle yola çıktığı- mızda. rastlantının güzelhğı. bizierı bır yandan "L'FO'lara.Erieh \on Daeniken'e ve jcrti kültürlerin gök bağlantılanna". diğer yandan da "Avustrah/a*' ve "Sine- ma" bağlantılanna taşımıştı. Daha önce- ki bir vazımda bu konulara olan özel il- gimden ve özellikle oO'lı, "?0'li yıllarda- ki Anadoluhalkı-Hopi Kızılderilileri bağ- lamında bazı çahşmalanmdan. o döne- min'*ruhundan*> sözetmıştim(Bkz Tek- nolojınin Demokratıkleşmesı. Cumhuri- yet. 19 Temmuz 1995). Bu yılkı dinlence öncesi \ e sonrası yap- tığımız Viyana-İzmir uçuşu. sanınm Bal- kanlar'dakı hava sahalannın askerı duyar- lılığından oiacak. Macarıstan üzerinden Güney Romanya'ya doğru. oradan da nerdey se bır dıkaçı ıle Istanbut üzerınden aeçerek gerçekleşti. Çanakkale Boğazfnı ve Gelibolu Yarımadası'nı yukardan iz- lerken. o güzelım yerlerde yazılmış. olan tanhın önemini konuşmu^tuk. Mel Gıb- sonın ba$rolde oynadıgı. "Gelibolu'' fıl- mtnden. Anzak askerTerınden \e J.M. Jarre'in "Oxygen" adlı elektronik yapı- tının film müziğı olarak son dereced'e ye- nnde oluşundan söz etmiştik. Rastlantı bu ya. bilgisayar ağîan da bizi *tnanüma- s« Güç Olaylar" kümesınde, Gelibolu bağlamında çok ilginç bır öyküye tasıdı. 1915 yıhnda geçtiği söy lenen olayın ana- konusu, bir küme askerin açıklanamaz bır şekilde ortadan yokoluşudur. Sa\aş hat- tından yaklaşık üç yüz metre kadar uzak- ta. tngilizlenn elindekı Kajacık Dere- sı'nın kurumuş yatağına takılan. iyıcc al- çalmışbırbulut.esıntıyekars.ın\erinide- ğıstırmez.o sırada oraya yakla^an \e içı- ne dalan Norfolk alayına bağlı 266 a^ker- le birlikte yükselır, Bulganstan yönünde aözden kavbolur. General Hamılton'un savaş bakanı Kitcner'a sunduğu rapora göre Albay Beauchampin adamlan gı- zetn dolu bır bulut ıçinde kaybolmu^tur. Aynı olay Yeni Zelandalı akerlerce de üst- lenne rapor edilir. Sa\ aş sonrası. Osman- lılar'la yapılan esir değişimınde de gün- deme gehr bu konu. fakat 266 adam san- ki sır olmuştur(ayrıca bkz. Viktor Farkas. Unerklarlihe Phanomene. s. 213-218. Frankfurt 1988). Diğer bir donemeçte de ünlü "The RightStufT" filmi ıle karşı karşıya geldık: Ba^rolünü Sam Shepard'm oynadıgı. 1983 vılı yapımi bu filmde. havacılığın vakın tarifıi. ses dusannın aşılması, ılk astronotlar, ılk uza> deneyimleri, Mer- cury Uzay Projesi. pılotlann kimlıklen. ABD'nın o dönemlenkki Sovyetler'le olan. uluslararası bağlamdakı ımaj varışı derınlemcsine anlatılıjor. Filmı izlemış olanlarhatırlayacaklardır. Amerikalı ast- ronotiar, A\ ıısrralya üzerinde seyreder- ken. ışık kümeleri uzunca bir süre araca eşhk ederler. Aynı anda, a^ağıdakı kont- rol birıminin yakınında bulunan dost bir yerligrup(Abonginals).yaktıklanateşin kıvılcımlannı, yol göstersin diye dualar- la göğe yoSlar. Amaçlan. tannlarının ka- ranlık uzaydakı dostlara jardım etmesi ve yollannı aydınlatmasıdır. Fılmin yö- netmenınin. gerçek bır olaş la »övlenceye gönderme yapması, görsel anlatımın il- ginç yönlerinden biridir. Uzay aracına eş- lik eden ışık kümeleri olayı ise. açıklana- mamış olaylar yığını ıçinde hâlâ cevap beklemekte... Ijte. sanal evrende bir defada gezdik- lenmızın.gördüklenmizinkısacık bır bö- lümü \e rastlantı kavramının hoş yanla- n...L)ygar Avrupa'nın (!) bir köşesinde savaş nedeniyle hav a sahalan değişirken. sozüm ona ilkel (!) Avustralya yerlilerinin yol gösterme. yolları aydınlatma niyet- lerine ne demeli acaba? Lennonve Mercury'nin biliiımeyen çalışmalan John Lennon Freddv Mercuı> Kültûr Servisi - Ünlü "Beatle'" John Lennon ve Queen'in ununılmaz Freddv Mereury'si. çok yakında hayranlanyla yenidcn buluşacak. Önümüzdeki günlerde. her ikı müzisyenin bilinmeyen çalışmalarının da yer aldığı albümleri çıkıyor. John Lennon "ı Beatles ile yeniden buluşturan parçalar. kasım ayında piyasaya sürülecek. Bazılan pek tanınmamış. bazılan da 60'ların hitlerinin versiyonlarından oluşan parçalar arasında bugüne dek hiç bilinmeyen bir çahşması var Lennon'ın. **Free as a Bîrd". Şimdiye dek Yoko Ono'nun elınde olan parçaya eski Bealk'lar Paul Mc Cartney,George Harrison ve Ringo Starr da eşlik edıvor. Yeııı Beatlc^ albumlerı arasında türünün ilk örııeği olma özelhgını taşıvun bu son albüm. grııbun eskı prodüktörü George Martin tarafından. grubun öııccki kayıtlannı yaptıgı Abbe> Roads stüdyolannda gerçekleştinldi. 1995'te yeniden gündeme gekcek bır başka efsanevi müzisyen ise Freddv Mercury. Beatles"ın plak şirketi Partophone. v ine kasım ayında bir Queen albümü çıkanyor Albümde. Mercury'nin ölmedeıı birkaç <ıy önce gerçekle^tirdtğı stüdyo kayıtlanndan oluşan parçalar \er alacak. "Made in Hea>en" adını taşıyacak bu çalişınada. John Lennon'ın sesini Beatles üyelenyle bir araya getiren teknolojıden vararlanıldı. Böylelikle Mercury'nin sesını özleyenler onu, yeniden Queen'le beraber şarkı söylerken dinleyebilecekler. Albümün ilk 'single''yı, w Hea\en for Everyone" adını taşıyor. Grubun menajeri Jim Beach, albümün hüzünlü ve duygusal bır atmosferde gerçekleştirıldiğini ve bu yüzden çok uzun zaman aldığım söylüyor. Queen, albümdeki parçalara video klıp çekmek yerine. bu defa farklı bır yöntem uygulayacak. Genç film yönetmenlerıne 10 kısa film siparış eden grubun "Made in Heaven"ı merakla beklenıyor. Sayın Yahya Kanbolat'tan bir mektup aldım. Eleş- tıri tartışmasına katılmak ıstediğini belirterek şöyle di- yor: "Fransa'da ıkîısatdoktorası yaptım. Onun için Pa- ris'te bsş yıl kaldım. Her gün Le Monde, l'Humani- te aidtm. Les lettres Française adlı haftalık sanat ga- zetesini de okudum. Demek ısterim ki Fransiz s/'ya- sai ve kültürel yaşamını çok sıkı şekilde ızledim. E/eş- tirmenler bana yol gösterdi. Gösterilen film, tiyatro, opera, konser hakkında ve aynca artıstlenn düzeyi üzen'nde bir fıkir sahibı olarak gıdıp gördüm. Eleşti- rilere göre kitap okudum ve resım sergilehne gittim. Aynca politık toplantılan da izledim. Beştirmenler sa~ yesinde zamanımı güzel bir şekilde kullandım. Işte bu tip eleştirmenler Türkiye de yoktur." Görüldüğü gibı. bu sözler tartışmamızı başka bir yöne çekiyor. Bizde eleştırmen olmadığı görüşünü savunanlar, genellikle, çeşitlı bilimlerin yöntemlerınden yararla- narak yapılan nesnel araştırma, inceleme çalışmala- nntn yokluğunu belırtır, öznel eleştırmenleri küçüm- serter. Yahya Kanbolat, tersine, öznel eleştırmen yoklu- ğundan yakınıyor. Mektubunun sonraki bölürnlerin- den anlaşıldığına göre de. "yazınbılim" ya da "ede- biyat bilimi" diye bır şeyın olabıleceğım kabul etmi- yor. Nesnel araştırma, inceleme çalışmalannı eleşti- rı çerçevesinde göımüyor. Örnekse kendi yazdığı Halide Edip Adıvar'ın Romanlannda Feminizm So- runu adlı yapıtın eleştin değil, "bıraraştırma ve ince- leme kıtabı" oldugunu söylüyor. Mektubunun sonlanna doğru ise şu yargıyı vermiş: "Eleştırinin önemı öznel yanından kaynaklanır." Yanı değeriendırme gücünden... Diyelım yıllann çalışması. deneyimi sonucu bir eleş- tırmen üst düzeyde bır beğeniye ulaşmış, önüne ko- nan yapıtlan begenisine dayanarak değerlendıriyor. "Kuşkusuz bu beğenı ozneldir. ama nesnel yollar- dan kazanılmış bır beğenidir", dıyor Yahya Kanbo- lat. "Eleştiri" sözcüğünün anlamını böyle sınırlayan başka yazariar da vardır. Örnekse, "Aristoteles eteş- tirmen değil kuramcıdır. R.P. Blackmur eleştirmen- dir," gibi sözler ederler. Ama bu tür ayrımlara kesin smır koymak olanaksız. Kuramcılar, araştırmacılar, incelemeciier de sırasında yargı verir. değerlendirme yaparlar. Onun ıçin de "eleştiri" sözcüğünü daha kapsamlı kullanmaktan yana olanlar çoğunluktadır. Bugün bir eleştiri tarihini açıp kanştıracak olsanız, içinde Aristoteies, Longinus, Castelvetro, Bolle- au, Dr. Johnson, Coleridge, Goethe, Emerson, Belinski, Plehanov, Sainte-Beuve, Croce, Lukacs gibi, kimi kuramcı. kimi uygulamacı, kimi de hem ku- ramcı, hem uygulamacı, birçok dev eleştirmenle kar- şılaşırsınız. "Bunlar eleştiri tarihinde ne anyorlar?" diye sor- mak kimsenin aklından bile geçmez. Yalnızca "revıevv"(kıtap tanıtma)yazarlannı, gaze- telerde çalışan eleştırmenleri ıçeren, kuramcılarayer vermeyen bir eleştiri tarıhi gönilmüş değildır. Neyse, Yahya Kanbolat'ın ne demek ıstediğini an- lıyorum, onun bızde yok dediği "eleştırmen tıpi" üze- rinde düşünelim: Yıllann nesnel çalışmalarıyla edinil- miş beğenı güçlenyte gazetelerde yazan, okurlara yol gösteren, gereklı ön bılgıleri veren eleştirmenler... Bilındiği gibi. Türkiye'de haftalık sanat gazeteleri tutunamıyor. Bir iki deneme yapıîdıysa da okuriar il- gı göstermediler. Demek kı iş bütünüyle gazetelere bağlı. Gazeteler ise ekleri, köklerıyle, sınemaya, televiz- yona, yaygın müziğe yer ayınyortar da. öbür sanat- ları pek önemsemiyorlar. Çünkü okurlardan bu yön- de bir zorlama gelmiyor. Örnekse kitap ekıyle, kültür sayfalanyla yazına en çok yer ayıran, yazın adamlanna köşeler veren "Cumhuriyet", en çok satan gazetemiz değil. Aydın- lar, kültürlü kişiler. sanat etkinliklerini izleyen, kitap okuyanlar arasında bıle, tabak çanak kuponu kes- meyi eleştiri yazısı okumaya yeğleyenler çoğunluk- ta. Gazetelerin çevresınde eleştirmenliği uğraş olarak benimseyen, bütün zamanmı bu işe veren kimseler yok. Okurlardan btr istek gelmediği kadar da olma- yacak. Bugün gazetelerde yazan eleştirmenlerin bü- yük çoğunluğu bunu bir boş zaman değerlendirme- si, bir yan iş diye yapıyoriar. OysaTürkiye'de Yahya Kanbolat'ın ıstediğı eleşti- riyi, beğeniye dayanarak değerlendirme, yol göster- me, bilgi vermeyi çok iyı yapabilecek kimselerin bu- lunduğunu varsaymak zorundayız. Çünkü sanatlan- mızda büyük geltşmeler yaşanıyor. Sanatyaprtının ot- duğu yerde ise mutiaka öznel eleştiri, beğenı de var- dır. Birileri yaptıklan işe son noktayı koyup "Oldu!" dedikteri gibi başkalarının işlerıne bakıp "lyi!" ya da "Kötü!" de diyorlar. Bu öznel eteştinnin doruğudur. Tek sözcükle: Beğenidir. Yazıya dökülmesi eleştirme- nı yaratır. Demek ki iş beğenınin yazıya dökülmesine neden oiacak gereksınımin doğmastnda... "Cumhuriyet"'ın, kültür sayfalarının etkısiyle satışı- nı bir milyona çıkardığı görülürse, bütün gazeteler kültür sayfalarryla donanır. eleştirmenlik kaşla göz arasında iyi gelir getiren bir uğraş niteliği kazanır. seçkin kişiler eleştirmenliğe soyunur, tabak çanak dağıtma yanşı da sona erer, diye düşünüyorum. Yazarlığa yeni başladığım yıllarda eleştirmenlerin gazetelerde yazmalan gerektiğıni savunurdum. Bır tartışmamızda Ataç şöyle sormuştu: "Ne yapacak, saldıracak da zoria mı girecek ga- zetelere?" Bilgisayarla Beste Yarışması finali Kültür Servisi - Bilgisayar destekli sanat çaiışmalannı desteklcmek üzere ülkemızde ilk defa geçen yıl düzenlenen \e Bih^ım '95 etkınlikleri çerçevesinde gerçcklestirilccek olan Halıcı-rnıdı '95 Bilgisayarla Bestc Yanşması final \e ödül töreni 29 eylül cuma günü saat 2O.ÜO"de Cemal Res.it Rey Konser Salonu'nda yapıhyor. Açılış. konuşmaMin Yıldınm •\ktuna*mn yapacağı final gccesınde, 12 vapıt birıncilık için yanşacak Jünnin Atılla Özdemiroğlu. Emrehan Halıcı. Faruk Eczacıba^ı. Figen Çakmak. Izzet Öz. Nilüfer \e Ümit Eroğlu'dan oluştuğu yanşmada, Atılla Özdemiroğlu bilgisayar \e keman dinletisi ile Nilüfer dinletisi de gerçekleştirilecek. Seredeyse her yıl bir ülke oluşturacak kadar toprağın kaybolup gitmesini seyredemeyiz, Bu sebeple erozyonla mücadele edelinu T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele. Ağaçlandırma ve Doğal Variıkları Koruma Yakfı Tel.: (0212) 281 10 27 268 «9 85
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle