Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 1995 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yağmacılığın kurumsallaşması
Özlleştirme konusunda söylenenlerle yapılanlar birbirini
tutnuyor. Yasada, keyfi uygulamalara, yolsuzluklara fırsat
venbilecek esneklikler var. Bu kurallar karşısmda demokratik
deretim kanallannı işletmek, hemen hemen olanaksız.
Pnf.Dr.RUŞENKELEŞ
zeUeştirmeUygulama-
lannın Düzenlenmesi-
tlişkin 4046 Sayılı
V'asa' yürürlüğe gireli
üç, ay kadar oluyor.
Ama özelleştirme, ka-
mucyunun on beş yıldır en çok duydu-
ğu s>zcüklerdendir. Ellinci hükümetin
hemizlencesinde hem de koalisyon pro-
tokdünde özelleştirme, ağırlıklı bir yer
tutu/or.
l '80 öncesinin "Tekyol devrim'' sav-
sözi gibi, özelleştirmenin de ulusun ge-
leceiini güvenceye bağlayabilecek "tek
çözüm" olduğu, savunuculannca yıllar-
dıruırgulanıyor. Ülkemizde bu ölçüde
yoğun ve sürekli bır koşullandırma bu-
güne değin yaşanmamıştır. Sağduyusu-
na çok güvendığimiz kimseler bile.
özel eştirmenin ülkemiz için "aydınlık
ufuklar"" açabileeeğine kendılerini
inanJırmaya başladılar. Hiçbir siyasal
partı. ne izlencesınde, ne de söylemin-
de. özelleştirmeye karşı ciddi bir tavır
almak cesaretıni gösteremedi.
Uzmanlar. yazarlar. aydınlar ve sağ-
duyu sahibı yurttaş, fırsat buldukça
uyarmak görevini yapmaktan geri kal-
madılarsa da dinletemediler. Geldiği-
miz nokta ortadadir. Satmanın. özelleş-
tirme yöntemlerinden yalnızca bir ta-
nesi olduğunu savunan ve bunu yasaya
da geçirenler. nedense. Cumhuriyet ku-
şaklannın alınteri ve vergısıyle kurulan
bütün tesisleri teker teker satmaya ko-
yuldular. Ne stratejik önemi olan mal-
lar için aynksın (istisnai) yöntemler ara-
ma gereği, ne kârlı çalışan kurumlara
kıymanın sorumlulugu ve ne de işsizli-
ğin artması gibi toplumsal kaygılar on-
lan etkiledi.
Yozlaşan degerier™
Bu gözü kapalı kararlılık, ülkede son
on beş yıldır yaşanan değer yozlaşrna-
sının dolaysız sonuçlanndan biridır. Üç
sentlik döviz için vatan topraklannı ya-
bancıya satabilmeyi göze almak: turizm
uğruna. doğa. tarih ve kültür değerleri-
mizin yok olup gitmesıne göz yummak.
hep bu yozlaşmayla başladı. Köyden
kente göç sürecini, kentleşmeyi, gece-
kondulaşmayı ve belediyelerde sandal-
ye kapmayı kent rantlanndan pay alma-
nın aracı olarak algılayan bir dünya gö-
rüşüydü bu.
Bütün bunlar. medyanın da yardımıy-
la, toplumumuza, *çağdaşhk'\'t
yenilik-
çilik", "küreseHeşme'* gibi süslü adlar-
la sunulmuştur. Yozlaşmayı savunma-
yanlara, ondan yararlanmayanlara du-
dak bükerek bakmak yaygınlık kazan-
mıştır. Bedii Faik'in Tekelonyası'nda,
Başbakan Don Gutal'ın. yurttaşlanna
"utanmayı yasaklamasr. Türkiye'de
son on beş yıldır yaşanan acıklı öykü-
nün ta kendisidir.
Nereye gitmekte olduğumuz gün gi-
bi ortada. Trilyonlarca değeri olan bir
kamu kurumunu yok pahasına satıyor,
sonra da bundan vazgeçmek "başansı-
nı" göstermiş olmakla övünüyoruz.
"Rehberimiz devletin çıkariannın ta-
kipçisi olmaktır" diyen yetkilıler, gö-
revleri sanki devleti zarara sokmak, ge-
lecek kuşaklann haklannı yemekmiş gi-
bi, devlet işletmelerini arsalanyla birlik-
te elden çıkanyorlar. Yanlış kararlann-
dan dönmek zorunda kalınca da: sıkıl-
madan.u
Halk,maluıasahipçıkü" diye-
biliyorlar. Kolruklannda. halkın malına
sahip çıkmak için bulunduklannı unu-
tarak... Toplumsal degerlerin çürüme-
miş, demokrasinin kökleşmiş oldugu
ülkelerde, böyle durumlarda, hükümet-
ler bir saniye bile ayakta kalamazlar.
Görülüyor ki özelleştirme konusunda
söylenenlerle yapılanlar birbirini tut-
muyor. Yasada, keyfi uygulamalara,
yolsuzluklara fırsat verebilecek esnek-
likler var. Bu kurallar karşısmda demok-
ratik denetim kanallannı işletmek he-
men hemen olanaksız. Aynca yasada
hem Anayasa "ya ve başka yasalara, hem
de özelleştirme konusunda Anayasa
Mahkemesi'nce alınmış olan kararlara
aykmlıklar çok.
Ama bunlardan daha da önemlisi, bu
yasa ile kent topraklannın yağmalan-
masının kurumsallaştınlmakta olması-
dır. Bir işletmenin. ekonomik nedenler-
le satılması gerekli görülse bile, bunu
arsasıyla birlikte satmanın neden zorun-
lu olduğuna kımseyi inandıramazsınız.
Arsası, fabrikasının ve donanımının on
katı değerinde olan bir bütünü, topra-
ğıyla birlikte satın almaya istekli olan-
lar, hiç kuşkusuz, toprak rantına el koy-
mak özlemi duyanlardır.
Bu tûr satışlar. "mülkiyet hakkının
toplum yaranna aykın kullanüamaya-
cağmı" gösteren anayasa maddesine ay-
kındır (m. 3 5). Çünkü bireyler gibi, dev-
let de iyelik hakkını toplum yaranna ay-
kın kullanmamak yükümlülüğü altın-
dadır.
Bölerek satmak değil, hiç
satmamak...
Hükümetin son yanlış karanndan
sonra, EBK'nin satışında önce işletme-
nin öteki malvarlıklannın, sonra da ar-
salannın bölünerek satılması yolunda
öneriler ortaya atıldı. Bundan kaçınıl-
malı, satış yolu, arsalar için kesinlikle
kapatılmalıdır. Arsalann elden çıkanl-
masına izin verenler. sürekli olarak töh-
met altında kalmaktan kurtulamayacak-
lardır.
Her zamanyinelediğimiz gibi. çoğal-
tılması olanaksız bir doğal kaynak olan
toprağın satışa sunulması çok yanlış bir
politıkadır. Bakış açılan dar. öngörüle-
n bağlanmış yönetımler, geiecek kuşak-
lann, satılan bu topraklar üzerindekı
haklannı neden ellennden alabilsinler?
Ranttan öncelikle yararianma hakkı, ne-
den birtakım açıkgözlerle, onlara bu yo-
lu açanlann olsun da toplumun olma-
sın? Batı ülkelerinde, böyle durumlar-
da. uzun süreli kiralama. satışa yeglenen
bir yöntemdir.
Kamuya güvensizlik değil, kamu düş-
manlığı: Özelleştirme yasasının, yerel
yönetimlerin özerkliğine gölge düşüren
özellikleri de var. Yerinden yönetimle-
rin güçlendirilmesini dillerinden düşür-
meyen siyasetçıler için bundan daha bü-
yük bir çelişki olamaz. Yasanın 2. mad-
desinın (i) fıkrası, satışlarda "yerel yö-
netimlere devir yapılmasınr yasakla-
mış bulunuyor. Bildiğim kadanyla. ör-
neğin Van Valiliği, toplum yarannı ön
planda tutan bir yaklaşımla. özelleştiril-
mek istenen kimi tesisleri alıp il özel
yönetimine mal etmiş; kârlı ve başanlı
bir biçimde çalıştırmaktadır. O halde,
neden gücü yeten ve kendine güvenen
il özel yönetimlen ve hatta belediyeler,
alıcı olmak hakkından yoksun kılınsın-
lar? Bu, açıkça, kamuya güvensizliğin
önyargılı bir kamu düşmanlığına dönüş-
mesi değil midir?
Öte yandan, 19. maddenin E fıkra-
sında, KlT'lere ait olup da özelleştirile-
cek alanlann imarplanlannı Özelleştir-
me Yönetimı'nin yapması öngörülüyor.
Plan değişiklikleri 5 yıl süreyle yasak-
lanıyor. Aynı maddenin D fıkrasındada
bu gibi yerlerde. 3194 sayılı Imar Yasa-
sı'nın 15. ve 16. maddeleriyle belediye-
lereverilmişolan verbölümleme(ifraz)
ve birleştirme (tevhid) yetkilerinin kal-
dınlmakta olduğu dikkati çekiyor.
Bu yetkilerin sınırlandınlması. ana-
yasanın 127. maddesındeki "yerüıden
yönetim" ılkesine aykın olduğu gibi,
Türkiye'nin 1991 "de 3723 sayılı yasa
ile onaylamış olduğu Avrupa Yerel Yö-
netımler Özerklik Şartf nın 4. maddesi
ile de çelışmektedir. Bu maddeye göre
14
Yerel yönetimlere verilen yetkiler,özek-
sel >a da bölgesel başka utoritelerce za-
yıflatılamaz \ a da daraJtılamaz."Bu ko-
nuda. Anayasa Mahkemesi'nin yakın
geçmişte verdiği bozma kararlan vardır
(RG,28.11.1991. No: 21065). Toplum-
sal gönenç dev leti kavramının eskidiği-
ni sanan ve para eden her şeyi satmak-
ta duraksama göstermeyenler. toplum-
sal ve ekonomik ideolojilerinden ödün
vermemekte dırenseler de tüzeye bağlı
devlet ilkesinin gereklerıne uymak zo-
runda olduklannı bılmelidirler.
Düşünce özgürleşmezse...
VECİHİ TİMUROĞLU
D
üşünce, ınsan beyni bi-
çiminde organlaşmış
özdeğin (maddenin)
doğal yaşam tabanı üze-
rinde insan emeğinin it-
kisiyle, toplumsal geliş-
menın sonucu ortaya çıkmış en yüksek
üründür. Duyumlardan sonra oluştuğu
kesındir. Bugünkü düzeyine de öyle bır-
den gelmiş değildır. Insanın doğayı de-
ğiştirme ve dönüştürme tarihi, bir baş-
ka deyişle bilım tarihi, düşüncenin de,
toplumsal gelişmeyle birlikte geliştigi-
nı gösteriyor. Düşünmenin yapı bıçim-
lerinı ve yasalannı, kavramlann oluşru-
rulmasını. birbirleriyle bağlanmalannı,
çıkarsamalannı. kısası bunlann yöntem-
Ierini ve tanımlarını araştıran "man-
tık"ın tarihi, ilkel insan düşüncesinin
çağdaş insan'ın düşüncesinden çok fark-
lı olduğunu açıkça belirtıyor. Yapı bi-
çimleri mantığından(fonnel mantık) di-
yalektik mantığa uzanan "doğnı düşiin-
mesanatTnın tarihi, inançla bilimin sa-
vaşımını da içerir. Düşünce, insanlann
toplumsal çalışma süreçlenyle koşut bir
gelişme gösterir. İlkel insanın düşünce-
si yüzey seldir ve salt nesneye yönelik bir
öğrenme etkinliğidir. Bu aşamada. in-
san, yalnız özdeksel nesnelerle doğru-
dan işlem yapabilir. Doğayı değiştirme
olanaklannı elde etmesiyle birlikte. öz-
deksel nesnelere ılışkin bılgilerini bınk-
tirip anlatma gibi bir ruhsal etkinüğe dö-
nüştürmüştür düşünceyi. Bu aşamada.
insan, toplumsal emeğin de itkisiyle.
dinsel imlerle (kavramlarla) işlem yap-
maya başlamıştır. Görülüyor ki, düşün-
cenin yaşdaşı "dfl"dır. Bu niteliğınden
dolayı, nesnel gerçeği yansıtırken. du-
>nmlann algıladığından uzaklaşabilir.
Duygulann baskısında kalan "düşünce"
özgürleşmemiş düşüncedir. Tek tek nes-
nelerin smırlannı aşmamış. evTensel. öz,
zorunlu bağlamlann öğrenilmesine yö-
nelmemiş düşünce "tutsak" ve sığ bir
düşüncedir. Zorunlu olanla rastlanüsal
olanı ayıklamayı sağlayamayan düşün-
cenin doğruluğu üzerinde tartışılır.
"Düşünceye sajgı'* kavramı da, zo-
runlu olanla rastlantısal olanın ayıklan-
masına bağlı olarak ele alınmalıdır. Zo-
runlu olanı, rastlantısal olandan ayıra-
mayan bir düşünceye saygıdan söz edı-
lemez. Kaynağında, önümüze gelen her
düşünceye saygı göstermek. "düşünme-
ye saygjsızhk"rır. Örneğin, ben Necmet-
tin Erbakan'ın düşüncesine nasıl saygı
göstereyim? Erbakan'ın düşüncesine
saygı göstenrsem, Türkeş'le özdeş bir
"milliyetçilik" öğretisinı bolüşürsem,
kendıme ve çağıma saygısızlık yapmış
olmaz mıyım? Irkçı. şovenci düşüncele-
re hoşgörüyle bakarsam. bunca yıllık bi-
rikimime ters düşmüş olurum. Ancak,
bu düşünceleri savunma hakkına saygı
duyanm. Onlar da. kendi düşüncelerini
savunabilme özgürlüğüne sahıp olmalı-
lar. Kıımızı koltuğa kurulan Şevket Ey-
gü gibi, düşüncenin örgütlenmesıne sı-
nır da tanımıyorum. Bana göre düşün-
meyı ıfade etme özgürlüğüne sırur da
konamaz. Düşünce özgürleşirse, düşün-
cenin örgütlenmesi bağsız, koşulsuz
sağlanırsa, olumsuz düşüncelerin, çağ-
dışı örgütlenmelerin karşısına çıkma da
özgür olacaktır.
Düşünce özgürleşirse. bir başka de-
yişle. düşüncenin anlatılma yolu tıkan-
mazsa, toplum yapımıza aykın düşünce-
ler kolayca etkısiz kılınabılir. Anadolu
mozayiğınde ırkçı, şovenci, dinci, mez-
hepçı düşünceler yaşayabilir mi? Bu-
günkü koşullarda, çağdaş düşünce sa-
hipleri'ne. çağdışı ve nesnel gerçeği yan-
sıtmavan düşüneeler'e karşı çıkma fırsa-
tı bile verilmıvor. Demokrat insanlara,
birçok istemedikleri düşünceler savun-
duruluyor. Bunlann yanında. gerçekten
saygıdeğer düşünürler ve bilim adamla-
n da içeri alınıyor. Ömeğin, Sayın Fik-
ret Başkaya'yı tanımam ama, Halûk
Gerger'le birlikte, Demokrasi Kurulta-
yı"nı hazırlayanlar arasında çalıştık,
Anayasa Kurultayı'nda birlikte hareket
ettık, Demokrasi lzleme Komitesi'nde
birlikte olduk. Bu denli serinkanlı düşü-
nen. bu ölçüde dengeli, sağlıklı. yurtse-
ver insana çok az rastladım. Bunlan söy-
lerken bile, her olguyu, Halûk'la özdeş
düşündüğümüsöyîeyemem. Diyelimki,
Halûk'la paylaşmadığım birçok görüşü
vardır. Bugünkü koşullarda, nasıl olur
da, onun düşüncelerini tartışınm. Be-
nim tartışmam gereken taraf dwlet'tir.
Çünkü. Türkiye Cumhunyeti, Haluk
Gerger'e ve onun gibi birçok düşün ve
sanat adamına. düşüncelerini özgürce
yayma hakkı vermiyor.
Türkçenin büyük övüncü Yaşar Ke-
mal'in başına gelenlen, demokrasi adı-
na savunacak aydın var mı? Yaşar'ın ro-
manlannı en çok eleştirenlerden birisi-
yim. Yaşar'ın tümdüşüncelerini paylaş-
tığımı da söyleyemem. Roman sorunun-
dan, dil sorununa değin birçok konuda.
Yaşar'la özdeş düşünmüyorum. Bunla-
n yazdığım için açıklıyorum. Ama bu-
günkü durumda. Yaşar'ın Cumhuriyet
dönemi için söyledıklerini de tartışabi-
liriz. Ancak. bugün tartışılması gereken
Yaşar'ın düşüncelen değil. Çünkü. dü-
şünceyi ifade etme özgürlüğünü devlet
kısıtlamış. Faşist eğilimler gösteren bir
devlette, tartışılacak konu, düşünürlerin
ve sanatçUann düşünçeleri değil. devle-
tin demokratik yapısıdır. lşte bu jiizden,
Yaşar Kemal haklıdır.,BeJki. bu son du-
rum yüzünden "Nober alacaktır.
Düşünce özgürleşmedikçe, en büyük
karşıtımız devlet olacaktır.
PENCERE
Alicengiz Oyunu!..
Devletimizin ve hükümetimizin büyükleri öyle sözler söy-
lüyorlar ki insan Türkiye'yi bunların yönettiğine inanamaz.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, politikacılar, hükü-
met sözcüsü birbiri ardına demeç veriyor:
- Yaşar Kemal büyük değerimizdir..
- Yaşar Kemal ülkemizin onurudur..
- Yaşar Kemal Türkiye'dir.
Sonra Yaşar Kemal, bir yabancı dergiye yazdığı yazıdan
ötürü yargtlanıyor; tutuklanmadı; ama, hapse atılabilir.
•
Kim yapıyor bu işi?..
Cumhurbaşkanı değil..
Başbakan değil..
Hükümet değil..
Hepsi Yaşar Kemal'den yana sözler söylüyorlar; giyimi
kuşamı yerli yerinde bir bayan başbakanımız var; Âmeri-
ka'da öğretim görmüş, profesör; ama ülkemizde utanç ve-
rici bir düzen sürüp gidiyor.
Kim sorumlu?..
Başbakan uzun yıllar Amerika'da kaldı, orada ne öğren-
di?.. Marilyn Monroe'nun eski kocası Arthur Miller'ın,
yazdığı bir yazı yüzünden o ülkede hapse atılamayacağı-
nı öğrenmedi mi?..
Öğrenmiştir, öğrenmiştir..
Türkiye'yi yönetenlerın çoğu her şeyi bilirler, cin gibidir-
ler..
Yalnız onlar mı?.. Medyanın gülleri de her şeyi bilir, hem
bugün onlarca aydın, yazar ve profesörün cezaevinde yat-
masına neden olan Terör Kanunu'nun 8'inci maddesinin
Özal yönetiminin marifeti olduğunu bilmeyen var mı?.. Ama
elinde yasayı değiştirme olanağı bulunanlar kıllannı kıpır-
datmazlar; Başbakan koltuğunda oturur; koalisyon hükü-
meti yerinde durur; Meclis grupları olan biteni seyreder;
medyanın özel görevlileri de Allah'ın günü sabahtan akşa-
ma Atatürk'le uğraşıp yarım yüzyıl önceki olayları günü-
müze taşımakla vakit geçirir, kamuoyuna şaşırtmaca ve-
rirler...
Herkes Yaşar Kemal'den yanadır, gördüklerinde sırtını sı-
vazlayan bakanlar vardır:
- Aslan Yaşar!..
- Türkiye'nin onurusun sen!.. Ağam benim, koçum, se-
nin dalağını yiyeyim ben...
Koalisyonun sol ve sağ kanatlarında Yaşar'ın hemşeri-
leri çoktur:
- Ağam, bir gün kebap yiyek...
- Heya..
- Çiğköfte yuğurak...
Istanbul'da Yaşar Kemal'in Batılı kişiliğine dönük entel-
ler de Yaşar'ın çevresinde pervanedir; öyle ya adam Fran-
sa'dan Isveç'e ünlü koca yazar...
- Yaşar Abi yanındayız!.. Hatıriadın mı hani Paris'te bir
gün Sen Mişel'de yürümüştük...
- Heya..
Sakjp Sabancı, Adana'dan Yaşar'ın Allahına kadar hem-
şerisi değil mi!.. Göğceli'yi görünce Sakıp Ağa'nın yüzün-
de güller açar, keyif başlar..
•
Allah aşkına, Yaşar Kemal'i lürkiye'de tutmayan, sev-
meyen, savunmayan, gördüğünde kucaklayıp şapır şupur
yanaklanndan öpmeyen yok da, koca yazanmız neden ha-
pis cezasıyla yargılanıyor?..
Yoksa militarist Türkiye'de Genelkurmay Başkanı mı bu
yoldaemir verdi?..
Bir Alicengiz oyunu ki demeyin gitsin!..
Faili meçhul cinayet gibi bir iş bu, olayın içyüzünü açık-
layacak biri var mı?..
U L U 5 L R R R R R 5 ! R İ R F İ N R N 5 G R U B U N U N B İ R L E Ş İ R B İ L R N Ç O S U
FİNHNSBRIH
TÜRHİVE
FİNRNSBHNH
SUISSE
FİNRNSBRNH
HOLLRMD
Sürehli Gelişmek
Finansbank'ın kuruluşundan bu yana yedi yıldır sürdürdüğü
istikrarlı gelişmesinin devam ettiği bir yıl oldu. Amsterdam'da,
Avrupa'daki kendi adını taşıyan ikinci bankası Finansbank Holland
N.V.'nin açılmasıyla bu gelişme uluslararası boyuüara taşındı.
Tümü fuıans sektöründe çalışan Grup Şirketleri*, etkin yönetiınleriyle
başanlı bir yılı daha geride bıraktılar.
Finansbank Türkiye'de ilk kez konsolide bilanço yayımlamaktan
mutluluk duyııyor.
Finansbank bu başarının tüm ortaklarını kutlar.
AKTİF
FİNANSBANK BÎLANÇOSU *94
(MUyar TL)
GELİR TABLOSü
F.AİZ GELIRLERİ
FAİZ GİDERLERİ
NFTFAİZGELtRl
FAIZDIŞIGEÜRU»
RMZDIŞIGİDERLER
BRÜTKAR
KONSOLÎDE BtLANÇO ^4
(FiDansbank Türiiye. Finansbank Suisse. Finansbank HoUand)
(Mllyar TL)
AKTÎF GELİR TABLOSU
NAKTT DEĞERLER ve BANRALAR
MENKUL DEĞERLER CÜZDAN1
KREDİLER(nel)
DİĞER
PAStF
MEVDUAT
KULLA.NILAN RREDİLER
DİĞER
ÖZKAYNAKLAR
1413
1,551
4393
237
9jm
1,618
4,968
790
2J18
5,921
(4,056)
595
(896)
1 !
VERGİVEDIĞER
KARŞILD\L\R
NETKAR
(511)
NAKTT DEĞERLER Te BANKALAR 1,949
MENKUL DEĞERLER CÜZD1NI 1,681
KREDlLER (net) 6.957
s DİĞER 2,045
İ 12,632
PASİF
MEVDLAT
RULLANILAN RREDtLER
DİĞER
ÖZRAYNAKLAR
3,628
4^57
U58
3.189
12,632
FAİZGELİRLERİ
FAİZ GİDERLERİ
NET FAİZ GEÜRİ
FAİZDIŞIGELİRLER
FAİZDIŞ1GIDERLER
BRÜTKAR
VERGİVE DİĞER
KARŞOJKLAR
NET KÂR
6,097
(4,056)
24)39
814
(1,135)
1.718
(6081
1,110
FİNANSBANK
Finansbaıık amblemi sağhklı büj-ümeyi simgeleyen artı, gelişme ve müşteriye katkıyı ifade eden çarpı işaretlerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Fl!V4>S FİNANS\L KİR\L\MI A.Ş.
COMMERCHL l.MON SİCORT\ A.Ş.
FIBA FACTORIVG HtZMETLERl A.Ş.
BANQLE DL BOSPHORE, PARİS
COMMERCIAL l'MON HAYAT SİGORTA A.Ş.
\KTİF FIN\\S FACTORIVG HİZMETLERİ A^.