05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 fCASIM 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYF; KULTUR 15 UYGARLİKLARIN İZİNDE... OKTAY EKİNCf Çanakkale'de SİT planlaması 'halka açık atölyeler'de yapıhyor Eger ÇanakkaleV geçmek jçin Kiiitbahir Kaiesi'nin yanıbaşından kalkan motorlara binerseniz, bu tarih ha/inesini ezmek isteyen boğaz köprüsü projesinin ne denJi uygarlık dışı olacağını da köprû vokken bik farkedebilirsiniz. Kenteelkonımada demokratik kültürBugünlerde yoiunuz Çanakkaieye düşerse boğazı geçmek için Eceabattan araba vapuruna bin/nek verine dilersenız bu kez Kıhtbahır'den kalkan dolmus nıo- tor/annı yeğleyın. En küçüğü altı. en büyüğü ıse yırmi- yeyakmotomobıliboğazınendarverın- den yakJaşık 10-15 dakikada karşi kıvı- ya ulaştıran bu sevimli motorlar. aynı an- da size tanhle de ıç ıçe olma duvgusunu yaşatacakiar. Çünkü yıne Kilıtbahir KaJesinin he- men yanıba^ındaki balıkçı barınağından denize açılıp az sonra onun karşısındaki ÇimenJik Kalesi'ne yaklaşmaya başla- dığınızda. bu ikı tarihi yapıyı birlikte seyrederek belkı de yüzierce yıl öncesi- ne Sultan II. Mehrned'in henüz "Fatih" olmadığı dönemlere gideceksiniz. II. Mehmed'ın Istanbul'u almadan önce Bi- zans'a denız yoluyla geiebilecek yardım- fan daha ÇanakkaJe Boğazı "nda kesmek için bu ikı kaleyı karşıhklı vapttrarak. de> r im yerindeyse fethi nasıl sağiama al- dığını gözlerinizle görüp yine tarihi ya- şayacaksınız... Eceabat'tan araba vapuru kullanmak •• Çanakkale'de tarihi Kilitbahir ve Çimenlik kaielerini ezmeye niyetlenen bogaz köprüsü girişimlerine karşı başlayan yerei direniş. kısa sürede kentin tüm tarihsel dokusunu korumayı amaçlayan geniş katılımlı bir kültür projesine dönüştü. Koruma Kurulu, bu projeyi SİT karanyla yasal güvenceye alırken. koruma amaçiı imar pJanı da tarihi Yalı Han'da ve halkın izlemesine açık atölyelerde hazırlanıyor... yerine Kilitbahir"den doimuş motoruna bınmenin. başka bır güncel kazanımı da- ha var. Eğer bir kısım duyarlı Çanakkalelıle- rın \eonlan destekleyen bızlergibilerin Çanakkale köprü>ü projesinc neden kar- §ı çıktığımızı merak edıyorsanız. vine bu küçük ve alçakgönüllü deniz yoiculu- ğuyla siz de çarpıcı gerçeğı görüp safla- rımıza katılabilırsiniz. Fatih, Bizans'a gelen deniz yolunu kesmek için Osmanfı kalelennin yer se- çiminde elbette kı boğazın en da yerıni yeğlemış ve İstanbul Boğazfndakı Ana- dolu ve Rumelihi.san"nda ızlenen yön- tem burada da vinelenmişîi. Canakkaie ıîe karşı kıyı arasmdaki halkm denız ulaşımını sağlayan kayıklar. motorfar ve derken önce at arabası son- ra da otomobıl taşıvan teknelerde elbef- te kı vine boğazın en daryennı kullan- dılar ve bu tarihsel gelenek stmdı de ay- nı güzergâhta sürüyor. Ama iş Çanakkale Boğazı'nı geçecek dev bırasma köprüproıesınegeldiğınde \e bu proje için 20 yüzyılın 21. vüzvıla da taşınan "engelişkin teknokyileri" dev- reve gırdıginde. bu müthış mühendıslık hankası ıçın de tıpkı 600 yı! öncesı gibı yadakavıkçıların vemotorculann tercı- hi gibi "boğazın en daryerinin'"seçılme- >e kalkılma.s!. acaba ne kadar çağdaşf! ı vene deıılı uvgart!) birtufumdur' 7 İşte bu sorunun yanıtını, Kılirhabır'den kalkan küçük motor