Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2; ICASIM 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
GRAMOFON İĞNESİ SEIİM İLERİ
Perde ağır ağırhıer...
S
onradan arşıvleri tarayıp mevsi-
mıntarihıni saptadım: 1956 son-
bahanydı. Cihangir'de oturuyor-
duk. Istanbul daha yeşertili oldu-
ğmdan sonbaharda daha kızartılı. daha
sarartılıydı.
1^56 sonbahannda hayatımda ilk kez
"büvükJere mahsus" bir oyun izlemek
üzere Şehır Tiyatrosu Yeni Komedi Bö-
lümıi'ne gıttım. Annem. teyzem. ablam
veben. Babam o sıralar Almanya'daydı.
$ehır Tiyatrolan'nın iki önemlı salo-
nu vardı: Bordo kadıfe perdeli ve hep
ah>ap gıcırtılanyla donanmış Tepebaşı
Dnm Tıyarrosu. birde Beyoğlu'nda Ye-
ni \r Sineması'nın karşısında, galıba ye-
ni açılmış Yeni Komedi.
Yenı Komedı'de George Washington
Bu E>de kalmıştı oynuyordu. Sanınm
cumartesıyadapazararastlayan birma-
tineydi. Bıletler günlerce önce alınmış.
tıyatrovagıdebılmek tören havasına so-
kulmuştu. Daima şık gıyinen teyzem
herhalde ISazaryan ıskarpinlıydi; hanı
$u vüksekökçelı. sıvn topuklu. kenarla-
nna yılan derisı bordürler geçmiş ıskar-
pınler. .
Yeni Komedfnın -o sıralarhenüzgör-
medığım- Tepebaşı Dram'la kıyaslana-
mayacak iç mimarisi bana yıne de büyü-
teyıci. görkemli gelmişti Geniş merdi-
venın fuaye>e ındığı girişte ünlü aktör-
lenn fotoğratlan asılıydu Her bın gü-
lümsüyor.dalgın, hülyalı bakıyor. herbı-
ri bız ölümlülenn dünyasında pek rast-
. lanmayacak kişılikler fısıldıyordu.
Derken kapılar açıldı. salona girdik.
Kimbilir kaç kez yazdım. ama daha kaç
kez yazarsam yazayım, asıl duygusunu
aktaramayacağım: Asıl duygusunda he-
yecanla endişe. sevinçle korku bırbırine
kanşıktı: Çocuk oyunlan izlemek içın
bir iki kez gitmiş olduğum Yeni Kome-
di'den ıçenye girememek de \ardı ş.im-
di. Bununla birlikte hepsi üniformalı yer
göstericilerbiletlerimizi aldılar. bana ses
edilmedi.
Yazık ki sinemamız bu sahneleri çeke-
mıyor. Yoksa benim o ilk matınem Felli-
ni'nın hatırladıklan kadar etkıley ıcıdır,
hiçalçakgönüllüdavranmayaeağım. Sa-
lonu alaca ışıklanyla hatırlıyorum. Biri
dore. ötekisı gök mavısi kadife iki per-
desivle Yeni Komedi'nin sahnesi bu ilk
Şaziye Moral
Vasfi Rıza Zobu
matinede, daha bu ilk "büyüklere mah-
sus"oyunda benı alıp sanatın koyaklan-
na götürüverecektı.
George VVashington Bu Evde Kalmış-
tı'dan ne mi. nelermi hatırlıyorum? Bal-
konlu bir dekor kalmış aklımda. o bal-
kon hiç silinmez. Çünkü evlerimızin bil-
dik balkonundan farklıdır. yapaylığında
hayat üstü bir anlam gızlenıp kalmıştır
sankı.
Sonra oyuncular belıriyor. Mesela
papyonlu Reşit Baran'la çiçekli empn-
me elbıseli Eİedia Muvahhit Çok genç
Ale\ Giirzap (o zaman soyadı başka).
• Tiyatronun toplumumuzda tuhaf
bir serüveni söz konusudur.
Muhafazakar çevrelerin günah
saydığı bu sanat, bizdeki belirişiyle
birdenbire efsanesini de söylemeye
koyulur. İlk tiyatro sanatçılannın
anılannda çok sayfalar, din inancına
çok yakın bir tiyatro inancını ifade
eder. Cumhuriyetimiz için tiyatro
sanatı handiyse kutsaldır.
Toplumun kalkınması. yeniliklere
açılabilmesi, uygar bir toplum
olabilmek için tiyatrodan pragmatik
beklentiler söz konusudur. Cevat Fehmi Başkut
Ber]er koltukta uyuklayan o adam Beb-
zat Butak olabilir mı?
EnginGünnen'incıltciltbırŞehirTi-
yatroları dergisi koleksıyonu var. Geor-
ge Washıngton Bu Evde Kalmıştı'nın
emek verenlerını oradan bulup bu yazı-
ya aktarmak olası da. emeklerinin seyir-
cideki derin etkisini nasıl kaleme getire-
bilirim ki."
Pferde açılıyor!
Işte ışıklar karardı. Salon artık alaca
aydınlık bile değil. Ama başka. bambaş-
ka ışıklar sahneyi aydınlatıyor ve oyun
başlıyor. perde açıldı!
Bu oyun George Washington Bu Ev-
de Kalmıştı olabıleceği gıbi. 1956-57 se-
zonunda ızledığım Ben Çağurnadım da
olabilir ya da Reşat Nuri'nın eşsiz dik-
tatorya eleştirisi Tanndağı Ziyafeti.
Ben Çagırmadım'da Vasfı Rıza Zobu,
Gönül Ûlkü, Nezahat Tanyeri oynuyor-
lar. Almanya'dan dönmüş babam. Vasfi
Rıza'nın çok büyük bir aktör olduğunu.
modern Türk tıyatrosunun kurucuîann-
dan olduğunu söylüyor. Bunları e\e dö-
nerken konuşuyoruz Bılmem neden.
tüylerim diken diken oluyor ve bir gün.
büyüyünce aktör olmaya karar veriyo-
rum. (Aktörlüğün yetenek işi olduğun-
dan elbette haberim yok.)
Gelelim Tanndağı Ziyafeti'ne. Bu
önemli, önemi üzerinde durulmamış
eserden o tarihte hiçbır şey ka\ ramamış.
anlamamış olmam gerekir. Hepı topu se-
kiz yaşındayım. Fakat izi sürdü. Tiyatro-
nun tuhaf etkisi altına girmıştim ve oy un-
!ar belleğime çakılıp kalmaktaydı.
Ertesı mevsim seyrettiğimız bir oyun
da A>da Bir. Ayda Bır. adını hatırlayama-
dığım bır Fransız yazannın tersıne çev -
nlmiş \od\ıli. Komedi havasında başlı-
yor. buruklaşıyor. son perdede tiyatroda
ilk kez gözyaşı döküyorum! Gözyaşla-
nmı tutamıyorum.
Ayda Bir'in üç başoyuncusu var: Şa-
ziye VloraL Reşıt Baran. Şadıman Ayşın.
Üçü de artık aramızda değil. Ama sesle-
rini yine işitiyorum. mımikleri. jestlerı
gözümün önünde. O kadar ki. yıllarca
benımle >aşayan Ayda Bır'ı önce Mavi
Kanattannla Yalnız Benim Olsaydın'da
>azmaya çalıştım. sonra bir öykiiye ko-
nıı edındım. Bu oyundan sahneleri bır
kez de Yedikuleli \lihribandızısinde gö-
runtülemek ıstedım.
Ayda Bir. yasak a$k hikâyesi. Yıllan-
mış. göçmekteolan bırevlilık. ortayaşı
aşkın kocanın her ay. yalnızca bır akşam
gördüğü, yalnızca baş başa yemek yedi-
ğı genç bır kadın ve platonıkaşk. Aşk'ın
platonik olduğunu annemle babam anla-
tıyorlar. Tiyatro aracılığıy la bılgı dağar-
cığıma bır şey daha eklenıyor: Aşklann
meğerse platonik olanları da varmış Öte
yandan platonik olmayan aşk konusun-
da henüz hiçbir şey bilmiyorum.
Perde açıhyor! Her açılışta yeni yenı
oyunlar çocukluk, yeniyetnıelık dönemı-
ne inceliklerle örülü dünyalar sunuyor.
Cevat Fehmi Başkut'un Paydos'unda
hıçkıra hıçkıra ağlıyorum ve ömrümün
sonuna kadar ülkülerime bağlı kalmaya
yemin ediyorum. Bu aymazlık yetmıyor-
muş gibi, tıyatro yüzünden, Tenneesse
Williams'ın DövmeGüTünde kalbi kınk
bütûn insanlara yazılar yazacagıma söz
venyorum. Şirin De\rim sahnede anla-
şılmamış, yapayalnız bır kadın. tam bır
Tenneesse Williams kahramanı Yıllar-
dan 1963 olmalı.
Tiyatro artık beni ben kılmakta...
IstanbuFda tiyatro1960'larda. hatta 1970'lerde tstan-
bul'da tiyatro gerçekten saygın. kıtle
üzennde etkıli, giiçlü bır sanattı. De-
mın Şehir Tiyatrolan'ndakı rüyala-
rımdan söz açtım. Hemen yanı başın-
da özel tiyatrolar soluk alıp verebili-
yordu.
Sözgelımı Küçük Sahne. Küçük
Sahnenın başlangıç öyküsünu. ilk
dönemleri Sadri Alışık'tan çok dinle-
dim. Sinemada o kadar ünlenmiş, sı-
nema aracılığıyla bütün Türkiye'nın
sevgilısı halinegelmiş Sadri Alışıkti-
y atrodan söz açarken âdeta törensı bır
ha\aya bürünürdü. Değışmez gözağ-
nsı tıyatroydu Sadn Alışık'ın Sınema
anılannı pek öyle "huşu
içinde" anlatmazdı.
Coşkuyla anlattığı Kü-
çük Sahne'de Miinir Öz-
kul'dan Mücap Ofluoğ-
lu'na. \e>inSe\al'den He-
>ecan Başaran'ına kimler-
le ne anılan >anki hâlâ dip-
diri ayaktaydı
Sadri Alışık'tan biz se-
y ircılenn hiçbır zaman bi-
lemeyeceğimiz, dünyasına
sızamayacağımız aktör ha-
yatını dinliyordum. Küçük
Sahne'dekı oyunlardan
sonra o zamankı Be>oğ-
lu'nun yan bohem hayatı
başlıyordu. Benzeri du\ar-
lı anılar Mücap Ofluoğ-
lu'nun Bir AvuçAlkışkıta-
bındadır. Sahnede görüp
alkışladığımız, hayran ol-
duğumuz bu insanlar kişi-
sel dünyalannda âdeta hep
tiyatro içın yaşamışlardır.
Perde onlar için bambaşka
duygularla ve duyguiara
açılır. Bizler sadece ma-
dalyonun bir yüzünü göre-
biliriz.
Şehir Tiyatrolan dışın-
da. seyircisi olduğum ilk
özel ti>atro Muammer
Karaca'nın Karaca Tiyat-
rosuydu Evdekıler Mu-
ammer Karaca'nın büyük
bir 'halk komigi' olduğunu
söylemışler. farklı bır oyun
anlayışını izleyeceğimı dı-
le getirmışlerdi. Bu ovna-
yışta 'sanatkâriar" yer yer
metın dışına çıkacak, doğ-
macaya. o zamanki deyiş-
le 'tıilûafa ağırlık vere-
ceklerdi.
Muammer Karaca"nın
unutamadığım o>unlan
arasında Adile Naşit'lı. Gülriz Suru-
ri'lı Cibali Karakolu var. Muammer
Karaca bır oyunda prenses rolüne çı-
kacak. siislü. daha doğnısu rüküş giy-
silerle seyırciyı kınp geçırecek. Ciba-
li Karakolu'ndan dönüşte Gülriz Su-
ruri'nin ünlü bir tıyatrocuaıledengel-
diğıni öğreneceğiz. Gülnz Sururi'nin
bır de in sıyah gözlen çok ünlü.
Bu anılar böy le bende art arda can-
lanadururken bir başka gerçek halk ti-
yatrosuyla baş başa kalıyorum. An-
mak ıstediğım tiyatro. Istanbul Tıyat-
rosu'dur. Gülriz Surunnin ünlü akra-
balan orada birlikte oynamaktadırlar.
Lütfullah Sururi, Celal Sunıri ve AIi
Sururi Bu ustalar tstanbul'un hertop-
lumsalkesıminetiyatroyusevdirmek-
tedırler.
Istanbul Tiyatrosu'nda Toto Kara-
ca sahneye çıkar çıkmaz alkış ve kah-
kaha bırbırine kanşır. Türkiye'nin bü-
yük operet yıldızı Toto Karaca'nın ka-
şını gözünü oynata oynata öyle ken-
dine özgü bir konuşması vardır ki, se-
yircı her rolde ısrarla aynısını bekler.
Toto Karaca'yı bu halleriyle değiş-
mez özlemlen arasına katar.
İstanbul Tıyatrosu'nda sanatçılar
birbirlerıyle âdeta kahkaha yarışına
çıkmışlardır Toto Karaca'nın alkışı
Toto Karaca
Muammer Karaca
dınmeden Alev Sururi'nınkı ya da
Muzaffer Hepgiiler'inki başlar.
Komed>enler geçit töreni
Muammer Karaca sıyasi hicıv usta-
sıdır. İstanbul Tiyatrosu durum kome-
disine ağırlık verir. Tam o sıralar Şe-
hir Tiyatrosu'ndan -bilmem hangi se-
beple- aynlmış Gazanfer Özcan-Gö-
nülÜlküçifti Aksaray taraflannda ye-
ni bır özel tiyatro kurmuşlardır. Âde-
ta bır komedyenler geçıt töreni söz ko-
nusudur.
Gönül Ülkü'yle GazanferÖzcan'ın
Şehir Tıyatrolan'ndan aynlışı evimiz-
de neredeyse bir "olay" sayılmıştı.
Henüz banka faizlerinden. gecelik re-
polardan konuşulmuyor. çok tuhaf
ama. tiyatrodan konuşuluyor, tiyatro
hayat unsurlan arasında sayılıyordu.
Gönül Ülkü-GazanferÖzcan Tiyat-
rosu ilk olarak MusahipzadeCelalın
Mum Söndü komedisıni oynamışlar-
dı. Perde arasında seyirciye şerbet ık-
ram edıliyor. bu ikram güldürüler gül-
dürüsü Mum Söndü'nün diş kirası
olupçıkıyordu.
O çabanın. o gırişımin maddı zor-
luklarını yıllar sonra Gazanfer
Bey "den. Gönül Hanım'dan dinledım.
Sahnede bizi güldürenler. kuliste var
olma mücadelesi veri-
yorlardı. .
Mum Söndü gelenek-
sel tiyatromuzun izdü-
şümlerı çerçevesinde
sahnelenmişbiroyundu.
Yanı başında. Beyoğ-
lu'ndaki Küçük Sah-
ne'de Haldun Dormen
ve arkadaşlan, deyiş ye-
nndeyse. daha alafranga
oyunlar sergilemektey-
diler. Böylece her tiyat-
rodan ayrı bir üslubu.
tarzı izleme fırsatı bulu-
yorduk.
Küçük Sahne'de artık
yeni birdönem başlamış-
tı. Refik Erduran'ın çok
renkli. çok anlamlı oyu-
nu Cengiz Hanın Bisikle-
ti'nde ölünceye kadar sa-
natına hayran kalacağım
Ulvi Uraz, Ayfer Feray,
Gülriz Sururi ve Yıldız
Alpar baş rollerdeydı ler.
Küçük Sahne'de orurdu-
ğum koltuğu bile hatırlı-
yorum, değil ki oyunu
unutayım!
Ulvi Uraz'dan başka
oyunlar da seyrettim.
Gözlerimi Kapanm \'a-
zifemi Yaparım, Zabit
Fatma'nın Kuzusu. tlki
HaldunTaner'in. ikinci-
si Oktay Rifafın. Ulvi
Uraz göz kamaştıncı bir
aktördü.
Yitirdiğimiz bu tiyatro
adamlan, Taner'ler. Ok-
tay Rifat'lar. Ulvi
Uraz'lar. ötekiler. adlan-
nı anamadıklanm. hep-
si. bizim kuşağın yetış-
mesinde. "adam olma-
sında" da baş rol oynadı-
lar. tstanbul'da tiyatro. dediğim gibi.
gerçekten anlam yüklüydü.
Yalnız Istanbul'da mı? Ankara'ya
giden tanışlanmız, dönüşte. Devlet
Tiyatrosu'nda izledikleri eserleri
övünçle anlatırlardı. Ankara'da olup
bu oyunlan izleyemedığime yerinir-
dim.
Üstelik, lisede öğrenciyken, ablam
Ankara'ya dayımlanna yanına gitmiş.
dayımlarda ablamı bir iki gece tıyat-
roya götürmüşlerdi. Dönüşte ablam
anlatmış. hatta tiyatrolann salonlannı
bile anlatmış. ben de kendi kendime
"kıskanmak" piyesini oynamıştım...
Ulvi Uraz
Gülriz Sururi Avfer Fera>
Rüya soııa ermedi
Nahit Sırn Örik in 1946
basımlı kıskanmakromanın-
da Seniha bütün günler gaze-
telenn tiyatro havadıslennı ta-
rar. l>ın tuhafı. Seniha Zon-
guldak'tayken tstanbul tıyat-
rolannın neler sahneledıkle-
rını günü gününe takıp et-
mektedir. Tıvatro o zamanlar
"birnumara"d]r.
Zaten tivatronun toplumu-
muzda tuhaf bır serüvenı söz
konusudur. Muhafazakar çev-
relerin günah saydığı bu sa-
nat. bizdeki belinşiyle birden-
bire efsanesini de söylemeye
koyulur tlk tiyatro sanatçıla-
nnın anılannda çok aciklı
sayfalar. dın inancına çok ya-
kın bir tiyatro inancını ıfade
eder.
Tiyatromuza büy ük emegı.
hizmetı geçmiş Ennenı sanat-
kârların havat hıkâyelennde-
ki yükseliş-düşüş tarihçeleri.
birkaç romana hâlâ konu ola-
bilecek keder ve zengınlıkte-
dir.
"Şanma çıkmak" deyişini
küçümsemey le yıneleyen Os-
manlı. bir yandan da tıyatro-
ya ko^ar Halid Ziva Üşakln
gfl'ın Kırk Yıl'ında bu sanat.
sanatların gözdelen arasında
görünür. Halıd Ziya operet-
lerde. müzıkallerde bile asıl
tıyatrovu arar gıbıdır
Cumhuriyetimiz içın tiyat-
ro sanatı handiyse kutsaİdır.
Toplumun kalkınması. top-
lum hayatınm yeniliklere açı-
labilmesi. uygar bır toplum
olabilmek içın tiyatrodan
pragmatik beklentiler söz ko-
nusudur. O günkü vılayetler
tablosunda her v ilavette bır ti-
yatro açılmasına gayret edıl-
dığı çok açık seçık bellidır. En
olmayacak mekânlar bile bu
uğurda tiyatro salonu kılınır.
Dev let okullanna ille bır sah-
ne. küçük bir salon aereksinı-
lır.
Tiyatrolann tumelerı ya da
şehır şehir dolaşan kumpan-
y aiar çok geçmeden öyküler-
de. romanlarda yanbimalarını
bulacaktır. Sabahattin
Ali'nin. Sait Faik'ın ve Ah-
met Hamdi Tanpınar'ın hü-
zünlü kumpanya hıkâyelerinı
nasıl anmadan geçebılırız?
Reşat Enis'ten Mecati Cuma-
lı'ya tiyatro romanlan da ya-
zılmıştır Meraklısı olsa bır
"tiyatroyu konu alan eserter"
seçkisı hazırlanabilır.
Böylesine önemsenmış.
böylesine sev ılmiş. ve hiç şüp-
hesız halka da mal olmuş bu
sanat, uzun yıllar yıldızı sön-
meden ayakta durabılecektır.
Cumhurıyet dönemınde eser
vermeye dev am etmış eskı ya-
zarlanmızda. cumhunyetdö-
nemı yazarlan da romanın, şı-
ınn. öykünün yanı sıra tiyat-
ro oy unu yazma çabası «üder-
ler.'
Bu eserler arasında adların
ustalığıyla oranlanamayacak
başansız verimler vardır. Söz-
gelımı büyük usta Hüseyin
Rahmi'nın oyunlan "okuma
tiyatrosu'" olarak bile pek bır
anlam taşımaz. Ama Hüseyin
Rahmı tiyatrodan uzak dura-
mamıştır ışte... Tıy atro her sa-
natçının ülkülenndendır.
Yaşimdi?
Ya şimdi?
Itiraf etmek gerekıyor ki
yıllardan ben ölgün tiyatro
mev simleri yaşanıyor. Kışile-
re bağlı pınltılar söz konusu
yalnızca: Gencay Gürün dö-
nemı Şehır Tiyatrolan atak-
taydı. Ya da Ali Foyrazog-
lu'nda sıradan güldürülerden
sonra güzelım Uzakta Piyano
SeslerL Ya da geçen yılın
oyunculuk vırtüözitesı Çöp-
lük... Galıba hiçbın seyırcısı-
ne yeterince kavuşamamış
böyle hüzünlü girişımler. ya-
pımlar...
Tiyatro adamlarına gelın-
ce. dünün heyecanını yıne
duyduklannı söylemek olası
mı? Sanata yıllarını vermiş
olanlarbilekaygılı. Her mev-
sim başlangıcısında perdeyı
son kez açtıklarını söyleyen-
ler var. Her yenı mevsıme na-
MI ayakta duracağız huzur-
suzluguyla girenlerın sayısı
hiç deaz değil. Bılet fıyatlan
saptanırken seyırcinın ekono-
mık olanaklan ıster istemez
göz önünde tutulacak. Bu da.
ıster istemez. yapımın gider-
lennı kısmaya yönlendırecek,
yönlendınyor. Oysa benim
içın tiyatro rüyası sona erme-
dı: Yıllardan yıllara. Yenı Ko-
medı'den Gülnz Surun- En-
ginCezzarTiyatrosu'na. Kent
Oyuncuları'na. Dormen Ti-
yatrosu'na bırçok oyunda y i-
ne seyirci konumunda olmak
ıstıyorum.
tşte o ilk Bir Delinin Hatv-
ra Defteri'nde Genco Erkal'ı
alkışlıyorum.
GölGülgûn'Ia Atacan Ar-
seven yıne Ve Birden Bahar
Geldi'yi oynuyorlar.
Ayfer Feray. Cocteau'nun
tek perdelık oyununda.
Afışlerde Kaldınm Serçe-
Meğerse zaman geçmemiş.
meğerse Paydos oy nuyormuş.
Vasfı Rıza son sahnede pı-
nnç. soğan. patatesçuvallan-
nı ilkokulunun eski öğrencile-
rı sanıp. onlara namuslu bırer
yurttaş olmaları gerektığıni
söyleyecekmiş ..
Rüya hiç sona ermemiş
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Peki Siz, Nasıl Bir
Gençlik Bekliyordunuz?
Ali Kırca'nın yönettıği ve gençlığin siyaset karşı-
sındaki tutumunu ele alan son "Siyaset Meydanı"
programında bir gazetecımız. bugünün gençlıği üze-
rine yapılan bazı araştırmaların sonuçlarından söz
etti. Bu sonuçlar özetlendiğinde ortaya çıkan tablo-
ya göre gençlerın büyük çoğunluğu siyaset ve ülke-
nın geleceği gıbi konularda "yetişkinlerden" farklı
düşünmuyormuş. Sayın gazetecimız, bu durumda
"gençlik" dıye ayrı bir kategorinın, sanki bu katego-
ri yetışkinlerınkınden farklı ve yenı görüşlerın taşıyı-
cısıymışçasına, yapay biçımdeyaratılmaması gerek-
tiğinı belırttı.
Bence bu bağlamda asıl önem taşıyan nokta. ye-
tişkınlerce böyle bir saptamanın yapılması değildir;
asıl önemli olan, buülkenınyetişkınlerinın, başka de-
yişle gençlerin yetıştirılmesınden ve eğitilmesinden
her bakımdan sorumlu olan kesimin şu soruyu. hıç-
bir kaçamağa sapmaksızın yanıtlayıp yanıtlayama-
yacağıdır: Pekı siz, nasıl bir gençlik bekliyordunuz?
Aynı soruyu biraz daha açarak sormak da olası: Pe-
kı siz, bugüne kadar 'farklı' bır gençlik yetıştırmek için
ne yaptınız da, şimdıki gençhk üzerine olumsuz ko-
nuşma hakkını kendinizde bulabılıyorsunuz?
Bugünün gençlıği, bugünün yetışkinlerinın ve on-
lann hazırladıkları koşulların bır ürününden başka bir
şey olmadığı için, o gençlik üzerine yapılacak her
değerlendirme bağlammda yukardaki soruların so-
rulması, görmezlikten gelinemeyecek, gelınmemesi
gereken bir zorunluluktur.
Yukardaki soruların tamamlayıcısı olmak üzere,
belkı bir soru daha sorabilme olanağı vardır: Acaba
bugünün gençlikten, daha dogrusu o gençliğin ken-
dilerinden pek farklı olmadığından yakınan yetışkin-
leri, gerçekte kendilennden farklı duşunen bir genç
kuşağın yetışmesıni ıçtenlikle istemışler mıdır?" lyi
düşünüldüğü takdırde, bu son sorunun yanıtının ha-
yır olduğu kolaylıkla ortaya çıkacaktır.
"Farklı" kuşak, her şeyden önce kendınden önce-
sine eleşîirel bakabılen bır kuşak demektır. Oysa es-
kiden beri Türkiye'nın. özellıkle yetışkinlerinın yaygın
hastalığı, gençlerden gelen eleştırileri. bunlar bir ya-
na, tartışma istemlennı bile, "haddıni bılmezlık" sa-
yıp geri çevirmektir. Çoğunlukla "soz dınleyen uslu
çocuklar" olarak yetıştirılmış gençlerden oluşma bir
kesimin günün birinde -gerektiğinde!- ansızın farklı
düşüneceğini beklemek. bu beklenti gerçekleşme-
yince de suçu o kesımde aramak, saflığm sınıriarını
epey geride bırakan bir tutumdur Bugün ortaoğre-
tim bır yana. yükseköğretım duzlemınde bile tartış-
ma ve eleştirı yöntemının azınlıkta kalması, gençle-
rin karşısına daha çok "siz ne bılırsinız" havasıyla çı-
kılması gerçeği göz önünde tutulduğunda, bu genç-
lerden çok "farklı" olmalarını beklemek ı!e yağmuru
duadan beklemek arasında bir ayrım bulunmamak-
tadır.
Yine "farklı" kuşak, yaşama eskilere oranla daha
bilgiyle donatılmış olarak bakabilen kuşak demektir.
Bu ıse öncekı kuşakların kendilerinden sonra gele-
ceklerin daha bilgilı olmaları içın cıddi önlemler alma-
larını gerektırir. Öte yandan bilgı, günümüzde salt ez-
ber yöntemiyle edınilen bır olgu olmaktan çoktan
çıkmış, aktanlmaktan çok araştırılması öğretılen, et-
kin düşünme eylemınden ayn tasanmlanabılmesi ola-
naksız bır olguya dönüşmüştür. Bu durumda genç-
lerine çoğunlukla hâlâ bır şeyler "ezberletmekte" di-
renen ve ezberletmeyı bılgilendiımeyle eşanlamlı bu-
lan bir toplumun yetışkınleri. gençlennden "bilgili" ol-
malarını beklemek hakkını daha baştan yitırmiş de-
mektir.
Bununla bağlantılı olarak, yetişkinlerin çoğunluğu-
nun, gençlerin "kendılen gibi" olmalarını istediği bir
toplumun ılerleme yollarının çok açık olduğunu söy-
leyebilmek, herhalde kolay değildir.
Peki şimdi yapılması gereken nedır?
Her şeyden önce Turk toplumunun yetışkinleri,
gençlerinden korkmayı. onlann olası farklılıklarından
ürkmeyı bir an önce bır yana bırakmalıdırlar Genç-
ler -yazımızın başında sözunü ettığımız sayın gaze-
tecinın görüşünün aksıne- gerçekten de toplumda
ayrı. özel, dahası ayncalıklı olması amaçlanan bır ka-
tegori nıteliğıyle benımsenmelidır. Ama bu bağlam-
da salt nıtelendırmeyle yetınilmemelı. gençlerin bu
özelliklerinin ve ayrıcahklarının daha bilgilı olmalann-
dan kaynaklanabilmesi içın elden gelen bütün çaba
harcanmalıdır. Bezgınlık, ınsanın doğai konumların-
dan bıri değildir; tam tersıne, umut, ınsanoğlunun
organizmasının özünde yatar. Eğer Dir ülkenin genç-
leri o ülkenin yarmlarına umutla bakmıyorlarsa, o ül-
kenın geleceğınde kendılerıne bir yer bulmakta güç-
lük çekiyorlarsa ve bu bağlamda bir bezgınliği ser-
gilıyorlarsa, o zaman bunun suçu, onlarda değil, fa-
kat onlara umudun artık pek yeşeremediğı. bezgın-
liğın ve yarınlara yönelik kararsızlıkların zaten kol gez-
diği ortamları hazırlayanlarda aranmalıdır.
Devleti yönetenlerin, başta anayasa olmak üzere,
hukuk kuraJlarını gelışıgüzel çığnemekten artık hiç çe-
kınmedıklen, hiçbır yolsuzluğun hesabınm ınandırıcı
biçimde sorulamadığı. basının marketlerden farksız
hale geldıği, kaçakçılıktan hüküm gıyenlere özel af
yasaları hazırlanırken düşünce suçları içın kımsenin
kılının kıpırdamadığı, genel bırköşeyi dönme anlayı-
şı çerçevesinde üniversıtelerin özgür tartışma ortam-
lan olmaktan çıkartılıp, emin adımlarla bırer meslek
okulu olma yolunda ilerletildiği bir ülkenin yetişkın-
lerinin kendi gençleri karşısında duyabileceklen, duy-
maları gereken tek duygu. utançtır!
HAYATINIZIN
OPEL FIRSATI
11. SAYFADA