04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 1995 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Kapitalizmde Ekonomik Dengeler Prof. Dr. ERDOGAN SORAL O tuz yıllık başarılı bır u\- gulamadan sonra üniü In- gıliz ıktisatçısı J. M. Key- nes'in öğretisi. dünya ka- pıtalızmıne-refah devleti- ftjjı kagılarııjk şçrVordu. Refah dev leti. kapitaiist toplufnun elde et- tığı kazanımları halkına hakça aktarabilen devletı sımgelıyordu. Bu gelişme. 1970 bunalımınm dünva kapiralizminın kapıla- rmı venıden çalmasına kadar devam ede- cektir. Enflasyon. işsizlik, petrol şoklan sarmalı olarak ortay a çıkan buyeni buna- lım. Kevnes'in anlatımıyla cehşmiş kapi- talist ülkelerde kaynaklann tam kullanı- mı aşamasına ulaşıldığını gösteriyordu. Sınırçızgısıneuzanmış bir ekonomide pa- ra sunumunun (arzının ı büyüyerek de\ am etmesı artık üretımin degıî, fhatlar genel düzeyinin yükselmesine (enflasyon) ne- den oluyordu. Fiyatlan vükselen salt üre- tım ve tüketım mallan d'eğildi. Üretım et- menlerinin (faktörlerımn) fiyatlan \e özellıkle sermayenin fiyatı da (faiz oran- lan) vükselivordu. Uzun dönemlı faız oranlannın artması. gırişimcilerin yatırım heveslennın kınlmasına. yatınm harca- malarının ve buna bağlı olarak toplam harcamalann azalmasına neden oluyor- du Ekonomide bunun anlamı Ga\ri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) küçülmesidir. Bır başka söyleyişle üretımin azalması iş- sizliğjn artmasıdır Petrol şoklan, yangını körükleyen dışsal değişkenler oluyordu. Böyle oİunca enflasvonu aşmanın sağlık- lı yolu. verımlilıği arttırarak ekonomik büyümeyi sürdürmektir Bu yapılmadı- ğında ekonomikdengelerin yerıni denge- sızlıkler alıyordu. Önce hastalığatanı konuldu: Mikrobik olmaktan çok. v irütik olduğu üzerınde du- ruldu. Dengeleri bozan bu \ irüsrefahde\- letinden(!)başkası değildi. Refah de\ leti. varatılan ka\nakları bir mirabvedi aibi kullanan. sermayeyi har vurup harman sa- v uran bir özürlü dev letti. Bu dev letin, bı- nkjm havuzlannda açtığı delikler. suyun bereketli topraklann kuraklıktan çatlamış yüzüne değil. kısır topraklann derınlikle- rıne sızıp yitmesine neden olmaktaydı. Artan sosyal güvenlik. sağlık. eğitim. ye- rel yönetım. KlT harcamaian bunun çar- pıcı örneklerıydı. Akılcı çözüm. bütün bunlardan vazgeçipyeni yön ve yöntem- ler bulmaktır. Bu >ön \e yöntemlerin bu- lunması. yeni modelin dolanıma ıdevre- ye) sokulması çok uzun sürmedi. Parasal İiberalızm bır devrım gıbı dünva kapita- lizminın gündemıne geldı. Devrim. şöyle bir mantık üzerine oturuyordu: Kamu açıklannın büyümesi yiiksek enflasvona neden olmakta. pi> asa mekanizmasmın iş- bitirici kollan kırılmakta. verimlilik ve gi- rişimcilik bu toz duman içinde boğulmak- tadır. Kırılan kollar tedavi edilmeli, giri- şimcilerkirlihavadançıkanlıpboğulmak- tan kurtarılmalıdır. Acaba nasıl? Parasal lıberalizmintutkunlarınagöreenflasyon- dan çıkmanın yolu kısa vadeli faiz oran- lannı arttırarak parasa! büyüklükleri de- netim altına almaktır Böylelikle. paranın değerine kararlılık kazandınlacak, eko- nomik bthiime sağlanacak, girişimcilerin üzerindeki vergiler azaltılacaktır. Sağlam para politikası gdişmiş kapitalist ekonomi- lerdeyüzde 10'lann üzerindeyürüven enf- lasvonu düşürmede etkili olmuş, buna kar- şın işsizlik oranlan çığ gibi bü> ümüştür. Acaba neden' Çünkü lıberal kapıtalızmın zamanaşımına ugramı:> yapılarında ve 20. yüzyılda özgürlüklerine ıkinci kez kavu- şan yeni gin$imcıler. dedelerinin izinde yürümüşler, onların değişmeyen yöntem- İeriyle köşeyı dönmeye yönelmışlerdir. Pıv asa mekanizmasının doöal işleyişinde v atınmlara gidecek yerde kısa vadeli yük- sek faizin davanılmaz çekiciliğinde para- dan para kazanmanın kendileri için çok daha kazançlı olduğunu görmüşlerdir. Rant ekonomisinin gölgesine uzanıp tatlı uykulannda servederine servet katmışlar- dir. Gücünü ve saygınlığmı yitiren devlet. yeni gırişimcilerin elınde adeta bir şamar oğlanınadönmüştür. Bugıbilerden veon- lann bankalarından borç almak zorunda kalmış, faizpazarlıklarınagirişerekgiive- nilirtiğini de yıtirmıştir. Oysa. bu çürük çarık bankalardaki parantn halkın parası olduğu unutulmuştur. Devletin borçlanması gelirle giderleri arasındaki farkı. "kamu açıklannr gün- deme getırmiştır. Gelışmi^ \a da azgelis.- miş kapitalist ülkelerin tümüneyakınının kamu nakıt açıklannın gıderek büyüdüğü gözlenmektedır Ekonomide **açık" va da "fazla", dengesizliğin sımgeleridir. Ome- ğin. ABD'nindışaçıklan ekonomide göz- lenen dengesizlığin kaynağıdır. ABD pa- rasındakı kararsızlığınnedenidır. 1995 yı- lında ABD'nin dış borçlannın 193 milyar dolarla tarihsel tavanina vurması beklen- mektedir. Dolanndışdeğeri son zamanda çivi tutmaz oJmuşhjr. Alman Markı kapi- talist dünyanın son > ıllarda kararlılık gös- teren degerli paralanndan biridir. Alnıan- ya. bunu. halkına kendilerini anlatabilen. onunla ortak bileşkelerde anlaşabilen iist diize) yöneticileri \e güçlü kurumsal >a- pılanvla (Merkez Bankasu işçi \e işveren sendikalan, mesiek odaları \ b.) başarmış- tır. Alman modelınde esas olan iist yöne- tıciler ve kurumsal yapılar arasında görüş- birliğine dayanan bir anlaşnıanın ıcon- sensus) gerçekleşmesidir. Fransa'da gö- rüşbirliğinedayalıanlaşmanınyerini.kar- şılıklı söyleşılerle sağlanan \e ardından uygulamaya konulan bır uzlaşma (con- certation) alıvordu. Türkiye'de ne "anlaş- ma" ne de "uzlaşma" vardı. Türkiye'de "klasik demokrasi" adına liberal kapita- lizmın çirkın vüzüyle soygun \e siyasal ahlaksızlık döneminin fotograflan sergi- lenivordu. Bu durum, anılan üikelerin ekonomilerine acaba nasıl yansıyordu? - Almanya'da 1995 yılında kamu nakıt açığının Yurtıçi Gavri Safı Hasıla'ya (YIGSH) oranı yüzde 2.4 olarak tahmin edilmektedır. Aynı yıl ıçın beklenen enf- lasyon oranı vüzde2.1.büyümehızı vüz- de 2.5. ışsizlerın çalışan nüfusaoranı yüz- de 8.Tdir. (*) - Fransa: 1995 yılında kamu nakit açı- ğının YlGSMH'ye oranı yüzde 5.3 olarak tahmin edilmektedir. A\nı yıl içın bekle- nen enflasyon oranı yüzde 2.1. büyüme hızı yüzde 2.5. işsizlik oranı yüzde 12 5't'ir. (**) - Türkiye'ye gelınce. 1990 yılında ka- mu nakıt açığının YlGSMH'ye oranı yüz- de 3.0'dır. Bu oran 1991 yılında yüzde 5.3.1992 yılında yüzde 13.4.1993 Ve yüz- de 11.2 olmuştur. 1994 yılında 5 Nısan 1994 istikrar kararlarına rağmen yüzde 8.2 olmuştur. 1995 y ılı ıçin beklenen oran yüzde 12.0 dolayındadır. 1995 yılında enflasyonun yüzde 80.0. büyüme hızının yüzde 4.4 dolayında olması beklenmek- tedır. Işsizlik oranı ıle ilgilı sağlıklı bir oranyoktur. Buoranlar(***)Türkıye'nın 1990yılından sonra nasıl borç batağı içi- ne saplandıgını görmek bakımından önemlıdir. Bu nakit açıklanyla dev let ne- relere. ne mıktarda kaynak aktarmıştır'.' Devletin resmı belgelerinde yer alan ve bazı ulusal kurumlan sorgulayan yanılgı- lı açıklamalan ırdelemek ıçin bazı oran- lara deginmekte yarar vardır. - Türkıy e"de 1992 yılında toplam kamu açıklannın YlGSMH'ye oranının yüzde 13.4 olduğunu belirtmıştik. Bu oranın içinde Sosyal Sıgortalar Kurumu'nun pa- yı yüzde 0.4"tür. Yerel yönetımlerin payı yüzde l.:3'tür. \'e KlT'lerın payı yüzde 3.3"tür. Üç kamu kuruluşunun toplam ka- mu açıklan içindeki payı yüzde 5.0'dır. Kamunun toplam nakit açıklannın yüzde 8.4"ü acaba nereden kay naklanmıştır? - 1993 yılında Türkıye"de toplam kamu açıklannın YlGSMH'ye oranı yukarıda belirtildigi gibı yüzde 11.8 olmuştur. Bu oranın içinde SSK'nın payı yüzde 0.5'tır. Yerel yönetımlerin payı yüzde 1.8'dir KlT'lenn payı yüzde 2 5 olmuştur. Üç ka- mu kuruluşunun toplam kamu nakıt açık- lan içindeki payı yüzde4.8'dır. Kamunun toplam nakit açıklannın yüzde 6 4'ü ne ol- muştur0 Hangı kurtların ve de kuşlann kursaklarına girmiştır? Soruyu yanıtla- madan önce liberal kapitalızmın sözcük oyunlanyla suçlanan üç kamu kurumu- nun durumlanna bir daha bakalım. SSK'nin nakit açıklannın YlGSMH'ye oranı bınde düzeyinde bir hareketlilik göstermektedir. Koparılan yaygara abartılıdır. Kaldı kı SSK'yi bu duruma düşürenler. Türkiye'yı yöneten hükümetlerdir. SSK fonlannı ona buna dağıtanlardır. Yerel yönetımlerin açıklan 1990'dan sonra hızla artmaya başlamıştır. Bu yıllar. aynı zamanda yerel yöneticıle- rın yargıçlarla çok sık yüz yüze geldıkle- ri yıllar olmuştur. KlT'lerin sürevenı dillere destandır. 1980'lerin soygun ekonomısinde KlT'le- rin defterlerinin dürülmesıne karar alın- mış ve bu süreç. özelleştırme devrınıi ile noktalanmıştır. Şimdi dönelım sorumu- za... Bu üç kurumun dışındaki kamu na- kit açıklannın ardında hangı uygulamaiar vardır. Önce soruyu netlestırmek gerekır. Kaynaklar. nasıl ve kimlere aktanlmıştır Görsel medyanın sıfırlı anketlerine konu olacak ilginç bir sorudur bu. Nedense il- gı görmemiştir. Bu kaynaklar, genelde sa- yılan düne kadar bilınmeyen vedenetlen- meyen •*fon"lar üzerinden sözde ginşım- ci baronlara aktanlmıştır. (*) Kaynak: DresdnerBank(Economıc Research Department) (**) Kaynak: City Bank ""The Econo- mic Advise". Lehman Brothers. ""Interna- tional Economıc Monitör" venlerı. (***) Türkîye ile ilgıli venlerT.C. Vla- liye Bakanlığından ve Kamu Hesaplan Aylık Bülteni'nden alınmıştır. İzmir Sel Felaketinin Uyanlan... Prof. Dr. SELMAJN USLU 0 0 ncekı haftalarda gazeteler baş say faların- O da "Göz göre göre felaket", "Neden u>ıı- duk", "Doğanın inrikamı" gibı başlıkİar- la Izmır'dekı 60 vatandaşınlıayatını yttır- dığı çok büyük maddı zarara neden olan seîfelaketi habenni venyordu... Sel felaketinin özellıkle Doğu ve Güneydoğu'dan gelen yatandaşların yerleştıği Narlıdere ıle Yaman- lar'ın ÖrnekkÖy, Şemikler. Soğukkuyu. Dedebaşı gıbı çukur semtlerdekı bırçok gecekondu ıle Emirâlemde- resi aşağı kesimlennde yer alan gecekondularda can ve mal kaybına yol açtıgı: Alsancak,Güzehalıgibı lz- mir'inözenli semtlerindede maddı zararmeydanage- tirdiğı anlaşılmaktadır. Senirkent sel felakeri ve Dinar depreminın acılan djnmeden aynı olayın Jzmırgibı Türkıyenın güze) ve üçüncü büyük kentinde yaşanması üzücü ve birbakı- ma da düşündürücüdür... Türkiye'de sel. toprak kayması (heyelan) veerozyon hemen hemen hıç degışmeyen bir takvime uygun ola- rak meydana gelmektedır. Genellikle ılkbaharı izleyen günlerde karların erimesi ve saganak yagışlann ardın- dan akarsular zaman zaman denetımı olanaksız bir sü- ratle taşıdıkları sularla birlıkte çok büyük toprak v e ka- ya parçaları ile önüne gelen yerleşim merkezı. tanm alanı, kara ve demıryollannı. köprüleri kullanılmaz duruma getirdıgi gıbı büyük can ve mal yıtırimıne de neden olmaktadır. Bu kez Senirkent. Izmır. Antalya. Mersın ve başka yerlerdebeklenmeyen. sağanaklı yağışlarla oluşan sel- İer ve meydana getırdığı can ve mal yıtimi. alışılagel- miş takv imi şaşınmışa benzıyor!.. Ülkemızde ne zaman böylesine ya da buna benzer bır felaketle karşılaşılsa ardından hemen çeşıtli varsayımlar yapılır. türlü öne- nler ileri sürülür. Izmır sel felaketinde de aynı manza- ralar sergılenmıştır. Bunlan bır yana bırakıp sel fela- ketinin üzerine egilelim. Basından öğrenıldıgine göre. söz konusu yerlerde. daha önce Toplu Konut Idaresi tarafından yaptırılan sondaılar sonucunda ztminin vumuşak ve çok sulu ol- ması nedeniyle. bu yerin inşaat yapımına uv gun nlnıa- dığı gerekçesi ile hcrhangi bir inşaat faaliyetine girişil- memiştir. Durum böy ley ken Doğu ve Güneydogu'dan burala- ra göç eden halk. dev letın yerleşime uygun görmedı- gı bu yerlerde hem dedere yatağını vecıvannı çok kı- sa bır sürede kaplay an gecekondudan oluşan mahalle- lere dönüştürmüştür. Bu nasıl mümkün olabilmıştir? Bunun yanıtını bu gecekondulaşmaya yeşil ışık ya- kan. buralara da yol. su. elektrik götüren. onlara da- vullu zurnalı törenlerle tapu veren ya da v erme vaadın- de bulunan ilgiiılere sormak gerekir..Izmirsel felake- tinin nedenlerı üzerinde tartışan fikirlerin birleştıkle- n onak nokta. çarpık yapılaşma ile zaman zaman çı- kanlan ve adeta geceköndulaşmayı özendiren imar af- fldır. Bu görüşe katılmamak olanaksızdır. Ancak bu- rada her nedense olayın. yani sağanak yağışın meyda- na getirdıgi sel felaketinin asıl ve en önemli. en can alıcı yanı gözden uzak tutulmaktadır. Buyazıda sözü edılen neden üzennde durulacaktır. Gerek Yamanlar Dağı gerekse Emirâlem Deresi hav - zasını 1970 yılında bılımsel bir araştırma maksadı ile bir meslektaşımla birlıkte ıncelemış ve daha o zaman. havzadakı ormanlann genış ölçüde yok edılmış oldu- ğunu ve ormanlann yerini bilim dilınde 'maki' deni- Ten alçak boylu çalımsı bir bitkı örtüsünün aldığını saptamıştık. Geçen 25 yıl içinde maki örtüsü de kök- lenerek toprağı örten yeşil manto tahrip edilmiş. do- gal denge temelinden bozulmuştur. Işte burada üzerinde durulmak istenilen esas konu özellıkle ırmak (nehir). çay ve dere gıbi akarsuların dogdugu hav zalann bitki örtüsü ve onun vazgeçilmez îslevlendır. Dogada ınsan etkısınin olmadıgı -yanı normal do- ğa koşullarında- ıklim. toprak vebıtkı örtüsü arasında bır denge vardır. Bu dogal dengenın bulunduğu yer- lerde sel \e erozyon gıbı olaylar pek ender olur ya da hıç görülmeyebilir. Örmanlarda agaçlardan dökülen yaprakların oluşturduğu ölü örtü ve humus tabakala- rı. orman toprağı üstünde adeta bır manto gıbi yüzeyi kaplayarak yapısında barındırdığı mılyarlarca orga- nızma ile toprağa çok yararlı fızıksel özellıkler kazan- dınr. Buözellikleresahip toprak. yüzeyınedüşen en şid- detlı yağışlan bile emerek bünyesıne alır. suyu derın- lıklere doğru ulaştınr. pınarları devamlı olarak besler. Deneyımler. ınsan yapısı hıçbır bent ya da barajın or- manlann ınsanı hayretedüşürenbu suyudepolama ve onun süreklıliğını sağlama yetenegi ıle ölçülemediğı- nı göstermektedir. Orman örtüsü bozulmuş. yok edilmiş topraklar. açıklanan buözelliklerini yitirdiklerinden düşen yağış- ları gereken süratle alamaz (ememez). Hele İzmir-Ya- manlar ve Emirâlem sel felaketinde olduğu gıbi 108 kg/m2 şiddetındekı saganak yagışlann düşmesı duru- munda ıse hav zalann yukarı bölümlennde oluşan yü- zeysel akış. gıttıkçe artan bır sürat ve ölçüde. berabe- rınde tonlarca toprak kitlesi ve kaya parçalannı sürük- leyerek aşağı larda büyük can kaybı \e maddi zararla- ra neden olur. İzmir Körfezi'nin yagışlardan sonra su- larının çikolata rengme dönüşmesi olayı. akarsulann beraberinde taşıdıkları çamurhalindekı toprakla açık- lanabilir. Akarsulann yağış havzalannda alınacak belirli ön- lemlerle bu taşkın zararları en düşük dûzeye ındirebı- lir. Nitekim. Türkiye'de toprak erozyonu mücadelesi- nedamgasını vuran rahmetli hocamız Prof. Dr. Orhan Yamanlar ve yetiştırdiğı yüksek orman mühendıslen. gerek Orman Bakanlıgı gerekse DSİ Genel Ylüdürlü- ğü Toprak Koruma Fen Heveti'nde havzalan ıncele- yerek hazırladıkları ve arazide uyguladıkları projeler- le Erzıncan Vazgırt Deresi. l^kenderun Aşkarbey lı De- resi. Çankın Damlaca Deresi. Nazılli Şarabat Deresi. Tokat Behzat Deresi. Kızılcahaman Kirmır Deresi. Is- parta sehır derelerı ve Türkıye'nin başka kesımlerin- dekı akarsu havzalannda teknik ve kültürel önlemler- le sel-taşkın oluşumunu frenlemış ve zararları en dü- şük düzeye indınneyı başarabilmışlerdır. Bunlar ıçın- de Nazıllı'de Sarabat Deresi ile Tokat Behzat Deresi havza ıslah çalışmalarını çok başarılı örnek bır uygu- lama olarak özellikle belırtmek gerekır. Bu çalışmaları yakından izleyen ve o zamanın DSİ Genel Müdürü olan Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman DemireL DSİ dergısınde yüksek orman mühendıslerı- nın bu başanlarından övgü ıle söz etmektedır. Bu ıtıbarla dev let. Yamanlar ve Emirâlem havzala- rının aşağı kesimınde. dere yatakları içinde ve hemen yakınındakı saglıksız yapılaşma ile son derece y aşam- sal tehlike gösteren gecekonduları oralardan alarak başka yerlere nakletmeli, can ve mal kaybına uğramış acılı vatandaşlara vakit geçirmeden yardım elini uzat- mahdır. Öte yandan, dünyanın başka hıçbir yerinde örneğı görülmeyen dere yataklarında ve özellikle baraj hav- zalannda hiçbir şekilde yapılaşmaya kesinlıkle ızın verilmemelidır. Aynı zamanda havzalann gerek yuka- rı gerekse aşağı kesimlennde yukarıda örnekleri ve- nlmiş ve yurdumuzun çeşitli yerlerındekı akarsu hav- zalannda başan ıle uygulanmış. olumlu sonuçlan alın- mış gerekli teknik ve kültürel çaltşmalara derhal baş- lanmalıdır. L nu tmamalıdır ki doğa ana çoksevecen.çokcömert ve de çok sabırlıdır: fakat onun çok yönlü işlevleri in- sanoğlu tarafından sömüriilürse önceleri suskunluğu- nu koruyan o otağanüstü vartıgın verdiği ders. Yaman- lar. Emirâlem ve benzeri yeıierdeki taşkın felaketinde olduğu gibi çok acı ve katİanması güç sonuçlar doğur- maktadır.- 300 milyon önpeşinatla ev unku ankası Türkiye'de herke v sahibi apmaya kararlı! Şimdi herkes yılın son fırsatını değerlendiriyor. 300 milyon lira önpeşinatla Emlak Bankası'ndan ev seçmeye gidiyor. Dünyanın en büyük kent üreticisi Emlak Bankası'nın yemyeşil, renkli dünyasına koşuyor. 95'in bu son fırsatını siz de yakalayın. 25 Aralık'a kadar 300 milyon önpeşinatı yatırın, 28 Şubat 96'ya kadar peşinatınızı tamamlayın, Emlak Bankası evlerinde yeni bir yaşama başlayın. EMLAK BANKASI" D a h a U y g a r B i r istanfaul Pazarlama MüdüHügü: Tel: (0 212) 285 19 90 . Ankara Pazariama Müdürlügü: Td. (0 312) 426 04 06 - 427 52 22 . fcmir Pazariama Müdüriüğtfc Tet: (0 232) 336 07 54. Ataşehrn Tel(0 216) 455 15 10. Bahçeşehir Tel: (0 212) 669 00 10 (10 hat) Mimaroba • Sinanoba : Tel: (0 212) 864 00 10 (3 hat) Bilkent Tel: (0 312) 266 45 54. Konutkent T d (0 312) 240 03 55 - 56. Konak Show- Room: Tel: (0 232) 441 90 66. Mavişehir Tel: (0 232) 336 26 I I - 330 26 71 - IX G a ı i e m i r Te! (0 232) 251 36 04 - T i i m ş u b e l e r i m i z v e y u r t d ı ş ı t e m s i l c i M k l e r i m i z s a t ı ş i ç i n h i z m e t i n i z d e d i r . PENCERE Türkiyenin Kadınları Uyanın!. Çagdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Türkan Saylan siyasette erkek egemenliğini vurgulayarak kadının durumuna değinmiş: "Aşıret reisı olmak, polis müdürü olmak, hep er- keklerin elinde. Kadın. parası olmadığı, oy potan- siyeli olan mevkilerde bulunmadığı ve ailedeki ko- numu nedeniyle zamanı olmadığı içın siyasetin dı- şında kalmaktadır." Prof. Necla Arat da siyasetin yalnız bizim toplum- da değil, dünyada bir erkek mesleğı olarak algılan- dığını söylüyor: "Kadınlar siyasete ilglsızler. Ancak bu durum za- manla aşılacaktır. Ataerkil yaklaşım siyasi ideoloji- yı büyük ölçüde ele geçirmış durumda..." DYP, ANAR CHP. RP ve YDH'ye milletvekili aday- lığı içın başvuran kadınlar. toplam 519 kişi... BM (Bırleşmiş Milletler) 1995 yılında bir rapor ya- yımlamış: Dünyada seçmen sayısının yansını oluş- turan kadınların pariamentolarda temsil oranı yüz- de 11... Dünya erkek dünyası!.. • Peki, bu durum ne zaman değişecek?.. Soruya yanıt vermeden önce Refah Partisi kesi- mindeki kadınlara bır göz atmakta yarar var. Kadın şeriatçı siyasal çevrelerde vargücüyle çalışıyor. üni- versite kesıminde /se islamcı genç kızlar 'tesettür'ü savunmak amacıyla canlarını dişlerine takmışlar, yaman bir savaşım verıyorlar... Niçin?.. Şeriat kadını aşağılıyor. erkekten geride bir yara- tık sayıyor. kadın haklarını kısıtlıyor: ama şeriatçı ka- dınlar medyada kadın haklarını savunmak yerine erkeklere kölelıgi yeğliyorlar. Refah Partisi kadının siyaset yapmasına nasıl ba- kıyor?.. Kadın, erkek egemenlığı ıçın siyaset yaparsa RP'nın işıne geliyor... Bir erkegın kadın haklarını ve iki cıns arasındaki eşitliği savunması anlaşılır bir şey!.. Çünkü insanlar arasında eşitlik, ınsanlaşmanın geregidir; ama, bir kadın kendi kendisıni çuvala soktuktan sonra kadı- nın aşağılanmasını öngören öğretiye neden sarılı- yor?.. • Kadın-erkek eşitliği insan Hakları Sözleşmesi'nde temel ilkelerden bırıdır. demokrasinin evrensel ana- yasasında önemli kuralların başında gelir; ama ka- dın. kadın haklarını savunmak için savaşıma yete- rince katılmıyor. insan Hakları Sözleşmesi'ne kadın-erkek eşitliği ilkesini koyanlar da erkekler değil mi?.. Kuşkusuz tanhsel geiişmede erkek egemenliği- nin yüzyıllar boyu eşitsizlik düzenını pekiştirmesi bu sonucu doğurmuş: pekı, kadının artık uyanması ge- rekmıyor mu?.. Türkiye'de seçme ve seçılme hak- larını kadına tanıyanlar da erkekler!.. 1934'ten bu ya- na 61 yıl geçtı; 1995'te kadının polıtikada adı yok!.. Kadın şeriatın mılitanı olarak siyaset meydanında kavga verıyor... Kadın kadını köleleştırmek içın bay- rağı elıne almış, ortaya çıkmış, eyteme geçiyor. Söz- de uygar, aydın, seçkin kadın kesiminde ise yete- rınce devinım görülmüyor. Atatürk devrımlerıyle yukardan aşağıya hakları verilen kadınlar, 21 'inci yüzyıla 5 kala Türkiyesi'nde şeriatçılığın gelişmesi karşısında pısmışlar... Heeey kadınlar... Nâzım'ın diliyle: "Bızim kadınlarımız..." Türkiye'nin anaları. bacıları. kızları... Uyanın!.. Uyanmazsanız hepinizı çuvala sokacaklar; yalnız aklın aydınlığına değil, gün ışığına da hasret kalacaksınız!.. Toktamış Ateş nargüncel • Ne Oldu Bize ? (12.Basım) • Arayış (5.Basım) • Aslan Sosyal Demokratlar (ö.Basım) • Nerden Nereye (3.Basım) ınar Çınar Yayınları, Rrfat llgaz Kültür Merkezi Kûçükparmakkapı Sokak No 23 80060 Beyoğlu / İstanbul Tel: 212. 293 23 98-99 Fax 212. 293 28 96 Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA ANISINA ÇARŞAMBA TOPLANTILARI SEÇİM KANUNU VE ANAYASA MAHKEMESİNİN SON KARARI ÜZERİNDE TARTIŞMA Sunuş EmreÖKTEM ıGalatasaray Unive'srtesı Hukuk Fak. Araştırma Gceı/lısı Konuşmacı : Doç. Dr. Süheyl BATUM I.U. - f.' U.-GS. Universitesı Hukuk Fakulîssı Oğretım Üyesi Tarih Saat Yer 29 Kasım 1995 Çarşamba 17.30- 13JX TARIK ZAFER TUNAYA KULTİIR MERKEZİ !Es> Beyog'ıi 5"e n rf r *ne Da.resı - Tüie'> Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerınızden alınır. Tel.: 554 08 04 ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ'nde sizi. özlediğiniz sorumluluklar bekliyor. Tel.: 275 50 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle