Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 1995 PAZARTESİ'
12 DIZIYAZI
bir gerçektir.
Osmanlüann
yükselişinin simgesi olan KanuniSultan Süleyman 'ın
uzun süren saltanatınm arkasından, imparatoriuk, önce
bir dunaklama, sonra da açık ve belirgin birgerileme
içinegirer; 19.yüzyılda, Avrupa'nın hastaadamı"
olup çıkacaktır. Buna bahp, birçokyönetici reformlara
girişecek; sonunda aydınlar da bir "Aydınlanma
Çağı "m başlatacaklardır. Bütün bunlar,
imparatorluğun batıp onun küllerinden doğan
Cumhuriyet Devrimi yle gerçek temellerine oturur.
Söz konusu devrimi değerlendirmek, onları da iyi
bilmeye bağlı. Buyazı dizisinde, o sürecin alabildiğine -
günümüze de ışık tutan- en çarpıcı aşamalarını
okuyacaksınız. Onları, Fransa 'nın büyûk tarihçisi
Robert Mantran 'ın başkanlığındaki bir kunılun yazdığı
Osm&nh İmparatorluğu Tarihi'nin, önümüzdeki
günlerde, -Server Tanilli 'nin çevirisiyle- Cem
Yaymları 'nda çıkacak, ikinci cildinden aldık Yazıların
başlık ve anıbaşhkları gazetemize aittir.
ı
Tanzimat ve 'intelligentsia'sı• Reform girişimi, esas olarak Saraydan ve
nezaret dairelerinden gelir gerçi, ancak aydın
sınıfı da hareketsiz degildir. Batı uygarlığını
övüp yüceltmekteki coşkuları, daha cesur
değışîklikleri durmadan isteyişlerindeki
ateşlılikle, bir şeyleri kımıldatıp harekete
geçırmede yardımcı olurlar iyıden iyiye.
• Genç Osmanlılar adı verilen liberal
intellıgentsia, gelip çarptıkları reformcu
paşalarla aynı amacı güdüyorlardı aslında:
Batıdan alınmış bir hayli siyasal düşünce,
kültürel değer ye teknık yenilikleri yedirerek
hasta adamı iyileştirmekti bu! Bununla
beraber, ölçüsü ne olacaktı içirilecek ilacın?
• Sultan ve nazırları, liberal ilanlardan zevk
duyuyorlar, ancak dizginleri fazla
gevşetmekten de kaçınıyorlardı. Genç
Osmanlılar ise tersine, özgürlük ye adalete
susamış insanlar olarak, ancak bir temsili
rejimin Rendi istemlerini yaşama
geçirebileceğini kestiriyorlardı.
Abdülmecit'in tahta çıkışuıdan birkaç
ay sonra, 3 Kasım 1839'da ilan edilen
Gülhane Hattn Hümayunu, büyûk bir
dönemeçtir Osmanlı tmparatorluğu'nun
tarihinde; birkaç onyıllık bir süre içinde,
ülkenin kıınımsal, iktisadi ve sosyal gö-
rünümünü altüst edecek olan geniş bir
reformJar programının çıkış noktasıdır
o. III. Setim ile II. Mahmut, azıcık açıp
aralamışlardı yolu; yeni sultan ve halef-
leri, Abdülaâz (1861-1876), V. Murat
(1876), II.Abdülhamitl 1876-1909), ge-
lip cesaretle dalıverirler içine onun.
Suttanlar ve paşalar
Tanzimat, yukardan birdevrim olarak
sunuldu çoğu kez. Pek geniş bir anlam-
da alınmadığinda, devrim terimi tartışı-
lır kuşkusuz. Buna karşıhk şurası kesin-
dir ki, oldukça dar bir insan grubunun gi-
rişimiyle gerçekleşti reformJar. "Uygar-
laşüncT güçlerin baskılan ile Osmanlı
toplumundaki mayalaşmanın. Türki-
ye'nin 1839'dan sonra girdiği yönelişte -
şu ya da bu ölçüde-. bir rol oynadığında
hiçbir kuşku yok. Ne var ki, Sarayla Ba-
bıâli'nin etkisi olmamış olsaydı, bir baş-
ka biçimde gelişecekti olaylar ya da fark-
lı bir hız kazanacaktı en azından.
Reform sürecinin canlanmasında, sul-
tanlann oynadığı rolün alü özellikJe çi-
zilmeli!
Ne Abdülmecit ne de halefleri, sadra-
zamın dairelerinde alınmış kararlara n-
zalannı bildirmekle yetinen kukla hü-
kümdarlar olmadılar; Batı'nın reformcu
hükümdarlan gibi -onlar arasında Büyük
Petroen göz kamaştıncı birörnek olarak
sıvriİM- hükümetin etkinliğine katılır,
destekler ve gerektiğinde yön verirler
ona.
Reform hareketinin başlıca sorumlula-
n arasında, Gülhane Hatt-ı Hümayu-
nu'nun esinleticisi olan Mustafa Reşit
Paşa yı (1800-1858) söylemeli önce.
Tanzimatın "baba"sı olarak görülen. ye-
ni zamanlann bu anahtar-kişiliği, döne-
min öteki çoğu devlet adamlannınkine
benzer bir yol izledi.
Tanzimatın öteki önderleri, Mehmet
EminAJi Paşa(1815-1871), Mehmet Fu-
at Paşa (1815-1869), Mfthat Paşa (1822-
1884), Mustafa Reşit Paşa'nınkiyle ço-
ğu noktada benzerlikleri olan yaşam öy-
kûlerine sahiptirler.
Edeblyatçılar ve tdeoloplar
Reform girişimi, esas olarak Saraydan
ve nezaret dairelerinden gelir gerçi, an-
cak aydın sınıfı da hareketsiz degildir.
Tanzimat döneminin bir gösterdiği de şu:
Batı'dan ahnrruş edebi biçimleri -roman,
tiyatro, felsefi deneme, gazetecilik- ya-
vaş yavaş öğrenip onlara alışan ve bu
açıklama araçlannı, eleştirmek, tartış-
mak, yöneticılere ders vermek, okuyucu-
lan da bilgilendirmek amacıyla kullanan
bir edebiyatçı topluluğunun ortaya çıkı-
şı! Bu yazarlann, sadete kahve dövücü-
sünün hınk deyicisi durumunda oldukla-
n akla gelebilir. Ancak. hiç de öyle de-
gildir gerçek. Reform arabası ilerliyorsa,
onlann sayesindedir de bu. Batı uygarlı-
ğını övüp yüceltmekteki coşkulan, daha
cesur değişiklikleri durmadan isteyişle-
rindeki ateşlilikle, bir şeyleri kımıldatıp
harekete geçirmede yardımcı olurlar iyi-
den iyiye.
Yeni intelligentsia, 184O'lı yıllardan
kalkarak gelişmeye başlayan basınla,
özellikle bu yolla meramını anlatır.
Gazetenin yanı sıra tiyatro da önemli
bir rol oynamaya başlayacaktır.
Tuhaftır, Avrupa edebiyatının başta ge-
len açıklama aracı durumundaki roman,
Osmanlı yazarlarının malzemesi arasına
ancak 1870'e doğru gelir.
Münif Paşa
Yeni edebiyann öncüleri arasında, üç
ad, özellikle dikkati çeken bir yer tutar-
lar: Bunlar da. MünifPaşa(1828-1910).
tbrahim Şinasi (1826-1871) ve Ziya Pa-
şa (1825-1880)'dir. Ceride-i Havadis'in
başyazan olan birincisi, Osmanlı gazete-
ciliğinin babalan arasında sayılır. Döne-
minin çoğu yazarlan gibi. her şeye -hu-
kuk, iktisat, edebiyat, felsefe- ilgi duyu-
yor ve Batı kültürünün yayılmasına, ken-
di kendini yetiştiren bir insanın bütün
Namık Kemal Londra'da çıkarılan Hürriyet gazetesine katılınca, artık Babıâli'nin
baskılanndan uzakta, silahlannı temizleyip partatmak fırsatını bulacaktır: Her zaman
açık ye sade olmasa da coşkulu ye ateşli bir nesirdir bu; özellikle rejimin ve kurum-
lann liberalleşmesini hedef alan bir yıkıcı düşünceler birikjmi!
Tanzimat
nedir?(Düzene koyma, yeniden örgütle-
me anlamına, Arapça tanzim kelime-
sinin çoğulu) Tanzimat adıyla tanı-
nan ve doruk noktasına da, 1876'da
ilk Osmanlı Anayasasının ilanı ile
ulaşacak olan bu reform hareketi, sul-
tanlann ve çevrelerindeki insanlann
pek uzun bir süreden beri kendileri-
ne sorup durduklan bir soruya yanıt
vermeye kalkar ki, şudur o soru da:
"Nasıl kurtarmalı imparatoriuğu?"
Önerilen çözüm, birkaç temel keli-
mede özetlenebilir: Idarede merkezi-
yetçilik, devlet çarkının çağdaşlaştı-
nlması, toplumun Batılılaştınlması, -
hayli sınırlı da olsa- hukukun ve eği-
timin dinden bağımsız duruma geti-
rilmesi. Osmanlı Devleti, gözleri Av-
rupa'yadikjlmişbirhalde, onun sun-
duğu modelleri olduğu gibi kopya et-
mede aramaktadır kurtuluşunu. So-
nuçlar, gözalıcı bir biçimde ortaya çı-
karlar: II. Abdülhamit'in saltanatınm
başlannda, gecikmiş romantiklere
dönecekler ve bir Pierre Loti örne-
ğinde olduğu gibi, her yerde kendini
gösteren ve dört bir yana doğru yayı-
lan bir modernliğin kurbanı olmuş es-
ki Türkiye'nin kaybolup gidişine ağ-
layacaklardır.
Yenüeşme ve yırülış
Bununla beraber, Tanzimat, impa-
ratorluğun çözülüp dağıhşına bir son
vermeyi başaramayacaktır yine de.
Büyük devletlerin açgözlülüklerine
boyun eğen, milliyetçi akımlann do-
ğuşuyla kemirilip duran, aynlıkçı ha-
reketlerle başkaldın rüzgânnın önü-
ne katıp sürükJediği imparatoriuk,
Doğu Sorunu'nun anaforlannda bo-
calayıp çırpınarak, bunalımdan bu-
nalıma uğrar. Abdülmecit'in miras al-
dığı Mısır'la uyuşmazlık, Lübnan'da,
Girit'te, Balkanlar'da ve başka yer-
lerdeki- yığınla yangından ilkidir sa-
dece; söz konusu yangınlar ise, bu
devleti zayıflatıp takatten düşürmeyi
sürdüriirler, öyîe ki çok geçmeden
"hasta adam" dıye ad takacaklardır
ona. Bütün bunlann anlamı şu: Tan-
zimat dönemi, bir yenileşme çağı ola-
rak görünmüyor yalnız; büyük yır-
tılışlann da çağıdır o!
ateşlilığiyle bağlanıyordu. En anlamlı
eseri, Fenetoa, FonteneUe ve Voltaire'den
çevirdiği bir diyaloglar toplamasıdır.
1859'da yayımlanan bu eser, gerçekten
devrimci birniteliğe bürünür. Çeşitli dü-
şüncelerin bir tür antolojisi durumunda-
ki bu çeviri, Osmanlı intelligentsia'sına,
düşünce temalan önerir İnsanın doğası,
yurt kavramı ya da toplumun manevi te-
melleri gibi. o zamana değin bu biçimde
yaklaşılmamış temalardandır bunlar.
Münif Paşa. Cemiyet-i llmiye-i Osmani-
ye (Osmanlı Bilim Derneği) ile onun ya-
yın organı Mecmua-ı Fünun'u kurarak
da ün sağladı. Yayımlandığı birkaç yıl
boyunca bu dergi, XVIIL y-üzyılda Fran-
sa'da Büyük Ansiklopedi'nin oynadığı
rol kadar önemli bir rol oynadı Türki-
ye 'de. Dergi, bütün bir bilgi yığınının ya-
yılmasına katkıda bulunmakla kalmadı
yalnız; daha da esaslı otarak, Osmanlı
Imparatorluğu'nda gün ışığına çıkan po-
zitif düşüncenin ilk laboratuvarlanndan
biri oldu. Münif Paşa'mn çağdaşlan olan
Jbrahim Şinasi ile Ziya Paşa da. yaşam-
lannın hatın sayılır bir bölümünü gaze-
teciliğe adadılar ve başyazarlığı, ülkenin
değişmesi için sürdürdükleri kavgada
başta gelen bir silah olarak kullandılar.
Bununla beraber, onlann yaşça küçüğü
olanlardan biri, Namık Kemal (1840-
1888), Tanzimat'm en örnek yazan ola-
rak sivrilecektir.
Namık Kemal
1871 ile 1873 arasında yayımlanan Ib-
ret, bu doğurgan nesrin biriktiği başlıca
yer oldu. Ne var ki, Namık Kemal, Şina-
si'nin 1862'de kurduğu bir gazetede, Tas-
vir-i Efkâr'da ve öteki bir dizi basın or-
ganında, yeteneğinin kanıtlannı daha ön-
ce ortaya koymuştu. Bu hareketli yürü-
yüşte, en çok hatırlanması gereken öykü,
1860'lı yıllann sonuna doğru Ziya Paşa
ve başkalannın elbirliğiyle Londra'da çı-
kanlan Hürriyet gazetesine katılmasıdır
onun. Burada, bu sürgün diyannda, tar-
tışmacı aydın. artık Babıâli'nin baskıla-
nndan uzakta, silahlannı temizleyip par-
larmak fırsatını bulacaktır: Her zaman
açık ve sade olmasa da coşkulu ve ateşli
bir nesirdir bu; özellikle rejimin ve ku-
rumlann liberalleşmesini hedef alan bir
yıkıcı düşünceler birikimi!
Asıl anlamıyla edebi eserlerinde oldu-
ğu gibi, bu gazete makalelerinde de, Na-
mık Kemal, özellikle özgürlük düşünce-
sinin ateşli bir savunucusu olarak belir-
di.
İslam mistisizmi ile yoğrulmuş bir ai-
leden gelen Namık Kemal, iyi bir Müs-
lüman olarak, bir tann vergisi diye bakar
bu özgürlüğe. Islam kurumlan içinden.
topluma danışma, meşveret ka\Tamını
alarak. temsili hükümet düşüncesinin
Müslüman gelenek içinde yeri bulundu-
ğunu belirtmekte duraksamaz ve bir mo-
dern devletin gerekleriyle tamı tamına
bağdaşmak amacıyla, o kavramın yeni-
den canlandınlmasmı ister. Ne var ki, bu
geleneğe dönüşün örtüsü altında, gerçek-
te asıl söz konusu olan, mutlakiyetin or-
tadan kaldınlması ve liberal bir progra-
mın uygulamaya geçirilmesidir; anayasa-
h monarşi (meşrutiyet) de, başlıca sütun-
lanndan birini oluşturacaktır bunun.
Kuşkusuz, sultanı ve nazırlanm kaygı-
landıracak bir şey vardı bunda. Namık
Kemal ve başka birçok liberal aydınlar -
özellikle Ziya Paşa, Mısırlı Prens Mus-
tafa Fazü (1829-1875) ve gazeteci AKSu-
avi (1838-1878) de vardır aralannda-
1865'de, yeni düşünceleri gerçekleştir-
mek amacıyla Karbonari örneğine daya-
nan bir tür gizli dernek kurduklannda, ür-
küp telaşa düşeceklerdır sultanla nazırla-
n. Daha önce nasıl bir "genç ttalya" ya
da "genç Abnanya" olmuşsa, hemen ça-
bucak "Genç Osmanlılar" adını alan bu
topluluğun, başlıca silah diye, kendisini
oluşturan edebiyatçılann İcalemlerinin
gücü vardır elinde. Bu durumda, korkunç
bir silahtır söz konusu olan? Babıâli de,
çok geçmez, eleştiri ve istemlerin sürek-
li top ateşine uğrar. Tarrışmacılarla ikti-
dar arasındaki mücadele yavaş yavaş öy-
lesine zehirlenir ki, hükümet ortalığı kı-
np geçirmeye başlar sonunda.
1867'de, Genç Osmanlılar hareketinin
başlıca öncülerinden birinin, Mustafa Fa-
zıl Paşa'nın sultana seslenen bir açık
mektubunun yayımlanışı, barutu ateşler.
'Liberal întelligentsia'nın
eseri
Yeni sürgünler, birbiri arkasından af-
larla noktalansa da. hükümetle Genç Os-
manlılar arasındaki çete savaşı, II. Ab-
dülhamit'in tahta çıkışına değin sürecek-
tir: Erişilecek hedefferden çok, kullanı-
lacak araçlar üstüne garip bir uyuşmaz-
lıktır söz konusu olan. Gerçekten, libe-
ral intelligentsia, gelip çarptıklan re-
formcu paşalarla aynı amacı güdüyorlar-
dı aslında: Batıdan alınmış bir hayli si-
yasal düşünce, kültürel değer ve teknik
yenilikleri yedirerek hasta adamı iyileş-
tirmekti bu! Bununla beraber, ölçüsü ne
olacaktı içirilecek ilacın? tktidardaki in-
sanlar olarak sultan ve nazuian, liberal
ilanlardan zevk duyuyorlar, ancak diz-
ginleri fazla gevşetmekten de kaçınıyor-
lardı. Genç Osmanlılar ise, tersine, öz-
gürlük ve adalete susamış insanlar ola-
rak, ancak bir temsili rejimin kendi is-
temlerini yaşama geçirebileceğini kesti-
riyorlardı. Otoriterbirreformculuklaye-
tinmek olanaksız görünüyordu onlara;
hükümet ise, böylesi bir reformculukla
yetinmeye dünden hazırdı.
Tanzimatın, bu birbirinden farklı iki
yaklaşımı arasındaki karşılaşmada, ge-
çici de olsa, devlet örgütü son sözü söy-
leyecektir. Gerçekten, Genç Osmanlıla-
nn yürekten özledikleri anayasa, II. Ab-
dülhamit'in tahta çıkışının ertesinde ilan
edilecektir, ancak, hemen askıya alınıp
rafa kaldınlacaktır. Namık Kemal'le yol-
daşlannm sürdürdükleri kavganm boşa
gitriği anlamına mı gelir bu? Genç Os-
manlılann. iktidann elinden, sürekliliği
olan bir temsili rejimi söküp alamayışla-
n bir başansızlıktırelbette. Ancak, buna
karşıhk. yeni düşünceler yaranna kamu-
oyunun bir bölümünü harekete geçirmiş
olmalannı da, onlann başanlan arasına
koymak yerinde olur. Hiç kuşku yok: Ne
Şinasi, ne Ziya Paşa, ne Namık Kemal,
kılı kırk yaran politikacılardeğillerdi; an-
cak, iyi birer eğitimci olmasını da bil-
diler.
Yarın: Eğitimde
çağdaslasmaya doğru
ŞtLE ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1995/28
Davacı Hüseyin Koyuncu vekili tarafından davalı Feruze Babadağ.
M.Emin Şen ve arkadaşlan aleyhine acmış olduğu 44.500.000 TL fındık
ağacı bedelinin davalılardan tahsili davasının yapılan yargılamasında;
Davalı Mehmet Emin Şen adına çıkanlan tebligatın bila ikmal iade edil-
diği, davalının adresinin tespiti için zabıta marifeti ile yapılan araştırma-
da adresinin tespit edilemediği, bu nedenle Mehmet Emin Şen adına ila-
nen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, davalı Mehmet Emin Şen du-
ruşmanın atılı bulunduğu 12.7.1995 günü saat 10.10*da mahkememizde
hazır bulunması veya kendisini bir vekille tetnsil ettirmesi gerektiği, ak-
si halde yargılamanın yoklugunda yapılacağı ve karar verileceği tebligat
yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basın: 27327
LÜLEBURGAZ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Dosya No: 1992/1131, 1132. 1133
Davacı lhsane Yoğurtçu vs. tarafından davalılar Ayşe Akalın vs. aley-
hine açılan ortaklığın giderilmesı davasının yapılan açık duruşması sı-
rasında davalılar H.Vedat Şenol, G.Emel Özce, Nazmiye Şişman, Ka-
mıl Özkan, Ayten Malta, Yaşar Güreler, Kıymet Güreler. gösterilen ad-
reslerinde bulunamadığı ve C.SavcıIığı'nca yapılan tahkıkatta da adres-
len tespit edılemedığinden dava dilekçesı ve duruşma gününün ilanen
tebliğine karar venlmiş olup, adı geçen davalılann 12.7.1995 günü saat
9.00'da mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunmalan veya
kendilerini bir vekille temsil ettiımelerı, gelmedikleri takdırde
HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğmce duruşmanın gıyaplannda
vapılacağı ılanen tebliğ olunur. 2.6.1995
Basın: 27744
HAYRABOLU SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1990/834
Davacılar Nihat Tannnıan ve arkadaşlan vekili Av. Or-
hanAksoy tarafından davalılar Ergin Tannnıan ve arkadaş-
lan aleyhine mahkememizde açılan ortaklığın giderilmesi
davasının yapılan açık duruşması sırasında, danıli davalı-
lardan Necmiye Özmen, Muzaffer Turgut ve Yalçın Tan-
nnıan'ın adresleri tespit edilemediğınden kendilerine dava
dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup bu davalı-
lann duruşma günü olan 29.7 1995 günü saat 9.30'da du-
ruşmada bızzat hazır bulunmalan veya kendılenni bir ve-
kil ile temsil ettirmeleri, aksi halde duruşmalara yoklukla-
nnda devam edilip karar verileceği, dava dilekçesı yerine
kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 18698
POLfnKAVEOTESl
MEHMED KEMAL
Ankara'mn Armudıı...
Karayalçın zamanının belediyesi, kendine bir
sembol ararken Oalokay dönemindeki güneş kur-
sunu buluyor. Sıhhiye'deki alana bu Hitrt Güneşi'ni
oturtuyor.
"Ankara'mn neyi ünlüdür?" diye soracak olursa-
nız, "Kedisi, keçisi, balı, armudu" derler. Şimdi
bunlardan hangisi kaldı?
Ankara'yı tarih içinde bir ticaret kenti diye say-
maya neden olmuştur. Keçi kıllan ki buna sof der-
ler, tiftik derler.
Evliya Çelebi XVII. yy. (1640'larda) buralan gezip
görmüştür, şöyle anlatır
"Tiftik keçisi sûtbeyaz olup onun gibi beyazyara-
tık belki yoktur. Sof ipliği bunlann yününden olur.
Bu keçilerin kıllannı makasla kırkarlarsa da ipliği
sertçe olur. Kırpmaz da yolartarsa Eyûp Peygam-
ber'in ipliği gibi yumuşak olur. Zavallı keçilerin kılı
yolunurken feryatlan gökleri tutar. Feryadına bir ça-
re bulunmuştur. Kıllan önce yolacak yerde kireç ve
kül suyuna bir şerbet yapahar, bu şerbete batınriar.
Tüyleri zahmetsizce kopar, keçiler çıplak kalırlar.
Kentte kadın erkek herkesin işi softur. Frenkler, En-
gürü keçilerinden bazılannı Frenk diyanna götürüp
üretiıier. Soflan pek iyi olmazmış. Dokuduklan da
sofa benzemezmiş."
Bunlardan örnekler alıp Güney Afrika'ya götür-
müşler, yavaş yavaş iplik pazarını Engürülülerin
elinde almışlar. Ingilizler 1879'da Ankara'da bir
konsolosluk açariar. Amaçları tiftik ticaretini yozlaş-
tırmaktır. 187.4-75 yıllarında Ankara ve çevresinde
büyük bir kıtlık olur. İnsan, hayvan hiçbir şey kal-
maz, hepsi telef olur.
Ardından Rumeli Savaşı çıkıyor, devlet Ankara vi-
layetinden 179 bin asker alıyor. Gidenlerin çogu
geri gelmiyor Işte bu yıllardadır ki, tiftiğin de kökü
kuruyor.
Kedilerine gelince, Van kedilerine benzer, bir gö-
zü renk, öteki gözü başka renk olur. Evlerde kedi
besleyenler çoktur. Bir kentten öteki kente gidilir-
ken armağan olarak kedi götürürler. Bugün ortalıkta
pek kedi görünmüyor. Onun da nesli kurumuştur.
Balı kokulu olur, kendine özgü bir kokusu vardır.
Kentin dört bir yanı bağlar ve bahçelerle çevrili ol-
duğundan anlar türiü çiçekler ve üzüm şerbetinden
bestenirler. Ankara balı her zaman aranır.
Armuduna gelince, buna Ingiliz armudu derler.
Bu armudu 1700 yıllarında bir Ingiliz şirketinin
adamlan getirip yerieştirmişlerdir. Ya da öyle söy-
lerler. Ekim ayında yetişen armudun nefîs bir koku-
su vardır. Bugün armurtan da pek eser yoktur.
Armudun iyisi... "Armudun iyisini ayı yer" gibiler-
den bir mesel vardır. Bu meseli bilen nüktedanlar,
"İyisini yemeyiz, sizin gibi beylere, paşalara ikram
ederiz" derler. Tabii ikram edecek armut bulurlar-
sa...
Dalında iken katı, taş gibi bir armut vardır. Buna
da Ankara armudu diyenler var. Bu katı, taş gibi ar-
mut sonbahar geçip, kışa doğru toplanır, ya hevenk
yapıp duvarlara asılır ya da yere yatınlır. Beklemeye
başlarlar. Bu armut olduğu yerde, kendi kendine
yumuşamaya başlar. Yemesi hoş, sulu olur. Armu-
dun yanında bir de üvez vardır. Bu da armut gibi
toplanır ve beklemeye bırakılır. Durduk yerde üvez
de olgunlaşır. Ankara'mn özellikle Incesu yöresinde
bu üvezlerden vardı. Duvarından atlayarak Taş
Mektep'ten.kaçar, bu üvez bahçelerine gelirdik."
Çocukluğumdan bunlan anımsıyorum.
Ankara'da eski sembolleri yıkarak yeni semboller
arayan Melih Gökçek belediyesi, bilmem "Bal, ke-
çi, tiftik, anvuttan yarahanır mı?" Maksadı sembol
bulmaksa kolay, bunlann arasından birini seçer,
unutturmaksa o da kolay, adını unutturuverir.
Beri yandan, Menzir, 24. madde, 8. madde der-
ken rejim elden gidiyor; haberiniz var mı? Nal top-
lama sırası değil!
B T J L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6
SOLnANSAĞA:
1/ Geometrik bi-
çimlerde kesilmiş 1
çeşitli renk ve de- _
sende kumaş par- ^
çalannın yan yana 3
getirilip dikilme-
siyle oluşturulan 4
el sanatı. 21 Üstün 5
bir yetkinin gücü-
nü simgeleyen 6
değnek... Damariı -,
ve yan saydam bir
taş. 3/ Kısrak sü- 8
tünden yapılan es- _
ki Türk içkisi. 4/ y
Müstahkem yer... Bademden
yapılan şerbet. 5/909-1171
yıllan arasında Kuzey Afrika
ve Mısır'da hüküm süren is-
lam devleti. 61 "O" adılının
yönetme durumu... Bir reko-
ru yineleme anlamında kulla-
nılan spor terimi. 7/Susamu-
rundan elde edilen post 8/Bır
bağlaç... Yaylı bir çalgı. 9/Sı-
çanoru, arnık gibi adlar da
verilen element.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Kimi sözlerde çıkaklan yakın seslerin art arda gebnesi so-
nucu söyleyışın kulağı rahatsız etmesi. 2/Teknelerdeki ha-
muru kazımaya yarayan araç... Birnota. 3/Boyun eğen, ken-
dini başkasının buyruguna bırakan... Eskiden Almanya ve
Avusturya'da kullamlmış gümüş para. 4/ Hararet. 5/ Fotoğ-
rafçılıkta poz süresini behrlemeye yarayan araç. 61 tki tarla
arasındaki sınır... Yanm baş ağnsı. 7/Osmanlı donanmasın-
da tümgenerale eş rütbe... Bizmutun simgesi. 8/ llave...
Hamamlarda müşterileri keseleyip yıkayan erkek. 9/ Gece
yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi.
T
A
M
U
1
R
E
M
P
A
L
A
1
M
E
C
AYDIN ASLİYE 2. HUKUK
HÂKİMLİĞÎ'NDEN
DosyaNo: 1993/930
Davacı tbrahim Erdoğan vekili Av. A. thsan Yılmaz
tarafından davalı tbrahim Kahraman aleyhine ikame edi-
len kayıt şerhinin terkini davasının yapılan açık duruş-
ması sonunda,
Mahkememizce verilen 30.12.1994 tarih ve 1993/930
esas-1994/889 karar sayılı ilamına göre açılan davanın
kabulü ile Aydın Kurtuluş Mah. tapunun pafta: 137, ada:
1261 ve parsel: 21 numarasında kayıtlı taşınmazın be-
yanlar hanesindeki "kargir dam tbrahim KAhraman'a
aittir" şerhinin terkinine, peşin alınan harca nazaran ba-
kiye 41.000.- lira ilam harcuun evvelemirde davacıdan
alınmasına, davacı vekili masraf ve ücreti vekalet iste-
mediğinden bu hususta karar ittihazına yer olmadığına,
davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda tem-
yizi kabil karar verilmiş olup davalı tbrahim Kahra-
man'ın adresi meçhul olduğundan karann ılanen yapıl-
masına karar venlmiş olup, bu nedenle bu karann gaze-
tede ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra davalı tbrahim
Kahraman'a tebliğ edilmiş sayılarak davalının 15 gün
içinde verilen bu karan temyız etmediği takdirde hüküm
kesinleşeceğı tebligat yerine kaim ohnak üzere ilanen
tebliğ olunur. Basın: 28100