25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Şehirçılflf ve uygulama koşullan Çıkarcı girişimler ve siyasal yatınm ürünü aflar, şehircilik mesleğinin uygulamasını engellemektedir. Böylece görev ve yetkiler tartışılıfhale gelmektedir. Prof. Dr. MEHMET ÇUBUK Dünya Şehircilik Günü Türkiye Daimi Komitesi II. Başkanı T ürkçe "şehircilik" sözcü- tir. Özetlersek, şehircilik, insanlara en ğü, Fransızca "urbanis- iyi yaşam çevresini vermeyi garanti me"karşıhğı olarak kulla- edecek bir sorumluluğun formülasyonu nılmaktadır. Sözcük, ilk haline gelmiştir. Bu sorumluluğu yeri- kez XX. yüzyıl başlannda ne getiren, sentez yapan kişiye de şe- bir Fransız tarafindan kul- hirci denilmiştir ve şehircilik mesleği ürkçe "şehircilik" sözcü- ğü, Fransızca "urbanis- "karşıhğı olarak kulla- nılmaktadır. Sözcük, ilk kez XX. yüzyıl başlannda bir Fransız tarafindan kul- lanılmıştır. 1937 yılında Kültür Bakan- lığı emriyle bastınlan Celal Esad Arse- ven'in "Şehircilik" (Urbanizm) adını taşıyan kitabı (1) ise Türkiye'de bu söz- cügü kullanan ilk yazılı kaynaktır. Şehircilik = Urbanisme, sözcük anla- mının ötesinde bir olguyu anlatmakta- dır. Sanayi devriminin her türlü etki ve değişiminin şehirlerde yarattığı sorun- lann çözümlerini elde etmeyi ve orga- nıze olmayı arayan bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Ve şehirlerin fıziksel, sosyal ve ekonomik yönleriyle bir bü- tün olarak ele almmasını getirmiştir. Oysa önceki dönemlerde şehirle ilgili olaylar sadece estetik olguya dayanan, kentsel sanat olarak ele alınmıştır. Ve ancak mimari objeler üreten bir faaliyet olmuştur. Kısacası başlangıçta hem bi- lim hem de sanat olarak beliren şehirci- lik = urbanizm. sonralan salt bilim dalı olarak günümüze dek çeşitlilik içinde anlam zenginliği kazanmış ve kavram- sal değişimlere uğramıştır. Toplumsal gelişme ve onun düşünceye dönük ka- rakter kazanması ile ve tüm gelişme sorunlannın şehirlere yansıması sonu- cu sosyal, nüfussal ve endüstriyel olay- lann incelenmesi gerekmiştir. Dolayı- sıyla beşeri, toplumsal ve öbür bilim dallan şehirciliğin hizmetine girmiştir. Şehircilik, bir disiplinler kavşağı ol- muş, CIAM kongreleriyle (2) bir ku- ram durumuna gelmiş, böylece de mo- dern şehirciliğin ilkeleri doğmuştur. Atina Kartası ile şehir, bölgesi içinde var olan bir olgu olarak kabul edilmiş- doğmuştur. Planlamayı da içeren genel anlatım olarak bugün artık şehircilik yeni kavramlarla, kurumlanyla, araçla- nyla, gerçek anlamda, arazi kullanı- mında denetim getirecek, kırsal göçün durdurulması ve kırsal gelişmelerin sosyo ekonomik geleceğinin belirlen- mesinde ve ülke kaynaklannın dengeli ve ussal kullanımıyla ilgili düşünceleri kapsayan çok geniş anlamlı bir ifade kazanmıştır. Kuşkusuz sentez yapan kişi olarak şehircinin rolü sadece güzel çizimler, resimler. imajlar ortaya koymak değil, aksine Halkın gereksinimlerinin belir- Ienmesi ve ekip performansı içinde çö- züm yollannın bulunmasında işbirliği sentezini yapmak olarak belirmiştir. Çünkü esas olarak bir "ortak oyun" gi- bi beliren şehircilik, ekip çalışmasını gerektirmektedir. Bugün değişen koşul- lar, gelişmeler ve karmaşık olgular kar- şısında bu görev ve rol, giderek çeşit- lenmektedir. Gelişmiş ülkelerde şehir- cinin yeni görevlerle buluşturulmasına da gayret sarf edihnekte ve artan sorun- lann önüne geçebilmek için de_ ne ya- pabileceği sorgulanmaktadır. Örneğin politikacılara danışmanlık yapmak, ya- tınmlann en azla gerçekleştirilmesinde önermelerde bulunmak, yönlendirmek, kısaca koordinatörlük yapmak gibi. Hatta, yeni yeni mesleki mediatörlük - arabuluculuk- görevini üstlenmesi de tartışılmaktadır. Bu zaten şehircilik gö- revinin oluşumunda var olan bir rol gi- bi gözükmektedir. Acaba bu gelişmeler ülkemize nasıl yansımaktadır? Şehirci- lik nasıl uygulanrnaktadır? Çahşma ko- şullan nelerdir? Özellikle gümrük birli- ğine girişin birçok alanda yenilenmeyi zorunlu kılacağı, Avrupa norm ve stan- dartlan çerçevesinde bu sorulann ya- nıtlan nelerdir? Yanıt, kuşkusuz şehircilik alanında da yenileşmenin kavramsaldan uygula- maya dek ve bir sistem değişikliği için- de gerçekleşmesidir. Ne yazık ki ülke- de şehirciliğin uygulama koşullan, ye- terince geliştirilememiştir. Şehirciliğe ait mevzuat ve uygulamalann, kavram- sal ve kentsel tasanmdan, kentsel plan- lama, bölge ve ülke planlamasına de- ğin, geniş bir yayılım içinde ele alın- ması, henüz gerektiği gibi kavranama- mıştır. Hâlâ cumhuriyetin kuruluşunda ge- rekli olan Imar Yasası ile şehircilik ya- pılmaktadır. Şehirciliğe sahip çıkacak. denetleyecek bir 'şehircilik bakanlığı' da kurulamamış, standart norm ve sis- tem getirecek bir 'şehircilik çerçeve ya- sası' çıkanlmamıştır. Çıkarcı girişimler ve siyasal yatınm ürünü aflar. şehirci- lik mesleğinin uygulamasını engelle- mektedir. Böylece görev ve yetkiler tartışılır hale gelmektedir. Plan onama aşamasında bile gerçek biçimde görev ve yetki üstlenemeyen şehirci, çoğu kez politikacılann kararlannı rasyonalize eden bir kişi durumuna düşmektedir. Toplumun içinde bulunduğu koşullar da ne uygulayıcılann ne de halkın şe- hircilik konusunda bilinçlenememiş ol- duğunu göstermektedir. Keza bunlar planlama kavramı ve tekniklerinden de habersizdirler. Burada önemle üzerinde durulacak husus, Türkiye'de şehircilik- le ilgili mevzuatın yetersizliğidir. Şe- hircilik, mesleki sınırlan bağımsızlık gösteren düşük toplumsal bir statüye sahiptir. Mesleki yetki, sınır belirsizliği ise öbür mesleklerle rol çatışmasına yol açmaktadır. Şehirciler ve mimarlar ara- sında mesleki alan tasarrufu ve plan yapma yetkisi tartışılmaktadır ki bu bi- le şehircilik meslek alanında yöntem ve görevlerin yeniden organize edilmesi gerektiğini göstermektedir. Planlama sisteminin yaratılarak sorumluluk alan- lannın buna göre yapılması gerekmek- tedir. Şehircilik mesleğinin icrasında or- tak çahşma kavramı esastır ve vazge- çilmezdir. Şehircilik, bu kavramla bü- tünleşmelidir. Ama bugün hâlâ ülkede, şehircilik çalışmalan müelliflik sistemi ile yapılmaktadır. Onca sorunun çözümü, çoğu sonun- da bir çizim spekülasyonuna dönüşen ürün olarak bir uzman ya da uzmanhk bürosu tarafindan ortaya konmaktadır. Ekip çalışması koşullan gerçekleşeme- mektedir ve ne yazık ki şehircilik mes- leği. ülke planlama ve kentsel sorunla- nn ulusal bilincine dayalı şekilde algı- lanmamaktadır. Daha doğrusu şehirci- lik, ülke planlama ve kent arasında ko- pukluk ve kesiklik içinde idrak edil- mektedir. Elbette temel sorun şehircilikle ilgili ciddi bir devlet politikasının olmayışı- dır. Etkilı ulusal ve yerel politikalar üretilmemektedir. Buna zemin de yara- tılamamaktadır. Oysa şehircilik konu- sunda bilinçlenmiş, uzak vizyonlu. gö- rev heyecanı olan politikacılara gerek- sinim bulunmaktadır. Ve de ülkenin bu- gün en büyük sorunu da politikacılann politika üretememesinden kaynaklan- maktadır. 17 yıldır yapageldiğimiz Türkiye'de Dünya Şehircilik Günü Kolokyumla- n'nda ortaya çıkan sonuç, planlamayı ve plancıyı yeniden tanımlamamız ge- rektiğidır (3). Türkiye'de planlama ve mevcut Imar Yasası, yönetmelikler planlama sürecini yönlendirmede ye- tersizdir. Özdenetim mekanizması yok- tur ve planlamada etkinlik sağlanama- mıştır. Şehirciliğin gerçek anlamda profesyonel faaliyet alanı doğmamıştır. Böyle bir durumda şehircilik mesleğin- den söz etmek bile olası değildir. Son otuz yıldır ne devletin şehirciliğe bakışı netleşmiş, ne de kentsel politikalar üre- tilmiştir. Şehircilik uygulamalannda ne disiplinlerarası niteligi yansıtacak katı- lım sağlanmış, ne de bunu sağlayacak ulusal bir strüktür yaratılmıştır. Yerel yönetimler bile henüz gereği gibi ku- nımsallaşamamıştır. Kısacası, bu saptamalar bizi şehirci- likle ilgili siyasal mevzuatın çağdaş çizgide yenilenmesi, fizik düzenleme ağırlıklı planlamanın tüm başansızlığı- na karşı koyacak yeni araçlann üretil- mesi. tutarsızlıklann ve yanlışlann ile- tişim ve eşgüdüm eksıkliklerinin gide- rilmesi için şehircilik reformu yapılma- sı noktasma getirmektedir. Belki de bu evrimsel süreçte Türk şehirciliğine öz- gü planlama sistemi kurulabilecek, şe- hircilik ve şehircilik mesleği bugünkü koşullarda tanımlanabilecektir. Ne var ki bu görevin yalnızca şehirciler için tanımlanması da yetmeyecektir. Çünkü yaşamın organizasyonuna katılan her- kesin, halkın, yöneticilerin. seçilmişle- rin, meslek adamlannın ve özellikle politikacılann da şehircilik görevı bu- lunmaktadır. Yani her katmanda bu gö- revlerin öğrenilmesi gerekmektedir. Yaşanılır kentler yaratılması ise daha çok politikacılann doğru ve iyi politi- kalar üretmesine bağlı kalmaktadır. Yepyeni bir ele alış içinde, şehircilik anlayışımızı değiştirmek ve bu anlayış içinde şehircilik mesleğinin kendi he- deflerini belirlemeye zemin hazırla- mak, görev ve niteliklerini tanımlamak ve aynı zamanda profesyonel şehircilik ortamını geliştirmek gerekmektedir. Bunun sağlanmasında ise Plancılar Odası'na ve üniversitelerimize çok önemli görevler düşmektedir.' (1) Celal Esad Arseven, Şehircilik (Ur- banizm). Devlet Basım Evi, Istanbul. 1937 (Güzel Sanatlar Akademisı Ders Programf na göre yazılmıştır.) (2) CIAM (Congres Intemationales de l'Architecture Modeme) 1934-1957 yıl- ları arasında yapılan kongrelerdir. IV. Kongre'de Atina Kartası ile modem şe- hirciliğin ilkeleri getirilmiştir. (3) Prof. Dr. Mehmet Çubuk. 18. Dün- ya Şehircilik Günü Kolokyumu: 'Şehirci- lik Mesleğinin Görev Yetki ve Nitelikleri' Sunuş ve Sonuç Bıldınleri, 6-7-8 Kasım 1994 Ankara, MSÜ Yayını, 1995 ARADABIR tBRAHÎM OLUKLU Bahkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fak. Öğr. Gör. Bir Atama Sistemi....Iki yılı aşkın bir süre, il kültür müdür yardımcısı olarak hizmetinde bulunduğum ve bununla onur duyduğum Kültür Bakanlığı'run, illerdeki yöneticile- rinin atanması sırasında göz önüne aldığı bazı de- ğerlendirme ölçütlerini irdelemek istiyorum bu yazı- da. Kültür Bakanlığı, besbelli bazı kaygılardan hare- ketle, il yöneticisi atayacağı kişileri, konuyla ilgili ilin parti örgütünün onayını alarak değerlendirmektedir. Bu işleyişin doğru olup olmadığı ayrıca tartışılabilir, ama şu an Türkiye, bir koalisyon hükümetince yö- netildiği için anılan noktayı anlayışla karşılamak ge- rekiyor.Ama karşı çıkılacak yanları var. Burada he- men konuyla ilgili bir başka noktaya değinmek isti- yorum: Kültür Bakanlığı, koalisyon hükümetlerinden ön- ce de il yöneticilerinin atanması konusunda kullan- dığı ölçütler nedeniyle eleştirilmiştir. Sözgelimi ANAP hükümetleri döneminde MHP eğilimli kişile- rin Kültür Bakanlığı'nda kadrolaştıkları hep söylen- miştir. Daha sonra ise Kültür Bakanlığı'nda komü- nistlerin kadrolaştığı öne sürülmüştür. Değişen hükümetlere göre yönetici kadrolann da değiştirildiği, Türkiye için yeni bir durum değildir. Bundan dolayı konuya bir başka açıdan bakmak istiyorum. Sözgelimi, herhangi bir partinin il yöneticileri, atanacak kişileri hangi ölçütlere göre değerlendire- cekler ve ilgili bakanlığa hangi verileri sunacaklar- dır. Burada eğer öznel bir durum yoksa, o kişinin geçmişte, söz konusu partiye ne kadar yakın oldu- ğu aranacaktır. Diyelim, bir ile il müdürü ya da il müdür yardımcı- sı olarak atanacak kişinin, uygulamayı yaptıracak partiye yakınlığı belirtendi ve söz konusu bakaniığa gereken öneri yapıldı. Işte bu noktada, işe kanşabi- lecek öznel değeriendirmelerin önünü kesebilmek için, atanması düşünülen kişinin öznelliği aşan yön- lerini araştırmak kalıyor geriye. Peki, bunlar neler olabılir? Sözgelimi, il yöneticisi olarak atanması düşünülen kişinin bir yabancı dil bilmesi ve bu alanda anılan görevi istemeden önce bazı somut verileri ortaya koymuş olması gerekir. Eğer bu kişi bir Türkçe öğretmeniyse, kendi çalış- ma alanında yapıtlar vermelidir. Bir ressam da böy- le bir görevi isteyebilir. O zaman bu kişiden, açtığı sergilerle ilgili bilgi ve yapıtlannın bir listesi istene- bilir. Aynı görevi bir arkeolog istiyorsa ona göre, bir kütüphaneci istiyorsa ona göre bilgi derienmelidir. Böylesi bir yöntem, sadece şu ya da bu dönem- de değil, iktidarda hangi parti(ler) bulunuyorsa o parti(ler) tarafindan genelgeçer kılınmalıdır. Şu anda her yeni hükümet ya da bakan, yöneti- me geldiğinde istediği değişikliği yap(tır)maktadır. O nedenle yukarıda andığım uygulama biçimi, hü- kümetlerin şu andaki uygulamalannı ortadan kaldı- nr nitelikte değildir. Tam tersine, böylesi bir uygula- ma, yapılacak çalışmayı kolaylaştıracaktır. Sözgelimi, bu uygulamayı Kültür Bakanlığı yaptı- ğında atamalar daha az tartışılır olacak ve atanan kişi salt siyasal etkilerle görev almadığını üçüncü kişilere daha kolay anlatacaktır. Belki de onun an- latmasına gerek kalmayacak, böylesi bir durumda ortaya konan yapıt(lar) söz alacaktır. Türkçenin en yaygın olarak kullanılan yazım kural(lan)ını bilmeyen bir kişi, daha baştan, il müdürlüğünü ya da müdür yardımcılığını istemeyecektir. Böylesi bir işleyiş gerçekleştiğinde bürokrasi kendi içinde bir elemeye gidecektir. Işte o zaman Türkiye bürokrasisinin ortalaması yükselecek, yapı- lan atamalann salt siyasal etkilerle gerçekleşmediği anlaşılacaktır. Öyle inanıyorum ki, böyle bir uygula- ma yapıldığında siyaset ve siyasetçiler de daha ra- hat bir soluk alacaklardır. Kamuoyunun güveni da- ha bir artacaktır, siyaset ve siyasetçilere karşı. Çahştığım süre içinde Kültür Bakanlığı'nın geç- mişten bugüne doğru salt siyasal bir örgütlenme içinde olduğunu dinledim birçok kişiden. Şu ya da bu hükümet döneminde oldu demeksizin, böyle bir imaj var orta yerde. Böyle bir imajın ortadan kaldın- labilmesi için siyaset ve siyasetçilerin, kullandıklan değerlendirme ölçütlerini zenginleştirmeleri gereki- yor. Sanıyorum böyle olduğunda, yerine atandığı- nız kişi, size, "Hükümet değiştiğinde seni bir başka yere, kannı bir başka yere sürdüreceğim" biçimin- de bir küstahlık yap(a)mayacaktır. Emeklilik yaşı ve sorunlar Av. Dr. CENGİZ ABBASGİL S osyal Sigortalar Yasası'nda deği- şiklik öneren yasa taslağı, emekli- lik yaşının ve prim ödeme gün sa- yısının arttınlması yolundaki hü- kümleri, bir anda fırtınalar kopardı. Konu hîemen hükümet bunalımı (krizi) durumuna getiriliverdi. Bu firtına içeri- sinde sigortanın ve sigortalının bütün sorunlan- nın bunlarla sımrlıymış gibi bir havanın yaratıl- mış olması büyük yanılgı olur ve çözümü güç- leştirir. Öncelikle bunu önemle vurgulamak ge- rekir. Yaratılan karmasa ortammda çözüm bek- leyen başka sorunlann gözardı edilmemesi ya- şamsal önemdedir. Kuşkusuz, emeklilik yaşının ve prim ödeme gün sayısının yükseltilmesi küçümsenmeyecek önemdedir. Ancak bu sorunun tek başına ele alınmasıyla çözüm arama yetersizdir. Öncelikle hemen belirtmeliyiz ki emeklilik yaşının kadın- lar için 60 erkekler için 65 yaşına yükseltilme- si, yurdumuz yaşam koşullan karşısında ger- çekçi bir yol değildir. Çünkü yurdumuzda orta- lama yaşam sının da emeklilik yaşıyla aynıdır. Emeklilik yaşını bu sınıra çekmek, emeğini ge- çim kaynağı yapan bir çalışanın çahşma yaşa- mının sonunda aynca bir emeklilik yaşamının olmayacağı anlamına gelir. Bunu öncelikle be- lirttikten sonra şu anda yürürlükte bulunan ya- saya göre emeklilik yaşı kadınlarda 50 erkek- lerde ise 55 olarak düzenlendiğini anımsatmak isteriz. Yasa bu ilkeyi saptadıktan sonra konuyu içeren 60 maddesi ile bırtakım aynklar getir- miştir. Buna göre maden ve yeraltı işyerlerinde çalışanlarla malül (sakat) olanlar belirli prim ödemeleri koşuluyla yaş sının aranmaksızın emekli olabilmektedirler Tasanda üzerinde anlaşma sağlanan yaş smı- n ise kadınlar için 53, erkekler için 58 olarak belirtilmektedir. Emeklilik yaş sınınnın saptan- masından önce bir ilkeyi kesin ve ödünsüz sap- tamak gerekir. Saptanacak emeklilik yaşından sonra birtakım yan düzenlemelerle, bu ilke bo- zulacak mıdır bozulmayacak mıdır? Önce bu sorunu açıklığa kavuşturmak gerekir. Doğaldır ki yeni bir emeklilik yaş sının saptandıktan sonra kazanıhnış haklan korumak ve geçiş sü- recinde bu ilkenin dışma çıkılabilir. Ancak, sü- reç tamamlandıktan sonra saptanan sının orta- dan kaydıracak birtakım geçici ve ek düzenle- melerle emeklilik olanaklan tanımamn önünü kesmek gerekir. Bu gibi olanaklan ancak sağlık nedenleriyle sınırlamak, akılcı yol olur kanısın- dayız. Bu konuda kopanlan firtınanın kaynağında ekonomik kaygılar yatmaktadır. Sigortanın baş- lıca geliri topladığı primlerdir. Yasada prim oranlan sigortahya ödenen ücretin yüzde 19.5'i işveren, yüzde 39'a kadar çıkabilmektedir. Gö- rüleceği gibi bu miktar sigortalının ücretinin dörtte birinden çok fazladır. Bu gerçeği gözardı edip ekonomik darboğazdan çıkışı emeklilik yaşını ve prim ödeme gün sayılannı arttırmaya bağlamak haksızlık olur. Hatta bize göre prim oranlannı toplam yüzde 25 indirmek ve çareyi başka olanaklarla aramak, gerek sigortalılar ge- rekse işverenler bakımmdan olumlu sonuçlann alınmasına yararlı olacaktır. Şimdi gelelim sorunun öbür yüzüne, öncelik- le şunu vurgulamayız ki emeklilere ödenen ma- aşlar gereksinmeleri karşılamaktan çok uzaktır. Maaşlar ortalama 3 ila 7 milyon arasında değiş- mektedir, çoğunluğu ise alt maaş gruplanndan oluşmaktadır. Bununla geçinmek ise olanaksız- dır. Çözüm bekleyen ivedi sorun budur. Yeter- siz olan bu maaşlann alınması ise emekli için başlı başına bir çiledir. Maaş kuyruklannda ya- şamını tüketip noktalamak "olağan bir gerçek" durumuna gelmiştir. Acaba çözüm bekleyen bu basit sorunlar ortada iken emeklilik yaşını prim ödeme gün sayısını yükseltmek, başlı başına çare olacak mıdır? Kaçak olarak sigortasız çalı- şanlann sigorta kapsamına alınması sağlanacak mıdır?, Kaynaklann, bir zamanlarki gibi çarçur edilmesi önlenecek midir? Primlerin düzenli olarak tahsili sağlanacak mıdır? Sigorta kay- naklannı ucuz kredi olarak kullanılması önle- nebilecek midir? Sağlık hizmetlerinde çekilen sıkıntılar giderilebilecek midir? Sosyal Sigorta- lann parayla gücünün zorlandığı bir gerçektir. Ancak sorunu sırf bu kaygılarla ele almak sos- yal devlet anlayışı ile bağdaşmaz. Bütün bu gerçekler ortadayken sorunu sırf emeklilik ya- şını ve prim ödeme gün sayısının arttınlmasın- da görmek büyük bir yanılgıdır. Tersi ise fatu- rayı sadece sigortalı emekçilere çıkarmakla eşanlamlıdır. Bu nedenlerle, öncelikle Sosyal Sigortalar Kurumu'nun yapısal sorunlannın ele alınması siyasal sataşmalardan kurtanlması, primlerin düzenli tahsili, bataktaki alacaklann kurtanlm- ması. kaynaklann, bilimsel, yansız ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi çareleri aranmalı- dır. Şu anda bu konuda çaba harcandığını be- lirtmeliyim. Bu gerçekler karşısında emeklilik yaşının 50-55 olarak korunmasının uygun ve emekçilere yararlı olacağını önemle vurgula- mak isteriz PENCERE Emperyalizmin Kanlı Oyuncağı: PKK!.. Bugünkü Türkiye'de aydınlar, ateş altında yaşı- yorlar, faili meçhul cinayetler sürüp gidiyor; ama korkudan kurtulmak isteyen kurnazın sığınacağı bir yer var... Öyle bir yer ki ateş altından kurtulmak isteyene güvenli bir sığınaktır. Neresi o yer?.. Şeriatçıyı okşayacaksın, Osmanlı'ya göz kırpa- cafcsın, PKK'ye ilişmeyeceksin, "laikperest"e saldı- racaksın, Atatürk'e ve Kemalistlere veryansın ede- ceksin, emperyalizmi defterinden silip 'Yeni Dünya Düzen/'ni de övdün mü yaşamını güvence altına alırsın... Ateş hattından kurtulmak isteyen çoğu aydında 'korku' nedeniyle 'teslimiyet' ağır basıyor. Üstelik bu 'teslimiyet'\ demokrasiyi savunmak görüntüsüyle benimseyen kurnazlar çoğalıyor. Onlara kızmayalım.. Can pazan bu!.. • PKK, Suriye'nin elindeki topraklarda ana üssünü kurmuş bir terör örgütüdür. Suriye'nin Türkiye ile su davası var, Hatay'dan ötürü toprak davası var; Şam, PKK'yi bu davalarda işine geldiği gibi kullanmak için elinde tutuyor, silah gibi kullanıyor; Hafız Esad isterse PKK'nin Suriye denetimindeki ana üssünü yok eder; ama etmi- . yor... Çünkü Ortadoğu'da su paylaşımı, petrol sorunu , kadar çıkar çatışmasını içeriyor... ; Emperyalizm, Ortadoğu'daki petrol coğrafyasını ' elinde tutmak istiyor; çeşitli küçük güçlerle ve ilkel çelişkilerle donanmış bölgede, istediği gibi oyna- yabilmek için halklan birbirine kızıştınyor, devletleri tokuşturuyor; bir onu kullanıyor, bir bunu! Yukan- dan bir bakışla terazinin bir o kefesine bir bu kefe- sine ağıriığını koyarak bölgede egemenliğini sürdü- rüyor. Kuzey Irak'ta ABD'ye bağlı bir Kürt devleti, bu oyunun aktörlerine bir figüran daha mı ekleye- cek?.. i Sorulabilin - Peki, Kuzey Irak'ta kvrulacak küçük Kürt devle- t ti Amerikan 'ın oyuncağı olacak; ama Ankara da j ABD'nin güdümünde ve avucunda değil mi?.. r > Evet... ; Ancak Türkiye'nin bölgede özel bir durumu var. Ülkemizde emperyalizme karşı Anadolu emekçi ' halkının gücünü bütünleştirip örgütleyebilecek ve bilincini keskinleştirecek demokratik bir çalışma yapılabilir... Ortadoğu'da başka hiçbir ülkede bu olanaklar . yoktur. Oysa Türkiye'de terörte öne çıkanlan etnik çeliş- ki, Türk ile Kürt arasında sürekli düşmanlığı körük- lüyor, şoven duyguları pompalıyor; PKK'nin kanlı terörü, emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor. PKK'nin işlevi budur. • Terör, Türkiye'de emperyalizme hizmet ediyor... Ister devlet terörü olsun... : Ister PKK terörü.. Siyasal iktidarı oluşturan güç, PKK'yi bahane olarak kullanıyor: "PKK terörüne son verilmeden demokraside açılım, teröre ödün vermektir.." PKK ne diyor: "- TC ile masaya oturalım!.." Dünyada ister demokratik olsun, ister olmasın, hiçbir devlet terörle pazariığa oturmaz, silahın üs- tüne silahla gitmekten vazgeçemez. Bu durumda Anadolu'yu parçalamak isteyenlerle Ortadoğu'daki petrol coğrafyasında emperyalizme hizmet etmek isteyenlerin amaçlan birleşiyor. PKK, Sevr'i hayal edenlerin çok hoşlandığı bir ortamı yaratmakta kullanılıyor. PKK, Ortadoğu'da emperyalizmin kanlı oyunca- ğıdır; Anadolu insanlan arasında düşmanlığı körük- leyen bir terör aracıdır; Kürtlerin haklannı korumak- tan çok, yalnız Kürtlerin değil, Türklerin de demok- ratik haklannın gerçekleşmesini engelleyen bir iş- levi yürütüyor. Bula Kalitesi, Taksitleri ie&itâUtr Krariaro ayntn yomıhlocolrtır. fî Arçelik Bulaşık Makinesi Peşin fiyatına taksitle veya "kademeli taksiHe Arçelik Bulaşık Makinesi'nin kalitesi özel: ileri teknoloji ürünü. Şimdi, taksitleri de özel: İsterseniz peşin fiyatına taksitle, isterseniz "kademeli taksitle"... Uygun peşinat ve uygun taksitlerle! Gecikmeyin... Özellikle! SON GUN 24 NİSANBULAŞIK MAKINfLCRI PtSINAT * 4 TAKSİT fPeşin Fiyohna Taksirtej 3420 HHAftK MAKİHtSİ 3440 BULAŞIK MAKİNtSİ 34Ö0 BULAftK MAKİNUİ 34»4 KOMBİ BİJlAfUC MAKİNfSİ İ4ti KOMBİ HJIAŞIK MAKİNtSİ 20.4OO.00O 26.300.000 30.900.000 31.100.000 35.600.000 PfpNAT TAKSİT TOPLAM FİYAT 4.080.000 4.080.000 20.400.000 5.260.000 5.260.000 26.300.000 6- >80.000 6.180.000 30.900.000 6.220.000 6.220.000 31.100.000 7.120.000 7.120.000 35.600.000 KSİNAT Vf İUC 3 TAKSİT KALAN 5 TAKSİT 2.360.000 2.840.000 23.640.000 3.050.000 3.660.000 30.500.000 3.580.000 4.290.000 35.770.000 3.600.000 4.320.000 36.000.000 4.130.000 4.950.0O0 41.270.000 BULAŞIK MAKINtURI PCSINAT * 11 TAKSİT PtSINAT * 14 TAKSİT 3430 BULAŞIK MAKİNfSİ 3440 BULAŞIK MAKİNfSİ 3460 BULAŞIK MAKİNtSİ 3444 KOMBİ BULAŞIK MAKİNIŞİ 34S6 KOMBİ BULAŞIK MAKİNİSİ PtSİNAT VlkKS TAKSİT 1.910.000 2.470.000 2.900.000 2.910.000 3.340.000 KALAN 6 TAKSİT 2.640.000 3.410.0OO 4.000.0O0 4.020.000 4.610.000 TOPLAM FİYAT 27.300.000 35.280.000 41.400.000 41.580.000 47.700.000 PtSINAT VtilK6 TAKSİT 1.870.000 2.410.000 2.830.000 2.840.000 3.260.000 KALAN 8 TAKSİT 2.250.000 2.910.000 3.420.000 3.430.000 3.930.000 TOPLAM FİYAT 31.090.000 40.150.000 47.170.000 47.320.000 54.260.000 • Karapan/amız, Sanayi« tOM.l99*KırM, 21940soy*»mH • l*M*™«. Afft» TrtkiB Safcafan'mfan M«rn «ffir. " «oroojot Coa. Vt, 30İ3C SMün, isKmbvt :. 24 Niıon 199i torihine kadar gearS ofap, — ^ Tülcehcı Donısım Servisı O »OO 3*1 «S B3 O (oo »fti ss «a o «oo aa» ss mr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle