20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL1995CUMA HABERLER icişleri Bakanlığı İranlı sığınmacılan gönderelim YUSUFÖZKAM ANKARA - Seriat reji- minden kaçarak Tûrkiye'ye gelen ve sığınma ıstemleri- nin geri çevrilmesi üzerine Birleşik Sosyalist Parti'nin (BSP) Istanbul il örgütü bi- nasında oturma eylemine başlayan iranlı sığınmacıla- nn korkuiu bekleyişi sürer- ken îçişleri Bakanlığı. B- SP'ye "sığınmacılan koor- dineli biçimde ülkelerine gönderelnn" çağnsında bu- lundu. İranlı sığınmacılann, ülkelerindeki PKK militan- lanyla takas edilecekleri öne sürûldü. BSPlideri Prof. Sa- dun Aren, sığınmacılann tran'a iade edilmesını "in- sanhğa aykın birdurum" di- ye değerlendirdi. BSP Genel Merkezi'nde- ki oturma eylemini sürdûren 63'üçocuk 151 iranlı sığın- macınm durumu belirsizli- ğini koruyor. BSP yönetici- leri, sığınmacılann Iran ye- rine üçüncü bir ülkeye gön- derilmesini isterken hükü- metin sığınmacılann ülkele- rine iadesi konusunda ısrar- lı olduğu bıldirildı. BSP Ge- nel Yönetim Kurulu (G YK) üyesi Oğuz Ender, tçişleri Bakanlıği'nın dün kendile- rine biryazı göndererek "S+- ğuımacüan koonUneU bi- çimde ülkelerinegeri gönde- reüm" çağnsında bulundu- ğunu söyledi. Ender, bir süre önce Iran lçişleri Bakanlığı yetkilile- rinin Türkiye'ye yaptıklan ziyaret sırasında ortaya atı- lan, "İranh stğınmacüar ile bu ülkedeki PKK müitanla- n takas edilecek" savlannın kendilerine de ulaşrığını be- lirterek "tade edilmesini iste- nen 100 kişinin kimler oldu- ğunu bile tran hûkümeti be- Uriemiş." diye konuştu. En- der, konuyla ilgili olarak bu- gün bir basm açıklaması ya- pacaklannı da bildirdi. BSP lideri Prof. Sadun Aren, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. "Türkiye'yesı- ğınan İranlılan takas etmek insanlığa aykın bir durum- dur" dedi. Porf. Dr. Sadun Aren sığınmacılann ülkele- rine geri gönderilmeleri du- rumunda son derece agır ce- zalara çarptınlacaklannı vurguladı. DÜZHJME 30 Ağustos tarihli gazetemizin son sayfasında Sami Karaören'in "30 Ağustos'la Gelen Aydınlık" başlıklı yaasıntn birinci sütun üçüncü paragrafinda Yunanlıîardan söz edilirken "Aylardır cephelerini iyice berkitmişlerdir..." ifadesi "terk etmişler" biçiminde çıkmıştır. Aynca Atatürk'ün duyuncunda (vicdanında) sözcüğü "duyumunda" olarak çıkmıştır. Düzeltiriz... CHP KURULTAYA DOCRU-İI başkanları ne diyor C HP'nin 9 eylülde başlayıp iki gün sürecek olan kurultavına çok az bir zaman kaldı. Tüm il kongrelen tamamlandı. partinin yeni yerel yöneticileri ve kurultay delegeleri beliriendi. Bu kurultay, CHP 'nin yakın geleceği kadar. Türkive için de çok önemli. Bir taraftan CHP-DYP koalisyon ortakhğımn kaderi, bir taraftan da en önemlisi. yaklasan genel seçimlerde CHP 'nin kaderi, bu kurultaydan çıkacak tabloya baglı.Özetlersek, CHP tarihi bir dönüm noktasından geçmekte. Yapılacak kurultayda oluşturacağı kadrolarla, şimdiden devam edip etmeyeceği belli olmayan SUNUŞ iktidar ortaklığıyla veya üstleneceği muhalefet göreviyle ve nihayet en geç 1 vıl sonra yapılacak genel seçimlerle CHP. "olmak ya da olmamak" noktasma gelmiştir Bu önemli günlerin arifesinde, geçen günlerde, partinin omurgasını oluşturan il örgütleriyle temasa geçtik. İl başkanlarına 8 soruluk birerform sunduk. CHP'nin yakın geçmişi ve gelecegine ilişkin görüşlerini saptadık. Bugünden baslavarak 9 eylüle kadar sizlere bu görüşleri yansıtacağız. tl başkanlarından gelen vanıtlar, nokta ve virgülüne dokunulmaksızm okurlarımıza sunulacak. İl başkanlarınagönderdiğimiz ve yanıtlanarak bize gönderilen formlarda ver alan sorularımız şunlardı • 1. Birleşmeden önce CHPSHP, birleşmeden sonra CHPyönetimlerinin izledikleri politik çizgi ve yöntemleri nasû değerlendiriyorsunuz? 2. CHP 'nin kurultay sonrası nasıl bir politik çizgi ve strateji uygulamasım önerirsiniz? 3. \asd bir CHP özjüyorsunuz? 4. Kurultayda nasıl bir kadro oluşturulursa. CHP daha başarılı olur9 5. CHP kendisini yenilemeli mi, nasd olmalı? Örneğin CHPgerçek bir Kemalist çizgiye oturtulursa daha başarılı olur mu? 6. CHP'nin önümüzdekigenel seçimlerde başan şansını nasıl görüvorsunuz? 7. SHP-CHP-DYP koalisyon ortaklığı parti için ne derecede yarariı veya zararlı oldu? 8. CHP-DYP koalisyon ortaklığı kurultaydan sonra da devam etmeli mi? Yoksa parti kendisine yeni bir strateji mi belirlemeli? YILMAZ GÜMÜŞBAŞ Çanakkale İl Başkanı Erhan Tez, CHP'nin altı ana ilkesiyle yenileşmesi gerektiğini söylüyor: Koalisyon CHP'yi eritiyor B irleşmeden önce SHP yönetimlerin- den %ıyın Erdal İnö- nü dönemı ve gerek- se Sayın Murat Ka- rayalçın dönemi; partimizin poli- tik çizgisinden ve ilkelerinden ödünler verme dönemidır. tnönü dönemi ve yönetimi, ta- bandaki sosyal demokratlann di- namizmini gevşetmiş, adeta uyut- muş ve uyuşturmuştur. Milyonlar- ca sosyal demokrat lnönü ve kad- rosuna gönlünü ve heyecanını ve- rirken ne yazık ki lnönü ve kadro- su bu heyecanı yaşayamamış, bi- raz da hafife alınan deyişle "aslan sosyal demokratlar" demekten öteye. ilkelerimızi ve ıdeolojimi- zi halkımıza anlatamamışlardır. tnönü ekolünün devamı olan Ka- rayalçın dönemi de bu çizgiyi de- vam ettirmiş. Saym lnönü DYP'nin ve DemireTin uydusu olurken. Sayın Karayalçın da DYP'nin ve TansuÇilIer'in uydu- su olmuştur. Parti ilkeleri savunula- mamış, partide çok seslilik adına kendilerini nimetten ve kıymetten sayan bazıla- n genel başkanîan da aşa-' rak çelişkili beyanlarla ve davranışlarla partiyi yıp- ratmışlardır. Genel başkanın otorite zayıflığı partide disiplin- sizliğe yol açmış ve parti- de çokbaşlılık görünümü, medyada ve kamuoyunda ağır eleştirilere yol açmış- tır. Bu nedenle her iki lide- rin ve kadrolannın yanlış ve tutarsız çizgileri partiyi yıpratmıştır. Birleşmeden önceki CHP lideri ve kadrolan, devamlı sosyal demokrat- lann birleşmesi ve bütün- leşmesi konusunda özel çaba göstermışlerdir. Bu dönem zaten çok kısa sür- müş ve 18 şubat kurultay- lan ile CHP bu ereğine u- laşmıştır. Birleşmeden sonra da tnönü ekolünün temsilcisi Sayın Hikmet Çetin de bu ekolün politik çızgisinde devam etmiş, otorite boş- luğu ve disiplinsiz davra- nışlar öylesine devam et- miştir ki; bakanlık onuru- na ulaşıp onbeş günde bakanlıktan istıfa edip acımasızca basına açık- lamada bulunan isimler, devleti kurmuş bir partide devlet adamlı- ğı örneğini ne yazık ki göstere- memişlerdir. Bu nedenle 16.10.1981 tarihinden bugüne de- ğin sosyal demokrat insanlanmı- zın paıtileri SHP ve CHP; lnönü ve ekolünün temsilcileri tarafın- dan idare edilmişse de ruhsuz, ki- şiliksiz, kimliğini kaybetmiş, da- vasını unutmuş, ilkelerini ve ide- olojisini yaşama geçirememiş günlük politikalarla bugünlere ge- linmiştir. - CHP'nin kurultay sonrası po- litik çizgisi ve stratejisi, parti ilke- lerini ve ideolojisini halkına en açık ve en net biçimde anlatabilen bir genel başkan ve kadrosuyla partiyi süreklilik içinde yeniletti- rerek, sevgi ve saygınlığın getire- ceği otorite ve disiplin içinde tüm halkımızı kucaklayarak Türki- ye'yi yirmibirinci yüzyıla taşımak politik çizgimiz olmalıdır. Devle- ti kurmuş, Cumhuriyeti ve de- mokrasiyi getirmiş, solu ve sosyal demokrasiyi halkımıza tanıtmış bir parti olarak; Türkiye cle yaşa- yan insanlanmızın özlemlerini, ihtiyaçlannı tam ve doğru olarak saptayıp, partinin ilkelerinden ve ideolojisinden ödün vermeden, kişilikli, onurlu ve güven duyulan bir politik çizgi ve strateji uygu- lanmalidır. Zengin kadro - Yukanda belirttiğim gibi öz- lemim, devleti kuran bir partinin deneyimiyle ilkelerini ve ideolo- jisini kararlı bir şekilde yaşama geçirecek bir genel başkan ve kad- rolanyla CHP'yi tek başına ikti- darda görmektir. - Kurultaydan çıkacak genel başkan kadrosuyla birlikte yöne- tim gelmelidir. Partilerin büyüme- si kişilere bağlı değılse de Türki- ye'de DSP, DYP, RP, MHP, ANAP kadrolan CHP'deki kadrolan ka- dar zengin değildir. Bu partileri- mizin bazılannda kadrolaT bile yoktur... Ancak bir genel başkanın karizmatik liderliği Türkiye gibi bir ülkede oy oranını yüzde 10'la- ra, yüzde I5'lerekadarçıkarabil- mektedir. Bu nedenle Türkiye'ye özgü bir politik yapıda bazen kad- rolarda bile lider daha önemli ola- bilmektedir. 9 eylülde yapılacak kurultayda CHP doğal liderine ve kadrolanna kavuşmalıdır, kavuşa- caktır. - CHP sürekli bir şekilde yeni- lenmelidir. Gerçek Kemalist çiz- gi ile birlikte ve altı ana ilkesiyle yenileşerek, özgürlük, eşitlik, da- yanışma, gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği, emeğin üstünlüğü ve demokratikleşme değerlerini ya- şama geçirerek yenileşmelidir. - Yukanda belirttiğim gibi tari- hi misyonu olan partimizin yeni- den yapılanması sonucu, partimi- zin ilke ve ideolojisi ön plana çı- kacak ve CHP, Türkiye gündemi- ne girecektir. Genel başkandan partili üyeye kadar her birimin dı- şa dönük çalışması CHP'yi güven duyulan bir parti haline getirecek ve CHP layık olduğu yere gele- cektir. . - lnönü ekolü partimizin ilke ve ideolojisini ön plana çıkarabilsey- di, kişilikli ve onurlu bir koalisyon ortağı olarak halkımızın ihtıyaçla- nna cevap veTebilseydik, koalis- yon ortaklığı yarariı olabilirdi. Ancak bu yapılamadığı için bu ekol CHP'yi erime sürecine sok- tu... - CHP-DYP koalisyon ortakh- ğımn kurultaydan sonra devam edip etmeyeceği koşullara bağlı- dır. Bu koşullar ortağımız DYP'nin protokol hükümlerine uyma sorumluluğu içinde bulun- ması koşulu kadar, bu hükümlerin eyleme ve hayata geçirilmesinde göstereceği iyi niyet ve davranış- lar son derece önemlidir. Ardahan îl Başkanı Yunus Dündar'a göre, laiklikten ödün verilmemesi şart: Tam bağımsızlıkçı bir CHP B irleşmeden önceki SHP ve CHP'de özünde politik çizgi olarak pek farklılık yoktu. Çünkü yakın bir zamana kadar kendini CHP'nin devamı olarak niteleyen SHP vardı. Sosyal demokratlan Türkiye siyasi arenasında temsil ediyordu. CHP'nin SHP'den aynlması ideolojik aynlıktan öte suni bir aynlıktı. Bu aynlık tabanda sosyal demokrat ideolojiye gönül veren insanlan gûvensizliğe itmiştir. Bu nedenledir ki 1994 yerel seçimlerinde sosyal demokrat taban kararsızlığını ve güvensizliğini sandığa yansıtmıştır. Gerek yerel seçimlerdeki oy kaybı, gerekse tabandan gelen zorlamayla gecîkmiş de olsa, 18 Şubat 1995'te birleşme sağlanmıştır. Ancak birleşmeden sonra gerçek anlamda bir bütünleşmenin sağlanamaması, sosyal demokrat politikanın tzlenmesini de engeHemektedir. - Sosyal demokrat ideolojinin evrensel anlayıştaki çağdaşlık. demokratlık, laiklik ilkelerinden ödün vermeyen, insan hakJanna saygılı, dünyayla banşık bir politika izlenmelidir. Ancak üîkemizde insan haklan ihlalleri, yargısız infazlar, gerici akım ve eylemlerin artması karşısında daha kararlı ve tutarlı politikalar belirlemelidir. - Tam bağımsızlığı savunan, konuşanına. düşiincninc saygılı ve sahip çıkan özgürlükçü bir CHP... Emeğe saygılı, işçi ve memur sendikalanyla, demokratik kitle örgütleri ile bütünleşmiş bir CHP... Laiklik ve insan haklanndan ödün vermeyen bir CHP... Ekonomik ve politik uygulamalanyla halkına güven veren bir CHP... Üîkemizde yıllardır süregelen kirli savaşın bitirilmesi için çaba sarfeden bir CHP... - Oluşturulacak kadronun her şeyden önce iç çekişme ve sürtüşmelerden annmış olarak tavanla tabanı kaynaşmış, kadrolanyla CHP daha başanh olur. - CHP kendini yenilemelidir. Gerekirse tüzük ve parti programını da gözden geçirmelidir. - Kavgasız, çekişmesiz, coşkulu bir şekilde birleşme bütünleşme sürecini tamamlayan bir kurultaydan sonra CHP eski gücüne kavuşarak önümüzdeki seçimlerde başan grafiğini yûkseltebilir. - SHP-CHP-DYP'nin koalisyon ortaklığı. öncelikle 1980 öncesindeki gibi yeni bir MC oluşmasını engeUetniştir. Aynca. TBMM'de çıkanlan yasalann yorumlanmasma baktığımızda, belki CHP'nin istediği gibi olmasa da başka kamu çalışanlannın sendikal bir hakka kavuşturulması, diğer taraftan çağdışı 82 Anayasası'mn değiştirilmesi için gösterdiği çaba olumlu girişimleridir. Bütün bunlara rağmen bu girişimlerini gerek kendi tabanına gerekse Türkiye halkına yeterince anlatamamıştır. Son yıllarda emniyet teşkilatında,ki MHP kadrolaşmasına sessiz kalarak başta Tunceli ohnak üzere birçok Doğu ve Güneydoğu illerinde bu kadrolann terör estirmesini adeta görmemezlikten gelmiştir. Bütün bu olumsuzluklann temelinde, CHP'nin zaman zaman çıkarmak istediği çağdaş ve demokratik yasalann başta DYP'nin gerici kanadı olmak üzere Meclis'te bulunan diğer sağ partilerin duvanyla karşılaşması yatmaktadır. - Dört yıla yakın bir süre iktidarda olan bir partinin yıpranmaması mümkün değildir. Bu nedenle yapılacak olan genel seçime az bir zaman kaltnışken iktidan bırakrnak da yanlıştır. Ancak önümüzdeki kurultayda yönetime gelecek kadrolann CHP'ye gerçek kimliğini kazandırması gerekir. BIRBAKIMA SERVER TANtLLt Susuz Çiçekler inanın, içime oturdu o sözler! Hatırlayacaksınız, Sayın Bülent Ecevrt, yanında eşi, şu son haftalardan birinde Van'a gitmiş ve ora- da, ata-baba ocağını terkedip yöreye sığınmış Kürt köylüleriyle de konuşmuştu. O, içinin yandığı yüzün- den belli bir halde dert dinlerken, eşi Sayın Rahşan Ecevit de, kadınlaria ilgileniyordu. Işte o sırada bir Kürt anası, kucağında çocuğu kendisine yaklaşmış, çaresizliklerini şu cümlede özetlemişti ağlayarak: "Susuz çiçekler gibiyiz!" Ne diyebilirdi başka? Bilinmez bir gelecek karşısında umarsızlığını, han- gi söz bundan daha çarpıcı dile getirebilirdi? Susuz çiçek olur mu? Olmaz! Her şey olur da o ol- maz! Susuz çiçek, çok geçmeden saranp solmak, so- nunda kuruyup yok olmak demek; çiçeğin çıçekliği, en başta suya bağlı. Gerçi kadın, hele hele sosyal sorunlan dağ gibi bi- rikmiş ülkelerde, bir "susuz çiçek" gibidir hep. Şairin diliyle, her yo! yokuştur onun için; düzen, ülkeden ül- keye binbir gerekçe de uydurarak karşınıza dikilir, zin- dana çevirir yaşamını. Şimdi şu sıralarda, Pekin'de toplanacak Dünya Kadın Konferansı'nda, o "susuzçi- çekler"\n sorunlan dile getirilecek bir bir Hele hete Bosna'daki, Ruanda'daki, Çin'deki, bu arada Türki- ye'dekilerin sorunlan... Ne olursa olsun, kucağında çocuğu, o çaresiz Kürt kadını geliyor gözlerimin önune durup durup ve son- ra insanı yürekten sarsan sözleri düşüyor aklıma: "Susuz çiçekler gibiyiz!" Bugün, 1 Eylül, Dünya Banş Günü. Bu yılki 1 Eylül, daha öncekilerden çok daha farklı olmalı! Çünkü, dünyamızda banş korkunç yaralar almıştır şu son yıllarda. Ne zaman banş oldu ki yeryüzünde demeyiniz; dünyamız, bir yanm yüzyılı göz önünde tu- tarsanız, şu birkaç yıldır tanıdığımız vahşete benzer olaylara tanık olmamıştı. Sorunlar vardı, ama gorece de olsa, bir durmuş otunmuşluk da vardı. Bugün gördüğümüz bir "kaos"; daha da korkun- cu, geleceğin belirsizliği. Bunu silmek, dünyamıza banşı getirmek zorunda- yız. Şairin diliyle, "Ufuklann ebedi iştiyakı var nura'" Yalnız dışanda değil, içeride de... Üîkemizde de banş bozulmuştur. Ne zaman banş oldu ki demeyiniz lürfen! Türkiye, bu Türkiye değildi... Bosna-Hersek'te olup bitenlere bakıp, hatırlaya- caksınız belki, 21 Temmuz günlü Cumhuriyet'te, İn- sanlık Ölmedi, Ötmeyecek başlıklı bir yazı yayımla- mıştım bu köşede. Ne var ki, konunun bir de bize dö- nük yüzü vardı: Orada Sırp olur da, bizde olmaz mı? Özellikle Tunceli'de olan-bitene bakarak, 6-12 Ağus- tos tarihli Ronahi'öe yazdığım "Bosna Vahşeti Der- ken..." adlı yazımda, madalyonun öteki yüzünü gös- terip, bizdeki Sırplan, Özel Tim'leri lanetliyordum. Bosna deyip Tunceli'yi unutmak olmazdı. Geçenlerde de, Ismail Beşikçi'den uzun bir mek- tup aldım. Nereden yazar Beşikçi mektubunu? Hapishaneden diyeceksıniz. Gerçekten de oradan, Ankara Kapalı Cezaevi 5. Koğuş'tan geliyordu yazdığı ve sevgili Mustafa Ek- mekçi'nin eliyle yollanmıştı. 26 Temmuz tarihli mek- tubunu, "Değerii kardeşim, Türkiye ciddi bir kaosuya- şıyor" dedikten sonra, o kargaşanın temel nedenine iniyor ve şöyle bağlıyor Beşikçi: "Bugün Akdeniz'deki, Ege 'deki çarpık şehirieşme- den Istanbul'daki deniz ve hava kirtiliğine; büyük şe- hirlehn etrafındaki gecekondulaşmadan arazi mafya- sına; politik ve toplumsal kurumlann tıkanmasından enflasyon sorununa kadar pek çok konu Kürt soru- nuyta organik olarak ilintilidir. Devlet terörünü brman- dırarak bunlann çözülmesi mümkün değildir, demok- ratik, banşçıl çözümler üretmek gerekir. Bunun için de, düşüncenin özgürce açıklanmasına, dinamik bir tartışma ortamının oluşturulmasına gerek vardır." işte söyledikleri Beşikçi'nin! "Demokratik, banşçıl çözümler", "düşünceterin öz- gürce açıklanması", "dinamik bir tartışma ortamı"; İyi ama, bir demokrasınin "onsuz olmaz" koşullan değil mi bunlar? Bugüne değin denenmedi, ama değmez mi de- nenmeye? Bana sorarşanız, o özlediğimiz banş böyle gelecek yurdumuza. Özgüriüğün bereketi, kafalanmızı ışıtıp zenginleştirirken bir şey daha yapacak: "Susuz çiçeklere de yağdıracak rahmetini. Değmez mi? Bosnagerçeğme yakmdantanık ohnakiçin. R us Havayollan'nın "Top Air" hesabına çalışan "Yak 42" pa- tentli uçağı. içinde yaklaşık on milyar liralık ilaç, iki ton şe- ker, on binlerce mark ve son birkaç yıldır gazete-TV haberlerinden izle- dikleri Bosna gerçeğine yakından tanık ol- mak isteyen 58 Türk aydınıyla Hırvatis- tan'ınSplitHavaalanı'naulaşmak üzere 18 ağustos cuma sabahı saat 09.40'ta Yeşil- köy'den havalanıyor... Döşemeden bir Rus hamamı gibi yükselen buharlann "ha^alan- dırmadan dolavı"oldugunu anonstan öğre- niyoruz. Uçağın dört kişilik mürettebatı Rus, hostesler Türk, uçak Rus Havayolla- n'na bağlı bir Türk şırketi hesabına çalışı- yor... "Yenidûnyadüzeni T> ninilginçbirsen- tezi... Az sonra, pilot kabini yakınında uçak mü- hendisi Anatoli'yle sohbetteyim... Rus- ya'daki merkezleri Saratov kentinde. 6 ay dış hatlarda, 6 ay iç hatlarda çalışıvorlar. Dışanda maaşlan dolarla ödeniyor. Iç hat- larda ise büyük bir düşüş varmış... Anatoli, Rosya'daki tt daça B sından özlemle söz edi- yor. Patates toplama mevsimi yaklaşıyor- muş... Genç bir adam. 8-14 yaşlan arasın- da üç çocuk babası. Pilot kabinine giriyo- ruz. Pilot, yardımcı pilot ve bir başka tek- nik eleman, bu üçüncünün elinde bir harita vır. Split'e ilk kez uçmakta olduklannı öğ- rmiyorum... Avukat Kezban Hatemiyle tanışıyoruz. "VDİculuğa katılan birçok kişi ilk kez bu yol- cılukta tanışacak... Bayan Hatemi, Hın'at nakamlannın üc yıldır ilk kez bir sivil uça- ğı Split Havaalanı'na inme izni verdiğini siylüyor. Zagreb'deki Büyükelçimiz Daryal Baübay'ın bu sonuçta önemli katkısı olmuş. Eayan Hatemi, Bosna'ya yardım konusun- (k deneyimli. Bu yolculuğun örgütlenme- snde, özellikle de yardımlann toplanma- snda (eşi Prof. Hüseyin Hatemi ile) önem- 1 katkılan var..^ Bezmiâlem Üniversitesi kurucusu Prof. Asaf Ataseven'e, bir gün önceki Cumhuri- \et'te, "misvak" konusuyla ilgili olarak bndisine bir "tadalma" olduğunu söylüyo- • Bir liman ve sanayi kenti olan Split'ten saat 14.30'da hareket ettik. Hedefimiz, güneyde, Neretva kıyısındaki Mostar... Sarajevo güneybatıda. "Drina Köprüsü"ndeki Visegrad kasabasmı haritada bir kez görüyorum. Sarajevo'nun hemen bitişiğinde... Bosna'daki Sırp faşizmine tanık olmak için yollara düşen Türkiyeli aydınlann ilk durağı Split Havaalanı'ydı. rum. Kızıyor, heyeçanlanıyor, "misvak" ve "diş macunu" üzerine başlayan bir söylev, Türk aydınının körü körüne Batı hayranlı- ğından "sünnet"in yararlanna, oradan Fre- ud modasının artık geçmiş olduğuna kadar uzanıyor... Prof. Ataseven, bir delikanlı ka- dar çabuk heyecanlanıp öfkeleniyor... Fa- kat aym ölçüde de içten bir insan... Uçak söyleşilerinde bir hafta kadar sürecek ama sanıyorum ki izleri yıllarca silinmeyecek tanışıkhklann. belki dostluklann temelleri atılıyor... Tanışıklıklar sadece "karşıt" göriişteki aydınlar arasında değil. Suavi'yle ilk kez karşılaşıp tanışıyoruz. Bu tanışıklık sonra- ki günlerde gerçek bir kardeşliğe dönüşe- cek. Prof. Türkka\a Ataöv'ün ınanılmazça- lışkanlığına. konuşma ve mizah yeteneğine ilk kez bu yolculukta tanık oluyorum. Uçak. Adnyatik üzennde bir daire çizer- cesine sola kıvnlıyor. Tenha bir iç deniz. Bir gemi, birkaç motor. Geride bir yerleşim bölgesi. Düzgün binalar, yollar ve yeşil alanlarla bir Avrupa yerleşim birimı burası. Split Havaalanı'nda, başında mavi bere- si, Birleşmiş Milletler üniformasıyla Kur- may Binbaşı Tank Özkut karşılıyor bizi (Gazeteye gönderdiğım ilk haberde, biraz acele ederek kuımay albay diye takdim et- mışım bu güler yüzlü genç adamı). Bir de kısa pantolonlu. Hollandah askeri görevli var. Split Havaalanf nın güvenliği, Hollan- da birliğince sağlanıyor. Bir Hemingway romanı ya da 2. Dünya Savaşı filmleri atmosferi... Birleşmiş Mil- letler üniforması içinde çeşitli milletlerden subaylar, askerler... Girişte, bıyıklı, esmer ve vanık yüzlü bir üniformalılar topluluğu. . Ispanyolca konuşuyorlar... Yukandaki res- toranda sanşın. alabros tıraşlı bir grup as- ker yemek yivor... Bara dayanmış, içkileri- ni yudumlayan, kim bilir hangi milletten birkaç subay... Bir başka masada Kenyalı zencı subay ve askerler... Biz "basın mensuplanT> (gazetelerden ve TV kanallanndan arkadaşlar) özel basın kartlanmızın hazırlanmasım beklerken, Binbaşı Özkut, Zenitsa'daki birliğe, Türki- ye'den gazete. kitap gelmeyişinden yakını- yor. Yanda, çeşıtlt milletlerin turistik eşyala- nnın sergilendiği birsatış yeri var. Bizi ora- ya götürüyor. Türkiye, orada da yok... Bir liman ve sanayi kenti olan Split'ten saat 14.30'da hareket ettık. Hedefimiz, gü- neyde, Neretva kıyısındaki Mostar... Sara- jevo güneybatıda. "'Drina Köprüsü T 'ndekı Visegrad kasa- basını haritada bır kez görüyorum. Saraje- vo'nun hemen bitişiğinde... Sağda Adnyatik Denizi, adacıklar. solda Dinar Alplen... Radyoda Balkan müziği... Otobüste önümdeki sırada oturan delikan- lıyla, '"Türkiye" gazetesinden Murat Zey- tin'le, bu müzikteki "hüzün" konusunda görüş birliğindeyiz... Bir Kızıl Haç arabası geçiyor... Solda, bo- zulmuş bir UN (Birleşmiş Milletler) kam- yonu. Grubumuzun çevirmenlerinden elekt- rik mühendisi HüsevinGürie konuşuyoruz. Hüseyin, ünıversite ögrenimini Sarajevo'da görmüş. Aynı üniversitede öğrenim gördükleri bir Sırp delikanlısıyla aynı odayı üç yıl paylaş- tıklannı, Trebinyenlı bu delikanlının evine ziyarete de gittiğini. fakat şimdi onun bir "çetnik" (Sırp faşisti) olduğunu anlatı- yor...Solda dağlar, sağda birbirinden güzel kıyı kasabalan... Nemira'yı geçerken yağ- mur başladı. Din dersi hocası ve şair Arif Arslan, "Tortölar'ı gör- dûnfiz mû" diye soruyor ba- na. Sonra Toroslar'dan, onun memleketi olan Akseki'den söz ediyoruz... Beni Akse- ki'ye davet ediyor... Birkaç gölün oluşturduğu bır cennet görüntüye, "B«- çenkoye Ozero"ya tepeden bakan "Male Bare"de (Kü- çük Bar) mola veriyoruz... Hırvat garson kızlar kahve, biraservisi yapıyor... Butop- raklann, bu insanlann, yüz- yılımızın en acımasız savaş- lanndan birinin içinden geç- mekte olduğuna ınanmak ko- lay değil... Az sonra, Hırva- tistan-Bosna sınınndaki Merkoviç'e yaklaşırken gü- zeller güzeli Neretva Irmağı, ağaçlann arasında mavi bir göz gibi bir an görünüp kay- boluyor... Sunrda Hu^at smır polis- leri iki otobüsten oluşan kon- voyumuzu saatlerce bekletti. Kimilerine göre Üaçlar resmi yoldan getiril- mediğinden, kimilerine göre rüşvet almak için bizi bekletiyorlar (Sınırlarda ve dene- tim noktalannda bu bekleyişlerimiz yolcu- luk boyunca sürecek). Gereç taşıyan UN cemseleri geçiyor. Sa- at 20.20'de ilk tankı gördük. lleride, dört y- ol ağzında bir askeri polis aracı yolu kesmiş, mavi ışıldağı dört bir yanı tanyor. Soldaki yoldan gelen bir askeri konvoy, dört yol ağ- zında tekrar sola kıvnlarak ileriye doğru yo- luna devam ediyor... Kanal D kameramanı Cumhur Ayar otobüsün koridorunda, be- nim koltuğun yanı başında, TGRT kamera- manı Reis Yaşar sağımdaki bir boşlukta, kamerasının objektifini omzumun üzerin- den aşırarak ateş eder gibi çekime baş- ladılar... SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle