19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL1995 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Düşâel Söyleşi II MELİH CEVDET AJVDAY O-Nerdekalmıştık? Ben - Geçen haftaki konuşmamızın sonuna doğru sen bilim saygısının bizi düşünmemeğe ıttiğini söy lemiştın. 0 - Buldum şimdi. Dinsel inancaben- zetmiştimbılim saygısını. Yinelemek ge- rekırse, biz dinsel inanç. çıkar kaygısı ve bilim saygısı yüzünden düşünmeğe gire- miyoruzbirtürlü. Ben - Ötekıler anlaşılıyor da, bılim saygısının düşünmeği neden, nasıl önle- digı biraz kapalı kaldı. 0 - Birörnekle anlatmağa çalışayım... Bütün memelı hayvanlann yavrulan. do- ğar dogmaz analannın memesıne saldı- nyor. Nasıl bıliyor memenin nerde oldu- ğunu ve bu memeden süt akacağmı? Bu- na "içgüdii'dıye yanıt veriliyor. Bız de "Tamam,anlaşıkir diyoruz. bu bilimsel termin karşısında saygıdan selâma du- ruyoruz. Ama içgüdü denilen doğuştan bilgi nerede. nasıl oluşmuştur. artık bu- nu düşünmüyoruz. Buna karşılık Pla- ton'un kkalar (ilk örnekler) kuramına sıra geldi mi. "Nedemek?" diye soruyo- ruz. "nerdeymiş bu ilk örnekler? Biz bu kJealann bUgisini nerde ne zaman edin- mişiz?" diye sormadan edemiyoruz. Çünkü felsefı söyleme alışık değiliz, ona saygımız yok. Oysa bilimler felsefi söy- lemden kaynaklanmıştır. soru sorulmuş- tur. Oysa biz soru sormayız, yanıt bekle- riz sadece. Bu yüzden de tekniği bilim sanmak çok işimize geliyor. Ben - Teknik dedin de aklıma geldi: BİZİTTI gazetenin "BiUm-Teknik'' eki okurun çok ilgisini çekiyor. Saklayanlar var bu eki. Bunu da düşünmeye karşı bır olay sayamazsın ya! O - Bilim-Teknik eki, yeni ve müthiş bir kuşak yetiştirdi; öyle ki, herkes her bi- limden anhyon Evrenin oluşumundan tut, hekimliğe kadar. Bılimlerin getirdi- ğı bu büyük aydmlık içinde düşünmeğe olanak var mıdır? "Büyük patlamadan ohışrauşevren"deyiveriyorlar, hayran ve ınanmış, "Nerdeoİmuşbu patlama?" di- ye sorarsanız, "Evnende" yanıtını veri- yorlar "Neymiş o patlayan?", "Madde." "Demek evren de madde de daha önce vanrnş!" "Efendim?" Bilimin hapı za- rarlıdır. Bilimleri anlamak. bilimlerden sözetmek kolaylastı. Ben - Yoksa şaka mı ediyorsun? O - Nasıl istersen öyle yorumla! Ben - Bilimleri anlamanın cağımızda kolaylaştığını söylemek yanlış olur sanı- nm. Bence gerçek bunun tam tersidir. Eskiden sağduyunun eşit paylaşılmış ol- duğuna inanılırdı, o zaman bilim de sağ- duyuya dayanıyor ve sağduyuy a sesleni- yordu. Oysa bugün bilimsel veriler sağ- duyumuzu aşıyor. Bu \ erileri gereğince izleyebilmek için bize yeni bir mantık gerekli. O - Bizı düşünmekten uzaklaştıran ne- denlerden biri olarak "çıkarcıhk"tan sö- zetmiştim ya. buna "beteşçilik" de diye- bilirız. Hiçbir hazırlığa, çabaya gerek duymadan bılimlerin yeni gelişmelerini edinivermek de işte bu beleşçiliğin yeni görünümlerinden biri. Müziğin, resmin. şiirin tadını almak, bilimlerden sözetme- nin verdiği üstünlüğün gurunınu duy- mak için de beleşçilikten yararlanmağa bakıyoruz. Düşûrunege ne gerek var! Ben - Bize özgü bir hastalık mı bu? O - Yok canım... Bak, sanabirkitapge- tirdim; bunuokumanı salık veririm: Prof toanna Kuçuradi'nin yazdığı "Nietzsche veİnsaıTadlıkitap. Ben - Okudum. çok gûzel bir kitap. O - Nietzsche. çağının aptallığını pek- yüreklılikle ortaya koyuyordu. Şunlan dinle: "19. yüzyıl sanatındaki çöküntü, 'sanat sanat ıçindir" anlayışında ve çagın ntodası olan romantizmde ifadesini bulur. Romantik sanat gerçekliği > apay olarak değiştinne çabasıdır. Katianılamayan bir gerçeklikten sıyrüma ya da ondan öç al- mak istemenin sonucudur. Her sanat, her felsefe gefişen, didinen hayatını hizmerin- de bir kurtuluş \e yardım aracı olarak gö- rüJebilir: Gerek sanat. gerek felsefe acı çekmeyi ve acı çeken insanı şart koşarlar hep... Bu çöküntü çağmda sanatın ödevi budalalaştırmak veya kendinden geçir- mek, uyuşturmak veya sagıriaştjrmak!" Ben - Her çağın derdı başka demek. O - Her çağın ve her toplumun. Ama ortak yanlar da var. Şu parçayı okuya- yım: "Avnıpa'dabuçağda'millet'denen şe\. bir res nata (doğal olarak doğmuş şey) olmaktan çok, bir res facta (meyda- na getirümiş bir şey)dir;daha doğrusu bir res facta et picta (uydurulmuş ve süslen- miş bir şey)dir. Yeni yeni türemiş millet- kr. irk biıiiğine dayanmıyorsa da, birbi- rine karşı düşmanca çikışlar yapmakta. birbirleriy le çabşmaktadır.*' Millet, mil- liyetçilik. çağımızm yaşadığı ortak bir körleşmedir. Ben - Geçen haftaki konuşmamızın sonunda sana bir soru yöneltmiştim: "Biz tembeüiğimizden mi böyle davranı- yoruz,yoksa böyle davrandığımız için mi tembeUeşiyonız?" demiştim. Bu soruyu bugün daha değişik bir biçime sokayım: Uluslann kendilerine özgü karakterleri var mıdır: Zeki-aptal, cesur-korkak vb. gibi? _ O - Öyle şey olurmu9 Bunlar söylen- tilerdir. uydurma şeylerdır. Her ulus ap- taldır, her ulus zekidir. Halk aydınlanın- ca zekâsını bulur. Biz bu olayı yaşadık: Köy Enstitülen'nden ünlü yazarlar, ro- mancılar. yöneticiler yetişti. Ben - Hanı Aziz Nesin halkın y üzde alt- mışı aptaldır demişti de... O - Nasıl olur! Bu halkın büyük ço- ğunluğu Aziz Nesin'in kitaplannı oku- du. Ben - Nietzsche'nin saptamalan ve ya- kınmalan günümüzde de geçerli, İİCT- leme olmuyor mu hiç? O - Bunu da başka bir gün konuşunız. ARADABIR Dr. ALPASLAN BERKTAY Sözde Barış Günü! Bugün 1 Eylül, Dünya Barış Günü. 2. Dünya Sa- vaşı, 56yıl önce bugün başlamıştı. HrrJer ordulan Po- lonya'ya saldırmış, 2 gün sonra da Ingiltere ve Fran- sa, Almanya'ya savaş açmıştı. 50 yıl önce sona eren bu savaşta 50 milyon insan öldü. Sona ermesi için de, üç gün içinde ikı atom bombasıyla yanm milyon insnın ölmesi, sakat kalması gerekti. Bu savaşın sona ermesiyle, savaş denilen insan- lık dramı sona erdi mi? Bir paylaşım savaşıydı bu. Banş olunca, savaş malzemesi dağlar gibi yığıldı. Kore ve Vıetnam savaşları çıkmak zorunda kaldı. Bunlar ise "tüketim savaşı"ydı. "Harcay/n/" diyorlar- dı, "Hedef top mermileriyle örtûlmeden saldırma- yın!". Şişelerde, "Yeniden doldurulmaması..." yazı- lıydı. Iki günde birtüp diş macunu veriliyor, bizim er- ler, "Hangimizinki daha ileriye pırtlayacak?" diye ya- rış yapıyordu. Mermi, şişe, macun fabrikalarına iş çı- kıyordu! 30 yıl sonra açıklanan ABD resmı belgele- rinde, "2. Dünya Savaşı'ndan sonra, ABD, 2 büyük bunalımla karşıiaşmış, bunlardan bihncisıni Kore, öbürünü Vıetnam savaşlan sayesinde fkendi deyım- \en) atlatmıştır" deniliyordu. Bizde ise, "BM ideali" denildi, karşı çıkan barışseverler, "vatan haini", "Sovyet ajanı" denilip hapsedildi. ABD silah tekel- lerinin bunalımlan, ulusal sorunumuz olup insanları- mızın üzerinden savuşturuldu. SSCB yok artık. "Ba- nşı sevmek suçu", bundan böyle hangi "ihanet"\e- re yüklenecek? Yurtseveriik için, savaşsever mi ol- malı? Barışseverliği suçlayanlar; ülkenın dört birya- nını barışla çeviren Misak-ı Milli'nin yerine, başımızı -Balkanlar'dan Kafkasya'ya- belalara sokan yayıl- macı, ırkçı, gerici, Amerikancı Türk-lslam sentezi ge- tirenler, törenlerde yine büyük bir rahatlıkla Ata- türk'ten veonun "Yurtta banş-dünyadabarış" söz- lerindensözedeceklerdir. "Adriyatik'ten Çin'e Türk- lük" ve banş... Ikisini bır arada düşünebiliyor musu- nuz? Atatürk'ün geleneksel barışçı politikasını delen savaş kışkırtıcılan, Türkiye'yi Körfez Savaşı'na, ne- redeyse, sokacaklardı! Herkes nükleer savaşa karşı çıkıyor. Doğrudur! Ama, asıl, işin kaynağına inilmelidir! Atom bomba- ları Hiroşima'ya, Nagazaki'ye birdenbire değil, kla- sik bir savaşın sonunda atıldı. Genel olarak savaşa ve onun da asıl nedenine karşı çıkılmalıdır. Son ola- rak, Körfez'de "Vietnam komplekssizsavaş"\ buldu ABD. Karlı dağlardan adamlar, katlana katlana yu- varianıyor. Naylon çadırlarda soğuktan, açlıktan ölen bebeler gömülüyor. CNN'de, en öldürücü silahlar sergileniyor. "Bizim silahlardan alın! Bizimkiler Cob- ra... Bizimkiler SüperCobra, sokarsokmazöldürür." Missouri'nin 38'likleri gümbürdüyor. Bir de, neşeli bir müzik!.. Panayıryeri! Amerikalının malı satılıyor, ama Amerikalının burnu kanamıyor. 250.000 Iraklıya kar- şılık 11 Amerikalı!.. Yani, kimse de komplekse kapıl- mıyor! Verimli. eğlenceli bir savaş! 30 yıl sonraki savaşı planlıyor Pentagon. Ona gö- re araç, gereç... Kuşkusuz, ona göre de sipariş! Oyuncakfabrikalan, kurgu fılmleri, çocuk kitapları da ona göre... Neden 30 yıl sonraki banşı düşünümez ABD? Ya Yıldızlar Savaşı? Unutulabilir mi? Aç insan- lığın çok mu gereksinimi vardı bu yeni silahlanma yü- küne? "Soğuk savaş, uçurumun kıyısında dolaş- maktır" diyordu Dışişlen Başarı J.F. Dulles. "Şeca- atarz ederken" sirkatini söylemek, başka nasıl olu- yor? "Sovyetler dağıldı. Soğuk savaş da bitti" de- diler sonra. Peki, şimdiki durumun adı ne? Bunun so- rumlusu, kim? ABD, barış meleği mı? "Askeri pakt- lar dağılsın!" dediler. Biri gittı, öbürü yerli yerinde... Kime karşı, niçin? ABD, dünyayla oynuyor! Banş olursa ABD batar. Böylesine başıboş bir ekonomiyle banş olmaz. Bu ekonomi, akla, insana karşıdır, gericidir, gericiliğin asıl kaynağıdır. Barış kesatlık, savaş kâr getiriyorsa banş tehlikededir. Kâr için ona göre savaş, ona gö- re kin ve nefret, ona göre düşman.. gerekmektedir. Kapitalizm niçin düşmansız kalamaz? Insanlık, kapitalizmi, emperyalizmi ve bunlann baş temsilcisi olarak ABD'yi artık konuşmalıdır! Banş için de, aklın emrettiği, planlı bir ekonomiye -kendini her an yenileyebilen, barışçı, insancıl bir ekonomiye- ve banşçı, hümanist, evrensel bir kültüre yönelmek zo- rundadır. Yoksa, ABD ekonomisinin her bunalımın- da, dünyanın başı dertten kurtulmayacaktır. KEMAL ÇAGIN 1 Eylül 1985-1995 Ölümünün 10. yılında seni sevgiyle anıyoruz. Kardefin H. KEMAL ÇAĞIN ZEYTÎNBIRNU SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1995,47 KararNo: 1995/45 Hâkirn: Kadri Murat Onar / 21866 Kâtıp: Zanf Akgün Davacı Samiye Akman tarafından Canan Ebru Alkan'a vasi tayin edilmesi ıstenilmiş. mahkememızce yapılan yargılamalar sonunda Canan Ebru Alkan hacir altına almarak kendisine Samiye Akman vasi tayin edilmiştir. (Mahkernemize aiı 1995 47 \ası esas 199545 vası karar 14.8.1995 Urihli karar ıle) 14.8.1995 Basin: 39587 Kent, Kentli Kültürü ve Sanat Prof. Dr. HALİL AKDENİZ Kültür Bakanlığı Danışmanı Y aşadığımız çevrede her gün gör- meye ahştığımız kamuoyuna mal olmuş sanat yapıtlan ve kültür sımgeleri. kentle özdeşleşıp kentm aynlmazparçalan ve sımgelen du- rumuna gelmişlerse. o çevrede ya- şayanlann hem mekân hem de zaman ve kültür bo- yutunda çevrelenni algılayıp kavramalannı. çevre- lenni bılınçle yaşamalannı olanakh kılar. Bu neden- le son günlerin en güncel tartışma konulanndan bı- n olan Ankara'nın amblemındekı Ankara'nın sim- gesi Hitit Güneşi'nm değiştirilme gırişimi ile yıne kentteki aynı anlamda bır başka sımgede oluşan anıt-heykeli kaldırma niyetı, üzerinde durulup eni- ne-boyuna tartışılması gereken bır konudur. Çün- kü Hıtit Güneşi. Ankara'yı yalnızca geçmışteki bır Hıtıt kültürü kesitıyle temsil eden bır sımge değil- dir. O. kentin tanh ve kültür boyutunu bugüne taşı- yarak aynı zamanda Anadolu uygarlıklannda kül- türlenn birbırlenne gösterdiklen hoşgörü \ e sürek- lılık bilıncıni de simgeler. Nitekım konu üzerinde yetennce yazılıp çızildi ve gereklı tepkiler oluştu. Bu yazıda konu bir başka bakımdan kent'l<entli kül- türü ve sanat ılışkisi yönüyle ele alınarak dünyada- ki yeni gelışmeler ve bır kısım uygulama örnekle- ri ışığında. yaşanılan çevrede geniş perspektiflı bır kültür ve sanat ortamı yaratılmasmın gereği ve öne- mı açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır. Günümüzün kent ve kentli kültürü, artık bılim ve teknolojınin egemen olduğu. bir teknolojiktoplum kültürüdür. Guy Rocher'nın belirttığı gıbı (1) bu- gün toplumun kentsel nıteliğı ve kültürü, teknolo- jık toplumun bır niteliğıdır. Kentler. karmaşık ya- pılanyla bu kültürün oluştufu ve aynı zamanda yo- ğun olarak yaşandığı önemli yaşam merkezleridir. Teknolojık toplum kültürü: ınsanla doğal ortam ara- sında makinelerden, karmaşık araçlardan, bılgiler- den, üretılmiş ve dönüşüme uğratılmış nesnelerden ve onlarla olan ilışkılerden oluşan bır ortamın kül- türü olarak özetlenebilir. Ünlü gelecek bılimcisi Daniel Bell'e göre bu oluşum. doğal düzenı teknik bır düzenle yer değiştırmeye yönelık olarak görü- lür. llende Türkiye'yi de aralanna katmayı hedefle- dığimiz Amenka, Japonya, Kanada. Almanya, Is- veç ve Fransa gibi ülkeler, gelişmiş endüstn ülke- leri olup aynı zamanda çağımızın vüksek düzeyde teknolojisine de sahip ülkelerdır. İçinde yaşadığı- mız zaman dilimi 21. yüzyılın eşiğinde. bılim ve teknolojide devrimlerin yaşandığı. fakat bunun bı- reysel ve toplumsal yaşama yansımasında sancıla- nn çekıldıgı bir dönemdır. Teknolojik toplumlar. geleneksel toplumlara göre ekonomik. örgütsel ve düşünce yapılannda farklılaşmış toplumlardir. Bu toplumlardâ hızlı mal ve hızmet üretıminın yanı sı- ra. düşünce alanında da gelışme ve değışmeler hız- lı olmaktadır. Bugün artık teknolojı, çağımız top- lum lannın kültürel yaşamına da etkin olarak girmiş ve etkılerinı her alanda ve aşamada sürdüntıekte- dir. Teknolojinın getirdiği bu hızlı değışım ve dö- nüşümle birlikte yaşam çevresınde hızlı bir kentsel çevTe ve yaşam kalıtesı düşüklüğü de birlikte gel- miş ve bu da yeni fizik ve psışık sorunlann ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sorunlara çözüm arayı- şı, çevTenin daha yaşanılabilir hale getirilmesinde, fiziksel koşullan iyıleştirmenin yanı sıra, toplumun gereksındığı çevresel-zıhınsel-kültürel ortamın ya- ratılmasına çalışılmakta ve bu konuda sanatsal et- kınlikler kaçınılmaz olarak gündeme gelmektedır. lnsanın. içinde yaşadığı çevreden, çevresel algı- lardan; ımaj ve sımgelerden oluşturduğu ve \aro- luşunun boyutlanndan biri şeklinde belleğinde sü- reklı canlı tuttuğu bır birikimi vardır. Bu binkım, yaşanılan çevTenin organizmasını oluşturan karak- terıstik özellıklen ile o çevrenin mekânlannın kül- tür ve sanat objeleri zengınlığinden oluşur. Bu ne- denle, bır kentm kültürel kimlık özelliklerini vur- gulayan çalişmalara yön verilmeli. tşaret ve Simge Niteliğinde: Bir kentin kimliğıni oluşturan yapıtlann başında. ışaret ve simge niteli- ğı taşıyan anıt ve benzen yapıtlar gelir. Orneğin Ankara-Sıhhıye'deki Hitıt Anıtı (M. NusretSuman, 1978) artık hem kentin bır mekânının algılanabilır belirgın bır ışaretıdır hem de Ankara'nın tarihini ve kültürel kimliğinı simgeler. Anıtlar genel olarak kültürel, büyük ve önemli olaylan, ünlü ya da tari- hi bir kışiliğ'i her zaman anımsamak ve anmak, ge- lecek kuşaklara aktarmak için meydana getırilen sımge niteliğinde yapıtlardır. Mekân içinde bulun- dukları yere göre de bir işaret nitelıği taşırlar. Her ülkenın kültürel geçmişını simgeleyen meydanla- nna anıtlannı diktiği kahramanlan, büyük bilim ve sanat adamlan vardır. Örneğın ülkemizde Atatürk, Mimar Sinan ve Barbarosanıtlan gibi. Olkemizde Atatürk arutlan milletimizin. Türkıye Cumhuriye- ti'nın kurucusu Atamıza olan sevgi ve saygılannın sımgelendir. Ankara-Ulus Meydanı Atlı Atatürk Anıtı (KrippeL 1927), Istanbul Taksim Cumhunyet Anıtı (Canonka, 1928), lzmir Atlı Atatürk Anıtı (Canonıca. 1932), Adana Atatürk ve 5 Ocak Anıtı (HüseyinGezer, 1982), Istanbul Velıefendı Hipod- rumu Atatürk Anıtı (Tamer Btşoğlu, 1981), Alan- ya Atatürk-Banş ve Özgûrlük Anıtı (Rema Savaş, 1982), Keşan Atatürk Devnmlen Anıtı (HalukTe- zonar, 1982). Istanbul Yeşılyurt Hava Harp Okulu Anıtı (TankutÖktem, 1980). Istanbul Beşiktaş. Bar- baros Anıtı (Zühtü Müridoğlu/Hadi Bara. 1942), Is- tanbul Bayrampaşa Fatih Anıtı (Tankut Öktem, 1978) gibi. Yine bu bağlamda yer alan her ülkenın. kentlerinın meydanlarına, park alanlanna yerleştir- dıği figüratıf-nonfigüratif heykelleri ve benzen de- ğişik sanat objelen vardır. Helsınki Sibelius Anıtı (HeüaHihunen, 1967), Hannover(StPhalle, 1974). Mannheim (Volten. 1974), Nürnberg (Hans Rucker. 1971) Hamburg (Grasel, 1973), Konstanz (Bech- told, 1974), Stuttgart (Hajek. 1972) örnekleri, çağ- daş dünyadaki bu alandakı örneklerden birkaçıdır. Eşzamanlı olarak ülkemizde de tstanbul, Ankara gi- bi kentlerimizdeheykel sanatçılanmızın gerçekleş- tırdikleri benzer yaklaşımlan ıçeren pek çok fıgü- ratıf-nonfıgüratıf heykel bulunmaktadır. Orneğin, yukanda sözü edilen Hıtit anıtı (N. Suman) ıle Is- tanbul-Beşiktaş (Mehmet l yanık), tstanbul-Bebek Parkı (Ali Teoman Gennaner), Istanbul-Aksaray Sahil Parkı (Tamer Başoğlu) heykel ömekleri gibi. Çevre Tasannu Kapsamında: Anıtlar ve mey- danlara dıkilen heykellerle birlikte kentin çevrc ta- sanmı kapsamında düşünülmüş sanat yapıtlan ve bılgi objesi nitelıkli yapıtlar da vardır. Bu tür ça- hşlmalann temelinde. çağımızın beton yığını kent- lerinin mekânlannı ırısancıllaştırma ve daha yaşa- nılır duruma getirme istekleri vardır. Kentin yapay çevre dekoru içinde bu yapıtlarda. bir tarafta alışıl- mışın ötesinde büyütülmüş doğa formlan ya da so- yut formlar, bir taraftan da coşturucu bir renklilik göziemlenir. Büyük bir sanatsal coşku ve yaratıcı- lıkla ortaya konulan bu yapıtlar, algı değişimleri, ye- ni duygusal, heyecansal ve düşünsel ilişkiler oluş- turmaya yönelik yapıtlardır. Hamburg (Weh- berg/Langi/\Nendt, 1973). Konstanz (Piene ve Ar- nold, 1973), Saarbriicken (Hajek veSchrempf Arch, 1970), bunlardan çağdaş bırkaç örnektır. Ülkemiz- de, cumhuriyetın 50. yılı kutlama programı çerçe- vesinde 1973 yılında lstanbul'un çeşitli yerlerine, sonraki yıllarda Ankara-Abdi tpekçı Parkı, Anka- ra-Sakarya Parkı ve Bahçelievler Öktem Parkı'na yaptınlan rıgüratif-nonfıgüratif heykellerin de ben- zer sanatsal etki ve işlevleri yerine getirdiği söyle- nebilir. lstanbuM. Levent 50. Yıl (Seyhun Topuz, 1973), tstanbul-Harbiye 50. Yıl (Bihrat Mavitan. 1973), Istanbul-Fındıkh Parkı soyut-heykel (Füsun Onur). Ankara-Abdi lpekçı Parkı Fıskiye (Remzi Savaş, 1979). bu alanda sayılabilecek çalışmalardır. Sonuç ve Önerfler: Bugün tüm dünyadaki çok hızlı değışim ve dönüşümler, toplumsal yaşamda çelışkı ve gerginlıklerin keskınleşmesi, sanat yapı- tı içeriğinin ve simgesel değerlerin algılama biçı- mini de etkılemektedir. Pek çok sanatsal, toplum- sal, ekonomik, siyasal hatta ideolojik görüş, sanat- sal ifade yoluyla toplumsal yaşamı lyileştırmeye yönelik verilebilırken bunun aksı de bir kısım çağ- dışı görüşlerce çağdaş sanata ve çağdaş yaklaşım- lara karşı tavır içinde kitlelere ulaştınlmak istenil- mektedir. Toplumsal gelişim süreci içinde sanat, kitle eğı- tımi alanlanndan biridır. Değişik uygulamalarda görüldüğü üzere çağımız insanı, bır taraftan gün- delik yaşamı içinde sanat ve kültür ortamıyla yüz yüze getırilmeye çalışılmakta. diğer taraftan da ça- ğımızda hızla artan kentsel çevre ve yaşam kalite- si düşüklüğünü onarmada ve çevrenin fizik ve psi- şık çekılmezliğini azaltmada sanatın olumlu katkı- lan gözlemlenmektedır. Sanatla bütünleşen bir çevrede insan-mekân ve sanat ılışkisi, mekânın fiziksel güzellığinın ötesin- de, orada yaşayanlann estetik zevk ve yaratıcı dü- şünce dünyalanna uzanan bir önem taşır. Sanatı y a- şamın içıne sokma, yaşanan olaylarda sanatı bul- maya çalışma. sanat yapıtlannın sanatsa) ve kültü- rel değerlerinin farkına varma, sanat etkınlıklenne katılma ve hatta sanat yapabilme olanaklannı ya- ratma istekleri, geleneksel anlamda sanatçı, sanat yapıtı, müze ve izleyıcı kavramlannı aşan yeni bir bilinci yansıtmaktadır. Okullardakı sanat eğıtimi- nin amacı; eğıtımde sanat yoluy la kişiye çağdaş bir zevk, yaratıcı, çağdaş düşünme ve yorumlama ye- teneği kazandırmak olarak özetlenebılırse, kışı bu- nun devamını okuldan sonra içinde yaşadığı çevre- de de somut olarak bulabılmelidir. (1) Ibrahım Armağan, Sanat ve Toplumbilımi, tzmir 1leri Kitabevi, 1992. s. 136 İLAN T.C. BAYBURT ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Davacı Ilhami Acar vekili Av. M. Orhan Akkoyunlu tarafından davalı Mabup Aktürk ve 5 arkadaşı aleyhine mahkememize açı- lan tescil davasının mahkememizde ya- pılan açık yargılama sonunda verilen 16.10.1985 tarih ve 1981/626 esas, 1985/331 sayıh ka- ran Hazine tarafın- dan temyiz edilmiş olup Yargıtay 8. Hu- kuk Dairesi Başkan- hğı'mn 14.3.1988 tanh ve 1988/3180 esas. 1980/3341 sa- yıh karan ile onan- masına gelmiş olup, Yargıtay ilamı Bayburt Kavaklı Kö\ü^nden Mahbup Aktürk'e tebliğ edi- lemediğinden ilanen tebliğine karar veril- miş olup işbu ilanın yayınından itibaren 15 gün içerisinde ka- rar düzeltme yoluna gidilmediği takdirde kesinleşeceği husu- su ilanen tebliğ olu- SİVAS KONGRESÎ'NDEN DÜNYA BARIŞINA DOSTLUK GECESÎ Konuşmacı: İlhan Selçuk Program: Edip Akbayram Sadık Gürbiiz Yeni Türkü Sevinç Eratalay Sunucular: Tuncel Kurtiz A.Nevzat Öztürk HARBİYE AÇIKHAVA TÎYATROSU 2 EYLÜL 1995 CLMARTESİ SAAT 18 00-24.00 ARAS1 İRTlBATTel:557 31 29 57164 46 583 75 70 (SİDAP) SIVAS DAYANIŞMA DERNEĞ1 Parlez-Vous Français:Fransızca konusur musunuz? HIZLANDIRILMIŞ FRANSIZCA DİL KURSLARI Kurs başlangıç tarihi: . 4 Eylül 1995 Kayıtlar ve Test: 31 Ağustos - 1-2 Eylül 1995 Saat: 10.00 - 18.00 arası IEFIİSTANBUL FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ INSTITIT D £TUD£S ntAHÇAISES D ISTHNBUL Istiklal Cad. No: 8 Taksim T«l: 252 02 62 trancs Keyif düşkünlerine özel "İşte Istanbul" manzarası ve nostaljik canlı gitar ile unutulmaz geceler. Rez. Tel: 252 2710 BARIŞ İÇİN SEN DE BİR ŞEY YAP BARIŞ ŞENLİĞİ'NE ÇAĞRI Sanatçılar Koma Amed, Metin Kahraman, Ömer Özgenç, Küba Müzik Topluluğu, Muammer Ketencoğlu, PİYA, Sadık Gürbüz, Sevinç Eratalay, Zuğaşi Berepe, Barış Halayk Orhan Aydın, Aslı Ongören Konuşmacılar Akın Birdal, Faqi Hüseyin, Münir Ceyian, Şanar Yurdatapan, Claudia Roth Imza Standlan: Sendika, Dergi, Radyo, Parti ve Demokratik Kurumlann Standlan Fuat Onan Çocuk Tiyatrosu Yer Kadıköy Otopark Alanı Tarih: 3 Eylül Pazar Saat 11.00 - 19.00 TERTİP KOMİTESİ nur. Basın: 39484 Atatürk Kultur Merkezi 16/17 Eylül 1995 Saat: 20:00 Biletler Atatürk Kültür Merkezı ıle Esbank Bakırköy, Etiler ve Suadıye şubelerinden 1 Eylül'den ıtibaren satın alınabilir. Esbank Express 24, Gençkart, Esbank Visa ve Esbank MasterCard sahiplerine ve öğrencılere %25 indırim uyfiulanmaktadır. KirovBalesi ilk kez Istanbul'da! Esbank, 68. Kuruluş Yıldönümü kutlamalan çerçevesinde, dünyanm en büyük bale topluluklanndan 253 yıllık Sankt Petersburg Academic Mariinsky Theatre Kirov Balesi'ni Istanbul'da ağırlıyor. Kirov Balesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde, tam ikiyüz yıldır dünya sahnekrinde sergilenen "Şımank Kız" balesini, çağımızm ünlü koreograflanndan Oleg Vinogradov'un ÖTgün yorumuyla, orijinal dekor ve kostümleriyle sunuyor... Tüm sanatseverleri 16 ve 17 Eylül'de Atatürk Kültür Merkezi'nde sergilenecek obn "Şımank Kız" balesini izlemeye bekliyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle