Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yonetmenı: Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordinatörd. Hikmet
Çetinkaya • Yazıişlerı Mudurlerı
fbrahim Yıldız (Soruralu). Dinç Ta>anç
9 Haber Merkezı Müdurü. Hakan Kara
• Görsel Yonetmen Fikret Eser
Dış Habcrler Ergun Balcı • tstıhbarat Yalfin Çakır •
Ekonomı Bülent Kızanhk • Rad\o-TV Uygar Eremektar
• Kultûr Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yûcelman
• Yurt Haberlen Mehmet Saraç • Makaleler Sami
Karaören • Çevır. Seyfettin Turfaan • Düzdtme.
Abdullah VazKi9 Fotoğrâf Erdoğan Kdseoğlu
Yayın Kurulu. İlhan Seiçuk
(Ba^kan). Orban Erinç, Oktaj
Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet
Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun
Balcı. Dinç Tayaoç, Ibrahim Yıldız,
Orhan BıırsaU, Mustafa Balbav
AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbay • Haber MMürü Doğan
Akın Atatüık Bulvan No 125, Kat.4, Bakanlıklar-Ankara Tel
4195020 (7 hat), Faks: 4195027 • lzmır Temsücısı: Serdar
Kızık, H. ZıyaBlv. 1352 S. 2 3 Tel: 4411220, Faks: 4419117
• Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğlu, InönüCd 119 S. No: 1
Kat: 1, Tel 3522550, Faks. 3522570
Müessese Müdûrü. Erol Erkut • MEDYA C: • Yönetım Kuıuhı
Koordmatör Ahmet Kornhan • Başkanı-Genel Müdür Gilbin Er-
Muhasebe Bülent >ener • Idare duran • Koordmatör Reha Işıt-
Hüseyin Gürer# tşletme Önder man • Genel Mudur Yardımcısı
Çelik • Bılgı-lşlem. Nail lnai • Mioe Akdağ • Halkla llışkıler
Bıigısayar Sıstern: MürnvetÇBer Müdürü Nurteo Berksoj
Yıyımlıyan ve Basan: Yeıu Gûn Haber \jansı, Basın \e Yayıncılık A Ş
TüA«a|ıcad 39 41 Cagaloghı 34334 Isl PK 246 Istanbul Te! (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95
3 H A Z İ R A N 1 9 9 5 lmsak: 3.30 Güneş: 5.27 Öğle: 13.09 Ikindi: 17.06 Akşam20.38 Yatsı: 22.25 MEDYACTei 5140?53-513958O-5138460-61,Faks 5118466
Film yarışması
sonuçlandı
• Haber Merkezi-
Marmara Üniversitesi
Iletişim Fakültesi tarafindan
düzenlenen "lletişimciler
Haftası" etkinlikleri
kapsamında yer alan "Kısa
Metrajh Film
Yanşması"nda birinciliği,
Kamil Gürsan ve Tuncay
Şahın'in "Maestro" fîlmi
aldı. Yanşmada ikinciliğe,
llkerCanikligirin "Ağaç"
adlı filmı; üçüncülüğe,
Babek Sobhi'nin
"Journey" filmi ile Tatû
Gökhan Tatarer'in
"Gelibolu Yanmadası"
Fılmleri değer görûldü.
Snav maratonu
sürüyor
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)-Okullann
kapanmasına 1 hafta kala,
mınıklenn sınav maratonu
sürüyor. Tüm il merkezleri
ve Lefkoşa'da bugün fen
liseleri ve Anadolu
öğretmen liseleri sınavlan,
birlikte gerçekleştirilecek.
Bu sınavlar için 121 bin
511 öğrenci başvurdu.
Sınav sonunda fen liselerine
5 bin 310, Anadolu
öğretmen liselerine ise 4
bin 752 öğrenci alınacak.
"tlkokul sonu devlet yatılı
ve bursluluk sınavı" ise
pazar günü yapılacak.
Bağırsak kanseri
• Çeviri Servisi -
Amerikah bilim
adamlannın bağırsak
kanseri konusundakı
araştırma sonuçlan,
genellikle öldüriicü olan bu
rahatsızlığın sonunun
geldiğmi gösteriyor.
Onümüzdeki günlerde ilgili
bilımsel dergide
yayımlanacak olan bilgilere
göre bağırsak kanseri
sonucu meydana gelen
kanamada saptanan bir
DNA'dan hareket eden
bilimadamlan, iki yıl süren
çalışmalar sonunda
rahatsızlığın erken teşhisi
halinde tedavisinin yûzde
100 oranına kadar mümkün
olabileceğini belirtiyorlar.
Düşteki
dördüzter
• Haber Merkezi - Baba
bir rüya görüyor. O da ne!
Dördüzleri olmuş!.. Daha
dördüncüyü görmeden
düşüp bayıhyor... Anne ise
son derece sakin karşılıyor
dördüzleri. Repro'nun
hazırladığı reklam fılminde
dördüzler "düş" idi, ama üç
gün süren çekimlerde
kullanılan "dördüzler"
gerçek. Akbank'ın yeni
kampanyasında Berk,
Atalay, Sertan, Orçun adlı
dördüzlerle keyifli bir
çekim gerçekleştirildi.
Seçim, smav
erteletti
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Açıköğretim
Fakültesi yıl sonu sınavlan,
pazar günü yapılacak yerel
ara seçimler nedeniyle bir
hafta ertelendi. AÖF'den
yapılan açıklamaya göre,
daha önce 3-4 haziranda
yapılacağı duyurulan yıl
sonu sınavlan, yerel ara
seçimler nedeniyle 10-11
hazirana ertelendi.
Klasik Türk müziğine ilk adımını assolist olarak atan Muazzez Ersoy hâlâ popüler
Sahnelerin 'Külkedisi
9
•Hatice Yıldız Levent'in
çocukluğu, Cibali'de işçi, ama
klasik Türk müziği korosunda
görev almış annesinin evde
okuduğu şarkılan ezberleyerek
geçiyor. 7 yaşından başlayarak aile
düğünlerinde sahneye çıkıyor.
•Tezgâhtar olarak çalışırken
şarkıcılığa karar veriyor. 2-3 yıla
sığdınlmış özel derslerden sonra,
kendisini dinleyen Pembe Köşk'ün
sahibinin karan ile Muazzez Ersoy
adını alarak assolist olarak sahneye
adım atıyor.
•Muazzez Ersoy 1.5 yıl önce,
kendisini var eden gazino
sanatçılığını tamamen bırakmış.
Buna gerekçe olarak, dinleyici
kitlesinin sanatçıya bakış açısımn
çok fazla değişmiş ve bozulmuş
olmasını gösteriyor.
•Özel geceler, konserler, kaset
çalışmalan ve televizyon programlan
ile sanat yaşamını sürdüren Ersoy,
pop müziğinin son yıllardaki
yükselişinin durduğunu, klasik Türk
müziğinin yeniden parlamaya
başladığmı söylüyor.
ŞUKRAN SONER
Son kuşağm en popüler klasik Türk mü-
ziği sanatçılanndan birini seçmeden önce,
meraklılan arasında bir küçük minı anket
yaptım. Muazzez Abacı ve Bülent Er-
soy'dan çağnşımlar verdiği için, kendisini
doğrudan assolist yapan, bir anlamda ya-
ratıcısı. "PembeKöşk"ün sahibi tarafindan
"Muazzez Ersoy" adı ile topluma sunulan,
artık kendisinin bile unuttuğu gerçek adı ile
Hatice Yıidız Levent'te birleşildi. Sesi, fi-
ziği ve ağırbaşlılığı ile, assolist olduğundan
bu yana, yıldızlığa yerleşmişti.
Ankara'da yaşamakta direnen tek yıldız
sanatçı olduğu için, yaşamının önernli bir
bölümünün geçtiği Istanbul'un 5 yıldızlı
bir otelinde buluşmamız biraz zaman aldı.
Işin ilginç yanı, buluşmamıza aracı olan, 8
yıldır birlikteliklerini sürdürdüklen ve de
çok mutlu olduklan izlenen müteahhit Me-
tin Güneş'inde işi Istanbul'daydı. Muazzez
Ersoy aynca Istanbul'da da bir evi oldugu-
nu, ancak Ankara'yı düzenli, temiz sokak-
lan, uygar insan ilişkileri nedeni ile çok
sevdiğıni, işinin ağırhğının Istanbul'da ol-
masına karşılık, Ankara'da yaşamaktan
vazgeçemedığinı anlatıyordu.
Magazin basınını izleyemeyen Cumhu-
riyet'in okurçoğunluğu için Ersoy'dan, ön-
ce bütün bir yaşamöyküsü dinlemek iste-
dik. Içtenlikle anlattıklanndan. adeta bir
kül kedısi masalı çıkıyordu..
Muazzez Ersoy, çocukluğundan annesi-
nin işçilik yaptığı, yakın günlerde kapanan
Tekel Cibali Tütün Fabrikasf nın kreşini
anımsıyor. En çok da evde hiç durmadan
şarkı söyleyen annesini. Klasik Türk mü-
ziği korolannda çalışarak, bu müziği doğ-
ru ve "adabuıa göre" öğrenmiş annesinin
arkasında dolaşarak o da şarkı söylemeyi
öğrenmiş. "Kanaryam Güzel Kuşum",
"Çile Bülbülüm Çfle"leri okuyarak daha 7
yaşında iken, dayısının düğününde ilk sah-
ne sınavını vermiş. Sonrakı yıllar hep an-
nesinin doğru okuma konusundaki uyan-
lan, düzeltmeleri ile şarkı söylemeyi sür-
dürerek geçmiş. En köklü eğitimi annesin-
den aldığını söylüyor.
Türk müziğine adım
Biryandan tezgâhtar olarak çalışıp haya-
tını kazanmaya çalışırken, aşağı yukan 18
yaşlanndayken şarkıcı olmaya karar ver-
miş. Sesinin, yeteneğinin, bu alanda daha
başanlı olmasını sağlayacağına inanmış.
Nasıl sanatçı olabileceğini araştırmaya baş-
lamış. Gençlik yıllannda Erol Büyükburç.
sonlanna doğru Sezen Aksu gıbi pop sanat-
çılannuı etkisinde kalsa bile, annesinden
aldığı eğitim. klasik Türk müziği sevgisi
ağırbasmış. ErolSayan,Fahrettin-BakiDu-
yarlar, trfan Özbakir, Erol Küçükyalçın gı-
bi ustalardan ders almaya başlamış.
Üç-beş yıl gibi bir zaman, nasıl şarkıcı
olacağı arayışı ve hazırlığı, müzik eğitimi
ile geçmiş. Menajer olarak anlaştığı Meh-
met Koçak, sonunda dınlemesi için onu
Pembe Köşk'ün sahibi Cahit Çeki'ye gö-
türmüş. Sonrasını, yıldız oluşunu şöyle an-
latıyor:
"Sahnede assolistin provası varch.Ara ve-
receklerdi. Cahit Çeld, orkestradan ayrü-
mamalanm, beni dinlemek istediğjni söyle-
di. Bir şarkıdan sonra, bir diğerini, 2-3 ta-
nesini daha okumamı istedi. 'Seni assolist
altı düşünmüştüm. Dinleyince bunun seni
harcamak olacağı sonucuna vardım. 2-3 ay
hazırlayacağım. Assolistin programı bitti-
ğinde, seni sahneye assolist olarak çıkara-
cağım. Adm, çok beğendiğim iki sanatçı,
Muazzez Abacı ve Bülent Ersoy'u çagnş-
tırarak Muazzez Ersoy olacak. Bu karan
verdim' dedL Başka bir şey de açıklamadı.
Cahit Çeki daha sonra yanında çalışüğım
yülarda da kararian verir, fazla konuşmaz,
bir açıklama yapmazdı.
Hiç unutmuyorum, sahneje assolist ola-
G
azete, gazete satmaktan vaz-
geçip de ışi kuponculuğa
dökünce ortalık kanştı. Çar-
şaf, masa örtüsü derken cam eşya da
sıraya girdi. "Senin camın kötû, be-
nim camım iyi" kavgası da böylece
başlamış oldu. Vatandaş da yeni bir
'cambazhk' türünü öğrenmeye başla-
dı. Sonradan gene gazeteler araştır-
malar yapıp "Yahu, millet neden ga-
zetelere inaıumyor ki" diyeceklerdir,
ama şu ara göz gözü görmüyor. Bu iş
nasılsa burada kalmaz. Daha şimdi-
den "Bundan sonra ne •»•ereüm?" ça-
lışmalan başlamıştırbile. "Satdana-
sıl satarsan sat" diyen modern pazar
komutu, bir kez işlemeye başladıktan
sonra durmak zaten söz konusu ola-
maz. Onun için biz de bu çorbaya bir
çitmik tuz katalım dedik.
Pembe gödük verüse...
•y T atandaş gazeteleri okumaktan
1 / neden vazgeçiyor? Içi karan-
V yor da ondan. Sabah sabah
gazeteyi açıyorsunuz, kim kiıni vur-
muş, nerede deprem olmuş da binler-
ce kişi ölmüş, fılanca politikacı fiş-
mancaya nasıl da giydırmiş, fıyatlar
nasıl artmış, kim nasıl dolandırmış,
bunlan görüyorsunuz. Şimdi siz, bu
gazeteleri çıkaranlar, bir kez de ken-
dinize soruyor musunuz ki okur ola-
rak bu gazeteyi okur muydunuz? Za-
ten kendi yazdığınız, kendi dizdiği-
niz yerden başkasını okumadığınızı
cümle âlem biliyor. Şimdi, sız akıllı-
sımz da başkalan aptal mı? Onlar da
para verip içlerini niye karartsmlar?
Onlar da alıp okumuyor. Merak eder-
se gazetecinin önüne gidip şöyle bir
göz atıyor. Okuyacağı şeyler de za-
ten bu kadar. Birisi"Bugün gazetede
nevar?" diye sorunca "Hepayıuşey-
rak çıkmadan önce v^pdan duyurularda
gazete ve afış ilanlannda' 1983 yılının mü-
zik olayı' başlığı vardL 1983 yıhnm başın-
da Pembe Kösk'te doğrudan assolist olarak
sahneye çıköm. Programım büj-ük bir ilgi
görerek 2^ - 3 ay sürdü. Arkasından Ada-
na Sönmez Oteli. Ankara Sûrevya. Anado-
lu"da çeşitli şehirierde degişik süreli prog-
ramlar ve aynı yılın yazmda yeniden Istan-
bul Pembe Köşk programı geldL Sonra hiç
arkası kesilmedi. Kaset çalışmalan,
1990'dan sonra da televizyon programlan
birbirini izledl"
GazJnova veda
Muazez Ersoy, bir gecede kendisini yıl-
dız yapan gazino programlannı, 1.5 yıl ön-
ce Ankara Maksım'de noktalamış "Çok
Sanatçıya, sahneye çıkmadan vtnat ya-
şamını sürdürmesinin, para kazanmasının
olanaklı olup olmadığını soruyorum. Mu-
azzez Ersoy şöyle yanıtlıyor sorumu:
"Sahneye çıkrvorum tabii Id. Garinolar-
da sahne>e çıkınryonım. Çok sayıda özel
gecelere, dfiğün, davetlere, festivallere, halk
konserlerine, otel programlaruıa katahyo-
rum. Oralarda şarkı söylemek zevk veriyor.
Bazı özel konsetierde müzikten anlayan,öy-
le kaliteli dinleyici var ki. Seni önce klasik
parçalar isteyerek, sesin, müzik teknigin
hakkında sına\dan geçiriyor. Beğendikten
sonra, eğlenmek üzere fante/i parçalar din-
Byor."
Ersoy'un verdiği bılgiye göre, bu türden
özel konserler bazen haftada 2 - 3 , ayda
10'u buluyor. Televizyon programlan, ka-
Muazzez Ersoy, kaset ve konserierde tamamen klasik müziğe ağırtık vermenin söz
konusu olmadığını, her yaştan insana seslenmek için, "neo klasik" ya da "fantezi kla-
sik" dedikleri yeni bestelere ağırtık verdikkrini söylüyor.
iddiah konuşmak istemem, ancak bundan
sonra gazina programlanna çıkmayı hiç dü-
şünmüyonım"diye söze gıriyor. Aynntıya
girmemeye özen göstererek şu çok anlam-
lı açıklamayı yapıyor:
u
Dinleyici kitlesinin sanatçıya bakış açı-
sı çokdeğişti. Sanatçıyı sadece sahnede şar-
kı söyleyen bir insan olarak kabul etmiyor.
Çok ahlaksız davranışlar oluyor. Sahnede
kalabilmek için çok büyük sabu* göstermek
lazım. Ben bunu yapanuvorum. Müziği din-
lememekten başlayuı, aİda gelebilecek her
tür saygısızlığa katlanamrvorum."
set çalışmalan derken, devamlı çalışma ile
geçen çok dolu, çok düzensiz, bazen da çok
yorucu ve günlerce uykusuz geçebilen bir
yaşam söz konusu oluyor. Bu nedenle çok
az boş zamanı kaldığını, firsat buldukça
bütün kadınlar gibi çarşı pazar dolaşmak-
tan, alışveriş yapmaktan çok büyük keyif
aldığını anlatıyor.
Düşünülebıleceğinin aksine, berberler-
de, güzellik salonlannda geçen zamanı çok
azmış. Çünkü saçına da makyajına da so-
nunda kendi eli değmeden duramazmış. En
çok, geçmişte bazen günde 1-2 sinemaya
giderken, şimdi birkaç ayda bire düşmesi-
ne, sonuna yetişebildiği televizyon fılmle-
ri ile yetinmek zorunda kalmaya hayıflanı-
yor.
Muazzez Ersoy ile birlikte, onu var e-
den, arkasında kaç kişi mi var?
Şimdiye kadar 4'ü bulmuş kaset çalışma-
lannda 25 - 30 kişinin belirleyici rolü var.
Solistten, tonmaystere kadar uzanan, tabii
bestecileri, söz yazarlannı içine alan bir
büyük ekip. Cahit Ünyaylar, Aü thsan Ku-
saç, Osman tşmen, GÖnül Şen.. son kase-
tinde ağırlığını koymuş isimler arasında ilk
aklma gelenler. Kasetlere seçilen parçala-
nn, müziğın niteligi mi?
Onceliİde kasetlerin bir diğerinden çok
farklı, yeni bir şeyleri içennesine özen gös-
teriliyonnuş. Sonrası için kendi seçimi, her
yaştan dinleyiciye seslenebilmek. Bunun
için de gerçek klasik Türk müziği bestele-
rine ve kurallanna göre okunan parçalara
bir kasette ancak 2 - 3 örnekle yer verilebi-
liyormuş. Sonrasında ağırlık yeni besteler-
de, "neo-klasik", "fantezi-klasik'' dedikle-
ri eserlerde. Araya biraz da pop fantezi mü-
zik kanştınhyor.
Klasik müziğin dirilişi
Muazzez Ersoy, klasik müziğin ölçüleri-
ne çoğu uymasa da sonunda klasik Türk
müziği denilen ve kendisinin de yaptığı
müziğin bir ara yıldızının söndüğünü. son-
ra yeniden parladığını anlatıyor.
Türk pop müziğinin son yıllarda yapüğı
sıçrama, klasik müziği bir süre geriye itmiş-
se de sonunda ağırlığı ile yeniden ortaya
çıkmış, yüksehne sürecine geçmiş. Gelece-
ği parlaİc. "Türk müziği asırlar geçse de öl-
mez" diyor.
Televizyonlarda pop müziğinin yararlan-
dığı bütün teknikler, klipler artık onlar için
de aynen geçerli. Onlar da Türk müziği
enstrümanlan ile birlikte, Batı müziği enst-
rümanlanndan ve çokseslilikten yararlanı-
yorlar. Tabii pop müzik de klasik müziğin
motiflerinı gitgıde daha fazla kullanıyor.
Aslında iki müzik türü giderek birbirine
yaklaşıyor.
Muazzez Ersoy, önünde uzun bir gelecek
olmakla birlikte, ömür boyu bu mesleği ya-
pamayacağını düşünüyor. Bu nedenle, ge-
leceğini güvence altına almayı ciddiye alı-
yor. Sanatçının kendisinden başka bir yaş-
lılık güvencesi olmadığını, para kazanabil-
diği yıllarda çok fazla harcama yerine, ge-
leceğini güvence altına alacak yatınmlan
düşünmek durumunda olduğunu savunu-
yor.
Tek ahşkanhğı sigara
Konuşurken devamlı sigara içmesi dik-
katimi çekiyor. Sesine çok zarar vereceği-
ne inanmıyor. Birpakete kadariçtiğini, an-
cak içki gibi bir başka kötü alışkanlığınm
bulunmadığını, sesi için özel birbeslenme
uygulamadığını, "ADah vergisi yeteneğine,
güzefliğine" güvendiğini, sadece cereyan-
da kalmak, üşümekten korunduğunu anla-
tıyor. Galiba beden güzelliğinde de "AUah
vergisi" ağır basıyor. Çünkü zamanı olma-
dığı için hiç spor yapmıyor, özel salonlar-
da dolaşamıyor.
Bu arada, bütün konuşmalan ilgi ile din-
leyen, adeta bir menajer gibi söze kanşan,
unuttuklannı sorduğu, tamamlayan, baştan
sona yaşamının içinde, bir parçası olduğu
anlaşılan, Metin Bey'e takılmadan edemi-
yoruz:
"Bu kadar ünlü bir sanatçı ile bbükte ol-
mak zor, katlandmaz değil mi?"
Metin Bey'ın yanıtı Muazzez Ersoy'un
kimliğini daha iyi tanımada bir anahtar ola-
bilir:
"Ünlü biri gibi davranmryor. Hiç değiş-
medL Ne kadar ünlü olduğunun farkında
değilmiş gibiyaşıyor. Ahşverişini, evin yeme-
ğini, her işini kendi yapıyor."
MESELA DEDİKERDAL ATABEK
Çarşaf kalmadı, mendil verelim...
Nesrin'in eşi de kendisi gibi surgun.
Teslime Nesrin
evlendi
•Bangladeşli feminist yazar Teslime
Nesrin, Almanya'da kendisi gibi sürgünde
yaşayan Bangladeşli şair Daud Haider'le
yaşamını birleştirdi.
Dış Haberler Servisi -
Teslime Nesrin gızlice
evlendi.
Bangladeşli feminist
yazar Teslime Nesrin,
Almanya'da kendisi gibi
sürgünde yaşayan
Bangladeşli bir şairle
yaşamını birleştirdi.
Bangladeş'in başkenti
Dakka'da lngilızce
yayımlanan Independent
gazetesinin bildirdiğine
göre, 1974 yıhnda aşın
dincileri sert bir şekilde
eleştıren şair Daud
Haider, ölüm tehditleri
almaya başlayınca
ülkesini terk etmek
zorunda kalmıştı. Daud,
yıllardır Almanya'da
yaşıyor.
Nesrin'in Haider'den
önce iki kez evlenıp
aynldığı belirtiliyor.
Haberde Nesrin'in eski
eşlerinden biri olan şair
Rudra Muhammed
Şahidullah'ın bılinmeyen
nedenlerle intihar ettiği
kaydedıliyor. Nesrin'in
ikinci eşi Naymul Islam
ise bir gazetede edıtör
olarak çalışıyor.
Nesrin, yaz tatilini
Berlin'de geçirmesi için
yapılan davetı kabul
ederek Almanya'ya
gelmiştı.
Davası başüyor
Geçen ağustos ayında
lsveç'e kaçan Nesrin,
Bangladeş'te iken
Kuran'da köklü
değişiklikler yapılması
doğrultusunda
girişimlerde bulununca
köktendinciler tarafindan
ölümle tehdit edilmeye
başlanmıştı.
Islam dınıne hakaret
ettiği gerekçesi ile açılan
dava, bugün Nesrin'in
gıyabında Dakka'da
başlayacak. Nesrin'in
avukatlan ise davanın
hazırlık işlemlerini
geciktırmek için
ellerinden geleni yapıyor.
Fiji Adası'nın
cüce yerlileri
• 34 yıldır Fiji ile ilgili araştırmalar yapan
Aminio Qalovaki'ye göre buranın yerlileri
en çok 1 metre 33 santim boyundaydılar.
Çeviri Servisi-
Japonya'nın Fiji Adası
saîdnleri konusunda 34
yıldır araştırmalar yapan
Aminio Qakrvaki, buranın
bir dağh cüceler diyan
olduğunu öne sürdü.
Qalovaki yerel bir
gazetede yayımlanan
araştırma raporunda,
adainın ilk sakinlerinin,
boylan en fazla 1 metre
33 santimi bulan ufak
tefek insanlar olduğunu,
dağda yaşama koşullanna
tam uyum sağladıklannı;
evlerinın mağaralardan
ibaret olduğunu; yabani
meyve, kuş ve çeşitli av
hayvanlanyla yılan
yiyerek yaşamlannı
sürdürdüklerini anlatıyor.
Verilen bilgiler arasında
oraya nereden ve ne
zaman geldikleri
konusundaki herhangi bir
bilgi yer almıyor.
Zencilere yakın koyu
renkli olan Fiji
yerlilerinin bu yaşamı
yaklaşık 3 bin 500 yıl
öncesıne kadar sürdükten
sonra adanın Papua Yeni
Ginesi, Vanuabu ve
Solomon adalanndan
gelen göçmenlerin
gejişiyle cüceler yavaş
yavaş boy atmaya
başhyor. Çünkü yerlilerle
yeni gelenler kısa
zamanda evlilik yoluyla ;
tam bir kaynaşma ve
özümsenme sürecine
giriyor. Özümsenen
cüceler oluyor.
Melanesman diye anılan
yeni gelenlerse kısa
surede adanın aynı soydan
sakınlen haline geliyor.
Ne var ki bu güzel
hikâyeyi ya>imlayan
gazete aynı konuda bilim
adamı kımliğine sahip bir
uzmanın görüşüne
başvurarak hikâyeyi
sulandınyor. Suva'daki
Fiji Müzesi Müdürü olan
arkeolog Christine Burke,
söz konusu raporda
belirtilen görüşlerin hiçbir
kanıtı bulunmadığını,
söylenenlerin bilimsel
gerçek olarak kabul
edilemeyeceğini ileri
sürüyor. Buna, '
araştırmacının ne yanıt
vereceği ise henüz belli
değil.
ler" diyor. Öyleyse ne yapmalı?
Gazetenin yanında bir de 'pembe
gözlük' vermeli. Bu gözlüğü takınca
dünya hepten değişmeli. Gözlüğü ta-
kıyorsunuz, gazeteye bakıyorsunuz.
Haberler değişiveriyor. Ünlü işada-
mı, borç aldığı arkadaşı ünlü işada-
mınaborcunuödüvor. Arkadaşı "Ca-
nım, ne aceksi vardı" diyor. O da "Ne
demek kardeşim, borç namustur, iş-
teodüyorum" demiş oluyor. tkisinin
sanlıp öpüşürken bir de resmi çıkı-
yor. İşte bu sihirli gözlük, "Bacagın-
dan vuruldu" haberini böyle göste-
riyor. Fıyatlar mı yükselmiş. Pembe
gözlüğü takıyorsunuz, haber birden
fiyatlann düştüğünü açıklıyor. Her
şey toz pembe oluyor. Pembe gözlük
veren gazetenin tirajı milyonu vuru-
yor. Gazete her yerde bitiyor. İkinci
baskı yapılıyor. Öteki gazete de 'do-
lar-mark gözlüğü' vermeye başhyor,
ama nafîle. Atı alan Üsküdar'ı geçi-
yor. 'Dolar-markgözlüğü' de yeni bu-
luşlardan. Bu gözlüğü gözünüze ta-
kınca bastığınız her şeyin dolar-mark
üzennden değenni görüveriyorsu-
nuz. Bak sen şu işe, neler de yapıyor-
lar. Ver gözlüğü, kap yüzlüğü.
Yağ şişesi verümeli...
imı gazetelerin de vatandaşa
'kristal yağ şişesi' vermesi
pek münasip oîur. Kalemin-
den yağ damlayan yazılarla haberle-
rin altına birer kupon koymalı. Ku-
ponlar bir bir birikti mi, güzel bir yağ
şişesi gazetenin yanında verilmeli. O
şişenin neden çok değerli olduğu da
aynca açıklanmalı. Çünkü efendim,
o kalemlerden damlayan yağlar da
öyle ballı biçimlerde geriye döner ki
o kadar olur.
Vatandaş da bunun kıymetini bil-
meli, kristal yağ şişesini olur olmaz
yağlarla ziyan etmemeli. Bu şişeye
konan yağ da mutlaka ya sızma olma-
lı ya süzme olmalı. Ara su-a hayran
gözlerle içi yağ dolu şişeye bakan va-
tandaş "Ne güzel memleket bu" diye
düşünceye varmalı, "Neustayağcılar
var, ne süzme yağlar var" diye hayat
dersı almalı.
Okullara 'insan haklan dersi' ko-
yup da "Şimdi bu derste ne anlatma-
lı?" diye sıkıntı çekileceğine 'ulusal
yağcıbk' dersı konmalı ki öğrenciler
de hayata daha iyi hazırlansınlar. Za-
ten bu 'reel eğitim' üzerinde aynca
durmak gerekiyor. 'Kristal yağ şişe-
si' yanında bir de 'yağ çekme', 'yağ
yakma', 'sinekten yağ çıkarma' ko-
nulannı işleyen kullanma kıtapçığı
vermeli. Bak tiraj ne oluyor?
Koruyucu ağn bandı
verisc...
F
atandaşı düşünen bir gazete
de 'koruyucu agızbandı'\er-
se çok iyi olur. Bu bandı ya-
pıştıran vatandaş yanılıp da konuş-
mak istese bile konuşamaz. Bu bant
onu koruyacaktır. Diyelim ki olur ol-
maz şeyleri düşünmeye başladınız.
Buyrun bakalım, tehlikeli döneme
girmiş oluyorsunuz. Burada kalsanız
neyse ne, ama burada kalamama ris-
kiniz var. Düşünüyorsunuz, düşünü-
yorsunuz, sonra içinız kıpırdamaya
başhyor. Eyvah, galiba konuşacaksı-
nız. Elinizi ağzınıza kapatıyorsunuz,
ama boşuna. Düşünme virüsü zarar-
lı etkisinı göstermeye başhyor. tşte
tam o sırada 'koruyucu ağızbandı'nız
işlevini gösteriyor.
Konuşmanız duyulmuyor. Ağzınız
oynuyor, ama karşınızdaki sizin çik-
Iet çiğnediğinizi sanıyor. Sesiniz çık-
mıyor. Düşünsenize, size bu iyiliği
babanız bile yapmaz. Konuşmuyor-
sunuz. Çünkü, gazeteniz size 'koru-
yucu ağız bandı' vermiş bulunuyor.
Bant da ağzınızda olduğu için suç iş-
lemekten korunuyorsunuz. Kimi va-
tandaşlar "Canım, ben biUnmeyen bir
şey söylemiyonım ki korkayım" diye
konuşmayı tehlikesiz bir şey sanma
gafletine düşebilir. Bilmezler ki on-
lan başkalan söyler de hiçbir şey ol-
maz, ama vatandaş söylerse dünyası
karanr. Onun için okurunu düşünen
bir gazete 'koruyucu ağız bandı' ve-
rirse büyük bir hizmet yapmış olur.
Haydi vatandaş, kültür hizmetine
koş, kupon kesme yanşına katıl.