Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLEGRO EVİNİLYASOĞLU
Yeııi bîr görkemli
prodiiksiyon: Aida
Sema lii/ün üda. Erol Lrasise Radames rolünü üsdenhor.
Her şeyden önce böylesi büyük
bir prodüksiyonu gerçekleştirip
Istanbullulara Giuseppe
Verdi'nin bu güzel operasını
sunduklan için Istanbul Devlet
Opera ve Balesi'ne ve sahneye
koyan Yekta Kara'ya teşekkûr
etmeliyiz. Aida'nın galası
yann akşam, 4 mayıs gecesi
yapılacak. Ancak ben Ankara
Festivali'nin kapamş konserine
gideceğim için geçen
cumartesi gecesi oynanan ilk
temsili izledim. İlk temsilde
çeşitli aksakJıklaryaşanması
doğaldır. Bu prodüksiyonun da
Tumadot gibi giderek
oturacağına ve
sağlamlaşacağına inanıyorum.
Osman Şengezer'in kostümleri
son derece güzel kumaşîardan
seçilmiş ve her bir karakteri
özenle yakıştınlmış. Dekorda
ise tûm sahnelerin görkemi eşit
değil. Girişteki zenginlik,
sonraki sahnelerde azalıyor.
Özellikle Nil Sahnesi'nde
sanki aceleyle hazırlanmış bir
dekor yer alıyor. Nehrin
akjşını, sıcağın ve
buharlaşmanın etkinliğini
duyumsamak izleyicinin
imgelem gücüne kalmış. Son
sahnede daha belirgin bir
gömüt karabasanı
yaratılabilirdi. IşıkJardaki
hatalar ise mutlaka ilk temsilin
aksaklıklan idi.
Kocaman koro, koronun ve
solistlerin güzelim ezgileri;
dansçılar ve gizemli
danslanyla Aida
prodüksiyonunda üç yûz kişilık
kalabalık bir kast kullanılmış.
Durağanlığı önlemek için
rejide giriş-çıkışlarla (Atlar
dahil) geniş bir oyuncu kitlesi
devingenlik sağlamış. Bu da
yapıtın şanına yakışıyor. Ancak
koronun sahneye bölûnmüş
olarak yerleştirilmesi sesin
dağılmasına neden olmuş. Sağ
duvann yanındaki beş korist ya
da sol duvann dibindeki 6
korist, merdivenlerdeki ve
dekor arahklanndaki koristlerle
bir bütün oluşturamıyor. Sesler
ayn planlarda kalıyor.
Dansçılann durumu ise tek
sözcükle acıkh! Herhalde
bundan sonraki temsiller için
durup dinlenmeden çalışmalan
gerekecek. Böylesi büyük bir
prodüksiyona hiç özen
gösterilmemiş danslar ve
hazırhksız dansçılar
yakışmamış doğrusu.
Orkestra şefı Michel Sasson'u
birkaç yıl önce izlediğimiz
başanlı 'Uçan Hollandab'
temsilinden anımsıyoruz.
Ancak bu kez solistlere
öylesine soluk aldırmıyor ki
ünlü aryalann sonunda
izleyiciye bile allcış için firsat
vermiyor. Sasson'un
Aida'sında her şey peş peşe,
notada yazıldığı gibi dizilmiş.
Orkestrası, terruz sesleriyle
dikkati çekiyor. Yine de zaferin
görkemini yaşarken bir
bandonun parlak sesi özleniyor.
Prömiyer temsilinde Aida
rolünü soprano Sema Tiizun
üstlenmişti. Temiz berrak sesi,
zarif oyunculuğu ile başanlı bir
sanatçı.
Radames rolündeki değerli
tenorumuz Erol Uras, her
zamanki gibi titizlikle rolüne
hazırlanmış, duyarlı ve aynı
zamanda kahraman karakterin
ikilemini yansıtıyor. Amneris
rolündeki Jaldin Çarkçı,
Italyancayı okuldan bilmenin
yarannı değerlendirdigi gibi
güzel ses rengi ile oyuna coşku
katıyor.
Ancak hırslı ve tutkulu mh
halini sergilerken bir prenses
olduğunu unutturacak kadar
abartılı rol yapıyor. Ramfis
rolündeki Suat Ankan, oyunun
gerektirdiği gibi ağırbaşlı rolü,
abartılara kaçmayan belli bir
düzeydeki ses tonu ile tam
rolünün adamı olarak oynuyor;
baştan sona aynı tutarlılığı
koruyabilmenin sanatını
gösteriyor. Firavun rolündeki
Nejat PınazoğhTnun ve
Amonastro rolündeki Seyit
Ahmet Yüdız'ın rollerine biraz
daha alışmalan gerekiyor.
Aida'yı, temsi) biraz daha
yerleştikten sonra bir de gala
gecesinin kastı ile Zehra
Vüdız, Işuı Güyer ve Ayhan
Baran ile izlemeyi
dilemekteyim.
Vatikan Korosu'nun ve Mintcho Mitchev'in konserleri
A Cappela Koro, yani hiçbır mü-
zık eşliği olmaksızın, yalnız koro
üyelerinin seslendırdiği korotoplu-
luğu, insan sesinin en kutsal çalgı
olarak kabul edıldiği dönemden,
Ortaçağ'dan kaynaklanan. çokses-
lılığin gelışme gösterdiğı Geç-Rö-
nesans dönemi ile zengileşen bir
vokal müzik bıçımıdir.
12. Uluslararası Ankara Müzık
Festivali çercevesinde CappeOa Sis-
tina'vı Istanbul'da da dinlemek
mutluluğuna eriştik. Vatikan'ın.
yani Papa'nın memuru olan bu top-
luluğu Aya Irini gibi bir atmosfer-
de dinlemek olağanüstüydü. Şefle-
ri Domenico Bartolucci, Floransa
doğumlu bır sanatçı. 1952'den bu
yana Vatikan'daki Sistine kilisesi-
nin korosunda yönetici kadrolarda
görevalmış. Cappella Sistina koro-
sunda soprano sesleri, 8 ile 12 ya-
şmdaki arasındaki çocuklardan
oluşuyor. Ve ne tür bir disiplin ile
görevlerini yerine getinyorlar, ina-
nılacak gibi değil! Koristlerin di-
ğer üyeleri 60 yaşlanna kadar uza-
nıyor. Aralannda üç-dört tanesi de
küçücükken bu koroya girmiş, se-
si değişince biraz uzaklaşmış son-
ra yenıden aileye dönmüş.
Günde 5-6 saat prova yapan ko-
ro üyeleri Vatikan'da sürekli söyle-
dikleri gibi papahğın özel izni ile
Avrupa ve Amerika'da turnelere
çıkmaktalar. llgınç bir raslantı kı
ülkemizdeki opera orkestralannın
konuk şefı Antonio Pirolü de bu ko-
ronun yetiştırdıği değerli müzis-
yenlerden birisi.
Koronun programında ağırlık
Pakstrina idi. Reform dünyasının
bu ilericı müzisyeni kilisenın bağ-
nazlığına karşı çokseslılik tekniğı-
ni savunmuş ve 6 sesli bir Missa
besteleyerek çokseslı teknığin dın-
sel ortamı zedelemediğini kanıtla-
mış. Palestrina, her ne kadar Röne-
sans'ın coşku dolu dünyasında ya-
şamış olsa da yine Ortaçağ'ın İco-
yu ve karanlık renklerini taşıyan bir
besteci. Belki de Cappella Sisti-
na'nın 17. yüzyılda şeflığini üst-
lendiğmden programın büyük bir
bölümüPalestrina'yaaynlmıştı. İlk
polifoni ustası olarak J. S. Bach'tan
önce adını en çok duyuran bir bes-
teci olarak Palestnna'yı alkışlama-
mak elde değil.
tkinci yanda Palestrina kadarbü-
yük bır polifoni ustası olan fspan-
yol besteci Victoria'nın yani sıra
çağdaş bir bestecıyi de koronun şe-
fi Bartolucci'nın yapıtlannı da al-
kışladık.
Palestrina ve Victoria'dan sonra
aradan geçen yüzlerce yılı ve yir-
minci yüzyılda hâlâ gizemsel mü-
zik bestelemenin küçük sırlannı bi-
ze ulaştınyordu Bartollucci. Belki
programı rerddendirici birkaç mo-
dem yapıt da katılabilir. Palestri-
na'ya bu kadar çok ağırlık verilme-
yebılırdi. Yine de Vatikan Korosu
bizleri yüzyıllar ötesine, o dönemin
kusursuzluk arayışına götürdüğü
için mutluyduk.
lstanbuf Devlet Senfoni Orkest-
rası'nm geçen haftaki konseri il-
gınç bir program ilebaşladı. Bugü-
ne dek hıç dinlemedığimız Beettao-
ven'in çağdaşlanndan Lindpain-
tcr'e aıt bır üfleme çalgılar beşlisi
için konsertant senfoni dinledik.
1821 tanhlı bu yapıt alımlı ve rit-
mik melodikleri ile dikkat çektı.
Solistler ise her bin özenle çalış-
mış, müzikalitelen ve kendi arala-
nndakı uyumlu söyleşi ile güzel bir
yorum getirmışlerdi. Flütçü Sada-
ko Yokoyama. obuacı Emin Oris-
tek, klarnetçı Ay$egül Kirmanoğlu,
konrocu Ertuğrul Köse ve fagotçu
Nüvit Has'ı bu yapıtı dağarcığımı-
za kazandırdıklan için kutlarız.
Konsenn diğer solistı Bulgar ke-
mancı Mintcho Mintchev, pınl pı-
nl bır Mozart yorumu yaptı. Bes-
tecinin 4 numaralı K. 218 La Ma-
jör konçertosunu değerli kemanı ile
ışıl ışıl çaldı.
Şef lvan Anguetov yönetiminde-
ki konsenn ikınci yansında Dvo-
rak'ın epeydir dinlemediğimiz 6.
Senfonisi seslendinldi. Net tempo-
lanyla değerli bir şef Anguelov.
Ancak Dvorak'ın bu senfonisi ye-
terince şeffaf mıydı?
Müzik
Dunyamız Sanata belediyeden Idrlî oyunVEFAÇİFTÇİOĞLU
Yerel yönetımler sanat kurumlanmızın
oldum olası sanssızlığıdır. Hıçbir partinın
el ile tutulur bir sanat politikası olmama-
stnm yanında, aynı parti içerisinde sanata
farklı bakış açılan, bu kurumlanmızı yıl-
lardan beri şamar oğlanına döndürmüştür.
Sağ partilerin sanata bakışı malum, böyle
bir kavram kafalannda gelişmemiş bıle.
Oy sandığına endeksli dünya görüşleri,
kendilerini yaşamlannda da mutsuz kıla-
cak duruma getirmiş.
Sosyal demokratlara gelınce: tktidarla-
n süresmce kendılennden beklenileni ve-
rememiş, bu konuda sanatçılara ve toplu-
ma hayal kınklıkian yaşatmışlardır, halen
de yaşatıyorlar. Partiler böyle ıken onlann
uzantılan olan yerel yönetımler, farklı bir
politika uygulamamışlar, ancak kişilerin
sanata olan yaklaşımlannın pozitif olma-
sı, bazı belediyelerin, sanatçının ve sanat
GALERI - ATÖLYE
kurumlannın yanında yer almasına neden
olmuştur. Bunun Ankara'daki tek örneği-
ni Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taş-
delen ile yaşamaktayız.
Kurumlar ve toplum bütün bu kısırdön-
gü içerisinden çıkmayı düşlerken her iki
düşünceyi aratacak bir 'adil düzen'(!) iki
sanat kentimizin yerel yönetimlerinin ba-
şına Tann'nın gazabı gibi oturdu.
Ulusal iradenin bu tercihi yapacağını hâ-
lâ kabullenmiş değilim, ama demokrasi,
ınsanı ne yazık ki biraz da kaderci kılıyor.
Biluidiği gibi Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası'nın her yıl açılış konserleri hi-
podromda, ilkbahar konserleri de Atatürk
Kapalı Spor Sarayı'nda yapılır.
Bu yıl da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or-
kestrası, ilkbahar konseri için tüm hazırlık-
lannı bitirdikten sonra tanıtım amacı ile
Ankara'nın belli başlı yerlerine afişleme
yapmaya başladı.
Bir müddet sonra zabıta, asılan tüm afiş-
leri teker teker topladı.
Emir belediye ve valilikten geliyordu.
Nedeni sorulduğunda alınan cevap, "afiş-
lerin Ankara sokak ve caddelerini kirietti-
ği"ydi.
CSO Yönetım Kurulu üyeleri. hemen
telefonlara sanldı ve Sayın Gökçek'i ara-
dı. Cumhurbaşkanınm bıle telefonlanna
çıkmayan Ankara Anakent Belediye Baş-
kanımız, batıl bir kurumun müdürü ile mi
görüşecekti?..
Elbette hayır.. Zabıta müdürii ise tümden
kayiptı, bıraîulan haberiere ragmen sır ol-
mustu...
Hadi belediyeyi anladık. Farklı bir şey
beklemek hayalcilik olur. Valiliğe ne de-
melı? Belediye ıçın normal sayılacak bu
davranışı valilik şimdi nasıl izah edecek?..
Afışi değil, sanatı kirlilik olarak görenle-
re, en güzel cevabı Ankaralılar, bu akşam
ve yann akşam Atatürk Kapalı Spor Sara-
yı'nı doldurarak verecektir. Konser sonra-
sı afişler, program kâğıtlan. belki sigara iz-
maritleri, kola kutulan toplanacak ve her
yer tertemız olacak.
Bu tür kirlilikJeri temızlemek çok kolay,
ama her geçen gün çoğalan beyinlerdeki
kirlilik nasıl halledilecek?
Ankara'da yılan hikâyesine dönen oto-
büs terminali, nihayet açıldı ve bır azap ha-
linedönüşen eski garaj bölgesmdeki trafik
nihayet yoluna girdi.
Bu kez başka bir tartışma gündeme gel-
di. Garajlara valiliğin istediğı gibi bir kül-
tür sitesi mi yapılsın yoksa belediyenm is-
tediği gibi bir hastane mi?
Valılığın ıstediği kültür kompleksi kapa-
lı bir kutu. Ne yapılacağı açıklanmanıış.
Afiş toplatan zihniyet, kültür sitesi adı
altında üç-beş kişiye hizmet verecek mil-
yarlann gömüldüğü gereksiz bir yatınma
girebilir. Sitenin ne amaçla yapılacağının
açıklığa kavuşturulması ve kamuoyuna su-
nubnası gerekiyor.
Belediyenm cami değil, hastane isteği de
makul görülüyor. Bütün bunlann yanında
birkaç öneri de biz getirelim...
Ankara'da her yıl çok büyük organızas-
yonlaroluyor. Ankara Sanat Festivali, Bıl-
kent Festivali, CSO ve Opera, 23 Nisan
Çocuk Şenligi, büyük spor organizasyon-
lan vs.
Bu etkinliklere gelen sanatçılar, sporcu-
lar ve konuklar, çok büyük paralar ödene-
rek otellerde ağırlanıyor. Buraya Kültür
Bakanlığı veya valilik konuk evi yaptırsa
otellere göre daha düşük ücretle konuklar
ağırlanacağı gibi kunımlann üzerindeki
büyük bir sorun kjsmen de olsa kalkar.
Böylece otellere giden çok büyük mik-
tarda para tasarruf edildiği gibi bu paralar
başka etkinliklerde kullanılabıUnir.
Bir diğer öneri küçük de olsa bir konser
salonu... Emlak Bankası ile valilik el ele
venp küçük, ama şık bir konser salonu ya-
pamazlarmı?..
I I I I
LUTFUCULCULResim Sergisi
27 Nisan - 14 Mayıs 1995
KADIKÖY BELEDİYESİ KÜLTÜR ve SANAT MERKEZİ
Bağdat Carl. Haldun Taner Sok. Caddehostan
Tel: 216-360 90 95
Düzenleven: BİLlM SANAT GALERİSİ
ARTIN DEMIRCI
15. Kısısel Sergı
15 Nisan 5 Mayıs'95
P.U<lf VI* P.V,iMt.bl OlŞlfKİJ
lıefaun 11 Tr 19 00 af.ı*.ı .ıçıl^tıf
Ga» Evranos Cad. No: M Vesılkay
Tel 573 81 93
Galeri
Atölye
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
SUAT YURTALANResim Sergisi
"GÖVDEYE REOUEM"
2 Mayıs • 20 Mayıs '95
BİLİM SANAT GALERİSİ
Mühürdar Cad Akmar Pasajı No: 72/1-2 Kadıkoy Tel 349 26 10
(OPERA)
S A N A T G A L E R İ S İ
AUX
DERMELSON
Resim Sergisi
1 - 25 Mayıs '95
Hjrıcıye Konagı Sok Saql* Apl No 1
TaHsımTel 0212-249 Sî 02
293 89 78 (3HAT)
ZERRIN
ENÖN
Resim Sergisi
2- 18 Mayıs '95
let 2H U a
Sadi Dîren
Sergisi
20 Nisan - 27 Mayıs 1995
Pazar, pazartesi ve
bayram günleri dışında her gün.
saat 11.00 - 19.00 arası
AKSANAT, htiklal Caddesi
Beyoğlu-lstanhul
Tel- (0212) 252 35 00-01-02
AKBAIMK
Sanatın, Sanalçının Yanında
Bilkent Oda
Orkestrası
Bazı konserler vardır. Da-
ha ilk ölçülerde kendinizi
başka bir dûnyanın içerisinde
buîursunuz. Bir tür obsesyon
yaşarsınız, zamanın nasıl ge-
lip geçtiğini anlamazsmız.
Duygulannızı ifade etmeye
sözcükler yetmez.
Işte böylesine bir konserdi
25 Nisan 1995 Salı akşamı
Bilkent Konser Salonu'ndaki
dinleti. Bilkent Akademik
Oda Orkestrası 'nı, hem so-
listliğini hem de sefliğini ya-
pan ServerGankvyönetiyor-
du. Gecenin diğer solistlen
Server Ganiev'in oğlu ke-
mancı Toğrol Caniev ve vi-
yolonselci Kara AJiyev idi.
Şimdıye kadar çok az seslen-
dırile n VTvaldi'nin 2 No'lu
Senfonisi ile açıldı. Program-
da mûkemmel bırliktelik, her
bir üyede zirveye çıkan mü-
zikalite. daha ilk ölçülerde
kendinı gösteriyordu. Salon-
daki izleyıcilerin arasında
zannediyorum konservatuvar
eğitimi alan çok az insan var-
dı. Bu durum onlan müziğı
meslek edınmişlerden farklı
kilmıyordu. Sanatı anlamak
ve duygulan ifade edebiknek
için o konunun eğitimini al-
marun gerekli olduğunu san-
mıyorum. Bilkent Müzik Fa-
küitesi'nin dergilerinin birin-
de Bolşoy Balesı'nin dansçı-
lannın siyah-beyaz reklam fı-
gürleri üzerinde dansla ilgili
güzel sözler ve ifadeler hatır-
lıyorum. Tahmin ediyorum ki
bunlan yazan belki dansın
tekniğmden hiç haberi olma-
yan biriydi. Ama bu durum o
kişinin dans ile ilgili güzel bir
şeyler ifade etmesine engel
olmamıştı. Müzığin güzelli-
ğini anlamak için de konser-
vatuvar eğitimini almanın,
teknik bilgilerle donanmanın
ıddiasını taşıyan birileri ola-
cağına da inanmıyorum,
inanmak istemıyorum.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Eleştinmenlep
Kimi yazariar özledikleri başanlan elde edemeyin-
ce eleştirmenleri suçlarlar. Eleştirmenler onlann de-
ğerini anlamamış, onlarla ilgilenmemiş, daha çok
okura ulaşmalanna yardımcı olmamışlardır. Kendile-
rinden hiç kuşkulanmazlar, bütün suç eleştırmenler-
dedir.
"Klik" derier, "tekke" derler. Şimdi bunlara Ameri-
kan filmelennin etkisiyie bir de "mafya" sözcüğü ek-
lendi. Hepsiyle anlatılmak istenen şey aynı: "Kendi
çıkarian için aralannda anlaşma, birieşme olan insan-
iar topluluğu."
Eleştirmenlerin yazariaria birtopluluk kurmaktan ne
çıkarian olabilir?
Neyi paylaşacaklar?
Arkadaşlık, dostluk, söyleşi...
Nitekim özledikleri başanlan elde edemeyen yazar-
lar şöyle derler:
"Çevrelerinde dolaşıp yağ çekmedik ki bizi de
övüp göklere çıkarsınlarf.."
Ben şimdiye kadar en öfkeli, en sa/dtrgan yazarfa-
nn bile, eleştirmenler için, şöyle bir söz ettiklerini duy-
madım:
"Adama bir çıkar sağlamadık, cebine üç beş ku-
nış koymadık ki bizim için iyi bir şeyler yazsın!.."
Aynca bu boşuna bir yatınm olurdu, çünkü hiçbir
eleştirmen bir yazan bulunduğu düzeyden daha yu-
kanya taşıyamaz.
Eleştiımen bir yapıtın anlaşılmasına yardımcı ola-
bilir, başansının ya da başarısızlığının nedenlerini or-
taya dökebilir, ama yapıtın degerini artıramaz ya da
eksiltemez. Hele bugün eleştirinin en önem verilen
uygulayıcılan, incelemeciler için böyle bir şey hiç söz
konusu değildir. Onlar sayfalar dolusu yazıp sonun-
da hiçbir değerlendirme yapmayabilirler.
Türkiye'de yayımcılık verimli bir yatınm alanı ola-
madığı için, kitle iletişim araçlanyla iliskileri pek be-
lirlenemedi. Kim eleştirmen, kim kitaptanıtmagörev-
lisi, kim bu işi para almadan, kim para alarak yapı-
yor, belli değil.
Aynca bizdeki kitap tanıtma görevlileri arasında,
anamalcı ülkelerdeki gibi, yayınevlerinden de aylık
alan tek bir kişi bile yok.
Hiçbir eleştirmen bir yazan bulunduğu yerden da-
ha yukanya taşıyamaz, dedik.
Kitle iletişim araçları da yapamaz bunu, ama onlar
çeşitli yollarla, özellikle de eleştirmenlerin hiç hoşlan-
madıklan, magazin çerçevesine giren yöntemlerle, il-
gileri bir yazann üstüne çekebilirier. Böylece, bir sü-
re için, sıradan, orta düzeyden bir yazar, okurlara iyi
bir yazarmış gibi sunulabilir.
Pazariama uzmanlannın çok iyi bildikleri bu yön-
temler malı sattınr, ama yazann ticareti aşan yönleri,
gerçek bir değeri yoksa, bir süre sonra adının bile
anılmaz olması kaçınılmazdır.
İyi yazariar bile kitle iletişim araçlannın çarkından
yararianarak büyük satışlar elde ederierse, bir süre
sonra modası geçmiş, gözden düşmüş görünürier.
Gerçi onlan eleştirmenler birkaç bin okurdan öteye
ulaşamayan değeriendirme yazılanyla ayakta tutma-
yı başanüar, ama yıpranmalannı kimse önleyemez.
Yayımcılık yaşamım boyunca birçok genç yazar
adayını çabuk ünlenmeye, tanınmaya, kitle iletişim
araçtennın çarkına kapılmaya karşı uyardım, ama
dinletemedim.
Sanınm yazariıkla ünlenmek, tanınmak özlemi ara-
sında çok sıkı bir bağ var. Herkes bir çırpıda son nok-
taya ulaşmak istiyor.
Oysa bu yolda hiç acele etmeden, sağlam adım-
larla yürümek, belli birdeneyim, belli birbirikim edin-
mek, salt yaygın bir üne erişmek için sanat dışı ola-
naklardan yararlanmaya sapmamak gerekir.
Sanatçının kötüsü, ortası, iyisi, büyüğü, ancak bir
sanat etkinliği sonunda belirir. Kitle iletişim araçlan-
nın buna bir katkısı olamaz.
Büyük sanatçılar derseniz... Onlann "moda olmak"
tehlikesi yoktur, onlan hiçbir şey engelleyemediği gi-
bi kitle iletişim araçlannın çarkı da öğütemez...
Benim sözlerim büyüklüğü belirmemiş, iyi ya da or-
ta düzeyde sanatçılara...
I.Ü. Baltar Şenliği'nde Ezginin
GünNiğü konseri
• Kültür Servisi-tstanbul Üniversitesi Işletme
Fakültesi Kültür Kulübü'nün düzenlediği 5. Geleneksel
Bahar Şenligi etkınlikleri cuma gününe kadar devam
ediyor. Bu çerçevede bugün saat 10.30'da "Efes"
konulu dia gösterisi, 11.00'de Bille August'un
yönettiği "Ruhlann Evi" adh fılm, 13.00'te ise
üniversite öğrencilerinin rock konseri yer alıyor. Yann
saat 10.30'da "Kaçkar Dağı Geçişi" konulu dia
gösterisi, 11.00'de Alan Parker'ın fılmi "The Wair,
14.00'te Işletme Fakültesi öğretim üyelerinden
Muhteşem Baran'ın ud dinletisi, cuma günü saat
12.00'de ise Grup Sonat'ın konseri var. Bahar Şenliği,
cuma saat 14.00'te Ezginin Günlüğü'nün konseriyle
sona erecek.
M.U. Fakültesi'nden Kısa
Metrajlı Rlm Yanşması'
• Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi iletişim
Fakültesi, "Kısa Metrajlı Film Yanşması'" düzenliyor.
Konunun serbest bırakıldığı yanşmaya, VHS
formatında video kasetle başvunılabilecek.
Yanşmacılann, filmin en az iki kopyasıyla birlikte
fılmin özeri, süresi, yönetmeni ve yapımcısının
özgeçmişleriyle birlikte 22 mayıs pazartesi günü saat
17.00'ye dek fakülte sekreterliğine başvurmalan
gerekiyor.
Esbank Yunus Emre Resim
Yanşması
• Kültür Servisi - Çağdaş Türk resmine katkıda
bulunmak amacıyla on iki yıldan beri düzenlenmekte
olan Esbank Yunus Emre Resim Yanşmasf na
başvurular başladı. Resimlerin dialanndan yapılacak
olan ön eleme için son teslim tarihi 7 ağustos.
Yanşmanın bu yılki jürisi Ali Akay, Erol Akyavaş,
Prof. Adnan Çoker, Haldun Dostoğlu, Prof. Jale Erzen,
Prof. Kadri Özayten ile Esbank Reklam ve Halkla
tlişkiler Müdürü Ayşe Dağıstanh'dan oluşuyor. Her biri
125 milyon TL. değerinde beş başan ödülûnün
verileceği yanşma sonucunda ödül alan ve
sergilenmeye değer bulunan yapıtlar renkli bir
katalogda derienecek. Seçilen yapıtlarEkim 1995'te
tstanbul'da açılacak ilk sergiden sonra, çeşitli illerde
sergilenecek. Konu, ölçü, kullanılan malzeme ya da
teknik konusunda herhangi bir sınırlamanın
getirilmediği yanşmaya katılacak yapıtlann ruval ya da
kâğıt üzerine boya ya da kanşık teknikle yapılmış ve
sergilenmeye hazır olmalan gerekiyor. Yanşma
şartnamesi, katılma belgesi ve dialann üzerine
yapıştınlacak etiketler tüm Türkiye'deki Esbank ,
şubelerinden edinilebilir. Yazışma adresi: Esbank
Reklam ve Halkla llişkiler Müdürlügü, Istildal
Caddesi, Odakule lş Merkezi, Kat 12, 80050 Tepebaşı,
Istanbul/Tel.: 252 65 00