Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
îngiliz sanatçı Abigail Lane, Antrepo'da sergilediği "Kanlı Duvar Kâğıdı"yla izleyiciyi bir cinayete tanık ediyor
Kapak kapdarm ardmda...
AHL ANTMEN
Kapalı kapılar ardında neler olup bi-
ter?
Sansasyon peşinde koşan gazetelerin
renkli sayfalanndan yansıyan fotoğraf-
lar: Bir cinayetin "en dehşet verici*1
res-
miniçizebilmek ıçinbıryaşamın sondo
kikalanna çevrilen objektifler... Kapaî
kapılar ardında neler olup biter?...
Uluslararası Istanbul Bienali'ne katı-
lan İngiliz sanatçı Abigail Lane'ın kafa-
sını kurcalayan soru bu. Bıenal mekân-
lanndan Antrepo'nun ıkincı katında dö-
şediği odadakı "Kanlı Duvar kâğıdt"
adlı işiyle. kapalı bırkapıyı ardınakadar
açıyorLane, bizleri, kapalı kapılann ar-
dında olmuş bitmiş bir olayı izlemeyc
çağınyor: Her yıl sayısız insanın cinaye-
te kurban gittiği ABD'de işlenmış cına-
yetlerdenyalnızcabın bu. Abigail Lane.
New York'ta bir polis departmanından
zar zor ele geçirdiğı bir fotoğrafla. tek-
ran olası olmayan bir şeye kalkışıyor.
Bir yaşamın son anlarını yeniden kuru-
yor.
Kanlı Duvar Kâğıtlı küçücük bıroda-
nın pembemsi, sessiz karanlığında kur-
guladığı gerçek bir cınayet sahnesiyle. o
bomboşodada izleyıcinın kanını dondu-
ruyor.
Soyutia figüratif arasında...
Son dönem İngiliz sanatçılan arasın-
da önemli bir yere sahip olan Abigail
Lane'ın sanatı. şıddet. yokluk. ölüm gı-
bi kavramlardan yola çıkıyor. ancak iz-
leyiciyi bunlara salt gözlemcı olarak or-
tak etmek adına da olsa, yaşamla ister ıs-
temez güçlü bağlar kuruyor. Antrepo'da
sergilediği "Kanlı Duvar Kâgıdı". bir
yandan Vves KJein'ın "Antropomet-
rT'lerinı andıran güzellikte soy ut bir re-
sim. bir yandan -\e gerçekte- New
York'ta bir evde işlenen bir cınayet sıra-
sında bir insanın evin duvarlannda bırak-
tığı kanlı parmak izleri.
Kapalı kapılar ardında neler olup bi-
ter'
1
Abigail Lane. tipik denılebilecek bir
tngıliz. Bunu kendisi de vurguluyor \e
"ingiliz oluşunun ister istemez sanatına
yansıdığınr söylüyor. Sanatçının "Kan-
İı Duvar Kâğıdr da aslında bunu doğru-
luyor ve daha geçen günlerde da\ası so-
nuçlanan bir oîay ı akla getiriyor: İngiliz
basınını tam 30 yıldır meşgul eden "ço-
cuk katili" \Iyra Hindley'den sonra.
onunla boy ölçüşebilecek ıkinci bir ka-
dın katil çıktı şımdi: kendi kızı da dahıl
A bigail Lane,
/ I Antrepo'nun
^A. ikinci katında
kanlı duvar kâğıdıyla
kapladığı odada, kapalı
kapıları ardına kadar
açıyor ve bizleri, bir
cinayet olayını izlemeye
çağırıyor. Her yıl
yüzlerce insanın
cinayete kurban gittiği
New York'ta işlenmiş
cinayetlerden yalnızca
biri bu.
olmak üzere 10 genç kızı işkence ederek
öldürmekten suçlu bulunan Rosemary
VVest. Rosemary \Yest davası. szeçen haf-
ta ıçınde sonuçlanana kadar. fngilız ka-
muo> unu en az PrensesDiana'nın geçen
günlerde bırTYroportajındagözlerönu-
ne serdiği "kapalı saraj kapılan ardın-
da" neler olup bıttığine daır açıklamala-
n kadar meşgul etti lşin ilginç yanı. in-
giliz basınında West cinayetlerinın sem-
bolü. ne Rosemar> VVesfın ne (kımi ci-
nayetleri ortak işledıkleri) kocasının ne
de cinayete kurban gitmi!% kızlardan bi-
rının yüzii... Bu cinayetin sembolü, tıp-
kı Abigail Lane'ın "Kanlı Duvar Kâ-
gıdı"nda kurduğu "sıcacık" e\ mekanı
gibı - ışte burada o soru yenıden günde-
ıne geliyor: Kapalı kapılar ardında neler
olup bıter? - We-it"lenn yırmı yıla yayı-
lan bir dönemde teker teker öldürdükle-
ri kızlann cesetlennı saklamak ıçın bod-
rum katını bir gomut gibi kullandıkları
o e\. Gloucester'da Cromvvell Caddesi.
25 numara.
Abigail Lane'in kanlı duvarkağıth
odaya yerleştirdıği köpek heykelı de iş-
te bu nedenle o mekânda ilgısız bir ele-
man gibi durmuyor: Evcıl hayvanı bu-
lunmavan bir tngıliz e\ı düşünülebilır
mi?! "İngilizlerin, evcil hav vanlarını ço-
cuklanndan daha çok sevdiği yolunda
esprileryapılır ya hep!" diye dalga geçı-
yor Abigail Lane.
Abigail Lane'in "Kanlı Du\ar Kâğı-
dı"ııın bır başka yönüde "kapalıkapılar
ardında' ne olup bittiğine dair ızleyici-
de bir şüphe uyandırmasına karşın, söz-
konusu mekanda ne olup bittiğini aslın-
da kendisinin de bilmemesi:
"Bu olay la Ugili hiçbir şey bilmiyorum.
Öklürülen kimdi? Neden öidürüldü? Ne
zaman? Tam olarak nerede? Sonuçta,
ortada bircesedin izleri var- kadın mı er-
kek mi o da belli değil - bir yaşamdı, tek
bildiğim o. Geride kalan. izleri... o ka-
dar."
-Bu cinayetle Ugili herhangi bir şe> bil-
miyor olmanız, sizin seciminiz mi?
Aslında merak edıyorum. Ama bu fo-
toğrafı ele geçirebilmek bile büyük bir
başanydı. onun içın herhalde orada ne
olup bittiğini hiçbir zaman öğreneme-
yeceğim. Bu bir sokak cinayeti olsa. fo-
toğrafını da öyküsünü de almak daha ko-
lay olurdulabii.
Bir cinayetten duvar kâğıdı
-Peki böylesi bir fotografı ahp, tekrar
östiine tekrar edip bir deseru bir duvar-
kâğıdı deseni haline getirmek, olay la y üz-
lesebilmek için seçtiğiniz bir yol mu?
Bu. olayı bir soru ışaretine çeviriyor.
Dediğıniz gibi. basıt bırdekoratiföğeye
dönüşmüş oluyor. korkunç bir cınayet.
Bir insanın son dakikalan asla tekrarla-
namaz ama ben bu kanlı parmak izleri-
nı, bu desenleri üst üste kullanarak o ilk
güçlü etkiyi yok ediyorum. Olayı. o olay
olmaktan çıkarıyorum, kendinden uzak-
laştınyorum.
-Gerçek bir cinayetin kanlı görfintüle-
rini bir duvar kâğıdı haline getirmiş ol-
manız, şkJdeti. vahşeti ve ölümü. deyim
yerindeyse 'parlatıp' eglenceli bir seyir-
İik haKnde sunan kimi son dönem Holly-
v>oodfilmleriniakla getiriyor... Bu film-
lerin ta\nna bir göndermede bulunuyor
mu "Kanlı Duvar Kâğıdı"?
Evet, işın doğası gereği bu gibi film-
lere de göndermede bulunmuş oluyo-
rum. Birdeyim\ardır. görmezliktenge-
linen, gözardı edilmek istenen şeyler için
"duvarkağıdı gibi' denir Ve evet. benim
yaptığım da buna benzer bir şey. Öte
yandan, bir şey söylemek adına da ginş-
medim bu işe. Farklı birdünya yaratmak
istedim:
Küçücük bir oda, karanlık. bir köşe-
sinde birköpek duruyor... tuhafbirdün-
ya. Hem tanıdık. hem çok yabancı. tzle-
yici o tuhaf atmosfen solusun. o dünya-
ya girip ne bulursa bulsun. dışardan sı-
cacık görünen bir evcil atmosferin, ka-
palı kapılann, ardında ne olup bittiğine
dair bir soru işaretiyle karşı karşıya kal-
sın istedim...
Güııümüz
4
maynn]n davaları
9
gibi bir oyun
EMRE KOYUNCLOĞLU
"Maymun Dav'ası" oyununun konu'su
kısaca şöyle: Amerika'nın küçük birka-
sabasında bir öğretmen. biyolojı dergi-
sinde Danvin'in Evrim teorisini anlatır
Bu da eyaletin kanunlanna göre Incil'e
ters düştüğü için suç savılır ve böylece
öğretmen tutuklanır. Yargılanacağı gü-
nü bekleyen öğretmen bir de duyar ki
başkanın sağ kolu sayılan oldukça ünlü
bir avukat savcı olarak davayı takip et-
meye karar verir. Öğretmen kasabada
kendisini sa\ unacak av ukat bulamazken
düşünce suçıı i!e ilgili davalardaki sanık-
lan savunmasıyla ün yapmış bir avukat
kendıliğinden kente gelır ve davanın sa-
vunmasını hazırlar. Mahkeme bir anda
ulusal çapta hatta uluslararası çapta bir
olay haline dönüşür. çünkü zamanın en
önemli düşüncesının suç teşkil etmesi >a
da özgürlüğü söz konusudur Incil'in
söylediklerı dışında bir şey düşünmek
suç mudur? Daha genel anlamda da dü-
şündüklerini sövleyen yargılanacak mı-
dır°
1925 Tennessee Dayton'da yaşananlar
bir gerçek. Küçük bir kasabadaki bir öğ-
retmenınyargılanışı.dinıpolitikbıraraç
olarak kullanan Bradv ile düşünce özgür-
lüğünü savunan Drummond'un kıyasıya
vuruştuğu bir arena>a dönüşmüş... Sonu-
cun ne olduğunu halen bilmi\oruz.
Jerome Lanrence v e Robert E. Lee'nin
dönemin mahkeme kavıtlanndan, tarih
yazarlannın aktardığı bılgilerden ve ga-
zete haberlerinden derleyerek yazdıkla-
n "Maymun Davası". ,\lev Sezer'in yö-
netiminde Istanbul Devlet Tıyatrolan
Aziz Nesin Sahnesi'nde oynanıyor.
Amerikan "mahkeme" filmlerinde
alışık olduğumuz bazı tiplemeler ve bi-
ze belkı biraz abartılı gelen a\\ıkatlann
savunma ve suçlama taktikleri vardır.
Savcı ile savunma avukatının verdikleri
söylevlerin pınlfısı. duruma çabuk hâ-
kim olmayı gerektiren zekâ oyunlan. jü-
ri psikolojisınin nabzına göre şerbet ver-
meyi iyi bılmenın mahkeme karannı na-
sıl etkileriğinı bolca ızlemişızdır "Mah-
keme" filmlennın hemen sonrası. ülke-
mızde önemli da\alardancanlı bağlantı-
lar yapan televizyon programlarında da
bu horoz dövüşünü yakalamak mümkün.
Çok yakınlarda vaşadığımız Sımpson
davasının uluslararası çaptaki şo\ u ya da
yerlı yapım "Adliye Koridorlan
1
" buna en
iyi örnektır.
'Karikatürize' karakterler
Günümüzdekı medvatik yönü bu ka-
dar renkli \e kullanılmış olan "dava'"la-
n konu alan bir oyun sahneleyen yönet-
men AkvSezer"Maymun Davasryla zor
bir göreve soyunmuş Ancak bu zorluğu
çok akıllıca ve basit bir şekilde de çözü-
vermış. Ovundakı karakterleri "karika-
türize'" ederek o>unu hem sıradanlıktan
kurtarmış hem de günümüzde mahke-
melerde yaşanan va da öyle yansıtılan
şov lara eleştirısel bir bakış getirmiş.
Maymun Da\ası'nda. başkanhkta gö-
zü olan ve din olgusunu çıkarları için
kullanan savcı. püriten tutuculuğunun
sembolü rahip. hiçbir şeyi kaçırmadığı-
nı sanan, güncel neyse onu savunan kö-
şe \azan. yalnızca kendini kurtarmaya
çalışan yargıç. ezik beledive başkanı. eşı-
ne anne gıbı davranan kadın tiplerinin
hepsinde bilinçli olarak abartılı. komığe
kaçan Çaplineks biroyunculuk fark edi-
yorsunuz.
Özellıkle savcı Brady'yı canlandıran
ZaferErgin,>an politıkacıyan savcı ha-
lı>le başarılı bir karikatür çızıyor. Buna
aynı şekilde Atilla Şendil'in yorumladı-
ğı köşeyazarı tıplemesı eklenebilır. An-
cak Can Gürzap'ın Drummond'u can-
landınrkenkullandığıovunculuğudiğer-
J
erome
La\vrence ile
Robert E.
Lee'nin. 1925
yılında yaşanan
gerçek bir
davadan
esinlenerek
yazdıklan
"Maymun
Davası". tstanbul
Devlet
Tiyatrolan'nca
sahneleniyor.
Alev Sezer'in
yönettiği oyun.
günümüzde
uluslararası çapta
birer şova
dönüşen kimi
davalara
göndermede
bulunuvor.
lerinden yapısal olarak aynlıyor. O so-
ğukkanlı. çok şey görmüş geçirmış. ide-
allerine. düşünce özgürlüğüne hayatını
adamışbir"inançlı." înançlıyı tırnak içi-
ne aldım. çünkü inancın karşısında dü-
şüncevi sonuna kadar savunuyor, ama
ınanarak. Bu yüzden Can Gürzapın
oyunculuk türü. \alnızca siyah ve beya-
zı gören tiplemelerden çıkarak diğer
renkieri de gören bir karaktere dönüşü-
yor. Bu da aslında oyunun bir özelliği.
Danvın'ın Evrım Teorisi'ne olduğu ka-
dar İncil'e de oyunun sonunda sahip çı-
kan Drummond oluyor. Sahnedekı iki
farklı tarzdakı oyunculuğun bu kadarte-
mız anlaşılabılmesi de saydığım oyuncu-
lann hepsınin başanlı olmasından kay-
naklanıyor. Rahip Brovvn'u oynayan
Ce>'det Ancılar'ı da buraya eklemem ge-
rekiyor sanıyorum.
Çok çok okuyan okurlara 'seslenen' kitaplar
DLIYGU DURGUN
Roman. öykü gıbı yazın turlerının ka-
sete dönüştürülerek okura sunulması ala-
nında yapılan çalışmalara bir yenisı daha
eklendı. Çocuklara tiyatro eğıtımı veren
Tuna Egemen. Ergun HiçyıJınaz'ın "Fi
Tarihi" kıtabını seslendırdığı çalışma-
smda öykülen, müzık eşlığinde anlatıvor.
Kitabı. farklı bir şekilde okumak, daha
doğrusu dinlemek konusunda okurlar ne
düşünür bılemıyoruz tabiı.
Tuna Egemen'ın öyküsünü dınlemeye
başlıyoruz: "Bundan 2 yıl önce T\"de
özürlüler için yapılan "Yaşama Sevin-
cı'programını izlerken orada görme>vn
vatandaşlar için bir sesli kürtiphane ku-
rulduğumı vegönüllü insanlann da kaset-
lere kitap okuduğunu öğrendim. Hemen
bir kaset alıp kitaplanmdan birisini oku-
dum: ama bir anlaşmazlık oJdu. onlar
kendi stüdvolarında okunmasını istemiş-
ler ben iseevimde, kasetin önüne. arkası-
na stndiğim müzikierden oluşan bölüm-
ler ekle>erek okıımavı veğledim. Ancak
bu şekilde kabul edilmeyince ben de ka-
sederimi bir kenara kovdum."
Egemen, eşinın önensıyle kıtapları ka-
sete okumak düşüncesıne tıcarı bir yön
vermeye karar vererek kollan sıvamış. İlk
olarak Hıçvılmaz'ın kapısını çalan Ege-
men. aldıgı olumlu \anit üzenne bu ça-
lışmayı gerçekleştirmış. Peki neden Er-
gun Hıçyılmaz? "Ergun Bev'in kitapla-
nnı çok severek oku>ordum. Aileierin de
eskiden beri tanışıklığı var. Bu tanışıkJık
Ergun Bev'inönerimi kabul etmesindeet-
kilioldu. Aslını isterseniz. biryazara gidip
benim bö\le bir projem var dediğimde
beni dinlcvip dinlemeyeceğini kcsrircmi-
>t>rdum. Ama artık birçok vazanmız be-
ni taımor.dinlivor. Hatta Kitap Fuan'nda
birkaç vazarianmızla konuştum. gelecek
projclerimde kitaplannıseslendirmeşan-
sına sahip olacağım."
Peki bu proje. kitabın artık eskısı ka-
dar okunmadığı gibi bir dü>ünceden mı
yola çıktı? "Havır. buna katılmıvonım.
Pekçok insan okuvor. ama benim hı/ınıa
erişemivoıiar. Bir çoğunun ise okuma>a
vakri yok."
Kitabı seslı olarak dinlemek Fıkrını be-
nımsemeyenler de olmuş Egemen'ın eev-
resınde "Kimiarkadaşlanm, Sen kitap-
la aramıza gıremez>ın' diye itiraz ettiler.
Bız kitabı tutmak. koklamak ısterız" de-
düer. "tyı o zaman' dedim. "araba kulla-
nırken de tutun o zaman..' Ben bu işi çok
okuyanlar. ama zaman sorunu olanlar için
dı>\aptım çünkü."
"Fi Tarihi"nde neler mı var? Istan-
bul'un eskı güzelliklerı. Pıyer Lotı'nın
hayatı. Osmanlı sultanlarının aşk mek-
tupları. Dario Moreno'nun hayatı... Tuna
Egemen. Cleo adlı bir Rum madamının
yaşaınını aktarırken çok duygulandığını
anlatıvor "85 yaşında bir Rum madamı
Cleo. Mübadele sırasında yurdunu yani
bu topraklan terketmeyezorlanmış.ama
direnmiş. Rembetikonun doğuşunun öy-
küsü bir bakıma Cleo'nun yaşamı. Kase-
ti doldunırken beni çok ağlattı."
İki cıltlık bu kaset kitabın öyküsünü
dınlerken fınan;. ve tanıtım güçİüklerın-
den sözaçıvor Egemen' "Harcadığım ba-
na geri dönmeli ki veni projeleri yaşama
geçirebileyim. Kitapçılarda ve kasetçiler-
dc kişisel olarak bir dağıtım çalışması ya-
pıyorum. Başka bir dağıtım kanahm da
k "
Maymun Davası yazarlarının oyuna
ekledikleri notlanna göre sahnede sürek-
li kasabanın görüntüsünün yeralması ge-
rekıyor. Aynı zamanda da sahnede bir
mahkeme salonu dekoru olmalı. hatta bu
dekorseyirciyedoğrutaşmalı. Busahne-
leme bıçimı kanımca şöyle birbilgi ve-
riyor. Mahkemeyı yöneten yargıç değil
toplumdur. Yine yazarlann notuna göre
oyundaki kalabalık çok önemli. Bu da
zaten "çoğunluk tarafından yönetilen
yargı'* efektini daha da güçlendıri>or.
Ojiında "azınlığın haklannın ve düşün-
cesinin dikkate alınmadığı" dekor v e sah-
neleme biçimlenyle önceden izleyiciye
aktanlması söz konusu.
Sezer'ın "Maymun Davası"nda sah-
nenin tümüyle bir mahkeme salonu ola-
rak kullanımı amaca hizmet ediyordu.
Aziz Nesin Sahnesi'nin üst katını kullan-
mak hoş bir fikır, ancak o katın davayı
izleyenlerle "dolu"olduğu hissedilmi-
yordu. Seyırci koltuklannın ilk sırasının
jüriye ayrılması da oyunun seyırciye
doğru taşması adına doğru bıryaklaşım.
ama ilk sırada yalnızca iki kişınin otur-
ması.anlatmak istenen "tümsalon,siziz-
ley kiler aslında jürisiniz, siz de kendini-
ze göre bir karar alacaksınız" düşunce-
sinı izleyiciye belki venyor. ama ilk sı-
rada sahneye ait gibi görünüyor.
Dengeler farklı artik.^
Oyunu izlerken "jüriden biri" olduğu-
ma göre tabiı ki salondakı birçok kışi gi-
bi sürekli kendi ıçimde de sahnede ger-
çekleşen tartışmalan yaşadım. Böyle bir
davayı ızlememızin nedenlerden birinin.
çağdaşlığın gerisinde kalan "düşüncesu-
çu" diye bir suçun halen ülkemizde var
olması, bir dığeri de yine ülkemizde ra-
dikal İslamın yükselişiyle birlikte dog-
matik, statükocu (diğer kavramlar tam
olarak demek istediğimı veremiyor) dü-
şünceye duyulan tepki olabilirdi. Oyu-
nun metninde dogmalan savunan savcı.
tutucu yan eğıtimli - yan cahil, daha kar-
şı çıktiğı kitabı bile okumamışolan inan-
cı politik amaçlarla kullanan biriydi.
Karşısında olan a\ ukat ise düşünceyi, bi-
lımi, evrimi savunan 1925'lerde ne olup
bittiğini çok iyi kavramış, akıllı, bilgili
biriydi.
O yüzden "tüm zorluklara ragmen"
savcıyı alt etmesi ve gözümüzde kahra-
man olması çok normaldi. Yalnız jüri
üyesi olarak aklıma takılan bir şey var.
1995'te Türkiye'de yaşanan gerçekler
sahnede izlediğim tartışmalara pek ben-
zemiyor. Günümüzde o kadar çok kah-
raman var ki her şey o kadar ters yüz
edilmiş ki.. Evet, halen evrim teorisini
tartışıyoruz. Halen Kuran'ın yonımlanıp
yorumlanamayacağı çok hassas konular-
dan bın olarak karşımıza çıkıyor. Halen
inancı politik amaçlarda kullananlarvar.
Ancak sankı dengeler biraz farklı artık.
Her radyonun her televızyonun her ga-
zetenın ayn kahramanı var. Postmodern
dünyanın dengeleri yaşanıyor. Modern
dünyanın başlangıcına seslenen bir oyu-
nun modern tiyatro eleştirisini yazarak
ben. ne kadar günümüze seslenebilece-
ğız, merak edıyorum
IŞILDAKVEYELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Ya Aşklarım,
Ya Şiirlerim N'olacak
"Ben ölsem be anacığım I Nem var ki sana kala-
cak. I Ceketimi kasap alacak, I Pardösümü bakkal
I Borcuma mahsuben... I Ya aşklanm I Ya şiirlerim
n'olacak I Ya sen ele güne karşı I Nasıl bakacaksm
insan yüzüne. I Hulâsa anacığım I Ne ambarda da-
nm I Ne evde kanm var. I Çıplak doğurdun beni I
Çıplak gideceğim..."
Yıllar önce bir şair sessiz sedasız yaşayıp gitmiş.
Birkaç yazar ve şairın dışında kimse tanımamış: ya-
şamı adeta yalnızlığa adanmış. Henüz yirmi iki ya-
şında ınce hastalıktan bu dünyadan göç etmiş.
Şaırin adı, 1920 doğumlu Rüştü Onur. Şiirleri ölü-
münden çok sonra kitaplaşmış. Salâh Birsel şıirle-
rini toplamasaymış bir kitapta, belki hiç bilemeyecek-
tik adını.
Belki adı, yalnızca bir iki şairin belleğinde kalıve-
recektı. O da zamanla silinip gidecekti, çaresız...
•
Çok genç yaşta hastalanıyor. Henüz on sekız ya-
şında. Hastalığı birtürlü yenemiyor. iyileşiyor, hasta-
lanıyor. Bir süre Zonguldak'ta bir süre Heybelıada'da
kahyor.
Tekrar Zonguldak'a döndüğünde yine hastaneye
yatıyor. Bu kez. hastanede tifodan yatan bir kızla ta-
nışıp nışanlanıyor.
1942 sonbahannda kızın Istanbul'dakı evine ge-
lip, yerleşıyor:
"Kızacağız, tifodan kurtulduktan sonra çok zayıf
düşmüştür, 12 Kasım 1942 tarihinde ölür. Bu ölüm
Rüştü Onur'u lyiden iyiye sarsmıştır. Her akşam ıç-
meye başlar. Nihayet o da 1 Aralık 1942'yi 2 Aralık
1942'ye bağlayan gece Beşıktaş'ta Şair Leylâ So-
kağı 'nda, ciğerlerinden fazla kan gelmesıyle boğu-
larakölür. Halen OrtaköyMezarlığı'nda 'Boğaz'ın la-
civert sularına bakan' bir sırtta nişanlısıyla yanyana
yatmaktadır."
Aslında yürek parçalayan bir öykü. Ama gerçek.
Belki de binlerce insanın başından geçen öyküler-
den bıri...
•
Rüştü Onur, alçakgönüllü bir yaşam sürmüş şap-
kasının altında.
Çok genç yaşta hastalığa yakalanmış olması, şi-
irlerinde sıksık ölümden söz etmesine neden olmuş;
ama öte yandan bu ölüm teması onu yaşama felse-
fesine ilişkin düşüncelere de sürüklemış. Bu sürük-
leniş, dolayısıyla şıirine de yansımış.
Yanlış anımsamıyorsam, lıse kitabımızda bir şıiri
vardı. Ünlü "Memnunıyet" şiiri:
"Benden zarar gelmez I Kovandaki anya / Yuva-
sındaki kuşa; I Ben kendi halimde yaşanm I Şapka-
mın altında. I Sebepsizgülüşum caddelerdeI Mem-
nuniyetimden; I Ve bu çılgınlık delicesine I içimden
geliyor. I Dilsiz değilim susamam / Öyle ölüler gibi I
Bu güzel dünya ortasında."
Şiirinde geçen "Ben kendi halimde yaşanm I Şap-
kamın altında" deyışi, birçoğumuzun belleğinde yer
etmiştir.
Kimi şair ve yazar, bu iki dızeyi bir yaşam felsefe-
si olarak zaman zaman dile getırmiştır.
Birçok kışiden de bu dizeleri -ama kime ait oldu-
ğunu bılmeden- söylediklerını duymuşumdur.
Aslında bu dizeler, bir şair ruhunun, bir şair yüre-
ğinin yaşama bakışı. bizlere sıcacık seslenışidir.
Şairin dünyaya söylediği bir sözdür...
•
Rüştü Onur arkadaşı Muzaffer Tayyip Uslu gibi,
Halit Asım gibi şaırlerle ortak bir "yazgı "yı paylaş-
mış: çok genç yaşta, henüz şairliğın "tadına" vara-
madan bu dıyardan göç etmiş.
Ataç'ın deyimiyle "edebiyatı seven insanlar ola-
rak", dergi yayımlama ve şiirlerini kitaplaştırma he-
yecanıyla dolmuş ama ne dergisıni görmüş ne de ki-
tabın ı...
Salâh Birsel. Rüştü Onur adıyla onun şiirlerini; ar-
kadaşlanna yazdığı mektupları ve ölümünün arkasın-
dan yazılanları toplayıp yayımlıyor (1956, Yeditepe
Yay.). KıtaDın ikinci basımında (1992, Karşı Yay), şa-
irin dört denemesi ile iki hıkâyesı de ekleniyor.
Bu kitapta onun kısacık yaşamına ilişkin bilgiler var.
Modern biratılımın örneklerinden olan şiirlerini, şiir-
lerindekı insan sevgisini. aşkı, hüznü ve biraz da "ka-
derciliği" görmek olanaklı.
Belki de çaresizlığin getirdiği bir "kadercilik" bu:
biraz da ısyankâr...
Ardında bir kitaplık şiir, birkaç yazı, birkaç mektup
ile yirmi iki yıl bırakan ve yüreğinin sesini dinleyerek
yaşamış bir şairin bu kitabı ne yazık ki her yerde bu-
lunmuyor.
Şiirlerinin "dramı" da yaşamınkinden pek farklı de-
ğil-
Bir başka arkadaşı Behçet Necatigil, onu ne de
güzel betimliyor:
Bir şairyaşamıştı Zonguldak'ta
Adı Rüştü Onur'du
Bilseydı hatırlanacağını
Ölümünden sonra
Memnun olurdu.
Karikatür yarışması sonuçları
açıklamyor
Kültür Servisi -Çarşı Mağazalan'nın düzenlediği 1.
Karikatür Bienali kapsammda yer alan 'Türkiye'de ve
Dünya'da Tüketıci Sorunlan' konulu karikatür
yanşmasının sonuçlan. bugün saat 19.00'da The
Marmara Oteli'nde yapılacak ödül töreni ile
açıklamyor Sonuçlar, Tan Oral (karikatürist), Behiç
Ak (karikatürist). Ali Ulvi (karikatürist), Ferruh Doğan
(karikatürist), Meral Tamer (gazeteci-köşe yazan).
Ayşe Akman (Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı) ve
Selim Yekta Işık'tan (Çarşı Mağazalan Genel Müdürü)
oluşan jüri tarafından 200'ün üzerindeki yapıtın
incelenmesiyle saptandı
Çalışlar, yarın toprağa veriliyor
Kültür Servisi - Önceki gün Ankara'da yaşama veda
eden yazar ve çevirmen Aziz Çalışlar'ın cenazesı.
yann toprağa veriliyor. Gırtlak kanseri nedeniyle uzun
süre tedavı gören, ancak bu hastalığa yenik düşen 53
yaşındaki Çalışlar, yann Bebek Camii'nde kılınacak
öğle namazının ardından Âşiyan Mezarlığı'nda
toprağa venlecek.
'Adam öykü' ilgi gördü
Kültür Ser>isi - Türkıye'nin ilk öykü dergisı "Adam
Öykü". TÜYAP Kitap Fuan'nda en çok satan yayınlar
arasında yer aldı. Adam Yayınları tarafından
yayımlanan 'Adam Öykü'de Aziz Nesin. Adalet
Ağaoğlu. Ferit Edgü. Demir Özlü, Zeynep Aliye.
Feride Çiçekoğlu. Mehmet Günsur. N'orman. Maklean,
A. S. Byatt gibı yazarların öyküleri, Tank Dursun K.
ile öykü üzerine söyleşı. Fetfıi Nacı'nin Onat Kutlar'ın
öyküleri üzerine yazısı. Yaşar Kemal'in yeni
romanından bir bölum yer alıyor.