02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI İhracatçılar okulluolacak • ANKARA(AA)-Dış Ticaret Mibteşarlığı IDTV1). dij ticaret meslek lisebn kurulması içın Millı Eğıtin Bakanlığı'na. fakütelerde dış ticaret bölûmlen açılması için de Yüksek Öğretim Kunlu'na^YÖK) baş\urdu Dış Ticaret Müsteşar \ırdımcısı Bülent Şahnalp. yaptığı açıklamada. 1980"den 1995"e kadır. ithalatçı. ihracatçı. d şa açılan firma sayısında \e dış ticaret hacmınde hizlı bır artış olduâuna d:kkat çekti. Şahınalp. değişen uluslararası pazar ve ticaret koşullannabağlı olarak da şırketlerin. baba-oğul çalışma yenne, profesyonei dış ticaret elernanı çalıştırma eğilimi içıne girdiğıni söyledi. APEC serbest ticareti başlattı • OSAKA(AA)-Asya- Pasifik Ekonomik Işbirliği (APEC)üyesiülkeler, gelecek yüzyılın ilk çeyreğinde bölgesel serbest ticaret bloku oluşturmak üzere ilk adımı attılar. Japonya'nın Osaka kentındeki bugiin sonuçlanan zirve toplantısında. küçüklü büyüklü 18 üye ülke. çeşitli ölçülerde ticaret tavizleri vererek APEC serbest ticaret oyununu başlattılar. Sonuçta. APEC üyeleri. "AB ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesı"nde(NAFTA) olduğu gıbi karşılıklı ticaret tavizleri verilmesini gerektiren, hukuki bağlayıcılığı olan müzakerelere girişmeme" karan aldılar Bunun yerine, her bir APEC üyesi. her yıl farklı pazarlannı dışa açma tedbırleri paketi sunacak. Haksız rekabet uyarısı • ANKARA (AA>- Türkıye Bakkal ve Bayiler Federasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken. meşrubat. yağ ve deterjanda üretıci firmalann büyük marketler ıle bakkallara farklı fiyat uygulamasının haksız rekabet ortamı yarattığını. bunu ortadan kaldırmak ıçin çaba harcadıklannı bıldirdi. Palandöken. yaptığı açıklamada, meşrubat. yağ v e deterjanın büyük marketlerdeki satış fiyatıyla üretıcı firmalar tarafından bakkallara sunuş fiyatı arasında. yüzde 70 ile 80 arasında fark bulunduğunu saviindu. Palandöken. bazı büvük marketlerde. bır şişe lıtrelik meşrubatın 22 bin liradan satıldığını, oysa aynı ürünü bakkalın toptan alış fiyatının 37 bin lirayı bulduğunu ifade etti. Giimrük birliği veÖTV • ANKARA (AA>- Malıye Bakanı lsmet Attıla Türkiye Ekonomısi'nın giimrük birliği surecine uyum sağlayamayacağını düşünmenin ""eksik \e yanlış" olduğunu bildirdi. Türkiye gerçeklerinden hareketle. bazı mallann da kapsama dahil edildiğini beîirten Bakan Attila, "ekonominın ÖTV'den olumsuz olarak etkilenmesi veya verginin enflasyonıst bir etkı yaratması sözkonusu olmayacaktır" dedı. Malıye Bakanı lsmet Attıla. yaptığı açıklamada, AB'nin temelde bazı evTensel değerler etrafinda kurulmuş olması nedeniyle. sadece ekonomik açıdan değerlendirilmesinin yanlış olduğunu kaydettı. Türkiye'nin Israil çıkarması • ANKARA (AA>- Turkıye. hedefpazar olarak belirlediği İsrail'e, gelecek yıl büyük bir ticari çıkarma yapmaya hazırlanıyor. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) koordinatörlüğünde. Ege İhracatçı Birlikleri'nın organızasyonunda. 22-25 ocakta Tel Aviv 'de gerçekleştirilecek Türk Haftası kapsamında. Türkiye'yi tanıtan sempozyumlann yanında bir de "Türk Ihraç Crunleri Sergisi" açılacak. Türk Haftası'nın sergi bölümü. ABC Fuarcılık Şirketi tarafından organize edilecek. Ç İ F T Ç I D 0 S T U Pamuktaki iki yıllık vergi kaybı 170 trilyon lira• Ege Cniv ersitesi' ndeki uzmanlann 1993 yılı verilerine bakarak 1994 yılı içinyaptıkları araştırmanın sonuçlan korkunç... Zira, pamukta zincirleme vergi kaçağı yüzünden devletin 1994"teki kaybı tam 70 trilyon lira!.. 1993 \e 1994yıllannın verilerine göre 1995 yılındaki vergi kaybımızda 100 trilyon lirayı bulacak!. SADULLAH LSLMİ Deveye "Neren eğri" diye sormuşlar... O da "Nerem doğru ki" de- miş!.. Türk tanmının da deveden hiçbir farkı yok.. Hele, pamuk konu- sunda bir tek "doğru" uygulama göstermek mümkün değil. Tepeden tırnağa kadar yapılan bü- tün işler yanlış Önceki yıl. Ege bölgesınden Izmir ticaret borsasının. ticaret ve zıraat odalarının baskısı ile bır tek doğru ış yapılmıştı. Ne yazık ki, onun da ömrü çok kısa oldu... Batılı ülkelerin çoğunda oldu- ğu gibı, pazarlama sırasinda "prim sistemi'" getmlmışti. Hatta, hükümet öncelen bu »is- temı o kadar çok beğenmişti ki. dığer ürünlerde de aynı uygula- maya geçıleceğini ılan etmıştı... fanm kesimi dahıl hepimız de alkışlamıştık!.. Ama, 1994 yılında bırdenbıre vazgeçildi.. Hatta. önce bin lıra prim ilan edildi... Hazırlıkları yapıldı Daha sonra bir sessiz- lik dönemi yaşandı \e sıstem uygulamadan kaldırılıverdı Şimdi pnm sıstemıni üreticı ke- sımınden başka agzına alan bıle yok!.. Olay lar geliştikçe sanavicile- nn hükümete baskı yaparak prim sisteminı engelledığini öğ- rendik. Önceleri bu kadar yararlı bir sıstemın kaldınlmasına her- kes şaşırdı ama. Ege fJnıversite- sı'nde yapılan bır araştırma bazı gerçekleri gun ı^ığına çıkardı. Fatura zorunluluğu Pnm sıstemının çalısabılmesı içın üretıcıden çırçırcıya. ıplık- çiye.. dokumacıyj . konfeksi- yoncuya \e ıhracatçıya kadar herkesm mutlaka fatura kesmesı gerekıyor. İlk halka üreticı. Sattığı pa- muğun karşılığı olan prımi ban- kadan alabılmeM ıçın fatura şart Başka türlü parasını tahsıl etnıe- sı mumkun değıl!.. Üretici fatu- ra alırsa. çırçırcı da çıkışını gös- terebilmek içın satarken fatura kullanmak zorunda . Böylece fatura hareketı ıhracatçıya \e mağazalara kadar devam edı- yor!.. 1993 yılında prim sisteminin ilk uygulamasindan doğan ufak- tefek sıkıntıların disında her şey yolunda gitti \e hemen hemen hiç kımse vergi kaçıramadı . Nıtekım, yapılan hesaplara göre 1993 yılında devletır> üreti- cıye ödedığı prım miktarı (kilo başına 3 bin dolar) 4 tnlyon 500 mılyar lirayı buldu... Ama. fatu- ra hareketınden dolayı toplanan vergı 16 tnlvon 500 milyar lirayı geçtı . Devlet pnm sistemi uy- gulaması ıle hem üretıeıye beîli bir destek yapmış oldu. Hem ıç ve dış piyasalarda fiyat dengesi oluşturdu. Bır de üstüne Hazine 12 trilyon civannda para kazan- dı!.. Çiller dayanamadı Ama. ne yazık kı Çiller 1993 yılında başarı ile uygulanan bu sistemi 1994 yılında sanayıcıle- ıın baskisi sonueu kaldırdı 1 Ege Ürmersitesi'ndeki uz- manlann 1993 yılı verilerine ba- karak 1994 yılı için yaptıklan araştırmanın sonuçlan kor- kunç.. Zıra. pamukta zincirleme vergı kaçağı yüzünden devletin kavbı tam 70 trilvon lıra!.. Hükümetın bu vergi kaybın- dan haben olmadığını soylcmek fazla satlık olur. Nıtekim. Ege Çıftçıler Derneğı Başkanı Hulu- si Tanman. Iznıır Ticaret Borsa- sı Başkanı Hasan Özmen'in de ıçınde bulunduğu bır he- yetın önünde. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ay- kon Doğan a 70 tnlvonluk \ergı kaybını ılettı... Ancak vanıt. dehşet vencı idı. "Bu konu sizin üzerini- ze düşen vazife mi?.. Dev- letin vergisini düşünnıek size mi kaldı?.." 1995 yılı vergi kaybımız ıçın bir hesap >apılıp yapıl- madığını henüz bılmıyoruz. En azından elımıze geçen bır bilgı yok . Ancak gene de 1993 ve 1994 yıllannın verilerine göre 1995 yılın- dakı vergı kaybımız da 100 tnlvon lirayı bulacak! . Olaya bir de tersinden bakalım Eğer bu yıl prim sistemi uygulanabılmiş ol- saydı.. devlet üreticilere prım olarak 15 trilyon lira dağıtabilecektı. 10 tnlvon lira da tanm satış koopera- tıflerıne yardım yapılabile- cek ve bazı sanayicilerın üreticıyı sömürmesı önlen- mıs olacaktı!.. En önemlisi de fiyat istikrarı oluşacak ve iç-dış piyasalar ara- sında denge kurulacaktı... Böy- lece hem dev let hem tüccar ve sanayıcı hem de üretıci kazana- caktı. . Bu arada sadece bazı sa- navicı ve tüccarın büyük kârlar- dan küçük bır kaybı olacaktı!.. Devletin ikı vıllık vergi kaybı bu hesaplara göre 170 tnlvon lı- ravı buluyor Bu paranın yarısı ıle çöken Türk tarımını ve hay- vancılığını kurtarmak mümkün olabilecekti... K.alan vansı ile de susuzluktan kıvranan bölgelerı- mızde barajlar. göletler açılabılır ve tjrım sanayiını gelıştirmek ıçın fabnkalar kurulabılirdi!.. •\talanmiz ne demışler "İş bilenin. kılıç kuşana- nın!.." TÜRMOB Başkanı, vergiyi kimseye diyet borcu olmayan partilerin toplayabileceğini savundu Ozyürek: Maliye, sol partide olmah AHMETÇELİK "Maliye. sosval demokrat partide ol- malı." Bu söz muhasebe ve malı müşavir- leri temsilen CHP'den mılletvekilı aday adayı olan TÜRMOB Başkanı Mustafa Öz>ürek"e aıt. "Çünkü düzenli vergivi ancak belli çıkar gruplarına diyet borcu olmayan parti toplar" dıyen Türkiye Ser- best Muhasebecı Malı Müşavir ve Ye- minlı Malı Müşavir Odaları Bırlıği (TÜRMOB) Başkanı Ozyürek eklıyof: "Tammı gereği sağ partiler işleyen düze- nin parçalarıdır. Düzeni de kapitalist ser- ma>e grupları işletir. Türki>e"de işletnıe- ler çalı^tığı zaman zaten sağ partilerin ça- lışnıasına biie gerek yoktur. Ancak. bizim gibi düzeni değiştirme misyonunu iistle- nen partiler sisteme esir olmadan vergi re- formunu vapabilir." Siyasi kararülık şart Türkıye'de vergi refonnu yapılabılmesi için siyasi bir kararlılık gerektiğini savu- nan Özyürek"e göre eğer siyasi kararlılık yoksa tek başına vergı tasansı hazırlama- nın hiçbir anlamı yok. Vergi reformunu tek başına düşünme- nin yanlış olduğunu dıle getiren Ozyürek. -Vergi reformunu gider reformuyla bir- likte düşünnıek lazım. Testi kınksa istedi- ğiniz kadar su doldurun akar gider. Dev- let idaresi övlesine israfa lükse ve suiisti- male boğulmuş ki orava sürekli para ve- tiştireceğim dive vergi almak yeterli ve an- lamlı değil. Bir kere önce C umhurbaş- kanlığı'ndan Mal Müdüriiiğü'ne kadar dev let çarkını, bütünüv It duzelterek israfı önlemek lazım. Bu amaçlan karşdavacak bir gider reformu vaptıktan sonra, artık devlet çarkının rınansmanı gümdeme geli- yor ki, o da vergi reformu ile sağlanacak" diyor. Maliye'nin özerk yapısının da kalma- dığını vurgulayan Özyürek. kurumun si- • Tanımı gereği sağ partilerin düzenin parçaları olduğunu • beîirten Mustafa Öz>oirek. " Düzeni de kapitalist sermaye grupları işletir. Ancak, bizim gibi düzeni değiştirme misyonunu üstlenen partiler sisteme esir olmadan vergi reformunu yapabilir" dedi. yasi partilerin oyuncağı halıne geldığıne dikkat çekıyor. Söz konusu reformlan siyasi kararlılık- la yürütebılecek tek partinin CHP oldu- ğuna ınanan Özyurek. bu düsüncesini şoyle dıle getınyor "Bir kere CHP bu kararlılığı göstere- cektir; göstermelidir. Çünkü CHP serma- ye kesimiyle bir çıkar birliği içinde değil- dir. Bizim tabanımız memurdur. işçidir. esnaftır. Bu nedenle bu siyasi kararlılığı daha rahat gösterecek durumdadır." Koalisyonun işlerı sulandırdığına da dikkat çeken Özyürek. vergı reformlan- nın yapılabılmelen ıçin tek parti ıktidan- nın şart olduğunu dıle getmyor. Kazanca vergi avantajı Türkiye'dekı vergı sisteminin kazançla- ra avantaj sağlayan. ama emekten vergi alan bır sıstem olduğunu vurgulayan Öz- yürek."Trilyonlarca liralık devlet tahvili iaizinden. Hazine bonosu faizinden vergi alınmıyor. CHP kesinlikle bu gelirlerin üzerine gidecektir: gitmelidir. Aksi takdir- de. kendine destek olan insanlan dışlamış olur. Rant gelirlerinden vergi alamıyorsak sistemi ayakta tutamayız. Zaten artık de- niz bitti, gemi kıyıya v urmak üzere" dıye konuşuyor. Türkiye'dekı vergi kaçağının yuzde 45 gıbi bir orana ulaştığına dikkat çeken Mustafa Özyurek. toplanan vergi miktan- nın yükselebılmesi için vergi oranlarının arttırılması yerine yaygınlaştırılması ge- rektiğıne inanıyor Ozyürek, "Çünkü Türkiye'de kaçırmadığınız zaman vergi oranları çok yüksektir. Müthiş bir kayıt dışıhk var. Bunlara bir şey yapamıyorsu- nuz. sadece elinizdekilerden vergi alıyor- sunuz. Dünyanının hiçbir yerinde gelir vergisi tarifesi yüzde 25"ten başlamıvor. Yüzde 5 ile 10 arası bir yerden başkyor. Türkiye'de de oraniann bu seviyelerde ol- ması lazım" dıvor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Görev, Us ve Duygu Bireysel eksiklerin ya da fazlaların karmaşık bü- tünlüğü toplumsalı verır. Bizde. görev anlayışı, duy- gusallık ve ussallık, yanı "aklın kullanılması" da böyle oluyor. Çoğu kez birbırine karıştırılıyor. Önce iş ya da görev anlayışını alalım. Hangi işi yaparsak yapalım onu "gücümüz ölçüsünde ku- sursuz" bir biçimde yapıyor muyuz? Özellıkle kamu kesımınde çaiışanlar arasında "Bu para karşılığında ancak bu kadar iş yapılır" anlayışının oldukça yaygın olduğu biliniyor. Alınan ücretın yükseklığine bağlı olarak işteki verimin de artacağı görüşü doğrudur. Ülkemizde ücret ve ma- aşların üretim düzeyinın benzer ülkelere göre çok az olduğu da gerçektir. Ancak bütün bunlar yapılan işı savsaklamanın gerekçesi olamaz, olmamahdır. Ucreti arttırmak için uğraş verilmesı ıle işin yapıl- ması tümuyle "ayrı düzlemlerde" kurulmaîı; ücretin yükseltilmesi ıçin verilecek kavganın tüm olanakla- nndan yararlanılmalı. öbür yönden üstlenilen iş de eksiksiz yapılmalıdır. Geçen hafta yaşadığımız ikı olumlu olay içimiz- den birilerinin "kusursuz görev yapma" anlayışının ornekleriydi. Bunlardan bırı, ulusal futbol takımının Avrupa Birinciliği'ne katılma hakkını elde etmesiy- di. Toplum olarak duygularımızla ayağa kalktık. Yalnızca görevlerini tam yapanları değil, birbirimizi de kutladık. Görev anlayışının öbür örneğı, be'ki de hiç duy- madığınız bir konudaydı. TMMOB Makına Mühen- dislerı Odası'nın "Sanayı Kongresi 1995"\n ilk aya- ğı olarak düzenlediği Gümrük Birliği sürecinde sa- nayı sektörlerınin durumunun ele alındığı toplantı- lardı. Avrupa'ya "daha çok ve daha nitelikh ürete- rek" girişın somut dayanakları tüm boyutlarıyla ır- delendi. Özel sanayı, sermayenin üretimden kaçışından yakınıyor. Kuşkusuz sanayıın alt sektörlerınin üre- tim teknolojisı, kapasıte. nıtelıklı ışgücü ve başka sorunları vardır. Ancak tüm bu sorunların üstunde, ana sorun. suyun azalması. yanı sanayiye yapılan sabıt sermaye yatınmlarının yetersizlığıdir. Sermayenin üretimden kaçışının ana nedeni, iz- lenen faiz ve vergi polıtikalarıdır. Uretim dışı ekonomik faalıyetlerden elde edılen kazancı, üretimden elde edılebılecek kazancın bır- kaç katı düzeyine çıkaran bır faız ve vergı politikası izlenmesi, sermayeyı doğal olarak bu alanlara yö- neltıyor. Üstelik üretim dışı sermayeden elde edilen gelir- ler de esas olarak vergı dışı tutuluyor Eğer paranızı yüzde yüz faizle Hazine bonosuna yatırırsanız gelı- rinizin vergı oranı sıfırdır. Hazine bonosu alamaz da banka mevduatı olarak tutarsanız faiz gelırinizin yüzde 5.5'i vergi olarak kesılir. Böyle olunca da üretici olmanın dürtüsü kalmaz; toplum olarak "rantiye" olursunuz. Sıyasetiniz se- çimlere gıderken "üreticılerle" işbirliğine yönelecek yerde dınsel duyguları körükler, "tarikat" yakınlaş- ması yarışına girer. • • • Son günlerde Steffi Graff'ın vergı sorunu yeni- den gündeme geldi. Kısaca anımsayalım. Büyük "uluslararası" başarılara sahıp bu ünlü Alman te- nisçı 1983ten bu yana kazandığı yaklaşık 177 mil- yon Alman Markı karşılığı once 10 milyon mark, yani gelirınin yüzde 5.6 gibi bır bölümünü vergi ola- rak vermış, babasının ve muhasebecisınin tutuk- lanması üzerine, geçenlerde yaklaşık 20 milyon mark daha vergi ödeme yoluna gıtmıştı. Bu du- rumda Stefffnin gelirlerinın yüzde 17'ye yakın bir bölümü vergılendırılmış oluyor. Ayrıca tenısçinın çı- karlarının eyaleti olan Baden-VVürttemberg'de ka- mu görevlılerının kendisini "özel olarak" koruyup korumadığı da bır parlamento komısyonu tarafın- dan ıncelenıyor. Bır anımsatma daha: Almanya'da "faız gelırlen" üzerindeki vergi oranı ne kadardır dersınız? Yüzde 30. Milliyetçilikleriyle ünlü Almanya'da uluslararası üne sahıp bir sporcuya özel ışlem yapılıp yapılma- dığı sorgulanıyor. Ayrıca bu "açıkça" yapılabilıniyor. Almanya'da ya da "görev ve us bağına duygusallı- ğı kanştırmayan" ülkelerde kamu görevlileri, görev- lennı kusursuz yapıyor; ödün vermiyor. Maçtaki al- kış ıle vergideki kaçağı gözyaşlarının duygusallığı gölunde boğmuyor. • • • Haftada bir yazınca düzeltme yapmak da güçle- şıyor. "lyilik Çiçekleri" başlıklı geçen haftanın yazı- sında aşağıdakı kısa paragraf son iki paragrafın arasında yer almalıydı; dizgıde düşmüş olmalı. Özür dıleyerek düzeltirım. "'Aklım Nereye Gidiyor Ellenm Nereye' yapıtıyla (Imge, Ekım 1995), Çiğdem Anat bu sürece katıl- mış bulunuyor. Yapıtında, nesnel ve öznel bakışın çok akıcı bır bileşımını üstun bır başarıyla deni- yor." DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA B u hafta dünyanın ıçinde bulunduğu duruma, şöyle bır "Ne var ne yok?" diyerek bakmaya olanak sağlayacak kadar çok olay yaşandı. APEC toplantısı, Nijerya'daki idamlar, Suudi Arabistan'da patlama, Cezayir seçımleri, ABD'üe bütçe krızi, Fransa hükümetinin yeni ekonomi politikası, Almanya'nın daha sıkı bir Avrupa Birliği isteğinin olumlu karşılanması vb. Bu arada NATO'nun hâlâ bir başkanı yok.Rus- ya'öa gelecek belirsiz, Wall Sfreef borsası rekor üstüne rekor kınyor, ancak Avrupa'da ekonomik yavaşlamanın ilk işaretleri belır- di. Meksika bir türlü toparlanamıyor... Gerginlikler su yüzüne çıktı APEC toplantısı, ABD ve bölge devletlerı arasındaki gerginlikleri su yüzüne çıkardı. ABD ve Japonya arasındaki bölgesel lider- lık çekişmesine ışık tuttu. Okinavva'da üç ABD'Iİ askerin bir Japon kıza tecavüz et- mesinden sonra başlayan ve hızla ABD'nın bölgedeki askerı varlığını sorgulamaya ula- şan tartışmalar, APEC toplantısı sırasında hızlandı. ABD Deniz Kuvvetleri'nın global önemine, ABD'nin bölgedeki askerı varlığı- nı çekmesi halinde Japonya'nın kısa za- manda nükleer bir devlet haline gelebıle- ceğine değinıldı. Bu tür gelişmelerin dün- yada bölgesel guçlerin yükselmesine yol açacağına, bunun da bloklaşma ile örtüşe- rek tehlikeli bir noktaya ulaşacağına işaret edıldı. Tüm bunlar, geçen hafta sekreterlık seçimlerinde Fransa'nın Avrupa'da inisıya- tifi ele geçirmesi, ABD'yi ürkutünce NA- TO'nun sekretersiz kalması ve Fransa'nın ABD 6. Filosu'nu Akdeniz'den çıkararak sorumluluklarını üstlenmek istemesi ile bır- leştirilince, ABD'nin global askeri ve politık hegemonyasının aslında ne kadar zayıfla- mış ve sorgulanır bir hale geldiğıni gösterı- yordu. Rusya'nın Çin'e, Batı'ya karşı bir ıt- Dünyada Ne Var, Ne Yok?tifak önermeye hazırlandığına ilişkin söy- lentiler ise bu gelişmelere tuz-bıber ekti. Almanya 'nın Avrupa Para Bırlıği'ne ilışkın çok daha sıkı mali ön koşullar ilerı sürmesi ve kabul ettirmesi, Fransa'nın askeri inisı- yatifine karşılık Almanya'nın ekonomik ola- rak Avrupa'nın kaderini elinde tuttuğunu gösterdi. Bu. Fransa ve Almanya arasında sürmekte olan hegemonya mücadelesinin çelişkili ikı boyutuna işaret edıyordu. Suudı Arabistan'da ABD'nin Suudı Ara- bistan'ın ıç güvenlik güçlerıni eğittıği bina- nın önunde patlayan bomba. 5'ı Amerikalı olmak üzere 6 kışiyi öldürdü. Böylece. bu ülkede muhalefet kendinı ilk defa bir bom- balı saldırı ile ıfade etmış oldu. Suudı Ara- bistan'daki bombalı saidırı ister ıstemez dıkkatı, Iran, Mısır, Tunus gıbi ulkelenn hü- kümetlerine ve hatta Arafat yönetimı de dahıl hepsını.n karşı karşıya kaldığı meşrutı- yet krizlerine çektı. Ortadoğu barışına gölge Bu ülkelerin hemen hepsinde radıkal is- lam, muhalefetın en güçlü parçasını oluş- turuyordu. Bombalama, ABD hedeflerıne yönelık saldırıların tum Ortadoğu'da yay- gınlaşabileceğını düşündürdu. Geçen hafta Rabin'ın sıyonıst bır fanatik tarafından öl- durulmesı, Israil'in de ulusal ve dını bırliğı- nın teröre yol açacak kadar ılerı derecede bir bölünme noktasına ulaştığını gosterı- yordu. israıl'ı de gelecekte bir serı ıç he- saplaşma beklıyordu. Bu gelışmeler, Orta- doğu'da "barış"\n geleceğı üzerine koyu bir golge duşürdü. Bu hafta Edvvard Sa- id'in New Statesmen dergısınde yayımla- nan "Filıstınliler neden Rabin için göz yaşı dökmeyecekler" ısımlı makalesınde ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı gibı, bu Filistın halkı- nın yaranna olmayan. ekonomik sorunlan ağırlaştıran, politık bölünmelerı derinleşti- ren ve gerçekte de belirlı bır sosyal politık programı, önerılen ve pazarlık gücu olma- yan Arafat yönetımine zorla dayatılmış olan bir "banş"t\. Bu hafta yapılan Cezayir seçımleri Orta- doğu'yu ve Avrupa'yı yakından ılgılendıren bir diğer gelişme. Ortadoğu'yu ılgılendirı- yor. çünkü bu 1991'de Islami hareketın se- çımleri kazanarak Cezayır'de ıktidara gel- mesı bir askerı darbe ile engellendıkten ve o günden bu yana 50 bin kışınin çatışma- larda ölmesınden sonrakı ilk seçimlerdi. Hem Islami hem de Laık muhalefetın en guç kesımlerınin boykot ettiklerı seçımler- de olay olmadı. Cezayir çözümden uzakta Resmi olarak katılım yuzde 70'ın üstün- deydı ve askeri hükümetın adayı yuzde 61 oy aldı. Gorunüşte muhalefetın boykotu tutmamış, Cezayir halkı Asken hukumetin politıkalarına evet demıştı. Oyleyse Cezayir giderek normalleşebılırdı. Ancak, F/S"ın (Is- lami Cephe Orgütü), yine hükümet ıçindeki kendı kaynaklarına dayanarak katilımın as- lında yüzde 37 olduğunu açıklaması; mu- halefetın seçim sonuçlannı kabul etmeye hiç de hazır görünmemesi Cezayir sorunu- nun çözulme noktasından çok uzak oldu- ğunu gösteriyordu. Hem Cezayır'in ve hem de geçen hafta 9 siyasi tutukluyu idam et- tikten sonra dünya kamuoyunun günde- mınde öne çıkan Nijerya 'nın geleceğı Avru- pa'nın geleceğiyle yakından bağlantılı. Fransa'da 'U' dönüşü Bu hafta açıklanan rakamlar Avrupa'da bir ekonomik yavaşlamanın başlamakta ol- duğunu düşundüruyordu. Halbukı Avru- pa'da ışsızlık çok yüksek düzeydeydı ve çoğu hükumetler buyük bütçe açıkları ıle karşı karşıyaydılar. Bu koşullarda hükümet- lerin gündemınde kamu harcamalarını azaltarak, özelleştirmeleri daha da genışle- terek butçe gelırlerıni arttırma politıkaları var. Fransa hukümetı bu hafta, seçim plat- formundan uzaklaşarak bu "W dönüşüyle sosyal harcamalarda buyük kısıntılara gı- deceğini açıkladı. Sendikalar da 24 ve 28 kasımda greve gideceklerını... Fınancıal Tımes, Fransız Başbakanı Juppe ıçin "Isırgan otlarını elle- riyle yolmaya hazırlanıyor" dıye yazacaktı. Business Week'\n bu haftaki kapak maka- lesi de mali krızın sadece Fransa ile sınırlı olmadığını Isveç. Almanya, Italya ve Ispan- ya'yı da etkilediğını gösterdi. Oyleyse Av- rupa. çok sıcak bir kışa, emek ve sermaye arasında şıddetlı sınıf mucadelelerine ha- zırlanıyordu. Işte tam bu noktada Cezayir ile Nıjerya'ya dönebiliriz. Avrupa ülkeleri yüksek bır goçmen işçi nüfusu barındın- yorlar. Büyük çoğunlukla Afrikalı ve Kuzey Afrıkalı, Turkiyeli Müslüman olan bu göç- men nüfus, faşıst ve aşın sağcı örgütler ta- rafından ışsızliğın sorumlusu olarak öne çı- karılıyor ("Yabancılar ışlerimızi çalıyorlar") ve gittikçe artan bir şekilde ırkçı saldırıların hedefı haline gelıyor. Bunlardan Müslüman olan kesim ise tepkı olarak giderek radikal islamın etkisi altına giriyor ya da Fransa'da olduğu gibı, hukumetin baskı ve tacizine bır tepki ola- rak girmelerı hızlanıyor. Cezayir sorunu de- vam ettıkçe hem göçmen sorunu artmaya devam edecek hem de islam'ın siyasi etkı- sı. Nijerya, 100 milyon nüfusu ve 20 milyar varillik petrol rezervleri ıle Batı Afrıka'nın dev ülkesı. Ancak siyasi olarak çok ıstik- rarsız. Doğal zenginlikierı dıktatorlerin ve Shell gibı uluslararası petrol şirketlerinın elinde heba oluyor. halkı yoksullaşıyor ve göç edıyor. Nijerya'daki iç savaş Geçmişte Ruanda'yı ve Afrıka'yı tartışır- ken. bu sutunlarda. bır gun Nıjerya'nın da Afrıka'nın altını üstüne getirecek bır ıçsa- vaş (1967-70 S/afra'yı hatırlayınız!) ile pat- layabıleceğıne değınmıştim. Nijerya, şimdi, ıdamlardan sonra, bu noktaya çok yakın. Orta Batı ve Doğu Afrika'nın ABD-Fransa arasında bir nüfuz alanlan bölüşme çatış- masının konusu haline geldiğinı daha önce yazmıştım. Bu Nijerya'da bır içsavaş çıkması halin- de sorunun iyıce çetrefileşmesine yol aça- caktır. Bir savaşın yarayacağı iç göç ve dış göç ise ıster ıstemez gelip Avrupa'nın kapısına dayanacaktır. Gorulduğü gibi "Ne var ne yok" sorusuna hiç de "lyilik sağlık" diyesı gelmiyor ınsanın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle