06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 NİSAN 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN IZINDE OKTAYEKtNCİ Lale Devri'nin tanığı olan ahşap yalı 100 yıldır onanm bekliyor: Boğaziçi'nde bir başyapıt...Bizdeki tarih kitaplannda her nedense adı "ddPye çıkan, kendi halkı arasında ise özellikJe kültür ve bilim alanında yaptıklanndan ötürü "Büyük Petro" olarak anılan ûnlü Rus çan L Peter, 1701 yılında Petersburgkentini kurarken Avrupalı mimar ve sanatçılardan güçlü bir ekip oluştunır. Neva Irmağı'nın Kuzey Denizi'ne döküldüğü delta üzerinde, kanallarla iç içe bir konumda kuzeyin Venedik'ini yaratmak ûzere kollannı sıvayan Batılı 1 0Nisanl995 günü geçirdiği yangın tehlikesinden sonra yeniden anımsanan Amcazade Hüseyin Paşa Yahsı, yaşamının 300. yılına artık bir 'Boğaziçi Müzesi' olarak girmek istiyor. mimarlar, bu tûr su kenannda gelişen daha eski uygarlıklan kendilerine esin kaynağı olarak alırlarken Venedik'le birlikte Istanbul'dan da yararlanırlar. Kimi kaynaklara göre Italyan ve Fransız sanatçılann I. Peter'e gösterdikleri su kentleri örnekleri arasında Boğaziçi de vardır ve özellikle yalılardaki mimari zenginlik, Petersburg'un tasarlanmasında da etkili olmuştur... Eğer bu bilgiler doğruysa, Avrupalı mimarlann 300 yıl önce dikkatini çeken Boğaziçi mimarisine ait çarpıcı örnekler arasında hiç kuşkusuz Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı da vardı. Bugün dünyada tarihsel kimliğini en iyi koruyan kıyı kentleri arasında ilk sıralarda sayılan St. Petersburg, henüz daha tasanm aşamasındayken, Anadolu Hisan'nın hemen kuzeyindeki Boğaz'a doğru çıkıntı yapan zor bir yerde bu zarif ahşap bina inşa edilmişti. Boğaziçi'ndeki diğer yalılar arasında özellikle yalın ve rasyonel çizgileriyle "denizle bütünleşen bir iç mekân kültürünü" en üst dûzeyde sergileyen yalı, Sultan n. Mustafa devrinde veziri âzam olan Hüseyin Paşa tarafindan 1699'da yaptınlmış, daha sonra da paşanın lakabı olan Amcazade adıyla anılmaya başlanmıştı. : Y alıdaki pencere düzeni ve cephe mimarisi, 20. yüzyıldaki modern Batı mimarlannın yapılannda bile ender görünen 'işlevselliğin yalın estetik yorumunu' içeriyor... 'MeçhuT mimann evrenselliğiHalk arasındaki bir başka lakabının da "sarhoş" olduğu bilinen Sadrazam Hüseyin Paşa, aynı anda Köprülü Mehmed Paşa'nın yegeni olduğu için, bu ünlii yalı tarihsel belgelerde "Köprülüler Yahsı" adıyla da geçer. Bugün ise sadece Boğaziçi'ndeki ayakta kalabiltniş en eski yalı olması özelliğinin yanı sıra dünyada bu tûr deniz kıyısuıdakı ve üstelik ahşap olan yine en eski binalar arasında sayılıyor. Cephesindeki zarif çizgileri, oranlan, Boğaziçi'ni kuzeyden güneye seyreyleyen pencere düzeni, özgün planı, iç mekânlanndaki süslemeleri ve deniz üzerindeki heykelsi konumuyla yine sadece ülkemizin değil, dünya mimarhk tarihinin en önemli yapıtlanndan biri olarak 300 yıldır lstanbul'u süslüyor. Behçet ÜnsaL, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nın mimarhk sanatı açısından bu evrenselliğini şöyle özetliyor: "17. yüzyıl sonunun bu fasadındaki (cephesindeki) pencere tipini ancak 20. yüz>ıl modern Batı mimarlannın yapıtlarında bulahilirsiniz. Çevresine ve fonksiyonuna göre malzeme ve form uygulayan bir mimari; asıl sanat işte budur („) Ne yazık ki yalının mimannı büemiyonız-." Böylesine önemli bir miras acaba nasıl korunabilir; ve hem varlığıyla hem de taşıdığı kültür zenginliğiyle uygarlığa yine yüzlerce yıl daha nasıl katkıda bulunabilir?.. lONisan 1995 günü geçirdiği ve doğrusu ucuz atlatılan bir yangın tehlikesinden sonra yeniden aciliyet kazanan bu soru, aslmda 1950'lerden bu yana hep gündemde kaldı. Yalının günümüze dek gelebilen selamlık divanhanesinin onanlması ve restorasyonu konusunda özellikle tstanbul'daki mimarhk okullannda sayısız fıkir projesi ve öneri geliştirildi. Ne var ki tüm bu çabalar, mimarhk eğitimine yardımcı olmanın ötesinde, doğrudan yalının sağlamlaştınlması ve ömrünün uzatılması yönündeki girişimJere ciddi olarak dönüşemedi. Tarihe ve kültüre duyarlı çevrelerin "meşruta yah" (satılamaz koşulu olan mülkj olarak hep üzerin titredikleri 300 yıllık bir anıt, "tapudaki sahiplerinin''kararsızlıklan ve giderek yetersizlikleri yüzünden herkesin gözü önünde çökmeye terk edildi. en yıpranma 20 YIL ÖNCEYE AİT BİR ANI: Tarih. 21 Mayıs 1976. Turizm ve Tanıtma Bakanı Lütfü Tokoğiu, Amcazade Hüseyin Paşa Yabsf nda düzenlediği basın toplanüsında, bu vahnın ve Boğaz'dak i diğer ban yalılann restore edileceği müjdesi- ni veriyor. Ne var ki 20 yıldır bu müjde gerçeldeşemfyor» (Fotoğraf: CUMHURİYET ARŞİ Vl) 1988 yılında yitirdiğimiz Sedat Hakkı Eldem'ın vurgu- lamasıyla. "Amucazade"Hü- seyin Paşa Yalısı'nın 20. yüz- yıl içerisinde yasadığı yıpran- ma serüveni de neredeyse ta- rihe geçecek anılan ve göz- lemleri içeriyor. Meslek ve sanat yaşamını tstanbui'a ve özellikle Boğa- ziçi'nın belgelenmesıne ada- yan ünlü mimanmızın aktar- dığına göre, yine kendisi gibi bir Istanbul âsığı olan Pierre Loti 191O'dagelirgelmez,ilk haykınşlanndan bırinı "Bo- ğaziçi yalılanm, özellikle Am- cazade'yi kurtann" şeklinde dile getırmiş. Demek ki tari- hi yalı, daha o tanhlerde ol- dukça bakımsız durumday- tnış. flerleyen yıllarda Prof. Dr. Sûheyl L'nver, "Yahnın Selam- lık Köşkü Boğaz'uı en eski si- vil yaptsıdır" dedıkten sonra şu notu düşüyon "Ancak son klasik üsluptaen zengin içde- kor taşıyan yapının tek bir odası kaJmısür ve son derece harap dunımdadır." Benzerşekılde, 1950'liyıl- lann ortalannda Milli Eğitim Bakanlığı'nm onanm ama- cıyla yaptırdığı bir inceleme raporunda şu saptamalar yer alıyor. "Zamanında ufak bir kire- mit aktanlmasının dahi ihma- li yüzünden, senelerre içeri akan yağmur sulan o nefıs ta- van tezyinatını harap etmek- le kalmamış, aynı zamanda çan bağtamalannı. mertek ve kiremitaln tahtalannı da çü- rütmüştü_" Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü'nce görevlendiri- len mimar Cahide Tamer'in aynı incelemedeki gözlemle- ri de şöyle: "Mevcut pencere çerçevelerinin hemen bepsi harap, camları kınlmış ve noksandı. Saionun merkezindeki mermer havuz, eski resimle- rinde görülen kapak kubbeyi tamamcn kaybettigi gibi, al- undaki duvann çökmesi yü- zünden ufkiyeti (yatay duru- mu) de bozulmus, derderin- den açtlnuşn. n Bunun gibi daha birçok belge, rapor, röleve çalışma- sı, fotoğraf ve anı notlan da gösteriyor kı Amcazade Hü- seyin Paşa Yalısı, 300 yıllık geçmişinin son yanm yüzyı- Devletgöreviniyapacakmı?Amcazade Yalısı'nın mimari özelliklerinin yanı sıra doğrudan tanık olduğu anılar ve olaylar da zaten bu binanın yine özel kullanım yerine artık bir müze olarak uygarlık tarihine hizmet vermeyi sûrdürmesini gerekli kıhyor. Bahçesi ise zarif bir Boğaziçi parkı olarak, hatta çay bahçesi olarak kimbilir ne kadar da keyifii günler yaşayabilir... Yalının inşa edıldiği tarihte, yani 1699'da, aynı anda ünlü Karlofça Antiaşması da imzalanmışrı. Bu antlaşrnanın ardından Avusfurya'dan Istanbul'a gönderilen Nemçe sefiri VTnnond'a verilen ziyafet ve ağırlama töreni, Amcazade Yalısı'nın yasadığı ilk görkemli günler arasındaydı. Sedat Hakkı Eldem'in anlatırruyla; "sefirler (yani süfera takımnarkalannda sayısız kayık olduğu halde, üç yüz kürekçinin çektiği kadırga ile yalıya gelmisjerdi. Çeşitü spor, hokkabazlık gösterileri arasında çok kalabahk bir saz heyeti de icrayı sanat etmistL." Tarihi yalı, 300 yıllık yaşammda Osmanlı'nın sadece parlak günlerine değil, hüzünlü ve gerilimli dönemlerine de elbette ki kucak açmıştı. Nitekim, bugün ayakta duran ve sadece divanhanesi kalan selamlık dairesinden ayn olarak, aynı bahçe içinde Anadolu Hisan tarafındaki iki katlı büyük harem dairesi yalısının "93 Harbi"denilen savaşlar sırasında yerleştirilmiş göçmenler yüzünden tahrip olduğu ve giderek yıkıldığı, kayıtlarda yer alıyor. Kargopulo'nun 19. yüzyılın ikinci yansında çektiği Boğaziçi fotoğraflannda açıkça görülen bu ikinci bina, yani Amcazade'nin haremlik yalıst, aynı fotoğrafa bağlı yorumlarla yine iki katlı, büyük sofalı ve yaklaşık 20 odalı bir yapı olarak kıyıdaki özgün mimari dokuyu tamamlıyordu... Dünyada St. Petersburg gibi kimi tarihi kentler daha hiç yokken bile Boğaziçi kıyılannı süsleyen; 17. yüzyıl sonlannda yapıldığında, ancak 20. yüzyıl baslanndaki modem mimarhk akımının Batı'daki kimi ustalannca yakalanabilen "işlevselliğe bağfı bir estetiğin'' üstün örneğini 200 yıl önceden sergileyen; suyla olan yüzlerce yıllık birlikteliğine karşın ayakta kalmayı başarmış bir en eski ahşap bina olma özelliğini taşıyan; iç mimarisinde eski Istanbul sanatını ve beğenisini, dış mimarisinde ise rasyonelliği ve Boğaziçi kültürünü yansıtan böylesine bir anıt eserimizi, her an çıkabilecek yeni bir yangın ya da çökme tehlikesinden önce gerçekten kurtarabilmek için devlet, üzerine düşen görevi bakalım artık yapacak mı? lını. deyim yerindeyse. dosta düşmana karşı "ayakta kala- bttme savasunıyla" geçıriyor. Özellikle 1980'lerden bu yana artık tam birdirenışe dö- nüşen bu var olma savaşımm- da, tarihi yalıya elini uzata- cak güçlü ve kararlı bir kur- tancı hâlâ ortaya çıkabilmiş değil. Buna karşın ortak mülki- yetlennde olan tarihi yalınm arsasına gösterdikleri ilgiyi kendisine de gösterebilmiş değiller. Aralanndaki duyariılık far- kı ve her birinin kültür mira- sına olan bakışlan ile beklen- tileri arasındaki değişik yak- laşımlan da bu ata mirasının kurtanlması için gerekîi or- tak tavn ve ışbirliğini sürekli engelleyen temel sorunlardan biri olarak görünüyor. Evet. Yıllannı Istanbul'a ve Boğaziçi'ne vermiş bir başka mimarhk tarihi ve bi- lim emekçimiz. Doğan Ku- ban'ın dedığı gibi, Lale Dev- ri'ni yaşamış ve o dönemlerin anılannı taşıyan bir sanat ve estetik kültürünü yansıtan böylesine bir "tek kalnuş"ör- neğin korunması, artık sade- ce tapudaki sahiplerinden beklenebilır mi? Bu soruya evet demek, kuş- kusuz her şeyden önce ulusal onurumuz açısından en büyük talihsizlık olacaktır. Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nın, başka herhangi bir yalı gibi artık özel mülkiyette kalamayacağı ve hâlâ ayakta duran en eski ahşap bina ola- rak mimarhk ve sanat tarihi- mizin eşsiz belgesel değeri kimliğiyle bir kamu malı sta- tüsüne kavuşması gerektiği, hiç tartışmasız artık daha faz- la geciktirilemeyecek ulusal bir görev. Hele son ucuz atlatılan yan- gın tehdidinden sonra bu gö- revi yine ertelemek ise belki de yalının bu kez tümüyle yi- tirilmesıne yol açabilecek en ağır ıhmal olarak duyarsız- lığın tarihine yazılacak... ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Köy Bıstîtüleri, Halkevleni ve Sonrası... Eğitimi geniş kitlelere yaymak, sanat ve kitle ara- sında canlı bir ilişki kurmak söz konusu olduğunda, hiçbırtoplum, bu amaçlar için geliştirilen, yarariılığı- nı da çok belirgin biçimde kanıtlamış kurumlannı har- camak lüksüne sahip değildir. Çünkü böyle kurum- ların düşüncesizce harcanması, işlevleri hiç göz önünde bulundurulmaksızın variıkJannason verilme- si, onyıllar sürecek duraklamalara, dahası gerileme- lere yol açar. Ülkemizin yakın tarihinde köy enstitülerinin ve hal- kevlerinin kapatılması, söylediklerimizin en hazin ör- nekleri arasındadır. Köy enstitüleri, çok köktenci bir temelde kabuk değiştirmek zorunluluğuyla karşıla- şan, vardığı noktada, yani Milli Mücadele'nin ardın- dan, böyle bir kabuk değiştirme eyleminden başka çıkar yolu bulunmayan bir toplumun böyle bir deği- şime ayak uydurabilmesi için öngörülmüş, rahatlık- la dâhice diye nitelendirilebilecek bir girişimdi. Eğer bu kurumlann yaşamasına, işlevlerini bugüne kadar sürdürmelerine izin verilseydi, günümüzde bütün ağıriığıyla yaşanmakta olan kimi sorunlar büyük bir olasılıkla hiç gündeme girmeyecekti. Örneğin orta- öğrenimlerini tamamlayan bütün gençlerin meslek sahibi olmak için üniversite kapılanna yığılmalanna gerek kalmayacattı, örneğin okumaya ve düşünme- ye geniş ölçüde yabancılaşmışhğın/yabanalaştınl- mışlığın beraberinde getirdiği soaınlar yaşanmaya- caktı. Eğitimi belli merkezlerde odaklaşmış olmak- tan çıkanp, bütün yörelere, üstelik yöresel tüm özel- likleri ve koşullan göz önünde bulundurarak yayma- yı amaçlayan köy enstitüleri, her yıl yüz binlerce gen- cin öğrenim görebilmek için bir iç göçün türtü kül- fetlerine katlanmak zorunda kalmalan gibi bir duru- mu kesinlikle önleyecekti. Alabildiğine çoğaltılabilecek bu örnekler bağla- mında, bir saptama rahatlıkla yapılabılir. Köy ensti- tülerinin kapatılması, doğrudan Türkiye'nin "muasır medeniyet seviyesine" ulaşma çabalanna en büyük darbelerden birini indirmiştir. Günümüz Türkiye- si'nde, eğitimi kitlelere yaymak için harcanan çaba- lann temelinde bir zamanlar köy enstitüleri için ön- görülmüş amaçlann belirginleşmesi bunun en açık göstergesidir. Yine yakın tarihimizde, düşüncesizliğin kurbanı ol- muş bir başka kurum da halkevleridir. Halkevleri, sa- nat, sanat eğitimini, sanatın günlük yaşamın doğal bir parçası olduğu düşüncesini, genelde estetik an- layışını mahallelere kadar götürmeyi amaçlayan ku- ruluşlardı. Sanat ile geniş kitleler arasındaki iletişim, hemen bütün toplumlarda kendiliğinden gerçekleş- mez, bu iletişimin başansı, bu amaçla oluşturulacak köprü kurumlann başansına da bağımlıdır. İşte Tür- kiye'deki halkevleri de böyle bir işlev bakımından düşünülebilecek en ideal çözümlerden biriydi. Özel- likle gençlerin sanatın türtü dallanna eğilme, o dal- larda kendilerini eğitebilme, böylece de boş zaman- lannı en iyi biçimde değerlendirebilme bakımından geniş olanaklarbulabildikleri halkevleri, aynı zaman- da bir diyalog kurma, dolayısıyla da düşünme eyle- mini geliştirme odaklanydı. Halkevlerinin kapatılması, geniş kitleterin sarvstid^. düşünmeyle bağlannın kopanlmasıyla eşanlamlıdır. Günümüzde köy enstitüleri, daha çok yabancı kaynaklarda değerlendirilen, alanında eşsiz bir kitle eğitimi modeli olarak tarihe geçmiştir. Halkevlerin- den ise yıllardır uzağız. Acaba bunca hoyrat, bunca düşüncesiz bir harcama eyleminin ardından, yine de çıkanlabilecek, bugün için üretken bir biçimde de- ğeriendirilebilecek bazı dersler yok mudur? Yapmamız gereken, "okurumlar artık tarihe kanş- ö"demekle yetinmek midir? Yoksa böyle demek ve aynı amaçlar için hep yabancı modeller peşinde koş- mak yerine, sözü edilen kurumlan bugünün koşul- lanna göre biçimlendirebilecek modeller olarak bir kez daha düşünmek, hiç mi yarar sağlamaz? Düşünce ortamımızın giderek yaygınlaşan çorak- lığında bunlar sanınz üzerinde durulmaya değer sorulardır. ANKARA KİTAPFUARI BUCÜN: 13J0- 15.00 Panel: "Edebiyatımızda Ahlak", Yöneten: Faruk Şüyun, Konuşmacılar: Erendiz Atasü, Hasan ülent Kahraman, M. Mahzun Doğan, Mehmet Doğan, Mustafa Şerif Onaran, Düzenleyen: Dünya Kitap Dergisi 15J0-17.00 Panel: "Baskent Ankara'dan Toktamış Ateşy'e" Katılımcılar: Ankaralı gençler, Düzenleyen: Omit Yayıncılık 1730- 18.30 "Edebiyat Matineleri", Konuşmacılar: Şükrü Erbaş, Fernıh Tunç, Almi Cengizkan, Düzenleyen: TÜYAP, Yeniyüzyıl Gazetesi YARIN: 11.00- 13.00 Panel: "Sanatta Stra Sistemi", Yöneten: Mustafa Bayram Mısır, Konuşmacılar Temel Demirer, Aydın Öztürk, Cengiz Gündoğdu, Düzenleyen: tnsancıl Dergisi 1330- 15.00 Panel: "Mizah ve Karikatürde Düşünce Özgürlüğü"', Yöneten: Mert Ali Başanr, Konuşmacılar: Gani Müjde, Metin Ustündağ, Cihan Demirci, Mehmet Çağçağ, Tuncay Akgün, Düzenleyen: Parantez Yayınlan 1530- 17.00 Açıkoturum: "Ulusal Egemenlik ve Dil", Yöneten: Iskender Özturanlı, Konuşmacılar Toktamış Ateş, Hüsnü Göksel, Emin Özdemir, Düzenleyen: Dil Derneği 1730-1830 "Edebiyat Matineleri", Konuşmacı: Can Yücel, Düzenleyen: TÜYAP, Yeniyüzyıl Gazetesi Ece Ayhan ameliyat oldu • ÇANAKKALE (AA) - Şair Ece Ayhan, Çanakkale'de hastalanarak yatağa düştü. Sağ gözündeki rahatsızlık ve başındaki kanser nedeniyle Çanakkale Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alınan Ayhan'ı ameliyata alan doktorlar başındaki kanserli tümörii çıkardılar. Memleketi Çanakkale'de beş yıldan bu yana adeta inzivaya çekilen, dostlannın yardımlanyla yaşamını sürdürebilen şairin tedavisi, göz kliniğinde sürdürülüyor. Göz altlan şişen Ayhan'ın kalbinden de rahatsız olduğu belirlendi. Hastane Başhekimi Mehmet Kerem, Ece Ayhan için hastanenin tüm olanaklannın kullanıldığını ve özenli bir bakım uygulandığını bildirdi. 1990 yılında geçirdiği kalp krizi nedeniyle meydana gelen kısmi felç yüzünden konuşma güçlüğü çeken Ece Ayhan, gözlerindeki rahatsızlıktan dolayı yeterince okuyup yazamamaktan yakınıyor. Çanakkaleli olan Kültür Bakanı Ercan Karakaş, Ece Ayhan'ı arayarak geçmiş olsun dileğinde bulundu ve doktorlardan sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Çanakkale Belediyesi de Ece Ayhan'ı Kültür ve Sanat Birimi Danışmanlığı kadrosuna aldı.akkale'ye giderek şairi ziyaret edeceğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle