14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28KASIM1995SALI 12 DIZIYAZI Zor G azi Eğitim Enstitüsü'nün Eğitim Bö- lümü'nü bitirenler, genellikle iki gö- reve atanıyordu: llköğretim müfet- tişliği ya da ilköğretmen okullan pe- dagoji öğretmenliği. Hedefim öğret- menlikti. Müfettişliği sevmiyordum. Ama, bakanlık, beni müfettişliğe ayırmıştı. Bir ar- kadaşımın benim yerime çektiği kuradan Diyarba- kırçıkmıştı. Kısa bir bocalamadan sonra müfettişli- ğe alıştım. Ülke ve eğitim gerçeklerini görmek için ilköğretim müfettişliği bulunmaz bir olanaktı. Müfettişlik zor koşullarda geçti. 26 yaşında mü- fettiş oldum. Oysa mesleğinde 30-35 yıl çalışan yö- netici ve öğretmenler bulunuyordu. Yaş ve olgunlu- ğum onlara rehberlik etmeye engeldi. lkincisi. tutu- cu Milli Eğitim müdürleri ve alt kademe yöneticile- ri ile çalıştım. Kimi eski yönetici ve müfettişler. "müfettişliği ayağa düşürdüğümü" ve "öğret- menlerle İaubaİi olduğumu"öne sürüyorlardı. Bu- giin gidilmesi artık mümkün olmayan Diyarbakır'ın Kulp. Lice. Dicle vb ilçelerinin köylerini adım adım. hem de yılda birkaç kez yaya olarak gezdim. Girti- ğim zaman. ayda bir geri dönebiliyordum. 1960'dan sonra çoğunluğunu Köy Enstitülülerin oluşturduğu ilköğretim müfettişleri. öğretmen ör- gütlenmesindeönemli rol oynamışlardı. 1968'detu- tucu AP'li Milli Eğitim Bakanı llhami Ertem, bir genelge yayınlayarak. müfettişlerin TÖS'te (Türki- ye Öğretmenler Sendikası) görev almasını engelle- meyeçalışmı'ştır. Bugenelgeyedayanarak Böylece. üç yıl görev yaptığım Diyarbakır'dan Yozgat'aatan- dım. Öğrendiğim bilgilerin birçoğu yetersizdi ve on- lar da eskimekteydi. Yaklaşık sekiz yıl boyunca ba- kanlık arayıp sormamış. bilgi tazelememe olanak sağlamamıştı. Yeterikadaryayınyoktu. 1938-66ara- sında 28 yıl çıkan ve bizlere öğretmenliği öğreten "İlköğretim Dergisi" artık yoktu. Yuvadan ayrılış 1969-70 öğretim yılında devam ettiğim Türkiye ve Ortadoğu Amme Idaresi Enstitüsü(TODAlE). bana yeni bir ufuk açmıştı. TODAİE'nin sınavını kazan- dığımı Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü ve yardım- cıları benden sakladılar. Ben de çıkıp gittim. TODAİE.gerçektenesaslıbirkurumdu. Program. yüksek yönetim kademelerine eleman hazırlamayı amaçlıyordu. Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta. Prof. Dr Ibrahim Yasa, Prof. Dr. Mümtaz Soysal. Prof. Dr Şeref Gözübüyük. Doç. Dr. Oğuz An, Doç. Dr. BaranTuncerveenstitününuzmanöğreticileri.çok yararlı oluyorlardı. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı. enstitüde okuyan öğretmenlere adeta düşmandı. Çünkü. enstitü giriş sınavlarını nedense bakanlığın gözdeleri değil. "solcu'"öğretmenler kazanıyordu. 1974 yılında kurulan Ecevit-Erbakan koalisyonu döneminde. eğitimde yeni bir canlılık yaşandı. An- cak birçok olumsuzluğun tohumu da atıldı. Örneğin ahlak derslerinin konulması. zorunlu din eğitiminin kapısını aralarken. imam hatip okullarının orta kıs- mı yeniden açılarak. sekiz yıllık temel eğitimden dö- nüldü. 1975 yılında Demirel'in liderliğinde kurulan AP-MSP-MHP (Milliyetçi Cephe) koalisyonu. bü- yük bir hızla kadro kıyımına girişti. Yozgat'tan 6 müfettiş arkadaş. ilk sürgün edilenlerdendik. Birar- (cadaşımız, ilkokul öğretmenliğine döndürülürken ben ve öteki arkadaşlarbranşlanmızın dışındaki gö- revlere atandık. Ben. Konya Rehberlik ve Araştırma Merkezi öğ- retmenliğine gönderildim. Dahaönce.TODAİE'nin açtığı "Yazışmalı Eğitim Lzmanlığı" sınavını ka- zanmii;tıın. Gidip gitmemekte tereddüt ederken sür- gün edilmem. kararımı netleştirmeme yaradı. Kon- ya'da bir hafta kaldıktan sonra. enstitüye gelip göre- ve başladım. Ne yazık ki. bu görev beni doyurmadı. Geçici olarak görevlendirildiğim öğrenci yurdu yö- neticiliği de tam bir belalı işti. Her şey kontrolden çıkmış. yurt. devrimci öğrencilerin birbirlerini yedı- ği bir yer olmuştu. Buraya gelmek. Eğitim Fakülte- si'nde mastere başlamak gibi biryarar sağlamıştı. a- ma kendi ortamımdan veevimdenaynydım. 1976'da evimi Ankara"ya getirdim. Eşim, çok uzak birköye atanmıştı. 1 ve 3 yaşındaki çocuklanm bakımsızdı. Sıraylakomşularbakıyorlardı. Enstitü yönetimi, tam anlamıyla laçkaydı. Yöneticilik okutan bu kurum. nedense kendini yönetemiyordu. 1990'larda kamu görevlilerinin sendika hakkının varlığını savunup sendika kuruculannı yüreklendi- ren Prof. Dr. Mesut Gülmez. kentbilim konusunda değerli bir uzman olan Prof. Dr. kemal Kartal gi- bi dostlar da o zaman enstitüde asistandılar. Eğitime dönüş 1978'te Ecevit hükümeti kuruldu. Milliyetçi Cep- he koalisyonu sırasında eğitim, tamamen MHP'nin eline geçmişti. O günlerde Milli Eğitim Bakanlığı merkez binasına girmek yiğitlik istiyordu. Eğitim kurumları. ülkücülerin karargâhıolmuştu. Milli Eği- tim'in en stratejik görevi olan öğretmen yetiştirme işi. şu anda da olumsuzlukları ile sahnede olan Ay- vaz Gökdemir'in elindeydi. 12 Mart darbesinden sonra tepeden inme Gazi Eğitim'e öğretim üyesi ola- rak atanan Ayvaz Gökdemir. birçok basamağı hızla aşarak. 30 yaşlannda Öğretmen Okullan Genel Mü- dürü oluvermişti. Ecevit koalisyonu. başına dert almıştı. Milli Eği- tim Bakanlığf na getirilen Necdet Uğur, kendine çok güvenen. ancak eğitim işlerini hiç bilmeyen bir yöneticiydi. Bu beİalı işin fazla isteklisi olmadığı için yine çıl- gınlığım tutnıuş, arkadaşlarımın yazdığı bir dilekçe- yi imzalayarak. Gazi Eğitim Enstitüsü Müdür Baş- yardımcılığrnaatanmıştım. 14 Mart 1978'degöre- Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde ilköğretim müfettişliğim sırasında (Mayıs 1971). 26 yaşında müfettiş oldum. Oysa mesleğin- de 30-35 yıl çalışan yönetici ve öğretmenler bulunuyordu. Yaşım onlara rehberlik etmeye engeldi. Kimi eski yönetici ve müfettişler, "müfettişliği ayağa düşürdüğümü" ve "öğ- retmenlerle laubali olduğumu" öne sürüyor- lardı. Diyarbakır'ın Kulp, Lice. Dicle gibi ilçe- lerine bağlı köyleri yılda birkaç kez yaya ola- rak gezdim. Sekiz yıl boyunca bakanlık ara- yıp sormamıştı. Yeterli yayın yoktu. 1938-66 arasında 28 yıl çıkan ve bizlere öğretmenliği öğreten "İlköğretim Dergisi" artık yoktu. 1974 yılında kurulan Ecevit-Erbakan koalisyo- nu döneminde, eğitimde yeni bir canlılık ya- şandı. Ancak ahlak derslerinin konulması, zo- runlu din eğitiminin kapısını aralarken, imam hatip okullarının orta kısmı yeniden açılarak, sekiz yıllık temel eğitimden dönüldü. 1975 yı- lında Demirel'in liderliğinde kurulan Milliyet- çi Cephe koalisyonu, büyük bir hızla kadro kı- yımına girişti. 1978'te Ecevit hükümeti kurul- du. MC koalisyonu sırasında eğitim. tama- men MHP'nin eline geçmişti. Milli Eğitim'in en stratejik görevi olan öğretmen yetiştirme işi, Ayvaz Gökdemir'in elindeydi. ve başladığımda Gazi Eğitim Enstitüsü öğretime ka- patılmıştı. Herkeskaygılı birbekleyiş içindeydi. Ge- celeri, ülkücülerslogan yazıp gidiyorlardı. Dört yıl- dır, öğrenci seçiminde "ülkücü" olınak ya da gö- rünınek. temel koşuldu. Yaklaşık 7 bın 500öğrencı vardı. Hükümet. bu ka- dar daha kayıt yapmamızı istedi. Yıllardır eğitim hakkı elinden alınınış gençler için bu gerekli vdi. Ar- tık enstitünün, "seçkin öğretmen yetiştirme" işle- vi tarihe karışmış. gençlerin eğitim hakkını teslim e- den bir genel eğitim kurumuna dönüşmüştü. Öğre- tim, on ay gecikmeyle Aralık 1978*de çatışmalarla başladı. çatışma ve vurulma Devrimciler Konya Yolu'nu. ülkücüler de Beşev- leryoluw ellerinde tutuyorlardı Son sınıf öğrenci- lerini l .5 ay kadar okutup mezun ettik. Asıl kalaba- lık kitle. ondan sonra gelecekti. 18 Aralık 1978 günü yaklaşık 3 bin 500 öğrenci- ye açılan enstitü. öğretime olaylı başladı. Beşevler'de mılitan bir ülkücü yaralanmıştı. Beklendiği gibi er- tesi gün misilleme olacaktı. Erkenden enstitüye gel- dik. Devrimciler. önce ülkücülerin. ülkücüler de ön- ce devrimcilerin gırmesini bekler gibiydi. Sonunda devrimci öğrenciler. grup grup koşarak. okula girmeyi denediler. İlk grup kapıya gelir gel- mez.kapı teknikokullarve ülkücülercctarandı. Hem teknik okul. hem de Şeker Yurdundan çapraz ateşe alınmıştık. Ben. \ urulup düştüm. Arkadaşlarım. be- ni sürükleyerek, polislerin de bulunduğu kulübeye taşıdılar. Hastaneyeyetıştirilmemgerekiyordu. ama yollar kesilmişti. Imam-hatip okulu tarafından du- \arlar yıkıldı. hastaneyc yetiştirildim. Menrii. sol kalçamdan girip. sağ kasıgıma saplanmışiı. Bir ana sinir tahrip olmuştu. Daha sonra Prof. Dr. Ertekin Arasılın başanlı ameliyatıyla bacağımduki aksa- ma, yıllar sonra önemlı ölçüde düzeldi. Benim vu- rulduğum gün. devrimci öğrencilerden beyin sarsın- tısı geçiren birisi de öldü. Daha sonra yurtdışında iti- raflarını yazan enstitü öğrencisi Ali Vurdaslan. be- nim vumluşumla ilgili açıklamalar yaptı. isimlerde verdi. Ancak olay "faili meçhul" oiarak kaldı. Gazi'den 15 bin öğrenci mezun oldu. Son devre- dehükümetdeğişti.ÂP; MHPve MSPdestekli azın- lık hükümeti kurmuştu. Enstitüde. 50 yönetici ve öğretmen görevden alındı. Ancak sıkıyönetim komu- tanlığı bu dururnu engelledi. Her gün bir sürü ihbar konusu bulan Öğretmen Okullan Genel Müdürü Ergani'de ilköğretim müfettişliği yaparken emniyet müfettişi Hıdır Tabak ve öğretmen Zülküf Bozkurt ile birlikte. Mehmet Alptekin. Ankara Sıkıvönetim Komutanı Korgeneral Nihat Özer'i. bazı "azılı devrimcile- ri" görevden almaya ikna etmistı. Son sınavlar ya- pılmakta olduğu için müdür Aydın İpek. gelen ka- rarnameleri tebliğ etmeyi birkaç gün geciktirdi. Bu yüzden görevden uzaklaştırıldı. Müdürlüğe. yönet- tnelik icabı ben vekilet ediyordum. Kararnameleri tebliğ etmediğim için ben de açığa alındım. Bu ara- da 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Aldığımız Danıştay kararları işe yaramadı. 3 Ekim 1980 günü dönüş ve sürgün kararnamelerimiz birlikte iletildi. Ben. Ga- zi"nin bitişiğindeki imam hatip okuluna atandım. Şubat 1981ye de Gazi'de "Dev-Yol"un şubesini kurmaktan gözetim altına alındım. Üç hafta Mamak Tutukev i'nde kaldıktan sonra salıverdiler. Tam iki yıl açıkta veaçkaldım. Şubat 1983'tegörevedöndürül- düğünıde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başladığım doktora eğitimimin ders ve yeterlik sınavı bölüıyi bitmişti. ' "'' : 12 Eylül karanlığı 12 Eylül dönemi çok sıkıntılı geçti. Aylığım, ne- redeyse yarıya inmişti. Tez aşamasına geldığimde. YÖK düzeni de kurulmuştu. Doktora işlerine. yeni kurulan AL Sosyal Bilimler Enstitüsü bakıyordu. Bu enstitünün müdürlüğüneeski birsolcu Doç. Dr. Gü- neri Akalın. benim. Prof. Dr. Mümtaz Soysal ile tez çalışmama engel oldu. Sonra Prof. Dr. Özer Ozankaya ile "Türkiye'de Köycülük"üzerineça- lışacaktım. Bu konuyu da Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Daver önermişti. Ancak. Güneri Akalın. bu kez "Köyden doktora olmaz" diverek. önerimi Yönetim Kurulu'na sevketmedi Ben de kendisine. "BufakültcdeHasanoğlan Köyüüzerineyazılan doçentlik tezi uluslararası üne kavuştu" dedim. vinirlendi. Dosyamı götürüp postaneden gönderdim. Bir hafta içinde. "bizzat başvurmam" yolunda uyan aldım. Ben de bunun zorunlu olmadıg'ını. mü- dürlüğünün bırakademik makam olmayıp. idari bir yerolduğunu belirterek evrakımın yönetim kurulu- na sokulmasını bildırdim. 6 ay sonra. "siyaset bili- mi sınırları içinde kalmak koşuluyla önerdiğim konuda tez yazabileceğim" bıldinldi. Bu kez de Prof. Ozankaya. haklı olarak. "karışamazlar" de- yip. benimle çalışmayı reddetti. Hoca ikna olmayın- ca. yeni bir öneri hazırladım. Konu. "İ niversite Yönetiminin Evrimi" idi. Yeni enstitü müdürü Doç. Dr. İbrahim Kaplan. yaşımın ilerlemiş oldu- ğunu. doktoradan vazgeçmemi önerdi. Ben de ens- titüye bir dilekçe vererek bana tez konusu ve tez da- nışmanı ayarlamalarını bildirdim. Aldığım yanıt. "Süren dolduğundan kaydın silinmiştir" oldu. Bu arada. Prof. Dr. Ruşen Keleş. danışmanlığımı ka- bul ettiğini söylemişti. ancak gerek kalmamıştı. Da- nıştay"a açtığım davayı kazandım. enstitü. beni öğ- renciliğe çağırdı. Yıl. 1989 olmuştu. Yeni enstitü müdürü Prof Dr. Mualla Öncel anlayış gösterip. i'.lanıma giren bir konuyu ve danışmanımı serbestçe >cçebileceğimi bildirdi. Tekrar dönerek. hocam Prof. Dr. Mümtaz Soysal'dan beni ve konumu kabul et- mesini istedim "Anayasa Hukukumuzda Eğitim ve Öğrenim Hakkı" tezim. yaklaşık 8 yıl gecik- meyle Prof. Dr. Mümtaz Soysal. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç ve Prof. Dr. Cem Eroğul'dan oluşanjüri ta- rafından kabul edildi. Yarın: öğretmen örgütçülüğü ÇALIŞAMARIN SORULARI / SORUNL4RI YILMAZŞÎPAL Özel tazminat 1996 SORU: 13 Eylül 1995 günlüCumhuriyetgazetesinde'ÖzelTaz- minat Oranları' ile ilgili bir soruya verdiğiniz yanıtta değeriendirme hatası yapıldığı inancındayım. 562 sayılı yasa hükmünde kararnamenin 14'üncü mad- desinde belirtilen oranlar aynı kararnamenin 26'nçı ı maddesine göre, 1/1/1966 tarihinden geçerli olarak yü- rürlüğe girmiştir. Buna göre; emekli aylıklarını ilgilendiren Özel Tazmi- nat oranlarında. yıllara göre artışlı bir dağılım söz ko- nusu değildir. Yani; %100, %75, %40 ve %26 oranındaki miktarla- rın emekli aylıklarına 1 Ocak 1996"dan itibaren bu oranlarda yansıtılması gerekmektedir. Aynı kararnamenin geçici 1 "inci maddesi ise. emekli ik- ramiyesinin hesaplanmasında yukarıda sözü edilen oranları gelecek yıllara yayarak arttırmaktadır. Geçi- ci l'inci maddede emekli aylıkları ile bir kısıtlamadan söz edilmemektedir. Benim bu değerlendirtnem de hatalı olabilir. İlgili ka- rarnameyi bir kez daha inceleyerek sonuçtan bilgi ver- menizi rica ediyorum. Ş.Ç. YANIT: 562 sayılı yasa hükmünde kararnameyi bir kez daha in- celedikten sonra, Sayın Şefık Ç'nin haklı olduğunu gördük. Kendisine bizi uyardığı için teşekkürlerimizi sunuyor ve saygıla- nmızı iletiyoruz. Cumhuriyet gazetesi. çalışanlan ve okuru bir bütündür. Bazı kez, bilgi aktarmaya çalışırken. yanlışlığa düştüğümü üzülerek görüyorum. Ancak. bu yanlışlann okurlarca düzeltilmesi beni gerçekten se\ indi- riyor. Okurlardan öğreneceğim çok şey olduğu inancını taşıyorum. Konuyu okurumuzun uyarısı doğrultusunda. bir kez daha ele alıyo- rum. 25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562 sayılı ya- sa hükmünde kararname ile memur emeklilerine ödenen özel tazmi- nat oranları ek göstergelere göre. I Ocak 1996"dan geçerli olarak ye- niden belirlendi. Bu belirleme ile özel tazminat tutannın: -Ek göstergesi 6400 ve daha yüksek olanlarda %100'üne. -Ek göstergesi 3600 (dahil)-6400 (hariç) olanlarda %75"ine -Ek göstergesi 2200 (dahil)-3600 (hanç) olanlarda %40'ına, -Diğerlerine %26'sına karşılık gelen tutarları. emekli aylıklarına 1 Ocak 1996dan geçer- li olarak uygulanacaktır. Geçici I. Madde uyarınca. bu oranların emekli ikramiyesine yan- sıması ise kademeli olacaktır. Bu maddeye göre. % 100 oranı 1996'da %50. I997"de°<.75. I998'de % 100 olarak. %75 oranı l996"da < !'i40. 1997"de %60 ve 1998'de %75 olarak. "v,40oranı ise 1996'da °o40 ola- rak emekli ikramiyelerine yansıtılacaktır. Yıllara göre özel tazminat oranları: Özel Tazminat Oranları (emekli ikramiyesi) Ek göstergeler 1995 1996 1997 6.400 ve daha yüksek 3.600 (dahil-6.400 (hariç) 2.200 (dahil)-3.6O0 (hanç) 0 (dahil)-2.200 (hariç) %26 %26 %26 %26 %50 %40 %40 %26 %75 %40 %40 %26 1998 %100 %75 %40 %26 Özel Tazminat Oranları (emekli aylığı) Ek göstergeler 6.400 ve daha yüksek 3.600 idahıi-6.400 (hariç) 2.200 (dahil)-3.600 (hariç) 0 (dahil)-2.200 (harç) 1995 %26 %26 %26 %26 1996 % 100 %75 %40 %26 1997 1998 %100 % 100 %75 %75 %40 %40 %26 %26 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kimse Kimseyi Kullanmamalı! Anlatacaklarım, basında filan çıkmadı: çok kimse t>il-- mez; ben de bilmezdim. ' 1970'lerin başında Türkiye işçi Partisi (TİP) Dördüncü Genel Kurul Toplantısı. Ankara'da Dışkapı'daki Yi-Ba Çar- şısı'nda yapıldı. Bizim Yılmaz Gümüşbaş ızlemiş o za- man: ben de oradaydım. Ancak TİP'in içindeki kulisleri, hizipleri ayrıntılarıyla bilmiyordum. Parti içinde gruplaş- malar var: Mehmet Ali Aybar Grubu var; Aybar. Çekos- lovakya olayı tartışmaları sonucunda genel başkanlığı yi- tirmiş. ancak daha partıden ayrılmamış. Yi-Ba Çarşı- sı'ndaki genel kurulda, en güçlü grup Milli Demokratik Devrimciler Grubu, Doğu Perinçek, Vahap-Seyhan Er- doğdu, Atilla Sarp filan yanı başında. Güçlüler! Bir de "E- mek" Grubu var; bunlar da Behice Boran, Sadun Aren, Nihat Sargın, Minnetullah Haydaroğlu ıle arkadaşları... Bunların dışında. Kürtier var. Bunların örgütleri yok. Ta- rık Ziya Ekinci, Kemal Burkay ile arkadaşları. Sözcüle- ri Kemal Burkay... Kürtlerin örgütleri yok ama. kendilerıni hemen hertop- lantıda belli ediyorlar. Örneğin, yoklamalarda adları okun- duğu zaman Kürtçe karşılık veriyorlar; "Burda"demiyor- lar, "here" ya da "livire" diyorlar. Genel kurulda Divan Başkanı Cemal Kral, İzmir'den. Behice Boran ile arkadaşları. Genel Kurul'u Aybarcıla- ra kaptırmak istemiyorlar. Örtadaki gruplar içinde biriyle işbirliği yapmadan kongreyi alamayacaklarını düşünü- yorlar; Aybarcılarla olanaksız. zaten ayrılmışlar. Aybar,. daha önceki genei kurulda yenilmiş ama. henüz istifa et-' mış değil. 4. Genel Kurul yapıldığı sırada Genel Başkan Şaban Yıldız; Aybar. genel başkanlıktan ayrıldıktan son-^ ra, Mehmet Ali AslanGenel Başkan oldu. sonra odaay-' rıldı, Şaban Yıldız geldi. Genel Başkan o. Emek Grubundan kimilen karar verdi: •; - Kürtlerin oylanyla bırleşırsek, çoğunluğu elde ederiz. i Sorun da zaten buradan kopuyor. Nihat Sargın. yine E-'l mek Grubu'ndan Minnetullah Haydaroğlu'na şöyle der: \ - Ben partiyi (TlP'i) MDD'cilere yedirmem! î Minnetullah Haydaroğiu, sözünü sakınan takımındaır değil: ; - Sen yedirmezsin ama, biryiyen bulunur! karşılığını ve-' rır. Burada. bir noktayı belirtmeliyim. Yazıda adları geçen-'i lerin hemen hemen tümü benim yakın arkadaşım. Hep-. sini ayrı ayrı seviyorum. Amacım. kimseyi kırmak da de-j ğii... :• Emek Grubu. Kürt kökenli delegelerle işbirliği yapar,', ancak onlar. "Yönetim Kurvlu" listesineoy da vermeyip. beyaz oy kullanırlar. Üstelik, yayımlanan karar taslağına kendi istedikleri gibi tümcelerin geçmesıni sağlarlar. Bu eylem kararı. TİP'in Anayasa Mahkemesi'nce kapatılma- sına yol açar! Genel Kurul'dan çıkan karara, bir başına Minnetullah Haydaroğlu karşı çıkar. Israrlara karşın. Yönetim Kuru- lu'na girmez, oyunu kullanır çıkar. Onur Kurulu üyeliğine, sonra da Onur Kurulu başkanlığına seçildiğini. ertesi gün öğrenir. Onun düşüncesı de alınmamıştır. Ancak o da E- mek Grubu'ndandır. Kürt kökenli delegeler. genel kurul- dan sonra: - Biz TlP'i kullandık! demektedirler. Emek Grubu'nda- kiler de: - Biz de (onları) kullandık!der\er. Haydaroğlu, bir gün MDD'ci bir arkadaşına: - Siz farkında değil misiniz? Içinizde polis kaynıyor! de- yince arkadaşı: - Biliyoruz ama, biz onları kullanıyonız! yanıtını verir. BundadaLenin'denesinlendiklerinisöylüyorlardı. Le- nin demiş ki: "Amaca ulaşmakiçin, heraracı kullanabilir- sinız!" Çıkarmak istediğim ders şudur: Kimse kimseyi kullan- mamalı! TİP, kapatılmakla kalmadı: 12 Mart geldi; TİP yönetici- leri cezaevlerini doldurdular. Minnetullah Haydaroğlu ile birlikte, savunma tanığı olarak, Sıkıyönetim'de tanıklık ettik! Minnetullah HaydaroğlrfRa sofmuştum. Şöylediyordu: "Benim en başta itiraz ettiğim könu, Türk ve Kürt sos- yalistleri' deyimi. Yani, bir parti içinde bunun olamayaca- ğını ileri sürmüştüm. Türkiye sosyalizminin davası içinde, elbette bir Kürt olayı var; onu inkâr etmiyoruz ama, yalnız ve yalnız her meselenin önünde, yasal (legal) bir partinin kapanmasına neden olacak biçımde, mevzuata aykın ola- rak. Kürt meselesinin tek sosyalist dava olarak, ortaya konması yanlıştı. Ben diyordum ki, biz kendi yolumuzu ta- yin edelim, Sadun Aren'in demecinde söylediğigibi. ge- len gelir, gelmeyen gelmez. Ne yapahm, seçimlerde yiti- rirsek, yitiririz." ; 4. Genel Kurulda çıkan kararda. biryerde özetle şöy-< le denmekteydi: "... Türkiye'nin doğusunda Kürthalkının yaşamakta ol- duğunu, Kürt halkı üzerinde baştan beri hâkim sınıflann, faşist iktidarlannın zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteli- ğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon polıtikasını uy- guladıklarını, Kürt halkının yaşadığı bölgenin Türkiye 'nin öteki bölge- lerine oranla gerı kalmış olmasının temel nedenlerinden birinin kapitalizmin eşitsiz gelişme kanununa ek olarak, bu bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan hâkim sınıfiktidariannın güttüklerı ekonomik ve sosyal po-: litikanın bir sonucu olduğunu. Bu nedenle Doğu sorununu bir bölğesel kalkınma so- runu olarak ele almanın hâkim sınıfiktidarlannın şoven mil- liyetçi görüşlerinin ve tutumunun bir uzantısından başka bir şey olmadığını, Kürt halkının anayasal vatandaşlık haklannı kullanmak ve diğer tüm demokratik özlem ve isteklerini gerçekleş- tirmek yolundaki mücadelesinin bütün antidemokratik, baskıcı, şoven milliyetçi akımlann amansız düşmanı olan partimiz tarafından desteklenmesinin, olağan ve zorunlu bir devrimci ğörev olduğunu... ... Kabul ve ilan eder." (Sadun Aren, "TİPOlayı" kita- bı,S. 190). Yazımın başında söylediğim, "Kimse kimseyi kullanma- malı" derken, çıkardığım dersin, çok geniş kapsamlı ol- duğunun bilinmesini de ısterim. Örneğin, kadın erkek iliş- kilerinde kimse birbirini kullanmamalı. politikacılar "din"\, inançları kullanmamalı. Daha uzar gider bu. Herkes dü- şünsün! Kendini de kullandırmasın! BÜLMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Eskiden devlet büyüklerinin giy- digı geniş ve dev- rikyakalı birkürk çeşidı.2/AgnDa- gYna verilen bir başka ad... Birno- 4 ta. 3/ Bir tür taze ve tuzsuz beyaz 5 peynir... Kütah- g ya'nın bir ilçesi. 4/ Stefan Zwe- 7 ig'in dilimize de g çevrilmiş bir ro- manı... Metal par- 9 laklığı verilmiş derı. 5/Ufakyes.il yaprakla- n yenilen bir kır bitkisi 6/ Bir dileği yerine getirme... As- ker. 7/ Bir cetvel türü... Ti- tan elementinin simgesi... Bir nota. 8/ Ünlü ozan Kaygu- suz AbdaPın hocası olan X- IV yüzyıl Anadolu erenlenn- den biri. 9/ Enerjı... Alüv- yon. Y'UKARIDAN AŞAĞIVA: 1/ Iri taneli bir zeytın cinsi. 2/ Keskin kokulu doğal madde... Oyunda cezalı çocuk. 3/ Ciddi sayılan bir yapıtın alaylı benzetmesıne verilen ad... Bir akademik unvanın kısa yazılışı. 4/ Hicap... Bir yarımadayı karaya bağlayan dar kara parçası. 5/ Kesinlıkle uvulması gereken Kuran ve hadis hükümleri... Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. 6/ Anlaşma. uyuşma. II Bir mas- ter eki... Tam. bütün, eksiksiz. 8/ Mezopotamyaıla kurul- muş eski bir uygarlık... Küfveçürük gibi kokan. 9/ tkı va- nı ağaçlıklı geniş kent yolu... Balık vakalama aracı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle