Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1995 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Şehirçılflf ve uygulama koşullan
Çıkarcı girişimler ve siyasal yatınm ürünü aflar, şehircilik
mesleğinin uygulamasını engellemektedir. Böylece görev ve
yetkiler tartışılıfhale gelmektedir.
Prof. Dr. MEHMET ÇUBUK
Dünya Şehircilik Günü Türkiye Daimi Komitesi II. Başkanı
T
ürkçe "şehircilik" sözcü- tir. Özetlersek, şehircilik, insanlara en
ğü, Fransızca "urbanis- iyi yaşam çevresini vermeyi garanti
me"karşıhğı olarak kulla- edecek bir sorumluluğun formülasyonu
nılmaktadır. Sözcük, ilk haline gelmiştir. Bu sorumluluğu yeri-
kez XX. yüzyıl başlannda ne getiren, sentez yapan kişiye de şe-
bir Fransız tarafindan kul- hirci denilmiştir ve şehircilik mesleği
ürkçe "şehircilik" sözcü-
ğü, Fransızca "urbanis-
"karşıhğı olarak kulla-
nılmaktadır. Sözcük, ilk
kez XX. yüzyıl başlannda
bir Fransız tarafindan kul-
lanılmıştır. 1937 yılında Kültür Bakan-
lığı emriyle bastınlan Celal Esad Arse-
ven'in "Şehircilik" (Urbanizm) adını
taşıyan kitabı (1) ise Türkiye'de bu söz-
cügü kullanan ilk yazılı kaynaktır.
Şehircilik = Urbanisme, sözcük anla-
mının ötesinde bir olguyu anlatmakta-
dır. Sanayi devriminin her türlü etki ve
değişiminin şehirlerde yarattığı sorun-
lann çözümlerini elde etmeyi ve orga-
nıze olmayı arayan bir yaklaşım olarak
ortaya çıkmıştır. Ve şehirlerin fıziksel,
sosyal ve ekonomik yönleriyle bir bü-
tün olarak ele almmasını getirmiştir.
Oysa önceki dönemlerde şehirle ilgili
olaylar sadece estetik olguya dayanan,
kentsel sanat olarak ele alınmıştır. Ve
ancak mimari objeler üreten bir faaliyet
olmuştur. Kısacası başlangıçta hem bi-
lim hem de sanat olarak beliren şehirci-
lik = urbanizm. sonralan salt bilim dalı
olarak günümüze dek çeşitlilik içinde
anlam zenginliği kazanmış ve kavram-
sal değişimlere uğramıştır. Toplumsal
gelişme ve onun düşünceye dönük ka-
rakter kazanması ile ve tüm gelişme
sorunlannın şehirlere yansıması sonu-
cu sosyal, nüfussal ve endüstriyel olay-
lann incelenmesi gerekmiştir. Dolayı-
sıyla beşeri, toplumsal ve öbür bilim
dallan şehirciliğin hizmetine girmiştir.
Şehircilik, bir disiplinler kavşağı ol-
muş, CIAM kongreleriyle (2) bir ku-
ram durumuna gelmiş, böylece de mo-
dern şehirciliğin ilkeleri doğmuştur.
Atina Kartası ile şehir, bölgesi içinde
var olan bir olgu olarak kabul edilmiş-
doğmuştur. Planlamayı da içeren genel
anlatım olarak bugün artık şehircilik
yeni kavramlarla, kurumlanyla, araçla-
nyla, gerçek anlamda, arazi kullanı-
mında denetim getirecek, kırsal göçün
durdurulması ve kırsal gelişmelerin
sosyo ekonomik geleceğinin belirlen-
mesinde ve ülke kaynaklannın dengeli
ve ussal kullanımıyla ilgili düşünceleri
kapsayan çok geniş anlamlı bir ifade
kazanmıştır.
Kuşkusuz sentez yapan kişi olarak
şehircinin rolü sadece güzel çizimler,
resimler. imajlar ortaya koymak değil,
aksine Halkın gereksinimlerinin belir-
Ienmesi ve ekip performansı içinde çö-
züm yollannın bulunmasında işbirliği
sentezini yapmak olarak belirmiştir.
Çünkü esas olarak bir "ortak oyun" gi-
bi beliren şehircilik, ekip çalışmasını
gerektirmektedir. Bugün değişen koşul-
lar, gelişmeler ve karmaşık olgular kar-
şısında bu görev ve rol, giderek çeşit-
lenmektedir. Gelişmiş ülkelerde şehir-
cinin yeni görevlerle buluşturulmasına
da gayret sarf edihnekte ve artan sorun-
lann önüne geçebilmek için de_ ne ya-
pabileceği sorgulanmaktadır. Örneğin
politikacılara danışmanlık yapmak, ya-
tınmlann en azla gerçekleştirilmesinde
önermelerde bulunmak, yönlendirmek,
kısaca koordinatörlük yapmak gibi.
Hatta, yeni yeni mesleki mediatörlük -
arabuluculuk- görevini üstlenmesi de
tartışılmaktadır. Bu zaten şehircilik gö-
revinin oluşumunda var olan bir rol gi-
bi gözükmektedir. Acaba bu gelişmeler
ülkemize nasıl yansımaktadır? Şehirci-
lik nasıl uygulanrnaktadır? Çahşma ko-
şullan nelerdir? Özellikle gümrük birli-
ğine girişin birçok alanda yenilenmeyi
zorunlu kılacağı, Avrupa norm ve stan-
dartlan çerçevesinde bu sorulann ya-
nıtlan nelerdir?
Yanıt, kuşkusuz şehircilik alanında
da yenileşmenin kavramsaldan uygula-
maya dek ve bir sistem değişikliği için-
de gerçekleşmesidir. Ne yazık ki ülke-
de şehirciliğin uygulama koşullan, ye-
terince geliştirilememiştir. Şehirciliğe
ait mevzuat ve uygulamalann, kavram-
sal ve kentsel tasanmdan, kentsel plan-
lama, bölge ve ülke planlamasına de-
ğin, geniş bir yayılım içinde ele alın-
ması, henüz gerektiği gibi kavranama-
mıştır.
Hâlâ cumhuriyetin kuruluşunda ge-
rekli olan Imar Yasası ile şehircilik ya-
pılmaktadır. Şehirciliğe sahip çıkacak.
denetleyecek bir 'şehircilik bakanlığı'
da kurulamamış, standart norm ve sis-
tem getirecek bir 'şehircilik çerçeve ya-
sası' çıkanlmamıştır. Çıkarcı girişimler
ve siyasal yatınm ürünü aflar. şehirci-
lik mesleğinin uygulamasını engelle-
mektedir. Böylece görev ve yetkiler
tartışılır hale gelmektedir. Plan onama
aşamasında bile gerçek biçimde görev
ve yetki üstlenemeyen şehirci, çoğu kez
politikacılann kararlannı rasyonalize
eden bir kişi durumuna düşmektedir.
Toplumun içinde bulunduğu koşullar
da ne uygulayıcılann ne de halkın şe-
hircilik konusunda bilinçlenememiş ol-
duğunu göstermektedir. Keza bunlar
planlama kavramı ve tekniklerinden de
habersizdirler. Burada önemle üzerinde
durulacak husus, Türkiye'de şehircilik-
le ilgili mevzuatın yetersizliğidir. Şe-
hircilik, mesleki sınırlan bağımsızlık
gösteren düşük toplumsal bir statüye
sahiptir. Mesleki yetki, sınır belirsizliği
ise öbür mesleklerle rol çatışmasına yol
açmaktadır. Şehirciler ve mimarlar ara-
sında mesleki alan tasarrufu ve plan
yapma yetkisi tartışılmaktadır ki bu bi-
le şehircilik meslek alanında yöntem ve
görevlerin yeniden organize edilmesi
gerektiğini göstermektedir. Planlama
sisteminin yaratılarak sorumluluk alan-
lannın buna göre yapılması gerekmek-
tedir.
Şehircilik mesleğinin icrasında or-
tak çahşma kavramı esastır ve vazge-
çilmezdir. Şehircilik, bu kavramla bü-
tünleşmelidir. Ama bugün hâlâ ülkede,
şehircilik çalışmalan müelliflik sistemi
ile yapılmaktadır.
Onca sorunun çözümü, çoğu sonun-
da bir çizim spekülasyonuna dönüşen
ürün olarak bir uzman ya da uzmanhk
bürosu tarafindan ortaya konmaktadır.
Ekip çalışması koşullan gerçekleşeme-
mektedir ve ne yazık ki şehircilik mes-
leği. ülke planlama ve kentsel sorunla-
nn ulusal bilincine dayalı şekilde algı-
lanmamaktadır. Daha doğrusu şehirci-
lik, ülke planlama ve kent arasında ko-
pukluk ve kesiklik içinde idrak edil-
mektedir.
Elbette temel sorun şehircilikle ilgili
ciddi bir devlet politikasının olmayışı-
dır. Etkilı ulusal ve yerel politikalar
üretilmemektedir. Buna zemin de yara-
tılamamaktadır. Oysa şehircilik konu-
sunda bilinçlenmiş, uzak vizyonlu. gö-
rev heyecanı olan politikacılara gerek-
sinim bulunmaktadır. Ve de ülkenin bu-
gün en büyük sorunu da politikacılann
politika üretememesinden kaynaklan-
maktadır.
17 yıldır yapageldiğimiz Türkiye'de
Dünya Şehircilik Günü Kolokyumla-
n'nda ortaya çıkan sonuç, planlamayı
ve plancıyı yeniden tanımlamamız ge-
rektiğidır (3). Türkiye'de planlama ve
mevcut Imar Yasası, yönetmelikler
planlama sürecini yönlendirmede ye-
tersizdir. Özdenetim mekanizması yok-
tur ve planlamada etkinlik sağlanama-
mıştır. Şehirciliğin gerçek anlamda
profesyonel faaliyet alanı doğmamıştır.
Böyle bir durumda şehircilik mesleğin-
den söz etmek bile olası değildir. Son
otuz yıldır ne devletin şehirciliğe bakışı
netleşmiş, ne de kentsel politikalar üre-
tilmiştir. Şehircilik uygulamalannda ne
disiplinlerarası niteligi yansıtacak katı-
lım sağlanmış, ne de bunu sağlayacak
ulusal bir strüktür yaratılmıştır. Yerel
yönetimler bile henüz gereği gibi ku-
nımsallaşamamıştır.
Kısacası, bu saptamalar bizi şehirci-
likle ilgili siyasal mevzuatın çağdaş
çizgide yenilenmesi, fizik düzenleme
ağırlıklı planlamanın tüm başansızlığı-
na karşı koyacak yeni araçlann üretil-
mesi. tutarsızlıklann ve yanlışlann ile-
tişim ve eşgüdüm eksıkliklerinin gide-
rilmesi için şehircilik reformu yapılma-
sı noktasma getirmektedir. Belki de bu
evrimsel süreçte Türk şehirciliğine öz-
gü planlama sistemi kurulabilecek, şe-
hircilik ve şehircilik mesleği bugünkü
koşullarda tanımlanabilecektir. Ne var
ki bu görevin yalnızca şehirciler için
tanımlanması da yetmeyecektir. Çünkü
yaşamın organizasyonuna katılan her-
kesin, halkın, yöneticilerin. seçilmişle-
rin, meslek adamlannın ve özellikle
politikacılann da şehircilik görevı bu-
lunmaktadır. Yani her katmanda bu gö-
revlerin öğrenilmesi gerekmektedir.
Yaşanılır kentler yaratılması ise daha
çok politikacılann doğru ve iyi politi-
kalar üretmesine bağlı kalmaktadır.
Yepyeni bir ele alış içinde, şehircilik
anlayışımızı değiştirmek ve bu anlayış
içinde şehircilik mesleğinin kendi he-
deflerini belirlemeye zemin hazırla-
mak, görev ve niteliklerini tanımlamak
ve aynı zamanda profesyonel şehircilik
ortamını geliştirmek gerekmektedir.
Bunun sağlanmasında ise Plancılar
Odası'na ve üniversitelerimize çok
önemli görevler düşmektedir.'
(1) Celal Esad Arseven, Şehircilik (Ur-
banizm). Devlet Basım Evi, Istanbul.
1937 (Güzel Sanatlar Akademisı Ders
Programf na göre yazılmıştır.)
(2) CIAM (Congres Intemationales de
l'Architecture Modeme) 1934-1957 yıl-
ları arasında yapılan kongrelerdir. IV.
Kongre'de Atina Kartası ile modem şe-
hirciliğin ilkeleri getirilmiştir.
(3) Prof. Dr. Mehmet Çubuk. 18. Dün-
ya Şehircilik Günü Kolokyumu: 'Şehirci-
lik Mesleğinin Görev Yetki ve Nitelikleri'
Sunuş ve Sonuç Bıldınleri, 6-7-8 Kasım
1994 Ankara, MSÜ Yayını, 1995
ARADABIR
tBRAHÎM OLUKLU
Bahkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fak. Öğr. Gör.
Bir Atama Sistemi....Iki yılı aşkın bir süre, il kültür müdür yardımcısı
olarak hizmetinde bulunduğum ve bununla onur
duyduğum Kültür Bakanlığı'run, illerdeki yöneticile-
rinin atanması sırasında göz önüne aldığı bazı de-
ğerlendirme ölçütlerini irdelemek istiyorum bu yazı-
da.
Kültür Bakanlığı, besbelli bazı kaygılardan hare-
ketle, il yöneticisi atayacağı kişileri, konuyla ilgili ilin
parti örgütünün onayını alarak değerlendirmektedir.
Bu işleyişin doğru olup olmadığı ayrıca tartışılabilir,
ama şu an Türkiye, bir koalisyon hükümetince yö-
netildiği için anılan noktayı anlayışla karşılamak ge-
rekiyor.Ama karşı çıkılacak yanları var. Burada he-
men konuyla ilgili bir başka noktaya değinmek isti-
yorum:
Kültür Bakanlığı, koalisyon hükümetlerinden ön-
ce de il yöneticilerinin atanması konusunda kullan-
dığı ölçütler nedeniyle eleştirilmiştir. Sözgelimi
ANAP hükümetleri döneminde MHP eğilimli kişile-
rin Kültür Bakanlığı'nda kadrolaştıkları hep söylen-
miştir. Daha sonra ise Kültür Bakanlığı'nda komü-
nistlerin kadrolaştığı öne sürülmüştür.
Değişen hükümetlere göre yönetici kadrolann da
değiştirildiği, Türkiye için yeni bir durum değildir.
Bundan dolayı konuya bir başka açıdan bakmak
istiyorum.
Sözgelimi, herhangi bir partinin il yöneticileri,
atanacak kişileri hangi ölçütlere göre değerlendire-
cekler ve ilgili bakanlığa hangi verileri sunacaklar-
dır. Burada eğer öznel bir durum yoksa, o kişinin
geçmişte, söz konusu partiye ne kadar yakın oldu-
ğu aranacaktır.
Diyelim, bir ile il müdürü ya da il müdür yardımcı-
sı olarak atanacak kişinin, uygulamayı yaptıracak
partiye yakınlığı belirtendi ve söz konusu bakaniığa
gereken öneri yapıldı. Işte bu noktada, işe kanşabi-
lecek öznel değeriendirmelerin önünü kesebilmek
için, atanması düşünülen kişinin öznelliği aşan yön-
lerini araştırmak kalıyor geriye.
Peki, bunlar neler olabılir? Sözgelimi, il yöneticisi
olarak atanması düşünülen kişinin bir yabancı dil
bilmesi ve bu alanda anılan görevi istemeden önce
bazı somut verileri ortaya koymuş olması gerekir.
Eğer bu kişi bir Türkçe öğretmeniyse, kendi çalış-
ma alanında yapıtlar vermelidir. Bir ressam da böy-
le bir görevi isteyebilir. O zaman bu kişiden, açtığı
sergilerle ilgili bilgi ve yapıtlannın bir listesi istene-
bilir. Aynı görevi bir arkeolog istiyorsa ona göre, bir
kütüphaneci istiyorsa ona göre bilgi derienmelidir.
Böylesi bir yöntem, sadece şu ya da bu dönem-
de değil, iktidarda hangi parti(ler) bulunuyorsa o
parti(ler) tarafindan genelgeçer kılınmalıdır.
Şu anda her yeni hükümet ya da bakan, yöneti-
me geldiğinde istediği değişikliği yap(tır)maktadır.
O nedenle yukarıda andığım uygulama biçimi, hü-
kümetlerin şu andaki uygulamalannı ortadan kaldı-
nr nitelikte değildir. Tam tersine, böylesi bir uygula-
ma, yapılacak çalışmayı kolaylaştıracaktır.
Sözgelimi, bu uygulamayı Kültür Bakanlığı yaptı-
ğında atamalar daha az tartışılır olacak ve atanan
kişi salt siyasal etkilerle görev almadığını üçüncü
kişilere daha kolay anlatacaktır. Belki de onun an-
latmasına gerek kalmayacak, böylesi bir durumda
ortaya konan yapıt(lar) söz alacaktır. Türkçenin en
yaygın olarak kullanılan yazım kural(lan)ını bilmeyen
bir kişi, daha baştan, il müdürlüğünü ya da müdür
yardımcılığını istemeyecektir.
Böylesi bir işleyiş gerçekleştiğinde bürokrasi
kendi içinde bir elemeye gidecektir. Işte o zaman
Türkiye bürokrasisinin ortalaması yükselecek, yapı-
lan atamalann salt siyasal etkilerle gerçekleşmediği
anlaşılacaktır. Öyle inanıyorum ki, böyle bir uygula-
ma yapıldığında siyaset ve siyasetçiler de daha ra-
hat bir soluk alacaklardır. Kamuoyunun güveni da-
ha bir artacaktır, siyaset ve siyasetçilere karşı.
Çahştığım süre içinde Kültür Bakanlığı'nın geç-
mişten bugüne doğru salt siyasal bir örgütlenme
içinde olduğunu dinledim birçok kişiden. Şu ya da
bu hükümet döneminde oldu demeksizin, böyle bir
imaj var orta yerde. Böyle bir imajın ortadan kaldın-
labilmesi için siyaset ve siyasetçilerin, kullandıklan
değerlendirme ölçütlerini zenginleştirmeleri gereki-
yor. Sanıyorum böyle olduğunda, yerine atandığı-
nız kişi, size, "Hükümet değiştiğinde seni bir başka
yere, kannı bir başka yere sürdüreceğim" biçimin-
de bir küstahlık yap(a)mayacaktır.
Emeklilik yaşı ve sorunlar
Av. Dr. CENGİZ ABBASGİL
S
osyal Sigortalar Yasası'nda deği-
şiklik öneren yasa taslağı, emekli-
lik yaşının ve prim ödeme gün sa-
yısının arttınlması yolundaki hü-
kümleri, bir anda fırtınalar kopardı.
Konu hîemen hükümet bunalımı
(krizi) durumuna getiriliverdi. Bu firtına içeri-
sinde sigortanın ve sigortalının bütün sorunlan-
nın bunlarla sımrlıymış gibi bir havanın yaratıl-
mış olması büyük yanılgı olur ve çözümü güç-
leştirir. Öncelikle bunu önemle vurgulamak ge-
rekir. Yaratılan karmasa ortammda çözüm bek-
leyen başka sorunlann gözardı edilmemesi ya-
şamsal önemdedir.
Kuşkusuz, emeklilik yaşının ve prim ödeme
gün sayısının yükseltilmesi küçümsenmeyecek
önemdedir. Ancak bu sorunun tek başına ele
alınmasıyla çözüm arama yetersizdir. Öncelikle
hemen belirtmeliyiz ki emeklilik yaşının kadın-
lar için 60 erkekler için 65 yaşına yükseltilme-
si, yurdumuz yaşam koşullan karşısında ger-
çekçi bir yol değildir. Çünkü yurdumuzda orta-
lama yaşam sının da emeklilik yaşıyla aynıdır.
Emeklilik yaşını bu sınıra çekmek, emeğini ge-
çim kaynağı yapan bir çalışanın çahşma yaşa-
mının sonunda aynca bir emeklilik yaşamının
olmayacağı anlamına gelir. Bunu öncelikle be-
lirttikten sonra şu anda yürürlükte bulunan ya-
saya göre emeklilik yaşı kadınlarda 50 erkek-
lerde ise 55 olarak düzenlendiğini anımsatmak
isteriz. Yasa bu ilkeyi saptadıktan sonra konuyu
içeren 60 maddesi ile bırtakım aynklar getir-
miştir. Buna göre maden ve yeraltı işyerlerinde
çalışanlarla malül (sakat) olanlar belirli prim
ödemeleri koşuluyla yaş sının aranmaksızın
emekli olabilmektedirler
Tasanda üzerinde anlaşma sağlanan yaş smı-
n ise kadınlar için 53, erkekler için 58 olarak
belirtilmektedir. Emeklilik yaş sınınnın saptan-
masından önce bir ilkeyi kesin ve ödünsüz sap-
tamak gerekir. Saptanacak emeklilik yaşından
sonra birtakım yan düzenlemelerle, bu ilke bo-
zulacak mıdır bozulmayacak mıdır? Önce bu
sorunu açıklığa kavuşturmak gerekir. Doğaldır
ki yeni bir emeklilik yaş sının saptandıktan
sonra kazanıhnış haklan korumak ve geçiş sü-
recinde bu ilkenin dışma çıkılabilir. Ancak, sü-
reç tamamlandıktan sonra saptanan sının orta-
dan kaydıracak birtakım geçici ve ek düzenle-
melerle emeklilik olanaklan tanımamn önünü
kesmek gerekir. Bu gibi olanaklan ancak sağlık
nedenleriyle sınırlamak, akılcı yol olur kanısın-
dayız.
Bu konuda kopanlan firtınanın kaynağında
ekonomik kaygılar yatmaktadır. Sigortanın baş-
lıca geliri topladığı primlerdir. Yasada prim
oranlan sigortahya ödenen ücretin yüzde 19.5'i
işveren, yüzde 39'a kadar çıkabilmektedir. Gö-
rüleceği gibi bu miktar sigortalının ücretinin
dörtte birinden çok fazladır. Bu gerçeği gözardı
edip ekonomik darboğazdan çıkışı emeklilik
yaşını ve prim ödeme gün sayılannı arttırmaya
bağlamak haksızlık olur. Hatta bize göre prim
oranlannı toplam yüzde 25 indirmek ve çareyi
başka olanaklarla aramak, gerek sigortalılar ge-
rekse işverenler bakımmdan olumlu sonuçlann
alınmasına yararlı olacaktır.
Şimdi gelelim sorunun öbür yüzüne, öncelik-
le şunu vurgulamayız ki emeklilere ödenen ma-
aşlar gereksinmeleri karşılamaktan çok uzaktır.
Maaşlar ortalama 3 ila 7 milyon arasında değiş-
mektedir, çoğunluğu ise alt maaş gruplanndan
oluşmaktadır. Bununla geçinmek ise olanaksız-
dır. Çözüm bekleyen ivedi sorun budur. Yeter-
siz olan bu maaşlann alınması ise emekli için
başlı başına bir çiledir. Maaş kuyruklannda ya-
şamını tüketip noktalamak "olağan bir gerçek"
durumuna gelmiştir. Acaba çözüm bekleyen bu
basit sorunlar ortada iken emeklilik yaşını prim
ödeme gün sayısını yükseltmek, başlı başına
çare olacak mıdır? Kaçak olarak sigortasız çalı-
şanlann sigorta kapsamına alınması sağlanacak
mıdır?, Kaynaklann, bir zamanlarki gibi çarçur
edilmesi önlenecek midir? Primlerin düzenli
olarak tahsili sağlanacak mıdır? Sigorta kay-
naklannı ucuz kredi olarak kullanılması önle-
nebilecek midir? Sağlık hizmetlerinde çekilen
sıkıntılar giderilebilecek midir? Sosyal Sigorta-
lann parayla gücünün zorlandığı bir gerçektir.
Ancak sorunu sırf bu kaygılarla ele almak sos-
yal devlet anlayışı ile bağdaşmaz. Bütün bu
gerçekler ortadayken sorunu sırf emeklilik ya-
şını ve prim ödeme gün sayısının arttınlmasın-
da görmek büyük bir yanılgıdır. Tersi ise fatu-
rayı sadece sigortalı emekçilere çıkarmakla
eşanlamlıdır.
Bu nedenlerle, öncelikle Sosyal Sigortalar
Kurumu'nun yapısal sorunlannın ele alınması
siyasal sataşmalardan kurtanlması, primlerin
düzenli tahsili, bataktaki alacaklann kurtanlm-
ması. kaynaklann, bilimsel, yansız ve verimli
bir şekilde değerlendirilmesi çareleri aranmalı-
dır. Şu anda bu konuda çaba harcandığını be-
lirtmeliyim. Bu gerçekler karşısında emeklilik
yaşının 50-55 olarak korunmasının uygun ve
emekçilere yararlı olacağını önemle vurgula-
mak isteriz
PENCERE
Emperyalizmin Kanlı
Oyuncağı: PKK!..
Bugünkü Türkiye'de aydınlar, ateş altında yaşı-
yorlar, faili meçhul cinayetler sürüp gidiyor; ama
korkudan kurtulmak isteyen kurnazın sığınacağı bir
yer var...
Öyle bir yer ki ateş altından kurtulmak isteyene
güvenli bir sığınaktır.
Neresi o yer?..
Şeriatçıyı okşayacaksın, Osmanlı'ya göz kırpa-
cafcsın, PKK'ye ilişmeyeceksin, "laikperest"e saldı-
racaksın, Atatürk'e ve Kemalistlere veryansın ede-
ceksin, emperyalizmi defterinden silip 'Yeni Dünya
Düzen/'ni de övdün mü yaşamını güvence altına
alırsın...
Ateş hattından kurtulmak isteyen çoğu aydında
'korku' nedeniyle 'teslimiyet' ağır basıyor.
Üstelik bu 'teslimiyet'\ demokrasiyi savunmak
görüntüsüyle benimseyen kurnazlar çoğalıyor.
Onlara kızmayalım..
Can pazan bu!..
•
PKK, Suriye'nin elindeki topraklarda ana üssünü
kurmuş bir terör örgütüdür.
Suriye'nin Türkiye ile su davası var, Hatay'dan
ötürü toprak davası var; Şam, PKK'yi bu davalarda
işine geldiği gibi kullanmak için elinde tutuyor, silah
gibi kullanıyor; Hafız Esad isterse PKK'nin Suriye
denetimindeki ana üssünü yok eder; ama etmi- .
yor...
Çünkü Ortadoğu'da su paylaşımı, petrol sorunu ,
kadar çıkar çatışmasını içeriyor... ;
Emperyalizm, Ortadoğu'daki petrol coğrafyasını '
elinde tutmak istiyor; çeşitli küçük güçlerle ve ilkel
çelişkilerle donanmış bölgede, istediği gibi oyna-
yabilmek için halklan birbirine kızıştınyor, devletleri
tokuşturuyor; bir onu kullanıyor, bir bunu! Yukan-
dan bir bakışla terazinin bir o kefesine bir bu kefe-
sine ağıriığını koyarak bölgede egemenliğini sürdü-
rüyor.
Kuzey Irak'ta ABD'ye bağlı bir Kürt devleti, bu
oyunun aktörlerine bir figüran daha mı ekleye-
cek?.. i
Sorulabilin
- Peki, Kuzey Irak'ta kvrulacak küçük Kürt devle- t
ti Amerikan 'ın oyuncağı olacak; ama Ankara da j
ABD'nin güdümünde ve avucunda değil mi?..
r
>
Evet...
;
Ancak Türkiye'nin bölgede özel bir durumu var.
Ülkemizde emperyalizme karşı Anadolu emekçi '
halkının gücünü bütünleştirip örgütleyebilecek ve
bilincini keskinleştirecek demokratik bir çalışma
yapılabilir...
Ortadoğu'da başka hiçbir ülkede bu olanaklar .
yoktur.
Oysa Türkiye'de terörte öne çıkanlan etnik çeliş-
ki, Türk ile Kürt arasında sürekli düşmanlığı körük-
lüyor, şoven duyguları pompalıyor; PKK'nin kanlı
terörü, emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor.
PKK'nin işlevi budur.
•
Terör, Türkiye'de emperyalizme hizmet ediyor...
Ister devlet terörü olsun...
:
Ister PKK terörü..
Siyasal iktidarı oluşturan güç, PKK'yi bahane
olarak kullanıyor:
"PKK terörüne son verilmeden demokraside
açılım, teröre ödün vermektir.."
PKK ne diyor:
"- TC ile masaya oturalım!.."
Dünyada ister demokratik olsun, ister olmasın,
hiçbir devlet terörle pazariığa oturmaz, silahın üs-
tüne silahla gitmekten vazgeçemez. Bu durumda
Anadolu'yu parçalamak isteyenlerle Ortadoğu'daki
petrol coğrafyasında emperyalizme hizmet etmek
isteyenlerin amaçlan birleşiyor.
PKK, Sevr'i hayal edenlerin çok hoşlandığı bir
ortamı yaratmakta kullanılıyor.
PKK, Ortadoğu'da emperyalizmin kanlı oyunca-
ğıdır; Anadolu insanlan arasında düşmanlığı körük-
leyen bir terör aracıdır; Kürtlerin haklannı korumak-
tan çok, yalnız Kürtlerin değil, Türklerin de demok-
ratik haklannın gerçekleşmesini engelleyen bir iş-
levi yürütüyor.
Bula
Kalitesi, Taksitleri
ie&itâUtr Krariaro ayntn yomıhlocolrtır.
fî
Arçelik Bulaşık Makinesi
Peşin fiyatına taksitle veya "kademeli taksiHe
Arçelik Bulaşık Makinesi'nin kalitesi özel: ileri teknoloji ürünü.
Şimdi, taksitleri de özel: İsterseniz peşin fiyatına taksitle,
isterseniz "kademeli taksitle"...
Uygun peşinat ve uygun taksitlerle! Gecikmeyin... Özellikle!
SON GUN
24 NİSANBULAŞIK MAKINfLCRI PtSINAT * 4 TAKSİT fPeşin Fiyohna Taksirtej
3420 HHAftK MAKİHtSİ
3440 BULAŞIK MAKİNtSİ
34Ö0 BULAftK MAKİNUİ
34»4 KOMBİ BİJlAfUC MAKİNfSİ
İ4ti KOMBİ HJIAŞIK MAKİNtSİ
20.4OO.00O
26.300.000
30.900.000
31.100.000
35.600.000
PfpNAT TAKSİT TOPLAM FİYAT
4.080.000 4.080.000 20.400.000
5.260.000 5.260.000 26.300.000
6- >80.000 6.180.000 30.900.000
6.220.000 6.220.000 31.100.000
7.120.000 7.120.000 35.600.000
KSİNAT
Vf İUC 3 TAKSİT
KALAN
5 TAKSİT
2.360.000 2.840.000 23.640.000
3.050.000 3.660.000 30.500.000
3.580.000 4.290.000 35.770.000
3.600.000 4.320.000 36.000.000
4.130.000 4.950.0O0 41.270.000
BULAŞIK MAKINtURI PCSINAT * 11 TAKSİT PtSINAT * 14 TAKSİT
3430 BULAŞIK MAKİNfSİ
3440 BULAŞIK MAKİNfSİ
3460 BULAŞIK MAKİNtSİ
3444 KOMBİ BULAŞIK MAKİNIŞİ
34S6 KOMBİ BULAŞIK MAKİNİSİ
PtSİNAT
VlkKS TAKSİT
1.910.000
2.470.000
2.900.000
2.910.000
3.340.000
KALAN
6 TAKSİT
2.640.000
3.410.0OO
4.000.0O0
4.020.000
4.610.000
TOPLAM
FİYAT
27.300.000
35.280.000
41.400.000
41.580.000
47.700.000
PtSINAT
VtilK6 TAKSİT
1.870.000
2.410.000
2.830.000
2.840.000
3.260.000
KALAN
8 TAKSİT
2.250.000
2.910.000
3.420.000
3.430.000
3.930.000
TOPLAM
FİYAT
31.090.000
40.150.000
47.170.000
47.320.000
54.260.000
• Karapan/amız, Sanayi«
tOM.l99*KırM, 21940soy*»mH
• l*M*™«. Afft» TrtkiB Safcafan'mfan M«rn «ffir.
" «oroojot Coa. Vt, 30İ3C SMün, isKmbvt
:. 24 Niıon 199i torihine kadar gearS
ofap, — ^
Tülcehcı Donısım Servisı
O »OO 3*1 «S B3
O (oo »fti ss «a
o «oo aa» ss mr