20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27HAZİRAN1995SALI 12 DIZIYAZI Türkiye'de devlet Avrupa'dan küçük "Optimal Devlet" ve gerçekler Prof. Dr. Orhan SENER •Türkiye'deki devletin bugünkü ekonomideki payı, gelişmiş kıta Avrupası ülkelerindeki devletin, ancak 1950'li yıliardaki büyüklüğü kadardır. Gelişmiş ülkelerde devlet, düzenli ve hızlı bir biçimde büyüyerek bugünkü optimal sayılan düzeyine ulaşırken Türkiye'de hep aynı düzeyde kalmıştır. • Gelişmiş ülkelerde devletin düzenli bir biçimde büyümesi sonucu, özel sektörde verim artarken kişi başına düşen milli gelir düzeyi de hızla yükselmiştir. Türkiye'de kamu sektörünün küçüklüğü, yaşam kalitesini düşürmekte, aynı zamanda piyasa ekonomisinin verimsiz işlemesine de neden olmaktadır. •Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinin yetersiz olduğu bir ülkede, işgücünün verimini arttırma olanağı da oldukça sınırlıdır. Böylece, kamu kesiminin optimal düzeye çıkarılamadığı ülkelerin gelişmiş ülkelerle rekabet edebılme şanslarının olmadığı sonucuna varabiliriz. Gelişmiş kıta Avrupası ülkelerindeki devletin bü- yüme trendi ile Türkiye'nin durumu karşılaştınldığında. oldukça ılgınç yorumlar ya- pılabılır. Birincisi. Türkiye'deki devletin bugünkü ekonomi- deki payı, bu ülkelerin an- cak 195O'lı yıliardaki bü- yüklüğü kadardır Ikincisi, gelişmiş ülkeler- de.devlet düzenli ve hızlı bir biçimde büyüyerek bu- günkü optimal sayılan dü- zeyine ulaşırken Türkıye'de hep aynı düzeyde kalmıştır. Gelişmiş ülkelerde devle- tin her yıl düzenli bir bi- çimde büyümesi sonucu. özel sektörde verim artar- ken kişi başına düşen milli gelir düzeyi de hızla yük- selmiştir. Dördüncüsü. yoğun özel- leştirme \e serbestleştirme uygulamalanna karşın. dev- letin ekonomideki payı aşa- gı yukan aynı kalmıştır. Bu sonuç da yazımızın başında savunduğumuz gibi KlT'le- rin kamu sektörünün bü- yüklüğü içinde yer almadt- ğını açıkça göstermektedır Yaşam kalitesi Günümüzde gelişmiş ül- kelerde devletin ekonomi- deki payının >üzde 50'lere ulaşmasının başlıca neden- lerini: ekonominin genelin- de kaynak aynmında etkin- liğin sağlanması: milli geli- rin ve servetin adil dağılı- mının gerçekleştirılmesi ve toplum refahının ya da ya- şamın kalitesinin arttınlma- sı oiarak sayabilirız. Bu amaçlara ulaşılabilmesi ise devletin yeterli düzeyde sosyal hizmetler üretmesıy- le olanaklıdır. Gerçekten. eğitim. saglık. sos>al gü- venlik. toplu taşımacılık ve sosyal konut hizmetlerin- den oluşan sosyal güvenlik hizmetleri yeterli düzeyde ve kalitede üretıldiğinde. bir yandan piyasa mekaniz- masının etkin ışleyişi sağla- nırken öte yandan yaşam kalitesi önemlı ölçüde arttı- nlabilmektedir. Bu hizmet- lerin aynı zamanda ailelenn en az yaşam düzeyini içeren harcama- ları da kapsaması nedenıyle, enflasyon olgusu da kolayca kontrol edılebilmek- tedir. Gelişmiş ülkelerde enflasyon ol- gusunun yaşanmamasının en önemlı nedeni. yeterli düzeyde ve kalitede sosyal hiznıet üretilmesiyle ilgili bu- lunmaktadır. Örneğin. Avrupa Toplu- luğu'na girmeden önce Yunanistan. Portekiz ve ispanya'da devletin ekono- mideki payı aşağı yukan Türkiye'nin- kiyle aynıydı. Ancak topluluğa katıl- dıktan sonra bu ülkelerde kamu sektö- rü kısa bir sürede büyüyerek yüzde 40'lara ulaşmış bulunmaktadır. Bu ne- denle. Yunanistan'da enflasyon oranı her >ıl giderek düşmektedir. Bu ülkede kamu sektörünün büyük- lüğü kadar. konsolide bütçe içinde yer alan sosyal hızmetlere aynlan kaynak- ların yüzdesi de önemli olmaktadır. Bütün gelişmiş ülkelerde toplu taşımacılığa önem verilmesine karşın, Türkiye'de toplu taşımacılık yok denecek düzeydedir. Yerellesme, sorunlam cözemez* •Raporda merkezi devletin yerel yönetimler lehine nin. hizmet sunumunda verimlili- küçültülmesinin, hizmet sunumunda venmliliği ği arttıracağı görüşü savunulmak- arttıracağı görüşü savunulmaktadır. Ancak Türkıye Tadır. Ancak f ürkiye koşullan ve koşullarında yerel yönetimlerin şimdiye kadar su. ekonomi iikeieri yönünden böyle taşımacılık ve diğer sorunlara çözüm getiremedikleri bir aenellemenın son derece , .. -ı i 7 J- olurrTsuz sonuçlar vereceğ.ni söy- a Ç l k c a gorulmektedir. leyebiliriz. Şöyle ki elektrik. su • • • • tarafından. belediyelere göre bir- kaç kat daha ucuza mal edilerek ve toplu taşımacılık hizmetleri. merkezi hükümet tarafından ülke çapında üretildiği zaman. ölçek büyüklüğünün yol açacagı içsel ve dışsal ekonomilerden yararlan- ma oİanağı bulunmaktadır. Örne- ğin, büyük kentlerin su sorunu DSİ: elektrik sorunu TEK: metro ve demıryolu taşımacılığı DDY mektedir. Bu nedenle örneğin. Is- tanbul kentinin hava kirliliği so- runlarının yerel yönetimlerce çö- zülmesı olanağı yok gibidır. Ger- çekten. yerel yönetimlerin şimdi- bulundukları herkesin kabul cttığı bir gerçektir. Kammca. ABD'dekı federatif yapı içinde yer alan federal dev- İetlerin. ekonomık anlamda birer ünıter devlet oldukları gerçeğı. yerel yönetimlerin fonksiyonu hakkında böyle bir yanılgıya ne- den olmaktadır. Öte yandan. Tür- kiye'de yerel yönetimlerin polıti- ze olmaları nedeni) le merkezi hükümetlere göre vergi toplaına yönünden de daha başansız oldu- ğu gözlenmektedır. Gerçekten. çözüme kavuşturulabilecektir Büyük çaptaki yatınmların ülke düzeyinde bölünmezlik özellıği nedeniyle bazı genel bütçe harca- ye kadar su. taşımacılık ve diğer emlak vergisi uygulamasında alı- malannın yerel yönetimler düze- yinde de sunulniası. hizmet malı- yetini kolayca minimize edebıl- sorunlara çözüm getiremedikleri açıkça görülmekte olup tam tersi- ne sorunların artmasına katkıda nan sembolik vergiler. tamamen oy maksımızasvonu çabasının bir sonucu olmaktadır. Şöyle kı Türkiye'de toplam bütçe ge- lirlerinin ancak yüzde 20-25'ı sosyal hızmetlere ayrılırken geriye kalan kıs- mı cari ve transfer harcamalannın fi- nansmanına ayrılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ıse bu oranların tersine dön- düğü gorulmektedir. Gerçekten. birçok gelişmiş kıta Avrupası üİkesinde. sos- yal hizmetlere konsolide bütçeden ay- nlan pay. yüzde 50-70 arasında değiş- mektedır.( 1) Aşağıdakı örneklerimiz gelişmiş ülkelerde sosyal hizmetlere verilen önem nedeniyle. kamu ekono- misinin Türkıye'ye göre niçin çok bü- yük olduğunu göstermektedir. Eğitim: kıta Avrupasfnın bütün ül- kelerinde temel eğitim. yüksek öğre- nim ve diğer eğıtsel hizmetler genel bütçeden finanse edılmektedir Âyrıca zorunlu öğrenımin bu ülkelerde 8-12 vıl olmasına karşın. Türkiye'de 5 vıl olması. gelişmiş ülkelerde devletin eğitim hızmetlerine daha fazla pav ayırdığının tek başına bir göstergesi oiarak kabul edılebilir. Sağlıksız sağlık Sağlık: Gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetlerine konsolide bütçeden ayn- lan pay ortalama yüzde 10'a vaklaşır- ken bu oran Türkiye'de sadece vüzde 4 kadardır. Sağlık hizmetlerinin yüzde 6O'ı kamuca sunulurken Türkiye'de ise yüzde 49'u devlet tarafından sunul- maktadır. Ayrıca 1 yıl içinde anne ve bebeğe en az ortalama 4 kez check-up yapılması. okullarda genel sağlık. dış îıastalıkları taramalarının ve yılda I kez check-up yapılması zorunluluğu gelişmiş ülkelerdeki sağlık hizmetleri- ne aynlan payın ne kadar yüksek oldu- ğunu göstennektedir. Öte yandan. ge- nel sağlık sigortasının vavgınhgı ise kamu sağlığına verilen önemı göster- mektedir. Sosyal güvenlik: Gelişmiş ülkelerde bütün vatandaşlara sosyal güvenlik hizmetleri sunulmasma karşın. ülke- mizde ise nüfusun yarısı sosyal güven- ceden yoksun bulunmaktadır Bu ülke- lerde devletin sosyal güvenlik hizmet- lerinin finan>manına konsolide bütçe- den "sosyal yardım*" adı altında önemli katkıda bulunulurken Türkiyedeki söz konu^u katkı sembolik düzeydedir Sosyal konut: Sosyal konut sorunu ülkemızde genellikle gecekondulaşma olgusu içinde çözümlenirken gelişmiş üikelerde sosyal konut yapımı ıçın ge- nel bütçeden önemlı kaynaklar harcan- maktadır. Devlet. düşük gelir grupları- na aynca kira yardımı yaparak da sos- yal konut hizmetleri sun- maktadır. Ülkemizde ıse devletin yaptığı sosyal ko- nut sayısı sınırlı düzeyde olup. daha çok lüks konut yapımına kaynak ayrılmak- tadır. Toplu taşımacılık: Bütün gelişmiş ülkelerde toplu ta- şımacılığa önem verilmesi- ne karşın. Türkiye'de taşı- macılık hizmetleri içinde toplu taşımacılığın payı yüzde 5 gıbi ihmal edilebi- lecek bir düzeydedir. Örne- ğin. 200 bin nüfuslu Inssb- ruck kentinde metro bulu- nup 800 bin nüfuslu Frank- furt kentinin ana istasyo- nunda 40'tan fazla peron bulunmaktadır. Istanbul'da- ki peron sayısı 5 ve Anka- ra "da ıse 3 kadardır. (2) İnsana yatırım Yukarıda sıralanan sos- yal hizmetlerin kalitesi ve kantitesi arttıkça. insana yapılan yatırım da (human capital investment) kendili- ğinden artmaktadır. İnsana yapılan yatırım. bir yandan piyasa ekonomisinde ve- rimliliğı arttırırken diğer taraftan ülkenin geçim kali- tesini de arttırniaktadır. Ancak "yaşam kalitesi en- deksi" karşılaştırmaları- ınızda. Türkiye 71'inci sı- raya oturtulmaktadır. Türkiye'de kamu sektö- rünün küçüklüğü. sadece yaşamın kalitesini düşürü- cü değıl. aynı zamanda pi- yasa ekonomisinin verim- siz işlemesine de neden ol- maktadır. Örneğin. dogadan beda- va elde edılen suyun yarım litresinin 10-15 bin liraya satılması. Türkiye'de piya- sa ekonomisinin ne kadar verimsiz olduğunu kanıtla- maktadır. Eğer. petsu taşımacılığı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kamyon yerine trenle yapılsaydı. yanm litre su- yun satış fiyatı belki de 5 bin lira olacaktı. Ya da ge- lişmiş ülkelerde olduğu gi- bi hızlı. konforlu ve güven- li demiryolu taşımacılığı geliştirilmedikçe. çok sayıda lüks otel yapmakla. turizm gelırlerini daha çok arttırma olanağı pek yoktur Eğitim. sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinin yetersiz olduğu bir ülkede. işgücünün verimini arttırma olanağı da oldukça sınırlıdır. Böylece. kamu kesiminin optimal düzeye çıkarılamadığı üikele- rın gelişmiş ülkelerle rekabet edebılme şanslarının olmadığı sonucuna varabi- liriz. 1I) Arın. Tülay: "Refah Devleti, Bir Analiz Çerçevesi", IX Malıye Sem- pozyumu. Mayıs 1993. Silıfke. (2) Şener. Örhan: AT ve Türkiye'de Ulaştırma Sektörü. TÜSİAD. 1988 Yarın: Rapordaki diğer yanılgılar ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL yüzde 90 değil, yüzd< SORU: Bizler, teknik hizmefler sınıfında devlet memuru oiarak ça- lışan teknisyenleriz. Günlerce vayın organlarında vetkililerin. memur aylıklarına yapılan ve düşük dereceli memurlara yüzde 90'a varan zam- İarla ilgili açıklamalan yer aldı. Oysa vapılan zamlar, ne açıklandığı gibi ne de yazıldığı gibidir. Ben ve benim durumumdaki çalışma arkadaşlarıma verilen zam yüzdesi değil vüzde 90. vüzde 50\ve bile ulaşamamıştır. Düşük dereceden maaş alan memurlara. yüzde 90'a varan zamlar yapıldığı için. bu yılın sonuna kadar başka zam da va- pılmayacağı defalarca söylendi. Gerçeğinden çok vüksek oranda vapıldığı söylenen bu zamlar, bütün piyasayı dargeliriiler alevhine etkilemiştir. Ben 7 dereceden aylık alan bir teknisyenim. Zamlardan önce, van ödeme ve sosval vardımlarla beraber, 6 miKon 196 bin lira alıvordum. Zamlar açıklandığında bu altı milyonun en az 11 milyona vükseleceğini sanıvordum. Arkadaşîaria yaptığımız hesapların hiçbiri tutmadı ve hiçbiri- miz yüzde 50 sınırını bile bulamadık. Aralık 1994 ile Nisan 1995 maaş bordrolanmızı karşılaştınr- sanız durumu açıkça göreceksiniz. Aralık 1994'te 6 milyon 1% bin lira olan avlığım. 15 Nisan 1995'ten sonra, 9 milyon 46 bine gelmişrir. Yani, bana \apilan zam. tamı tamına vüzde 45.99'dur. Verildiği açıklanan zammın varısıdır. Gönderdiğimiz bordroları karşılaştırıp açıklarsanız çok mem- nun oluruz; bu zammın öyie açıklandığı gibi vüzde 90 değil, yüzde 45 olduğunu kamuoyu bilmelidir. (A.Z.) YANIT: Emeklilere yapılan zamlann yüzde 90'lara değil. yüzde 50'lere bile ulaşamadığını daha önceki yazımızda açıklamıştık. Memur maaş bordroları. küçük derecedekı memurlara yapılan zammın yüzde 50'yı bulamadığının bir kanıtıdır. Başına yansıvan açıklamalarda, memur ve emeklilere yaptlan zamların yüzde 90'lara ulaştığı yinelendi. Oysa kı gerçek oranlar. açıklanan oranlarla çelişır durumdadır. Maaş bordroları incelendi- ğinde. maaş zammının yüzde 50'lere ulaşamadığı görülecektir. Olayın en önemli yönü de yüzde 90'a ulaştığı açıklanan bu zam- lann her yıl temmuz ayında verilen olağan zamlan da engellemesi- dir. Maaşlara yapılan zam, yüzde 150'yi bulan enflasyonun üçte biri- ni bile karşılayamamıştır Yüzde 50'vi bile bulamayan ve her yılın temmuz ayında verilen zammı da engelleyen bu artışın yeniden gözden geçirilmesıni. düzeltılmesini dılı>or ve bekliyoruz. BURSA KADASTRO MAHKEMESİ 1993 50 Davacı Sadık Çınar tarafından davalılar Sebahat Evcıl. Fatma Ergın. Sabıha Uvar. ll- han L'yar, Emine Uyar. Ayşe Uyar ve Rıdvan Uyar alevhine açılan Bursa ilı Osmangazi ılçesı Hüsejınalan köyü 113 ada 35 parsel hakkındakı kadastro tespıtıne ıtiraz davasın- da Bursa Hüseyinalan köyünde ikamet ettıgı bıldırilen Sabıha Uyar(Sargın) bu adresin- de bulunamadığı ve adresi meçhul olduğu anlaşılmakla duruşmanın atılı bulunduğu 9.8.1995 günü saat09.30'da mahkememizde hazır bulunması veya kendini bir vekıl ile temsıl ettırmesı. aksı takdırde yokluğunda yargılama>a devam edileceğı. 7201 sav ılı teb- lıgat yasasının 28. maddesi geregince ılanen teblığ olunur. 6.6.1995 Basın: 28852 İLAN T.C. KARAKOÇAN ASLİYE HLKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994 181 Davacılar Yunus Görgü. Fikret Batmaz. Halit Gürbüz. Zeloş Kaplan. Kazım Geyik tarafından davalılar Hazine ve Tekardıç Köyü tüzelkişiligı alevhine Tekardıç Köyü Baykuş nıev kıındebulunan doğusu Ohur Deresı \e Kızılca-Karakoçan yolu. batısı: Ohu Deresı. kuzeyı: Kızılca-Karakoçan yolu. güneyi: Ohu Deresı ıleçevrılı taşınmaz hakkında tescıl davası açılmıutır. Sınırları ve mevkıi belirtılen taşınmaz üzerınde hak ıddıa edenlerin. son ilan tarıhmden ıtıbaren 3 ay ıçerısınde mahkeınemızin 1994 181 esas sayılı dosyava itiraz etınelcrı ucrcktmi ilan olunur. 7.6.1995 Basın: 27815 " ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Cumhuriyet'in Önemi... Bizde polıtıkaya atılanlar. belli kı bir çıkar ıçin atılı- yorlar. Milletvekıli oiarak en yüksek aylığı, ödeneği alıyor\ar. Aiı'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Alı'ye giydırerek yaşamlarını sürdürüp gidiyorlar. Parti değiştırmeler de öyle; bir ülkü, bir ilke gerekçe- siyle değil, "nereden kazanabilirim"duşünces\yîeöir. Çogunlugunun kafasının içinde, din sömürüsü vardır. Siyasal bir toplantıda konuşma yaparken na- maza çağrı (ezan) okunuyorsa susarlar. Bunu Bü- lent Ecevit de yaptığında çok şaşırmıştım -Bu say- gıdan filan değildir!- "Aman ne Müslüman adam, bak ezan okunurken sustu" derler. Polıtikacının namazına filân da inanmam. 1960 öncesmde Menderes'ler, Tevfik lleri'ler, Sait Nur- si'nin elini operlerdı. Sonra da gelsın "Nurcu" oylan! Sait Nursı, Isparta yöresınde sürgun yaşamı surdü diye, tüm o yöre Nurcu mu kesıldi ne? Süleyman Bey'den hep kuşkulanmışımdır. Nurculuk aleyhınde söylenmış tek sözcük duymadım. Bir de Suleyman- cılık var, bunu yıllar önce Mılliyet'te -haber olarak- çıkarıp ortaya attığımda, önce kimse bir şey anla- madı. Suleymancılıkla, Süleyman Bey arasında bağ kurmak isteyenler oldu. Suleymancıların başı, Sü- leyman Hilmi Tunahan'ın damadı Kemal Kacar. AP'den milletvekili oldu. Nurcular, ımam-hatiplere sahip çıkarken Süleymancılar. Kuran kurslanna san- lıverdi. Ha Nurcu, ha Suleymancı. ha Nakşibendı, ha Fethullahçı (Onlar da mı Nurcuymuş ne?); ayırt et- meye gerek var mı politıkada? Oylar gelsın de nereden gelirse gelsin. Bakıyorum, "Ataturkçüyüm!" diyenlerin birınden "Ezan Turkçe- leşsin!" dıyeni göremıyooım. Celal Bayar. yıllarca "Atatürk'un son başbakanı" dıye abartılıp durdu. Her şeyden olduğu gibi bundan da yararlanılmıştır politıkada. Celal Bayar, 1985 yılında, Hürriyet'ten Arda Ge- dik'e: - Fakat Atatürk, Inönüyü affetmedi. Dargın oia- rak vefat ettı diyordu. Oysa. 1937 yılında 20-25 Eylül arasında, Dolma- bahçe'de toplanan ikıncı Turk Tarıh Kurultayı'nı Ata- türk ızlerken solunda başbakanlık görevinden izin almış olan Inonü ile onun yanında, Celal Bayar otur- maktaymış. Bu sırada, Inönü ile Ataturk arasında, bir kâğıt parçası gidıp gelmiş. Bu kâğıdı, özel kalem müdüru saklamış. Kâğıtta şunlar yazılıymış: "- Demek bana çok dargın değılsin? - Hayır. her şeyi unuttum. Bildiğin gibi arkadaşım, kardaşımsın. K. Atatürk" Haldun Derin'ın, "Ankara Notları"nöa, geçen haf- talarda alıntılar yapılan, "Çankaya Özel Kalemini Anımsarken" adlı yapıtında, daha yayımlayamadı- ğım nıce ılgınç belgeler var. Bunlardan bırı de yapıtın 118. sayfasında "Gevşeyen Sinirler" arabaşlığıyla çıktı, şöyle: "Cumhurbaşkanı'nm askerı manevraların izlenme- siyle ilgili olan, 8 Ekım'den 15 Ekım'e (1937) dek sü- ren Ege gezısınde de Inönü'nün hazır bulunuşu dık- kati çekiyordu. O ay içinde bırakşam Falih Rıfkı Atay'/n evındeki bir aile toplantısında Atatürk'un ıkıde bir içını çekti- ğini fark edip ısrarla sebebıni soran Bayan Atay'a o: - Kimse duymasın. Kendı rahatımı kendım boz- dum. Başıma bir Başbakanlık derdi icat ettim, de- mişti." Haldun Derın, yapıtının 119'uncu sayfasında, bir başka olaya yer verır, şunları yazar: "1922'de Mustafa Kemal, Türkıye Büyük Mıllet Meclısi Baskanı ve Başkomutan ıken Garp Cephesi Komutanı hmet Paşa ile aralannda geçen şifreli ya- zışmalardan binnde, Çerkez Ethem'e gönderilen heyet-ı nasiha (öğütleme kurulu) içinde bulunan Sa- ruhan Mebusu Celal Bey içın şayan-ı itimat (güve- nilir) olması noktasındaki kuşkusunu da belırtmişti. Atatürk'un şımdı duymakta olduğu tedirginlığe on beş yıl önceki o vesvesesi ile arasında bilinçaltında kurmuş olabileceği bağlantının yol açması da akla gelmıyor değildi." Haldun Derın, bu bölüme koyduğu dıpnorta şöyle der: "O yazışmalardan beşine ilişkin belgelerin yok ol- ma şeklınde başına 195O'lı yıllarda gelenleri. 9 Ni- san 1984 gunlu Cumhunyet gazetesinın ekı Sıyaset 84'te Ferda Güley açığa vuracaktı. Konuyu 18 Ma- yıs 1985 gunlu Cumhunyet gazetesındekı 'Ankara Notlan'öaş///c// köşesınde Mustafa Ekmekçi 'Yanıtı Gelmeyen Soru' adını koyduğu fıkrası ile yeniden ele alacaktı. Ekmekçi, köşe yazısını Celal Bey'den açıklamasını beklıyorum' tümcesı ile bıtırecek; üs- tünden bir yılı aşkın bir süre geçince, 26 Ağustos 1986 gunü yayımlanan 'Bırkaç Şey' başlıklı yazısın- da konuya yeni baştan dönmek zorunluluğunu du- yarak '... belge nerede, ne oldu' sorusunu yonelttik- ten sonra ılk çıkışını yıneleyecektı: 'Celal Bey'in açıklamasını bekliyorum.' Ismet Inönü. anılarında o belgelerin ıçenğmı açıklayacaktı. (Ismet Inonu. Hatı- ralar, 1985, Bilgi Yayınevi, 1. Kitap sayfa 225-226)" Cumhuriyet'in kurucusu, ilk başyazan Yunus Na- di'nın ölumunün yarın 50. yıldönumü. Yarışmalı Yu- nus Nadı armağanlarının 49. yılı. En eski gazete, en eski ekın (kultur) yarışması. Mustafa Kemal'ın adını verdiği gazete, Cumhuriyet. Onun öneminı. ona emek verenlerle okurlan bilir. llhan Selçuk'un 25 haziran pazar günü çıkan yazısını kesıp sakladım! B U L M A C A SEDİT YAŞ4YA\ 1 2 3 4 5 SOLDAİS SAGA: 1/ Denızcılenn kullandıâı aynntı- 1 lı \ebüyuk ölçek- lı hanta II Mafva örgütünün su>- kunluk ya>>ası... Pevgamberlerı Hud'u dınleme- dıklen ıçın Tann tarafından vok edilen kavım. 3/ Hükümdar başlı- ğı... Fotografçılık- ta"bulanık'anla- mında kullanılan tenm. 4/ Eski Mısır ınanışın- da ınsan ruhu... Kapalı \e dört tekerleklı bırat arabası. 5/ •"Düşünme et sa- de Bak. böcekler de öyle v a- pıyor" (Orhan Veli)... Bir uçak ya da gemının ızledığı yol. 6/Angola'nın başkentı... Bitışmeçizgisi. 7/Bacaktakı ikı sınır ve bu sınırlerın ağrı- lı hastalığı 8/ Bir çeşıt antı- biyotik. 9/ Tecrübelı. u»ta.. Birpamuk cınsı. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaza v a da başka bir olay ı karadakilere bildırmek içın ge- mılerden denıze salınan. içı mektuplu şışe. . Bir cervel tü- rü. 2/Kemıklerin yuvarlak ucu. . Süslemecılıkte kullanılan yeşıl vepembedalgalı sedef. 3/Kabuletmeverekgerı çevır- me... Afrıka'da bir ülke. 4/Yüzgeçlerı dıkenli ve zehirlı. etı lezzetlı bir balık. 5/ Köylerde hekımlık vapan kimse . Bir zekâ oyunu. 6/ Bir nota... Kılgısal. 7/ Bırieşmış Mılletler'e bağlı "Gıda \e Tanm Örgütü"nün sımgesı .. Bir pevgam- ber8/" — ^eblen ~,önüvoı perde perde Atlılar kavboluyor güneşın battığı yerde"' (Nâzım Hıkmet).. Çoğul sözcügü- nün karşıtı. 9/Hayvanın ıkı ayağını iple bağlavarak yapılan köstek.. OkıiTNuzluk belırten bir önek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle