Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10EYLUL1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
8 D E L F İ B U L U Ş M A S I Ü S T Ü N E N O T L A R -
6
Bir Bin Yıh Daha Aşarken'
DİKMEN GÜRÜN LÇARER
'Antik Tiyatro ve Uluslararası Buluş-
malar'ın 8'incisi bu yıl pek çok sanatçı,
yazar, eleştirmen ve eğitimciyi, öğrenci-
yi. izleyicıyi anlamlı bir başlık altında
topladı: 'BirBin YıhDaha Aşarken'.Del-
fi'deki Avrupa Kültür Merkezi'nın iki
yılda bir yaptığı toplantının bu yıl bir
özelliği de 'Uluslararası TiyatroOlimpi-
yatiarı Komitesi' ile ortaklaşa düzenlen-
miş olmasıydı. 1998'de Tokyo"da gerçek-
leştirilecek olan Tiyatro Olimpiyatla-
n'nın yönetim kadrosu Antunes Fîlho
(Brezilya). Nuria Espert (Ispanya), Yu-
riLyubimov (Rusya), Heiner MiiUerf Al-
manya). Tony Harrison(lngiltere), Ro-
bert Wilson (Amerika), Tadashi Suzuki
(Japonya) ve TheodorosTerzopoulos "tan
(Yunanıstan) oluşuyor. tstanbul festival
izleyicisinin çok yakmdan tanıdiğı Ter-
zopoulos aynı zamanda Tiyarro Olimpi-
yatlan Komitesi'nin başındaki kişı ve
Delfi Toplantısf nın artistik direktörü.
Terzopoulos. "Olimpıyat Komitesi poli-
tik ve ekonomik kay güann ti\ atro değer-
lerini çarpıttığı, adeta minimalize ettiği
günümüzde sağlıklı iletişimlerin kurula-
bileceği bir ortam yaratmay ı amaçiıyor"
diyor ve kültürler arası iletışımle elde
edilebilecek kolektif gücün yaratıcılık
adına gerekli okduğuna değinirken ya-
nmkürelerin, dünya ülkelerimn birbiri-
ne tiyatro yoluyla ne denli yakınlaşabi-
lecekleri ûzerinde dumyor.
22-28 ağustos tarihleri arasında ger-
çekleştirilen Delfi buluşmasının yönet-
meni Prof. Vassilis Karasmanis bu top-
lantının amaçlannı belirlerken dünya-
mızda giderek güçlü bir bireyciliğin to-
humlannın atıldığına ve ekonomik yara-
nn yerini acımasız bir ekonomik yanşa
bıraktığına değinıyor ve " 'Olmak". 'sa-
hip olmak'la yer değiştirdi*' diyordu.
"Onur, saygL, merhamet gibi duygular
sanki uzaklarda kaldı. Bin yıu daha geri-
de bırakmanın eşiğindeyizve insanlar ye-
niden bir arada yaşamak. birbirieriyle
Uetişim kurmak gibi ortak arayışlara yö-
neliyorlar. Gelecek yüzyıl >eni bir hiima-
ni/manın doğuşuna şahit olacak, insan-
lar yeni bir başlangıca adım atmak için
bir kez daha uygaruğın doğduğu nokta-
ya. köklerine dönecekler. Bu kökler an-
tik Yunan medeniyetindedir. İnsanlığate-
mel değer ölçülerini 3000 yıl önce sunan
bir medeniyette..." Böylesi zengin bir
medeniyetin önemlı birparçasını oluştu-
ran dram sanatı ise tabii ki başlı başına
bir insanlık öğretisi ve Avrupa Kültür
Merkezı Delfı'nin amacıdataşıdığı kinv
lik nedeniyle salt bu evrensel öğretiye
değil. onun artistik yaratımda sınırtanı-
mayan boyutlanna da katkıda bulunmak.
Delfi'ye çağnlı yorumculann hepsi de
oyunlanyla bu tema çevresinde bütünle-
şerek tiyatro sanatının kültürler arası
güçlü dilinı farklı mizansenlerle yansıtı-
yorlardı.
Bir yanda eğitim öte yanda artistik ya-
ratım söz konusu olunca Delffde pek
çok saygm ünıversitenin akademisyenle-
Raymond NVeber, Nuria Espert, Jose Monleon. Dikmen Gürün Uçarer ve Daniel Bedos (soidan sağa)
~JT Tiuslararası Tiyatro Olimpiyatları
I I Komitesi ile ortaklaşa düzenlenen
V-y Delfi'dekı 'Antik Tiyatro ve
Uluslararası Buluşmalar'ın 8'incisi bu yıl pek
çok sanatçı, yazar, eleştirmen ve eğitimciyi,
öğrenciyi, izleyiciyi anlamlı bir başlık altında
topladı: 'Bir Bin Yıh Daha Aşarken'.
2
2-28 ağustos tarihleri arasında
gerçekleştirilen Delfi buluşmasının
yönetmeni Karasmanis, bu toplantının
amaçlannı belirlerken dünyamızda giderek
güçlü bir bireyciliğin tohumlannın atıldığına ve
ekonomik yarann yerini acımasız bir ekonomik
yanşa bıraktığına değiniyor.
Tadashi Su/ııki. Scot Suzuki Company of Togo'nun yönetmeni ve Theodoros Terzopoulos Prof. Vassilis Karasmanis
rini, sanatçılan. tiyatro okullanndan öğ-
rencileri, festival temsilcilerinı. sanatsal
kuruluşlann yöneticilerini bir arada gör-
mek mümkündü. Aşağı yukan 150 kişi-
nin bir araya geldiği bir buluşmaydı bu.
Oxford Harvard Yale, Princeton, San
Diego, UCLA, Cambridge. Berlin, Tok-
yo, Moskova, Atina, Pekin gibi üniver-
sitelerin kimini kitaplanndan. kuramsal
tiyatro dergilerindeki yazılanndan tanı-
dığımız temsilcileri oradaydı. Chaıies
SegaL. Hans Thies Lehmann, Ernst Schu-
maher, \\olfgang Storch, Yasunari Taka-
hashi. James Diggle, Oliver Taplin, An-
na Krajovska, Katherine Callen, Eleni
Varapouknı, Pavlos Matesis, John Chi-
oles gibi tiyatrologlarm, edebiyatçılann
katıldığı sempozyumda aydınlatan -dü-
şündüren- eğiten ve sorgulamaya yönel-
ten ortamlaryaratıldı. Izlenea'izlenecek
olan oyunlann çeşitli açılardan değer-
lendirilmeleri ve antik Yunan tiyatrosu-
nun metin analizleri ve günümüz yorum-
lan ûzerinde yoğunlaşan konferanslar
aynı zamanda tiyatroda kültürler arası
etkileşimi, çok kültürlü çalışmalan ve bu
çalışmalann altyapılannı irdeliyordu. Ti-
yatroda kültürler arası etkileşimin diya-
İektiği farklı kültürlerın gelenek, göre-
nek. ekonomi. politika ve felsefeleriyle.
oyunculuk biçimlenyle hesaplaşmakta
(1) yattığına göre bu toplantıda değerlen-
dinlen farklı bakış açılan, tartışmalar.
yorumlar bir çeşit kaynağa iniş \c bu
kaynaktan günümuze uzanıştı.
Workshop'lar
Delfi buluşmasının çekirdeğıni oluş-
turan sempozyumun ötesinde kültürler
arası etkileşimi temel olan bir başka et-
kinlık. genç tiyatroculann bir hafta bo-
yunca katıldıklan vvorkshop'lardı. Fran-
sa. Ispanya, Yunanistan, Italya veTürki-
ye'den seçilen gençlerin oluşturduğu 15
kişilik bir ekıp Delfi'de kaldıklan süre-
ce Alla Demidova, Nuria Espert Vassilis
Papavassilou ve de özellikle Tadashi Su-
zuki, Anadoly Vassiliev ve Theodoros
Terzopoulos'un çalışma yöntemleri ile
tanışma olanağı buldular. Bizden Murat
Ergun (Stüdyo Oyunculan) ve Devrim
Nas'ın (Tiyatro Ti) katıldığı bu vvorks-
hop'lar 1998'de Japonya"da yapılacak Ti-
yatro Olımptyatlan'na dek uzanabile-
cek. Ergun ve Nas, Terzopoulos'un 7.
Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali sı-
rasında yaptığı üç günlük çalışma sonu-
cunda yönetmen tarafından seçilerek
DeltTye çağnldılar. Önümüzdeki yıl fes-
tivalde \vorkshop'lann ûzerinde daha ge-
nış kapsamlt olarak duracağımızı hemen
belirtmek isterim.
1%0'lann başında Stanislavski. Me-
yerhold. Vakhtangof ve Brecht gelenek-
lerini bir arada yoğurarak Taganka Tiyat-
rosu ile bir çığır açan dünyaca ünlü Yu-
ri Lyubimov da Delfi"deydi.Aristofa-
nes'in 'Kuşlar'ını Sikelionos Müzesi
bahçesındeki bir havuzun içinde proya
aşamasında bir çalışma olarak sundu. Üç
hafta süreyle çalıştırdığı gençler Atina'da
çeşitli tiyatro okullanndan seçılmışlerdi.
Şu sıralarda Atina'da Alşne Bahçesi'ni
sahneye koyan Lyubimov, Taganka'da da
25 eylülde perde açacak olan *M edea'nın
son rötuşlannı yapıyor. Atina-Moskova
trafiği hayli yoğun.
Neden Delfi üe öğrencilerle çalışmak
istediği sorusunu yanıtlarken "Ben bir
\önetmen değil. aynı zamanda hocayım
da. Onlarla çalışırken \aratım süreci be-
ninı açımdan çok önemlL çünkü onlan
özgiir bırakıvor, onlarla tartışıvor ve mo-
dern dünyaya bakışlaruiı görüyorum.
Onlan anlıyorum. İnsan haklarının böy-
lesi bir Uetişimle biçimlendigine inanıyo-
rum. Bu işe girerken amacım üç hafta
içinde 'Kuşlar" gibi bir prodüksiyon çı-
kartmak değil, iki farklı yaklaşımın sen-
tezine ulaşmaktr diyor. Yuri Lvubi-
mov'un başında olduğıı Uluslararası Ti-
yatro Okulu ise Kudüs. Atina ve St. Pe-
tersburg kentlerinin katkılanyla Ku-
düs'te açılacak. UNESCO ve Macaris-
tanda şımdiden bu okula katkıda buluna-
caklannı açıklamışlar. Diğer ülkelerden
de aynı ilgi bekleniyor. Lyubimov. K.u-
düs'ü seçmesinin nedenini 'üçbüyükdi-
nin bir arada olduğu kenf olarak açıklı-
yor. Bunda kuşkusuz Kudüs'ün kent ola-
rak ve Hebrevv Üniversitesi'nin verme-
ye hazırlandığı maddi desteklerin payı
da büyük. Bu çok kültürlü Deneysel Ti-
yatro Okulu'nun amacı yaratmak, öğ-
renmek v e uy gulamak. Peter Brook, Bob
VVıLson. Peter Steiıu Ariane Mnouchkine
okuldagörev alacakolan sanatçılar. Her
ülkeden öğrencılere ve çalışmalannı ge-
lıştirmek ısteyen sanatçılara açık olan bu
okul. Temmuz 1996'da faaliyete geçıyor.
Kültür ve şanat kurumlan
temsilcileri
Delfı "de bulunduğumuz sürece üç gün
üst üste yapılan toplantılar özellikle ti-
\atro festivalimizin ve kültürler arası bir
etkinlikte Türkiye'nin sunabileceği ola-
nakların söz konusu edilmesi açısından
yararlıydı. Edinburgh veya Avignon gi-
bi aynı zamanda ticari bir pazar işlevi
gören festivallerin temsilcileri yoktu
Delffde. Zaten bu toplantılardan amaç,
farklı bir yapıya sahip olan çok büyük
festivallerle bir yanşa girmek değil, ulus-
lararası bir ağ oluşturabilmekti. Böyle-
likle parasal birtakım sorunlar rahatlık-
laçözülebileceği gibi festivaller arası di-
yalog da güçlenecekti. Avrupa Konseyi
Eğitim ve Kültür Direktörü Raymond
\Veber, kurulması gereken bu ağı kültü-
rel bir zorunluluk olarak değerlendirir-
ken Avrupa Tiyatrolar Birliği Yönetme-
ni Eli Malka, bu birlikteki tüm tiyatrola-
nn -ki bunlarOdeon. Piccolo, Maly Ber-
liner Ensemble, Royal Shakespeare
Company. Royal National Theatre,
Kungliga DramatiskaTeater. Dusseldorf
Schauspielhaus. Katona Jozsef, Maly gi-
bi artistik düzeyleri tartışma götürme-
yen tiyatrolar- birbirleri arasındaki turne-
lere neredeyse hiç denecek kadar az bir
kaşe ile gittiklerine değiniyor ve farklı
bir düzlemde festivaller arasında da bir
örgütlenmeye gidilebileceğini belirtiyor-
du. Nuria Espert, Daniel Bedos, Micha-
el Kustov\,Juan Olle, Piero Bordin ve da-
ha pek çok isim ızleyıcilere de açık olan
toplantılarda bu konulan tartıştı.
(1 )Patrice Pavis, Theatre at the Cross-
roads ofCulture
Zeliha Berksoy, fsveçli yönetmen Maria Frihd'm sahneye koyduğu Strinberg'in 'Matmazel Julie'sini oynuyor
4
ÖHînıden medet ıuıımı bîr kurban
9
DURGUN
tsveç tiyatrosunun önemli yazar-
lanndan Strinberg'in en tanınmış
oynnu Fröken Julie (Matmazel Ju-
lie). Latifefegan ve G. Ünüvar'ın
çevınsıyle. yehwıyatro sezonunda
tıyatroseverlenn kürysına çıkıyor.
Zeliha Berksoy oyunu TGBAV Is-
tanbul Sanat Etkınlıkleri kapsamın-
da oynayacak.
Dünyanın pek çok ülkesınde sah-
nelenen yapıtı. Türkiye'de Maria
Frihd yönetiyor. lsveçli yönetmen
Fridh. yazar Strinberg üzennde uz-
manlaşmış bir yönetmen olarak ta-
nınıyor.
"Matmazel Julie'" 7 ekimde Is-
tanbul Devlet Tiyatrolan BirimTi-
yatro'da oynanmaya başlayacak.
"Matmazel Julie" . çökmekte olan
aristokrat sınıfa ait. avare ama rut-
kulu bir kadın olan Julıe'nin. bir
yaz ortası şenliğinde uşağıyla gir-
diğı umutsuz ihşkiyi \e yaşadığı
çelişkıler sonucu onu bekleyen dra-
matık sonu anlatıyor. Oyunda baş-
rolleri Zeliha Berksoy. genç kuşak
sanatçılardan Seval Gökçe \ eRagıp
Sa\l
aşpaylaşıyorlar. Zeliha Berksoy
ve Maria Frihd ile oyunun provala-
n sırasında görüşme olanağı bulu-
yoruz. Zeliha Berksoy. bu projeye
yaklaşık 10 senedir ılgi duyduğunu
belirtiyor. Strinberg'in anlaşılması
zorbiryazarolmasındandolayı. Is-
\ eçh bir yönetmenle çalışmanın bir
noktada kaçınılmaz olduğunu vur-
gulayan Berksoy, Strınberg'ın bu
yapıtını sahnelemek istedığinı be-
lırten bir mektupla tsveç Tıyatrolar
Birliği'ne başvurmuş. Bu gırişim
sonucu, Frihd ile birhkte çalışma
olanağı doğmuş.
"Aristokrasinin çöküş dönemine
girdiği bir tarihsel atmosferde kadı-
nın. yaşamdaki konumunu, feodal
değerier karşısında eşitlik için ver-
diği mücadeleyi aktarmak isriyo-
ruz" diyen Berksoy, Stnnberg gibi
tiyatro edebıyatına çok önemli ya-
pıtlar kazandıran. çağdaş ve ılencı
bir yazann yapıtında yer almaktan
duyduğu mutluluğu belirtiyor.
Berksoy. severek oynadıjı Julie yı
şöyle anlatıyor: "'Yeniburjuvazinin
yüksclişi. aristokrasinin çöküşü sı-
rasında. bu çöküşü tüm yoğunlu-
ğuyla yaşayan bir kadın Julie. Ken-
dine yaşamda bir yer arama çabası
veriyor. fakat kaçınılmaz sonun
kendisini beklediğinin farkında.
Ölümü düşünen, ölümden medet
uman. bir yandan da bunu nasıl ya-
pacağını bilemeyen bir kurbaş".
Oyunun sahneleme sürecinde.
bıçımsel olarak yazann çızgısını
korumaya özen gösteren yönetmen
Maria Fnhd \se. oyunun Strin-
berg'in 'naturalistik drama'ların-
dan bin olduğunu belirtiyor. Eston-
ya. Rusya. Norveç ve daha pek çok
ülkede, çeşitli projelere imzasını
atan yönetmen. Türkiye'de ılk kez
böyle bir çalışma ıçensınde yer alı-
yor. Isveç'tekı Türk tıyatrocular-
dan, Zeliha Berksoy hakkında pek
çok övgü duyduğunu belırten Fri-
hd Berksoy ile çalışmanın ayn bir
zevk olduğunu söylüyor, Türk izle-
yıcısinın bu oyuna nasıl bir tepki
vereceğine ilişkin sorumuzu "Biz
yaptığımız işten ne denli keyif alır-
sak, seyirci de aynı oranda zevk ala-
caknr" dıye yanıtlayan Fnhd Türk
kültürii ile tanışmaktan son derece
memnun. Yönetmen. Türkiye'de.
Isveç'e kıyasla farklılıklardan çok,
benzerliklerle karşılaştığını ve bu-
nun kendisı için hoş bir deneyim
olduğunu sözlerıne eklıyor. Oyun-
da. Julie'mntutkulu bir ilişkiye gir-
diği uşak Jean'ı canlandıran konuk
oyuncu Ragıp Savaş ise. Bakırköy
Beledıye Tıyatrosu'nun kadrolu
oyunculanndan. Konservatuvarda
hocası olan Zeliha Berksoy ile Is-
tanbul Tiyatro Festıvalfnde
Brecht'ın "Antigone"sınde aynı
sahneyı payla^an Savaş, Berksoy ile
bir kere daha çalışma olanağına sa-
hıp olmaktan son derece hoşnut.
Oyunun diğer konuk sanatçısı Se-
val Gökçe, Dev let Tiyatrosu sanat-
çısı. Oyunda, Jean"ınnişanlısıKris-
tin'ı canlandınyor. Bu proje içinde
yeralmanın, Mana Frihd ve Zeliha
Berksoy'la çalışmanın büyük keyif
verdığını söyleyen Gökçe. rolünü
"ait olduğu sınıfla ilgiii bir proble-
mi olmayan. ayaklan yere basan.
gerçekçi bir tip" olarak özetliyor.
Matmazel Julie. proıeyı tüm ma-
liyetıyle satın alan Efes Pilsen'in
sponsorluğunda sahnelenecek.
Berksoy. bunun sanat adına çok
önemli bir gelışme olduğunu ve ar-
tık herkesın sanata destek vermesi
gerektiğinı bir kere daha \ urgulu-
vor.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Züppe'nin Savunması
Önceki Günün Adası. Umberto Eco'nın yeni ro-
manı. Gülün Adı'n çok sevmiştim ben. Gönderme-
leri, eğlencesi, okuma hazzı olan bir yapıttı. Bu ro-
man yüzünden birçok başka kitap okudum. Eco'nun
ikinci romanı Foucault'nun Sarkacı'cu daha çok sev-
dim. Burada okurunu iyice yokuşa süren, ama aklı
okurundan çok yazdığı sayfada olan, amatör ama us-
ta bir yazar vardı sanki karşımda. Metnin metafizik-
sel gizlerinetakılmadan, keyifli birtrompet solosunu
dinler gibi okudum o koca romanı. Olağanüstü bir sa-
nat eseri olduğunu düşünüyorum şımdi de. Yazarın
bilgisi altında ezilmeyen (roman okurunun hası, ya-
zarınbilgisine değil; neyi, nasıl anlattığına bakar) okur
için, Eco'nun ikinci romanı "yazınsal" bir ustalık şö-
lenidir. Bilen insan ile şaşkın insanı buluşturan, üste-
lik bir sarkacın deviniminde buluşturan bir romandır
Foucault'nun Sarkacı.
Üçüncü romanı, Önceki Günün Adası'nda diğer iki
romanındayaptığı gibi iyiden iyiye "biigiye", kendi bil-
gisine yaslandığı görülüyor Umborte Eco'nun. On-
yedinci yüzyıl başlannda geçen bir roman yazdığı,
ama bu zaman kesitinin önemli olmadığını söylüyor
Umberto Eco. "Bu romanı yazmaya başlarken asılis-
tediğim şey, kitaplardan, kütüphanelerden, düşün-
celerden söz etmeyen bir şey yazmaktı. Doğa üstü-
ne yazabilir miydim ? Bunu bir sınav gibi düşündüm.
Doğa hakkında nasıl yazabiliriz? Issız bir ada olma-
lıydı tabii."
Bir Italyan soylusu, Roberto della Griva, kendini
uzak denizlerin ıssız bir köşesinde kimsesiz buluyor
romanda. Bir "adaya" değil, terkedilmiş bir gemiye
mahkûm üstelik. Ada az biraz uzakta ama, Roberto
yüzme bilmiyor. Enlem boylam derken, romandaki
adanın konumu 180'inci boylamda. Birgünü bir baş-
ka günden ayıran düşünsel boylam. Önceki iki roma-
nı gibi Umberto Eco kendi bilgisi üstüne bir kurgula-
maya girişiyor. Bundan sonrası okurun bileceği ka-
dar!
•
Yazann bilgisi ile okurun cahilliği her zaman ilginç
ikılemler yaratır. Bakın Melih Cevdet Anday, yıllar-
ca önce kendisiyle yapılan bir söyleşide neler söylü-
yor: "Insanlanmız 'kolay'a, çok ama çok alıştınldı.
Dolmuşlarda çalınan şarkılann sözlerine, hafif Batı
müziği denilen müziğin sözlerine, yaygın alaturka
şarkılardaki sözlere bir bakın! O düzeydeki sözleri
'güzel söz' diye bellemiş bir düzey karşısında, ozan
elbette anlamsız kalır, çünkü güç gelir. Bızde Batı
müziğini sevmeyenler, inanıyorum ki, o müziğe alış-
mak için gerekli ilk güçlüğe katlanamayanlardır. (...)
Okuduğu bir şiir, dinlediği bir müzik, baktığı bir re-
sim karşısında hiç kımse, kendine güvene güvene,
'Ben bir şey anlayamadım' diyememeli, demek ki
kendi beğenisini ölçü saymaya kalkmamalıdır.' Baş-
ka ne ölçü olabilir ki...' denebilir buna karşı, ama bir
beğeninin oluşması için bir şeyler (eğitim) gerekli ol-
duğu da unutulmamalı. (...) Sözgelışi ben Anadolu
mitologyasından epey yararlandım şiiıierimde, şim-
di bir okur kalksa da, 'Ben o masallan bilmiyorum,
güç geliyor bana bu şiirler' dese, benim mi değiş-
mem gerekir, onun mu değişmesi?"
•
Birtoplum yalnızca aklını, fikrini değil, bütün ben-
liğini "güncel" olana kaptınrsa, kültür yaşamı; yanş-
ma programları, pahalı çadırgösterileri, televizyon ve
renkli basının yeteneksizleri tarafından çevrilmişse,
ciddi olması gereken açıkoturumlar içi boşaltılmış
itiş kakışlara indirgenmışse, kısacası bütün bir halk
seyirci durumuna indirgenmışse, onlan yaşamsal ola-
rak ilgilendiren her şey de bir ortaoyununa dönüştü-
rülmüşse, bir ulus için büyük bir tehlike söz konusu-
dur artık. O ulusun kültürü ölüm döşeğindedir.
Ülkemizde "televizyon seyretme, kitap oku" gibi-
sinden bir kampanyanın sonucunu düşünebiliyor
musunuz? Sorun okuma-yazma bilenlenn artmasın-
da değil. Hiçbir zaman değildi. Asıl sorun, okuması-
yazması olanların okumaktan hoşlanmamaiarıdır.
Dellalzâde ismail Efendi'nin "Resm-isûroldumü-
heyyâ şad-u handan vaktidir" adlı kâr-ı sûriyye'sini
Meral Uğurlu'nun olağanüstü sesinden dinlemek
bana oldum bittim büyük bir keyif vermiştir. Coltra-
ne'\ ya da Bill Evans'\ dinlerken duyduğum keyif gi-
bi. Verdi'nin fî/go/etto'sunu ya da Mozart'ın 27. Pi-
yano Konçertosu'nu dinlerken aldığım keyif gibi. Kor-
sikatürkülerinı de severim hep, Akira Kurosawa'nın
Rashomon filmine yazdırdığı, Ravel'in Bolero suna
benzeyen müziği de! Yeter ki hafif müzik olmasın. Bu
tavnn "züppece" olduğu söylenirse, ben de züppe-
nin tekıyimdir o zaman. Okuduğunu seçerek okuyan,
ama durmadan okuyan bir züppe, yılda iki piyasa ro-
manı, elli iki televizyon dergisi ve 365 kupon gazete-
si okuyan bir halk adamından iyidir bence. Çetin Al-
tan ikide bir yazıyor yorulmadan: Her evdeki kitap
sayısı ortalama on tane olsa, vaziyet düzelecek. Ki-
taplannızı sayıp rahatlamayın hemen, hemangi on ki-
tap değil, on iyi kitap olarak algılıyorum ben bu öne-
riyi. Gazeteci yazarların politik liderieri anlattığı kitap-
lar, yirmi günde kırk kilo vermenın gizlerini anlatan kı-
taplar, kahve falının gizlerini anlatan kitaplar, pop yıl-
dızlannın biyografileri filan sayılmıyor.
Oysa demokrasi var, Levent Kırca var. sosyal de-
mokratlarımızın da iktidar olduğu bir düzenimiz var,
beğeni kazanan (!) televizyon dizilerimiz var. llericile-
rimiz var, gericilerimiz var, laiklerimiz var, yobazlan-
mız var. Hepsi bu ülkeyi sevdiğini söylüyor, ama hiç-
biri okumuyor. Doğru dürüst okumuyor. Televizyon.
bilgisayar, ülke sorunları ile iştigal ediyorlar memnun
mesut. Şimdi izninizle biraz Halit Ziya okuyacağım.
Bir de hâlâ merak ediyorum, Kafka bir kuş muydu,
bir insan mı?
Reşat Nuri Güntekin ve "Çalıkuşu"
TANSU BELE
"Çakkuşu'nu okuduğumda ortaokul-
daydım." Sanırım kı bu cümleyı, dün oldu-
ğu gibi bugün de aramızda dile getırmeye-
cek bir tek okur yoktur. Çünkü Çalıkuşu.
gerek yazıldığı dönemin gerekse izleyen
evrelenn en karakteristik ve ideolojik sayı-
labılecek bir gençlik romanıdır. Çalıku-
şu'nun karakteristiğıni. onun toprağınaöz-
gü' yapısı belirler, ideolojisinı ise bu top-
raktan doğan yepyeni bir ıdealin, Batıhlaş-
ma (ve uygarlaşma) isteğınin aydınlığı çı-
zer. Romanı okurken. bu 'idealize" aydınlı-
ğıromanınbaşkişısiFeride'de bütün somut-
lugu ve canlılığı ile solur ve yaşanz.
Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu'nu Türk
toplumunun en çalkannlı döneminde yaz-
dı.Toplum. 1. Dünya Savaşı içinde yok ol-
manın. kısaca ölümün eşiğine gelmışti.
R.N. Güntekın'in Çalıkuşu romanında ya-
ratiğı kadın kahraman Feride, canı gibi sev-
dıği erkek tarafından kınlan onurunu kur-
TYSveAda
Dostları Derneği
Reşat Nuri
Güntekin 7 anıyor
Ünlü mmanct Reşat Suri Cüntekiıı.
ölümımün 39. yıldönümünde Türkive
Yazarlar Sendikası ve Ada Dosllan
Derneği 'nin ortaklaşa düzenledikleri bir
progmmla amlıyor Büyûkada. Lımapark
Gazino.su 'nda tnıgütı saai 12 Ot)de
başlayacak olan Reşat Nuri Güntekin V
anma gününün açılış konıışmasını TYS
Genel Başkanı Aiaol Behnımoğlu
yapacak. Metın Belgin 'in \ımacağı anma
pnograımnda ledat Gümol. Tansıı Bele.
C'Ikü.4nar (Reşat Sıııi Giintekin in
oyunlan üzeıine). Agah Chgüç
fSînemada Reşat \'ııri Giintekin üzenne)
bıtvr komışma vapacak. .Unca, Avlin -
Ömer ıkıhsi bir müzik diııletisı sumıcak.
tarmak için bir geceyarısı parasız ve yapa-
yalnız kendini yapyabancı yollara atacak
kadar bağımsız ruhlu cesur bir kadındır v e
bunu göze aiabilmış ilk Türk kadınıdır. Da-
hası, bunu öylesı güçlü, dingin ve güven do-
lu bir tavırla yapar ki ona hem şaşmamak,
hem de inanmamak elde değildir. Tıpkı
Atatürk gerçeğıne şaştığımız ölçüde ınan-
mamamızm mümkün olamadığı gibi. Ferı-
de bir ıdealdir. ama Atatürk gerçektır v e ro-
mancı bu bağımsız ruhun karakterini çok
sevımli bırbıçimde yakalamıştır Çalıkuşu
romanı. bir ülkenin ve bir halkın yeniden ve
nasıl doğduğunu. bunu nesıne (elbette in-
sanlık onuruna ve şerefine) borçlu olduğu-
nu dosdoğru, apaçık bir sezgıyle betımle-
yerek ortaya koy abılen yazann ıdealı ve y ı-
ne onun dosdoğru. apaçık dayandığı yurt
gerçeğinın ta kendisidır.
O halde Fende, insanın kışılığim arama
ve bırey olma savaşımının çok açık bir ör-
neğidırve Atatürk'ün. Kurtuluş Savaşı'nın
en cıv cıv lı günlennde. ordu çadınnda kalır-
ken R.N.'Güntekın'in Çalıkuşu romanını
okumasına hiç şaşmamak gerekir. Çünkü
Çalıkuşu, onun yüreğinde canlanan ıdealin
ta kendisıydi. Elbette, yurtsever ınsanlann
yüreklerini yakan ıdealin de sesiydı. Ama
gerçekte, Türk toplumunun yapısında. Ba-
tı uygarlığı doğrultusunda bir gelışme ıste-
gi olmasaydı, Çalıkuşu Fende'nın kişıliğın-
dekı modern. Batılı eğitim görmüş, ama ay-
nı zamanda saf, tertemız bir genç kız tipını
benımseyebilır mıydi?
Bu ıdeal. eğer her şe>e karşın bu toplu-
mun yüreğinde yer almamış olsa. tıpkı Ata-
türk'ün gerıde bıraktığı bütün köprüleri ya-
karak neredeyse bir bılınmezler ülkesine
yapayalnız çıkıp geldiği zaman destek ve
ortam bulabilmesi. dayanışma ve birlik
oluşturabilmesı gibi. gencecik Feride'nın
de onca bağnaz, çarpık ve yoz bir bürokra-
si ortamında onu koruyan. destekleyen. sa-
hıp çıkan Hacı Kalfa'lan. Zeynıler köyü
muhtannı. bir kadın öğretmenı. bir yüzba-
şıyı, bir doktoru. kısacası halktan kişilenn
varlığını bulabilmesi olası mıydı? Dahası.
bu romanı toplum bunca severek bağnna
basabilır miydi?
Türk toplumu. eğer uygarlığa dönük ol-
masaydı. kışısel. düşünsef ve laik özgürlük
davasını, bir kadının kişıliğınde görüp ka-
bul edebilir mıydi? Atatürk'ün ıdealinın
gerçeğe dönüştüğünü görmeseydi.., Çalı-
kuşu. o toplumun kışılık \e özgür aranış-
lanna en açık ve dürüst bir bıçımde yanıt
veren bir yapıttır. R.N. Güntekin. Türk top-
lumu ıçın ideal olan vearanan. özlenen. ay-
nı zamanda da gözlenen ve peşine düşülen
ne varsa, gerek Çalıkuşu'nda, gerek onu iz-
leyen romanlannda başanyla sergilemış, ir-
delemiş, sorgulamıştır.
Onat Kuttar'ın annesinden ödül
İSTANBUL (UBA) - PEN Yazarlar Derneği tarafından
düzenlenen "Onat Kutlar Anlatı Yanşması"nda ilk
sırayı alacak esere bir ödül de Onat Kutlar'ın annesı
Meliha Kutlar tarafından verilecek. Melıha Kutlar
yanşmada ilk dereceyi alacak esere 10 milyon TL
ödül verecek. Son başvuru süresi 15 Aralık ı-ian
yanşmada birinci olacak esere para ödüllerinın yanısıra
bir de tatil ödülü verilecek. Türkbükü Çevre Koruma
Derneği ile Sanat ve Tunzm Derneği işbirliği yaparak.
yanşmayı kazanan eser sahibını Türkbükü'nde 15 gün
süreyle konuk edecek.
Osman Hamdi Bey Müzesi'ne bağış
tSTANBUL (AA) - Eskihısar Gebze'de bulunan
Osman Hamdi Bey Müzesi'ne, sanatçının 52 adet
gerçek boyutlardaki reprodüksiyon kolleksiyonu
bağışlanacak. Türk resmine insan figürünü sokmasıyla
tanınan ressam, arkeolog. müzeci Osman Hamdi
Bey'in aynı adı taşıyan müzede, kendısine ait hiçbir
tablo bulunmadığı için bu bağış gerçekleştirilecek.
Bağışı yapacak Bericap Kapak Limited Şirketi'nin
Genel Müdürü Oğuz Aydemir, sanatçının çoğu özel
kolleksiyonlarda yer alan yağlı boya tablolannın
gerçek boyutlardaki reprodüksiyonlarını, 16 Eylül
Gumartesi günü müzeye verecek.