Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28KASIM1995SALI
12 DIZIYAZI
Zor
G
azi Eğitim Enstitüsü'nün Eğitim Bö-
lümü'nü bitirenler, genellikle iki gö-
reve atanıyordu: llköğretim müfet-
tişliği ya da ilköğretmen okullan pe-
dagoji öğretmenliği. Hedefim öğret-
menlikti. Müfettişliği sevmiyordum.
Ama, bakanlık, beni müfettişliğe ayırmıştı. Bir ar-
kadaşımın benim yerime çektiği kuradan Diyarba-
kırçıkmıştı. Kısa bir bocalamadan sonra müfettişli-
ğe alıştım. Ülke ve eğitim gerçeklerini görmek için
ilköğretim müfettişliği bulunmaz bir olanaktı.
Müfettişlik zor koşullarda geçti. 26 yaşında mü-
fettiş oldum. Oysa mesleğinde 30-35 yıl çalışan yö-
netici ve öğretmenler bulunuyordu. Yaş ve olgunlu-
ğum onlara rehberlik etmeye engeldi. lkincisi. tutu-
cu Milli Eğitim müdürleri ve alt kademe yöneticile-
ri ile çalıştım. Kimi eski yönetici ve müfettişler.
"müfettişliği ayağa düşürdüğümü" ve "öğret-
menlerle İaubaİi olduğumu"öne sürüyorlardı. Bu-
giin gidilmesi artık mümkün olmayan Diyarbakır'ın
Kulp. Lice. Dicle vb ilçelerinin köylerini adım adım.
hem de yılda birkaç kez yaya olarak gezdim. Girti-
ğim zaman. ayda bir geri dönebiliyordum.
1960'dan sonra çoğunluğunu Köy Enstitülülerin
oluşturduğu ilköğretim müfettişleri. öğretmen ör-
gütlenmesindeönemli rol oynamışlardı. 1968'detu-
tucu AP'li Milli Eğitim Bakanı llhami Ertem, bir
genelge yayınlayarak. müfettişlerin TÖS'te (Türki-
ye Öğretmenler Sendikası) görev almasını engelle-
meyeçalışmı'ştır. Bugenelgeyedayanarak Böylece.
üç yıl görev yaptığım Diyarbakır'dan Yozgat'aatan-
dım.
Öğrendiğim bilgilerin birçoğu yetersizdi ve on-
lar da eskimekteydi. Yaklaşık sekiz yıl boyunca ba-
kanlık arayıp sormamış. bilgi tazelememe olanak
sağlamamıştı. Yeterikadaryayınyoktu. 1938-66ara-
sında 28 yıl çıkan ve bizlere öğretmenliği öğreten
"İlköğretim Dergisi" artık yoktu.
Yuvadan ayrılış
1969-70 öğretim yılında devam ettiğim Türkiye ve
Ortadoğu Amme Idaresi Enstitüsü(TODAlE). bana
yeni bir ufuk açmıştı. TODAİE'nin sınavını kazan-
dığımı Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü ve yardım-
cıları benden sakladılar. Ben de çıkıp gittim.
TODAİE.gerçektenesaslıbirkurumdu. Program.
yüksek yönetim kademelerine eleman hazırlamayı
amaçlıyordu. Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta. Prof.
Dr Ibrahim Yasa, Prof. Dr. Mümtaz Soysal. Prof.
Dr Şeref Gözübüyük. Doç. Dr. Oğuz An, Doç. Dr.
BaranTuncerveenstitününuzmanöğreticileri.çok
yararlı oluyorlardı. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı.
enstitüde okuyan öğretmenlere adeta düşmandı.
Çünkü. enstitü giriş sınavlarını nedense bakanlığın
gözdeleri değil. "solcu'"öğretmenler kazanıyordu.
1974 yılında kurulan Ecevit-Erbakan koalisyonu
döneminde. eğitimde yeni bir canlılık yaşandı. An-
cak birçok olumsuzluğun tohumu da atıldı. Örneğin
ahlak derslerinin konulması. zorunlu din eğitiminin
kapısını aralarken. imam hatip okullarının orta kıs-
mı yeniden açılarak. sekiz yıllık temel eğitimden dö-
nüldü. 1975 yılında Demirel'in liderliğinde kurulan
AP-MSP-MHP (Milliyetçi Cephe) koalisyonu. bü-
yük bir hızla kadro kıyımına girişti. Yozgat'tan 6
müfettiş arkadaş. ilk sürgün edilenlerdendik. Birar-
(cadaşımız, ilkokul öğretmenliğine döndürülürken
ben ve öteki arkadaşlarbranşlanmızın dışındaki gö-
revlere atandık.
Ben. Konya Rehberlik ve Araştırma Merkezi öğ-
retmenliğine gönderildim. Dahaönce.TODAİE'nin
açtığı "Yazışmalı Eğitim Lzmanlığı" sınavını ka-
zanmii;tıın. Gidip gitmemekte tereddüt ederken sür-
gün edilmem. kararımı netleştirmeme yaradı. Kon-
ya'da bir hafta kaldıktan sonra. enstitüye gelip göre-
ve başladım. Ne yazık ki. bu görev beni doyurmadı.
Geçici olarak görevlendirildiğim öğrenci yurdu yö-
neticiliği de tam bir belalı işti. Her şey kontrolden
çıkmış. yurt. devrimci öğrencilerin birbirlerini yedı-
ği bir yer olmuştu. Buraya gelmek. Eğitim Fakülte-
si'nde mastere başlamak gibi biryarar sağlamıştı. a-
ma kendi ortamımdan veevimdenaynydım. 1976'da
evimi Ankara"ya getirdim. Eşim, çok uzak birköye
atanmıştı. 1 ve 3 yaşındaki çocuklanm bakımsızdı.
Sıraylakomşularbakıyorlardı. Enstitü yönetimi, tam
anlamıyla laçkaydı. Yöneticilik okutan bu kurum.
nedense kendini yönetemiyordu.
1990'larda kamu görevlilerinin sendika hakkının
varlığını savunup sendika kuruculannı yüreklendi-
ren Prof. Dr. Mesut Gülmez. kentbilim konusunda
değerli bir uzman olan Prof. Dr. kemal Kartal gi-
bi dostlar da o zaman enstitüde asistandılar.
Eğitime dönüş
1978'te Ecevit hükümeti kuruldu. Milliyetçi Cep-
he koalisyonu sırasında eğitim, tamamen MHP'nin
eline geçmişti. O günlerde Milli Eğitim Bakanlığı
merkez binasına girmek yiğitlik istiyordu. Eğitim
kurumları. ülkücülerin karargâhıolmuştu. Milli Eği-
tim'in en stratejik görevi olan öğretmen yetiştirme
işi. şu anda da olumsuzlukları ile sahnede olan Ay-
vaz Gökdemir'in elindeydi. 12 Mart darbesinden
sonra tepeden inme Gazi Eğitim'e öğretim üyesi ola-
rak atanan Ayvaz Gökdemir. birçok basamağı hızla
aşarak. 30 yaşlannda Öğretmen Okullan Genel Mü-
dürü oluvermişti.
Ecevit koalisyonu. başına dert almıştı. Milli Eği-
tim Bakanlığf na getirilen Necdet Uğur, kendine
çok güvenen. ancak eğitim işlerini hiç bilmeyen bir
yöneticiydi.
Bu beİalı işin fazla isteklisi olmadığı için yine çıl-
gınlığım tutnıuş, arkadaşlarımın yazdığı bir dilekçe-
yi imzalayarak. Gazi Eğitim Enstitüsü Müdür Baş-
yardımcılığrnaatanmıştım. 14 Mart 1978'degöre-
Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde ilköğretim müfettişliğim sırasında (Mayıs 1971).
26 yaşında müfettiş oldum. Oysa mesleğin-
de 30-35 yıl çalışan yönetici ve öğretmenler
bulunuyordu. Yaşım onlara rehberlik etmeye
engeldi. Kimi eski yönetici ve müfettişler,
"müfettişliği ayağa düşürdüğümü" ve "öğ-
retmenlerle laubali olduğumu" öne sürüyor-
lardı. Diyarbakır'ın Kulp, Lice. Dicle gibi ilçe-
lerine bağlı köyleri yılda birkaç kez yaya ola-
rak gezdim. Sekiz yıl boyunca bakanlık ara-
yıp sormamıştı. Yeterli yayın yoktu. 1938-66
arasında 28 yıl çıkan ve bizlere öğretmenliği
öğreten "İlköğretim Dergisi" artık yoktu.
1974 yılında kurulan Ecevit-Erbakan koalisyo-
nu döneminde, eğitimde yeni bir canlılık ya-
şandı. Ancak ahlak derslerinin konulması, zo-
runlu din eğitiminin kapısını aralarken, imam
hatip okullarının orta kısmı yeniden açılarak,
sekiz yıllık temel eğitimden dönüldü. 1975 yı-
lında Demirel'in liderliğinde kurulan Milliyet-
çi Cephe koalisyonu, büyük bir hızla kadro kı-
yımına girişti. 1978'te Ecevit hükümeti kurul-
du. MC koalisyonu sırasında eğitim. tama-
men MHP'nin eline geçmişti. Milli Eğitim'in en
stratejik görevi olan öğretmen yetiştirme işi,
Ayvaz Gökdemir'in elindeydi.
ve başladığımda Gazi Eğitim Enstitüsü öğretime ka-
patılmıştı. Herkeskaygılı birbekleyiş içindeydi. Ge-
celeri, ülkücülerslogan yazıp gidiyorlardı. Dört yıl-
dır, öğrenci seçiminde "ülkücü" olınak ya da gö-
rünınek. temel koşuldu.
Yaklaşık 7 bın 500öğrencı vardı. Hükümet. bu ka-
dar daha kayıt yapmamızı istedi. Yıllardır eğitim
hakkı elinden alınınış gençler için bu gerekli vdi. Ar-
tık enstitünün, "seçkin öğretmen yetiştirme" işle-
vi tarihe karışmış. gençlerin eğitim hakkını teslim e-
den bir genel eğitim kurumuna dönüşmüştü. Öğre-
tim, on ay gecikmeyle Aralık 1978*de çatışmalarla
başladı.
çatışma ve vurulma
Devrimciler Konya Yolu'nu. ülkücüler de Beşev-
leryoluw ellerinde tutuyorlardı Son sınıf öğrenci-
lerini l .5 ay kadar okutup mezun ettik. Asıl kalaba-
lık kitle. ondan sonra gelecekti.
18 Aralık 1978 günü yaklaşık 3 bin 500 öğrenci-
ye açılan enstitü. öğretime olaylı başladı. Beşevler'de
mılitan bir ülkücü yaralanmıştı. Beklendiği gibi er-
tesi gün misilleme olacaktı. Erkenden enstitüye gel-
dik. Devrimciler. önce ülkücülerin. ülkücüler de ön-
ce devrimcilerin gırmesini bekler gibiydi.
Sonunda devrimci öğrenciler. grup grup koşarak.
okula girmeyi denediler. İlk grup kapıya gelir gel-
mez.kapı teknikokullarve ülkücülercctarandı. Hem
teknik okul. hem de Şeker Yurdundan çapraz ateşe
alınmıştık. Ben. \ urulup düştüm. Arkadaşlarım. be-
ni sürükleyerek, polislerin de bulunduğu kulübeye
taşıdılar. Hastaneyeyetıştirilmemgerekiyordu. ama
yollar kesilmişti. Imam-hatip okulu tarafından du-
\arlar yıkıldı. hastaneyc yetiştirildim. Menrii. sol
kalçamdan girip. sağ kasıgıma saplanmışiı. Bir ana
sinir tahrip olmuştu. Daha sonra Prof. Dr. Ertekin
Arasılın başanlı ameliyatıyla bacağımduki aksa-
ma, yıllar sonra önemlı ölçüde düzeldi. Benim vu-
rulduğum gün. devrimci öğrencilerden beyin sarsın-
tısı geçiren birisi de öldü. Daha sonra yurtdışında iti-
raflarını yazan enstitü öğrencisi Ali Vurdaslan. be-
nim vumluşumla ilgili açıklamalar yaptı. isimlerde
verdi. Ancak olay "faili meçhul" oiarak kaldı.
Gazi'den 15 bin öğrenci mezun oldu. Son devre-
dehükümetdeğişti.ÂP; MHPve MSPdestekli azın-
lık hükümeti kurmuştu. Enstitüde. 50 yönetici ve
öğretmen görevden alındı. Ancak sıkıyönetim komu-
tanlığı bu dururnu engelledi. Her gün bir sürü ihbar
konusu bulan Öğretmen Okullan Genel Müdürü
Ergani'de ilköğretim müfettişliği yaparken emniyet müfettişi Hıdır Tabak ve
öğretmen Zülküf Bozkurt ile birlikte.
Mehmet Alptekin. Ankara Sıkıvönetim Komutanı
Korgeneral Nihat Özer'i. bazı "azılı devrimcile-
ri" görevden almaya ikna etmistı. Son sınavlar ya-
pılmakta olduğu için müdür Aydın İpek. gelen ka-
rarnameleri tebliğ etmeyi birkaç gün geciktirdi. Bu
yüzden görevden uzaklaştırıldı. Müdürlüğe. yönet-
tnelik icabı ben vekilet ediyordum. Kararnameleri
tebliğ etmediğim için ben de açığa alındım. Bu ara-
da 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Aldığımız Danıştay
kararları işe yaramadı. 3 Ekim 1980 günü dönüş ve
sürgün kararnamelerimiz birlikte iletildi. Ben. Ga-
zi"nin bitişiğindeki imam hatip okuluna atandım.
Şubat 1981ye de Gazi'de "Dev-Yol"un şubesini
kurmaktan gözetim altına alındım. Üç hafta Mamak
Tutukev i'nde kaldıktan sonra salıverdiler. Tam iki yıl
açıkta veaçkaldım. Şubat 1983'tegörevedöndürül-
düğünıde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başladığım
doktora eğitimimin ders ve yeterlik sınavı bölüıyi
bitmişti. ' "''
:
12 Eylül karanlığı
12 Eylül dönemi çok sıkıntılı geçti. Aylığım, ne-
redeyse yarıya inmişti. Tez aşamasına geldığimde.
YÖK düzeni de kurulmuştu. Doktora işlerine. yeni
kurulan AL Sosyal Bilimler Enstitüsü bakıyordu. Bu
enstitünün müdürlüğüneeski birsolcu Doç. Dr. Gü-
neri Akalın. benim. Prof. Dr. Mümtaz Soysal ile
tez çalışmama engel oldu. Sonra Prof. Dr. Özer
Ozankaya ile "Türkiye'de Köycülük"üzerineça-
lışacaktım. Bu konuyu da Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Bülent Daver önermişti. Ancak. Güneri Akalın. bu
kez "Köyden doktora olmaz" diverek. önerimi
Yönetim Kurulu'na sevketmedi Ben de kendisine.
"BufakültcdeHasanoğlan Köyüüzerineyazılan
doçentlik tezi uluslararası üne kavuştu" dedim.
vinirlendi. Dosyamı götürüp postaneden gönderdim.
Bir hafta içinde. "bizzat başvurmam" yolunda
uyan aldım. Ben de bunun zorunlu olmadıg'ını. mü-
dürlüğünün bırakademik makam olmayıp. idari bir
yerolduğunu belirterek evrakımın yönetim kurulu-
na sokulmasını bildırdim. 6 ay sonra. "siyaset bili-
mi sınırları içinde kalmak koşuluyla önerdiğim
konuda tez yazabileceğim" bıldinldi. Bu kez de
Prof. Ozankaya. haklı olarak. "karışamazlar" de-
yip. benimle çalışmayı reddetti. Hoca ikna olmayın-
ca. yeni bir öneri hazırladım. Konu. "İ niversite
Yönetiminin Evrimi" idi. Yeni enstitü müdürü
Doç. Dr. İbrahim Kaplan. yaşımın ilerlemiş oldu-
ğunu. doktoradan vazgeçmemi önerdi. Ben de ens-
titüye bir dilekçe vererek bana tez konusu ve tez da-
nışmanı ayarlamalarını bildirdim. Aldığım yanıt.
"Süren dolduğundan kaydın silinmiştir" oldu.
Bu arada. Prof. Dr. Ruşen Keleş. danışmanlığımı ka-
bul ettiğini söylemişti. ancak gerek kalmamıştı. Da-
nıştay"a açtığım davayı kazandım. enstitü. beni öğ-
renciliğe çağırdı. Yıl. 1989 olmuştu. Yeni enstitü
müdürü Prof Dr. Mualla Öncel anlayış gösterip.
i'.lanıma giren bir konuyu ve danışmanımı serbestçe
>cçebileceğimi bildirdi. Tekrar dönerek. hocam Prof.
Dr. Mümtaz Soysal'dan beni ve konumu kabul et-
mesini istedim "Anayasa Hukukumuzda Eğitim
ve Öğrenim Hakkı" tezim. yaklaşık 8 yıl gecik-
meyle Prof. Dr. Mümtaz Soysal. Prof. Dr. Bozkurt
Güvenç ve Prof. Dr. Cem Eroğul'dan oluşanjüri ta-
rafından kabul edildi.
Yarın: öğretmen örgütçülüğü
ÇALIŞAMARIN SORULARI / SORUNL4RI YILMAZŞÎPAL
Özel tazminat 1996
SORU: 13 Eylül 1995 günlüCumhuriyetgazetesinde'ÖzelTaz-
minat Oranları' ile ilgili bir soruya verdiğiniz yanıtta
değeriendirme hatası yapıldığı inancındayım.
562 sayılı yasa hükmünde kararnamenin 14'üncü mad-
desinde belirtilen oranlar aynı kararnamenin 26'nçı
ı maddesine göre, 1/1/1966 tarihinden geçerli olarak yü-
rürlüğe girmiştir.
Buna göre; emekli aylıklarını ilgilendiren Özel Tazmi-
nat oranlarında. yıllara göre artışlı bir dağılım söz ko-
nusu değildir.
Yani; %100, %75, %40 ve %26 oranındaki miktarla-
rın emekli aylıklarına 1 Ocak 1996"dan itibaren bu
oranlarda yansıtılması gerekmektedir.
Aynı kararnamenin geçici 1 "inci maddesi ise. emekli ik-
ramiyesinin hesaplanmasında yukarıda sözü edilen
oranları gelecek yıllara yayarak arttırmaktadır. Geçi-
ci l'inci maddede emekli aylıkları ile bir kısıtlamadan
söz edilmemektedir.
Benim bu değerlendirtnem de hatalı olabilir. İlgili ka-
rarnameyi bir kez daha inceleyerek sonuçtan bilgi ver-
menizi rica ediyorum.
Ş.Ç.
YANIT: 562 sayılı yasa hükmünde kararnameyi bir kez daha in-
celedikten sonra, Sayın Şefık Ç'nin haklı olduğunu gördük.
Kendisine bizi uyardığı için teşekkürlerimizi sunuyor ve saygıla-
nmızı iletiyoruz.
Cumhuriyet gazetesi. çalışanlan ve okuru bir bütündür. Bazı kez,
bilgi aktarmaya çalışırken. yanlışlığa düştüğümü üzülerek görüyorum.
Ancak. bu yanlışlann okurlarca düzeltilmesi beni gerçekten se\ indi-
riyor. Okurlardan öğreneceğim çok şey olduğu inancını taşıyorum.
Konuyu okurumuzun uyarısı doğrultusunda. bir kez daha ele alıyo-
rum.
25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562 sayılı ya-
sa hükmünde kararname ile memur emeklilerine ödenen özel tazmi-
nat oranları ek göstergelere göre. I Ocak 1996"dan geçerli olarak ye-
niden belirlendi. Bu belirleme ile özel tazminat tutannın:
-Ek göstergesi 6400 ve daha yüksek olanlarda %100'üne.
-Ek göstergesi 3600 (dahil)-6400 (hariç) olanlarda %75"ine
-Ek göstergesi 2200 (dahil)-3600 (hanç) olanlarda %40'ına,
-Diğerlerine %26'sına
karşılık gelen tutarları. emekli aylıklarına 1 Ocak 1996dan geçer-
li olarak uygulanacaktır.
Geçici I. Madde uyarınca. bu oranların emekli ikramiyesine yan-
sıması ise kademeli olacaktır. Bu maddeye göre. % 100 oranı 1996'da
%50. I997"de°<.75. I998'de % 100 olarak. %75 oranı l996"da
<
!'i40.
1997"de %60 ve 1998'de %75 olarak. "v,40oranı ise 1996'da °o40 ola-
rak emekli ikramiyelerine yansıtılacaktır.
Yıllara göre özel tazminat oranları:
Özel Tazminat Oranları (emekli ikramiyesi)
Ek göstergeler 1995 1996 1997
6.400 ve daha yüksek
3.600 (dahil-6.400 (hariç)
2.200 (dahil)-3.6O0 (hanç)
0 (dahil)-2.200 (hariç)
%26
%26
%26
%26
%50
%40
%40
%26
%75
%40
%40
%26
1998
%100
%75
%40
%26
Özel Tazminat Oranları (emekli aylığı)
Ek göstergeler
6.400 ve daha yüksek
3.600 idahıi-6.400 (hariç)
2.200 (dahil)-3.600 (hariç)
0 (dahil)-2.200 (harç)
1995
%26
%26
%26
%26
1996
% 100
%75
%40
%26
1997 1998
%100 % 100
%75 %75
%40 %40
%26 %26
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kimse Kimseyi Kullanmamalı!
Anlatacaklarım, basında filan çıkmadı: çok kimse t>il--
mez; ben de bilmezdim. '
1970'lerin başında Türkiye işçi Partisi (TİP) Dördüncü
Genel Kurul Toplantısı. Ankara'da Dışkapı'daki Yi-Ba Çar-
şısı'nda yapıldı. Bizim Yılmaz Gümüşbaş ızlemiş o za-
man: ben de oradaydım. Ancak TİP'in içindeki kulisleri,
hizipleri ayrıntılarıyla bilmiyordum. Parti içinde gruplaş-
malar var: Mehmet Ali Aybar Grubu var; Aybar. Çekos-
lovakya olayı tartışmaları sonucunda genel başkanlığı yi-
tirmiş. ancak daha partıden ayrılmamış. Yi-Ba Çarşı-
sı'ndaki genel kurulda, en güçlü grup Milli Demokratik
Devrimciler Grubu, Doğu Perinçek, Vahap-Seyhan Er-
doğdu, Atilla Sarp filan yanı başında. Güçlüler! Bir de "E-
mek" Grubu var; bunlar da Behice Boran, Sadun Aren,
Nihat Sargın, Minnetullah Haydaroğlu ıle arkadaşları...
Bunların dışında. Kürtier var. Bunların örgütleri yok. Ta-
rık Ziya Ekinci, Kemal Burkay ile arkadaşları. Sözcüle-
ri Kemal Burkay...
Kürtlerin örgütleri yok ama. kendilerıni hemen hertop-
lantıda belli ediyorlar. Örneğin, yoklamalarda adları okun-
duğu zaman Kürtçe karşılık veriyorlar; "Burda"demiyor-
lar, "here" ya da "livire" diyorlar.
Genel kurulda Divan Başkanı Cemal Kral, İzmir'den.
Behice Boran ile arkadaşları. Genel Kurul'u Aybarcıla-
ra kaptırmak istemiyorlar. Örtadaki gruplar içinde biriyle
işbirliği yapmadan kongreyi alamayacaklarını düşünü-
yorlar; Aybarcılarla olanaksız. zaten ayrılmışlar. Aybar,.
daha önceki genei kurulda yenilmiş ama. henüz istifa et-'
mış değil. 4. Genel Kurul yapıldığı sırada Genel Başkan
Şaban Yıldız; Aybar. genel başkanlıktan ayrıldıktan son-^
ra, Mehmet Ali AslanGenel Başkan oldu. sonra odaay-'
rıldı, Şaban Yıldız geldi. Genel Başkan o.
Emek Grubundan kimilen karar verdi: •;
- Kürtlerin oylanyla bırleşırsek, çoğunluğu elde ederiz. i
Sorun da zaten buradan kopuyor. Nihat Sargın. yine E-'l
mek Grubu'ndan Minnetullah Haydaroğlu'na şöyle der: \
- Ben partiyi (TlP'i) MDD'cilere yedirmem! î
Minnetullah Haydaroğiu, sözünü sakınan takımındaır
değil: ;
- Sen yedirmezsin ama, biryiyen bulunur! karşılığını ve-'
rır.
Burada. bir noktayı belirtmeliyim. Yazıda adları geçen-'i
lerin hemen hemen tümü benim yakın arkadaşım. Hep-.
sini ayrı ayrı seviyorum. Amacım. kimseyi kırmak da de-j
ğii... :•
Emek Grubu. Kürt kökenli delegelerle işbirliği yapar,',
ancak onlar. "Yönetim Kurvlu" listesineoy da vermeyip.
beyaz oy kullanırlar. Üstelik, yayımlanan karar taslağına
kendi istedikleri gibi tümcelerin geçmesıni sağlarlar. Bu
eylem kararı. TİP'in Anayasa Mahkemesi'nce kapatılma-
sına yol açar!
Genel Kurul'dan çıkan karara, bir başına Minnetullah
Haydaroğlu karşı çıkar. Israrlara karşın. Yönetim Kuru-
lu'na girmez, oyunu kullanır çıkar. Onur Kurulu üyeliğine,
sonra da Onur Kurulu başkanlığına seçildiğini. ertesi gün
öğrenir. Onun düşüncesı de alınmamıştır. Ancak o da E-
mek Grubu'ndandır. Kürt kökenli delegeler. genel kurul-
dan sonra:
- Biz TlP'i kullandık! demektedirler. Emek Grubu'nda-
kiler de:
- Biz de (onları) kullandık!der\er. Haydaroğlu, bir gün
MDD'ci bir arkadaşına:
- Siz farkında değil misiniz? Içinizde polis kaynıyor! de-
yince arkadaşı:
- Biliyoruz ama, biz onları kullanıyonız! yanıtını verir.
BundadaLenin'denesinlendiklerinisöylüyorlardı. Le-
nin demiş ki: "Amaca ulaşmakiçin, heraracı kullanabilir-
sinız!"
Çıkarmak istediğim ders şudur: Kimse kimseyi kullan-
mamalı!
TİP, kapatılmakla kalmadı: 12 Mart geldi; TİP yönetici-
leri cezaevlerini doldurdular. Minnetullah Haydaroğlu ile
birlikte, savunma tanığı olarak, Sıkıyönetim'de tanıklık
ettik!
Minnetullah HaydaroğlrfRa sofmuştum. Şöylediyordu:
"Benim en başta itiraz ettiğim könu, Türk ve Kürt sos-
yalistleri' deyimi. Yani, bir parti içinde bunun olamayaca-
ğını ileri sürmüştüm. Türkiye sosyalizminin davası içinde,
elbette bir Kürt olayı var; onu inkâr etmiyoruz ama, yalnız
ve yalnız her meselenin önünde, yasal (legal) bir partinin
kapanmasına neden olacak biçımde, mevzuata aykın ola-
rak. Kürt meselesinin tek sosyalist dava olarak, ortaya
konması yanlıştı. Ben diyordum ki, biz kendi yolumuzu ta-
yin edelim, Sadun Aren'in demecinde söylediğigibi. ge-
len gelir, gelmeyen gelmez. Ne yapahm, seçimlerde yiti-
rirsek, yitiririz." ;
4. Genel Kurulda çıkan kararda. biryerde özetle şöy-<
le denmekteydi:
"... Türkiye'nin doğusunda Kürthalkının yaşamakta ol-
duğunu,
Kürt halkı üzerinde baştan beri hâkim sınıflann, faşist
iktidarlannın zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteli-
ğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon polıtikasını uy-
guladıklarını,
Kürt halkının yaşadığı bölgenin Türkiye 'nin öteki bölge-
lerine oranla gerı kalmış olmasının temel nedenlerinden
birinin kapitalizmin eşitsiz gelişme kanununa ek olarak, bu
bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan
hâkim sınıfiktidariannın güttüklerı ekonomik ve sosyal po-:
litikanın bir sonucu olduğunu.
Bu nedenle Doğu sorununu bir bölğesel kalkınma so-
runu olarak ele almanın hâkim sınıfiktidarlannın şoven mil-
liyetçi görüşlerinin ve tutumunun bir uzantısından başka
bir şey olmadığını,
Kürt halkının anayasal vatandaşlık haklannı kullanmak
ve diğer tüm demokratik özlem ve isteklerini gerçekleş-
tirmek yolundaki mücadelesinin bütün antidemokratik,
baskıcı, şoven milliyetçi akımlann amansız düşmanı olan
partimiz tarafından desteklenmesinin, olağan ve zorunlu
bir devrimci ğörev olduğunu...
... Kabul ve ilan eder." (Sadun Aren, "TİPOlayı" kita-
bı,S. 190).
Yazımın başında söylediğim, "Kimse kimseyi kullanma-
malı" derken, çıkardığım dersin, çok geniş kapsamlı ol-
duğunun bilinmesini de ısterim. Örneğin, kadın erkek iliş-
kilerinde kimse birbirini kullanmamalı. politikacılar "din"\,
inançları kullanmamalı. Daha uzar gider bu. Herkes dü-
şünsün!
Kendini de kullandırmasın!
BÜLMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Eskiden devlet
büyüklerinin giy-
digı geniş ve dev-
rikyakalı birkürk
çeşidı.2/AgnDa-
gYna verilen bir
başka ad... Birno- 4
ta. 3/ Bir tür taze
ve tuzsuz beyaz 5
peynir... Kütah- g
ya'nın bir ilçesi.
4/ Stefan Zwe- 7
ig'in dilimize de g
çevrilmiş bir ro-
manı... Metal par- 9
laklığı verilmiş
derı. 5/Ufakyes.il yaprakla-
n yenilen bir kır bitkisi 6/ Bir
dileği yerine getirme... As-
ker. 7/ Bir cetvel türü... Ti-
tan elementinin simgesi... Bir
nota. 8/ Ünlü ozan Kaygu-
suz AbdaPın hocası olan X-
IV yüzyıl Anadolu erenlenn-
den biri. 9/ Enerjı... Alüv-
yon.
Y'UKARIDAN AŞAĞIVA:
1/ Iri taneli bir zeytın cinsi.
2/ Keskin kokulu doğal madde... Oyunda cezalı çocuk. 3/
Ciddi sayılan bir yapıtın alaylı benzetmesıne verilen ad... Bir
akademik unvanın kısa yazılışı. 4/ Hicap... Bir yarımadayı
karaya bağlayan dar kara parçası. 5/ Kesinlıkle uvulması
gereken Kuran ve hadis hükümleri... Sularını bir denize ya
da göle gönderen bölge. 6/ Anlaşma. uyuşma. II Bir mas-
ter eki... Tam. bütün, eksiksiz. 8/ Mezopotamyaıla kurul-
muş eski bir uygarlık... Küfveçürük gibi kokan. 9/ tkı va-
nı ağaçlıklı geniş kent yolu... Balık vakalama aracı.