Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1995 SALI
12 KULTUR
Lslerhııle düşündürnıeyi amaçbyorum
EMRE KOYUNCUOĞLU
Bükreş doğumlu Serge Spiîzer,
1972'den 1987'ye dek tsrai'de yaşamış
• ve bugün yaşamını New York'ta sürdü-
ren bir sanatçı. Yaşamı boyunca Doğu
\e Bat kültürü arasında kalarak ikı kül-
tûrel ideolojı karşısında yabancı olma
duygusuyla yaşayan Spitzer, İstanbul Bi-
enali'ce katılacak sanatçılardan. Sergi
alanlannı görmek ûzere Istanbul'a ge-
len Serge Spitzer ile sanatı, istanbul ve
bienal ûzerine görüştük.
- tstuıbul'a Dk defa mı geüyorsunuz?
SERGE SPİTZER- Evet, gelmeden
önce istanbul hakkında pek bir şey btl-
miyordum. Ama, burada hiç yabancıhk
çekmedim. 20 yılımi geçirdiğim Roman-
ya'ya oldukça yakın. Istanbul'daen çok
ilgimi çeken şeylerden biri, sokaklarda-
ki yazılan okuyabilmem oldu. çünkü Ro-
mencede Türkçeden alınmış birçok ke-
lime var. Türk mutfağı ve damak zevki
de bildık geliyor, Romanya'dan hatirlıyo-
rum. Şehrin kokusubile beni oldukça et-
kiledi.
- İstanbul Bienali'nin başlığı Orient -
ation. u
Orient"i (Oriyent) buraya geldi-
ğinizde hissettiniz mi?
SPİTZER - Tabii ki, istanbul'da ori-
yenti hissediyorum. Daha doğuya da git-
tim ve yaşadım. tstanbul'daki yollann
dûzenleniş şekli, modern yapılar, mo-
dem mimari beni çok etkiledi. Türki-
ye'nin bu kadar büyük bir gelişme kay-
dettiğini bilmiyordum. Aslında kıyasla-
ma yapamam tabii, çünkü geçmişini gör-
medim. Ancak, birçok yerde, çok şaşır-
dım. İstanbul öyle bir yer ki. modern
' Türkiye'nin ve Constantinople'ün varlı-
ğını bir arada ve bütün olarak görüyor,
hissediyorsunuz: çok etkileyici.
. -İstanbul Bienali'ndesergilenecekese-
riniz hakkında daha pek bir şey söyle-
mek istemiyorsunuz sanıyorum. sergi
ahnlannı gidip gördünüz mü?
• SPİTZER - Evet. İstanbul Bienali'nin
teması, organizatörlerin düşüncelen be-
nimle ve sanat anlayışımla çok denk düş-
tü. Bu, bir sanatçının üretimi için önem-
li bir nokta.
Genelde, eserlerimde sınırdüşüncesi-
ni sorgulanm. Neyin özel, neyin nesnel
olduğu, sınırların taşinabiürliği, değiş-
kenliği, hareketin gücü ve görecelik gi-
bi kavramlar sanat anlayışımı oluşturan
temellerden. Türkiye'nin 100 yıla yakın
bir zaman Avrupa'yı nasıl etkilediğini
ve günümüzde bu etkileşimin başka şe-
killerde yeniden ortaya nasıj çıktığını,
Türkiye'nin Doğu ile Batı arâsında ger-
çekten bir köprü görevi gördüğünü, bun-
lan Istanbul'dayürürken sokaktaki insa-
nın enerjisinde bile yakalayabiliyorsu-
nuz. İstanbul Bienali'ndeoluşturacağım
eserin içeriği bu olacak. Benim özel ha-
yatımla ve buradaki kültürle baglantılı
olacak. Buraya kendimi çok yakın hisse-
diyorum.
, -Yapıtiannızdasüreklisınırvesonsuz-
luk, sınır ve sınırötesL, sınır ve sınırstzlık
gibi karşıtlıklann birlikteükleri var. tkisi
birtikte olabiliyor mu?
SPİTZER - Sanınm herkesin; ne ya-
pıp yapamayacağı, neye ulaşıp ulaşama-
yacağı gibi konularda kendisine koydu-
ğu bir sınır ya da bir önyargısı var. Eğer
mantıksal bir şekilde düşünüyor ya da
hareket ediyorsanız, kendinizi sınırlıyor-
sunuzdur. Çünkü doğrusal birharekettir.
. ancak araya mantık dışı olan kısa sekans-
lar eklerseniz, yani rasyonalle irrasyo-
neli birbiri içine sokarsanız bir anlamda
planlanmış bir kaza ortaya çıkar. Bu
planlanmış kazalann enerjisini çok sevi-
yorum.
' - Sergilerinizde " sürekl i kullandiğım "
diyebOeceğiniz bir obje ya da materyal
varmı?
SPİTZER - Çok değişik objeler ve
materyallerle çahşıyorum. Son sergim-
• de, uçan tenis toplan kullandım. Ancak,
15 yıldırsergilerimde halı kullanıyorum.
; Çoğunlukla doğası geregi sergileyece-
• ğim yere uygun materyal kullanmayı ter-
cih ederim. Halı dokumaya başladığım-
da hayatımın bir yerinde istanbul'da bir
sergi yapacağım aklıma gelmezdi. Tabii,
İstanbul'da olunca, materyal olarak ister
istemez halıya yöneliyorum.
- Halı deyince aklınıza ne geliyor?
SPİTZER - Halı. temelde benim için
düşüncenın yaratılabileceğı bir alandır.
Sınırlan belirlidir. Evini çağnştınr, eşya-
Dikkati
farkedilmemiş
durumlara
yöneltmek
SERGE SPİTZER
(Romanya/lsrail/ABD)
1951 ydında Romanya, Bükreş 'te
doğan Serge Spitzer. I972'de aüesiyle
biriikte Israil'eyerleştı. 1987'denbu
yana New York ta yaşıyor. Sanatçı
yaşamı boyunca Doğu ve Batı kültürü
arasında kalmış ve her th kültürel
ideolojı karşısındayan yabancı olma
duygusııyla yaşamış: "Cıttiğıniz her
yerdeyabancı ısenız. dığerterimn
Jârketmediğı aynntılan görmeyi
öğnenirsınız. Bu, yaşayabilmek için
zorunlu biryeteneğe dânüşür."
19 79 da ilk hşisel sergisinden bu yana
"Bölgeler. Tuzaklar ve Yaşama
Alanları "üzerinde çalışıyor. Kiekân ve
ben' arasındah ilişhyle ilgılı
kavramlarmı Los Angeles, New York
ve Houston'daktçeşıtli müze, galen ve
halka açık alanlarda, ayrıca Den
Haag, Bern, Beriin ve Graz gibi
Avrupa kültür başkentlennde
sergiledı. 1987de Almanya.
Kasseldeki Documenta 8 e katıldı.
Son çalışmalanndan "lndex ",
1992 den beri Hollanda. Almanya,
hpanya ve Ingilterede sergûenmeye
devam edıyor.
Spitzer, 20yılhk bir süre içinde
heykelsi bir dil geliştirdı. Yapıtları,
söylevya da yoruma girmeden,
yalnızca kendılerim anlatırlar. Serge
Spitzer, sanatsal müdahalelerinde.
varvlan doğal ve mimariyapıları
kullanır. Fotoğrafa aktanlmış ilk sanat
çalışmalanndan birine, "Belirlı bir
duruma kendimi adapte etme
konusundaki pek çok başansız
girişimımden biri" adını vermiş.
Sonuç olarak izleyicinin dikkatini
daha öncefarkedilmemiş olan
durumlara yöneltmek (ışaret edılen
konuyapıtın kendisinden daha az
geçici olmasa dahi) Spitzer ın
enstalasyon projelenmn temei
prensibi. Ancak onun sanatı yalnızca
geçıcı olan a sığınmaz,
'görünmeyen'edoğruyönelir. Sanatçı,
gerçeklık ve bizım onu algılayışımız
arasındaki sapmalar üzerinde
voğunlaşır.
Türkiye'nin
100 yıla yakın
bir zaman
Avrupa'yı nasıl
etkilediğini ve
günümüzde bu
etkileşimin
başka
şekillerde
yeniden ortaya
nasıl çıktığını,
Türkiye'nin
Doğu ile Batı
lannı, sana ait olan şeyleri üstüne koy-
duğun, sınırlannı belirlediğin bir mekân-
dır. Halıya baktığımız zaman halının üs-
tüne bakanz. bir de halının altı vardır.
Halının altında olan şeyler genelde giz-
li olan şeylerdir, sakladıklanmız. Halının
altında kir vardır, halının üstü temizlenir,
altı ise kirli kalır. Halıyı yuvarlayıp kö-
şeye koyarsanız başka bir anlam yükle-
miş olursunuz.
- Elestirmenler sizi hangi dönem veya
akım içine alıyorlar?
SPİTZER- Ümidim, o kadar kolay sı-
nıflandınlamamak, tabii bu benim iste-
ğim. Böyle bir soruyla karşılaşınca hep
yemek alışkanlıklan üzerine konuşurum.
arasında
gerçekten bir
köprü görevi
gördüğünü,
bunlan
İstanbul'da
yürürken
sokaktaki
insanın
enerjisinde
bile
yakalayabiliyor
SUlıuZ.
İstanbul
Bienali'nde
oluşturacağım
eserin içeriği
bu olacak.
li'ne katılacak olan sanatçılar birincı M-
nıf bir sanatçı grubu.
- BienaPin sanatsal yönetmeni Rene
Block'la daha önce biriikte çalıştınız mı?
SPİTZER - 80lerde onunla biriikte
birkaç sergi yapmıştık.
- Rene Block hakkında ne düşünüyor-
sunuz?
SPİTZER - Bence Rene, günümüz
sanatını çok yakından takip eden ve sa-
vaş sonrası dönemde, çağdaş sanatın ön-
de giden temsilcileriyle çok dostça ve
yakın ilişkiler kurmuş biri. Zaten Rene.
bu sanatçılann temsıl ettıkleri şeyleri,
çok iyı temsil ettiği için ve sanatçılarla
bu düzlemde ilişkiler kurabildiği ıçın. bu
SPI r / E R - Ket. boşlukta bağımsız
bir objenin varlığı düşüncesi. Bu dene-
meler daha heykelın duvardan aynlma-
dıgı, oda içinde yer almadığı, perfor-
mansların olmadığı zamanlarda gerçek-
leşti.
- "Boşluğu Sınırlamak" adı altında
topladığınız çauşmalanmzda çoğunluk-
la projeksiyon makinesiyle yansıttığınız
diada "yanm bir yüz" göriiyoruz. Neden
yanm?
SPİTZER - Çünkü, bence yüzdeki en
önemli yer alın ve gözlerdir. Kimliğini-
zı saklı tutabilirsiniz, amaaynı zamanda
da orada var olup her şeyi izleyebilirsi-
niz. Bir yandan da bir insanın varlığını
en "gerçek" kavramıyla ilgiliyim aslında. Dünyanın farklı yerlerinde yaşıyor olsak da aynı
zaman periyodunda yaşadığımız için hepimiz için geçerli olan enformasyona sahibiz.
Hepimizi içine alan gerçek, benim için çok önemli. Ne kadar meraklıysan o kadar hepimize
mal olmuş gerçeğin içindeki diğer gerçekleri ortaya çıkarabilirsin. Tabii bu. soru sorarak başlıyor.
Bence, sanat hakkmda her şeyi soyutla-
yarak konuşmak çok zor. Bana "Heykel
sanatı hakkında ne düşünüyorsunuz?"
diye sorduklannda ben de onlara "Do-
mates salatası hakkında ne düşünüyorsu-
nuz?" diyorum. Çünkü, domatesi nasıl
kestiğin ve salatanın içine nasıl yerleştir-
diğin senin heykel anlayışını ve heykel
sanatına karşı tavnnı belirler. Hatta ha-
yata karşı tavnnın ve yaşadığın kültürün
bir simgesi olur.
- İstanbul Bfenali'ne katdan sanatçüar
hakkında ne düşünfiyorsunuz?
SPİTZER - Daha" hepsi belirlenme-
miş, ancak gördüğüm kadanyla, gelen-
lerin çoğu dünyaca ünlü. büyük sanatçı-
lar. Onlardan biri olarak seçildiğim için
çok mutluyum. Bence İstanbul Biena-
kadar güçlü ve önemli sanatçılan Istan-
bul'a toplayabilmiş
- İlk enstalasyon sanatçılan arasında
anılıyorsunuz. Bu çalışmalarınız nasıl
başladı?
SPİTZER - Romanya'dan ayrıldıktan
sonra yaptığım çaltşmalar, ağırlıklı ola-
rak "resmi taşımayan çerceveler" üzeri-
neydi. Yani resmı yapmadan önce çerçe-
vesini hazırlamak. Ve çerçeveyi taşına-
bilir. hareket ettirilebilen obje olarak kul-
lanma ve böylece yeni sınırlar tanımla-
ma. Resmin sınırlan, kişisel sınırlarolu-
yor. anında parçalay ıp yanınızda götüre-
biliyorsunuz. Ve kendinizi ve çeTçeveyi
başka bir alana uyarlayabiliyorsunuz.
- Enstalasyonun düşünsel olarak ilk
adımlan diyebilir miyiz?
belirliyor vc görülen soyut kavramlar bir
anlamda kınlıp somut oluyor. Soyut ve
figüratif sanat arasında süregelen bir
kavga vardır. Bu özellik iki farklı yakla-
şımı bir araya getirmemi de sağlıyor. 20
yıldır soyut kavramlar üzerinde çahşıyo-
rum. Ve yaptığım ışler gün geçtikçe da-
ha temsiİi oluyor.
Ben "gerçek"1
kavramıyla ilgiliyim as-
lında. Sen. ben dünyanın farklı yerlerin-
de yaşıyor olsak da aynı zaman periyo-
dunda yaşadığımız için hepimiz için ge-
çerli olan enformasyona sahibiz. Hepi-
mizi içine alan gerçek, benim için çok
önemli. İnsanın aya çıkması. Bosna'da-
ki savaş gibi gerçekler. Bunlar hepimizin
gerçekleri. Ne kadar meraklıysan o ka-
dar hepimize malolmuş gerçeğin içinde-
ki diğer gerçekleri onava gıkarabilirsin.
Tabii bu, soru sorarak başlıyor. Aptalca
sorular bile olabılir. Örneğin; "Duvan
kesen çizgi. gerçek midir, soyut mudur?"
gibi. Bence gerçektır, ya da bence soyut-
tur. Peki gerçek soyut mudur? Alt sevi-
>ede bir felsefi düşünce başlıyor, ama
kitaplardan değil, uygulamadan ortaya
çıkmış bir düşünce.
- Peki sizce yöneune (Orientation) ne-
dir?
SPİTZER - Yönelme, içgüdüseldir,
görme ile ilgilidir. Sanatın temel konu-
mudur. Yönelmenin ne olduğunu çöze-
bilmek için meraklı olmak gerekir. Bil-
giyle içgüdü beraber hareket etmelidir.
Her şeyin ve herkesin hareket ettiği bir
dünyada yönelme çok temel bir ihtiyaç-
tır.
- Son serginizin adı "Reality Models"
(Gerçek Modeller) Basından takip etti-
ğim kadanyla büyük yankı uyandırdı.
Sergide ne>i "ima"ediyordunuz?
SPİTZER - Ben aslında hep ıma et-
mevi severim. "Bu, budur" demem.
"Bu, bundan çok daha fazla şeyler söylü-
yor ama bu, bu gibi gozüküyor" demeyi
tercıh edenm.
Son sergımde makinelerle dolu boş bir
oda hazırladım. yani bir alan yarattım ve
sergiye gelenlerin başlannın üzerinden
tenis toplan fırlattım. Topun nerden yo-
la çıktığı ve nereye gittiği görünmüyor-
du. Kafasını kaldınp bakmayanlar topla-
n göremedıler, bazılan gördüler, bazıla-
n ise kaçırdılar. Hayat gibi bir şey. Ama
en ilgincı. sergiye gelenlerin çoğu, bu
çalışmamı Bosna'daki savaşla baglantılı
yorumladı Iştebu. birgerçektir. Hepimi-
zin gerçeği Yaptığım işlerin tümünde hi-
kâye anlatmayı değil, düşündürmeyi
amaçlıyorum.
Amerikalı ünlü fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt, 24 ağustosta öldü
'Bakın ve görmekten zevk alın'
Kûltûr Servisi- Amerikalı ünlü fotoğraf-
çı Alfred Eisenstaedt. 24 ağustosta, 97 ya-
şında öldü. 2. Dünya Savaşı sonunda Ame-
rika'nınzaferkutlamalansırasındaçektiği,
Times'da yayımlanan ve bir denizcinin bir
hemşireyi öpüşünü görüntüleyen fotoğra-
fiyla tanınan Alfred Eisenstaedt, ünlü LHe
Magazin'in kadrosunda yer alan 4 ünlü fo-
to-muhabirden biriydi.
Başkan Bill Clinton'ın " Zamanmm en
büyükve yetenekli foto-muhabiri" diye söz
ettiği Eisenstaedt'ın şimdiye kadar 85 fo-
tografı Life'a kapak oldu. Marlene Diet-
rich'i smokinle. Ernest Heming»ay "i Kü-
ba'da balık tutarken, ttalyan diktatör Beni-
to Mussolini ve Adolf HiÜer'i savaştan ön-
ce, bir arada görüntüleyen "Efeie" lakaplı
fotoğrafçının, görüntülediğı ünlüler arasın-
da Churchill, Kennedy ailesi, yazar George
Bernard Shaw, Chariie Chaplüı, yazar Tho-
mas Mann ve Albert Einstein da var.
Şu an Polonya sınırian içinde bulunan, o
zamanki Almanya'nın Dirschau kentinde
doğan Eisie, fotoğraf çekmeye 12 yaşın-
dayken başladı. İlk önemli işi Associated
Press için, Nobel Ödül Törenleri sırasında
çektiği Thomas Mann fotoğrafıydı. Birçok
Alman dergisi ve haber servisi için de fo-
toğraflar çeken sanatçı,31 yaşında, full-ti-
me profesyonel bir fotoğrafçı oldu. Time
grubunun kurucusu Henry Luce, bir fotoğ-
raf dergisi olan Life'ı çıkartmaya başlayın-
• 2. Dünya Savaşı sonunda Amerika'nın zafer kutlamalan sırasında çektiği,
Times'da yayımlanan ve bir denizcinin bir hemşireyi öpüşünü görüntüleyen
fotoğrafıyla tanınan Alfred Eisenstaedt (altta), ünlü Life Magazin'in kadrosunda
yer alan 4 ünlü foto-muhabirden biriydi. Bu fotoğraf (yanda), Amerika'nın savaş
sonrası imajıru en iyi görüntüleyen fotoğraf olarak tarihe geçti.
ca, bu dergide çalışmak
için, 1935'te Hitler'ın ikti-
dara gelmesinden iki yıl
sonra Amerika'ya gitti ve
1979'a kadar doğduğu ye-
re dönmedi.
En anlamlı anlan yaka-
lamaktaki başansı sayesin-
de foto-muhabirliğin ba-
bası olarak bilinen Eisens-
taedt, zafer kutlamalan sı-
rasında çektiği hemşireyi
öpen denizci fotoğrafını
yıllar sonra şöyle anlatı-
yor:
u
Genç bir denizci Times Square'de dola-
şırken gördiiğü her genç kıza sanlıyor ve
öpüyordu. Onu beyaz üniformalı hemşirc
bir kızı yakalayuıcaya kadar takip ettim.
Eğer kız beyaz, genç asker de deni/ mavisi
askeri üniformasını giyi\or olmasaydı, fo-
toğraf bir işe yaramazdı. Insanlar beni unut-
salar bile, bu fotoğrafi hep haörlayacaklar."
Fotoğrafçının Life için çektiği 85'i kapak
olan 10 bin fotoğrafın en ünlüsü olan bu fo-
toğraf, Amerika'nın savaş
sonrası imajını en iyi görün-
tüleyen fotoğraf olarak tarihe
geçti.
"Tnıth Needs No Ally-
Gerçeğin Desteğe İhtiyacı
Yoktur" adlı fotoğraf tarihi
kitabının yazarı Howard
Chapnick, ünlü fotoğrafçı
hakkında şöyle diyor: "Genç
fotografçılar üzerinde inanıl-
maz rtkiliydL Life yayın haya-
tına başladıgında çok fazla
\merikah fotoğrafçı yoktu.
Alman fotoğraf magazinle-
rinden geten Eisensteadt herkese yarduncı
olup birçok fotoğrafçı yetiştirdL"
Dünyanın en önemli dergilerinden Li-
fe'ın bir numaralı fotoğrafçısı Eisenstaedt
tüm insanlara "Hayatı,dünyayıgörebilmek,
büyük olaylara tanık olmak, güçlülerin ve
zayıflann yüz ifadelerini yakalayabilmek
için hakın ve görmekten zevk alın. Şaşırmak
için, kendi kendinizi yetiştirmek için görün"
öğüdünü verirdi.
YAZI ODASI
SELtM tLERİ
Birsel'e Saygı Yazısı
"Attık papağannamelere burada bir son çekmek
gerekiyor."
Ama okurtan Salâh Birsel'den daha nice papa-
ğannameler bekliyor. Yukarıdaki cümleyi kaleme ge-
tirmiş Salâh Bey'e itiraz ediyorum.
Adam Yayınlan'nın okura armağan ettiği Papa-
ğanname, Salâh Birsel'in öteki yapıtları gibi soluk so-
luğa okunan, elden bırakılamayan, sonra bir kez da-
ha okunan bir kitap. Yazarın 1993 ve 1994 yıllannın
günlerinde yazıp çizdiği eşsiz satıriarı devşiriyor.
Necatigil, Birsel'in şiirinden şöyie söz açar: "Ko-
nulannı alaya alır göründü, duyarlığı öldürür gönı-
nerek ona düşündürücü yani çoğalmış bir tazelik
kattı." Aynı incelik ve yazınsal kaygı denemelerde,
günlüklerde sürüp gitmez mi? Sonra Necatigil'in o
'görünmek' deyişinde ne kadar keskin birsaptayım
söz konusudur. Çünkü Salâh Birsel, bence, yalnız-
ca acıyı, sevecenliği, hüzünleri yazdı. Onlara zaman
zaman taşlamadan, kara yergiden çok renkli giysi-
ler biçti.
Cemal Süreya, Kendimle Konuşmalar'üaki (1969)
denemelerin edebiyatımızda apayn bir sayfa, bölüm
oluşturacağım söylerdi. O zamanlar Salâh Bey'le ta-
nışmamıştım. Kendimle Konuşmalar"ın yazarı An-
kara'da yaşıyor, gözlerden ırak dunmayı yeğliyordu.
Cemal Süreya, Birsel'in şiirinden de söz açmış, ede-
biyat tutkunu gençlerin bu şiiri defalarca okumalan,
özümsemeleri gerektiğini söylemişti. Bu konuşma
Papirüs dergisinin Cağaloğlu'ndaki küçücük yöne-
tim odasında geçmiştir.
Yeditepe Yayınları arasında çıkmış Günlük (1955)
ve Sen Beni Sev"\ (1957) yeniden ve dikkatle oku-
muştum. Itiraf edeyim ki, Birsel'in şiirindeki derin bu-
rukluğu, demin andığım kitapların uyandırdığı haz-
zın gerisinde sanıyordum. Düşüncenin duyarlıktan
sıynlır göründüğü bu şiir için, besbelli, zamana, yıl-
lara ihtiyacım vardı.
Sonra Salâh Birsel'i tanıdım. Ankara'daki evinde
Istanbul'a göç hazııiığı içindeydi. Jale Birsel bize
meyvalı pastalar ikram etmişti. Unutulmaz bir akşa-
müzeriydi. Orada genç edebiyatçılara bütün kalbini
açmaya hazır o alçakgönüllü Salâh Bey'le mutlu sa-
atler geçirmiştik.
Dostluğunu benden de esirgemedi. İstanbul'da
birçok kez biriikte olduk. Jale Hanım'ın harikulâde
çerkestavuğunu yedik. Edebiyattan, estetikten, gü-
zelliklerden söz açtık. Böyle günler, böyle geceter be-
nim hayatımda sayılı.
Kuşlan Örtünmek (1976) yayımlandığında Salâh
Bey'in Pastırma Yazı için -hak etmediğim- övgü do-
lu sözlerini okudum. O, genç edebiyatçılara her za-
man yol açtı, her zaman onlara destek verdi, sevgi
duydu; güçlü sanatının sezdirisiyle genç edebiyat-
çıya kılavuzluk etti.
Salâh Bey'in tutumunagündeş edebiyatımızdaar-
tık rastlayamıyoruz. Aynı sevgicii tutumu, ben birde,
Attilâ ilhan'la Edip Cansever'de doya doya tattım.
Şiır ve Cinayet'i (1975) Moda'da çay bahçesinde
okumaya başladığımı hatırlıyorum. Annem ölümcül
hastaydı. Onu, çay bahçesine götürmüştüm. Ölü-
mün usul usul çıkageldigi bir hastahk; sonu hasta-
nın yakınlan biliyor, ama hasta gitgide çocuklaşıyor.
Öylesine üzgün bir dönemde Birsel'in denemeleri,
içimdeki karmaşaya sular serpiyor, Şiir ve Cinayet'i
okudukça huzura kavuşuyordum. Salâh Birsel'in bü-
tün kitaplan en işlek yaralara en ondurucu merhem-
lerdir.
Her dizesinden, her cümlesinden anlam edindiği-
miz, tat aldığımız Salâh Bey, bana öyle geliyor ki,
özellikle 1970 sonrasında, edebiyatımızda bir dö-
nem oluşturuyor. Şiirinin billûrlaşması Haydar Hay-
dar (1972). Varduman (1993) şıirini seyrek yayımla-
yan bu ustanın şiire duyduğu büyük saygıyı, verdiği
önemi yeniden kanrtladı. Düzyazılan gelince, ger-
çekten mutlu kıldılar okuru.
Öylesine mutlu kıldılar ki, okur yetiştirdiler, dene-
me türüne edebiyatımızda ufuk açtılar. Halley Kimi
Kurtanr'\ (1981), Yapıştırma Bıyık'\ (1985) baş köşe-
ye oturtuyorum. Sonra aklım Amerikalı Tolstoy'da
(1983) kalıyor. Salâh Birsel'in kaleminden Boğazi-
çi'ni, Beyoğlu'nu bir uçtan bir uca gezinip durduk;
artık bir daha gün ışığına çıkmaz sanılmış olaylar, ki-
şiler, semtler yeniden dirim kazandı. Bunca emeğe
nasıl teşekkür edilir?
Teşekkürün, gönül borcunun yordamını kestire-
mediğimiz gibi, kırgınlık duyduğumuzu da saklama-
yacağım. Salâh Bey şimdi Papağanname'de diyor
ki: "Birkenardadur. Dudaklannadabirgülücükkon-
dur." Ama biz okurları onu ille yazı masası başında
görmek istiyoruz. "Yaşlanıyorum, yaşlanıyorum" di-
yor, biz okurlarına yaîan söylüyor: Yazısı şimdi her
zamankinden genç. dipdiri!
Depeche Mode'un solisti
intiıara teşebbüs etti
Kültür Servist- lngiliz grup Depeche Mode'un 33
yaşındaki lideri ve solisti David Gahan. 24 ağustos
Perşembe günü, batı Hollywood'daki e\inde
damarlannı keserek intihara teşebbüs etti. Grubun
sözcüsü Michael Pagnotta, Los Angeles'ta ki Cedars
Sinai hastanesıne kaldınlan sanatçının sağlık
durumunun iyı olduğunu açıkladı ve bu intihar
teşebbüsünün özel bir problemden kaynaklandığını
ve bu yüzden nedenlerinin basına yansıtılmayacagını
ekledi.
Aziani antik kentinde kazılar
süriiyor
KÜTAHYA (AA) - Kütühya'nın Çavdarhisar ilçesi
yakmındaki .Aziani antik kentinde kazı çalışmalan
sürüyor. Kültür Bakanlığı ile Almanya Arkeoloji
Enstütüsü'nce ortaklaşa gerçekleştirilen ve Alman
arkeolog Klaus Rheidh başkanlığmdaki birekip
tarafından yürütülen kazılann bu yılki bölümünde,
Roma döneminden kalma borsa binası ortaya
çıkanldı. 3 yıldır süren kazılarda, geçen yıllarda, Zeus
tapınağı. stadyum. tiyatro ve hamam ortaya çıkanldı.
Çalışmalar eylül ayı sonuna kadar sürecek.
Gaziantepe amfıtiyatro
G.\ZİANTEP (AA) - Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi, Kültür Parkı içerisine bin kişilik
amfıtiyatro inşa ediyor. Amfitiyatro, sinema ve
multivizyon gösterilerine de yanıt verecek özellikte
inşa ediliyor. Büyükşehir belediyesine ait şehir
tiyatrosu da yeniden düzenlenerek cep sineması
olarak hizmete girecek.
DÜZELTME
Kültür Servisi - Lambda Istanbul'un düzenlemekte
olduğu Gay ve Lezbiyen Kültür Etkinlikleri,
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf/
Çok Amaçlı Salon'da, (Istiklal Cad. Baş Ağa Çeşmesi
Sok. No: 17 Beyoğlu - tstanbul) yapılacak. Haftalık
sanat çizelgemizde yanlışlıkJa Pandora Kitabevi'ne ait
telefon numarası çıknııştır, düzeltir, özür dileriz.