boğazın ortalarma doğru geldığinde, her ikı tarihi kalenın üzerınden geçecek ve onlan altına aîacak olan dev bir asma köprüvü gözünüzün önünde havalı olarak canlandırdığınızda bıle hemen ve dehşetle ürpererek verc- bılırsınız. Helevınebuköprü projesinin. sadece karşınızda duran tarihsel mirasa değil. v ıvadüklen ve bağlantı yollanyla kuzeydeGelibolu Yanmadası'ndaki mil- lı parka ve ormanlara. güneyde ise dün- vanın en ünlü uygarlık merkezleri arasın- da ver alan Troya bölgesine vereceği za- rarları da düşündüğünüzde artık siz de (hani şu kımilerıne göre tutucu sa>ılan) gözö pek kommacılararasına yavaşya- \a> katıhvorsunuz demektir. Dilerseniz bunu sadece düşüncede de bırakmayıp şırndi gerçekten onlara katı- larak da sürdürebilirsiniz. Kilıtbahır'den kar^ı kı>ıya bu duvgu vüklü göziemferle geçtiğınızde. araba- nızı hemen Valı Camısrnın arkasındakı oioparka bırakın \e karşınızdaki Yalı Han'dan ıçerigırin. Bu küçuk ve se\ımlı. iki katlı. taş av- iulu ve ahşap verandalı eski handa. sizi önce ikı genç ve güzel insan karşılaya- cak. HasanveNurTuıiıanlıçifti,bır>an- dan birlikte ya$amasevincıni vakaladık- ları tarihi Yalı Han'ın son onarım ışleri- ni tamamlarken. öbüryandan o do>um- suz demli çaylanndan sizede ikram ede- rek güler yüzle "Hoşgeldiniz" diyeeek- ler. Derken yine bu küçük handa son za- manlarda ne denli büyük coşkuların ya- şandıgını da merak ederseniz, büyük ola- sılıkla o sırada handakı odalardan birin- de koruma planının son düzenlemelen üzerinde çalışan mimar İsmail Eıten de yanınıza gelerek Hasan'la Nur'un bırak- tıkları yerden sozü alıp olanı bitenı ay- nntılanyla anlatmaya başlayacak. Sövleşiye katılmak üzere aynı han odalanndaki Ç3lışmalanna ara verip av- ludaki masanızın etrafında tahta sandal- yelere oturan mimarlık ve şehircilık öğ- renciîeri ise "ÇEYAP" projesinin gönüî- lü neferleri ofarak uygarlıkların izınde >ürümelerinin yarattığı ürünlere ve ba- şanya gösterdiğiniz ilgiden ötürü size te- şekküredecekler. Yöresel duyarhlığa "SİTkaranyla" destek Tarihi Yalı Han'ın özgün orta- mmda yaz bovunca süren ve şu gûnlerde tamamianma aşaması- na gelen "Çanakka/e Koruma Amaçiı İmar Planı" çalışması. aslında yıne yaklaşık biryıl ön- ce baslatılan "ÇanakkaJe E»Jeri Yasatma Projesi** adlı gönullü bırçabanın üriinü. Kısa adı "ÇEVAP'* olan bu proje, tıpkı İzmır"teki İZEYAP (Izmıt Evlerinı Yaşatma Proje- si), ı\fugla'dakı MEVAP(Muğia Evlerinı Yaşaıma Projesi) va da Amas>a'daki YABEP(Yaiıbovu Evleri Projesi) gibi Çanakka- le"nin de tanhsel kent kımliğıni vurgulayan ve yogun olarak Çi- menlik Kalesi çevresindeki eskı yerleşme dokusunda yer alan kültür mirası niteliğindeki siiil, resmı ve dınsel binalann yöresel örgütlenmelerle korunarak ken- te veniden kazandırılrnasın] amaçlıyor. ÇEV ; AP, İZEYAP. MEYAP. YABER. isimleri ise tüm bu pro- jelen başlatan ve sürdüren Mi- marlar Odası'ndaki kadrolann. yine bu gönüllü korurnacılığın yurt düzevinde yaygınla^acak bır duyarlıhğa dönüsmesi özle- mı\le ortaya çıkan es tanımla- malar. ÇEYAP'ın ayn birözelliği ise Canakkaie Boğazf na kurulmak ıstenen Kılıtbahır-Çımenlık as- ma köprüsüne karşı baslatılan demokratik dırenış süreci içeri- sinde ortava çıkmış olması Köprünün Anadolu yakasında a>agını basması planîanan Çi- menlik Kalesi ve ünlü Sarıçay çevresindeki tarihsel ve dogal dokunun bu ımha projesinin tah- ribatından kurtanlmak ıstenme- si. yine sadece köpriive karsı çık- manın ötesinde, bu özeün doku- hn mayıs a>mda kentsel SİTalanı olarak ilan edilen Çanakkale'nin .okakJannda.yönesel kimliğin zarifJiğini belgeteyen çok sayrda nimarlık örnegi yapı var. (Fotoğrafl an OKTAY EKİNGO nun olası imar hırslanna karşı da korunması ve }aşatılması gere- gıni gündeme getirdi. Böylece Çanakkale'deki ken- te ve farihe karşı duvarlı birikı- min -yine köpru olsa da olmasa da- kültürel mirasın kurtanlma- sına dönük daha etkın bir kam- panyaya dönüştürülmesi hedef- lendi. Bu du>arlı sürecın hıç kuşku- suz en önemli aşaması. Canak- kaie Beledive Başkanlığı ile Mı- marlar Odasf nın ayn ayn yap- tıklan basviiruları bıriiktedeğer- lendiren Edime Kültür ve Tabi- at V'arlıklannı Koruma Kuru- lu'nun 26.5.1995 günü >aptığı 220 no'lu toplantıda. boğaz köp- rüsü projesinin baskısı altmda bulunan ve buna baglı veni imar taleplerinin de gündeme geldiği tarihi kent dokusunu ve Sarı- çay'ın denize kavuştuğu komşu alanı kentsel ve doğal SİT olarak ilan etmesivdı. Koruma kurulu aynı gun ve24I6no"lubuS/Tkara- rında, bu bölgede tüm imar uvgulamaiannı durduru- vor ve koruma amaçiı imar planı çalışmasının başlatıl- masını öngörüyordu. fşte bu asamadan sonra ÇEYAP"ın öncelıkli gün- demi. artık bölgenin tanh- sel kimliğini sürdürmesine olanak sağla>acak bır ko- ruma imar planının hemen hazırlanrnasi \e onaya su- nulmasıydı. Tıpkı İZEYAP. MEYAP ve YABEP'te olduğu gibi ÇEYAP'ta da Mimarlar Odası'nıngönüllü öğrencı çalışmalannı sürdüren Ga- lata Grubu ve Çanakkalelı diğer mimarlık ve şehircı- lik öğrencilen kollan sıva- dılar. Mimar İsmail Er- ten'in koordinarörlüğünde. mimar Prof Dr. Cengiz Eruzun'un danışmanlı^ın- da ve Canakkaie Beiedive Başkaniığı 'nm Türkiv e 'ye örnek olacak desteklen ve katkılan ıle koruma amaç- iı imar planı çalışması Ya- lı Han'daoluşturulan halka açık pianlama atölyesınde gerçekleştinldı. Bu çalışmalan kimi za- man koruma kurulu üyele- ri de toplantılarını Yalı Han 'da yaparak denetledı- ler ve önümüzdeki hafta- larda sonuçlanması bekle- nen koruma amaçiı imar planını beledive meclisıy- le koruma kurulunun or- } akla f yaf ? ac f Tarihi >'alj Han. ÇE^AP projesinin merkezi ve Koruma Amaçiı İmar Planı çalışmasının halka açık atöhesi olarak da hizmeî verivor. Katafanıcı ve açık bir pianlama Canakkaie"de tüm bu coşku vencı gelış.melenn tartişmasız li- derı oîan İsmail Eıten,Çanakka- le Koruma Planı'nın. aslında ÇEYAP'ın ilk adımı olduğunu söylüyor ve ajnı koruma planı- nın da Canakkaie Tarihi Kent Komısvonu'nca s ürutüldüğünü vurguluyor. Bu komisyon. yine Çanakkale'deki planiamava kat- kı yapan mimar. şehirci. mühen- dıs. arkeolog. sosyolog. öğrenci- ler, beledive görevlıleri. müze müdürlüğü. ünıversıte veduvar- lı yurrtaşlardan olusu)or. İsmail Erten, ÇEYAP'ın de- mokratik vapısı v e amaçlan çer- çevesınde. koruma planı çalrs- masında da başlıca iki temel il- ke olarak açıklık ve katıhm ko- nularında ödünsüz bir çaba ser- gilendığini >öy!üyor. Zaten. pianlama bürosu olarak da bele- dıye ya da herhangı bır resmi mekân yerine. her yönüyle öz- gün bır sivil mimarlık örneği olan Yalı Han'ın seçilmesı de ış- te bu nedene davanıyor. Yurttaş- (ar. Yalı Han "a hem çav ıçmeye. hemde pianlama çalışmasını iz- iemeye geliyorlar. Yine pianla- ma sürecinde iki ayda bir vapı- lan halk toplantıları da Yalı Han'da düzenlenıyor ve böylece açıklık ılkesi eksiksız yaşama geçivor. Katılım konusunda ise resmi kurumların, meslek odalannın, .sı\ il toplum örgütlerinin ve du- yarlı yurttaşlann her türlü görüş \e önenlerı yıne Yalı Han'daki açık \ e demokratik pianlama bü- rosunda değerlendirmeve alını- yor. Kimi öneriler hemen. kimi- leri ise halk toplantılannda tartı- şılarak karara bağlamvor. Tarih- sel ve doğal mirasın korunması- na özen göstermeyen, sadece rantı hedefleyen imar teklifleri ise zaten bu açık ve demokratik ortamda pek gündeme getırile- miyor. Bövlesi bir çalışmanın dogal sonuctı ise yine İsmail Erten'in değerlendirmesme göre; plan müellifliğinin de kolektif olma- sı. Çanakkale'de bu tarihi çaba- ya katkı yapan herkes. koruma planını sahıplenmiş durumda. Plan bu şekilde benımsenince, bu plana dayalı olarak başlaya- cak kentsel koruma ve tarihe say- gılı imar uygulamaları da yıne katılımcıların sahiplenmesiyle sürecek ve doğrusu beledive de bu süreçte daha rahat olacak. Canakkaie Koruma Planı ha- zırlama sürecine kasım (1995) avından bu yana etkin olarak ka- tılmava başlayan 18 Mart Üni- versitesi'nin geKştird^i yeni çalış- malar da çok anlamlı. ÇEYAPsözeüleri ile üniversi- te yelkilileri arasında yapılan topJantıdan sonra. yine üniversi- tenin fotoğraf bölümû. kentsel ve doğal SİT alanında koruma planını destekleyecek fotoğraf- İann bu bölümde ders olarak ve öğrenciler tarafından çekilmesi kararını aldı. Benzerşekilde üni- versitenm grafik bölümü de ÇE- YAP'm ve koruma planının her türlü tanttım afişini düzenleme- yi üstlendi... Sözün kısası, Çanakkale'de Törkiye'nin özlemini duyduğu bir uygariık ortamı yaşanıyor Kentin bugiine dek pek önem- senmeven tarihsel dokusu, ola- bildiğince açık, demokratik ve kafılımcı bir anlayışla. koruma amaçiı bir kü/tür projesinin gü- vencesmealınıyor. Beledive, ko- ruma kurulu ve kentteki diğer bı- limsel ve sosyal kurumların, gö- nüllü bırlikteliklerle el ele vere- rek bu proje etrafında oluştur- duklan dayanışma ve işbirüf i ise son yıllarda unutulmaya yüz tu- tan yurtseverliğin Çanakkale'de yeniden doğması anlamına gelı- yor. Umarız. "Canakkaie geçil- mez" sloganı 75 yıl sonra aynı kararlıIıkla yaşama geçer ve ÇE- YAP tüm hedefleriyle sonuçla- nıncaya dek, yağmacıların ve köprücülerin tuzakları bu ülke- nin değerlerini korumak isteyen- ler tarafından tiimüyle etkisiz bırakılır... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL TÜPk Tiyatposu 1995... Acaba Tiirk Tiyatrosu 1995, halkına ne vermekte- dir? Artık kendi yazarı neredeyse olmayan bır tiyatro ne- yi verebilirse, onu vermektedir. Hiçbır toplumun özgün tiyatrosu, büyük ağırlıklı olarak yalnızca yabancı oyunlar aracılığıyla oluştu- rulamaz ve ayakta tutulamaz. Ve biçbir toplumun olan tiyatrosu da. yalnızca bir zamanlar yazılmış özgün oyunların yardımıyla kendi toplumuna ayna tutamaz. Herhangi bır toplumun yabancı oyunların pence- resinden dünyaya ve kendme eleştirel bakabilmesi- nin ternel koşulu, önce kendisinı ve yaşamını -elbet kendi içınden çıkan oyunJar aracılığıyla- dramatize edebilmiş olmasıdır. Eğerbu koşul gerçekleşmemiş- se, hiçbir yabancı marka tiyatro gözlüğü bır toplu- munkendi sorunlann/ sannede somut bir bıçimde iz- lemesine yetmeyecektir. Ham/et'in olmak ya da olmamak sorununu evren- sel düzlemde tartıştıgı ve bu evrenselliğiyle herkese sesiendiği, hıç kuşkusuz dogrudur. Ama aynı Ham- let'ın, olma ya da olrnama koşullanna kendi özgün koşullan içerisinde eleştirel bakmaya alışmamış/alış- tınlmamış birtopluma, sözü edilen evrensellığine kar- şın, ne ölçüde seslenebıleceği de tartjşılmaya değer bir noktadır... Brecht'in, bilim adamının sorumluluğunu Galr- lei'nin ağzından dile getirirken takındığı tutum da ev- renseldir; ne var ki, bu sorumluluğu kendi tiyatrosu- nun penceresinden de görmeye yabancı bır toplu- mun ortamında üretken bir tartışmanın konusu ya- pabılmek, pek olası değildir. Özetle söylemek gerekirse, yeryüzünde hiçbir top- lum yoktur ki, kendi sanatının diliyle konuşma bece- risini elde edemeden başka toplumlann sanatlannın dilini yeterince öğrenebılmış otsun. Türkiyede eğer son yıllarda özel tiyatrolann sayı- sı daha önceki dönemlere göre hızla azaldıysa ve ti- yatro, bugün Türk halkının "sanat dillen" arasında ön- de gelmiyorsa. bunda yerfi oyunlarımızın sayısının çok azalmış oluşunun payı çok büyuktür. Bugün bir ıngiliz, bir Amerikan, bir Fransız ya da bır Italyan ti- yatrosundan söz edildıği zaman bundan anlaşılan, her şeyden önce o ülkelerin tiyatro yazariannın ve on- larca kaleme alınan yenı oyunların bellı bir yoğunluk düzeyini yakalamasıdır. Yoksa. ağırlıklı olarakyaöan- cı ya da eski yerfı oyunları çok iyi oynamak ve sah- neye koymak, hiçbir ülkenin tiyatro etkinlıklerinden o ülkenin tiyatrosu diye adlandırıtabılecek bir tıyat- ronun doğmasına yol açamaz. Sanat, sonuçta toplumun kendinı yansıtma biçim- lennden bıri olduğundan, sanattaki her kısırlaşma, o sanatı besleyen toplumun da suskunlaşması anla- mına gelir. Altmışlı ve yetmişli yıllarda özel tiyatrola- rı nicelik ve nitelik olarak ödeneklı tiyatrolarını gerıde bırakmış bır Türkıye, onca değerlı oyuncusunun ve yönetmeninın varlığına karşın. bugün o yıllardaki ti- yatro çizgısinin çok gerisıne düşmüşse. bunun birin- cil nedenini bizım oyunlanm/zın artık çok azalmış ol- masında aramak gerekmektedir. Sanat alanında varlığını belli eden bunalımlardan çıkış yolunu her zaman yıne sanat alanında arama- ya kalkışmak, bu doğrultudaki çabaları sonuçsuz bı- rakabilir; çünkü sanat, hiçbir zaman bir ülkeye, bir topluma egemen olan genel atmosferden bütünüy- le bağımsız bır gelışme çizgısi izlemez. Ülkemizin yukanda anılan dönemlerden bu yana hedef olduğu çeşitli baskılann yazarları suskunluğa ittıği ve bun- dan tiyatronun da payını aldığı, bir gerçektir. Bir baş- ka gerçek ise, özellikle 12 Eylül döneminin ürünü olan depolitizasyonun, başka deyişle ülkenin geniş anlamda siyasetle ilgilenmesi gereken asıl kesimle- rini -korkutarak ve yasaklar aracılığıyla- sıyasetten ve siyasi düşüncelerden "anndırma'" çabalannın ne ya- zık kı bugüne kadar uzanan meyveler vermiş oldu- ğudur. Böylece hazırlanan zemine kanştınlan köşe- yi dönme felsefesinin mayasının da çok iyi tutmasıy- la birfikte Türk toplumu, art(k genelde yaşadığı za- mana ve dünyaya eleştirel düşüncenin geniş boyut- lanyla bakamayan, salt gününü yaşama peşinde ko- şan -ve bu durumda doğal olarak, gününü bile ya- şayamayan!- örneğin gazete alma adı altmda tabak çanak kuyruklarında zaman harcamayı doğrudan düşünme yetisıne yönelık bır saldırı diye algılamayan, ilkesizlikte birbirleriyle yarışan partilerden oluşma bir aşureye hâlâ demokrası dıyebilen bir kitleye dönüş- müştür. Böyle toplumlann yazgısı ise, ancak bugünkü de- rin suskunluk olabilır. Ve böyle bir suskunluk ortamından topluma eleş- tirel gözle bakabilecek bir sanatın doğabılmesi, ge- nelde söz konusu bıle değildir. Bu durumda, sanatların en "konuşkanı" olan tiyat- ronun da kendi ortamımızda çoğunlukla bizım dili- mizle degil, fakat başka dillerde konuşmaya başla- mış olmasında şaşılacak bir yan, var mıdır? "İncfl'den Resimfer" sergisı Kültür Ser>isi - Ressam Nilgün Tüzüntürk 21 ki^ise/ sergisıni "İncirden Resimler" adı altmda Kuledibi La Fuite Bar'da açtı. Yıl sonuna dek sürecek sergıde. Isa'yı anlatan çok savıda rcsim bulunuyor. Resımlerini daha önce de çeşitli galerı ve sanat es lerınde sergileyen Tüzüntürk'ün 1976yılından bu yana kişısel ve karma 20'nin uzerinde resım sergısi bulunuyor. 1954 yılında Adana'da doğan sanatçı. 20 yıldır resimle uğraşıyor. /stanbul Erenkö) Kız Lısesı'nı bıtırdikten sonra 1969-70 yıllannda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi 'nde değısik atölyelerde çalışaıı Tüzüntürk'ün yurtiçi ve yurtdışında özel koleksıyonlarda resımlen bulunuvor Eflatun Cem Güney Çocuk Kitapları Yiarifması Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı'nca düzenlenen Eflatun Cem Günev Çocuk Kitapları \'anşması "nda ödüle Fent Avcı'nın '"Kırmızı Fıli Gördünüz mü" adlı yapıtı değer görüldü. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın da katıldığı. Ankara Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlenen ödül töreninde mansiyon ödülleri. "Ninernin Çocukluğu"' (Zerrin Cebeci). "Kargadan Korkan Korkuluk" (Pınar Genkalmaz). "Lutten de Ejderha Ejo'" (Niyal Akmanalp ve Huban Korkmaz). "Orfoz" (Kıymet Pur), "Ben Minicık Bır Bebektim" (Ayrtil Akal ve Ayda Kantar). "Kuli'nin Korkunç Rüyası" (Aysel Gürmen ve Sibel DemirtasJ, "Oyuncu Bulut" (Nural Birden). "Benimle Oynarmısın'' (Leyla Sakpınar), "Şaşkın Nası! Uyudu" (Müberra Ertızun ve NıIüferDerıcioğlu). "Öyle Eğlenıyorum kı" (Gülten Dayıoğlu ve Nazan Erkmen) adlı yapıtlara verildi. Genç tiyatroculara ffcincifik ödülü Kültür Servisi - Devlet Tiyatroları, Opera ve Balesi Çalışmalan Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)'nın genç tiyatroculan, Belçika'da düzenlenen '3 FabuJeus Festıvali'nde Şahap Sayılgan'ın "Caos" adlı oyunu ile Macaristan'ın ardından ıkincı olarak önemli bır başarıya ımzalarını attılar. Festivale. Türkiye'nin yanı sıra Italya, Macaristan. Slo\ak>a, (ngiltere. Portekiz'den genç tiyatro gruplan katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle