Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 1995 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Uzmanlık tüzüğü ve çocuk ürolojisi
Tartışmaya açılan tüzük taslağı. Avrupa Birlıği standartlanna
uymak şöyle dursun, yaklaşmaktan bile çok uzak kalmış.
Prof. Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludağ. Üniv. Tıp Fakültesi
Öğretim Üyesi
sine sunmakta yarar görüyorum:
Eğitim kurumlannı değerlendirmek,
uzmanlık dallan ve müfredat komisyonla-
nnın uzmanlık eğitimi verme yetkisini kal-
dırmak. uzmanlık dallan arasında doğacak
görüşaynlıklarını inceleyipkararabağla-
mak gibi pek çok bilimsel geniş yetkiler-
le donatılan Tababet Uzmanlık Kuru-
lu'nun (TUK) oluşumunu tanımlayan 6.
ve 7. maddelerde kurulun 18 üyesinden
8'inin Sağlık Bakanlığı'na aynlması ve
bakanlık müsteşannın bu kurulun doğal
üyesi ve başkanı olarak benimsenmiş ol-
ması. kurulun. oiuşumunda ve işleyişinde
aşın merkeziyetçiliğin yanı sıra, bilimsel
ağırlıklı olmadığını da göstermektedir.
Aynca AvTupa Birliği Tıp Uzmanlan Bir-
liği'nin (L'EMS)ana ilkesini oluşturan uz-
manlık dernekleri temsilcilerine hiç yer
verilmemesi de bilerek yapılmış bir yan-
lış gibi ortadır. Aynı şekilde 8. maddede ta-
nımlanan Uzmanlık Dallan Eğitim ve
Müfredat Komisyonu da Sağlık Bakanlı-
ğfnca seçilecek beş asil ve iki yedek üye-
den oluşmaktadır. Sözü edilen komisyon:
ilgili uzmanlık dallannda eğitim vermeye
yetkili kılınacak sağlık birimlerinin fizik
yapı. yatak sayısı, eğitim araç, gerec ve
personeli bakımından nıtelik ve standart-
lannı saptamak, eğitim birimlerinin eğitim
verme yetkisini kaldırmak doğrultusunda
6
5 milyona varan nüfiısumuzun
yeterli ölçüde sağlık hizmetin-
den yararlanabilmesi nitelikli,
çağdaş düzeyde eğitim almış
uzman hekimlenn varlığına
baglıdır. Sağlık konulannı
(mevzuatı) düzenleyen Tababet ve Şuaba-
tı Sanatlannın Tarz-ı tcrasuıa Dair Ya-
sa'nm 11 Nisan 1928tanhlı 1219sayılıol-
duğunu bilmem kaçımız biliyor? Başımız
her sıkıştığında reform sözcüğünün arka-
sına sığınmak alışkanlığımızdan olacak,
gümrük birliğı ve Avrupa ile bütünleşmiş
(entegre) olmaya heveslendiğimiz şu gün-
lerde ilk akla gelen. Tababet Uzmanlık Tü-
züğü'nü değiştirmeyı düşünmek oldu.
Sağlık Bakanlığf nın hazırladığı Uzman-
lık Tüzüğü Tasansı (Taslağı). tıp fakülte-
lerine ve Tiirk Tabipleri Birliği aracılığıy-
la da uzmanlık derneklerine dagıtıldı. 18
Şubat 1995"te Ankara'da toplanan II. Tıp
Kurultayı'nda tüzük ele alındı. Avrupa
Bidiğı'nin konuyla ilgili görevli temsilci-
si "Bizim ilişki kuracağımız yer, sivil top-
lum örgütieridir, > ani derneklerdir; bakan-
hkla görüşmelerimizolmaz" dıyerek konu-
ya açıklık getirdi. Gelin görün ki tartışma-
ya açılan tüzük taslağı, Avrupa Birliği
standartlanna uymak şöyle dursun. yak-
laşmaktan bile çok uzak kalmış. Bu çar-
pıklıklardan birkaçını kamuoyunun bilgi-
karar vermekle görevlendirilmiştir. 13.
maddedeki eğitim süreleri, rotasyon prog-
ramlan ve yan dallar. çağdaş Avrupa Bir-
liği ve dünya standartlanna uymadığından
ülkemizde yapılan uzmanlık eğitimi yeter-
siz kalacak. sözü edilen ülkelerde geçerli-
liği olmayacaktır.
Bir yenilik gibi sunulan taslağın 24.
maddesinde uzmanlık eğitiminin dörtte
üçlük bölümü tamamlandıktan sonraki dö-
nem içinde, zorunlu ve üç kez merkezî
olarak yapılacak yeterlik sınavında 100
üzerinden 70 puan alma koşulu getirilmiş-
tir.
Uzmanlık sınavının merkezf olması.
kuşkusuz gerçekçi biryaklaşımdır. Ancak
sayılan 38"i bulan, büyük bir bölümü hiç-
bir ön hazırlık ve altyapı oluşturulmadan
açılan 'gecekondu tıp fakülteleri' ile onlar-
dan daha kötü koşullarda uzmanlık eğiti-
mi veren Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Si-
gortalar hastanelerinden eğitim alan asis-
tanlan, gelişmiş tıp fakültelerinden uzman
olacaklarla aynı kefeye koymak nesnel
(objektif)ölçü!ere sığarmı? Bu sınavı koy-
madan önce, uzmanlık eğitimi veren ku-
ruluşlan aynı düzeye çıkarmak daha akıl-
cı olmaz mı?
Küreselleşme kavramından esinlenmiş
olacaklar ki yabancı uyruklulann kurum-
lanmızda uzmanlık eğitimi görmeleri uy-
gun vebelirlibırkontenjançerçevesi için-
de benimsenmekle birlikte 15. maddede-
ki yabancı uyruklu hekimlenn Türk mes-
lektaşlanndan farklı bir sınavla uzmanlık
eğitimine alınmalan benimsenmiştir. 16.
maddede bazı hallerde bakanlıkça uzman-
lık sınavı yapılabilmesine açık kapı bıra-
kılmaktadır. Uygulanan Tıpta Izmanlık
Sınavı (TUS), bugüne değin eşitlik içinde
yapılan sınavlardan biridir. Pratikte bazı
aksaklıklan olmasına karşın kişisel kayır-
malan ortadan kaldırmıştır. Bu maddeyle
bakanlığa. merkezî sınav dışında sınav
yapma hakkının verilmesi bu dengeyi kök-
ten bozmaya yönelıktir.
5. bölümde" (madde 28,29 ve 30) yurtdı-
şında yapılan uzmanlık çalışmalannın ka-
bul edilmesi ya da Türkiye"de tamamlana-
bilmesi için TUS'ta ilgili dalda uzmanlık
eğitimi yapma hakkı kazanmış olma ön
koşulu aranmamakta. bunun dışında her
türlü yatav geçişe ızin veren maddeyle de
ikilik yaratmak için uygun ortam hazır-
lanmış olmaktadır..
20. maddede belleklerde hiç de hoş iz
bırakmayan bir fişleme konusu işlenmek-
tedir. "Bu fîşler aKı ayda bir olmak üzere
asistanlann meslek bilgileri, mesltki u\gu-
fauna. göreve bağklık.çalışma, araştırma ve
yönetme yetenekleri ile ahlaki dunımlan
hakkında bakanlıkça şekil \e kapsamı be-
liıienecek yeterlik fişlerine ve kanaatleri
yaalıp gizli olarak kummlann baştabipie-
rine veya en üst amirine \erilir. Bu fişler;
faküHelerde dekanlığa, diğer kurumlarda
bakanbğa gönderttir" denılmektedir.
Pek çok ana dalda. bolca yan dal dağı-
tılırken çocuk ürolojisi görmezlikten gelin-
miştir. Tüzüğü hazırlayanlann böylesine
önemli bir konuda duvarsız kalmalan ya
art niyetli hareket etmeleri ya da bilgisiz-
likleriyleaçıklanabilir. Her iki koşuldada
'çocuk ürolojisi'nı ipotek altına almak. ço-
cuklanmızın sağlığı açısından kabul edi-
lemez bir yanlıştır. Nüfusumuzun yakla-
şık olarak yüzde 35'ini oluşturan 14 yaşın-
dan küçüklerin ürolojik (böbrekkr, idrar
yollan ve erkekte üretim organlannın cer-
rahihastalıklan)sorunlan ilendeki sağlık-
lı yaşamlannda son derece önem taşır.
Ömeğin, genç yaşlarda böbrek transp-
lantasyonu yapılan hastalann yüzde 12'si.
çocukluk döneminde iyi tedavi edilmemiş
idrar yolu iltihabının kurbanlandır. Daha
buna benzer pek çok ürolojik sorun. bilgi-
li ve deneyimli çocuk ürolojisi uzmanlan-
nın yokluğundan kaynaklanmaktadır. Bu
boşluğu gören tıp fakültelerinin çogu.
'üroloji anabilim dalı" kapsamında çocuk
ürolojisi bilim dallannı oluşrurmuştur. Bu
gerçekçi yaklaşım. Yüksek Öğretim Ku-
rulu'nca da uygun görülmüş ve desteklen-
miştir.
Oteyandan, ilki Bursa'da, ıkincisi Mu-
danya'da ve sonuncusu da 1-2 Mayıs
1995'te Ankara'da olmak üzere üç kez.
uluslararası katılımlı. Çocuk Ürolojisi
Kongresi düzenlenmiştir. Avrupa Çocuk
Crolojisi Birliği (ESPU),Türkiye"deki ço-
cuk ürolojisi eğitimini ve kongrelerini ya-
kından izlemektedir. Batı'da uygulandığı
gibi çocuk ürolojisi yan dal eğitimi. iirolo-
ji eğitiminin üzerine en az iki yıl. bu eği-
timi verebilecek donanımdaki 'çocuk üro-
lojisi büirn dalı'nda gerçekleştirilmelidir.
Aynca "Üroloji uzmanlık belgesi aldıktan
sonra yurtiçinde ya da yurtdışında beş vıl
süreyle bu konuda çalışanlara, tüzük
yürüriüğe girdikten sonraki ilk üç a> için-
de belgeleriyle (dokümanlan\la) birlikte
baş>urmak koşuluyla, çocuk ürolojisi uz-
manlık belgesi \erilmelidir" maddesi de
eklenmelidir.
ARADABIR
EmekliElçi
Cep Telefonu ve Tespih...
Artık bu işler Kumkapı'da mı oldu, Rumelikava-
- ğı'nda mı?
Birkaç dost.. Ortada dul kalmış bir "Büyük" şişe-
si... "Servis değiştirelim beyler.." diye tepelerinde
dolanan işgüzar bir garson...
"Ne oiacak bu memleketin hali?"
, Bu klasik soru, salıverildi, tabakların ortasına...
"Sol, sol, soldediniz.. öbürleri de Vahabî şivesi
ile 'Lââ, lââ' dedi, buralara geldik.."
•j "Bunlan bırakın, şu güzel havada.. Zozo Dalmas 'ı
\hatırlıyor rr.jsunuz, beyler? Ne afetti.. Toprağı bol
-olsun..."
"Oğlum, çöplükte aklı kalan horoz musun, nedir?"
"Görmüyor musunuz? Bir kısım vatandaşlar.."
"Elbette isterler ve de haklandır... Devletin işi va-
tandaşın isteklerini yerine getirmek değil mi? Kimi-
'_ siyol ister, su ister, okul ister, kimisi zam ister, sen-
,dika ister. Bunlarda şeriat istiyor..."
"Çaresi var mıdır bunun?"
"Olmaz mı? Şeriat isieyen vatandaşlar, yerel ma-
-kamlaradilekçeveririer. 'Bizdavalanmızınkadılarta-
rafından yürütülmesini istiyoruz', derier. Geri kalan-
lar, yine sulh mu, asliye mi, ağırceza mı, hangisi 'ik-
tiza' eylerse oralara gitmeği sürdürüher. Olur bi-
ter..."
"Bu iş sakat. Çünkü, faraza, şeriat isteyen birisi,
istemeyen birisine borç para verse ve de geri ala-
masa, davaya kim bakacak?"
"Çözüm basit? kadı ile yargıçyan yana oturur, sa-
zı biri alır, öbürü bırakır."
"Protokol ne olacak? Yani, yargıç mı kadı'nın sa-
ğına, yoksa kadı mı yargıcın sağına?"
"Bu iş, kıdem veya yaş tercihi ile halledilebilir.."
İşgüzar garson, servisleri yenilerken soruverdi:
"Bu Tao ile Mao kardeş mi? Siz bilirsiniz."
"Uzaktan akraba olurlar.." dedi birisi, arka masa-
dan..
"Beşiktaş malı götürdü.." diye atladı birisi, sözün
orta yerine...
"Siz gelecekyıl Trabzon 'u seyredin" dedi işgüzar
garson...
"Bu memlekete iki tane önemli Fatih gelmiştir, ar-
kadaşlar. Birisi istanbul'u aldı, öbürü isviçre'yi altüst
etti.."
"Daha gümrük birliğine girmeden, futbolcu ihra-
c/na başladık Avrupa 'ya... Aslan Nihat ile Bomba-
cı Bekir'cfen beri ne kadar inkişaf ettik'..."
• • •
Istanbul'da artık yavaş yavaş gece gelip oturmak-
tadır kentin üstüne... Sağda solda bombalar patla-
maya, bankalar soyulmaya, gençler sevişmeye, oto-
mobiller çarpışmaya hazır...
"Ben eve gidiyorum, hanım zeytinyağlı enginarpi-
şirdi" dedi, masanın üstündeki tespihini aldı, kaiktı
masadan...
"Bu gece, idare heyeti toplantısı var. Geç bile
kaldım" dedi, cep telefonunu cebine sokup, ayak-
landı...
Camilerden ezan sesi..
Diskolardan pata küta...
Klaksonlar cayır cayır...
Battı güneş, bin kocadan davalı bu dul kentin
üzerinde...
M. HULUSİ SAKA
(1957 - )
Makina Mühendisleri
Odası tstanbul Şubesi
yöneticilerinden dost insan
M. HULUSİ
SAKA'yı
bir trafik cinayetinde yitirdik.
Bergama'dan sonsuzluğa uğurluyoruz.
îlkelerini yaşatacağız.
MAKtNA MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ
TARTIŞMA
Sağlıkta medya yanlışlıklan
T
elevizyonlarda
çok kez bir
ailenin ya da
bir hastanın
karşı karşıya
olduğu acıklı,
hüzün verici sağlık sorunu
sergıteniyor. O aile ya da
hasta kişi büyük ilgi görüyor,
büyük destek alma olanağına
kavuşuyor. Yardımcı kurum
ya da ıyiliksever, hayırsever
kışilerin adlannı duyuyor.
öğreniyoruz. Onlan doğaldır
kı. takdirle anıyoruz. Ama şu
gerçeği unutarak: o
televizyonda görüntülenen
kişi 10 bınlerden sadece bir
tanesıdir. Yardıma, desteğe
muhtaç onbinlerce insanda
bir büyük burukluk
yaratarak. temel sorunun ne
olduğu unutularak. kişisel
değil toplumsal çözümler
üzerinde durmadan yapılıyor
bu v e benzeri kampanyalar.
Üstelik büyük yanlışlıklarla
birlikte ve yanlış mesajlar
vererek. Geçenlerde bir kas
hastası gündemde idi.
Onbinlerce kas hastası
içinden bir tanesi ötanazi
ıstıyor. o hasta yardım
bekliyor. İlgi bekliyor. Onun
yurtdışına sağaltılmaya
(tedaviye) gidebilmesi için
kampanya başlatılıyor.
Hürriyet gazetesi duyurdu.
sevgili hemşenm Ibrahim
Tatiıses de bir konserle
katıhyor bu kampanyaya. sağ
olsun. Ama -doğru tanı
konuldu ise- cocuğun
hastalığı müsküler
distrofidir. Bu hastalığın
dünyada henüz tedavisi
yoktur. Şimdi onbinlerce
hasta içinden birıni
seçiyorsunuz. Onun da
toplanan para ile yurtdışına
sağaltıma gideceğinı
duyuruyorsunuz. Kaç türlü
yanlışlık, hatta sorumsuzluk
ve insafsızlık var burada.
Olmayan bir sağaltım için
kampanya yapıyorsunuz \e
olmayan bir sağaltım için
onbinlerce ınsana umut
veriyorsunuz. Oysa
yapılacak şey sağaltım
olanaklan bulununcaya .
kadar bu ınsanların
hastalıklan ile birlikte
insanca yaşayabilmelenni
sağlamaktır. Gelişmiş
ülkelerde gıpta ederek
örneklerıni gördüğümüz gibi
bu tür hastalara modern bir
rehabilitasyon anlayışı ile
yaklaşılmaktadır.Bunu
yapabilseydik onlar bu kadar
acı çekmeyeceklerdi ve
büyük bir olasıhkla ötanazi
isteğinde
bulunmayacaklardı. Amaç.
desteğı. >ardım
kampanyasını kişilere değil
onbınlere. yüzbinlere,
milyonlara yöneltmek ve
tüm beden özürlüler için çok
yönlü çözümler yaratmak
olmalıdır. Böylesine önemli
bir soruna bu kadar
yüzeysel. bu kadar kişisel
bakmaya. bunu milyonlara
bu biçimde sunmaya
hakkınız yoktur. Sevgili TV
kanallannın program
yapımcılan. basın organlan.
sağlık muhabirleri.
Türkiye'de tüm bu sorunlarla
ilgili olarak sizlere en doğru
ve en taze bilgilen verecek,
yol göstereceİc. sizlen
yanlışlıklardan
koruyabılecek kas hastalan
söz konusu olduğunda bir
Kas Hastalıklan Derneği
vardır ve oraya ulaşmanız.
ilişki kurmanız son derece
kolaydır. Beden özrü yaratan
öteki hastalıklar için de çok
güzel çalışmalar yapan çeşıtli
dernekler var. Onlardan
yararlanmayı size •
anımsatabilirmiyım? Bir
medya sansasyonu uğruna
kıymayın insanlanmıza.
Dr. Coşkun Özdemir
K.as HastalıklanDemegı Baskanı
ıyı
odulEricsson 337, GSM dünyasının Oscar'ı olarak bilinen
CAESAR "1995 Yıh En İyi Cep Telefonu Ödülü'nü kazandı.
Üst ûste iki yıl kazandığı bu ödülle Ericsson, ürettiği
cep telefonlannın teknik mükemmelliğini, gûvenilirlik ve servis
kalitesini tüm dünyaya bir kez daha kanıtladı.
Ericsson GH 337'nin, kazandığı "1995 Caesar
En İyi Dijital Dizayn", "En İyi Servis" ve
"Kullanıcıyı Bilinçlendirme" ödülleriyle de
rakip tanımadığı bir kez daha onaylandı.
ERICSSON'unuzda
garantı etıketı
btjlunmasıra
dikkat ediniz.
Ericsson Yetkili tthalatçılan:
CEP TELEFONUNDA E R İ C S S O N
MoFıreuröii.s Te): (0216) 410 85 00 (6 hat)
Ericsson Yetklll Servto Laboratuvarian:
A ş T«l: (0212) 287 17 17 (10 hat)
Istanbul />wupa (0212) 237 3100; Istanbul Ana&Hu (0216) 342 89 90; Ankara (0312) 22112 61 • 438 T6 33; Izmır (0232) 486 2168; Mereın (0324) 328 54 33; Antalya (0242) 243 47 86
PENCERE
Fethullabçılık!• ••
Fethullah Gülen Hoca'nın ağzı laf yapar, gözleri
boşluğa bakar, benliği cezbeye dönük...
Freud'un sözlüğünde Gülen'in hangi sayfaya gir-
diğini düşünmekte saymakla bitmez yarar var...
Dindarların inanç tellerine dokunmasını iyi bilir; gö-
rüntüde eski deyişle 'mahviyetkâr'.
Ancak bu hali doğal mı, yapay mı, Allah bilir, kul
henüz kuşkuludur...
Girdiği konuyu hemen ümmet-i Muhammet'in ilgi
alanına çekimleyip titrek sesle gırtlağının akordmu
yaptıktan sonra, mızrabını inananlann yürekJerine
saplar; gözleri yaşlıdır; eli mendilli, salya sümük va-
azlanyla ünlü...
Vallahi bu dünyada gözü yoktur.
Ama politikada vardır...
Politikada gözü olmasa, bunca politikacıyla ne-
den al takke ver külah olsun?.. Öteki dünya ile ka-
vanoz dipli dünya arasında salıncak kurup inançla-
rın rüzgârında kolan vurmak hevesi yalnız Fethullah
Gülen Hoca'da yok ki!.. Günümüzde çoğu açıkgöz
"selamünaleyküm ve rahmetullah"d\ye söze başla-
dıktan sonra "bismillahirrahmanirrahim" diye bes-
melesini çekip siyaset ve ticaret üzerine lafa dalıyor.
Fethullah Gülen de kökü petrol kokulu çöl topra-
ğına salınmış güllerimizden biri...
• [
Yeni Dünya Düzeni "pi-ar" üzerine...
Şeriat üzerine siyaset ve ticaret, en modern yön-
temlerle bilgisayartara yüklenince, bizimki gibi maz-
lum ülkelerin halkları emperyalizmin metropollerin-
de kobaylar gibi incelenmez mi?..
Müslüman, sabahtan akşama beş kez namaz kıl-
dığına göre, ne içer, ne yer?..
Ne düşünür?..
Mübareğin iki yakası bir araya gelmiyor; bir milyar-
lık Islam dünyasında ne sanayileşmiş bir ülke var ne
de çağdaş demokrasiyi benimsemiş bir Müslüman
toplum!.. Allah'ın sevgili kullarına reva gördüğü ya-
şam bu mu?.. Keferenin önünde iki büklüm, el pen-
çe!.. Ne zaman bir Hıristiyanla dalaşsa, Müslüman
tokadı yiyor; Museviyle kavga dövüşte pataklanıyor;
Iran ile Irak gibi kendi arasında savaşa başlasa, fa-
kir fukara Muhammet ümmetinin bütün paraları ke-
ferelerin silah fabrikalanna akıyor...
Amerikalı görüyor ki ümmet-i Muhammet'te ayrı-
lıkların sayısı Kuran-ı Kerim'in ayetleri kadar zengin!
Kimi Müslüman, Iran gibi, Amerikalıyı şeytan bilip
taşhyor; kimisi de Suudi Arabistan gibi sırtını Ameri-
ka'ya dayıyor; ama, hepsi de petrol fiyatlarının ka-
derini yine Amerika'nın eline bırakıyor.
Ya Türkiye'de neler oluyor?..
Bir Refah Partisi var ki, bu cemaatin şeyhi sayılan
Necmettin Erbakan'ın sağı solu belli değil; kürsü-
ye çıktı mı, dayanamıyor, Amerika'ya atıp tutuyor.
Peki, bu politikacının bir seçeneği yok mu? Eğer yok-
sa, toplum fişteklenerek Amerika'dan yana, bir
"Müslüman politikacı" türetilemez mi?..
Bak sen şu Fethullah Gülen'e!..
Hoca'da iş var gibi görünüyor.
Dersaadet sosyetesinin dansına, flörtüne, giyimi-
ne, kuşamına, bikinisine, minisine, yokinisine kanş-
mayacak, camilerde cemaati sosyetenin 'dolce vi-
ta'sına karşı azdırıp düşmanlaştjrmayacak kadar
hoşgörülü ve "ehli" birhoca efendi gerekmiyör'mu?..
•
Fethullah Hoca kurnaz!.. Nasıl da yakaladı zaman-
lamayı, Islamın ehlileşmiş olanını dış ve iç egemen
çevrelerin mal bulmuş mağribi gibi yeğleyeceklerini
nasıl aynmsadı!.. Fethullahın gazetesi Zaman, bu
tezgâhta satılıyor. •*••
Pazarola!..
Çağımızın 'p/'-ar'ında şeriatçılığın da markası var:
Acem'detüretileni mi istersiniz, ehl-i Suud olanını mı,
yoksa "alla furca"sını mı?
Heykeltıraş
HASAN
SAFKAN
27Haziran 1995Salıgünü
Ortaköy Camii'nden
ikindi namazından sonra
Yeniköy Mezarlığı'na
gömülecektir.
Üzüntümüz sonsuzdur.
HEYKELTIRAŞLAR DERNEĞİ
VEFAT
Değerli üyemiz, sevgili arkadaşımız
HASAN
SAFKAN'ı
kaybettik.
Acımız büyüktür. Sanat ortamına
başsağlığı diliyoruz.
Cenazesi, Ortaköy Mecidiye
Camii'nden 27.06.1995 Salı günü
ikindi namazını müteakip kaldınlacaktır.
ITNESCO AIAP
TÜRKtYE ULUSAL KOMİTESl
ULUSL\RAR.VSI
PLASTtK SAJNATLAR DERNEĞİ