Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Yaşamın içinden bir çıgkk
DIYGU DURGIN
Dostlar Tiyatrosu. "İçimdekiÇığük"Ia
seyırcısinin karşısında. Genco Erkal'ın
Sofokles, Brecht, Dario Fo, Nâzım Hik-
met Prosper Merimee gibı yazarlann ya-
pıtlanndan uyarladığı oyun. antıkçağdan
güniimüze kurulu düzene başkaldıran,
dırenen kadınlan Jiilide Kuralın oyun-
culuğuyla dıle getıriyor.
Tanhin karanlık dönemlerinden bugü-
ne uzanan oyunda Antigone, Medea, Je-
an D'Arc, Aıına Frank, Carmen gibi ka-
dınportrelenylekarşılaşıyoruz. Baskıya
boyun eğmeyen. dırençlı kadınlann port-
releri bunlar.
Dostlar Tıyatrosu'nun bu yenı oyu-
nunda Jülide Kural ve Tekin Temel rol
alıyor. Mehmet Ulusoy'un da gerçekleş-
mesine önemli katkılarda bulunduğu
oyunu tstanbul De\let Tiyatrosu'nun
genç yönetmenlerinden Özgür Yalım
sahneye koyuyor.
Genco Erkal. ekibin tüm elemanlany -
la bırlıkte (Mehmet Ulusoy. Fransa'daol-
duğu içın söyleşıye katılamıyor) konuk
ediyorbizleri oyununprovalannın sürdü-
ğü 8. mekânda .
Evet. Dostlar Tıyatrosu "Içimdeki
Çığlık"ın pro\alannı kendı mekânlann-
daki onanm nedeniylebugünedek 7ay-
n yerde sürdürmüş. Ancak onarımın kı-
sa bir süre sonra tamamlanmasıyla bır-
likte yenıden eskı mekânlanna dönecek-
ler. Pro\a koşullannın zorluğundan söz
etmeye gerekduymuyorlarbıle. Lmula-
nın otesinde bir \erimle tamamladıklan
**İçimdekiÇtgHk''ın heyecanını yaşıyor-
Iar çünkü.
Geçmişten ve bugünden 7 öykii
Genco Erkal. oyunun olu>ma sürecini
anlatıyor: "SevdaİıBulut'tanbuvanaJü-
lide ile birtikte yeni bir çalışma için sürek-
li prnje arav ışı içerisindev dik. Yaz ortala-
nnda Mehmet Ûlusov ik> Paris'te bir oyun
çalışmam söz konusu olunca, Jülide'nin,
'Senbenı bıraktın gıdivorsun Genco ağa-
bey" şeklindeki ağır hücumlanna manız
kaldım. Bunun üzerine onun için özel bir
çalışma vapmava karar verdim. Jüli-
de'nin politik gecelerde kullandığı iki ka-
dın portresinden başlav araktarih bov un-
ca kurulu düzene başkaldıran kadınlan
konu alan bir çalışma ortava çıktı."
Jülide Kural. *özün burasında atılıyor
"Oyuncu olarak değil. birev olarak yaşa-
ma, şu dönemlere ilişkin kimi dertlerim
vardı. Bütün bunlarısüreçiçerisindesü-
rekli konuşuvorduk. Soruların vanıtları-
nı bulmak, bu dertleri aktarmak için seç-
tiğimiz karaktertertegerçeği, olabildtğbi-
ce gerçeği yansıtmak istedik."
Genco Erkal'ın yoğun bir programla
Anadolu rurnesıne çıkması. oyunu kim
sahneleyecek sorusunu doğurmuş. Genç
yönetmen Özgür Yalım'ın de\reye giri-
şi de işte tam bu döneme rastlıyor. Tıyat-
ro yaşamını Fransa'da sürdüren dene-
yimli tiyatro adamı Mehmet Ulusoy'un
T"^V OStlar
/ 1 Tiyatrosu,
_X_-S sezonu Genco
Erkal'ın çeşitli
yazarlann
yapıtlanndan
uyarladığı "İçimdeki
Çığlık" adlı oyunla
açıyor. Oyunda
antikçağdan güniimüze
kurulu düzene
başkaldıran, direnen
kadınlan Jülide Kural
canlandırıyor. Tekin
Temerinderol aldığı
oyunu Mehmet Ulusoy
\ e Özgür Yalım
sahneye kovdu.
"İçimdeki Çığlık"a ıliskın kjtkılanndan
açılıyor söz "Mehmet, Jülide için bir
şeyler yapınak istiyordu. kendisine bu
projeden söz açınca hemen onayladı.
Fransa'daki çalışmalan arasında zaman
buldukça. İstanbul'a geldi ghti.Onun bir
kuv rukluyıMız gibi geliş gidişleri arasın-
da çok önemli katkılan oldu oyuoa" dı-
yor Genco Erkal.
Oyunun genç yönetmeni, Özgür Yalım
ise Mehmet Ulusoy ile bırlikte çalışma-
nın kendisı içın bir "özel ders'niteliğınde
olduğunu söylüyor. "Onunovunakatkı-
sı, "Katkılanndan dolayı Mehmet Ulu-
soy'a teşekkür ederız" boyutunu çok aş-
tı. Son aşamada. imzasını atmavı kendi-
si de gerekli görecek duruma geldL" Sii-
reç ıçerisinde bi'rbirini yenı tanıyan bir
ekip olarak organik bir bütün haline dö-
nüşme başarısını gösteren kadrodadeko-
ra imzasını atan Duygu Sağıroğju \
r
e de-
\ınim yönetmeni Sibel Kasapoğlu'nun
katkılannın da başanda önemli payı \ar.
Jülide Kural bu ortak başannın oluşu-
munu şöy le anlatıyor.
"Bu projenin nekr sövlemek istediği
konusunda herkesin ortak bir düşüncesi
vardı. Bilinmeycn. bunun nasıl bir sese.
nasıl bir çığlığa dönüşeceğivdi. Bu bilin-
mezi de birbirimize eklemlenerek ortav a
çıkardık."
Kural, oyunun olu$um sürecinde yasa-
nanlann oyun sahneyetaşındığıveseyır-
cı ile iletişime geçtiğinde yeniden yaşa-
nacağını eklıyor: "Yaşanan tüm süreçle-
ri ile oyunun oluşumundayer alan her in-
sanla biıiikte bu projeyi sonuna dek sa-
vunabileeek bir noktadavız. Çünkü çok
emek verdik. çok çalıştık. Vlehmet 11u-
soy, he>ecanlan çok önde giden. yürek ve
enerji olarak inanılmaz bir insan. Onun-
la birlikte yeniden oluşma gibi bir süreç
yaşadık. Sonuçta her birimiz geldiğimiz
noktayı rahatlıkla sonuna dek savunabi-
liriz. Bu da beni en çok mutlu eden şev."
İzmir Dokuz Eylül Ûnıversitesi Konser-
\atuvan öğrencisı Tekin Temel ıse pro-
fesyonel oyunculuğa Dostlar Tiyatro-
su'nda adım atmaktan mutlu. "OostJar
Tiyatrosu afişi altında bir oyunda oyna-
mak, usta bir yönetmen. başanlı bir part-
nerleçalışmaktançok mutlu\um.Oyun-
culuk dün>amda kendime önemli kapt-
lar açtığıma inanıyorum."
Genco ErkaPdan 'Simyacı'
Pekı. "İçimdeki Çığlık" nasıl bir 'çığ-
lık' gönderecek sev ircıve? "Çok fazla so-
nı soran, hepimizin sancılannı gündeme
getiren bir oyun bu" dı\or Jülide Kural.
"Sadece kadının değil, insanın başkaldı-
nsı söz konusu. Ama kadın çağlar bo> un-
ca bir de kadın olmanın getirdiği fa/Jadan
baskılar. sancılarla karşılaşmış. Bu san-
cılar aslında bu dün> ada. şu anda. şu çağ-
da yaşayan bire> ler olarak hepimize ait"
denco Erkal da projenin umduğunun
'tesındebırvereula>masından memnun.
"Fransa yolculuğu öncesi gözüm arkada
kalmayacak" dıvor:
"Bu yedi öykii hem geçmişe hem bu-
«üne dair o kadar çok şe> anlatıyor ki~.
Her şe> sanki bugün oluyor. sanki yaşa-
mın her alanında."
Erkal. kasım sonunda Pans'te Meh-
met Ulusoy ile bırlıkte yeni bır oyunun,
"Simyacı*<
nın hazırlıklanna başlıyor.
Martinik Beledıvesı ile Mehmet Ulu-
soy'un Özgürlük Tiyatrosu"nun ortak ça-
lışmasıolacakbuovun "Paris'teikidra-
maturg \e Kutsi Ergüner katıhyor oyu-
nun kurgusunun oluşumuna. Marti-
nik'te bir hafta o>nadıktan sonra ocak
a\ ından başla> arak 5 hafta Paris'te oyna-
> acağız. Olabilirse Türkçesini de gelecek
MI İstanbul'da sahneleme\i düşünüyo-
ruz."
Pekı. İstanbul'a dönünce hangi oyun-
Lı çıkacak tiyatroseverlerın karşısına?
Aziz Nesin'nin yapıtlanndan bir uyarla-
nıa düşünüyordum. fakat anlayamadı-
ğım bir bıçimde (belkı geçen yıl oyun
şapmadığımız içın bir tür cezalandırma
oldu bu) Kültür Bakanlığı'nın yardımı
söz konusu olmayınca bu proje de galı-
ba mümkün olmayacak."
"İçimdeki Çığlık" yarın perdelerini.
Dostlar Tiyatrosu'nun Baro Han'daki ye-
nılenmiş mekânında açıyor Ve Jülide
Kural. "Eğer insanlar hayata dair içlerin-
de bir çığlık duyuyorlarsa, bulundukları
>crden rahatsızbrsa bu o>una gelsinler"
çagnsında bulunuyor. "Belki çığhklan-
mız bü\ür \e tarih boyunca direnen, acı
çeken insanlann yazgısına çözümler bul-
makta daha insanca adımlar atabiliriz."
Ahlakın şiddete dönüştüğü bir yaşam
VAVUZ PEKMAN
Durakta beş-altı yaşlannda iki çocuk
Ellerindekı. neye yaradığı belli
olmayan uyduruk bir pet şişeyı
çekiştırip duruyorlar. Ağlamalar.
bağirmalar. tokat atmalar arasında
hep aynı sözcükler duyuluyor.
"benim şişem". Kişıoğlu "benim"
demeyı bu yaşlarda öğrenıyor.
toplumsal yaşamın yarattığı şıddeti
bu yaşlardan ıtıbaren büyütüyor
içinde demek ki. Böylesi bir
"benbencilik" \e saldırganlık giderek
yaşamının bir parçası oluyor ıster
istemez. Okulda arkadaşlanyla.
üniversıtede se\gılisıyle. evde
kansıyla, işyerinde patronuyla.
askerde bir başka askerle. bazen
topsuz tüteksız. bazen kanlı bıçaklı
birsavaşı kanıksıyor yaşamı boyunca
Kan. şiddet. nefret odalanmıza
giriyor beyaz camın arkasından. her
geçen gün biraz daha biradanlaşıyor.
"Saldırganlık ahlaka. ahlak da bir
saldırganhğa dönüşü\or." Bellerde
dolaşmaya alışmış sılahlargibı
vaşıyor içimizde bu şiddet.
Ingıîiz yazar Edvvard Bond, savaş
yıllannda bılincıne vardığı. toplumun
değışık katmanlannın ve ilişkılerının
ıçine işlemış. olan bu şiddet olgusunu
"Savaş Oyunlan" adlı oyununda dile
getirir. İnsanın doğumuyla başlavan
şiddet odaklı yaşamını aile. okul.
karşı cins. de\let. ordu gibi toplumsal
dinamıklerle olan ilişkilerı içinde ayn
ayrı ırdeler. Tüm bu ılişkiler içinde
yazann \ardığı sonuç hep aynıdır.
Çünkü artık "_şiddet hem
toplumumu/a biçim veren bir güç
hem de toplumumuz için bir saplanh"
halını almıştır. Kendine güvenı
olamayan ve sürekli bir korkuyla
yaşayan kişinin toplumsal ahlaka
dönüşen, yakın dostumuz şiddete
boyun eğmekten. onunla uzlaşmaktan
başka çaresı yoktur. Bilsak Tiyatro
AtöJyesi, "Sa\aşChıınlan" ile bu
boyun eğmışliğe. uzlaşmaya.
alışmışlığa baş kaldınyor adeta.
Topluluk. geleneksel tiyatro
anlayışının kanıksanmış anlatım
bıçimlerine karşı duran yepyeni bir
sahne dilı oluşturarak başlıyor işe.
Oyunun bütünlüğünü bozmadan
anlatıyı parçalara ayınyor. yaşamın
dümdüz bir doğru üzerinde ılerleyen
sıradanlığını sorgulamak, kişinin bu
tekduzelik içinde farkına
\aramadıklannı hatırlatmak
istercesine. Oyunun bütününe yayılan
ve birbirinı bütünleyen ıkı farklı
frekans yakalıyor; bırı ilişkilerinde
duy gusuzlaşmış, yabancılaşmış hatta
körelmış insanlann soğuk ve donuk
frekansı. diğen ise aynı ilişkılerin .
saldırganhğa dönüştüğü noktada
ızleyıcıyı sarsan şiddetin frekansı. Bu
dış görüşünüşün yanı sıra. oyuncular.
topluluğun oyuna ve dolayısıyla
yaşama ilişkin tavnnı. hatta hüznünü
taşıyan daha içerlek bir duygu
bürününü de sahneye taşıyorlar.
Böylesi bir sahne dili, uygulamada
kimi zorluklan da berabennde
getiriyor kuşkusuz. Oyunculann
seslen zaman zaman öylesine
duyulmaz oluyor ki yitip giden söz,
genel anlatım ile örtüşemiyor. Işık
tasanmının da oyunu yeterince
destekleyemedığini söylemek
mümkün gözüküyor. Kimi sahnelerde
el yordamıyla yerleştirilen ışıklar.
oyunun genel duygusunun altını
çızmekten yoksun kalıyor. Örneğın
"insan kimligimi kendi istegimle
bırakmam" başhklı episodda. askenn
yaşamla ve kendisiyle kurduğu
ilışkıyi yoğunlaştırması beklenen
kırmızı ışık gereken yere vurmayınca
bu sahne de yeterince "kırmızı''
olmaktan uzak kalıyor. Bilsak Tiyatro
Atolyesi, artık unutulmaya yüz
tutmuş. aksaksız bir takım
oyunculuğunu başanyla uyguluyor.
Tek kişilık göstenşli oyunculuk
çıkışlanndan uzak, topluluğun yazara
yönelik genel duygusunu bütünleyen
bir ekıp çalışması bu.
Yıne de Şerif Erol ve Banş
Celiloğlu'nu. oyunun içsel duygusuna
ve patlamaya hazır bir bombayı
andıran genlimine getirdikleri
bireysel katkılanndan dolayı aynca
kutlamak gerekiyor.
Şu sıralar sokaklarda bir maç sonrası
sevincı yaşanıyor. Yine silahlar
patlıyor. bol bol kavga ediliyor.
küfiirun binı bir para. Dostluk.
kardeşlık. yurtseverlik, sevgi adına
her şey. Ama unutulan şu ki Edvvard
Bond'un da dediği gibi "..birini
sevdiğinizi söyleyerck var olamazsınız.
\ar olmanın tek şekli içinde
bulunduğumuz sefil durumu
anlanıaktır..." Yine unutmamalı ki
kotülüğe kötülükle karşılık vermek
kötülüğe son vermez. tersine kötülük
sayısını ikiye çıkanr. Şiddete karşı
çıkmanın ılk adımı onun maskesini
düşüımektır. Bilsak livatrn Atolyesi, Edvvard Bond'un
'Savaş Oy unları" adlı ov ununu sahneliyor.
11. îstanbulAntika ve DekomtifSanat
Fııarı 'nda dev bir kitap sergileniyor: 150 yd önce ve şmdi...GÜNER YÜREKLİK
11. Îstanbul Antika ve Dekoratif Sanat
Fuan'nda 60X70 cm büyüklüğünde,
dana derisı kaplı dev bir kitap
sergileniyor. Bu bir sanat kitabı
îstanbul kitabı. Adı da zaten •'Aıularda
İstanbuL" Maltalı ressam Jean
Schranz'ın 1840 yılında Paris'te
yayımladığı sekiz taşbaskısından
oluşan ve açıldığında 46X464 cm olan
dev îstanbul panoramasının renkli
tıpkı- basımından yola çıkılarak bu
kitabın hazırlandığını söylüyor Dr.
Ahmet Doğan ve ekliyor: "Bu bir
yerde y urtdışında, Berlin'de v^şayan
Türk sanatçılannın İstanbul'a ilan-ı
aşkıdır" diyor. Evet Maltalı ressam
Jean Schranz'ın taşbaskılan 150 yıl
önceki o bozulmamış. o güzel
Îstanbul'u gösterıyordu, ama bugün
artık Îstanbul değışti. 150 yıl sonraki
tstanbul"u gösterebılmek amacıyla
Jean Schranz'ın panoraması tıpkıbasım
yapılarak Berlınli ressam Hanefi
Veter'e verilmiş ve o da 150 yıl sonra
değişen Istanbul'u bir sanatçı gözüyle
işlemiş. aynı panoramanın sepya
rengınde basılan kopyalan üzerine
sengrafi teknıgiyle (sıebdruck) özgün
baskısını yapmış.
Bövle bir sanat kitabı hazırlanması
görüşünü ortaya atan ve gerçekleştiren
Berlinlı antikacı galerist Dr. Ahmet
Doğan. Îstanbul aşkının yalnızca
resimlerle değil. şarkılarla da
beslendiğini. dışa vurulduğunu
düşünerek dev kitabın içine ressam
Hanefi Yeter'in yaptığı 13 tane
îstanbul üzerine şarkının nota ve
güftelerinin orijınal grafiklerini
eklemış. Bunlann yanı sıra kitapta.
üzerine Hanefi Yeter'in İstanbulu
resimlediği bir de CD'de Dede
Efendi'den. Hacı Arif Bey'den.
özellikle de Münir Nureftin Selçuk'tan
13 tane tstanbul şarkısı bulunuyor.
Şarkıların düzenlemesini yine Berlinli
bir besteci olan Dieter Moritz y apmış
ve yine Berlinlı sanatçı olan Sema.
Taksım grubu eşlığınden seslendırmış
Şarkıları flüt. bandeneon. piyano. çello
gibi enstrumanlarla yorumlayan gruba
Fınlandiya'dan gelen Okay Temiz de
vurgulu sazlarla katılmış ve ortaya
Sema'nın seslendırdıği Îstanbul
şarkılarından oluşan güzel bir CD
çıkmış.
Almanya'da ve özel olarak yaptınlan
bir kâğıda basılan kitap. elle ciltlenmış
ve sınırh olarak sadece 100 adet
basılmıy Her nüsha numaralanmış ve
kitaba emeğı geçen ^anatçılar
tarafından imzalanmış Basıldıktan
sonra kitabın bütün kalıplannın ımha
edıldiğinı söyleyen Dr. Ahmet Doğan,
önümüzdeki yıl mart ayında Hanefi
Yeter'ın îstanbul'da açacağı sergide
kitabın satışa çıkarılacağını belirtiyor.
Ama 30 Kasım 1995'e dek ön siparişle
de bu güzel kitaba sahip olunabilir.
Fiyatı yüzde 33 ön sipanş indirimiyle
2.000 DM. Kitabın tanıtımı 21-26
kasım tarihleri arasında Silahhane
Yıldız Sarayı'ndakı 11. îstanbul
Antika ve Dekoratıf Sanat Fuan'nda
yapılıyor. "İstanbul'a Aşk Kitabı"
kendisine sahıp çıkacak "zengin" eşler
ya da güzelliğini sergileyeceğı Îstanbul
hayranı izleyicıler beklıyor.
IŞILDAKVEYELPAZE
ATİLLA BİRKÎYE
Bir Hazin Hürriyet
Geçen hafta ulusça sevindik. Ulusal Futbol Takı-
mımız, Avrupa Şampıyonası'na gıdıyor. Başarı ol-
dukça büyük. Kutlanz.
Ama sorun bu kutlamada galıba.
Maç sonrası sılah sesleri dört bir yanımızı sarıver-
dı. Bir çatı katında oturduğumuzdan, kendimizi can-
lı bir hedef gibi duyumsadık. Yapılacak tek şey. gü-
venliği elden bırakmamaktı. Biz de yerde oturmayı
yeğledik. Bu durum bir saat kadar sürdü.
Bosna'da mıydık, yoksa İstanbul'da mı?
Bir savaşta mıydık, yoksa bir spor yengisını mi
kutluyorduk!
En küçük bir gösteriyı "yasadışı" diye coplayan po-
lis ortalıktayoktu.
Sokağımızda silah sesleri Teksas havasını yankı-
landınrken çevredeki ekip otolan, acaba birazcık ol-
sun yalıları. köşkleri korumayı bırakamazlar mıydı?
Öyle ya, çok yakınımızdaki başbakanın evınin
önünde bekleyen ekiplerden bin gelebılirdı. Tarihi ya-
lılann önündekı duran ekip de orada bir ışe yaramı-
yor; yanınca yanıyor...
•
Televizyonda izledik. İnsanlar güya yengıyi kutlu-
yorlardı. Bir yenginin getireceği neşe. şölen yoktu.
Garip bir hezeyan vardı. Avrupa'ya gırmıştık sonun-
da! Yüzlerdeki sanki bırintıkam duygusuydu. Daha-
sı, aşağılanmışlığı kabullenmenin bir ifadesiydı san-
ki.
Nasıl mı kutlayacaktık bunu?
Silahlar atarak, dolayısıyla ınsanlan kaza kurşunu-
na hedef bırakarak kutlayacaktık. Kaza kurşunu da
denemez buna, artık her yengıden sonra olduğu için
yengi kurşunu, maç kurşunu, futbol kurşunu gibi ad-
lar takmalı...
Bu kafayla Avrupa'ya giriyoruz.
Nasıl gıriyorduk Avrupa'ya: Taksim'in orta yerinde
bırtakım insanlar. haykırışlarla yerde sürünüyorlardı.
Inanmak güçtü, ama burası bızim bıldiğımiz Tak-
sim'di, o insanlar da bizim insanlarımızdı.
Bir grup, bir dıskoteği, "enteller Taksim'de eğle-
nemeyecek" gibi sloganlar atarak taşlıyorlardı.
Amaç üzüm mü yemek yoksa bağcıyı mı dövmek?
Bir spor şöleni, "milli bir dava"ya, politik bir dog-
mattzme dönüştürülüyordu.
Bu "manzaralar" bir toplumun bilinç yıtıminin gös-
tergelerinden bıri değil mi?
•
Ulusal Futbol Takımımızın yengisıni kutlamak iste-
yen, kutlasın. Sabaha kadar dans etsın, havaı fişek-
leratsın; gökyüzüne balonlar uçursun, kadehler kal-
dırsın. Kim ne diyebılir?
Bunu bir şölene dönüştürmek varken bir şölen bi-
çıminde kutlamak varken ilkel bir ayinın şiddetıne yö-
nelmek bıraz tuhaf olmuyor mu ıkibın yılına beş ka-
la...
Üstelik de "Avrupa bız geliyoruz" naraları atarak.
Futbol ızleyicisindeki bu görünum bizi ürpertıyor
doğrusu. Gericıliğin siyasi erkeyüremesı kadar teh-
likeli. Toplumun bilinç yıtimi giderek hız kazanıyor. Va-
hım bir durum...
Bu toplumu bu hale kim getirdı?
O kadar atıp tutmalarına rağmen, kabahatin bü-
yük bir kısmı "medya "da değil mı?
Medya, sanki yaşamımızda başka bir şey yokmuş
gibı -ulusal bir davaymış gibi-, günlerce bızi bu ma-
ça yöneltmedi mi? Yıllardır da yönelt miyor mu?
•
Niyetimiz LFIusal Takımımızth başansını küçümse-
mek değil. Çok net. güç olanı başardılar. Ne var kı
bu ülkenin kültür başanları sırasında medyanın ne ış-
le uğraştığını merak edıyoruz.
Bu ülkenin yazarlarının, edebiyatçılannın kitaplan
yıllar önce Avrupa dillerine çevrilmedı mi? Avrupa'da
yayımlanmadı mı?
fnsanın aklına önce Nâzım Hikmet, Aziz Nesin,
Yaşar Kemal gelıyor. Orfıan Pamuk'a. Latrfe Te-
kin e kadar uzanan bir çızgide, Türk edebıyatının
ürünleri Avrupa'da yayımlanmadı mı?
Medyamız ne kadarıyla ve "nasıl" kultürel etkinlık-
lerle ilgileniyor?
Beyaz eşya mağazalarına dönüştürülmüş gazete-
ler 'kültüre kaç sayfa ayınyorlar? Edebiyatla ilgıle-
nıyorlar mı? Örneğin kitaba kaç santim ayınyorlar?
Ya özel televızyonlar! Onların kültür, sanat ve ede-
biyata ayırdıkları program sayısı!
Başbakan da "Bizim Türkiye içın yapmak istedik-
lerimizi, bizden önce milli takım yapmıştır. Bizim bir
parçamızı çağa taşımıştır" diyor. Ya yazarlanmız, sa-
natçılanmız...
Özcesi. "bir hazin hürriyet" bizimkisi...
Aynvogner
"M /•"•• "••• t •• ^j ••
Kültür Servisi-Goethe Institut'te. Almanlan Kızdı-
ran. Türkleri güldüren bir oyun oynanıyor.
Thomas Balkenhol'un yabancılık olgusunda gizledi-
ğı mızah olay mı. Aynvogner Müdürlüğü'nü bugün saat
19.00'da Tünel'deki Goethe Instıtut'ta sahneliyor.
Küçük birbilgisayar hatası yüzünden Alois Demmel
olan adı. Ali Demırel olarak ışlenen . yabancı düşmanı
bir Alman bu hataya dıreni-
yor. sınirleniyorama sonun-
da çaresiz Türkleşıyor. Ar-
tık. y ıllarca yabancılann ba-
şına gelen bütün aşağılama-
lar kendı başına gelmeye
başlamıştır. Demmel.yavaş
yavaş. düşüncesinı değıştir-
meyı, Türkçe öğrenmeye
başlar.
Oyunda rol alan ünlü Al-
man oyuncu Klaus Briick-
ner de bu oyun çalışmalan
sırasında az da olsa Türkçe
öğrenmeyi başarmış.
TanOral'ın oyun hakkın-
dakı düşüncesi şöyle: "Bir-
buierini tanımayan insanlar
bir arada vaşamak zorunda
kalırlarsa aralarındaki avnmlar abartılıvor, biriikteliğe
karşı giderek isteksizlik vedayanıksızlık başlıyor. Bürün-
lük düşüncesi unutuluyor ve 'bız ve onlar' başbvor".
Oyunun yazan Thomas Balkenhol. asıl mesleği olan
film kurgusundaki başansını yazıda. resimde. müzikte.
dılde v e yaşantısında da sürdüren bir yazar. Bütünün ay-
n gibi duran parçalannı şaşirtıcı bırustalıkla bıraraya ge-
tiren Balkenhol, izleyenleri kendı bılgilennı yeniden
tartmaya zorluyor.
Azeri ressamların sergisi
Kültür Servisi- Pımapen Kültür Evi, ünlü Azeri
ressamlann katıldığı bir sergi düzenledi. Sakit
Gulamoğlu. Dr. Refik Nevruzoğlu, îlhan Dadaşov ve
Dr. Ceyhan Özben'e ait yapıtlann yer aldığı sergide
peyzaj, natürmort. nü çalışmalan ve bir çok farklı
kompozısyonun resmedıldiğı örnekler sanatseverlenn
beğenisine sunuluyor. Sergi 30 kasıma dek
görülebilecek.