20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27HAZİRAN1995SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 İskoç Oda Orkestrası, bu akşam Julian Bream'in solist olarak katılacağı bir konser verecek Orkestra ıııiiziğhıde saygm bir öncü 1 994-95 konser mevsiminde 21. kuruluş yılını kutlayan Iskoç Oda Orkestrası, senfonik repertuvann yanı sıra müziğin diğer alanlanndaki yenilikçi yaklaşımıyla, orkestra müziği konusunda saygın bir öncü olarak niteleniyor. 21. kuruluş yılında kırktan fazla yeni yapıt sipariş eden orkestra, ülkenin önde gelen bestecileriyle sıkı bir işbirliği içinde sürdürüyor çalışmalannı. İskoç Oda Orkestrası'nı Devlet Sanat- ÇBI Gürer Aykal yönetecek. Kühtür Servisi - İskoç Oda Orkestrası, önceki gün Sir Charles Mackerras yöne- timinde verdiği konserden sonra bu ak- şam da Atarürk Konser Salonu Büyük Salon'da vereceği bir başka konserle ko- nuk oluyor festivale. Orkestrayı şef Gürer Aykal'ın yönete- ceği, gitarist Julian Bream'in solist ola- rak katılacağı konserde. Echvard Elgar, Isaac Albeniz, Adnan Saygun ve Franz Shubert'in yapıtlan seslendınlecek. İskoç Oda Orkestrası'nı Sir Charles Mackerras'tan sonra Devlet Sanatçısı Gürer Aykal yönetiyor. Hemen hemen tüm A\Tupa ülkelen ile Rusya ve Güney Amerika'da konserler yöneten sanatçımız, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Genel Sanat Yönet- meni ve birinci şefi. Lubbock Teksas Senfoni Orkestrası Genel Müzik Direk- törü, Oulu Senfoni Orkestrası birinci ko- nuk şefi ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi. 1994-95 konser mevsiminde 21. kuru- luş yılını kutlayan Iskoç Oda Orkestra- sı, senfonik repertuvann yanı sıra müzi- ğin diğer alanlanndaki yenilikçi yakla- şımıyla, orkestra müziği konusunda say- gın bir öncü olarak niteleniyor. Amerika ve Avrupa'nın yanı sıra bütün dünyada konserler veren orkestra, 1993-94 mev- siminde ilk kez Güney Amerika'ya tur- ne yaptı. Aldeburgh, Bath ve Cheltenham gibi lngiltere'nin önde gelen festivallerine katılan İskoç Oda Orkestrası, Edinburg Festivali'nde de önemli bir rol oynuyor. Binnci konuk şef Sir Charles Macker- ras'ın uluslararası üne sahip solistlerin katılımıyla yönettiği orkestraya 1994'te Ivor Bolton birinci şef olarak atandı. Raymond Leppard,Jukka-Pekka Saras- te, Jaime Laredo, Mark Wigglesworth ve Gilbert Varga gibi şefler de düzenli aralıklarla orkestranın konserlerine katı- lıyorlar. 21. kuruluş yılında kırktan fazla yeni yapıt sipariş eden tskoç Oda Orkestrası, ülkenin önde gelen bestecileriyle sıkı bir işbirliği içinde sürdürüyor çalışmalannı. Besteci-şef Sir Peter Maxweil*e sipariş edilen ve on konçertodan oluşan "Strathdyde Konçertolan" büyük ilgi gördü. Bu dizinin kontrbas için bestele- nen yedinci konçertosu, orkestranın, Sa- nat Konseyi Çağdaş Müzik Konserleri çerçevesinde lngiltere'nin çeşitli kentle- rinde verdiği konserlerin programlann- dayeraldı. İskoç Oda Orkestrası, Ingiltere'deki diğer orkestralar tarafından da uygula- nan, müzik eğıtimindeki son gelişmele- re önemli katkılarda bulundu. Geçen yıl geliştirme programı çerçevesinde lskoç- ya'nın kent ve kasabalannda çocuklar ve yetişkinler için sekiz yüzü aşkın gös- teri düzenledi. Bu çalışma denizaşın ül- kelerde de ilgi uyandırdı ve benzer pro- jeler New York, Potsdam ve Dublin'de de geliştirildi. Dünya çapında bir gitarist: Julian Bream Müzik dünyasında çok önemli bir yere sahip olan gitarist Julian Bream, aynı zamanda çağımızın en iyi lavtacısı olarak niteleniyor. Beş kıtada konserler veren Bream, sık sık yaptığı Avrupa turnelerinin yanı sıra her yıl Amerika'da üç hafta süren bir dizi konser veriyor. Otuz yılı aşkın süredir RCA plak firması için yaptığı sayısız kayıtla uluslararası ününü perçinleyen sanatçı, bu kayıtlarla ABD Ulusal Kayıt Sanatlan ve Bilimleri Akademisi'nin. Edison ve Gramophone Dergisi'nin verdiği birçok plak ödülünü aldı. 1979 yılında RCA firmasınca sadece tngiltere'de yanm milyonu aşkın satış nedeniyle platin plakla ödüllendirilen Bream, John VVUliams ile olan kayıtlanyla da altın ve gümüş plaklar kazandı. 1990'da EMI firması ile anlaşma imzalayarak yeni CD kariyerine başlayan Bream, son olarak 20. yüzyıl bestecilerinin yapıtlanndan oluşan 'Nocturnal' adlı bir solo CD yayımladı. Julian Bream. yaptığı birçok düzenlemeyle, Britten, Walton, Henze ve Takemitsu gibi çağdaş bestecilere ısmarladığı ve türünün başyapıtı sayılan yapıtlarla gitar repertuvannın daha da genişlemesini sağladı. Yaptığı televizyon kayıtlan Bream'in dünya çapında daha da tanınmasını sağladı. 1976 yılında ilk kez BBC televizyonunda yayımlanan 'A Life in the Country' adlı biyografık film ve yine BBC'de yayımlanan Master Class serisi önemli televizyon programlan arasında yer alıyor. Sanatçının son zamanlardaki başanlan arasında BBC Radyo ve Televizyonu tarafından yayımlanan ve Makolm Arnokf un konçertosunu yorumladığı BBC Prom konseri, 1991 sonbahannda Londra'da gerçekJeştirilen Japonya Festivali sırasında Takemitsu'nun yapıtlannın yer aldığı. Londra Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği konserle. solo resitali sayılabilir. 1992-93 sezonunda Hong Kong, Tayvan. Kore ve Japonya'nın yer aldığı Uzak Doğu turnesinin yanı sıra Wigmore Hall'da 60. yaşını kutladığı bir konser veren Bream, Leo Brouvver'in Albeniz'in 'Iberya Sûiti'nden yaptığı gitar ve orkestra düzenlemesinin dünyadaki ilk seslendinlişini Londra'daki Prom konserlerinde gerçekleştirdi. Müziğe yaptığı hizmetlerden dolayı 1964 yılında OBE, 1985 yılında da CBE unvanını alan sanatçıya 1976 yılında besteci Villa-Lobos'un eşi tarafından Villa-Lobos Altın Madalyası verildi. Sponsotiuğu en iyi değeriendınen kunkurum Orkestra 1992 yılının aralık ayında Edinburg'da yapılan ve lngiltere'nin Av- rupa Ekonomik Konseyi başkanlığinın sona erdiği Avrupa zirvesinde, BBC te- levizyonu tarafından canlı olarak yayım- lanan bir konser verdi. Radyo veteleviz- yonda sürekli konserler veren orkestra- nın kayıtlan arasında Sir Charles Mac- kerras ve uluslararası solistlerle Mo- zart'ın 'Sihirli Flüt' ve 'Cosi fan Tütte- Bütün Kadınlar Böyle Yapariar' opera- lan, James MacMillan'ın besteleri, Strathclyde Konçertolan'nın tümü, Po- ulenc ve Menotti'nin besteleri yer alı- yor. Bundan sonraki CD projeleri ara- sında Sir Charles Mackerras ile Mo- zart'ın 'Figaro'nun Düğünii', Nikotai De- midenko ile VVeber'ın pıyano konçerto- lan, Matthias Barnert ile de HoUovvay'in konçertolan bulunuyor. Ticari sponsorluğu en iyi değerlendi- ren kurum olarak Sanatlann Ticari Spon- sorluğu Birliği Ödülü'nü alan orkestra 1991'de, lngiltere'nin en önde gelen ödülü olan Sanatlar için Prudential Ödülü'nü kazandı. Sümeyra Çakır Âınsma Fikir Projesi Yarışması KüHür Servisi- Mimarlar Odası üyesi sanatçı Sümeyra Çakır'ın anısını yaşat- mak amacıyla Zincirlikuyu'daki gömüfü- nün yenıden düzenlenmesine yönelik "Fi- kir Projesi Yartşması" açılıyor. 25 Mayıs 1996'da Sümeyra'nın yurtiçi ve yurtdışı tanıtımlan içeren 50. doğum yıldönümü etkinlikleri içinde yer alacak olan yanşmayı Mimarlar Odası düzenli- yor. 5 şubat 1990'da yaşama veda eden Sü- meyra Cakır, İTÜ Mimarlık bölümünden mezun oldu. Sümeyra Cakır öğrencıliği sı- rasında başladığı fstanbul Beledıye Kon- servatuan Ses Bölümü'nde devam ederek ses ve müzik teorisi eğıtımi gördü. 1971 yılında halk türkülerinin söyleni- şi ve yorumlanışında bir ekol oluşturan Ruhi Su ile ses, türküler ve saz sanatı üze- rineçalışmayabaşladı. Birlikte Istanbul'da kurulan "Dostlar Korosu" çalışmalannı yönetti. Yurtdışında da çok sayıda konser- ler veren Sümeyra Çakır'ın altı türkü al- bümü bulunuyor. "Sümeyra Çakır Amsı- na FîkirProjesi Vanşması", ılgıduyanher- kese açık. Yanşmaya katılanlar projelen- ni, kendilennce uygun bulunan bir tasanm teknıği ve ölçekle sunabilecek, projeleri açıklama raporlannı ve kapalı kimlik zarf- lannı 6 rakamlı bir rumuzla işaretleyecek- ler. Yanşmacılar, yanşmaya tek öneriyle katılabilecekler. Katılan projeler, Mimar- lar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi tara- fından belirlenen bir kurul tarafindan de- ğerlendinlecek. Seçici kurul, yanşmaya katılanlar arasından sıralama yapmaksızın 6 projeyi seçecek. Yanşmacılar tasanmla- nnı 6 kasım 1995 pazartesi günü saat 17.00'ye kadar Mimarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi 'ne elden ya da posta ile ulaştıracaklar. Yanşmaya katılan bütün projeler bir anmalık ile ödüllendinlecek. Projeler Mimarlar Odası lstanbul Büyük- kent Şubesi salonunda 15 gün süre ile ser- gılenecek. Seçilen 6 proje özel bir anma- lık ile ödüllendirilecek ve Kent Yaşam Dergısı'nde yayımlanacak. Projeler Mi- marlar Odası lstanbul Büyükkent Şubesi Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası, Barba- ros Bulvan, Yıldız Beşıktaş lstanbul adre- sine teslim edilecek. Ruhi Su ile çahştı Sümeyra Çakır, lstanbul Belediye Kon- servatuan'na devam ettıği yıllarda antik aryalar, Schubert, Schumann, Brahms gi- bi Alman romantik bestecilerin lıteratürü üzerinde ses ve müzik teorisi eğitımi gör- dü. 1971 yılında halk türkülerinin söyle- nişi ve yorumlanışında bir ekol oluşturan Ruhi Su ile çalışmaya başladı. 1977'de da- vetlı olarak gıttiği Ingiltere'den sonra Fran- sa ve lsveç'te konserler verdi. Aynı yıl Ba- tı Berlın'de yapılan "Niam Hikmet Haf- tası"na katıldı. 1978'de Havanada yapı- lan "XII. Dünya Gençlik Festivali"ne. Atı- na'da yapılan "Akdeniz Clkeieri Banş Fes- tivalTne, 1979'da Bulgaristan'da yapılan "Alen- Mek" festıvaline çağnlı olarak ka- tılan Sümeyra, 1979'da Türkıye Maden- Iş Sendikasf nın korosunu yönetmeye baş- ladı. 1980'de "Batı Berlin Türk lşçı"Koro- su" ile birlikte yaptığı "Banş ve Gurbet Türküleri''plakçalışması Federal Alman- ya'da Pleane Yayınevi tarafından yayım- landı. 1980'de Batı Berlin Senatosu'nun düzenlediği "Türldye Kütür Haftası"na katıldı. O tarihten sonra çalışmalannı Fe- deral Almnya'da sürdürmek zorunda kal- dı. 1980'de Demokratik Alman Cumhuri- yeti'nin başkenti Berlın'de "Uluslararası Poütik Şarkı FestivalTne katıldı. 1981 de Finlandiya'nın Helsınki kentinde "Laulu Şarkı FeshaH"nedavetedıldi. 1984'teBer- linli tiyatro sanatçısı Pegy Lukacs'la bir- likte "Kadınlannuzın Yüzleri- Şiirler. Tür- küler' 1 programını hazu"ladı. ErichSchaff- ner'le birlikte hazırladığı "Pir Sultan'dan Nâzım Hikmet'e Şiirler, Türküler" prog- ramının ılk göstensı 1988'deNürnberg'de yapıldı. Sanatçının "Alh Turnam" adlı plağı ise eylül 1988'de çıktı. Sümeyra'nın bu güne dek yayımlanan türkü albümleri: "Gülün EHnden", "Vardar Ovası". "Nazım'dan Pir Suhan Abdal'a Şürler.Türküler'', "Sü- ware Çuçikan- Serçefcrin Süvarisi". 5 şu- bat 1990'da vefat eden Sümeyra'nın yapıt- lan Frankfurt'ta kendi kurduğu Kibele Musikverlag tarafından yayma hazır- Ianıyor. Culkinler'in vekâlet davası NEWYORK (REUTER)- Çocuk oyuncular Macaulay ve KieranCıılkin'ın anneleri Patrica Brentrup. geçıci olarak çocuklannın vekâletini almak üzere dava açtı. Öfkeli anne, baba Christopher Culkin'i çocukJann oyunculuk kariyerine zarar vermekle suçladı. Christopher Culkin, 12 yaşındaki Kieran'ın çekimlerine temmuz ayında, Montana'da başlanacak 'Amanda' adlı filmde oynamasını onaylamıyor. Patricia Brentrup ve Christopher Culkin, hiçbir zaman evlenmeden, yaşlan 6 ile 19 arasında olan yedi çocuk sahibi oldular. 14 yaşındaki Macaulay Culkin, ülkemiz sinemalannda da gösterilen 'Home AJone- Evde Tek Başına' fılmiyle yıldızhğa ulaştıktan sonra 'Home Akme 2' ve 'RichieRkh' filmlerinde de oynadı. Brentrup, mahkemede, 19 yaşındaki en büyük çocuklan Shane dışındaki 6 çocuğun vekâletini almaktan başka seçeneği olmadığını, çünkü Christopher Culkin'in, Keiran'ın fılm için yaptığı kontratı iptal ettirmek istediğini belirtti. Eski bir aktör olan Christopher Culkin, Hollywood'da başa çıkılması zor, oğullannın oyunculukta ilerlemeleri için prodüktör ve yönetmenlerden büyük isteklerde bulunan biri olarak tanmıyor. Chrstopher Culkin'in kendisini incitmek için yaptıklannın çocuklanna yansımasından yakınan Brentrup, "Kariyerleri onanlamayacak ölçüde zedelenebilir" dedı. Halkına ihanet eden yazar: Hamsun Ikinci Dünya Savaşı'nda Nazi iş- galine uğrayan ülkeler arasında Norveç de vardı. Partizanlar, karda gözükmemek için bembeyaz giyi- nip kayakla dağlarda dolaşmışlar ve Almanlara karşı savaş vermişlerdi. Norveçliler, hükümetin vatana iha- net ettiğine de tanık oldular. Ama belki de en büyük ihaneti. edebiyat- ta yaşadılar. Norveç'in yetiştirdiği en ünlü ya- zarlardan Knut Hamsun, savaş sıra- sında Nazilerdenyanatavıraldı. Bu konu bugün de Norveçliler için ka- nayan bir yara durumunda. Bu na- sıl olabilmişti? Bir yazar. kendini el üstünde tutan halka nasıl ihanet ede- bilirdi? Işte bu sorunun yanıtını, Isveçli yönetmen Jan TroeU, halen çekil- mekte olan "Hamsun" adlı filmiy- le vermeye çahşıyor. Isveç'in tanm- mış yazarlanndan P O Enquist'in senaryosunu yazdığı filmde Knut Hamsun'u Bergman filmleriyle ün- lenen lsveçli Max von Sydow can- landınyor. Filmin bütçesi 40 milyon Isveç Kronu (240 milyar lira). P O Enquist'in senaryosu, Thor- kild Hansen'in biyografik yapıtı "Hamsun Davası"(1978) üzerine kurulu. Isveç sinemasının "Berg- man ekolüne" dahil yönetmenlerin- den Jan Troell, bu projeyi gerçekleş- tirmek için 15 yıl uğraşrruş. Ham- sun'un yaşamında bir eşten de öte yeri olan Marie Hamsun'u, Dani- markalı Ghita Norbv canlandınyor. Max von Sydow, lsveçli gazeteci Nicholas Wennö'ye, Hamsun'u ne- yin Nazilere ittiği konusundaki gö- rüşürıü şöyle dile getiriyor. "Önemli ölçüde amcasının etki- sinde kaldı. Amcası, Hamsun ailesi- ne yüksek fable borç para verhor- du. Bunun ezikliğini sürekli olarak içinde duyan yazar. otoriteler karşı- sında boyun eğmeye auşmıştı. Ayn- ca o zamanlar Ingilizlerin aristok- rat ta>irian, Norveç'te olumsuz etki yapmakta>dı. Huysuz bir ağabey gi- bi davranan tngilizler, Hitlerden epey önce Norveç'in deniz ulaşımını tehdit etmekteydi Buna ek olarak Alman kültürfinün savaş öncesi Norveç'te önemli ölçüde >'ar oldu- ğunu sö>le\ebiliriz. Knut Hamsun, polirJka konusunda çok kesin görüş- lere sahipti. Özel yaşamında son de- rece duyarlı bir insanken politikada gavet anri-demokrattı ^e kendi ya- rattıgı bir çeşit romantik idealizmle Almanlan eş tutuyordu''. Max von Sydow, Hamsun'un, çevresinde cömertbiri olarak tanın- dığını; birkaç birbirine zıt kişiliği birden taşıdığını vurguluyor, ama ekliyor: "Ne var ki hiçbir özür, Ham- sun'un Nazizme eğilimini bağışla- mak için yeterti değil. Bu filmde de amaç. neden sorusuna yanıt getir- mek, tarihi değiştirmek değil". İskandinav Dostoyevski'si Marie Hamsun'u canlandıran Ghita Norby, Hamsun'un bütün ki- taplannı defalarca ve zevkle oku- duğunu söylüyor. Yaptığı yorum şöyle: "Hamsun birdâhiydi. Bir çeşit İs- kandinav Dostoyevski'si. Romanla- n, başka kbnsenin romanlanna ben- zemiyor. Büyük, nefîs romanlar. Çağdaş psikoloji var; kadınlan i>i anhyordu, erkekleri tamyordu, bun- ların tümü var. Tahta sapu, hokkah kalemle yazıyordu. Çevremizdeki bilgisayar ormanında yaşayan biz- lerin onu anlaması güç. Gerçekte, Hamsun ile Nazizm arasına eşit işa- reri koymak doğru degildir. Ham- sun sağırdı: radvo sansürlüydü. Hiç kuşkusuz Hamsun çrfri korkunç bir hata yaptı ama, cezasını da gördü". Savaş sonrası vatan haini damga- sı yiyen Hamsun çifti, utanç içinde ve yalnızhğa terk edilmiş olarak ya- şayıp öldü. Nazizmin nasıl uygulandığmı, kitlelerin nasıl yok edildiğini, hiçbir zaman görmedi. "Marie, Nasyonal sos>alist gençleri yetiştirdiği için ger- çeğe biraz daha yakındı ama, yine de" diyor Ghita Norby ve ekliyor: "Hamsun'a en yakın olan kişi, gerçekte kıa Ellinor'du -filmde Nor- veçH Anette Hoff tarafından canlan- dn-üryor-. Babasınm nüfuzunun yar- dımıvla Berlın'de sinema oyuncusu olarak parlamıştı. Eşi de bir Alman yönetmendi. Bir otomobil kazasın- dan sonra kalçasmdan sakatlanınca. kariyeri aniden sona erdi. Sanınm Knut Hamsun'un yaşamındaki en büyük üzüntü buydu". (Derleyen Gürhan Uçkan). ALINT1LAR TAHStN YÜCEL Kızılcobalı Kimliği Kızılcoba bizim Ötegeçe'ye çok yakındı, bahçele- rin yukansındaki yoldan jandarma karakoluna doğ- ru biraz sıkı koşsak da hızımızı alamasak, birden Kı- zılcoba'da bulurduk kendimizi. O zaman da işimiz bit- ti demekti: Kızılcobalı yaşıtlanmız, mahallelerini kut- sal yurt sınırlan gibi bekler, destursuz gırenleri bir te- miz ıslatırlardı; kaşla göz arasında çoğalıverip birbir- lerine destek olmalan bir yana, teke teke kavgalar- da da kolay kolay başa çıkılamazdı onlarla. Sonra ay- nı okula gittik, yavaş yavaş arkadaşlık kurduk; Kızıl- cobalı bir arkadaş eşliğinde olmak koşuluyla, Kızıl- coba sokaklanna rahatlıkla girip çıkar olduk; çocuk- luktan delikanlılığa geçmenin bilincine de Kızılco- ba'da "refakatsiz" olarak dolaşmaya başladığımız zaman vardık. Işte bu dönemde, jandarma karako- luyla ortaokul arasındaki "şose"yi arşınlarken, karşı- mıza ne zaman bir küçük Kızılcobalı çıksa, durdurup sorardık: "Kızılcobalı mısın, Türk müsûn?" Yanıt hiç şaşmazdı: "Kızılcobalıyım!" Gene sorardık: "Müslüman mısın, Kızılcobalı mısın? Yanıt gene değişmezdi: "Kızılcobalıyım!" Kahkahalarla gülerdik. Kızılcoba çocuklannın bizi hiç düş kınklığına uğratmaması hoşumuza giderdi. Kim bilir, belki biraz da eski ezikliklerin acısını çıka- nrdık böylece. Ama çocuklar öyle çabuk, öyle karar- lı bir biçimde yanıt verirdi ki, kimlik bilinçlerine hay- ran kalmamak kolay değildi. Ama ilk tepkimiz gül- mekti her zaman. Işin ilginç yanı şu ki, bunca yıldan sonra gene gül- dürmeye başladılar beni: Elde pipo ya da tespih, çe- nede keçi ya da çember sakal, arkada raf raf kitap- lar, ama daha yumurtadan yeni çıkmış gibi, "Biz ki- miz?" türünden sorular sıralayıp ulusal ya ekinsel kimlik bunalımlanna dalan ökelerimizi gördükçe, on- lan anımsıyorum ister istemez, ister ıstemez de gü- lüyorum. Can sıkıcı bir durum doğrusu. Bu kart be- beklerin bende çocukluk ve delikanlılık günlerimin se- vimli, kararlı ve güçlü çocuklannı çağrıştırması ner- deyse bir sapkınlık! Ama, eğriye eğri, doğruya doğ- ru, kimlik konusundaki tutumlannın bir yerlerde bir- birlerine yaklaştığı da kesin. Kızılcoba çocuklan tüm toplumsal kimliklerini uzamla, uzamda da çok dar bir alanla: mahalleyle öz- deşleştiriyor, ama, toplumsal kimliğin öteki temel bo- yutunu: süremi bilmedikleri için, eksik bir kımlıkle çı- kıyorlardı karşımıza: Kızılcobalı'ydılar, ama henüz ne Türk olabilmişlerdi, ne Müslüman. Bugün, sağda, solda, geride, sözü ikide bir varsayımsal bir toplum- sal kimlik bunalımına getirerek bizi kendi eseniikleri- ni paylaşmaya, tarihimizle banştp gerçek kimliğimi- zi üstlenmeye çağıranlarsa, Kızılcobalı çocuklann yaptığını tersinden yapıyor, yani uzamı ellerinin ter- siyle itip süreme sarılıyor, süremde de, herbiri kendi- ne göre belli bir döneme yapışıyorlar: Kimi Fatih dö- nemine, kimi Ulu Hakan Abdülhamit dönemine de- mirlemiş, kimi Hicret'i yaşıyor. Ne var ki, Kızılcobalı çocuklannkiyie karşılaştınlınca, ökelerin durumunun çok daha çetrefîl, çok daha çelişkili olduğu kesin. Bir kez, Kızılcobalı çocuklar, toplumsal kimlikleriy- le özdeşleştirdikleri Kızılcoba mahallesinde gerçek- ten yaşıyorlardı; üstelik, Kızılcoba uzamı süremin iz- lerini de taşımaktaydı. Toplumsal kimliği süremin uzun ya da kısa, ama belli bir dönemiyle özleştiren- lerse, o dönemin dışındalar; ne yaparlarsa yapsınlar, o döneme erişemezler, fazJa fazla bir öykünü olarak yaşarlar onu. Bu nedenle, hem yapay bir kimlikle ya-" şamaya, hem de yaşadıkları gerçek ortamla uzlaş- mazlık içinde kalmaya önceden boyun eğmeleri ge- rekir. Öte yandan, Kızılcobalı çocuklar, "Kızılcobalı- yım" derken, sonuna dek üstleniyorlardı kimliklerini. Sanki geçmişimizi yadsıyan varmış gibi, bizden ta- rihle banşmamızı isteyenlerse, suçu, çelişkin bir bi- çimde, öncelikle bağlandıklan boyuta, yani süreme yüklüyor; hiçbir şey olduğu gibi kalmadı diye, en çok bağlanırgöründükleri değere, yani tarihe, bunun so- nucu olarak da tarihi tarih yapan şeye, yani evrime karşı çıkıyoriar. Kızılcobalı çocuklar, "Kızılcobalıyım" derken, günün içinde kalıyor, uzamsal kimliklerine süremsel boyutu da katarak Kızılcobalı kımliğini Türk ve Müslüman kimlikleriyle zenginleştıreceklerini (ya da dönüştüreçeklerini) yadsımıyorlardı. Ökelerse, yüzyıllann gerisinde kalmış (belki hiçbir zaman da kendi düşündükleri gibi yaşanmamış) bir döneme bağlandıklanndan, içinde bulundukları gerçek uza- mı üstlenmeleri de olanaksız oluyor, tıpkı süremleri gibi yapay bir uzam kurguluyor, bırakılmış bir Orta As- ya'yla kapılannda kalınmış bir Viyana arasında bir yerlerde, serseri ruhlar gibi, dön babam dönüyorlar. Sapkınlığı Istanbul'un surlannı yıkmayı düşünme- ye dek götürebilmeleri bundan. Cabaret Cme'de dbıleti • Kültür Servisi -Cabaret Cine'nin yaz dinletilerinin bu haftaki konuğu Volkan Konak. Bağlama ve gitar çalan sanatçı, bugün saat 21.30'da gerçekleştireceği İinletide, geleneksel müziğin yanı sıra, kendi çalışmalannı da seslendirecek. Volkan Konak'a kabak kemanede Ersin Baykal ve basta Eylem Pelit eşlik edecek. (257 74 38) Kenter'den 'Nâzım Hikmet Şiirleni' • İSTANBUL(UBA)-Ünlü tiyatro sanatçısı Müşfik Kenter'in seslendireceği "Nâzım Hikmet Şiirleri" kasedi ekim ayında satışa sunulacak. Orhan Veli'nin şiirlerini de seslendiren Müşfik Kenter'in "Nâzım Hikmet Şiirleri" kasedinde. yasal kaygılar yüzünden seslendirilmeyen şiirler ve bölümler de yer alıyor. 30 kasette toplanacak şiirler, Adam Yayınlan'nın "Nâzım Hikmet Külliyatı"na göre sıralanacak. Dünya kütüphanecileri bir araya geüyor • KüMir Servisi -lstanbul, ağustos ayında, dünyanın dört biryanından gelecek kütüphanecilere evsahipliği yapacak. Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kuruluşlan Federasyonu IFLA'nın 61. genel lconferansı, 20-26 ağustos tarihleri arasında İstanbul'da yapılacak. Üç bin dolayında yabancı delegenin katılmasının beklendiğı konferansta iletişim teknolojisi ve bilgi dünyası, uluslararası lnternet eğitimi ve kullanımı. bilgi ve kaynaklann paylaşımı, CD-Rom sosyal bilimler konulan da tartışılacak. Tahsin Saraç anılıyor • Kültür Servisi - Şair ve çevirmen Tahsin Saraç, ölümünün 6. yılında, Edebiyatçılar Derneği'nin düzenlediği bir toplantıyla anılacak. Perşembe günü saat 18.30'da Şinasi Sahnesi'nde yapılacak olan toplantıda, Saraç'ın sanatı ve kişiliği, dil anlayışı ve çevirmenliği degerlendirilecek. Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Mustafa Şerif Onaran'ın yöneteceği söyleşiye, dilbilimci Emin Özdemir, oyun yazan Orhan Asena, Şinasi Yavuzer, Cemil Uğurlu ve Necati Engez katılıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle