Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
v
3 ARALIK 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
. Aya İrini Kilisesi'nin mekânı, sanatçılar için her zaman bir 'hain kurt' olmuştur
'Hain kurt'la datıs sürüyor
. CAÎNANBEYKAL
• Her bir yapıtın dört bir yanına kon-
tnuş uyan yazılan ve koruma görevlile-
ri eşliginde. daha dokunmadan "dokuna-
büirbiriT>
olduğunuzönyargısının üzeri-
nizde bıraktıgı psıkolojik aşagılanmay-
la ya da ilkel bir ülkenin, ilkel bir ınsanı
olabıleceginiz varsayımına maruz kaldı-
ğınız duygusuyla dokunulmazlığı olan
sanat yapıtlarını 4. tstanbul Bienali'nin
merkezlennden biri olan Aya Irini'de iz-
liyoruz Anamerkezantrepodışında Ye-
rebatan Sarnıcı ve Aya tnni. bienai ya-
pıtlanna yer veren mekânlardı. Hiç kuş-
kusuz sanat eserlerine dokunulmaması
gerekiyorsa dokunmak. tıpkı parklarda
çiçeklen koparmak ve çımlere basmak
kadar ayıp ve çirkin birdavranıştır. Ama
Istanbul'un yaşaması gereken bir biena-
lı sankı gerçekten tstanbul halkı yaşıyor-
muş gibi ve Aya İrini'yi sanki yalnızca
sıradan tstanbullu izliyormuş gibi (çün-
kü sanatçılann yapıtlannın açıklaması
iki dilde. İngilizce ve Türkçe. uyan ya-
zılan ise sadece Türkçe idi) bu denli gö-
zümüze sokarcasına yapıtlann dört bir
yanına konulmuş uyan yazıları da son
derece çirkin ve ayıp bir davranıştır. Bu
kâğıt parçalan, yapıtlara da müdahale
etmektedir. Egerbuncagörevlinin işı. iz-
leyenin yanında bitip gerekmediği hal-
de açıklama yapmak yerine dokunanı na-
zikçe uyarmak olsaydı, sanat eserinin ta-
dına dokunmadan varamayan alaturka
bir sanat sevme usulüne bu denli alatur-
ka usulle bir önlem alınmamış olurdu.
Açıkça gördüğüm gibi (Feshane dışın-
da burada yapılan diğer bienallerde) Aya
Irini'nin mekânı her zaman sanatçılar
için bir hain kurt olmuştur ve iç mekânı
seçen pek az sanatçı mekânla uyumlu
birdiyalogkBrabilmiştir. Özellikle apsis
kendini seçmiş olan her sanatçıyı alt et-
mıştir. Bu yıl Aya irini iç mekânının din-
ginlığıni ve o güzel boşlugunu koruma-
yı başarmış. sanatçılan yan neflere, bal-
konlara ve atriuma kaçırmıştır. Ginşte
soldan bir koral ses, sagdan iç avludan
püskürtülen biteviye bir boru sesı sizi
karşılaröncelikle. Sonra yaklaştıkça bel-
li belirsiz duyulan bazı sesler, örneğın
koroyen apsis'in altdehlizlerinden Hen-
rietta Lethonen'ın ninnı gibi çalan mü-
zıgı gelir kulagınıza.
Saygı köşesinde Joseph Beuys
Aya lrini'deki yapıtlardan oluşturaca-
gım seçkimin saygı köşesini elbette
Marcel Broodthaers ve Joseph Beuys iş-
gal edecekler, her ne kadar Broodtha-
ers'ın ışinin daha çağdaş bir mekânda
sergılenebilecegi. buranın seçilmiş ol-
masının ona bir katkı getırmediğini yada
PENALTI
j
buraya onun bir katkı getırmediğinı dü-
şünsem bile. Broodthacrs bir uç sanatçı
olarak ilginç bır örnektir. Beuys artık
bizler için hiç de yabancısı olmadığımız
ve benim için ilginçligini giderek yitir-
meye yüz tutmuş bir sanatçı olarak, yi-
ne de yirminci yüzyılın son çeyregınin
en önemlı adı olması bakımtndan seç-
kimde saygı köşesini almaktadır.
Alt salonda belırttiğim gibi apsis'in
sağ alt dehlizinde benim için sıcacık bir
işaret getirmiş olan Henrietta Letho-
nen'in "Çocuk " adlı işinden söz etme-
liyim. Lethonen'in bu işınde monıtör-
den duvara yansıyan güzel bir çocuk yü-
zü. uçan melek örneâı hafif kımıltılar
içınde yüzer. Çocuk Isa'ya çağnşımlar
yaptırdığı söylenen bu ışiyle Lethonen
du\an hareketlendiren, sanki sessiz du-
var yüzeyinı canlandıran bir göstcrı su-
nar. Dehlizin içinde ise çocuklugumda
beni düşlerâlemîne taşıyan ve saatlerce
bıkmadan sallayıp içindekı karlann ya-
gışını izledigim cam topun bir benzeri-
nı kullanır. Bunun içinde ise hayal me-
yal sezınlediğımiz uyuyan biri vardır ve
nınnı gibi bilinen bır müzik parçası hem
çocuğu hem cam top ıçındeki uyuyanı
birbınne bağlar. Bu yapıtı seçkimekişi-
sel bağlamda sıcak işaretler vermiş ol-
masıyla seçmiş olabılirim ama. Letho-
nen'in bu yapıtının Aya İrini gibi gör-
kemli ve sanatçıya meydan okuyan me-
kânında gizli bir yerde bulunuyor olma-
sı, şapıtın kendini hemen ele vermeme-
si de seçkıme etkıli olmuştur. Aynı kanı-
Finlandiyalı
sanatçı
Henrietta
Lethonen,
Yenedik Bienali
kapsamında
San Giovanni in
Bragora
Kilisesi'nde
sergUediği işini
(solda) Aya
İrini'ye de
getirdi. Hintli
sanatçı Anish
Kapoor'un
"1000Ad"iIe
(üstte), tranlı
sanatçı
Shirazeh
Houshiary'nin
"Düğümün
Çözülmesi" adlı
vapıtı da
(sağda) Aya
İrini'de yer
alıvor.
\ı "Yuva*" adını verdıği ve dört evkı tıp
koltuk üzenne atılmış bir halıdan oluşan
işi için ileri süremeyeceğim. Bu yapıtla-
nn yer aldığı yan neflerin panolarla bö-
lünmüş olması, yan nefin uzunlamasına
görüntüsünü bozan bir müdahaleye ne-
den olmuştur.
Üst balkonda yer alan işler
Üst balkonlarda yer alan yapıtlar ara-
sında. eğer Aya İrini'nin kubbe altında-
ki iç mekânında yeralsaydı boyutmekân
ilişkisi bakımından etkisinı yitireceğini
sandığım, ama bulundugu yerde olanca
etkisinı duyurabılen "*Mezarlar"adlı ya-
pıtıyia Sophie Calle'yi benzer duyarlık-
İara sahip olduğum sanısıyla olduğu ka-
dar. işinın çarpıcı anlamı açısından ve
Bienal kapsamında Aya İrini de Serge Spitzer, Antrepo da Fernando Gomes
Aya îrini'den uçan halının izleri
NECMİSÖNMEZ
1951 yılında Bükreş'te doğan Serge
Spitzer. son on yıl içinde açtıgı
kişisel sergilerde ve katıldığı
uluslararası sergilerde
gerçekleştirdiğı çalışmalan ve
bunlan sergileyiş mantığıyia
dikkatleri üzenne çeken bir sanatçı.
Pek kolay görülemeyen. fark edilmek
için uzun süreli araştırmalan
gerektiren çalışmalar, Spitzer'in
izleyici sanat yapıtının
kavranmasında aktif olarak katkıda
bulunmaya davet eden, hatta zorlayan
özelliğini ortaya koymaktadır. Eşsiz
güzellikteki Aya Irini'de Spitzer,
kubbenin altına. tambur ile orta nefin
birleştiği noktaya yerleştırdiği altın
renklı rulo halindekı halıyla bienalin
en güçlü çalışmalarından birini
gerçekleştirmiştır. "Prop-piece
fstanbur ismini taşıyan bu çalışma.
sanatçının daha önce Bonn.
Düsseldorf şehirlerinde de
tekrarladığı sistematik bır dizinin
devamı olarak yorumlanabilır.
Aya Irini'ye girip, orta nefin tam
ortasından ya da kilısenin ikınci
katından (Empore) kubbeye dogru
bakjldığında, rulo şeklinde sarılmış
bir halının ucu gözüküyor.
Izleyicinin ancak uzun süre
kubbeden süzülen loş ışıgı gözlerini
alıştırdıktan sonra fark edebileceği
bu çalışma, ılk bakışta sanki işçiler
tarafından unutulmuş bir eşya gibi
duruyor. Ancak altın renkli buTıalı,
bir zamanlar tüm mekânı süsleyen ve
muhtemelen altın renkli mozaiklere
gönderme yaptıgı gibi hem Bizans
hem de Osmanlı dönemlerinde
özellikle Avrupa'ya halı ve dokuma
ihracında önemli bir lıman olan
Istanbul'un tarihsel özelliklenne
dikkati çekiyor.
Spitzer aynı zamanda Binbir Gece
Masallan'nda da karşımıza çıkan
"uçan halı'" imgesini devreye sokarak
alabıldiğince sıradan görünen
nesnelerin taşıdıklan çagrışım
gücünü adeta bır problem
çözercesıne uzanabildıgi en kılcal
damarlara dek araştıran "bakış
açısına" yönelik bir çalışma üretmiş.
Macar
sanatçı Serge
Spitzer'in
uçan halısı
büyiik
çabalar
sonucu Aya
İrini'de
kubbenin
altına,
tambur ile
orta nefin
birleştiği
noktaya
yerleştirildi.
(Fotoüraflar:
ERZADE
ERTEM)
Bu bakış açışı elbette Marcel
Duchamp'ın "•readymade'*
kavramıyla birlikte yorumlanabilir.
Ama belirtilmesi gereken bir özellik
de şu. Spitzer. ülkemizde köklü bir
geleneği olan halı kültürünü,
dışandan bakan. halının taşıdığı
sıcaklık, güç, zenginlik imgelerini de
ıçine alan bu çalışmasında.
buluntulara yer vermeden amacına
ulaşmıştır. Yoğun bir düşünceyle
üretilmiş olan bu bienal ışi. ancak
eşit yoğunluktaki izleyici katkısıyla
kavranabilir. Bu açıdan bakıldığında
"instailation
r
'un ne olduğunu
öğrenmek isteyenler içinde "öğretici"
bir çalışma karşısındayız.
Gomes: Gizlenen nesneler
Antrepo'nun ıkinci katında arkalara
dogru birbinnin içine girmiş odalar
arasında. ilk kez bakıldığında sanki
hıçbir şey sergilenmiyormuş gibi bir
izlenım uyandıran bir bölüm yer
alıyor. Bu odadan içeriyegirdikten
sonra beyaz du\ar kâğıtlannın
üzerinde ipler. lastiklcr. kâğıt
parçalan, kumaş artıklarından oluşan
varla yok arasında. bellı belirsiz bır
installation karşımıza çıkıyor. Latın
Amerikalı sanatçılar arasında son
yıllarda açtığı kişisel sergılerin yanı
sıra Avrupa'daki tematik sergilerde
de ismini duyuran Fernando
Gomes'in (l%0) lstanbul Bienali
için yaptığı bu çalışmasında
anlatımcılığa düşmeden bienalin
temalanna gönderme yapması
oldukça dikkat çekici. Rıo de
Janeiro'da yaşayan Gomes.
buluntuymuş gibi görünen
malzemelerle "oda-installation'"ları
oluştururken •'readv-made"
olgusundan uzak duruyor.
Antrepodakı installation. ancak
dikkatii va sabır gösteren bir
izleyicinin keşfedebileceği kavramsal
araştırmalar. öneriler ve görsel
oyıınlarla dolu.
Bu durumu biraz daha açmak
gerekırse. installationun ortasında.
boydan boya iki duvar arasında
asılmış olan ince beyaz yorgan
ipliklerine dikkati çekmek istiyorum.
Gomes. mekânın her köşesine adeta
gizlercesine yerleştirdiği günlük
yaşama aıt nesnelerle izleyıcıyı adeta
saklambaç oynar gibi peşinden
sürüklerken odanın ortasına
yerleştırdiği bu ip sayesinde
izleyicinin dıkkatini duvar üzerine
çekerek gerçekte mekânla
ilgilendiğinı duyumsatıyordu.
Gomes'in yorumladığı mekân
kavramı. üçboyutlu \e kökenı El
Lissitzky ile KurtSchwitters'e
uzanan bıreğilimin de\amı olarak
görülebilır. Ama sanatçı burada
özellikle kullandığı nesnelerle kalıcı
dcğil, gelip geçen, yaşamla birlikte
şekil ve anlam değiştiren kavramlar
üzerinde yoğunlaştığını
duyumsatmaktadır. Bu özellıği daha
belirgın olarak ortaya çıkan bır
eğilım de duvar kâgıtlannı
kazınması. yırtılmasıyla oluşan
görsel etkinin kendini süreklı olarak
değiştirmesi. nesnelerin kaybolmaya,
bozulmaya elverişli olmasıdır. Düş
gücüyle takip edilebilecek bır
yolculuğa izleyicıyi davet eden
Gomes'ın bu çahşmaM güncel
sanatın "vöndimsizliğini" yetkin bir
dille ortaya çıkarmaktadır.
yerde icrgılenıesıyle bu anlamın nere-
deyse şıddete dönüşecek denli vuruculu-
ğuyla seçkimin çok özel bir yenne koy-
maktayım.
Ingiltere'de yaşayan Lübnanlı bir Fı-
lislinli olan Mona Hatoum'un iki ışi
özellikle ilgimi çeken yapıtlar olmuştur.
Bunlardan "İğneli HalT, uzaktan pek
sev digımiz tüylü halının yaklaştıkça gö-
rüntüsünü iğneli fıçıya dönüştürmesiyle
duyduğumuz dehşet her ne kadar bana
MeretOppenheim'ın kürkle kaph finca-
nını anımsatan bir sürrealizm çagnşımı
yapmışsa da, bu kimliğiyle başetmeye
çabalayan kadın sanatçının bildik halıya
yükledigı anlam çok daha çarpıcıdır Kü-
çükodada. çılecılerintekbirnalıüzenn-
de medıtatif süreçlerini geçirişlerinde
kapandıklan manastır odalan gıbı bir
mckân hazırlamış olan Mona Hatoum.
burada aynı tarzda, daha küçük boyurta
"Pusulalı Seccade'*siyle vennek ıstediği
anlamı belirgınleştirmiştır.
Mekândan bağımsız olarak kendı içle-
rinde Anish Kapoor un -1000 Ad", Shi-
razeh Houshiary'nin "Düğümün Çözii-
lüşü"adlı çalışmalannı da seçkımde de-
ğerlendiımeliyim.
Ama bu bienalde gerek Yerebatan Sar-
nıcı "nda. gerek^e \e özellikle buradakı
işiy le seçkimin yine baş köşesini İKa Ka-
bakm'a \eriyorum.
Yokmuş gibi var olan Kabakov
Aya İrinı'nın ıç mekânında korkusuz-
ca yer alan tek sanatçı Kabakov"dur. Çün-
kü o burada yokmuş gibi var oluyor. Çün-
kü o burada hain kurtla dans ediyor. Bu
mekânda bulunan yer mozayıgininaçıga
çıkanlmış parçasını kaba korkuluklarla
korumaya alıyor ve y ine küçücük bir kur-
maca öyküsüyle. sıradan bir banka me-
murunun ışe başlamadan önce. işi rast-
gıtiin dıye çizmeyi alışkanlık haline ge-
tirdığıdeseniyle. birgezısonucunda Aya
lrini'deki yermozayiğının aynı desen ol-
duğunu gördüğündeduyduğuşaşkınlığı.
hattaarkeologlann \e bılimadamlannın
da hâlâ şaşkınlıktan çözemedikleri gızi
anlatıyor Bu oyunbaz tavır. bu sevimli
çocuksuluk ve içinde barındırdığı koca-
man bir ıronikaramizah benim için, bü-
tün o görkemlı teknolojık yardımlı; çe-
lik, metal, motor, monitör hatta Kaba-
kov'la benzer tavnn içinde olan naif, il-
kel bütün işleri bir karikatür balonuna
çevınyor.
Kabakov 'un bu fiskesinde öylesine bir
meydan okuyuş sezinliyorum ki. aynı za-
manda bu görkemü. olaganüstü güzel ya-
pıya saygısını, sanat degılmış gibi sanat
yapan doğal, basit tarzını. yaşadığımız
eski-yeni. geçmiş-şimdi, sanat-sanat de-
ğil arasındaki paradoksu gerçek-gerçek-
dışı ilişkisi içinde verişını, onemsızmiş
gibi göriinen ama çok önemli bir şey ya-
pan sanatsal sunusunu bütün bienal ya-
pıtlarına yeğliyorum. Aya İrini, Kaba-
kov'un bu işıni doğallıkİa benimsemiş-
tir. Öyle kı gerçekleştirılebilse iyi bir iş
olacağına emın olduğum Kounellis'in
hâlâ gerçekleştirilemeyen yapıtını Aya
İnni kubbesi birtürlü kabul etmiyor ne-
dense. Çünkü karabıber taşıyan 100 adet
metal kefe. kubbeye gerılen çelık telle-
nn tam ortasından aşagı sarkıtılırken,
kubbe sadece bır tane yeter deyip diğer
99 adedinin düşmesıne neden oluyor.
Acaba statik hesabı mı yanlış yapılmış?
Mekân teknolojiyi yeniyor, küçücük bir
kâğıt parçasıyla anlam kazanıyor. Aya
İrini"dcn yaptığım özel seçkım. Kounel-
lis'in ışi bir dahakı sefere yerine asılırsa
eğer. sanınm onu da alacak içine. Bie nal
hâlâ sürüvor.
MEMET BAYDUR
Bergen'in Kocası!
Renkli gazetelerimizden birinin pazar sayısında,
arka sayfalarda bir haber. "Candıce Bergen kocası-
nı yitirdi." Renkli bir fotoğraf da var. Altında. TV dizi-
si Murphy Brown ın güzel yıldızı Candice Bergen'in
yönetmen eşinden bır kızı var yazıyor. Fotoğrafta
"güzel yıldız" yanında ufak tefek, gözlüklü bır adam-
la görünüyor. Bir TV dızisinde oyunculuk yapan bir
hatun kişinin kocasını yitirmesi neden haber oluyor
diye düşünürken anlaşıldı mesele. Ölen adam Louis
Malle'mış. Hani şu Yeni Dalga akımının büyük usta-
larından. Hani canım en az bir düzıne başesere ım-
zasını atan, kısalı uzunlu yirmi dokuz fılm yapmış bü-
yük yönetmen Louıs Malle'mış Candıce Bergen'in
kocası olarak haber malzemesi olan kışi.
Fransa'nın Belçika sınırı yakınlarında tatsız bir en-
düstri şehri vardır. Thumeries. Orada doğmuş Mal-
le. Şehrin tek manfeti şeker üretmek. Dev bir şeker
fabrikası var orada. her yan şeker pancarı yığmlarıy-
la süslü. Bir bankası var şehrin. bır de o bankanın ya-
nında lokantası: Şeker Kâsesi. Fabrıkanın sahibi şir-
ket, eski bir burjuva ailesi olan Beghin'lerin. Louis
Malle'ın annesi bu aileden, babası da şeker fabrıka-
sının müdürü. Dört erkek, üç kızkardeş o kişilıksız
kentte doğup büyümüşler. Şeker endüstrisınin yanı
sıra Thumeries'i haritada var eden tek şey Louis Mal-
le'ın doğum yeri olması. Bu gerçek kırıntısından ötü-
rü biliniyor bu gün bu kent.
1940 yılında Nazi işgalı başlayınca Paris'e taşın-
mış aile, Louis Malle sonraları Sorbonne'da sosyal
bilimler okumuş, ardından Pans'in ünlü sinema oku-
lu IDHEC'de sinema. Daha bırıncı sınıf öğrencisıyken
Kaptan Cousteau'ya kameraman yazılıyor ve üç yıl
Kalipso adlı gemıde dünyayı dolaşarak Sessiz Dün-
ya'yı çekiyor. Paris'e dönüşünde bırkaç gün Jacqu-
es Tati ile birkaç hafta Robert Bresson ile çalışıyor.
Sonra kollan sıvayıp ılk fılmıni yönetiyor. Bizde Idam
Sehpası olarak bilinen Cehenneme Asansör adlı baş-
yapıt.
1959 ile 1963 yılları arasında, Yeni Dalga'nın mo-
da olduğu yıllarda Fransa'da yüz yetmiş (170) yönet-
men ılk filmlerinı çekmışler! Yalnızca bır avuç kadarı
devam etmiş işine,
doğal olarak. Truf-
faut, Resnais, Go-
dard, Varda, Sa-
utet, Demy, Enrico
bu azınlığın arasın-
da. Louis Malle da
bu grubun içinde
yer alıyor. Cehen-
neme Asansör'den
sonra ikınci başya-
çıtını yönetiyor.
Âşıklar. Sonra
üçüncü başyapıt
geliyor: Raymond
Queneau'nun ro-
manından uyarladı-
ğı Zazie Metroda
adlı filmi. 1971 yılın-
da sinema tarihinin
en güzel, düşündü-
rücü komedilerin-
den birini çekiyor:
Yürek Çarpıntısı.
Çocukluk anıların-
dan süzülmüş bu
filmde Katolisızm,
savaş, komünızm,
caz, Albert Ca-
mus, anarşizm ve
seks, giderek en-
sest (fücur) birbınne Louis Malle
karışıp enfes bir ko-
medıye dönüşüyor. Sonra bır şaheser daha geliyor
Lacombe Lucien. Insan neden. nasıl faşist olur so-
rusuna çetin cevız bir yanıt veriyor Malle bu filmin-
de. 1981 yılında Andre ile Yemeğim adlı, söz sıne-
masının başeserlerinden birini çektikten sonra yak-'
laşık on yıldır uzak kaldığı Fransa'ya dönüyor, bu se-
fer lirik sinemanın iki başyapıtına imza atıyor. Bırin-
cisi otobiyografik öğeler taşıyan yaralayıcı bir fılm:
Hoşçakalın Çocuklar. Çocukluk, durmadan döndü-
ğü bir ülke Louis Malle'ın. 1989 yılında yıne Fransa'da
Mayıs'ta Mılou adlı usta işi fıimi çekiyor. Son yapıtı
ise bu yıl gördüğüm Kırkikinci Sokağın Vanya'sı. Can
alıcı bir eser, tiyatrodan söz eden sinema nasıl yapı-
lır sorusuna dingin, lırik ama keskın bır yanıt veriyor
Malle. Arada bu yazıda sözünü etmediğim birçok
önemli filmi var. Işte dünya için. sinema sanatı için
gerçek bir ustaydı geçen pazar kimi gazetelerde Mur-
phy Brovvn'ın kocası öldü diye haber konusu olan ki-
şi.
Elimde imzaladığı kitabı var şimdi. Bütün filmleri
üstüne konuştuğu 1993 basımı bir kitap. Son sayfa-
larında bakın neler anlatıyor Louis Malle. "Bana hep
sorariar, bütün bu birbirine benzemez filmleri, apay-
rı bilinmezlere yelken açan işlen yapıyorsun. Nedir
ortak noktası senın fılmlerinin? Bu soruya yanıtım
'ben' oluyor hep. Filmlerimin ortak noktası benim."
Haa bir de şunu ekliyor son cümle olarak bu bü-
yük sanatçı: "Yaşadıkça fikirlere daha az güvenir ol-
dum, onun yerine duygulara güveniyorum daha
çok."
Sinemanın olumsuz anlamda marjinalleştıği bir za-
man dilimine giriyoruz. Televizyon bir yandan. gör-
sel basının bombardımanı öte yandan, kullanılıp atı-
lacak yapıtlarla bir çöplük kültürünün egemenliği ku-
ruluyor neredeyse. Bir film, nasıl dıyorlar "olay" ha-
line gelebilir, çok para yapabilir, bütün ödülleri alabi-
lir, ama birkaç yıl içinde unutulmaya mahkûmdur.
Pulp Fiction, Forrest Gump vesaire gibi filmleri sa-
nat yapıtı zannedenler için geçerli bu görüş. Öte yan-
dan içimde bir ses Lacombe Lucien'ın ya da Yürek
Çarpıntısı'nm yüzyıl sonra da anımsanacağını söylü-
yor. Enayilik benimkisi ama ne yapalım ki böyle!
Karikatür yanşması sonuçları
açıklandı
Kültür Ser\isi- Çarşı Mağazalan'nın düzenlediği 1.
Karikatür Bienali kapsamında yer alan "Türkiye'de ve
Dünyada Tüketıcı Sorunlan' konulu karikatür
yanşması 30 kasım günü The Marmara Oteli Balo
Salonu'nda düzenlenen bir törenle açıklandı.
Yarışmada birincilıği, Trabzon'dan katılan Hakan
Sümer "Reklam" konulu karikatürü ile kazandı.
lstanbul'dan tsmet Lokman ve Ankara'dan Cemalettin
Güzeloğlu ve Bursa'dan Mümin Bayram'ın "başan
ödülü' kazandığı yarışmada Samsun'dan Yılmaz
Muslu. Antalya'dan Cihan Işbaşı \e İstanbul'dan Samı
Caner jüri özel odulüne değer görüldüler.
Sergılenmeye degergörülen 35 yapıt ise 10 aralıga dek
The Marmara Oteli Orient Express Salonu'nda
görülebilır.