Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A'-
'SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT1995SALI
•r 12 KULTUR
Ankara Devlet Tiyatrosu, "Asiye Nasıl Kurtulur?"adlı oyunu Ergin Orbey'in yorumuyla sahneliyor
Bir genç kızın önlenebîlir düşüşü;AYŞEGÜLYÜKSEL
] 1970'lerin en vurucu Türk
oyunudur "Asiye Nasıl Kurtu-
ı hır?" Yazık ki çok erken yitirdi-
! ğimiz VastfÖngören'in bu yapı-
| ti, kapitalizmin semirdiği yoz
; bir dûzenin yoz koşullannda.
| düşüşü küçük burjuva kafasın-
| dan çıkma çözümlerle engelle-
! nemeyen. yükselişi ise ancak
ı kapitalizmin acımasız kurallan-
I na uyulmasıyla gerçekleşen sa-
I hipsiz bir kızın öyküsünü dıle
| getinr. Sahnede yansılanan öy-
j kü düzeyinde pek çok melod-
| ram öğesi taşıyan yapıt, "biçinı-
j sel" özellikleri nedeniyle ger-
ı çekte bir "tarüşma" oyunudur.
' Son derece başanlı bir "epik ti-
! yatro"örneği...
' Jlk kez Ankara Birliği Sahne-
i si'nde VasıfÖngören tarafından
j sahnelenen "Asiye" daha sonra
; ilk kez (70'lerd'e ve 80'lerde)
I Dostlar Tiyatrosu'nca Genco
• Erkal'ın sahne düzeniylesunul-
,' du. Bu üç büyük yapımda da
i Asiye'yi Zeliha Berksoy unutul-
' ması olanaksız bir yetkinlikle
j yorumladı. Oyunun dördüncü
| büyük yapımını ise Ankara
i Devlet Tıyatrosu'nda Ergin Or-
i bey gerçekleştırdi. Kasım
j 1994'ten bu yana. Çünkü Öngö-
| ren yazdığı "taröşma" oyunun-
; da "Asiye^yi toplumda pek çok
• benzeri görülen (Yeşilçam me-
' lodramlannda da yüzlerce kez
! canlandınlmış olan) "kader
: kurbanı"genç kızlardan biri
,' olarak değil. "oyunu kurallan-
, nagöreoynay
ı
arak","ezilen'"ko-
1
numundan "ezen" konumuna
ı geçmiş bir "birey" olarak çiz-
', miştir. Tıpkı Bernard Shavv'un
; "BayanWarren'ınUğraşı"oyu-
; nundaki, tek geçerli değerın
j "kapitaP(sermaye) olduğu bir
ı toplumda. "sermaye'"likten
! "sermayedar
r
'lığageçerek'*say-
' guı"lığa ulaşan akıllı fahışe Kit-
K ya da Brecht'ın "Sezuan'ın
,i İnsanı"ndaki "altuı >ürekli
• yoksulfahişe"kımliğinden'*acı-
j masız iş adamı" Shui-Ta'nın
'• "saygın
r
'(!!!)kimliğinegeçerek
j varolabilen Shen-Te gibi... Bir
I başka deyişle "başına gelenler"
gözönüne ahndığında Asiye pek
' çoklangibidir;"uyguladığıstra-
' teji" açısından ise tıpkı Kitty ya
ı da Shen-Te gibi özgül bir kişi-
j dîr. Vergi rekortrneni Bayan Ma-
I nukyan da "özel bir kişrdeğil
1
mi?'
Sonuç olarak da Asiye'nin tek
ı bir sanatçı tarafından canlandı-
t nlması, "genel bir sorunsar
; baglamında "bireysel kurtu-
i luş"un ıçerdiğı ironiyi (tersinle-
ı meyi) ortaya çıkarmak için zo-
! runludur. Oyunu oluşturan on
; iki episodda Asiye'yi altı ayn
; sanatçının (paylanna düşen gö-
' revi canja başla yerine getiren
• Berrin Özdemir. Mehtap Özte-
'. pe, Sevinç Niş, Nurcan Sürer,
Gönül Dögüşçü, Seda Oksal' ın)
' oynamasıyla "tek'" Asiye'nin
1
konumunun sergilediği "iro-
• ni"geri düzeyde kalmıştır. Zeli-
! ha Berksoy' un un utulmaz yoru-
; muyla neredeyse damgaladığı
'• bu rolü üstlenecek bir sanatçı
' yok muydu Devlet Tiyatrola-
n'nda? Kanımca bulunmalıydı.
Oyunda sergilenen "ironTnin
önemlı bir bölümü Asiye'nin
'• yazgısının, "Fuhuşla Mücadele
i Demegi''üyesı bir küçük burju-
! va hanımefendisi tarafından be-
J lirlenmesiyle oluşur. Nurşen
Girginkoç'un olanca sevimlili-
| ğiyle canlandırdığı Seniye Ha-
' nım'ın kişiliğini çizerken "ya-
şamadıklan sorunlaıia başetme-
yeçalışan" iyilıkseverbayanla-
ra "takılan" bir tavır ıçindedir
Öngören. Ancak temel hedefi.
küçük burjuva ahlak anlayışının
-Seniye Hanım'ın tam bilincin-
de olmadığı- "ikiyüzlülügü*'nü
vurgulamak, aynı zamanda da
sınıf farklılığına ve para gücüne
dayalı haksız bır düzende. tek
seçeneğin "düzeni değiştir-
mek"olduğunu göstermektır.
Düzen değişmediği sürece Asi-
ye gibi sahipsiz kışiler ıtildikle-
ri bataktan ancak haksızlık dü-
zenine ayak uydurarak kurtula-
bilirler. Çalışarak, üreterek, pa-
ra biriktirerek değil. "hak edil-
medenedinilmissermaye'\i sö-
mürü çarklannın hızmetıne ve-
rerek... Asiye. Seniye Hanım'ın
"gerçekten i>i niyetli" önerilen
doğnıltusunda, tam on ıki aşa-
mada gerçekleşen bir süreç ya-
şar.Önce annesi gibi fahişe ol-
•Büyük Tiyatro'da sergilenen bu yeni yapımda Asiye'yi Zeliha Berksoy
değil, altı genç bayan oyuncu canlandınyor. Neden? Orbey, 'Asiye' ile
anlatılan "fahişeliğin bireysel bir konu değil, çok genel bir sorunsal"
olduğunu söyleyerek açıklıyor oyuna getirdiğı altı "Asiye'li yorumu. Bu
yoruma katılamıyorum.
maması için "ryi"insanlann ko-
rumasına, sonra "sevgrnin bü-
yülü gücüne "emanef edilir.
Oysa burjuva ahlakı. her ıki yü-
ce erdeme karşı da acımasızdır.
Asiye dördüncü aşamada vardı-
ğı genç "kadın işçi" statüsünde
de kapitalizmin işleyış kuralla-
rına aykın bulunarak saf dışı
edilir. Seniye Hanım, artık ken-
dinden geçmiş, Asiye'yi "kur-
tarmak'" için kendı adına bağ-
landığı tüm değerleri bıle altüst
eden önerilerle Asiye'yi adım
adım
u
özeUeştirTne"sürecinden
geçirmekte, Asiye "küçük bur-
juvalaştırma*\olunda hızla iler-
lemektedir. Seniye Hanım. "Asi-
yeler"in kurtulması için "sis-
tem"ın değişmesinin zorunlu
olduğunun bilincınde olamaya-
cagına göre, olsa olsa "bizün''
Asiye "yi
u
sistem
r>
e uydurma
yolunu akıl edebılmiştır.
Oyunun tüm aşamalarında
içine gırdiğı çelişkileri görmez-
den gelerek, Asıye'yı kurtarmak
ıçın tüm düşünme ve çözüm ara-
ma gücünü seferber eden Seni-
ye Hanım'ı oynarken benimse-
diği içtenlikli yaklaşımı, bir
yandan da yan alaycı bir bakış
açısıyla denetleyen yılann usta-
sı Nurşen Girginkoç'un son sah-
nedeki yüz anlatımı. oyunun
tüm ironisini dile getirmektedir.
Asiye'yi "kurtarnıış" olmanın
verdıği mutluluğu. "kurtulma
biçimi
vı
nin getirdıği şaşkınlıkla
buluşturan unutulmaz bır **te-
bessüm".. Gırgınkoç. kanımca
bu yorumuyla gelmış geçmiş
tüm Seniye Hanım yorumcula-
nnıaşmıştır Karşısında altı Asi-
ye yerine bir tek Asiye olsaydı
bu yorum çok daha zengınleşe-
cekti kuşkusuz.
Yönetmen Ergin Orbey'in:
Suar Şeylan'ın sahne tasanmı.
Sevgi Türkay'ın giysileri, Sibel
Sonmez Kahraman'ın koreog-
rafik düzenlemesi ve danslany -
la Ersen Tunççekiç'in ışık tasa-
nmıyla olurnlu yönde destekle-
nen bu yapımda i.on derece tıtız
bir sahne çalışması gerçekleştır-
diğinı görüyoruz. Orbey'ın elin-
de sıhirli bır değnek var sanki
Tüm oyunculan yaratılan sahne
olayına bağlayan... Toplu sah-
nelerin ustaca düzenlenişi (ka-
badayılık
-4
eğitimi'"ni gösteren
tablo için Sıbel Sönmez Kahra-
man'ı kutlamakgereklı)vesah-
neden sevırcıye taşan enerjı...
Bu özellıkler mutlu bır seyircı-
sanatçı bütünleşmesı sağlıyor.
Ancak. sahneye eklediği öğe-
lerle Orbev'ın, oyunun "göste-
ri" özellığını. Vasıf Öngören'in
amaçladığı "•tarüşma" olgusu-
nu bır oranda golgede bırakacak
düzeyde öne çıkardığı görülü-
yor. Oyunun kuşkusuz
t4
eğlendi-
rid'"yanlan\ar. Buvanlannge-
leneksel güldürülerimıze özgü
abartmah
u
göstermeci'" oyuncu-
lukla vurgulanması ise yer yer
oyunu "ton" değışimine uğrat-
mış. Özellikle 'anne'de Gökçen
Hıdır'ın. çeşitli rollerdeki Gö-
nül Orbej'in \e Levent Niş'in
oyununda. Sunucu ve Seniye
Hanım'ın. oyun uzamını yansı-
lanan öjküdeki kişilerle payla-
şan bır hareketlilik içinde olma-
lan, sahnedekı enerjıyi yoğun-
laştırma açısından olumlu bir
yaklaşım. Yine de Suar Şey-
İan'ın sahnenin geri düzeyinde
oluşturdugu ilgınç uzamlann
yeterince değerlendırilmediği
görülüyor. Oyunun temposu ve
sahneden yansıyan toplu oyun-
culuk dısıplini ise kusursuz.
Vasıf Öngören'in -çok kanal-
lı TV serihenımiz başlayalı be-
ri konusu daha da güncelleşmış
göriinen- usta ışı oyunu, Sarper
Ozsan'ın tiyatro müziğı ve Er-
gin Orbey'ın yorumuyla bulu-
şunca, işte böyle bir resim çıkı-
>or ortaya. Izlemekten tat ala-
cağınız, yine de biraz fazla
Tenklendirilmiş" bulacağımz.
pastel tonlann (ironik öğelerin)
bıraz boğulduğunu
düşüneceğiniz bir resım...
Dalokay'ın kitabı
'Kolo'ya
ABD'den
ödül
Külrür Servbi- Vedat Dalo-
kay'ın ılk baskısı 1979 yılında
yapılan ve 1980 yılı Türk Dıl
Kurumu'un "En lyi Öykü Kita-
bı'' ödülünü alan yapıtı "Koto",
bu kez Amerika'da Amenkan
Kütüphaneler Birliği'nin ödü-
lünü kazandı.
"Şako Bacı ve Kok» Keçi"
adıyla 1994 yıh ocak ayında
New York'ta Lothrop, Lee and
Shepard Yayınevi tarafıdan ba-
sılan kitabı Türkçe'den Ingıliz-
ce'ye ressam ve yazar Güner
Ener çevirdı. O günde bu yana
Amenkan basınında kıtapla ıl-
gılı pek çok olumlu eleştin yer
aldı.
Mınnesota Cniversitesi'nın
bünyesınde bulunan Amenkan
Kütüphaneler Bırlıği'nin heryıl
en başanlı yabancı kıtap \e çe-
vıriye verdigi Batchelder Ödü-
lü'nde bu yıl vüzlerce kıtap ara-
sından Danımarkalı BjarneRe-
uter'in "StPetri Sokagını Ço-
cuklan" ve Vedat DaJokay'ın
"Koto"su fınale kaldı. Bırçok
uluslararası ödülün sahibı Bjan
Reuter ödül alırken jün ılk kez
ikinci bir kıtaba "Kolo"ya da
şeref ödülü verdi.
Jün başkanı ödül töreninde
yaptığı konuşmada "Kolo'nun
şiirsel metni Türk külrürünün
ruhunu ve zenginliğini çok bü-
\ük bir saygı \e hayranlıkla bi-
ze ileterek, hiç zorlanmaksızın
»kıp gidiyor" dedı
Jean-Paul Sartre'ın günlüklerinden sonuncusu Fransa'da kitap olarak yayımlandı
Yoketmek, dünyayı canavarlaşürmaktır
Kültür Senisi - Alman ordusunun
Fransa'yı ıstila etmesıni önlemeye
yardım etmek üzere 1939 ytlında
Alsace'a gönderilen asker Jean-Paul
Sartre. burada yenı kitabını yeniden
gözden geçirmek. Andre Gide'in
'Journal'ının son baskısını okumak,
düşünmek ve yazmak için çok boş
zaman bulmuştu.
21 Haziran 1940"ta Almanlara tutsak
olmadan on ay önce Sartre. Simone de
Beauvoir'a, sevgilısi \Vanda
Kosakievvicz'e ve yakın dostlanna
yüzlerce mektup yazmıştı. Ama her
zaman olduğu gibi gelecek kuşaklan da
düşünmeden edemiyordu: ölümünden
sonra yayımlanmasını istediği
günlüklen 15 defter doldurmuştu.
Sartre'ın 1980 yılında 75 yaşında
ölümünün ardından günlüklerini içeren
bu defterlerden yalnızca beşi bulunmuş
ve evlat edindıği kızı Artette Elkaim-
Sartre tarafından 1983'te
yayımlanmıştı. Son olarak ortaya çıkan
altıncı defterdekı günlükler. bu ay
Gallimard tarafından yayımlanan
'Notebooks from the Phony War'adlı
kitapta yer alıyor.
Ancak bu varoluşçu felsefeci ve solcu
milıtan hakkında kendı kıtaplannda,
polıtik açıklamalannda. kendisinin ve
Simone de Beauvoir'ın mektuplarında.
yayımlanan günlüklerınde yer alan
bılgiler dışında yenı bir şeyler öğrenip
öğrenemeyeceğimiz sorulabilir. Bu 150
sayfalık kıtap. yazarın. hava
durumundan daha kahramanca bır
şeyle uğraşmasa da bır asker olarak
yaşamı hakkındaki düşüncelerinı
içeriyor.
Sartre, orduya katılmadan önce Nazi
Almanyasf na karşı tavır almadıgı için
üzülmüştü tngiltere \e Fransa'nın.
1938 yılında Almanya'nın
Sudetenland'ı ele geçirmesine göz
yummalannın ardından, \enlen bu
ödünden yana ya da ona karşı tavır
almak için 'entelektüel cesareti'
olmadığını yazmıştı.
O zamanlar savaş gerçekliğınin kendisi
için hâlâ açıklık kazanmadığını
manevrası mı? Ama bu savaşın onlara
kazandıracağı bir şey yok ki_"
De Beauvoır'laaralannda geçen bir
konuşmayı anımsıyordu. Ona şimdi
artık Nazi ideolojisıne karşı yazma
özgürlüğünü savunmak için savaşmaya
hazır olduğunu söylemişti. Ama de
Beauvoir'ın verdiğı yanıt onu rahatsız
etmişti "Bu senin için iyi. ama
Cevennes'den bir çobanın neyi
savunması gerckir ki?"
söylüyordu. "'Gördüğüm tek şey,
yaşamundaki kanşıklık, yazma
edimimin kesilmesi ve her şeyin
ötesinde Paris'in bombardıman
edilmesiydi'"diye yazmıştı.
Bırkaç hafta sonra savaşın neden ilan
edıldiğını hâlâ anlamış değıldı
"Demokrasi>i korumak için mi'* dıye
soruyordu. "Artık demokrasi yok ki.
Savaş öncesi de\ let ilişkilerini korumak
mı? Ortada çok bü\ük bir kanşıklık
var. Artık tutartı partiler va da
ideoiojiler >ok. Her yerde toplumsal
hoşnutsuzluk. Kapitalistlerin bir
• Jean-Paul Sartre günlüklerini
yazdığı defterlerden
bazılannın tutsaklığı sırasında
kaybolup kaybolmadığı
bilinmiyor. Son olarak ortaya
çıkan altıncı defterdekı
günlükler, bu ay Gallimard
tarafından yayımlanan
'Notebooks from the Phony
War'adlı kitapta yer alıyor.
Sartre. savaşta öleceğini hiç
düşünmemışti: "Castor (de Beauvoir'a
böyle. takma adıyla hitap ediyordu),
kenduni ölümsüz sandığımı düşünüvor.
Belki bu bir ölçüde doğru. Ölmeye
nivetinı jok."
Ölümden çok. önemli bir yazar
olacağını düşünüyordu. 60 yaşına dek
yapıtlannı tamamlamayı. 'y^şamuun
sonuyla ölümii arasında' bir boşluk
bırakmayı amaçlıyordu. O sıralarda
"Ölmeye zamanım vok. Bu, büyüiii bir
biçinıdc volculuğumun sonuna gelene
dek ölmeyeceğime kesinlik
kazandınyor" diyordu.
1939 yılının Eylül ve Ekim ayiannda
yazdığı günlükler. itibar, gurur, ahlak.
yıkım ve savaş gıbı konularda filozofça
düşüncelenne adanmıştı
"Bir askerin ölümii. bir aletin hasar
görmesinden daha önemli olarak
düşünülmüyor. Bu, bizi nereye götürür?
Hiçliğe mi? Hav ır. Yok etmek, ortadan
kaldırmak değil, insanı ve dünyayı
canavarlaştırnıaktır" dıye yazmıştı.
Daha önceki günlüklerinde Sartre
günlük yaşamından çok az
söz etmişti. Aklında daha çok
kadınlarla sonu gelmeyen
mektuplaşmalannın canlı tuttuğu ve
geride bıraktığı kişisel yasamı vardı.
Sartre'ın yeni yayımlanan
'Notebooks from the Phony War' adlı
kitabının önsüzünde Elkaim Sartre,
kendisini insanlann dünyasında
bulmanın onun ıçın bir şok olduğunu
belırtiyor:
"Çe\Tesi, kendisini seven ve ona
ha> ranlık duyan kadınlarla sanlı olarak
çaiışmalannı tamamladıktan sonra,
erkeklerden oluşan bir çevrede nasıl
dav ranacağını bilmediğini fark etmişti."
Budurum 1941 Martı'nadek
sürmüştü. Bır savaş tutsağı olarak
serbest bırakıldıktan sonra de
Beauvoir'a ve Alman işgali altındaki
Pans'te bulunan dığcr dostlanna
katıldı. Gunlüklennı vazdığı
defterlerden bazılannın tutsaklığı
sırasında kaybolup kaybolmadığı
bilinmiyor. Ancak ilk defterdekı
günlükler, 1960 yılında Paris'te toplu
yapıtlannın yeraldığı bir kitapta
yayımlandı.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Ölüm ve Ders Kitapları
Bilmem o şiir ilkokul Türkçe kitaplannda variığını koru-
yor mu? Duryolcu! diyordu. Bizim kuşağın öğrencileri, bi-
rer yolcu gibi, bu şiirin sayfasında defalarca durduk. öy-
le yetkin bir şiir değildi ama, çocuk gönüllerimizi epey
burktu.
Şimdi düşünüyorum da, iyi ki burkmuş. Yurt sevgisi aşı-
ladığı kadar, ölüm olgusuyla da yüz yüze getiriyordu, biz
ilkokul öğrencilerini. Oysa ölüm şiirleri çocuklara erkendir,
çocuk eğitimi dışında kalmalıdır.
Bir yandan da, bugünün kaba güç, şiddet, ölüm kusan
dünyasına bakınca, çocukların bir an önce ölüm merha-
metiyle tanışmalarında yarar var, diyecegim geliyor. Belki
merhamet, yine ve yeni onmaz yaralar açılmasına bir öl-
çüde engel olabilır.
Ne var ki, merhametin, ölüm acısının eğitimi üzerinde
durmak, Milli Eğitim politikalarımızın gündeminde hiç yer
almadı.
Okutulması sürdürtHen Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı ki-
tapları, genç insana hayattan, bugünden, yarının sorun-
larını çözümleyecek geçmiş bilgisinden tek satır söz aç-
maz. Bu kitaplar, edebiyatı, her gün konuştuğumuz dilin
karşıtı, bir Divan edebiyatı bilmecesi, ya da, masumiyeti
artık bönlük kokan bir terbiye düsturu gibi sunmakta ısrar
ediyor. Kitaplann içeriğı, genç insanın edebiyattan, edebi
eserlerden, kısacası şiirden, hikâyeden, romandan büs-
bütün soğuması, uzak durması için geniş yelpaze açmak-
ta.
Edebiyatı, özellikle Türk edebiyatını o kitaplann dışında
severken, şurda burda, seçkilerde, Sahaflar'da bulduğum
sarank şiir dergilerinde rastlanılmış bazı ölüm şiirleri gün-
lerdir yine belleğime üşüştü. Arayıp tarayıp hepsini yeni-
den okuyorum.
Yıllar öncesinden çıkagelen bu ölüm şiirleri, televizyon
kanallarından her an ızlediğimız cinayet ve kan dökmeye
çağrı programlarının yanı başında ne kadar duyariı, ince-
lıkli kalıyor! Ölümün zamanla değişen bambaşka portre-
lerı var.
Ahmet Kutsi Tecer "Ölü "de: "(Kim ondan daha çok ha-
yatı özler?) I Çağnyor, çağrıyor, sevdiklerini" diyor. O za-
manlar, birdenbıre, ölüierin hayatı özleyeceklerini aklımdan
geçirmiş, ürpertı duymuştum. Sonra, şaıre göre, ölüler so-
ğuktopraktaüşüyeceklerdi: "Soymayın, soymayın giydik-
lerini!"
Necip Fazıl'ın eşsiz metaftzık sorgulaması "Tabut", ai-
lemizden ilk ölüye turtuğum yasta gönül dinginliği sağla-
mıştı. Çünkü Necip Fazıl, Allah'ın verdiği canı Aılah'ın ala-
cağı inancından yola çıkarak, ölümle büyük ödeşmemize
sesleniyordu: "Çakanlarbılirki, bu boş tabutu I Yann ken-
dileri dolduracaklar."
Sevgili akrabamız için duyduğumuz acı usul usul dini-
yor; akrabamızın hasta yatağında çok çekmeden öldüğü-
ne adeta şükrediyorduk. "Tabut" bize vaat ediyordu:
"Ölenleryeniden doğarmış, gerçek I Tabut değildir bu bir
tahta kundak."
Daha maddecı bir yaklaşım. Nâzım Hikmet'in Memle-
ketimden Insan Manzaralan'nüaydı. Bu büyük şiirde, bir
memleket hastanesi doktoru, seviştikten sonra intihar
eder. Bu kez, ölümün, bazan kendi tercihımiz olabileceği-
ni öğreniyorduk. Memleketimden Insan Manzaralan'nın o
bölümünü okuyanlar, kimbilir nasıl büyülenmişlerdir. Mu-
kadder memleket hastanesınde intihar, yaşamak özlemiy-
di.
Cahit Sıtkı'nın "Âkıbet"\, mahalle camiinden kalkan
"vakur ve sade" cenazeyi, kırık bir avunçla noktalar: "Dal-
galar misali omuzlar üzerinde." Siyasal kargaşanın bas-
kın çıkacağı yıllara kadar Türk şiiri ölüme gönül sesiyle yak-
laşmıştır. O kadar ki, ölüm, Ziya Osman Saba'da özlem,
kavuşmadır. Yitirdiklerimiz öte dünyada bizi beklemekte-
dirler. Ziya Osman Saba, çok özlediği büyüklerine kavu-
şacağını söyler. Her gün önünden geçtiğimiz alçak gönül-
lü semt camünın musalla taşındaki tabut, kalbimizt öyle
çok yormaz.
Sonra çehre değişir. Behçet Necatigil, "Periskop"ta
ölüm yürüyüşlerinin endişesine kapılmıştır: "Ölüm yürü-
yüşleri hep toplu mu olacak." Göz kamaştıncı bir şiir olan
"Gelinlik Kızın ölümü"nöe, Melih Cevdet, maddeciliğiy-
le hiç çelişmeyen "Bir melek lale sümbül dikıyordu", di-
zesini söyler. Gelinlik kızın bütün kardeşlerıni aç toprak al-
mıştır. Ölüm gitgide doğallığını yitirir. Ölümün yerini öldü-
rüm almaktadır. Gülten Akın, "ölüleri yürütüp götürüyor-
lar" der. Ahmet Oktay, bildik sebeplerle cenaze törenle-
rınde buluşanlan dile getirir. Ismet ÖzeJ, "Kanla Kirlen-
miş Evrak"\ görür.
Ceyhun Atuf Kansu, "Kızamuk Ağıdt'r» yazmıştı. Ca-
hit Külebi, iyimser söyleyişini neredeyse reddederek, can-
lanna kıyılmış gençler için, "Ağıt"ı yazar. Berisinde Neca-
ti Cumalı; "Dinlerin buyruğuydu I Öldürmeyeceksin" di-
zeleriyle vardır.
Gelgelelim bu şiirier bir tüıiü Türk Dili ve Edebiyatı ki-
taplannın dikkatini çekmez. 1930'lardan kalma müfredat
korunur. Bu ölüm şiirleri herhalde yurdun insanı için yazıl-
mamıştır. Yazılmış olsalardı, çoktan ders kitaplanna girer,
her gün daha gereksindiğimiz merhamet eğitimine kılavuz-
luk ederlerdi.
Onların yerine israf ekonomisi, şiddet ve öldürüm
kılavuzluk ediyor.
Kültür Bakanlığı'ndan 'hoşgörü' konuhı
film yarışması
• ANKARA (ANKA)-K-ültür Bakanlığı, hoşgörüyü işlemek,
anlatmak ve benimsetmek amacıyla hazırlanan program
çerçevesınde 'hoşgörü' konulu film öyküsü yanşması
düzenledi. Sinema ve Telıf Haklan Genel Müdürlüğü'nün
gerçekleştireceğı yanşma kısa ve uzun metrajlı film öyküsü
olmak üzere iki dalda duzenlenecek. Kültür Bakanı Timurçin
Savaş, yanşmanın sinema alanında da hoşgörüyü kitlelere
anlatma ve benimsetme yönünde yararlı olacağını vurguladı.
Yanşmada uzun metrajlı film öyküsü dalında birinciye 40
milyon, ikinciye 25 milyon, üçüncüye 20 milyon ödül
verilecek. Yanşmanın değerlendirme kurulunda, Kültür
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu, Telif
Haklan ve Sinema Genel Müdürü Ihsan Yücesoy, Prof. Oğuz
Onaran. Halil Ergün. Engin Ayça, Mahmut Tali Öngören ve
Feride Çiçekoğlu yer alacak. Basvuru formlan Ankara'da Telif
Haklan ve Sinema Genel Müdürlüğü'nden alınacak.
Yanşmanın son katılma tarihi ise 6 Mayıs 1995 olarak
belirlendi.
Beşiktaş Kültür Merkezi'nde
'Otogargara'
• Kültür Merkezi - Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı, Turgay
Kantürk'ün yönettiği "Otogargara" adlı iki perdelik müzikal
Beşiktaş Kültür Merkezi'nde sahneleniyor Demet Akbağ,
Sinan Bengıer. Yılmaz Erdoğan, Sevil Üstekin,
Figen Evren, Gürdal Tosun. Aydın Tolan,
Olgun Şimşek, Serhat Özcan, Evrim Solmaz.
Savaş Barutçu. Celal Tak ve Engin Günaydın'ın da
rol aldığı oyun 25 kişilik bır kadroyla sahneleniyor.
"Otogargara"nın müziklenni Serdar Kalafatoğlu,
dekorlannı Alı Yenel, kostümlerini Neslihan Yargıcı,
koreograftsini ise Melih Çardak gerçekleştirmiş. Oyunun
yönetmeni Turgay Kantürk. "Gülmece yoluyla. toplumsal,
kentsel. kültürel ve dilsel kirlenmemıze dıkkat çeken.
eğlendirirken yoğun bır eleştırel gözlükle olaylara yaklaşmayı
sağlayan, ilgınç ve değişik bırçalışma" dıyor.