05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 1995 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Yağmacılığın kurumsallaşması Özlleştirme konusunda söylenenlerle yapılanlar birbirini tutnuyor. Yasada, keyfi uygulamalara, yolsuzluklara fırsat venbilecek esneklikler var. Bu kurallar karşısmda demokratik deretim kanallannı işletmek, hemen hemen olanaksız. Pnf.Dr.RUŞENKELEŞ zeUeştirmeUygulama- lannın Düzenlenmesi- tlişkin 4046 Sayılı V'asa' yürürlüğe gireli üç, ay kadar oluyor. Ama özelleştirme, ka- mucyunun on beş yıldır en çok duydu- ğu s>zcüklerdendir. Ellinci hükümetin hemizlencesinde hem de koalisyon pro- tokdünde özelleştirme, ağırlıklı bir yer tutu/or. l '80 öncesinin "Tekyol devrim'' sav- sözi gibi, özelleştirmenin de ulusun ge- leceiini güvenceye bağlayabilecek "tek çözüm" olduğu, savunuculannca yıllar- dıruırgulanıyor. Ülkemizde bu ölçüde yoğun ve sürekli bır koşullandırma bu- güne değin yaşanmamıştır. Sağduyusu- na çok güvendığimiz kimseler bile. özel eştirmenin ülkemiz için "aydınlık ufuklar"" açabileeeğine kendılerini inanJırmaya başladılar. Hiçbir siyasal partı. ne izlencesınde, ne de söylemin- de. özelleştirmeye karşı ciddi bir tavır almak cesaretıni gösteremedi. Uzmanlar. yazarlar. aydınlar ve sağ- duyu sahibı yurttaş, fırsat buldukça uyarmak görevini yapmaktan geri kal- madılarsa da dinletemediler. Geldiği- miz nokta ortadadir. Satmanın. özelleş- tirme yöntemlerinden yalnızca bir ta- nesi olduğunu savunan ve bunu yasaya da geçirenler. nedense. Cumhuriyet ku- şaklannın alınteri ve vergısıyle kurulan bütün tesisleri teker teker satmaya ko- yuldular. Ne stratejik önemi olan mal- lar için aynksın (istisnai) yöntemler ara- ma gereği, ne kârlı çalışan kurumlara kıymanın sorumlulugu ve ne de işsizli- ğin artması gibi toplumsal kaygılar on- lan etkiledi. Yozlaşan degerier™ Bu gözü kapalı kararlılık, ülkede son on beş yıldır yaşanan değer yozlaşrna- sının dolaysız sonuçlanndan biridır. Üç sentlik döviz için vatan topraklannı ya- bancıya satabilmeyi göze almak: turizm uğruna. doğa. tarih ve kültür değerleri- mizin yok olup gitmesıne göz yummak. hep bu yozlaşmayla başladı. Köyden kente göç sürecini, kentleşmeyi, gece- kondulaşmayı ve belediyelerde sandal- ye kapmayı kent rantlanndan pay alma- nın aracı olarak algılayan bir dünya gö- rüşüydü bu. Bütün bunlar. medyanın da yardımıy- la, toplumumuza, *çağdaşhk'\'t yenilik- çilik", "küreseHeşme'* gibi süslü adlar- la sunulmuştur. Yozlaşmayı savunma- yanlara, ondan yararlanmayanlara du- dak bükerek bakmak yaygınlık kazan- mıştır. Bedii Faik'in Tekelonyası'nda, Başbakan Don Gutal'ın. yurttaşlanna "utanmayı yasaklamasr. Türkiye'de son on beş yıldır yaşanan acıklı öykü- nün ta kendisidir. Nereye gitmekte olduğumuz gün gi- bi ortada. Trilyonlarca değeri olan bir kamu kurumunu yok pahasına satıyor, sonra da bundan vazgeçmek "başansı- nı" göstermiş olmakla övünüyoruz. "Rehberimiz devletin çıkariannın ta- kipçisi olmaktır" diyen yetkilıler, gö- revleri sanki devleti zarara sokmak, ge- lecek kuşaklann haklannı yemekmiş gi- bi, devlet işletmelerini arsalanyla birlik- te elden çıkanyorlar. Yanlış kararlann- dan dönmek zorunda kalınca da: sıkıl- madan.u Halk,maluıasahipçıkü" diye- biliyorlar. Kolruklannda. halkın malına sahip çıkmak için bulunduklannı unu- tarak... Toplumsal degerlerin çürüme- miş, demokrasinin kökleşmiş oldugu ülkelerde, böyle durumlarda, hükümet- ler bir saniye bile ayakta kalamazlar. Görülüyor ki özelleştirme konusunda söylenenlerle yapılanlar birbirini tut- muyor. Yasada, keyfi uygulamalara, yolsuzluklara fırsat verebilecek esnek- likler var. Bu kurallar karşısmda demok- ratik denetim kanallannı işletmek he- men hemen olanaksız. Aynca yasada hem Anayasa "ya ve başka yasalara, hem de özelleştirme konusunda Anayasa Mahkemesi'nce alınmış olan kararlara aykmlıklar çok. Ama bunlardan daha da önemlisi, bu yasa ile kent topraklannın yağmalan- masının kurumsallaştınlmakta olması- dır. Bir işletmenin. ekonomik nedenler- le satılması gerekli görülse bile, bunu arsasıyla birlikte satmanın neden zorun- lu olduğuna kımseyi inandıramazsınız. Arsası, fabrikasının ve donanımının on katı değerinde olan bir bütünü, topra- ğıyla birlikte satın almaya istekli olan- lar, hiç kuşkusuz, toprak rantına el koy- mak özlemi duyanlardır. Bu tûr satışlar. "mülkiyet hakkının toplum yaranna aykın kullanüamaya- cağmı" gösteren anayasa maddesine ay- kındır (m. 3 5). Çünkü bireyler gibi, dev- let de iyelik hakkını toplum yaranna ay- kın kullanmamak yükümlülüğü altın- dadır. Bölerek satmak değil, hiç satmamak... Hükümetin son yanlış karanndan sonra, EBK'nin satışında önce işletme- nin öteki malvarlıklannın, sonra da ar- salannın bölünerek satılması yolunda öneriler ortaya atıldı. Bundan kaçınıl- malı, satış yolu, arsalar için kesinlikle kapatılmalıdır. Arsalann elden çıkanl- masına izin verenler. sürekli olarak töh- met altında kalmaktan kurtulamayacak- lardır. Her zamanyinelediğimiz gibi. çoğal- tılması olanaksız bir doğal kaynak olan toprağın satışa sunulması çok yanlış bir politıkadır. Bakış açılan dar. öngörüle- n bağlanmış yönetımler, geiecek kuşak- lann, satılan bu topraklar üzerindekı haklannı neden ellennden alabilsinler? Ranttan öncelikle yararianma hakkı, ne- den birtakım açıkgözlerle, onlara bu yo- lu açanlann olsun da toplumun olma- sın? Batı ülkelerinde, böyle durumlar- da. uzun süreli kiralama. satışa yeglenen bir yöntemdir. Kamuya güvensizlik değil, kamu düş- manlığı: Özelleştirme yasasının, yerel yönetimlerin özerkliğine gölge düşüren özellikleri de var. Yerinden yönetimle- rin güçlendirilmesini dillerinden düşür- meyen siyasetçıler için bundan daha bü- yük bir çelişki olamaz. Yasanın 2. mad- desinın (i) fıkrası, satışlarda "yerel yö- netimlere devir yapılmasınr yasakla- mış bulunuyor. Bildiğim kadanyla. ör- neğin Van Valiliği, toplum yarannı ön planda tutan bir yaklaşımla. özelleştiril- mek istenen kimi tesisleri alıp il özel yönetimine mal etmiş; kârlı ve başanlı bir biçimde çalıştırmaktadır. O halde, neden gücü yeten ve kendine güvenen il özel yönetimlen ve hatta belediyeler, alıcı olmak hakkından yoksun kılınsın- lar? Bu, açıkça, kamuya güvensizliğin önyargılı bir kamu düşmanlığına dönüş- mesi değil midir? Öte yandan, 19. maddenin E fıkra- sında, KlT'lere ait olup da özelleştirile- cek alanlann imarplanlannı Özelleştir- me Yönetimı'nin yapması öngörülüyor. Plan değişiklikleri 5 yıl süreyle yasak- lanıyor. Aynı maddenin D fıkrasındada bu gibi yerlerde. 3194 sayılı Imar Yasa- sı'nın 15. ve 16. maddeleriyle belediye- lereverilmişolan verbölümleme(ifraz) ve birleştirme (tevhid) yetkilerinin kal- dınlmakta olduğu dikkati çekiyor. Bu yetkilerin sınırlandınlması. ana- yasanın 127. maddesındeki "yerüıden yönetim" ılkesine aykın olduğu gibi, Türkiye'nin 1991 "de 3723 sayılı yasa ile onaylamış olduğu Avrupa Yerel Yö- netımler Özerklik Şartf nın 4. maddesi ile de çelışmektedir. Bu maddeye göre 14 Yerel yönetimlere verilen yetkiler,özek- sel >a da bölgesel başka utoritelerce za- yıflatılamaz \ a da daraJtılamaz."Bu ko- nuda. Anayasa Mahkemesi'nin yakın geçmişte verdiği bozma kararlan vardır (RG,28.11.1991. No: 21065). Toplum- sal gönenç dev leti kavramının eskidiği- ni sanan ve para eden her şeyi satmak- ta duraksama göstermeyenler. toplum- sal ve ekonomik ideolojilerinden ödün vermemekte dırenseler de tüzeye bağlı devlet ilkesinin gereklerıne uymak zo- runda olduklannı bılmelidirler. Düşünce özgürleşmezse... VECİHİ TİMUROĞLU D üşünce, ınsan beyni bi- çiminde organlaşmış özdeğin (maddenin) doğal yaşam tabanı üze- rinde insan emeğinin it- kisiyle, toplumsal geliş- menın sonucu ortaya çıkmış en yüksek üründür. Duyumlardan sonra oluştuğu kesındir. Bugünkü düzeyine de öyle bır- den gelmiş değildır. Insanın doğayı de- ğiştirme ve dönüştürme tarihi, bir baş- ka deyişle bilım tarihi, düşüncenin de, toplumsal gelişmeyle birlikte geliştigi- nı gösteriyor. Düşünmenin yapı bıçim- lerinı ve yasalannı, kavramlann oluşru- rulmasını. birbirleriyle bağlanmalannı, çıkarsamalannı. kısası bunlann yöntem- Ierini ve tanımlarını araştıran "man- tık"ın tarihi, ilkel insan düşüncesinin çağdaş insan'ın düşüncesinden çok fark- lı olduğunu açıkça belirtıyor. Yapı bi- çimleri mantığından(fonnel mantık) di- yalektik mantığa uzanan "doğnı düşiin- mesanatTnın tarihi, inançla bilimin sa- vaşımını da içerir. Düşünce, insanlann toplumsal çalışma süreçlenyle koşut bir gelişme gösterir. İlkel insanın düşünce- si yüzey seldir ve salt nesneye yönelik bir öğrenme etkinliğidir. Bu aşamada. in- san, yalnız özdeksel nesnelerle doğru- dan işlem yapabilir. Doğayı değiştirme olanaklannı elde etmesiyle birlikte. öz- deksel nesnelere ılışkin bılgilerini bınk- tirip anlatma gibi bir ruhsal etkinüğe dö- nüştürmüştür düşünceyi. Bu aşamada. insan, toplumsal emeğin de itkisiyle. dinsel imlerle (kavramlarla) işlem yap- maya başlamıştır. Görülüyor ki, düşün- cenin yaşdaşı "dfl"dır. Bu niteliğınden dolayı, nesnel gerçeği yansıtırken. du- >nmlann algıladığından uzaklaşabilir. Duygulann baskısında kalan "düşünce" özgürleşmemiş düşüncedir. Tek tek nes- nelerin smırlannı aşmamış. evTensel. öz, zorunlu bağlamlann öğrenilmesine yö- nelmemiş düşünce "tutsak" ve sığ bir düşüncedir. Zorunlu olanla rastlanüsal olanı ayıklamayı sağlayamayan düşün- cenin doğruluğu üzerinde tartışılır. "Düşünceye sajgı'* kavramı da, zo- runlu olanla rastlantısal olanın ayıklan- masına bağlı olarak ele alınmalıdır. Zo- runlu olanı, rastlantısal olandan ayıra- mayan bir düşünceye saygıdan söz edı- lemez. Kaynağında, önümüze gelen her düşünceye saygı göstermek. "düşünme- ye saygjsızhk"rır. Örneğin, ben Necmet- tin Erbakan'ın düşüncesine nasıl saygı göstereyim? Erbakan'ın düşüncesine saygı göstenrsem, Türkeş'le özdeş bir "milliyetçilik" öğretisinı bolüşürsem, kendıme ve çağıma saygısızlık yapmış olmaz mıyım? Irkçı. şovenci düşüncele- re hoşgörüyle bakarsam. bunca yıllık bi- rikimime ters düşmüş olurum. Ancak, bu düşünceleri savunma hakkına saygı duyanm. Onlar da. kendi düşüncelerini savunabilme özgürlüğüne sahıp olmalı- lar. Kıımızı koltuğa kurulan Şevket Ey- gü gibi, düşüncenin örgütlenmesıne sı- nır da tanımıyorum. Bana göre düşün- meyı ıfade etme özgürlüğüne sırur da konamaz. Düşünce özgürleşirse, düşün- cenin örgütlenmesi bağsız, koşulsuz sağlanırsa, olumsuz düşüncelerin, çağ- dışı örgütlenmelerin karşısına çıkma da özgür olacaktır. Düşünce özgürleşirse. bir başka de- yişle. düşüncenin anlatılma yolu tıkan- mazsa, toplum yapımıza aykın düşünce- ler kolayca etkısiz kılınabılir. Anadolu mozayiğınde ırkçı, şovenci, dinci, mez- hepçı düşünceler yaşayabilir mi? Bu- günkü koşullarda, çağdaş düşünce sa- hipleri'ne. çağdışı ve nesnel gerçeği yan- sıtmavan düşüneeler'e karşı çıkma fırsa- tı bile verilmıvor. Demokrat insanlara, birçok istemedikleri düşünceler savun- duruluyor. Bunlann yanında. gerçekten saygıdeğer düşünürler ve bilim adamla- n da içeri alınıyor. Ömeğin, Sayın Fik- ret Başkaya'yı tanımam ama, Halûk Gerger'le birlikte, Demokrasi Kurulta- yı"nı hazırlayanlar arasında çalıştık, Anayasa Kurultayı'nda birlikte hareket ettık, Demokrasi lzleme Komitesi'nde birlikte olduk. Bu denli serinkanlı düşü- nen. bu ölçüde dengeli, sağlıklı. yurtse- ver insana çok az rastladım. Bunlan söy- lerken bile, her olguyu, Halûk'la özdeş düşündüğümüsöyîeyemem. Diyelimki, Halûk'la paylaşmadığım birçok görüşü vardır. Bugünkü koşullarda, nasıl olur da, onun düşüncelerini tartışınm. Be- nim tartışmam gereken taraf dwlet'tir. Çünkü. Türkiye Cumhunyeti, Haluk Gerger'e ve onun gibi birçok düşün ve sanat adamına. düşüncelerini özgürce yayma hakkı vermiyor. Türkçenin büyük övüncü Yaşar Ke- mal'in başına gelenlen, demokrasi adı- na savunacak aydın var mı? Yaşar'ın ro- manlannı en çok eleştirenlerden birisi- yim. Yaşar'ın tümdüşüncelerini paylaş- tığımı da söyleyemem. Roman sorunun- dan, dil sorununa değin birçok konuda. Yaşar'la özdeş düşünmüyorum. Bunla- n yazdığım için açıklıyorum. Ama bu- günkü durumda. Yaşar'ın Cumhuriyet dönemi için söyledıklerini de tartışabi- liriz. Ancak. bugün tartışılması gereken Yaşar'ın düşüncelen değil. Çünkü. dü- şünceyi ifade etme özgürlüğünü devlet kısıtlamış. Faşist eğilimler gösteren bir devlette, tartışılacak konu, düşünürlerin ve sanatçUann düşünçeleri değil. devle- tin demokratik yapısıdır. lşte bu jiizden, Yaşar Kemal haklıdır.,BeJki. bu son du- rum yüzünden "Nober alacaktır. Düşünce özgürleşmedikçe, en büyük karşıtımız devlet olacaktır. PENCERE Alicengiz Oyunu!.. Devletimizin ve hükümetimizin büyükleri öyle sözler söy- lüyorlar ki insan Türkiye'yi bunların yönettiğine inanamaz. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, politikacılar, hükü- met sözcüsü birbiri ardına demeç veriyor: - Yaşar Kemal büyük değerimizdir.. - Yaşar Kemal ülkemizin onurudur.. - Yaşar Kemal Türkiye'dir. Sonra Yaşar Kemal, bir yabancı dergiye yazdığı yazıdan ötürü yargtlanıyor; tutuklanmadı; ama, hapse atılabilir. • Kim yapıyor bu işi?.. Cumhurbaşkanı değil.. Başbakan değil.. Hükümet değil.. Hepsi Yaşar Kemal'den yana sözler söylüyorlar; giyimi kuşamı yerli yerinde bir bayan başbakanımız var; Âmeri- ka'da öğretim görmüş, profesör; ama ülkemizde utanç ve- rici bir düzen sürüp gidiyor. Kim sorumlu?.. Başbakan uzun yıllar Amerika'da kaldı, orada ne öğren- di?.. Marilyn Monroe'nun eski kocası Arthur Miller'ın, yazdığı bir yazı yüzünden o ülkede hapse atılamayacağı- nı öğrenmedi mi?.. Öğrenmiştir, öğrenmiştir.. Türkiye'yi yönetenlerın çoğu her şeyi bilirler, cin gibidir- ler.. Yalnız onlar mı?.. Medyanın gülleri de her şeyi bilir, hem bugün onlarca aydın, yazar ve profesörün cezaevinde yat- masına neden olan Terör Kanunu'nun 8'inci maddesinin Özal yönetiminin marifeti olduğunu bilmeyen var mı?.. Ama elinde yasayı değiştirme olanağı bulunanlar kıllannı kıpır- datmazlar; Başbakan koltuğunda oturur; koalisyon hükü- meti yerinde durur; Meclis grupları olan biteni seyreder; medyanın özel görevlileri de Allah'ın günü sabahtan akşa- ma Atatürk'le uğraşıp yarım yüzyıl önceki olayları günü- müze taşımakla vakit geçirir, kamuoyuna şaşırtmaca ve- rirler... Herkes Yaşar Kemal'den yanadır, gördüklerinde sırtını sı- vazlayan bakanlar vardır: - Aslan Yaşar!.. - Türkiye'nin onurusun sen!.. Ağam benim, koçum, se- nin dalağını yiyeyim ben... Koalisyonun sol ve sağ kanatlarında Yaşar'ın hemşeri- leri çoktur: - Ağam, bir gün kebap yiyek... - Heya.. - Çiğköfte yuğurak... Istanbul'da Yaşar Kemal'in Batılı kişiliğine dönük entel- ler de Yaşar'ın çevresinde pervanedir; öyle ya adam Fran- sa'dan Isveç'e ünlü koca yazar... - Yaşar Abi yanındayız!.. Hatıriadın mı hani Paris'te bir gün Sen Mişel'de yürümüştük... - Heya.. Sakjp Sabancı, Adana'dan Yaşar'ın Allahına kadar hem- şerisi değil mi!.. Göğceli'yi görünce Sakıp Ağa'nın yüzün- de güller açar, keyif başlar.. • Allah aşkına, Yaşar Kemal'i lürkiye'de tutmayan, sev- meyen, savunmayan, gördüğünde kucaklayıp şapır şupur yanaklanndan öpmeyen yok da, koca yazanmız neden ha- pis cezasıyla yargılanıyor?.. Yoksa militarist Türkiye'de Genelkurmay Başkanı mı bu yoldaemir verdi?.. Bir Alicengiz oyunu ki demeyin gitsin!.. Faili meçhul cinayet gibi bir iş bu, olayın içyüzünü açık- layacak biri var mı?.. U L U 5 L R R R R R 5 ! R İ R F İ N R N 5 G R U B U N U N B İ R L E Ş İ R B İ L R N Ç O S U FİNHNSBRIH TÜRHİVE FİNRNSBHNH SUISSE FİNRNSBRNH HOLLRMD Sürehli Gelişmek Finansbank'ın kuruluşundan bu yana yedi yıldır sürdürdüğü istikrarlı gelişmesinin devam ettiği bir yıl oldu. Amsterdam'da, Avrupa'daki kendi adını taşıyan ikinci bankası Finansbank Holland N.V.'nin açılmasıyla bu gelişme uluslararası boyuüara taşındı. Tümü fuıans sektöründe çalışan Grup Şirketleri*, etkin yönetiınleriyle başanlı bir yılı daha geride bıraktılar. Finansbank Türkiye'de ilk kez konsolide bilanço yayımlamaktan mutluluk duyııyor. Finansbank bu başarının tüm ortaklarını kutlar. AKTİF FİNANSBANK BÎLANÇOSU *94 (MUyar TL) GELİR TABLOSü F.AİZ GELIRLERİ FAİZ GİDERLERİ NFTFAİZGELtRl FAIZDIŞIGEÜRU» RMZDIŞIGİDERLER BRÜTKAR KONSOLÎDE BtLANÇO ^4 (FiDansbank Türiiye. Finansbank Suisse. Finansbank HoUand) (Mllyar TL) AKTÎF GELİR TABLOSU NAKTT DEĞERLER ve BANRALAR MENKUL DEĞERLER CÜZDAN1 KREDİLER(nel) DİĞER PAStF MEVDUAT KULLA.NILAN RREDİLER DİĞER ÖZKAYNAKLAR 1413 1,551 4393 237 9jm 1,618 4,968 790 2J18 5,921 (4,056) 595 (896) 1 ! VERGİVEDIĞER KARŞILD\L\R NETKAR (511) NAKTT DEĞERLER Te BANKALAR 1,949 MENKUL DEĞERLER CÜZD1NI 1,681 KREDlLER (net) 6.957 s DİĞER 2,045 İ 12,632 PASİF MEVDLAT RULLANILAN RREDtLER DİĞER ÖZRAYNAKLAR 3,628 4^57 U58 3.189 12,632 FAİZGELİRLERİ FAİZ GİDERLERİ NET FAİZ GEÜRİ FAİZDIŞIGELİRLER FAİZDIŞ1GIDERLER BRÜTKAR VERGİVE DİĞER KARŞOJKLAR NET KÂR 6,097 (4,056) 24)39 814 (1,135) 1.718 (6081 1,110 FİNANSBANK Finansbaıık amblemi sağhklı büj-ümeyi simgeleyen artı, gelişme ve müşteriye katkıyı ifade eden çarpı işaretlerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Fl!V4>S FİNANS\L KİR\L\MI A.Ş. COMMERCHL l.MON SİCORT\ A.Ş. FIBA FACTORIVG HtZMETLERl A.Ş. BANQLE DL BOSPHORE, PARİS COMMERCIAL l'MON HAYAT SİGORTA A.Ş. \KTİF FIN\\S FACTORIVG HİZMETLERİ A^.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle