28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HA2İRAN 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Kemalistler ne yapıyor? Prof. Dr. GENCAY GURS(W 2 5 Temmuz I994\e bu sütun- larda "Sosyalistk* Ne Yapı- yor?'' başlıkh bir yazun ya- yımlanmıştı. O yazıda, henüz yaşanan ömeklere benzeme- yen yeni bir sosyalist toplum örnekçesini (modelini) gerçekleştirme olanağı bulunmasa da Yeni Dünya Düze- ni söylencesinin (efsanesinin) iflası ile birlikte sosyalistlerin, evTensel düzeyde kaybettikleri entelektüel hegemonyayı yeniden kurma firsatı doğdağunu, yakın gelecekte sıyasal yaşamı yönlendirme şansına sahip olmayan Türkiye sosyalist- lerinin de evrensel ınsan hakİanna ve öz- gürlükJerine sahip çıkan. eşitlikçi, katı- lımcı, dayanışmacı, bağımsızlıkçı birde- ğerler sisteminin samımi takipçisi oldu- funu göstererek kamuoyunda güven du- yulan bir referans kaynagı oluşturması şansının bulunduğunu, ancak örgütsel bü- tünlükten yoksun Türkıye sosyalistleri- nin geleneksel kültürlerinin bu şansı ya- ratıcı bir şekilde kullanmalan olanağı ver- mediğini belirtmiş ve sosyalistlerin. özel- likle Kürt sorunu ve şeriatçılık konusun- daki bazı tutumlanna karşı içerden eleş- tiriler getirmiştim. Örneğin partili parti- siz tüm sosyalistleri devletin Kürtler üze- rinde uyguladığı sindirme ve baskı poli- tikalanna; "faili meçhuT cinayetlere, iş- kenceye, kitlesel zulme çok haklı olarak karşı çıkarken kimilerinin Kürt halkının dırenişıni temsil ettiği gerekçesiyle PKK'yetanıdıklan moral muafiyeti eleş- tirmiş, siyasal tslamın ve milliyetçi akım- lann yükselişiyle başlayan ve kendini Ke- malist kesime daha yakın duyumsayan kitlesel hareketlenmeye karşı sosyalist- lerin takındığı itıcı tavn yanlış buldugu- mu belirtmiştim. O yazının temel amacı, Tûrkiye'nin ge- leceğini karartan tehlikeler karşısında, dogmalardan ve şablonlardan arınmış, geniş ufuklu bir sosyalist hareketle, bu- gün adı sosyal demokrata çıkmış siyaset- lerin elinde çarçur edılen, özellikle Kürt sorununun gündeme gelmesınden sonra aklı biraz kanşmakla birlikte, çağdaş ev- rensel değerlere sahip çıkma refleksleri gelişmiş, sınıfsal tercihlerini çalışanlar- dan yana koymaya eğilimli Kemalist ta- ban hareketi arasındaki ittifakının taşıdı- ğı önemin altını çizmekti. Böyle bir itti- faktan, siyasal bir parti kimliği altında bugünden yanna bütünleşmeyi murat et- mediğim açıktı. Ancak sosyalistler. şim- diki halde kendine uygun siyasal bir çatı bulamayan Kemalıstlerin bir ucundan, baskıcı devlete karşı daha çağdaş, daha demokratik ve daha özgürlükçü değerle- ri savunan sermaye ağırlıklı liberaller, öteki ucundan ise kanlı geçmişini büyük bir ustalıkla unutturarak, kuzu postuna bürünen milliyetçi kurtlar tarafindan göz göre göre kemirilmesine seyirci kalamaz- lardı. Nitekim aradan geçen bir yıla yakın süre içinde sosyalist kesimde, yaşanan gerçeklerle bağlannı koparmış bazı mar- jinal gruplar ve kişiler dışında, Tûrki- ye'nin geleceğinde hak ettikleri etkin ro- le sahip çıkma endişesinı taşıyan ve bu et- kınlige ancak anlamlı bir kitlesel destek- le ulasabilecekleri bilincini paylaşan bü- yûk sosyalist çoğunluk. daha ayaklan ye- re basan politikalar üretmeye ve örgütleş- me stratejilerini bu yönde belirlemeye ça- lışhlar. Tûrkiye'nin tarihinin en bunalım- lı dönemlerinden birini yaşadığını, bu bu- nalımdan ancak Kürt sorununu, Kürt ve Türk halklannın özgür iradeleriyle be- nimseyecekleri banşçı ve demokratik bir siyasal çözüme kavuşturarak çıkılabilece- ğuıe, siyasi iktidann uyguîadığı devlet te- rörünün ve dayattığı "askeriçözüm" zor- lamalannın bunalımı daha da içinden çı- kılmaz duruma getirdiğine ve her şeyden önemlisi, ıki halkın bir arada yaşama umut ve olanaklanmn giderek ortadan kalktığına, savaşın şoven ve milliyetçi eğılimleri tehlikeli biçimde körüklediği- ne inanan sosyalistler, öncelikle ütkenin bütün bu sorunlann özgürce tartışılabile- ceği demokratik bir siyasal ortama ge- reksinimi olduğu göriişünü, her vesiley- le vurguladılar. Sosyalistlerin çoğu Kürt halkının 14 kendi kaderinitayin hakkı" olduğu ilke- sini kabul etmekle birlikte, "böyle bir çö- zflmün Kürt ve Türk halklannın çıkarla- n açısındaıı taşıdıgı olumsuzluklan veola- naksızlıkJan" ve bölgeye yönelık emper- yalıst oyunlan dile getirmekten, bir ara- da yaşama koşullarırun önündeki engel- lerin aşılmasının, her iki halk açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğu tezini ısrarla savunmaktan geri durmadılar. Peki Kemalistler ne yaptılar? Henüz kendi bağımsız siyasal dinamik- lerini yaratamadıklan için çeşitli ideolo- jik etkilere açık olan geniş Kemalist taba- nın ne yöne doğru yol aldığını gösteren net kanıtlar ortada yok. Ancak bu kesimin en azından basında -medyada- sözcülüğü- nü yapan ve bugüne kadar ölçülü ve ağır- başlı tavırlanyla belli bir saygınlık kaza- nan çevreler, bugün Tûrkiye'nin en kritik sorunu olan demokratikleşme konusunda yaratılan 'toplumsal paranoya'yı körükle- yerek yayılmakta olan bulanık havayı da- ha da ağırlaştırdılar. Düşüoce özgürlüğü- nü, banşı ve fnsan haklannı savunanlann karşısına, Morrison geçmişini unutup em- peryalizmi ve Sevr'i Çankaya'ya çıkıoca farkeden Süleyman Demirel'i çıkardılar. Belkı de ömrünün en eskil (arkaik) reha- vetini yaşarken şu kalan Çankaya günle- rini huzur içinde geçirebilmek ve biraz daha uzatabilmek için kımlere yanaşabi- leceğini hesaplarken, her sözünde bir ke- ramet bularak. onda büyük devlet adam- lığı nıtelikleri keşfettiler. Cniü 8. madde- nin görüşüleceği günkrde, insan haklan- nı ve özgürlükleri savunanlara karşı, Tür- keş'in,Yılmaz'ın, iktidann DYPkanadın- dan birçok millefvekiKnin ve Ecevit'in içinde bulunduğu Millhetçi Cephe'nin kullandığı McCartfay söylemini payiaş- nıakta sakınca görmedilen "Her kim ki insan haklanna. toplumsal özgûriükleri savunuyor görünürken emperyalizmi giz- lemeye çalışırsa o vatan hainidir." Faili meçhul cinayetlerin, yargısız infazlann, işkencenin, zulmün kol gezdiği, köylerin yakıldjğı, milyonlarca insanın göçe zor- landığı şu yaşadığımız gûnlerde, insan haklannı ve özgürlükleri savunanlann bi- lerek bilmeyerek emperyalizmin oyunu- na geldiğini ima eden bu dil, eğer hedefi- ni iyice şaşırmış bir öfkenin ürünü değil- se ve bizlere gerçekten bir şeyler söyle- mek isriyorsa bunu ıyice açığa çıkarmak zorundayız. Tûrkiye'nin parçalanması için akla gelmedik komplolarçeviren Ba- tı nerede başlıyor, nerede bitiyor? Cum- hurbaşkanı Demirel'in Sevr tehlikesine deginmesine dikkat çekerek, "Bu uyan tehlikeyi görmeycn körierin gözterini aç- maya yarayacak mıdır" diye soranlar, Cumhurbaşkanrnın devletin haber alma kaynaklanndan edindiği bilgilere dayan- dığını yazanlar, "Sevr'i diriltnıek isteyen iç ve dış çevreierin etkinKkleri ortadadn-" diyenler, alacakaranlık kurumlara gönder- meler yapmak yerine bildiklerini apaçık ortaya koymak dummundadırlar. Batı'nın Haçlı seferlerinden kalma Türk düşman- lığına ya da gelişmiş-gelişmemiş ülke çe- lişkileri temeline oturtulan emperyalizm çözümlemeleri, tamştığımız sorunlan ay- dınlatabilecek yeni öğeler değildir. Yeni sayılabilecek tez, ABD merkezli Batı it- tifakının Ortadoğu petrollerini denetim altında tutabihnek için Kürt bölgesinde "uyumlu bir devkt" kurma hedefleri ol- duğu ve bunun uzantısı olarak da bölge ül- kelerinde ekonomik ve siyasal istikrarsız- lık yaratma stratejileri izlediği görüşüdür (Prof. Dr. Tuncer Güvenç; Lozan, Petrol, PKK ve Su, Cumhuriyet, 21.05.1995). Bu senaryo kuşkusuz tartışmaya açıktır ve tartışılmahdır, ama tam da bu nedenledir ki PKK dahil bölgedeki tüm Kürt hareket- leri konusunda alabildiğine sansürsüz ve özgür bir tartışma ortamı açmak gerekir. Başta Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi olmak üzere, TC'nin insan hak- lan ve düşünce özgürlüğü ile ilgili yasal profıli ortada dururken böyle tartışmala- ra girişmek, ancak korku ve sindirme po- litikalan üretenlerin işine yanyor. Yeni Dünya Düzeni tutkunlan dışında- ki herkes, emperyalizmin ne olup ne ol- madığını az çok biliyor. Demokrasiden, laiklikten, bağımsızlıktan, emekten yana ilkeler etrafinda oluşacak ve Kemalistle- ri de içine alacak bir sol ittifakın önemi- ne inanan sosyalistler, Kemalist sözcüle- rin, demokratik hak ve özgürlüklerin önü- nü tıkayan her taşın altından emperyaliz- min ve Sevr'in hortlayacağmı haykıran Milliyetçi Cephe korosundan farklı ne söylediklerini anlamak istiyor. Niyetler ne olursa olsun, "Her kiın kL."ile başla- yıp "vatan hainkür"le biten kestirme hü- kümler, "Mustafa Kemal'i sevmeyen in- san, karanbklann baykuşudur" gibi aia- turka ifadeler, bu ittifakı torpillemekten başka bir işlev görmüyor. Bu vaklaşım Türkiye'vi ister istemez Batı'yı nesnel bir politik gerçeklik oiarak değil: tüm bir dün- ya görüşü olarak karşısına alan Islam an- oempenalizmine doğru vaklaştınyor. Ne yazık ki ulusal bağımsızhğın ve laikliğin simgesi olan Mustafa Kemal kimliği, Is- lami cephe için artık dışlayıcı bir öğe ola- rak görülmüyor. Erbakan'ın, "Mustafa Kemal yaşasavdı Refahb olurdu" sözleri ve Adnan Menderes'ın daha bırkaç hafta önce bir TV röportajında ifade ettiği, "Ba- ü'dan gerçek bir kopuş ancak İslam anti- emperyalizmi ittifakıyla gerçekleşebilir, bunun için tslami kanadın daha geniş gö- rüşlü bir siyaset izlemesi ve Kemalisderi de içine alması gerekir" şeklınde özetlenebi- lecek görüşleri, bunun en somut kanıtla- ndır. TARTIŞMA Vergi beyannamelerinin imzalanması % / beyanna- % / melerinin % / ruhsatlı ^ / serbest j muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler tarafından imzalanması: 13.6.1989 günlüResmi Gazete'de yayımlanarak yûrûrlüğe giren 3568 sayılı yasanın amacı nedir? Yasayagöre muhasebe mesleği eğitim sûresine, deneyim süresine bağlı olarak serbest muhasebecilik, serbest muhasebeci mali müşavirlik ve yeminli mali mûşavirlik unvanlan altında statüye bağlanmıştır. Buna bağlı olarak daha önceden kurulmuş olan TÜRMOB'dan (Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalan Birliği) yapılacak staj ve sınavlar sonucunda, odadan ruhsat alma zorunluluğu getirilmiştir. Odayı kuranlar oldubitriyle kendilerini, kendilerine göre sınıflandırarak anında kendilerini ruhsatlandırmışlardır. Aslında muhasebe konusu ile ilgili okullardan mezun olmuş on binlerce kişiyi oda dışında bırakarak kendi çıkarlan doğrultusunda hareket etmişlerdir. Ruhsat (yetki belgesi) alamayan, daha doğrusu yetki belgesi verilmeyen on binlerce üniversite mezunu, bir anda diplomasız duruma düşürülmüştür. Yaptınmlan sayesinde çıkardıklan 6.7.1994 tarihli yasayla Vergi Usul Kanunu'na eklenen mükerrer 227. madde ile gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin kendileri tarafından imzalanmasının şart olduğunu iddia etmektedirler. Bana göre bu bir tıp doktorunun, başka bir üp doktorundan ilaç alabilmesi için reçete istemesine benzemektedir. Binlerce okul mezunu, patronluğunu yaptığı işyerleri veya şirketlerde kendi defterini tutup beyannamesini verirken, bu özgürlüğün kısıtlanması, dünyada uygulaması olmayan hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndaki özgürlüklere aykındır. TBMM'de bile reddedilen 227. madde hukuken olanaksız görülmektedir. Maliye Bakanlığı da bunu göz önüne alarak çıkardığı tebliğlerde müteselsil sorumluluğun yanında, verilen beyanlarda son söz hakkının kendinde olduğunu saklı tutmaktadrr. Yani yetki belgesi bendedir demektedir. O zaman göstermelik bir imza karşılığı tarife çıkanp (beyannamesine- meblağına göre) mûkelleflerin cebindeki paraya göz dikmek, TURMOB yöneticilerine hiç yakışmamaktadır. 227. maddenin beyannamelerdeki yetkili imzası için istenen anlaşma yapılması (mûkellefle-yetkili muhasebeci) 31.5.1995 tarihinde tekrar uzatılmasına rağmen en kısa zamanda düzeltilerek mûkelleflerin mağduriyetten kurtanlması sağlanmalıdır. Kısaca özetlersek, 227. madde ile Maliye Bakanlığı'nca istenen vergi beyannamelerinin imzalanması zorunluluğu, bir ön denetim niteliğindedir. Aynca 3568 sayılı Serbest Muhasebeci-Mali Müşavirlik Kanunu'nun yeniden yorumlanması ve geliştirilmesi; on binlerce üniversite mezununun diplomalan, diploma olarak değerlendirmeye alınmalıdır. Anayasamızdaki kişilik haklanmızın ve özgürlüklerimizin kullanılması haklanmızı 227. madde ile başkalarına niçin yaptıralım. Okuma yazması olan herhalde imza atmasını da bilir. Cengiz Akdağ Muhasebeci PENCERE Gülmeyelim de Ağlayalım mı?.. Kilis il mi oldu?.. Olsa da bu iş 'şık' olmadı, ne Kilis'in başı göğe er- di, ne Çiller'in ayaklan suya erdi. Kilis gibi bir güzel kent, 'seçim rüşveti' ile mi il olacaktı?.. 'Seçim rüşveti' yemek Kilis'e yakışır mıydı?.. Yörenin ünlü ozanlanndan Alu Beşe ne demiş: Yürû bre yalan dünya •' Şu ötene yetemedim Dünya bir çoban aldatan . . '. Çaldım çaldım tutamadım • Dünya bir çürük koz imiş Dostun ettiğin naz imiş Felek bir oyunbaz imiş Çok çalıştım ütemedim Kilis öylesine tarihsel kültürie yogrulmuş, öylesine değerler yetiştirmiş bir uygarlık beldesi ki, il olsa ne yazar, olmasa ne yazari.. Bu oyunda ne Çiller kazandı... Nede Kilis... • Anadolu'da politika kirieniyor, köşeyi dönmek tut- kusu siyasetin felsefesine dönüşüyor. Ayıp değil mi, bir Başbakan çikıyor ve koskcx» Kilis'in halkına di- yor ki: - Oyunuzu bizim partiye verirseniz, Kilis'i il yapa- nm!.. Nasıl söyleyebiliyor bunu?.. Politikacılar Türkiye Cumhuriyeti'nin illeriyle, ilçeleriyle, beldeleriyle, köy- leriyle harita üzerinde nasıl seçim oyunu oynayabili- yorlar?.. Bu ülkede bir başbakanın bu kadar açık pa- zarlıkla seçim rüşveti verebilecegi ve kamuoyunun da bunu sineye çekecegi düşünülebilir miydi?.. Zıvanadan çıktık... • Her şey birbirine kanştı. Bir bayan başbakanımız var, Amerika'da yatınm yapıyor, Türkiye'deki malvariığının hesabını veremi- yor, vergi kaçınyor, 'Kuran, ezan, bayrak' diye nutuk atıyor, ilçeleri il yapmak üzerine seçim yatırımını da gözünü kırpmadan siyasal yaşamda uygulayabiliyor. • Bir Iran öyküsü: Padişah korkunç bir illeteyakalanmış; ben diyeyim AIDS, siz deyin Ebola gibi bir şey!.. Zamanın hekim- leri tpplanıp bakmışlar ve demişler ki: - Ülkenin kıyısında köşesinde suçsuz bir çocuk bu- lup ödünü içersen, iyileşirsin. Görevliler arayıp tarayıp çocuğu bulmuşlar; anası- nı babasını mal mülk vererek razı etmişler; padişahın isteği üzerine, kadı, çocuğun katli için fetva çıkarmış: - Padişahın vücudunun selameti için ahaliden bi- rinin kanını dökmek caizdir. Cellat kurbanın işini bitirmek için hazırlanmış; ama çocuk gülüyormuş. Padişah merak edip sormuş: - Ne gülüyorsun?.. Çocuk demiş ki: - Padişahım, çocuklann nazıanasına babasına ge- çer, kadı davalan görür, padişahtan da adalet bekle- nir. Ama benim anam babam dünya mali için beni ölüme yolladılar, kadı kanımın dökülmesi için fetva verdi, padişah sağlığını benim canıma kıymakta gö- rüyor. Ben bu işe gülme- yeyim de kim gülsûn?.. ıün sonunu merak ediyor musunuz?.. Ne önemi var ki!.. Türkiye'de iş şirazesin- den çıkmış, Kilis il olsa ne yazar, olmasa ne yazar, Çiller seçim kazansa ne yazar, kazanmasa ne ya- zar!.. Biz hep birlikte bu iş- lere gülmeyelim de kimler gülsün?.. Tûrkiye'nin yeni modası Güzel bir sohbet, köpüklü bir keyif molası. Keyifleri köpürtün" Işte, tadıyla, rengiyle, köpügûyle yepyeni bir bira. Hayatnıza renk katacak yeni bir dost Marmara. . Artık tüm güzellikler Marmara Bira'da bırarada. Sz de hemen tantştn, gerçek bıranın farkını görûn. Bu modaya siz de uyun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle