03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17KASIM 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Alışılmıştan farklı, konuşma ağrrlıklı bir bağımsız sinema örneği 4 Go Hoıııe YankeeP muhabbeii SUNGU ÇAPAN Barcelona'daki bır Amerikan firması nın tican ataşesi olan pazarlamacı Ted (Taylor Nichols), efendi den, yalnız ve ta- luntılı. aşk kırgını bir Amerikalıdır. Ço- cukluklan birlikte geçmiş, hatta kan kar- deşi olmuş, kendinden emin, zeki, ateş- lı Amerikancı, uyanık denizci kuzeni Fred (Chris Eigeman), görevli bulundu- ğu. Akdeniz'deki 6. Filo'yu beklemek üzere, ansızın Ted'e konuk gelerek kü- çükken hayatını da kurtarmiş olduğu ku- zeninin evine postu seriyor günün birin- de Günün birinde dediğimiz, köşe dön- menın yükselen değere dönüştüğü, 1980"li zevk-sefa yıllannın başlan. so- guk savaşın son dönemlen. Kendini dün- yanın jandarması sayan Amerika. Ikınci Dünya Savaşı sonrasmda kurtancı kah- raman olarak iyice yerleştiği Avrupa'da (özellikle Akdeniz ülkelerinde). eski po- pülerlığini çoktan yitirmiştır artık. Hat- ta ABD'ye ve patronluk ettiğı NATO'ya karşı çıkan ku\r vetJı bıranti emperyalıst daljça sarmıştır ortalığı. Ozelikle 6. fıloya karşı düzenlenen (bızım hayatımızda yer etmiş) protesto hareketleri. kışkırtılmayaelverişli. kıvıl- cımın her an ateşe dönüşeceği, şiddetli nümayışler. IBM gibı güçlü-kuvvetlı. te- kelleşmiş bazı Amerikan firmalanna bombalar atılarak yapılan sabotajlar ve yürütülen kanlı eylemlerle hat safhaya çıkmış Amerikan düşmanlıgından, bey- •ik deyişle "Go Home Yankee!" muhab- betinden fena halde gıcık kapan. sık sık 'Avrupa'yı faşizmin pençesinden btz kur- tardık' diye şişınen ve emperyalist ola- rak kabul edilmeyi hiç hazmedemeyen Fred'ı. Barcelona'nın kaymak tabakası- na tanıtır Ted. Barcelona kütüphanesin- den. cafe-barlara, gece kulüplerinden diskolara. caz konserlerinden partilere ve şık semtlere kadar gezdirir kuzenini. Birbirinin zıddı karakterlerdeki iki kar- deş çocuğu Amerikalının ortak ilgi ala- nı da yaşlan gereği, karşı cinstir. Sürek- li kadınlan. Barcelona'nın güzel, alımlı, uysal kızlannı konuşurlarbiteviye. Özel- likle Fred, gözleri fildır fıldır kızlann pe- Yönetmen, Senaryo: Whit Stillman/ Kamera: John Thomas/' Müzik: Mark Suozzo/ Oyuncular: Taylor Nichols, Chris Eigeman, Tushka Bergen, Mira Sorvino, Pep Munne, Hellena Schmied Nuria Badia, Jack Gilpin. Thomas Gibson/ 1994 ABD(Özen Fılm) Beyoğlu Alkazar, Cemberlitaş Şafak. Bakırköy încirlı. Kadıköy Broadvvay sınemalannda. şindedir. Barcelona'daki yaşamını altüst ettiği Ted hakkında. Marki De Sade hay- ranlığından ahlakçılığına kadar, kızlara sürekli uydurduklannı anlatır durur. İki kuzen de aynı Katalan kızına tutkundur aslında. İspanya'daki ktiHiir şoku Geçirdiğibiraşkacısınıunutmak üze- re. Barcelona'ya kapağı atmış. evliliğin eşiginden dönmüş, kalbı yaralı Ted'se, aşkı, güzellik ve şehvetin kıskacından kurtarmak isteyerek dıne yönelmıştır. Kimseyle yatmamaya karar % ermiş. sıkı bir cinsel perhize girmış, "romanrik ya- nılsanıasorunundan" mustarip Ted, "sa- tış biliminin kurallannı aşka uygulaya- rak" gözlerine bakıp ruhunun derinlik- lerini görebileceği, sade ama mükemmel kadınını aramaktadır. Filmin ortalanna kadar gösterişli denizci üniformasıyla ortalarda dolanarak herkesi sinir ettik- ten sonra sivil giysilere bürünen Fred, Amerikan karşıtı protestolardan nasibı- ni alacaktır... ClA'nın Amerikan sendi- kacılığını çökerttiğınden dem vıırup, ça- ğımızın önünde giden "flrsarJar ülkesi" ımparatorluğunun emperyalıstlığmi vur- gulayarak günümüzde ABD'nin şiddet, ırkçılık ve her türlü yolsuzluğun sarma- Iınadolanmış. külrürsüzbirtüketimtop- lumuna dönüştüğüne dikkati çeken, hız- lı solcu gazeteci Ramon'un. Fred'i C1A ajanı olmakla suçladığı ve sonradan özür dilediği yazısının da etkisıy le, güpegün- düz motosikletlı bır terönstın kurşunla- nna hedef olur Fred. derken. Her sabah ters yönde tıraş olması gibi hep kendıne aşın güvenlı. çenesi kuv- vetli \e muhalıf Fred, kemikleşmişanti- Amerikanizmle fena halde ters diişer, kı- sacası Amerikan karşıtı duvar yazılan- nı filan silıp değiştirecek kadar ateşli bir şekilde. Barcelona'da. Amenka'yayeni bir gözle bakılmasinı sağlamaya uğraş venrken kurşunu yıyıp tek gözünü yiti- ren ve hastanede başucunda savaş ve ba- nş okunan Fred'imızi. sağlığına kavuş- muş. ama gözü bandlı olarak seyrederiz. Ted'in görkemli bir katedralde evlendi- ği fılmin fînalinde. Amerikancı veanti-Amerikancı zıhni- yetin çarpıştinldığı bir fonda, son tahlil- de "aşkın soğuk savaşı yendiğf" "Barce- lona'"y! yazıp yöneten VV'hit Stillman, 1952 doğumlu. Harvvard-hukuk eğitim- li. "The Vülage Vofce", "Harper's" vb yayın organlannda röportajlan çıkmış ve 1990'da Nevv York Film eleştirmenleri- nin en iyi film ödülünü kazanmış ilk fil- mi i *Metropolitan"la ilgi toplamış.aydın bir'bağımsızsinemaa' Yazar-yönetmen WhitStillman'inbizzatyaşadıgı veken- di "Amerikan hesaplaşmasını" yaptığı lspanya'daki kültürşokundan kaynakla- nan "Barcelona". tıpkı filmdeki gibi Barcelonalı bır kızla evlenmiş yönerme- nı entelektüel bakışmı içeriyor baştan so- na. İlk fılmı "*Metropolitan r 'ın karakter- leriyle diyaloglarını, psıkolojık durum- larını, görüntülediği, bir grup mızmız, züppe yuppie'nin Mnırlı dünyasından çı- kararak bu kez A\Tupa kültürünün kök- lü beşiği olan kentlerden Barcelona'ya taşıyan Stillman, Amerikan sinemasının alışılmış hikâyeleme kurallanna, beylik kahramanlanna, bıldik anlatım klişeleri- ne hiç rağbet etmiyor. HolIyvvootTdan uzak bir film Günün geçerli modalanndan. hız- ha- reket ve özel efekt gözboyayıcılığından, tican kaygılardan ve Holly wood'un ide- olojik baskılanndan uzak duran. bağım- sız bir sinema anlayışının ürünü. yalın. düz bır film "Barcelona". Görsel çarpı- cılıktan çok, düşünce ve duygulan açık- lamayı yeğleyen konuşma ağırlıklı, bol tıraşa dayanan bir tarzı var Stıllman'ın esasolarak. Eğlenceli. mizahibiryol tut- turarak iki kuzen kahramanını habıre ko- nuşturan yönetmenin dolambaçsız. sade anlatımında komedı tonu ağır basıyor "Metropolitan" da da oynamış. yönet- menin iki gözde aktörünün. Taylor Nic- hols'le. Chris Eigeman" ın canlandırdığı iki baş karaktenn dışındakılerin kaba hatlı, derinliksiz bırakildıgı filmde ge- nelde. Ispanya'nın, özellikle Katalon- ya'nm o kendine özgü. tutucu ve esraren- giz atmosferi de lafta kalmış ne yazık kı Barcelona'nın bazı benzersiz mekânla- nnındışında. Filmlerde. romanlarda sık- ça, şişınerek işlenegelmiş. o malum, >e- ni bırdünya panltısıyla. rüm Avrupa kız- lannın yanıp tutuştuğu Amenkan erke- ği imajını yineleyerek kahramanlanvla dalgasinı da geçen filmde. Montserrat, Aurora. Marta isimlı Ispanyol fıstıklan olarak Tushka Bergen, Mira Sorvino, Hellena Schmied. \ b gibı dılberler de boy gösteriyor. Tipik Wasp (Beyaz. Protestan, Anglo sakson ya da beyaz Amerikalı) özellık- leri gösteren. zıt yönlere yalpalayan ıkı kuzenin, Barcelona'daki özel \e sosyal yaşamlanyla, döneme sinmiş Amerikan karşıtlığı davasını güden akımların ger- ginliğini. bir arada ele alarak işleyen. Whit Stıllman'ın "Barcdona"sı sonuç- ta, iki değişik Amerikalı porrresi çizen, alışılmıştan farklı \eesprili bir bağımsız sinema ürünü olarak seyrediliyor seyre- dilmesine. Ancak konuşmalann, yer yer tıraştan da öteye geçerek iç bavdırdığı, filmin Stillman"den daha fazlasını bek- leyenlen biraz hayal kınklığına uğrattıgı da muhakkak. Uyduruk ve tekrarcı bir aşk serüveni Yıllar önce, uzaylı yaratıkla dost olan, melek gibi, küçük, şirin bir kız çocuğu rolünde boy gösterdiği, Steven Spielberg klasiği "E.T" filminde ta- nıştığımız Drew Barrvmore,Hollywo- od'un efsanevi oyuncu ailelerinden, iç- kicilikleriyle ünlü Barrymore'lann, 1975 doğumlu. son kuşak temsilcisi. Dünün bu küçük. güzel, sanşın bebe- ği zamanla büyüdü ve yaşayamadığı çocukluğunun sorunlu. mutsuz yıllan- nın ardından, boylu boslu, etıne dol- gun, kalem kaş, ak gerdan, kiraz du- dak. dolma yanak. hoppa, fettan ve seksi. yaman bir Hollyvvood dılberi ol- du çıktı bugün. Daha 9'unda alkol, 12'sinde kokain bağımlısı olup 14 ya- şında ıntihara kalkışan. tedavisınden sonra, sarsıcı bır otobıyografi ("Lhtle Girl Lost") yazıp erkek dergilerine çıp- lak pozlar da veren ve son yıllarda iz- ledıgimiz. küçük bir psikopat Lolita'yı oynadığı "Poison Ivy", aklı bir kanş havadaki. delişmen kovboy kız olduğu "Bad Girb" ve ya- kınlarda gösteril- miş, Herbert Ross'un yönettiği, AIDS'lı Man Loui- se Parker, lezbiyen Whoopi Gold- berg'le aynlmaz, canciğer bir üçlüyü oluşturduğu "Boy- son the Side".vb gi- bı filmleriyle aile genlerinden gelen oyunculuğunu gös- terebilen gencecik yıldız, ailesinin (özellikle dedesi John Barrymore'la babası John Drevv Barrymore Jnr.'dan kaynaklanan) kötü şöhretinı de kambur gibi taşıdı omuzla- nnda. Artık. Juliet Lmts, Wlnona Ryder, Sandra BuDock, vb gibi, geleceği parlak genç Hollyvvo- od starlannın kulvanna girebilen Drevv Barrymore. yaşından daha olgun ve dolgun görünmesine karşın henüz sa- dece 21 y aşında. Yine son 3 yılın "3 Silahşörler", Kadın Kokusu", "Bat- man Daima" gibi parlak filmlenyle yıldızı parlayan. yeni bir Paul New- jnan olarak lanse edilen, Hollyvvo- od'un genç yeteneklerinden, temizço- cuk' Chris Ö'DonnelTle Drevv Barry- moTe'u bır araya getiren "Mad Love- Çügın Â$ık", romantizm katkılı, bey- lık bir aşk ve gençlik öyküsü özetle. Kadın yönetmen Antonia Bird'ün bu klişe aşk öykûsünün geçtiği Seattle de- konından kaynaklanan 'grunge' esin- tileriyie yüklü. yumuşak, rahat anlatı- mı ve yeni. genç bir çift oluşturan Drevv Barrymore'la Chris O'Donnell ikilisi. yer yer vıcık vıcık melo sahne- leriane, sulugöz bölümlere de yer veren bu sıradan duygusal 'ilk aşk' çeşitle- mesıniçekilırİcılıyorsada aslında hay- Çılgın Aşk Yönetmen: Antonia Bird / Senaryo: Paula Milne / Kamera: Fred Tammes / Müzik: Andy Roberts ' Oyuncular: Drevv Barrymore, Chris O'Donnell, Joan Allen, Kevin Dunn. Jude Credella / 1995ABD(ÜIP) Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Süreyya, Osmanbey Gazi, Etiler Akmerkez, Istanbul Princess, Altunizade Capitol sinemalannda. li yavan, tekrarcı ve önemsiz bir film "Çılgın Aşk" doğrusu sonuçta. Teles- kobuyla yıldızlan (arada bir, komşu kızını da) gözleyen. tam zamane vele- di, çok bilmiş ikiz kardeşlerine kol ka- nat geren. annesinin terketmiş olduğu, silik babasına hep yardımcı olan, evi- ne, ailesine karşı sorumluluklannı bı- teviye yerine getirmiş. üniversite sı- navlanna hazırlanan. parlak öğrenci. örnek genç. karşı cinsle fingirdeşme- ye pek fırsat bulamamış, biraz saf ve tertemiz delikanlı kahramanımız Chris O'Donnell, san Volksvvagen'iyle or- talarda dolaşarak çok canlar yakan. aşın ve densiz davranışlanyla. akıl sağlığının. hekimlık ve hastanelik ol- duğunu çok geçmeden ögreneceğimız güzel. seksi ve başına buyruk komşu kızı Drevv Barrymore'a körkütük, ilk aşka özgü. yakıcı bir tutkuyla abayı yakarsa, görün seyreyle- yin neler olur? Bir baş- ka kadının. yazar Paula Milne'nin yazdığı senar- yo. karşıtlann çekicili- ğinden yola çıkarak, ge- çerli formüllerivebildik kalıplan yineleyen. sıra işi, basmakalıp bir me- tin. Aşın uçlarda yaşa- yan, örneğın 'Ölecegin anı önceden bilmeyi mi, bilmemeyi mi veğkr- sin?' gıbisınden sorular soran, güzel. asi ve den- siz genç kızın çekicıliği- ne kapılınca, o vakte ka- dar üniversite sınavına çalışıp geleceğini hazır- lamaya uğraşan, sorum- luluklanyla görevlerini hiç ihmal etmeyen. 'iyi evlat' Chris O'Donnell aşkı uğruna. mantığı fi- lan boşlayıp her şeyi ter- kederek, ailesinin tedavi ettirmek üzere bir psıkı- yatri kliniğine yatırdığı Drevv Barrymore 'u ka- çınyor. Ve birlikte Mek- sika yollanna düşüyor Seattleh çılgın âşıklanmız. 2laten filmin ıkinci yansı, giderek çeşitli engellere takılan genç çiftın kaçışıru aktaran, alışılmış bır yol filmi atmosfenne bürünüyor bütünüy- le. Kıytınk birtakım serüvenlenn so- nunda, delikanlının çaresiz. sevdiği ama kafadan problemli kızı tekrar ai- lesine (ve tedaviye) teslim edişiyle so- nuçlanıyor "Çügın Aşk". Bazı kadın müzik topluluklannın şarkılan eşliğin- de, çiftimizin her fırsatta sevişmesine çanak tutan bu özentili, uyduruk, ro- mantik aşk filmi hayli yavan geldi bi- ze. Yönetmen Antonia Bird ne yazık kı, kahramanlannın hep sınırda yaşa- dığı, son yıllann "•Caltfornia*', "True Romantk",( hatta "ıNarural Bom Kil- lers"), vb. gibi kimi ilginç filmlerini, biraz romantizm sosuyla tekrarlamak- tan öteye gidememiş doğrusu Tabii Drevv Barrymore-Chris O'Donnell tutkunlan içinse, yine de çekici bir film sayılabilir "Çılgın Aşk", ne kadar uyduruk ve şişirme olsa da. Su Dünyası (\Vaterworld) Yönetmen. Kevın Reynolds' Senaryofc Peter Rader, Davıdf Tvvohy.' Kamera: Dean Semlen' Müzik: James Nevvton. Hovvard' Oyuncular: Kevin Costner, Jeanne Tripplehom, Tina Majonno, Dennıs Hopper. Leonardo Cımino,' 1995 ABD (U1P) Maslak Princess. Osmanbey Gazı. Nişantaşı AFM, Kadıköy Süreyya. Etiler Akmerkez. Altunizade Capitol, Bakırköy Renk. Avcılar Standard. Aksarav Yıldız sinemajannda. Deııizck% gökte abuk sabuk bir ko\ alaıımca akrobasi Dünyanın parası harcanarak çekılmiş, sinema tarihinın şimdilık en pahalı filmi "Waterworld - Su Düm-ası", bu hafta Istanbul sınemalannda da taze taze afışe çıkmasından çok önce. uzayıp gıden çekim serüveni. inanilmaz boyutlara varan giderleri. yönetmenle baş oyuncusu arasında yılların dostluğunu bozan gerginlik öykülen, v b türünden medyaya malzeme olagelen sansasyonelliğiyle çoktan meraklısının kanına girmiştı. bilindiği gibı. Bunca para acaba nereye gitmiş merakıyla, pek fazla bir şey beklemeden gidip gördüğümüz "Su Dünvası". kabaca. gelecek yüzyıİlarda kutuplann enmesiyle bütün karalan su altında kalmuş bır dünyada, kuru topraklara ulaşma yolunda mücadele edenlerin hıkâytsinı anlatan, uzun bir macera üstün yapımı. Hollyvvood sinema fabnkasının en son teknik becerileriyle. 134 dakikaiık bir su akrobosisi ve cambazlığını. alabildiğine şiddete, vur-kır temposuna bulayarak sürükleyıci kılan "Waterworld", baştan belinmek gerekırse. büyük seyirci kıtlesini hedeflemiş. basmakalıp ve abuk sabuk bır "büyük macera filmi" fiyaskosu. Daha doğrusu yıllar öncesinin Mel Gibson'ını üne kavuşturan. Avustralya yapımı "Mad Max" filmlerini şiddet ve öz olarak neredeyse aynen tekrarlayan. büyük bütçeli. oyalayıcı bır serüven yapımı; tek fark her şey bu kez karada degil. suda (denizde) geçiyor! Peter Rader. David Tvvohy ikilisinın imzasını taşıyan senaryodan başlıyor filmin saçma sapanlığı. Yönermenliğini de üstlendıği "KurUann Dansı"yla 5 yıl öncesinde. kuşkusuz Amerikan sinemasının doruğuna demirlemiş. ünlü oyuncu Kevin Costner'ın tüm kariyerini ve parasını yatırdığı "Waterworld'", doğrusu hiç de insanın, neredeyse her şeyinı riske sokacağı bır film degil. Ke^in Costner, tek kişilik ordu gibi Neyse. Filmin başında deniz ortasındaki acayıp teknesınde, mecburen çişıni damıtıp içerken tanıdığımız ve bu kez kötümsü. haşin bir kahraman-su adamı rolüne soyunmuş Kevın Costner hazretleri. yedi denizin yalnız gezen kov boyu olarak su üstünde ve aîtında. önüne geleni dümdüz edıyor! Atı düldül de dönen bucurgatlarla. gızli toplarla, anında boşalan. kocaman yelkenlerle donatılmış. tuhaf teknesi. Filmin ötekı stan Dennıs Hopper da kendince bildığinı okuyarak rolüyle kafa bulan. bıçkın, görmüş geçirmiş. sıkı bır kötü kovboy kompoztsyonu çizıyor. Komuta ettiği, su motorlanyla denizde kuş gibi uçarak atolleri yağmalayan ve korsanlık eden. çapulcu, vahşi ve gaddar adamlanysa, bir çeşit, Kalifornıa'nın ünlü "Cehennem Melekleri"nin, gelecektekı ürkünç uzantılan olarak boy gösteriyorlar, siz onlara filmde Smokers (Dumancılar) dendigine bakmaym. Kevin Costner'ın tek kişilik ordu gibi bütün dumancılan. esır satıcılannı, korsanlan sılkelediği, şiddet ve şamatadan geçilmeyen. mantıgın filan iplenmediğı filmde sıkı yuzücü, denizci kahramanımız, kulak arkalan solungaçlı, ayaklan palet gibi su altında yaşayabildigi bir değişim geçirmiş, benzersiz ve türünün biricik örnegi. katı. sevgisiz bir yaratık. Omuzunda haritamsı bir dövmenin bulunduğu küçük kızla, kıza kol kanat gerip annelik eden genç kadını (Jeanne Trippleharn) sonunda kuru topraklara ulaştıran denizci kahramanımızın baştan sona çizgi roman boyutlannda seyreden su serüvenleri, seyirciyi aşın suya gark edip, boğma raddelenne getirerek ambale eden. sürekli hareketlı, patırtılı-gürültülü, büyük bır metal şamata. Başta da belintiğimiz gibi "Mad Max"in şemasını ve formülünü. birtakım gösterişli ve irkiltici trükler eşlığinde, en yeni teknolojiyle destekli olarak (bütün seyirciyi de çocuk yenne koyarak) uygulayıp tezgâhlayan bir şiddet ve actıon gösterisi düpedüz "WaterHorld". Akıl yaşı az biraz olgunlaşmış seyircıye, iki saatlik bir kaçıştan fazla bir şey vermeyen, devasa bir spektakl. Ciddiye alınacak pek bir yanı yok. Yine de tüm film süresince ali kıran baş kesen kesilerek denizde, gökyüzünde düşman tanımaz, engel bilmez, aman vermez ve yenilmez bır süper kahramana dönüşen Kevin Costner'ın elinden geleni yaptığı "VVatenvorM", herhalde ancak Kevin Costner hayranlanna salık verilebilir. Hazret film boyunca yüzmenin, dalmanın, atlamanın, sıçramanın kralını yaparak acayip enerjık ve akrobatik bir performansa döktüriiyor ama gelgelelim harika, panoramık görünrülerle ritmik bir müziğın öne çıktığı filmin bayağı ve bomboş özünün pek ıpe sapa gelir yanı yok sonuçta. Sadece Kevin Costner'la (belki varsa Dennis Hopper) tutkunlannın katlanabıleceği bu eğlencelik, tam çocuklara göre kotanlmış. gürültülü patırtılı bır macera filmi kısacası. ikna edicı olamasa da sürükleyici bır Amenkan eğlenceliğinın bütün çekiciliğini kuşanmış "Haterworld"da, çalışıp çabalamış, parasını, emeğını ortaya dökmüş amansız ve benzersiz deniz kurdumuzun (GluGlu Kevin Costner'ımızın yani) iki saatlik. cambazvarı dansının sonucu bu kez felaket özetle! KEDİGOZU VECDİ SAYAB To Have' ile l To Be' Istanbul'un sanatsever kedileri bugünlerde bir et- kinlikten diğerine koşturuyor. Sevgili Onat Kutlar'ın deyimi ile gerçek birer "bıtktnlik"e dönüşüyor bu et- kınfikler. Olsun varsın, böyle bitkinliğe can kurban. Politık yaşamın içerıksiz tartışmalarmdan (ve de uz- laşmalarından) birazcık da olsa uzaklaşma, nefes al- ma olanağını getiriyor bırbıri ardına gelen sanat etkin- liklen: TÜYAP'ın duzenlediği Kitap Fuarı, İstanbul Kül- tür ve Sanat Vaktı'ntn duzenlediği Bienal, Efes Pil- sen'ın Caz Festivali, tiyatro, opera, sinema galaları... Geçenlerde bir yolunu bulup Kitap Fuan'nın kapı- sından ıçerı suzüldüm, ezilmemek ıçin binbir çaba sarfederek toplantı saionuna ulaşabildim. Zorunlu ol- masam, hafta sonu böyle bir çılgınlık yapmak, akhmın ucundan geçmezdı elbet. Ama, ne yaparsın kı, Çetin Altan'la söyleşim var. Koskoca yazar, bir kediyle söy- leşmeyi kabul etmiş, siz dsanız gitmez mlsiniz? Tahmin edeceğıniz üzere. son derece keyıfli birsöy- leşı oldu. "Her gün yeni baştan boğayı boynuzlann- dan tutup yere çökertmeye" yazgılı sanatçının dün- yasını tüm boyutlan ile sergıledı sevgili Altan. Sanat alanında evrensel ölçütler kulianmaktan başka bır se- çeneğimız olmadığını, "meselenın özgüriüğü kullan- mak değil, sorumluluğu kullanmak olduğunu" bir gü- zel anlartı. "To have" fiılı ile "To be" fiıli arasındakı farktan söz edıyordu usta yazanmız. Yanı "variıklı olmak"\a, "var oimak" arasındakı farktan. Kediler ıçin son derece an- laşılır bir tanımdı bu. Ama, varlıklı olmayı, yaşamları- nın ana hedefi yapmış ınsancıklann -ve de bı kısım ke- dinin- pek bır şey anladığını sanmıyorum bu sozler- den. Hazır kalıplarla düşunme rahatlığına sığınma- yanlar için sayısız boyutlar içeren bır konuşmaydı bu. Özgürluk sorununu. "duşunüp de söyleyemedıkleri- mız"e indirgemenın yanlışlığını, esas sorunun "duşü- nememek" olduğunu vurguluyordu koca yazar. Üze- nnde duşunmeye değmez mı? "Varolmak" yenne "varlıklı olma"yi seçen insanla- nn sayısının giderek arttığı bır ortamda yaşayan kedi- lerın ıçını en çok acrtan nedır bilir mısinız? Kendı ara- larından kayıp gidenleri saşkınlıkla izlemek. Bu kayıp- ların nedeninı mi soruyorsunuz? Bakın, Çetin Altan ne dıyor: "Hazıne'den geçinmek ıçin", "başka Türkıye yok!" çığlıklannı şoyle açıklıyoryazar: "Başka geçıne- ceklerı yer yok da ondan..." Çetin Altan, umudunu devlet desteğine bağlamış sanatçılan kıyasıya eleştirıyor. "Hazine'den geçin- me"y\ seçenlerin sanatçılıkla ılışkılerını sorguluyor. Üzerınde düşünmeye değmez mı? Bılıyorum, aklınıza hemen geçen hafta sozünü etti- ğım Pirosmanisvili geliyor Ve tabıı daha yüzbinlerce sanatçı. Varlıklı olmayı elının tersıyle ıten. varolmayı se- çen onurlu ınsanlar Sanat tanhinın en parlak sayfalan. ıktidara yakın ol- mak yerine yalnızlığı seçen bu onurlu ınsanlann sava- şımlan ile dolu değil mıdır zaten? Amaaa. sevgili Al- tan'ın bu değerlendinmesını genel olandan özele ın- dirgersenız, birtakım alanlann kendine ozgu sorunla- nnı göz önüne aiırsanız. bazı parantezlere ıhtiyaç ol- duğu gerçeğı karşımıza çıkar gıbime geliyor. Kuşku- suz yazariık. ressamlık gibi sanatçının üretımde tek ba- şına olduğu alanlar için "Hazıne'den geçinmek" bü- yük bir ayıptır da; sinema gibı, opera, tiyatro gibi üre- tımi büyuk bütçelere bağlı sanat alanları için devlet desteğine sırt çevirmek o kadar kolay mı? inanıyorum ki, Çetin Altan da hak verecektır bu ke- di parantezıme. Sırtını salt devlete dayamış bir sine- ma olmaz, olmamalıdır elbet. Ama. seyircinın(kı, mev- cut eğitim sistemi ve kıtle ıletişim araçlannın oluştur- duğu beğeni düzeyi ve estetık olgunluğunun hangi aşamada olduğu konusunda pek farklı duşündüğü- müzü sanmıyorum) taleplerine teslim olmuş bir sanat alanının, örneğın sinemanın daha savunulur bir yanı var mı? Tabıi, gelişmış, demokratik ülkeler bu işin çözümü- nü çoktan bulmuş, hem sanatçıya geresındiği kamu- sal desteği sağlayacak, hem de onu gelıp-geçıci si- yasal iktidariann sultasından koruyacak yontemler ge- liştirmişler. Kamusal desteği, özerk sanat kurumlan ile yönlendiriyorlar. Bız ıse bekliyoruz. "vuslat gene bir başka bahara mı kalacak" dıye. Bir sorumlu arayacaksak bunu polıtikacılarda de- ğil, kendi meselelerıne sahıp çıkmak yerine, "Hazı- ne'den geçinmeyi" seçen kedilerde mi arasak aca- ba? AKA/rde fuaye söyleşileri Kültür Senisi - İstanbui Dev let Sentbnı Orkestrası'nın duzenlediği. Fuaye Söyleşileri çerçevesinde bu akşam pıyanıst. bestecı ve müzik araştıncısı Şahan Arzruni. ^ağımızda değişikliğe . uğrayan pıyanoyu anlatacak. Uygulamalı olarak sunacağı söyleşide pıyanonuıı çağlar öncesinden günümüze dek geçırdığı değişımi ve bugünkü tınısını duyuracak. Danışmanhğını Evın llya^oğlu'nun yaptığı söy leşıler her cuma akşamı İDSO konserinden önce saat 18.00'de AKM'nin büyük fuayesınde yeralıyor ve halka açık yapıhyor. . • «• * ; . Altmtaş ve Erkmen'in afişleri uluslararası sergilerde Kültür Servisi - Sofya I Uluslararası Sahne Sanatlan AfişTrienal'ınde, Mımar Sınan Ünıversıtesi profesörlerinden Yurdaer Altıntaş ve Bülent Erkmen'in çalışmaları. Helsınkı Uluslararası Afış Bienali'nde ise Bülent Erkmen'in bırafişi sergileniyor. Sofya Ulusal Galeri'de 16 ekımde açılan ve 16 aralığa dek sürecek Afiş Trienal'ınde. Yurdaer Altıntaş'ın, 'Bır Anarşıstın Kaza Sonucu Olümü", 'Nalınlar', 'Karmakarışık" ve 'Uşak Ne Gördu' oyun afışlen sergileniyor Tnenalde Bülent Erkmen'ın Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Tiyatro. Müzik. Caz Festivalleri afiş dızısı yeralıyor. 22 ekımde açılan ve 31 aralığa dek sürecek olan Helsınkı Uluslararası Afiş Bienali'nde ise. Bülent Erkmen'in "AIDS" Konulu afişi sergileniyor. GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ -k-kick Aşçı, Hırsız, Kansı ve Âşığı • • ••• • • • • • • • ••• • •• • • Apollo 13 Barcelona Cesur Yürek Çılgın Aşk Denizde Isyan Dolores ilk Şövalye Su Dünyası Ulısin Bakışı Ülke ve Özgürluk Yasak İlişki Zor Ölüm 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle