03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 1995 CUMA HABERLER Asgari ücret haftaya kaldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara'da dün topianan Asgari Ücret Tespit K-omisyonu, asgari ücretin belirlenmesini gelecek haftaya bıraktı. Komisyon başkaru Kasım Afşin yaptığı açıklamada. toplantıya, çalışan kesimin temsilcisi Türk-İş'in katılmadığını belirterek "Asgari ücreti, sosyal kesimin taraflannın da katıldığı bir toplantı sonucunda tespit etmek istiyoruz" dedi. Afşin, bu nedenle komisyonun önümüzdeki hafta perşembe günü saat ll.OO'de yeniden toplanmasına karar verildiğini bildirdi. Işveren temsilcileri de Türkiye'deki sosyal dengelerin yıpranmaması için getirilen öneriyi destekleyeceklerini açıkladı. Halis: 8.5 milyon içime sinmiyor • ANKARA (AA)- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis, çalışmalannı henüz tamamlayamayan Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda 8.5 milyon liralık bir rakamın tartışma konusu yapılmasını "içine sindiremediğini" belirterek "Işçilerimiz, bunun daha üstünde ücretlere layıktır" dedi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun dünkü toplantısına katılmayan Türk-İş'in, 10 ağustostaki toplantıya gelmesi için gayret sarf edeceğini bildiren Bakan Halis. "Türk-lş'siz asgari ücreti belirlemenin benim için anlamı olmayacaktır" dedi. TMMOB'den eleştipi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Türk Mühendis ve Mimar Odalan Birliği (TMMOB), anayasa değişikliklerini, parlamenter hukuk devleti ile hak ve özgürlüklerin temel ilkeleri açısından başansız bulduğunu açıkladı. TMMOB. savlannın doğruluğunu anlatmak üzere 135. maddede yapılan değişikliği örnek gösterdi. Yapılan açıklamada, "1982 Anayasası'nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlannı tanımlayan 135. maddesi, meslek kuruluşlanna üyelik konusundaki zonınluluğu kaldırarak, mali yönden özerkliği kısıtlayan hükümler getirmişti. Yasa ile getirilen en belirgin hüküm ise herhangi bir yargı karan olmaksızın, kuruluş yöneticilerinin mahallin en büyük amiri tarafindan uzaklaştınlabilmesidir" dendi. Güneydoğu'da operasyon • Haber Merkezi - Güneydoğu'da sürdürülen operasyonlarda, güvenlik güçleriyle çatışmaya giren 8 PKK'li terörist öldürüldü. Olağanüstü Hal Bölge Valihği'nden yapılan açıklamaya göre PKK örgürüne yönelik sürdürülen operasyonlarda çıkan çatışmada Diyarbakır'ın Hani ve Dicle ilçeleri kırsalında 6, Bingöl'ün Karlıova ilçesinin Kaynarpınar Köyü yakınlannda da 2 olmak üzere toplam 8 terörist ölü olarak uzun namlulu silahlanyla birlikte ele geçirildi. PKX örgütünden kaçan 7 terörist, güvenlik güçlerine teslim oldu. Dff'lilepden dava • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cezaevinde hükümlü bulunan eski DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Hatip Dicle, Leyla Zana, Selim Sadak, Orhan Doğan. Sedat Yurdaş ve Sırn Sakık'ın avoıkatı Yusuf Alataş, müvekkillerinin milletvekiUiklerinin iade edilmesi için dün TBMM Başkanlığı ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na ayn ayrı başvurdu. Anayasa Mahkemesi'nin, DEP'lilerin durumunu 14 agustosta yapacağı toplantıda göriişeceği öğrenildi. Yusuf Alataş, başvuru dilekçesinde müvekkillerinin milletvekilliklerinin düşürülmesinin hukuksal dayanağını oluşturan anayasanın 84. maddesinin değiştiğini belirtti. Mesut Yılmaz, konunun Meclis'te incelenmesi için harekete geçeceklerini duyurdu ANAPtan Tuncdigfrişimi• Özel timin kuruluş amacından farklı kullanılmaya başlandığını söyleyen Yılmaz, Tunceli'de sivil otoritenin egemen olmadığını ileri sürdü. Yılmaz, "Iddialann münferit girişimlerle değil, Meclis'in oluşturacağı bir araştırma komisyonu tarafindan incelenmesinde yarar vardır" dedi. lstanbul Haber Servisi - Anavatan Partısi Genel Baş- kanı Mesut Yılmaz. Tunce- li'de meydana gelen olayla- rın meclis tarafindan ince- lenmesi için partisinin giri- şimde bulunacağını. gere- kirse olağanüstü toplantı ya- pacaklannı söyledi. Tunce- li'de sivil otoritenin hâkım olmadığını öne süren Yıl- maz, "Özel tim, kuruluş amacından farklı kullanıl- maya başladı. Sayın Çiller hükümete geldikten sonra terörie mücadele tümüyle askeri bûüklere devredildi. Amacına a\ kın çalışOnldığı için bugün yaşandığı gibi yozlaşma ortaya çıktT dedi. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, dün Fatih Belediye Başkanı Saadettin Tantanın. Zeyrek Mahalle- ANAP lideri Ylmaz, Fatih si evierini bir kültür ve eği- tim merkezi haline getirmek amacıyla kısa bir süre önce başlattığı -Zeyrek'i Kurtar- ma Projesi" hakkında bilgi aldı ve bu evleri gezdi. Projeyı "gecikmiş" olarak nıtelendiren Yılmaz. ihma- lin, koruma kapsamına alı- nan binalann sayısının art- masına neden olduğunu Belediye Başkanı Tantan'dan belediye çahşmalan hakkında bilgi aldı. söyledi. Yılmaz, projenin başanlı olabilmesi için ge- rekli destegin sağlanması gerektiğini belirtti. Yılmaz daha sonra bera- berindekilerle birlikte Ay- vansaray Kazağa Parkı'nda yemek yedi v e gazetecilerin sorulannı yanıtladı. Özel tim' in ilk defa ANAP döne- minde terörie mücadeleyi yürütmek amacıyla oluştu- rulan özel birimler olduğu- na dikkat çeken Yılmaz, Çiller döneminde özel timın sayısının arttmldığını, za- man içinde de amacı dışın- da kullanılmaya başladığını öne sürdü. Özel tim ile ilgi- li iddilanna Meclis'in el koymasını gerektiren bir safhaya geldiğini vurgula- yan Mesut Yılmaz, şöyle konuştu: "Meclis tarafindan iddi- alann araştınlması. ne ka- dar \aygm olduğunun belir- lenmesine ihnyaç vardır. Bu mesele artık hükümet içinde sonuçlandınlabilecek bir mesele olmaktan çıknuştır. Bu iddialanrr münferit giri- şimlerle değil, Meclis'in Ecevit Özeltim,MHP'ningilcügibi • DSP lideri, "Tunceli'nin olağanüstü hal kapsamına alınmasında çıkan bulunan birtakım devlet güçleri, yapay bir olay yaratarak karann değiştirilmesini ve Tunceli'de de olağanüstü hal uygulanmasını sağladılar" diye konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DSP Genel Baş- kanı Bülent Ecevit, devletin. Tunceli'ye kuşku. önyargı. baskı ve tehditle yaklaştığı- nı bildirerek, devletin gücü olması gereken özel timin. siyasi bir partinin gücü gibi davrandığını söyledi. Bülent Ecevit. dün düzen- lediği basın toplantısında, Tunceli halkının öteden be- ri büyük haksızlıklara uğra- dığını kaydederek "Önyar- gılı kimi çevreler, Tunceli'yi bölücü akımlann vogun ve yaygın olduğu bir İİ sanırlar. Oysa gerçek, tam tersidir. Tunceli halkının doğasında bölücülüğün her tfirüne karşu ırkçı bölücülüğe kar- şı da dinsel bölücülüğe kar- şı da belirgin bir direnç var- dır" dedi. Ecevit, 1980'H yıllarda Güneydoğu Anadolu Böl- gesi'nde olağanüstü hal uy- gulamasına geçilirken, Tun- celi'nin bu kapsam dışında tutulduğunu anımsatarak "Tunceli'nin olağanüstü hal kapsamına alınmasında çı- kan bulunan bir takım dev- let güçleri, yapay bir olay ya- ratarak, karann değiştiril- mesini ve Tunceli'de de ola- ğanüstü hal uygulanmasını sağladılar" diye konuştu. Tunceli'de terörün. devlet güçlerinin, olaylann üzeri- ne, zamanında \e etkili gi- dememesinden dolayı son yıllarda artış gösterdiğini vurgulayan Ecevit. sözlerini şöyle sürdürdü: "Son zamanlarda Tunce- li'dcki güvenlik önlenılcri arttırıldı; fakat bu kez de halk iki ateş arasında kaldı. Pek çok kö> güvenlik gerek- çesijle boşaltıldı. PKK va- rarlanmasın diye, kimi yer- lerde ormanlar. kimi verde de boşaltılan evler yakıldı." Özel timın. Tunceli halkı- na sanki bölücülükten. P- KK'den onlar sorumluymuş gibi ağır hakaretlerde bu- lunduğunu belirten DSP Genel Başkanı Bülent Ece- vit şunlan söyledi: "Terör eylemlerin karşı bir özel güce ihtiŞaç vardır. Ancak. özel tim mensuplan sadece güvenlik konulann- da değil, halkla sıcak ilişki- ler kuracak şekilde psikolo- jik yönden de düzgün olma- lılar. Aynca. ilveilçelerde de- ğiL kırda, arazide görev yap- malan gerekir. Eksik eğitil- mektedüier ve yanlış verde görev yapmaktadırlar ve devletin değil de sanki bir si- yasi partinin gücü gibi dav- ranmaktadıriar." oluşturacağı bir araştırma komisyonu tarafindan ince- lenmesinde yarar \ardır. AIS'AP olarak böyle bir gişi- mi başlatacağız. Gerekirse olağanüstü bir toplantı ya- pacağız.'*Yılmaz birgazete- cinın, "Tunceli halkı muha- lefet partilerinin kendilerine destek\ermediğinisö>lüvor. Siz ne düşünüyorsunuz" şeklindeki sorusunu ıse şöy- le yanıtladı: "Başbakan Yardımcısı- nnı (Murat Karayalçın dö- nemi) boşamlan köylere gi- demediği bir memlekette muhalefet partilerinin vapa- cağı denetimin ne olabilece- ğini si/in takdirinize bırakı- yonım. Bir memlekette mu- haleferin görevini layıkıyla \apabiln~ıesi için önce sivil Dtoritenin hâkim olması la- /ım. Tunceli'de şu an sivil otorite hâkim değil. Emir komuta mekanizması sivil otoritenin üstünlüğünegöre işlemiyor. Özel tim kuruluş amacına uygun çahştınürsa yararlı olur. Amacına aykın çauşırsa yozlaşma tehlikesi orta\a çıkar. Bugün böyle bir durunı yaşanryor. Türki- ye bölücü teröre karşı meş- ru bir mücadele vermekte- dir. Ama bu savaşın hukuk kurallanna uygun verilme- si zonınluluğu vardır. Bize düşen bu mücadelenin hu- kuka u> gun şekilde yüriirül- nıesini denetlemektir." Yılmaz. başka bir gazete- cinin "ANAP, MHP ile itti- faka gidecek mi?" şeklinde- ki sorusuna ise şu yanıtı ver- di: "Bunlar tamamen spe- külasyondan ibarettir.Şu anda herhangi bir ittifak söz konusu değil. Zaten ittifakı değiL ikridan düşünüyoruz. Savın Türkeş'in Türk de- mokrasisinin bugün geldiği nokta>a sağladığı oluml u ro- lü takdir etmek için sivaset- te30.vıldönümünü kutladı- ğı törene gittim. Türkiye'de bugün şoven bir millişetçib- ğin gelişmesi için bürün şart- lann mevcut olduğunu dü- şünüvorum. Ancak Tür- keş'in milliyetçi bir liderola- rak dengeli, ıbnılı. vapıcı ve hoşgörülü kişiliğinin bu teh- likeye karşı önemli bir güvence oluşturduğuna i- nanıyorum." Aytemur, sosyalistlerin, ortak bir parti çatısı altmda birleşme zorunluluğunu gördüğünü söylüyor: Sosyalistlerbirliğe inanıyor B irleşik Sosyalist Parti Genel Başkan Yardımcısı Atitta Ay- temur, Türkiye'deki sosyalist hareketin dünyadaki sosya- list hareketten pek farklı bir noktada olmadığını belirte- rek sorulanmıza yanıtlannı şöyle sürdürü- yor: - Türkiye'de sosyalizmin gelecegİ, 2000'li yıOardaki durunıu nasıl olacak sizce? Avtemur - Türkiye'de sosyalist hareket, dünyadaki sosyalist hareketin bu gelişmele- rinden çok farklı noktada değil. 12 Eylül as- keri darbesınden sonra büyük birbaskı ve ar- dından gelen dağılma sonrasında sosyalist- ler yeniden toparlanma çabalanna girişmiş- lerdir. Ancak toparlanmak elbetteki sanıldı- ğı kadar kolay değildir. Çünkü toplum 12 Eylül askeri rejimince çok yoğun bir ide- olojik bombardımana tutulmuş, emekçi sı- nıflann ufkundan sosyalistlerin çıkması için her şey yapılmıştır. Sosyalist ülkelerdeki yıkılışın da buna denk düşmesi, sosyalist kesimlerdeki krizi daha da derinleştirmiştir. Sosyalistler, son yıllarda çok ağır ve elverişsız koşullaraltın- da yaşamışlardır. Bunun sonuçlan elbette ki toplumsal muhalefetin etkisizliğinde, dağı- nıklığında, marjinalleşmesinde, kısmileş- mesinde kendisini gösterecekti. Denilebilir ki Türkiye'de sosyalistlerin et- kili bir siyasal odak olma durumundan uzak- lığı. toplumda ve emekçi sınıflann yaşamın- da derin bir boşluk yaratmış, Türkiye'nin geleceğine dair umutlann kararmasma yol açmıştır. Tam da bu noktada yükselen ırkçı, şoven milliyetçilik ve köktendincilik karşı- sında çeşitli toplumsal güçler etkısiz kahnış, verdikleri mücadelelerin ülke düzeyinde so- nucunu alamamışlardır. Artık durum değiş- miştir. Türkiye'de sosyalistler birkaç yıldan beri Türkiye'nin siyasal yelpazesinde etkili bir odak olmak, toplumsal muhalefetteki yerlerini almak üzere harekete geçmişler- dir. Türkiye'de sosyalist hareket. bugüne de- ğin farklı modeller içerisinde ve farklı mec- ralarda yürürken Türkiye'nin ve dünyanın bu koşullannda birliğin önem ve aciliyetini görmüş, emekçi sınıflann ve sosyalistlerin ihtiyacına denk düşen örgütlenme modelle- rini birlikte aramaya başlamışlardır. Özellikle geçen dönemde çeşitli parti ya- pılan içinde yer alan ve "hareket" diye bi- linen sosyalist akımlar. ortak bir parti çatısı altmda birleşmenin zorunluluğunu görmek- te. önemine inanmakta ve bunu gerçekleş- tirmek için ellerinden gelen çabayı göster- mektedirler. Bu doğrultuda atılan kimi adımlar, 6-7 yıldan beri toplumsal muhale- fet içinde ve emekçiler arasında ilgi ve des- tek bulmuştur. "Kunıçeşmetoplantüan" di- ye bılinen birlik çalışmalan ardmdan kuru- lan ve Anayasa Mahkemesi'nin kapattığı Sosyalist Birlik Partisi ve nihayet 10 civa- rında parti ve grubun bir araya gelerek kur- duğu, çoğulcu yapısı Marksizm temelinde. düşünsel çeşitliği, demokratik iç hayatı ve dünyadaki gelişmelere denk düşen parti mo- Dünyada veTürkiye'de sosyalizmin geleceği SOSYALİSTLER TARTIŞIYOR SEVİM deliyle Birleşik Sosyalist Parti, bu doğrul- tudaki gelişmelerin en önemli ömeklerin- dendir. Bunlann dışında da sosyalistlerin birliği yönünde dikkat çekici bir başka_giri- şim ise Kitlesel Sol Parti girişimidir. Ozel- likle BSP ile Kitlesel Sol Parti girişimi ara- sında 5-6 aydır sürmekte olan birlik görüş- meleri, hem sosyalistler hem toplumsal mu- halefet hareketleri hem de emekçi sımflar açısından büyük önem arz etmektedir. Bir yandan sosyalistlerdeki birlik ve birleşme arzusu, arayışı. diğer yandan emekçi sınıf- lann güçlü bir siyasal odak özlemi çok uzak olmayan bir gelecekte böyle bir ortak parti çatısı altında çakışacaktır. Yeni anlayiş Burjuvazinın partilerinin ve sosyal de- mokrat partilerin tüm rezervlerini tüketme- lerine rağmen Türkiye'deki krize, demokra- tik, banşçı, adaletli ve özgürlükçü bir yanıt vermemiş olmalan -ki zaten veremezlerdi- sosyalistlerin şansını Türkiye koşullannda daha da arttırmaktadır. Türkiye'yi ve dün- yayı yeniden analiz eden, kendini devrimci tarzda yenileyen, sosyalizmin bugününü ve geleceğini kitlelerle birlikte formüle eden ve kuran, işçi sımfının yapısındaki ciddi de- ğişiklikleri. mücadelesinin ve örgütlenme- sinin ihtiyacında gözeten, emekçi kitlelerle bağını güçlendiren, sosyalizmi yeniden sa- vunan ve ona bedel ödemeye hazır olan sos- yalistler, Türkiye'nin geleceğinde büyük bir yere sahip olacaklardır. Bunun tek bir parti tarafindan yerine getirilmesi elbetteki müm- kün değildir. Tüm toplumsal muhalefet akımlan ve ha- reketleriyle, yani savaş aleyhtarlan, kadın özgürlük hareketleri, çevreciler. antimilita- ristler. Aleviler, Kürtler, örgütlü ve örgütsüz düzen aleyhtan toplumsal güçlerle eşit. or- tak ve koordineli bir yürüyüş, böyle bir kök- lü toplumsal değışıme bizi taşıyacaktır. - Türkiye sohı önümüzdeki dönemde ge- tişmek ve güçtenmekiçin nasıl bir stratcji iz- lemeU? Aytemur- Dünya ve Türkiye. dengelerin altüst olduğu bir dönem yaşamaktadır. Sos- yalizmin yeniden inşasında bu altüst olan dengeleri analiz eden, örgütlenmesini ve mücadele tarzını bunlan dikkate alarak oluş- turan ve dilini bu mücade- lenin gereksınim duyduğu şekilde geliştiren birhat iz- lemek zorundadırlar. Bugün dünyanm en üc- ra köşesinde olup bitenler hakkında insanlar evlerin- de ya da kahve köşesinde televizyonlar aracılığıyla birçok şey öğrenebilmek- tedirler. Bu bakımdan sos- yalist hareketlerin dünya ve ülke bilgilerini çok ya- kından takıp eden, politi- kalannda o bilgileri değer- lendiren. halkla ilışkilerin- de o bilgileri kullanan. bu bilgılenn ve dönemın önümüze getirdiği ile- tişim dilini geliştiren bir çaba içerisinde ol- malan zorunludur. Bugün internet ağlanyla bazı bakımlar- dan ulusal sınırlardahi aşılabiliyor. Sözge- limi Amenkalı zenci haklar savaşçısı, bin- lerce kilometre uzaklıktaki Asya ülkelerin- de mücadele konusu olabiliyor. tşçi sımfı- nın yapısında sektörel kaymalar ve boyut değişiklikleri olabiliyor. Kadınlartoplumsal mücadelelerin geçmişte olduğundan daha fazla cıddi öznelerinden birı haline gelebi- liyor. Gençler. kendisine bir şeyler öğretil- mesi gereken yetişkin hale gelmış insan de- ğil, bulunduğu yaştan dünyayı ve ülkeyi an- lamaya çalışan bağımsız bireyler halınde kendi geleceğini anyor. Aleviler siyasal güdüm ve projelerden uzak, baskıdan annmış özgür kimliklerinin toplumda kabul görmesıni istiyor. Kürtler kimliklerinin tanınmasını, anayasal gerekle- nnin yerine getirilmesini, bugüne ve gele- ceklerine dair yaşama ilişkin kararları ken- dileri vermek istiyor. Emekçi sımflar düze- nin krizinin kendilennin sırtına yıkılmasına isyan ediyor. Kamu çalışanlan grev li-toplu- sözleşmeli sendikal hak istiyor. Işte böylesine güçlü. top- lumsal dinamiklerin bulun- duğu ve muazzam birdevini- min yaşandığı ülkede sosya- listler. yenı bir dil. ihtiyacı karşılayan demokratik, ço- ğulcu örgütlenmelerle kitle- lerin ilişkisinı kurmak zorun- dalar. Böyle bir çizgi, bugün de günlük hayatm devrimci- leşmesı yoluyla aşağıdan ge- lişen bir sosyalızm mücade- lesi yoluyla sosyalizmi bu- günden yanna inşaedecektir. Bu doğrultuda derin bir de- mokrasi mücadelesi, kap- samlı bir emekçi sınıf hare- ketı günbegün Türkıye'vi sosyalizme taşıyacaktır. - Türkiye'deki mevcut sos- yal demokrat partilerin gele- ceğini nasıl görüyorsunuz? Bugünkü dunımlarının kısa bir değeıiendirmesini yapar mısınız? Aytemur-Türkiye'deki sosyal demokra- sı Marksist anlamda bir tarihe sahip değil. Bir düzen partisi olan CHP'nin kendisini "ortanın solu" olarak tanımlamasıyla sosyal demokrasiye doğru bir kayış olmuştur. An- cak bu Marksist orijinli bir sosyal demok- rasi değildir. Sosyal demokrasi sağa kaydı Dört yıla yakın bir zamandır koalisyon hükümeti içinde sosyal demokratlar da bu- lunmaktadır. Hükümet protokolü ve progra- mında vaat edilenler, bu koalisyon dönemin- de gerçekleşmediği gibi genel olarak sosyal demokratlar toplumsal tabanını yitirmekte- dir. Bunun uluslararası durum ve Türkiye'de 12 Eylül sonrası gelişmelerle alakası var. Yakın zamana kadar sosyal demokrasinin zayıfladığı dönemlerde sosyalist hareket de zayıflıyordu. Aralannda genel olarak top- lumsal dengeler itibanyla bir paralellik var- dı. Ancak önümüzdeki yıllar açısından sos- yal demokrasinin güçlenme hızı ile sosya- list hareketin güçlenme hızı arasında sosya- listlerin lehine bir farklılaşma olacağını dü- şünüyorum. Çünkü sosyal demokrat geçinen partiler, bugün büyük ölçüde sağa kaymıştır, 12 Ey- lül rejimiyle ve sermaye çevreleriyle emek- çi sınıflardan yana bir mücadelenin kararlı bir odağı olamamışlardır. Ona umut bağla- yan kesimleri devamlı hayal kınklığına uğ- ratan bir çizgi izlemiştir. Bunun sonuçlan- nı toplumsal tabanını kaybederek gördüğü gibi gelecekte de görecektir. Halen bu saf- larda bulunup bir şeyler yapma umudu taşı- yan birçok eski sosyalistin de hızla onlan terk edeceğini söylemek kehanet olmaya- caktır. Sosyal demokrasinin geleceğini bu bakımdan çok parlak gördüğümü söyleye- mem. SÜRECEK BIRBAKIMA KÜLTÜR • SANAT SERVER TANİLLİ Demokrasinin Anayasası Anayasa değişikliği, bütünlükten uzak bir biçimde, -deyimin gerçek anlamıyla- gözlere bir "duman per- desi" çekerek gerçekleşti. Bu ölüyü olduğu gibi or- tadan kaldırmak vardı, en iyisi buydu, olmadı. Ama leş, yeni kokular yayarak, siyasal yaşamımızı zehir- lemeyi sürdürecektir. Bekleyelim göreceğiz. Tartışmalar boyunca, dikkatimi çeken en önemli noktalardan biri, birkaç kalemin ve düşünen kafanın dışında, siyasal kültürümüzdeki sığlık; hele hele ana- yasacılık tarihimizle ilgili bilgi kısırlığı oldu. Örneğin bir "sivil anayasa" yaygarasıdır gitti. Neymiş, asker- lerin yaptığı bir anayasaymış bu; söz konusu deği- şiklikler gerçekleşirse, "sivil" bir anayasaya dönecek- mişiz ve tarihimizde de ilk kez olacakmış bu. Hayır efendim! Bizim daha önceki bütün anayasa- larımız, çağlarının bilincinde olan sivillerce yapılmış- tır ve içlerinde çağdaş niteliklere en çok sahip olanı da, 1961 Anayasası'dır. Sadece "1982 Anayasası"ö\r ki, iktidarı basmış bir eşkıya çetesinin, 5 kişiden olu- şan bir general şebekesinin yanaşmalanna düzen- lettirip, üstelik "ıkrah" yoluyla, yani korkutarak, hal- ka kabul ettirdikleri bir metindir. Şovenizm ve milita-, rizm üstüne kuruludur; apaçık özgürlük düşmanıdır. Tek kelimeyle, çağdışıdır! Böyle bir metinden hiçbir şey yapmak mümkün de- ğildi ki, "sivilleştirme" olanağı da olabilsin. Nitekim, değişikliklerle ürkek bir iki adım atılırken, geçici 15. maddeyi hiç gündeme getirmeyerek, 12 Eylül faşiz- mine sahip çıkılmıştır. , Bu Meclis'in alnında kara bir leke gibi duracaktır bu! Şimdi, bir yaygara fırtınasının arkasından, oturup adam gibi yeni bir anayasaya gitmenin kavgasını ör- gütlemenin yollannı döşeyelim. Ama neyin ne olduğunu da bilerek! Hele hele bir kültür açığımızı da tez elden kapaya- rak... Bu yazıyı bu amaçla kaleme aldım. Doğrusu tamamlanmasını merakla beklediğim bir eserdi. 80'li yıllann başlannda temelleri atıldı; duvarlarT yükseltildikçe okuyucu önüne çıkanlarak, yapılmak- ' ta olan işin öneminin yani sıra, azameti de gösteril- ! di. Sonunda çatıyı çatmak kalmıştı; bugün o da ger- ' çekleştirilmiş halde. ', Bülent Tanör'ün kitabından söz ediyorum. Birkaç ay önce Der Yayınlan'nda, Osmanlı - Türk Anayasal Gelişmeleri (1789 - 1980) adıyla çıkan, eser, bütün tamlığıyla okuyuculannın önünde artık. t Yazar, alabildiğine açık ve aydınlık bir biçemle, ko- . nusunu her türlü kuruluktan kurtanp bir roman sü- ' rükleyiciliği içinde, iki yüzyıla yaklaşan bir serüveni- ni anlatıyor toplumumuzun. s Yalnız anayasa tarihimiz değil, düşünce tarihimiz, < sosyal tarihimiz kitap. ••• Bu tarihte, zaman zaman geriye savruluşlar da ol- i sa, bir bütün olarak bakıldığında, bir "özgürteşme", . bir "demokratikleşme" sürecidir o. 1961 Anayasası ile alabildiğine belirginleşir bu. Tanör, eserinin sonuna koyduğu ilginç bir "Değer- lendirmeler" bölümünde üzerinde durulması gereken önemli ölçütler veriyor bize. Gerçekten, yazara göre, Türkiye'de çok partili ya- şama geçildikten sonra, klasik - liberal (Batılı) demok- rasi bağlamı içinde, başlıca iki demokrasi anlayışı et- kili olmuş, bunlara da iki anayasa anlayışı denk düş- müştür. Nedir onlar? Onlardan birini. Demokrat Parti ile Adalet Partisi temsil etmiştir ki, siyasal yaşamımizda merkez sağ güçlerine denk düşer; ikinci anlayışı, 1950'lerden sonra CHP temsile başlamış ve 27 Mayıs da önem- li katkılarda bulunmuştur buna. Birinci anlayış, seçim- lerden çıkan "çoğunluk"a ve onun hükümetine baş köşeyi verirken, "katılma"ya, bu arada "özerkkunı- luşlar"a hor gözle bakar; ikincisi ise, ötekine kıyasla "katılmact", görecedaha "ço^u/cu" vekurumlaraçı- sından bir "dengeci demokrasi"den yanadır. Ancak unutulmasın, bu iki anlayış arasındaki önemli farklılıklara karşılık, ortak hedef "Batılı de- mokrasi"ö\r her ikisinde de. Peki ya 80'lerie başlayan? Tanör, 1980 yılıyla noktalıyor kitabını. Anlamlı bir bitiriş; okuyun eseri ve vann düşünün üzerinde sevgili okurlarım!... Nahit Menteşe Güneydoğu'ya gîdîyor ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu) - lçişleri Bakanı NahH Menteşe. 7 ağustos pazartesi günü inceleme- lerde bulunmak üzere Gü- neydoğu'ya gidecek. Menteşe'nin 2 gün süre- cek gezisi sırasında Tun- celi'ye gidip girmeyeceği kesinlik kazanmadı. Başbakan Tansu Çil- ler'in başkanlığında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden 22 ilin vali- siyle yapılan toplantıda kentlerin gereksinimlerine ilişkin istekleri alan Nahit Menteşe, sorunlan yerinde inceleyecek. Diyarbakır'dan başlaya- cak gezinin programı İco- nusunda Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan ile görüşen Menteşe'nin, hangi kentlere ziyarette bulunacağı ve Tunceli'ye gidip gitmeyeceği kesinlik kazanmadı. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin yapacağı "de- ğeriendirme" ve program sonucunda ziyaret yerleri- nin netleşeceği belirtildi. . Bakanlık yetkilileri, "Ankara'da yapılan top- lantıda bütün ihtiyaçlar' masaya kondu. Şimdi bun- lann yerinde gidip görül- mesi gerekli. Ziyarette gö- türülen herhangi bir proje veva ödenek paketi yok; ancak bu, gerekli tedbirle- rin ahnması için ikinci bir aşama olacak" değerlen- dirmesini yaptılar. 293 89 78 (3HAT) Sahici bir müzik evrenine volculuklSahici bir mıizik evrenine volculuk UMUPA EZGİ "Umuda Ezgi dördüncü albümünde Yavuz Bingöl ve Nihat Aydın'ın yorumlan ile başarüı bir grafik çiziyor" Yapım: ADA Yayıncılık ve Müzik Dağıtııu: Şahin Plak, IMÇ 5. Blok 5471 Unkapanı-İSTANBUL Tel. 0212 513 98 24-519 08 58 Fax: 0212 520 84 42 Metin-Kemal KAHRAMAN "Renklerde yaşamak seninle Diyelim ki mavide Diyelim ki mavide gökyiizünün denizle buluştuğu çizgide" Yapım: ADA Yayıncılık ve Muzik Dağıtun: Şahın PUk, IMÇ 5. Blok 5471 Unkapanı-ISTANBUL Tel: 0212 513 98 24 - 519 08 58 Fax: 0212 520 84 42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle