04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1995 SALI 12 KULTUR Lslerhııle düşündürnıeyi amaçbyorum EMRE KOYUNCUOĞLU Bükreş doğumlu Serge Spiîzer, 1972'den 1987'ye dek tsrai'de yaşamış • ve bugün yaşamını New York'ta sürdü- ren bir sanatçı. Yaşamı boyunca Doğu \e Bat kültürü arasında kalarak ikı kül- tûrel ideolojı karşısında yabancı olma duygusuyla yaşayan Spitzer, İstanbul Bi- enali'ce katılacak sanatçılardan. Sergi alanlannı görmek ûzere Istanbul'a ge- len Serge Spitzer ile sanatı, istanbul ve bienal ûzerine görüştük. - tstuıbul'a Dk defa mı geüyorsunuz? SERGE SPİTZER- Evet, gelmeden önce istanbul hakkında pek bir şey btl- miyordum. Ama, burada hiç yabancıhk çekmedim. 20 yılımi geçirdiğim Roman- ya'ya oldukça yakın. Istanbul'daen çok ilgimi çeken şeylerden biri, sokaklarda- ki yazılan okuyabilmem oldu. çünkü Ro- mencede Türkçeden alınmış birçok ke- lime var. Türk mutfağı ve damak zevki de bildık geliyor, Romanya'dan hatirlıyo- rum. Şehrin kokusubile beni oldukça et- kiledi. - İstanbul Bienali'nin başlığı Orient - ation. u Orient"i (Oriyent) buraya geldi- ğinizde hissettiniz mi? SPİTZER - Tabii ki, istanbul'da ori- yenti hissediyorum. Daha doğuya da git- tim ve yaşadım. tstanbul'daki yollann dûzenleniş şekli, modern yapılar, mo- dem mimari beni çok etkiledi. Türki- ye'nin bu kadar büyük bir gelişme kay- dettiğini bilmiyordum. Aslında kıyasla- ma yapamam tabii, çünkü geçmişini gör- medim. Ancak, birçok yerde, çok şaşır- dım. İstanbul öyle bir yer ki. modern ' Türkiye'nin ve Constantinople'ün varlı- ğını bir arada ve bütün olarak görüyor, hissediyorsunuz: çok etkileyici. . -İstanbul Bienali'ndesergilenecekese- riniz hakkında daha pek bir şey söyle- mek istemiyorsunuz sanıyorum. sergi ahnlannı gidip gördünüz mü? • SPİTZER - Evet. İstanbul Bienali'nin teması, organizatörlerin düşüncelen be- nimle ve sanat anlayışımla çok denk düş- tü. Bu, bir sanatçının üretimi için önem- li bir nokta. Genelde, eserlerimde sınırdüşüncesi- ni sorgulanm. Neyin özel, neyin nesnel olduğu, sınırların taşinabiürliği, değiş- kenliği, hareketin gücü ve görecelik gi- bi kavramlar sanat anlayışımı oluşturan temellerden. Türkiye'nin 100 yıla yakın bir zaman Avrupa'yı nasıl etkilediğini ve günümüzde bu etkileşimin başka şe- killerde yeniden ortaya nasıj çıktığını, Türkiye'nin Doğu ile Batı arâsında ger- çekten bir köprü görevi gördüğünü, bun- lan Istanbul'dayürürken sokaktaki insa- nın enerjisinde bile yakalayabiliyorsu- nuz. İstanbul Bienali'ndeoluşturacağım eserin içeriği bu olacak. Benim özel ha- yatımla ve buradaki kültürle baglantılı olacak. Buraya kendimi çok yakın hisse- diyorum. , -Yapıtiannızdasüreklisınırvesonsuz- luk, sınır ve sınırötesL, sınır ve sınırstzlık gibi karşıtlıklann birlikteükleri var. tkisi birtikte olabiliyor mu? SPİTZER - Sanınm herkesin; ne ya- pıp yapamayacağı, neye ulaşıp ulaşama- yacağı gibi konularda kendisine koydu- ğu bir sınır ya da bir önyargısı var. Eğer mantıksal bir şekilde düşünüyor ya da hareket ediyorsanız, kendinizi sınırlıyor- sunuzdur. Çünkü doğrusal birharekettir. . ancak araya mantık dışı olan kısa sekans- lar eklerseniz, yani rasyonalle irrasyo- neli birbiri içine sokarsanız bir anlamda planlanmış bir kaza ortaya çıkar. Bu planlanmış kazalann enerjisini çok sevi- yorum. ' - Sergilerinizde " sürekl i kullandiğım " diyebOeceğiniz bir obje ya da materyal varmı? SPİTZER - Çok değişik objeler ve materyallerle çahşıyorum. Son sergim- • de, uçan tenis toplan kullandım. Ancak, 15 yıldırsergilerimde halı kullanıyorum. ; Çoğunlukla doğası geregi sergileyece- • ğim yere uygun materyal kullanmayı ter- cih ederim. Halı dokumaya başladığım- da hayatımın bir yerinde istanbul'da bir sergi yapacağım aklıma gelmezdi. Tabii, İstanbul'da olunca, materyal olarak ister istemez halıya yöneliyorum. - Halı deyince aklınıza ne geliyor? SPİTZER - Halı. temelde benim için düşüncenın yaratılabileceğı bir alandır. Sınırlan belirlidir. Evini çağnştınr, eşya- Dikkati farkedilmemiş durumlara yöneltmek SERGE SPİTZER (Romanya/lsrail/ABD) 1951 ydında Romanya, Bükreş 'te doğan Serge Spitzer. I972'de aüesiyle biriikte Israil'eyerleştı. 1987'denbu yana New York ta yaşıyor. Sanatçı yaşamı boyunca Doğu ve Batı kültürü arasında kalmış ve her th kültürel ideolojı karşısındayan yabancı olma duygusııyla yaşamış: "Cıttiğıniz her yerdeyabancı ısenız. dığerterimn Jârketmediğı aynntılan görmeyi öğnenirsınız. Bu, yaşayabilmek için zorunlu biryeteneğe dânüşür." 19 79 da ilk hşisel sergisinden bu yana "Bölgeler. Tuzaklar ve Yaşama Alanları "üzerinde çalışıyor. Kiekân ve ben' arasındah ilişhyle ilgılı kavramlarmı Los Angeles, New York ve Houston'daktçeşıtli müze, galen ve halka açık alanlarda, ayrıca Den Haag, Bern, Beriin ve Graz gibi Avrupa kültür başkentlennde sergiledı. 1987de Almanya. Kasseldeki Documenta 8 e katıldı. Son çalışmalanndan "lndex ", 1992 den beri Hollanda. Almanya, hpanya ve Ingilterede sergûenmeye devam edıyor. Spitzer, 20yılhk bir süre içinde heykelsi bir dil geliştirdı. Yapıtları, söylevya da yoruma girmeden, yalnızca kendılerim anlatırlar. Serge Spitzer, sanatsal müdahalelerinde. varvlan doğal ve mimariyapıları kullanır. Fotoğrafa aktanlmış ilk sanat çalışmalanndan birine, "Belirlı bir duruma kendimi adapte etme konusundaki pek çok başansız girişimımden biri" adını vermiş. Sonuç olarak izleyicinin dikkatini daha öncefarkedilmemiş olan durumlara yöneltmek (ışaret edılen konuyapıtın kendisinden daha az geçici olmasa dahi) Spitzer ın enstalasyon projelenmn temei prensibi. Ancak onun sanatı yalnızca geçıcı olan a sığınmaz, 'görünmeyen'edoğruyönelir. Sanatçı, gerçeklık ve bizım onu algılayışımız arasındaki sapmalar üzerinde voğunlaşır. Türkiye'nin 100 yıla yakın bir zaman Avrupa'yı nasıl etkilediğini ve günümüzde bu etkileşimin başka şekillerde yeniden ortaya nasıl çıktığını, Türkiye'nin Doğu ile Batı lannı, sana ait olan şeyleri üstüne koy- duğun, sınırlannı belirlediğin bir mekân- dır. Halıya baktığımız zaman halının üs- tüne bakanz. bir de halının altı vardır. Halının altında olan şeyler genelde giz- li olan şeylerdir, sakladıklanmız. Halının altında kir vardır, halının üstü temizlenir, altı ise kirli kalır. Halıyı yuvarlayıp kö- şeye koyarsanız başka bir anlam yükle- miş olursunuz. - Elestirmenler sizi hangi dönem veya akım içine alıyorlar? SPİTZER- Ümidim, o kadar kolay sı- nıflandınlamamak, tabii bu benim iste- ğim. Böyle bir soruyla karşılaşınca hep yemek alışkanlıklan üzerine konuşurum. arasında gerçekten bir köprü görevi gördüğünü, bunlan İstanbul'da yürürken sokaktaki insanın enerjisinde bile yakalayabiliyor SUlıuZ. İstanbul Bienali'nde oluşturacağım eserin içeriği bu olacak. li'ne katılacak olan sanatçılar birincı M- nıf bir sanatçı grubu. - BienaPin sanatsal yönetmeni Rene Block'la daha önce biriikte çalıştınız mı? SPİTZER - 80lerde onunla biriikte birkaç sergi yapmıştık. - Rene Block hakkında ne düşünüyor- sunuz? SPİTZER - Bence Rene, günümüz sanatını çok yakından takip eden ve sa- vaş sonrası dönemde, çağdaş sanatın ön- de giden temsilcileriyle çok dostça ve yakın ilişkiler kurmuş biri. Zaten Rene. bu sanatçılann temsıl ettıkleri şeyleri, çok iyı temsil ettiği için ve sanatçılarla bu düzlemde ilişkiler kurabildiği ıçın. bu SPI r / E R - Ket. boşlukta bağımsız bir objenin varlığı düşüncesi. Bu dene- meler daha heykelın duvardan aynlma- dıgı, oda içinde yer almadığı, perfor- mansların olmadığı zamanlarda gerçek- leşti. - "Boşluğu Sınırlamak" adı altında topladığınız çauşmalanmzda çoğunluk- la projeksiyon makinesiyle yansıttığınız diada "yanm bir yüz" göriiyoruz. Neden yanm? SPİTZER - Çünkü, bence yüzdeki en önemli yer alın ve gözlerdir. Kimliğini- zı saklı tutabilirsiniz, amaaynı zamanda da orada var olup her şeyi izleyebilirsi- niz. Bir yandan da bir insanın varlığını en "gerçek" kavramıyla ilgiliyim aslında. Dünyanın farklı yerlerinde yaşıyor olsak da aynı zaman periyodunda yaşadığımız için hepimiz için geçerli olan enformasyona sahibiz. Hepimizi içine alan gerçek, benim için çok önemli. Ne kadar meraklıysan o kadar hepimize mal olmuş gerçeğin içindeki diğer gerçekleri ortaya çıkarabilirsin. Tabii bu. soru sorarak başlıyor. Bence, sanat hakkmda her şeyi soyutla- yarak konuşmak çok zor. Bana "Heykel sanatı hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sorduklannda ben de onlara "Do- mates salatası hakkında ne düşünüyorsu- nuz?" diyorum. Çünkü, domatesi nasıl kestiğin ve salatanın içine nasıl yerleştir- diğin senin heykel anlayışını ve heykel sanatına karşı tavnnı belirler. Hatta ha- yata karşı tavnnın ve yaşadığın kültürün bir simgesi olur. - İstanbul Bfenali'ne katdan sanatçüar hakkında ne düşünfiyorsunuz? SPİTZER - Daha" hepsi belirlenme- miş, ancak gördüğüm kadanyla, gelen- lerin çoğu dünyaca ünlü. büyük sanatçı- lar. Onlardan biri olarak seçildiğim için çok mutluyum. Bence İstanbul Biena- kadar güçlü ve önemli sanatçılan Istan- bul'a toplayabilmiş - İlk enstalasyon sanatçılan arasında anılıyorsunuz. Bu çalışmalarınız nasıl başladı? SPİTZER - Romanya'dan ayrıldıktan sonra yaptığım çaltşmalar, ağırlıklı ola- rak "resmi taşımayan çerceveler" üzeri- neydi. Yani resmı yapmadan önce çerçe- vesini hazırlamak. Ve çerçeveyi taşına- bilir. hareket ettirilebilen obje olarak kul- lanma ve böylece yeni sınırlar tanımla- ma. Resmin sınırlan, kişisel sınırlarolu- yor. anında parçalay ıp yanınızda götüre- biliyorsunuz. Ve kendinizi ve çeTçeveyi başka bir alana uyarlayabiliyorsunuz. - Enstalasyonun düşünsel olarak ilk adımlan diyebilir miyiz? belirliyor vc görülen soyut kavramlar bir anlamda kınlıp somut oluyor. Soyut ve figüratif sanat arasında süregelen bir kavga vardır. Bu özellik iki farklı yakla- şımı bir araya getirmemi de sağlıyor. 20 yıldır soyut kavramlar üzerinde çahşıyo- rum. Ve yaptığım ışler gün geçtikçe da- ha temsiİi oluyor. Ben "gerçek"1 kavramıyla ilgiliyim as- lında. Sen. ben dünyanın farklı yerlerin- de yaşıyor olsak da aynı zaman periyo- dunda yaşadığımız için hepimiz için ge- çerli olan enformasyona sahibiz. Hepi- mizi içine alan gerçek, benim için çok önemli. İnsanın aya çıkması. Bosna'da- ki savaş gibi gerçekler. Bunlar hepimizin gerçekleri. Ne kadar meraklıysan o ka- dar hepimize malolmuş gerçeğin içinde- ki diğer gerçekleri onava gıkarabilirsin. Tabii bu, soru sorarak başlıyor. Aptalca sorular bile olabılir. Örneğin; "Duvan kesen çizgi. gerçek midir, soyut mudur?" gibi. Bence gerçektır, ya da bence soyut- tur. Peki gerçek soyut mudur? Alt sevi- >ede bir felsefi düşünce başlıyor, ama kitaplardan değil, uygulamadan ortaya çıkmış bir düşünce. - Peki sizce yöneune (Orientation) ne- dir? SPİTZER - Yönelme, içgüdüseldir, görme ile ilgilidir. Sanatın temel konu- mudur. Yönelmenin ne olduğunu çöze- bilmek için meraklı olmak gerekir. Bil- giyle içgüdü beraber hareket etmelidir. Her şeyin ve herkesin hareket ettiği bir dünyada yönelme çok temel bir ihtiyaç- tır. - Son serginizin adı "Reality Models" (Gerçek Modeller) Basından takip etti- ğim kadanyla büyük yankı uyandırdı. Sergide ne>i "ima"ediyordunuz? SPİTZER - Ben aslında hep ıma et- mevi severim. "Bu, budur" demem. "Bu, bundan çok daha fazla şeyler söylü- yor ama bu, bu gibi gozüküyor" demeyi tercıh edenm. Son sergımde makinelerle dolu boş bir oda hazırladım. yani bir alan yarattım ve sergiye gelenlerin başlannın üzerinden tenis toplan fırlattım. Topun nerden yo- la çıktığı ve nereye gittiği görünmüyor- du. Kafasını kaldınp bakmayanlar topla- n göremedıler, bazılan gördüler, bazıla- n ise kaçırdılar. Hayat gibi bir şey. Ama en ilgincı. sergiye gelenlerin çoğu, bu çalışmamı Bosna'daki savaşla baglantılı yorumladı Iştebu. birgerçektir. Hepimi- zin gerçeği Yaptığım işlerin tümünde hi- kâye anlatmayı değil, düşündürmeyi amaçlıyorum. Amerikalı ünlü fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt, 24 ağustosta öldü 'Bakın ve görmekten zevk alın' Kûltûr Servisi- Amerikalı ünlü fotoğraf- çı Alfred Eisenstaedt. 24 ağustosta, 97 ya- şında öldü. 2. Dünya Savaşı sonunda Ame- rika'nınzaferkutlamalansırasındaçektiği, Times'da yayımlanan ve bir denizcinin bir hemşireyi öpüşünü görüntüleyen fotoğra- fiyla tanınan Alfred Eisenstaedt, ünlü LHe Magazin'in kadrosunda yer alan 4 ünlü fo- to-muhabirden biriydi. Başkan Bill Clinton'ın " Zamanmm en büyükve yetenekli foto-muhabiri" diye söz ettiği Eisenstaedt'ın şimdiye kadar 85 fo- tografı Life'a kapak oldu. Marlene Diet- rich'i smokinle. Ernest Heming»ay "i Kü- ba'da balık tutarken, ttalyan diktatör Beni- to Mussolini ve Adolf HiÜer'i savaştan ön- ce, bir arada görüntüleyen "Efeie" lakaplı fotoğrafçının, görüntülediğı ünlüler arasın- da Churchill, Kennedy ailesi, yazar George Bernard Shaw, Chariie Chaplüı, yazar Tho- mas Mann ve Albert Einstein da var. Şu an Polonya sınırian içinde bulunan, o zamanki Almanya'nın Dirschau kentinde doğan Eisie, fotoğraf çekmeye 12 yaşın- dayken başladı. İlk önemli işi Associated Press için, Nobel Ödül Törenleri sırasında çektiği Thomas Mann fotoğrafıydı. Birçok Alman dergisi ve haber servisi için de fo- toğraflar çeken sanatçı,31 yaşında, full-ti- me profesyonel bir fotoğrafçı oldu. Time grubunun kurucusu Henry Luce, bir fotoğ- raf dergisi olan Life'ı çıkartmaya başlayın- • 2. Dünya Savaşı sonunda Amerika'nın zafer kutlamalan sırasında çektiği, Times'da yayımlanan ve bir denizcinin bir hemşireyi öpüşünü görüntüleyen fotoğrafıyla tanınan Alfred Eisenstaedt (altta), ünlü Life Magazin'in kadrosunda yer alan 4 ünlü foto-muhabirden biriydi. Bu fotoğraf (yanda), Amerika'nın savaş sonrası imajıru en iyi görüntüleyen fotoğraf olarak tarihe geçti. ca, bu dergide çalışmak için, 1935'te Hitler'ın ikti- dara gelmesinden iki yıl sonra Amerika'ya gitti ve 1979'a kadar doğduğu ye- re dönmedi. En anlamlı anlan yaka- lamaktaki başansı sayesin- de foto-muhabirliğin ba- bası olarak bilinen Eisens- taedt, zafer kutlamalan sı- rasında çektiği hemşireyi öpen denizci fotoğrafını yıllar sonra şöyle anlatı- yor: u Genç bir denizci Times Square'de dola- şırken gördiiğü her genç kıza sanlıyor ve öpüyordu. Onu beyaz üniformalı hemşirc bir kızı yakalayuıcaya kadar takip ettim. Eğer kız beyaz, genç asker de deni/ mavisi askeri üniformasını giyi\or olmasaydı, fo- toğraf bir işe yaramazdı. Insanlar beni unut- salar bile, bu fotoğrafi hep haörlayacaklar." Fotoğrafçının Life için çektiği 85'i kapak olan 10 bin fotoğrafın en ünlüsü olan bu fo- toğraf, Amerika'nın savaş sonrası imajını en iyi görün- tüleyen fotoğraf olarak tarihe geçti. "Tnıth Needs No Ally- Gerçeğin Desteğe İhtiyacı Yoktur" adlı fotoğraf tarihi kitabının yazarı Howard Chapnick, ünlü fotoğrafçı hakkında şöyle diyor: "Genç fotografçılar üzerinde inanıl- maz rtkiliydL Life yayın haya- tına başladıgında çok fazla \merikah fotoğrafçı yoktu. Alman fotoğraf magazinle- rinden geten Eisensteadt herkese yarduncı olup birçok fotoğrafçı yetiştirdL" Dünyanın en önemli dergilerinden Li- fe'ın bir numaralı fotoğrafçısı Eisenstaedt tüm insanlara "Hayatı,dünyayıgörebilmek, büyük olaylara tanık olmak, güçlülerin ve zayıflann yüz ifadelerini yakalayabilmek için hakın ve görmekten zevk alın. Şaşırmak için, kendi kendinizi yetiştirmek için görün" öğüdünü verirdi. YAZI ODASI SELtM tLERİ Birsel'e Saygı Yazısı "Attık papağannamelere burada bir son çekmek gerekiyor." Ama okurtan Salâh Birsel'den daha nice papa- ğannameler bekliyor. Yukarıdaki cümleyi kaleme ge- tirmiş Salâh Bey'e itiraz ediyorum. Adam Yayınlan'nın okura armağan ettiği Papa- ğanname, Salâh Birsel'in öteki yapıtları gibi soluk so- luğa okunan, elden bırakılamayan, sonra bir kez da- ha okunan bir kitap. Yazarın 1993 ve 1994 yıllannın günlerinde yazıp çizdiği eşsiz satıriarı devşiriyor. Necatigil, Birsel'in şiirinden şöyie söz açar: "Ko- nulannı alaya alır göründü, duyarlığı öldürür gönı- nerek ona düşündürücü yani çoğalmış bir tazelik kattı." Aynı incelik ve yazınsal kaygı denemelerde, günlüklerde sürüp gitmez mi? Sonra Necatigil'in o 'görünmek' deyişinde ne kadar keskin birsaptayım söz konusudur. Çünkü Salâh Birsel, bence, yalnız- ca acıyı, sevecenliği, hüzünleri yazdı. Onlara zaman zaman taşlamadan, kara yergiden çok renkli giysi- ler biçti. Cemal Süreya, Kendimle Konuşmalar'üaki (1969) denemelerin edebiyatımızda apayn bir sayfa, bölüm oluşturacağım söylerdi. O zamanlar Salâh Bey'le ta- nışmamıştım. Kendimle Konuşmalar"ın yazarı An- kara'da yaşıyor, gözlerden ırak dunmayı yeğliyordu. Cemal Süreya, Birsel'in şiirinden de söz açmış, ede- biyat tutkunu gençlerin bu şiiri defalarca okumalan, özümsemeleri gerektiğini söylemişti. Bu konuşma Papirüs dergisinin Cağaloğlu'ndaki küçücük yöne- tim odasında geçmiştir. Yeditepe Yayınları arasında çıkmış Günlük (1955) ve Sen Beni Sev"\ (1957) yeniden ve dikkatle oku- muştum. Itiraf edeyim ki, Birsel'in şiirindeki derin bu- rukluğu, demin andığım kitapların uyandırdığı haz- zın gerisinde sanıyordum. Düşüncenin duyarlıktan sıynlır göründüğü bu şiir için, besbelli, zamana, yıl- lara ihtiyacım vardı. Sonra Salâh Birsel'i tanıdım. Ankara'daki evinde Istanbul'a göç hazııiığı içindeydi. Jale Birsel bize meyvalı pastalar ikram etmişti. Unutulmaz bir akşa- müzeriydi. Orada genç edebiyatçılara bütün kalbini açmaya hazır o alçakgönüllü Salâh Bey'le mutlu sa- atler geçirmiştik. Dostluğunu benden de esirgemedi. İstanbul'da birçok kez biriikte olduk. Jale Hanım'ın harikulâde çerkestavuğunu yedik. Edebiyattan, estetikten, gü- zelliklerden söz açtık. Böyle günler, böyle geceter be- nim hayatımda sayılı. Kuşlan Örtünmek (1976) yayımlandığında Salâh Bey'in Pastırma Yazı için -hak etmediğim- övgü do- lu sözlerini okudum. O, genç edebiyatçılara her za- man yol açtı, her zaman onlara destek verdi, sevgi duydu; güçlü sanatının sezdirisiyle genç edebiyat- çıya kılavuzluk etti. Salâh Bey'in tutumunagündeş edebiyatımızdaar- tık rastlayamıyoruz. Aynı sevgicii tutumu, ben birde, Attilâ ilhan'la Edip Cansever'de doya doya tattım. Şiır ve Cinayet'i (1975) Moda'da çay bahçesinde okumaya başladığımı hatırlıyorum. Annem ölümcül hastaydı. Onu, çay bahçesine götürmüştüm. Ölü- mün usul usul çıkageldigi bir hastahk; sonu hasta- nın yakınlan biliyor, ama hasta gitgide çocuklaşıyor. Öylesine üzgün bir dönemde Birsel'in denemeleri, içimdeki karmaşaya sular serpiyor, Şiir ve Cinayet'i okudukça huzura kavuşuyordum. Salâh Birsel'in bü- tün kitaplan en işlek yaralara en ondurucu merhem- lerdir. Her dizesinden, her cümlesinden anlam edindiği- miz, tat aldığımız Salâh Bey, bana öyle geliyor ki, özellikle 1970 sonrasında, edebiyatımızda bir dö- nem oluşturuyor. Şiirinin billûrlaşması Haydar Hay- dar (1972). Varduman (1993) şıirini seyrek yayımla- yan bu ustanın şiire duyduğu büyük saygıyı, verdiği önemi yeniden kanrtladı. Düzyazılan gelince, ger- çekten mutlu kıldılar okuru. Öylesine mutlu kıldılar ki, okur yetiştirdiler, dene- me türüne edebiyatımızda ufuk açtılar. Halley Kimi Kurtanr'\ (1981), Yapıştırma Bıyık'\ (1985) baş köşe- ye oturtuyorum. Sonra aklım Amerikalı Tolstoy'da (1983) kalıyor. Salâh Birsel'in kaleminden Boğazi- çi'ni, Beyoğlu'nu bir uçtan bir uca gezinip durduk; artık bir daha gün ışığına çıkmaz sanılmış olaylar, ki- şiler, semtler yeniden dirim kazandı. Bunca emeğe nasıl teşekkür edilir? Teşekkürün, gönül borcunun yordamını kestire- mediğimiz gibi, kırgınlık duyduğumuzu da saklama- yacağım. Salâh Bey şimdi Papağanname'de diyor ki: "Birkenardadur. Dudaklannadabirgülücükkon- dur." Ama biz okurları onu ille yazı masası başında görmek istiyoruz. "Yaşlanıyorum, yaşlanıyorum" di- yor, biz okurlarına yaîan söylüyor: Yazısı şimdi her zamankinden genç. dipdiri! Depeche Mode'un solisti intiıara teşebbüs etti Kültür Servist- lngiliz grup Depeche Mode'un 33 yaşındaki lideri ve solisti David Gahan. 24 ağustos Perşembe günü, batı Hollywood'daki e\inde damarlannı keserek intihara teşebbüs etti. Grubun sözcüsü Michael Pagnotta, Los Angeles'ta ki Cedars Sinai hastanesıne kaldınlan sanatçının sağlık durumunun iyı olduğunu açıkladı ve bu intihar teşebbüsünün özel bir problemden kaynaklandığını ve bu yüzden nedenlerinin basına yansıtılmayacagını ekledi. Aziani antik kentinde kazılar süriiyor KÜTAHYA (AA) - Kütühya'nın Çavdarhisar ilçesi yakmındaki .Aziani antik kentinde kazı çalışmalan sürüyor. Kültür Bakanlığı ile Almanya Arkeoloji Enstütüsü'nce ortaklaşa gerçekleştirilen ve Alman arkeolog Klaus Rheidh başkanlığmdaki birekip tarafından yürütülen kazılann bu yılki bölümünde, Roma döneminden kalma borsa binası ortaya çıkanldı. 3 yıldır süren kazılarda, geçen yıllarda, Zeus tapınağı. stadyum. tiyatro ve hamam ortaya çıkanldı. Çalışmalar eylül ayı sonuna kadar sürecek. Gaziantepe amfıtiyatro G.\ZİANTEP (AA) - Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Kültür Parkı içerisine bin kişilik amfıtiyatro inşa ediyor. Amfitiyatro, sinema ve multivizyon gösterilerine de yanıt verecek özellikte inşa ediliyor. Büyükşehir belediyesine ait şehir tiyatrosu da yeniden düzenlenerek cep sineması olarak hizmete girecek. DÜZELTME Kültür Servisi - Lambda Istanbul'un düzenlemekte olduğu Gay ve Lezbiyen Kültür Etkinlikleri, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf/ Çok Amaçlı Salon'da, (Istiklal Cad. Baş Ağa Çeşmesi Sok. No: 17 Beyoğlu - tstanbul) yapılacak. Haftalık sanat çizelgemizde yanlışlıkJa Pandora Kitabevi'ne ait telefon numarası çıknııştır, düzeltir, özür dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle