06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM1995SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Bir Konferans ve Çin Prof. Dı\ SLNA KİLİ Boğaziçi Üniversitesi 1 947 yıhnda Birleşmiş Millet- ler'in (BMl "Kadının Statüsü Komisyonu" kurulduğunda dünyada yalnızca 33 ülkede ka- dınlar sıyasal haklara sahiptı. Eylül 1995'te Pekin'de topla- nan 4. Dünya Konferansı'na gelindiğin- de kadın haldan konusunda dünyada dra- matik bir aşamaya ulaşılmış olduğu bir gerçek. Kimi ülkeler en üst düzey kadın yöneticılerı ile bu konferansa katıldılar. Örneğin. Pakıstan'dan Benazir Butto, İz- landa De\let Başkanı Vigdis Finnbo- gattir, Vietnamdan başkan yardımcısi Nguyen Thi Bink, Tanzanya'dan konfe- rans Genel Sekreteri \ e Bakan Gertrude Mongella; Norveç'ten Başbakan Gro Harien Brundtland. ABD delegasyonu- nun başkanı ise Demokrat Parti'nın eski başkan yardımcısı adaylanndan Geral- dineFerraroidi. 4. Dünya Kadın Konferansı BM'nin şımdıve dek organize eltiği en büyük konferans. Aynca bu konferans kadın haklannın gelişmesine kendinı adayan 20. yüzyılın son BM konferansı. Dünya kadın nüfusunun beşte birinin yaşadığı Çin HalkCumhuriyeti'nde bu konferan- sınyeralnıasınında aynca bir önemı var. "Retorik" mi yoksa ihtilal mi? Dördüncü Dünya Kadın Konferan- sı'nınaldığı kararlardevletlen. hükümet- leri bağlayıcı değil. Bunlaryalnızcaöne- riler. tavsiyeler. Ancak bırçok ülkede bi- linçlenen. örgütlenen kadınlar. haklannı kazanma \e erkeklerle eşitliği >ağ!ama konusunda kararlılar. Kadın haklanna ters düşen uygulamalara gırışen hükü- metlen kadınlar ~o>" güçleriyleyönlen- dinne etkisıne sahıp. Bu nedenle 4. Dün- ya Kadın Konferansı'nı. ne yalnızca re- torikin egemen olduğu ve ne de kadın haklan konusunda bir ihtilal olarak ta- nımlayabiliriz. Ancak aile. miras. sağlık. ekonomik güce kavuşma. kadınlann ken- di cinsel ve üreme sağlıkları konusunda kendi denetimleri olmalan gibi konular- da aşama kaydedildiği de bir gerçek. En önemlısi kadın haklannın insan haklan çerçe\esinde degerlendırilmesi. kadın haklannın bir insan hakları sorunu oldu- ğu görüşünün. bazı itirazlara karşın, ge- niş destek görmesi ve deklarasyonda yer alrnası. İslam iilkeleri. Kara Afrika. Batı ve Tiirkiye: Dördüncü Düny a Kadın Konfe- ransı konusunda oldukça çok şey söylen- dı. çok şey yazıldı. Bu nedenle o günler- de Sayın Devlet Bakanı olan Aysel Ba>- kalbaşkanlığındakı resmi Türk heyetınin bir üyesi olarak katıldığım bu konferan- sın bizı özellikle ilgilendırmesi gereken ıki yönü üzerinde durmak istiyorum. Birincisı. kız çocuklannın miras hak- kı konusunda katıldığım toplantıda. baş- ka bazı toplantılarda da sergılenen bir durumla karşılaştım. O da başı Bangla- deş. Iran. Fas ve Mısır'ın çektiği ve kök- tendinci (fundamentalist) eğilimli bir Is- lam ittifakı idi. Bu ittifak zaman zaman Vatikan temsilcıleriyie işbirliğine gidi- yor ve birölçüde Hıristıyan ve tslam kök- tendincıliğinin dayanışması olarak ken- dinı belirliyordu. Konuşmalanmda ka- dın erkek eşitliğini savunduğumda. ka- dınlann erkeklerle. kız çocuklann erkek çocuklarla eşit miras hakkı olmalan ge- rektiğinı vurguladığımda, dinin kısttlayı- cı değil. özgürleştıricı bir rolü olması ge- rektiğini belirrtiğimde. eğeryasalareşit- liği sağlamıyorsa. bunlarındeğiştirilme- si içın bu tarihsel fırsatı değerlendirerek ılerıve atılım y apmamız gerektiğini açık- ladığımda karşımda hep miras konusun- da kız-erkek çocuk arasında eşitsizliei. dinsel nedenlere davatarak savunan fs- lam ittifakını buldum. Ne yazık! Ancak kara Afrika'nın bu ve benzer konularda büyük desteğini gördük. Örneğin. Tan- zanyalı delege şöyle konuştu: "^ üzde 51 "i Müslüman olan bir ülkeden geliyo- rum. Ben de Müslümanım. Ancak kızev- latlarınıı eşit görmeyen bir göriişii onay- lanıak. onlan eşitsiz bir dünyaya ha/ırla- mak için burada degilim." Ikinci gözlemim Batı Avrupa Birliği ülkelennin. bu tartışmalar sürerken ser- giledığı sessizlık. Toplantıda bu ülkeler- den tek bir kişi ve çok kısa konuştu. Top- lantı sonrası birlık üyelerinebıı tutumla- rının nedenini sorduğumda bana \erilen yanıtşudoğrultudaıdi: "Biz'onlan" kar- şunıza almak istemiy oruz. Siz bu konula- n aranızda hallediniz isthoruz; üstelik siz konuy u çok etkili bir biçimde dile getir- diniz.bizdahaiyisini>apamazdık"dedi- ler. İnsan haklan konusunda. Türkıye söz konusu olduğunda süreklı eleştin yağdı- ran Batı, kız-erkek çocuk eşitsizliğini sa- vunan İslamcı görüşlerönünde. genelde. ^essızlığıni korudu. \'e Çin._ 9 yıl aradan sonra bu konferans nede- niyie Çin'e tekrargeldim. Gerçi ilkgeli- şim kişisel bir çağın sonucu idi "Çin Hukuk Birliği"' Başkanı Zhang Yo- uyu'nun konuğu olarak Çın'in çeşitli yö- relerinde akademik tema^larda bulunma olanağım olmuş ve bu sütunlarda bir ya- zım (makalem) yayımlanmıştı. Bu yazı- mın ilk tümcelenni yineliyorum. çünkü Çin'i ve Çin dış politikasını anlamak için Çin'in geçmişindeki bu üzücü olaylan dabılmekgerekli: "Sömüriidüzeniyleü- 0li üzücü ve o kadarda cirkin çeşitli oiay- lar arasında Çin'in geçmişinde yer alan iki konu kiiçük yaştan beri belleğimden hiç silinmedi. Birisi Şanghay 'da yalnızca yabancılann girebildiği bir restoramn ka- pısına"Buray a Çinliler ve köpeklergire- mez' diye asılnıış tabela; öteki ise ticari amaçlaria zorla af>on satmak için kimi Batılı devletlerin Çin'e açtıkları \e tarihe 'Afyon Savaşları" diye girenolay. Her iki- si de emperyalizmin, yayılmacılığın çar- pıcı birer örneği oiarak canlılıgını koru- makta." (-) Çin önemli bir ülke 9.6 milyon kilo- metrekare büyüklüğü. 1 milyar 200 mil- yon nüfusu ile Çin eğer ekonomik büy ü- meyi gerçekleştirir ve teknolojiyi yaka- larsa bir süpergüç olma özelliklerine sa- hip. 9 yıl aradan sonra Çin'de şaşırtıcı gelişmeler gördüm. 4. Dünya Kadın Kongresini büy ük bir ustalıkla düzenle- mişlerdi Hele 4 Eylül'dekı açılış töreni unutulmaz güzelliklerle doluydu. Yollar ıvi. Pek çok yerde yenı oteller. iş ve alış- \erışmerkezleri \apılmış. Halkdahagö- nenç (refah) içinde görünüyor. Çin'in özel gınşıme olanak tanımasn la bırzen- gın Çinliler sınıfı (Çinlı Yuppiler) orta- ya çıkmış. Gerçi Çin ekonomik sistemin- deki degışımi yavaş bir tempoyla sürdü- rüyor. Geçmı^i ıyı bilen eski yöneticiler- denbırkesimı hâlâ etkili. Ancak yeni ku- şaklar daha sabırsız olup. geçmışın etki- lerinden uzaklaştıkça ekonomik sıstem- dekı değışmeyi hızlandırabilırler. Böyle bir tempo Çin'in 46 yıldır alışmış oldu- ğu toplumsal dengey i bozabilir. yeni ku- şaklar toplumsal eşitliği bozucu, tüketi- ci politikay a teslim olacaklar mı? Bunun yanıtını şimdılik \ermek güç. Ancak es- ki kuşak. modernleşmenin toplumsal dü- zeni bozmayacak ölçülerde olmasından yana. Çin'in bugün güttüğüdışpolitikayı an- lamak içın şu konulan anımsamakta ya- rar var: 19. \ üzy ıldan beri Çinlılere Ame- rikalılar. A\ rupalılardikte etti ve Çin ala- bildiğine sömürüldü. Çinliler hâlâ bunun kızgınlığını taşı>orlar. Onlar kendı ger- çeklerini Batılılardan daha iyı bildikleri- nı haklı olarak vurguluyorlar. Unutma- mak gerekir kı 2000 yıldan fazla Çin kül- türel. sivasal. ve askersel konularda Do- ğu Asya'ya hükmedıyordu. Ancak 1839'dan 1949'a değin Ingiltere. Fransa. Amenka gibi güçler ve sonradan Japon- >a sürekli olarak Çin ordusunu \e deniz kuvvetlerini yendi. Çin toprak kaybetti ve Çin yasaları Çin topraklannda yabancı- lar için geçerlı olmadı. II. Dünya Sa\a- şı'nda bıle Çin eşit bir ülke olarak görül- medi. Ingıltere. ABD \e Sovyet Rus- ya'nın >eni dün>a haritasını çizdikleri ustdüzev toplantılardaÇan Kay Şekyok- tu. Çin bir süper güç olma yolunda. En- düstrileşmesi gi'nenlı adımlarlayürüvor. Silahlı kuvvetîerinı yeni sılahlarla dona- tıyor. onlann yenı teknolojiyi yakalama- sınaözen göstenyor. Uçaktaşıyan birge- mi edinme yolunda. Kısacası. Çin silah- lı kuvvetleri gelişiyor ve gücünü dünya- ya duyuracak düzeye geliyor. Batı'ya. özellikle ABD'ye karşı Çin duyarlı (hassas). alıngan: geçmişin tüm aşağılanmişlıklarının etkisiyle. onlann Çin'e güttükleri kimi politikalara aşın bir gururla tepki gösteriyor. Ancak Çin- liler sert konuşsalar bile. akılcı hareket etmeyi ».eçıyorlar. Çin ve Türkiye Tarihten gelen ilişkilerimizi, bugün ve yann geliştirmek \e pekiştirmek her ıki ülkenin ve dünya banşının yararınadır. Başanlı bir Kurtuluş Savaşı vermiş bir Türkiye ile bağımsızlığına kavuşmuş bir Çin'in Batı ile Çin ilişkilerinden daha an- layışlı. daha yumuşak olması doğaldır. Şinjiang bölgesıne gelince. Türkiye'nin güttüğü gerçekçi siyasa. orada yaşayan LygurTürklerinin\arlığınırahatsızedi- ci bir öğe olarak değil. tam tersine her iki ülkeyi daha da yakınlaştıncı bir kültürel olgu olarak görme doğrultusundadır. NapoKonÇin içinşöyledemiş: "Bıra- kınız. bu de\ uyanmasın." Kanınica bu dev uyanmıştır. (i-) Suna Kili. "Çin". Cumhurıyet. 5 Ocak 1987. ARADABIR NURAJN TEZCAN Yöntemli Bir Yazar 1993 yılı Frankfurt Kitap Fuarı! Uzun korıdorlardan geçerek doğruca 'Türkiye Kitap Sergisi'rim bulundu- ğu binaya gittiğimiz günü çok iyi anımsıyorum. Kül- tür Bakanlığrnın düzenlemesiyle gerçekleştirilen bu sergide göçmen Türkleri bir araya getiren başka bir coşku yaşanıyordu. Adalet Ağaoğlu, Orhan Asena, Pınar Kür, Nedim Gürsel, Bilge Karasu kitaplarını imzahyordu. Bilge Karasu'ya kitaplannı imzalatmak is- teyenlerin arasına karışıp kendısine yaklaşmaya ça- lıştık. Sıra bize geldiği zaman, kendiliğinden ellerimiz kavuştu ve Bilge Karasu'nun gözlerinde Ankara'da- ki eski günlerimizi tüm canlılığıyla yeniden yaşadım. Kavaklıdere'de yolüstü karşılaşmalarımızı. ayaküstü konuşmalarımızı... Iki gün boyunca birlikte 'Frankfurt Kitap Fuan'ru gezdık. Kitap fuarının sonsuz katlannı, sonsuz koridorlarını, sonsuz kitap sergilerini dolaştık. Bilge Ağabey anlatıyordu, Beytepe'de yaptığı ders- leri, öğrencilerle konuşmalarını, onlardan edindiği iz- lenimlerı: okuma-yazma üzerine irdelemelerini... Onunla konuştukça etrafımdaki kitapları unutuyor. onun alışılmışın ötesinde ınce yakalayımlarıyla ken- dimden geçıyordum. Anadilimden uzakta yaşamanın susamışlığıyla dinliyordum. Ayrılırken kesinlikle tekrar görüşmek istediğimizi dile getiriyorduk. Almanya'ya. Berlin'e gelecekti, bi- ze gelecekti. Doyulmaz söyleşisini yine tatmak umu- du... Günümüzde Türk dilınin gerçek yazarlanndanbi- ri Bilge Karasu idi. Bilge Karasu, hiç de öyle adı bili- niveren bir yazar değildı. Birçoklarının bu adı daha duymamış olması, yazarlığın ucuzladığı. okuma dü- zeyınin düştüğü ve gerçek değerlerin gözardı edildi- ği bir toplumda bizi şaşırtmazdı. Okuyucu sayısının çokluğuna göre yazar ve yazın değerlendirılmesı ya- pılan bir toplumda o, bu ters oranın en başta gelen adıydı. 1980'li yıllarda Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde 'Türk Dili' dersleri verirken her okutman gibi ben de kendimce iyi yazı yazmanın yöntemlerini aktarmaya çalışıyordum. Ama bilıyordum ki iyı yazı yazmak, bü- tün belırlenmiş olan kuralların ötesinde birşeydi. Bu- nu Bilge Karasu'nun Türk Dili Dergisi. Ağustos 1982'de çıkan 'Dostlanm Üzerine' Diye Söze Girişe- rek başlıklı yazısında buldum. Burada, kendısinm ya- zılarını nasıl yazdığını dile getiren betimleme, bütün belırlenmiş yazı yazma yöntemlerini boşa çıkanyor- du. Bu, kuşkusuz onun gerçek yazarlığının kanıtıydı. Bu satırları okuyucularla, Bilge Karasu'nun okurlarıy- la bir kez daha paylaşmak istiyorum: "Yazı yazarken gördüğüm pek çok kimseyı düşü- nüyorum şu anda; gerçekten kalemi eline alıp yazı- sını döktürüveren birçok kimseyi... O yazıyı okuyup şurasına burasına bir virgül eklemekle. orasına bura- sına ufacık bir düzeltme yapmakla yetinenleri... Böy- le çalışıp hemen hemen kusursuz yazılar ortaya ko- yan birkaç kişiyi... Bense, yazılarımla uzun uzun yaşamak zorundayım sanki; o yazının çatısı, yaşayarak (yaşarken, yaşadık- ça) çatılacak, yazı etlenip butlanacak. değişik yerle- rinden başlanarak, yazıiıp bozulacak, değişik yollar denenip bırakılacak; sınanıp 'işlenmeye değer'bu- lunmuş damarlar, yüreğe giden yolu oluştursun diye düzene konup birleştirilecek, ayniacak; ortaya bit- miş gibi görünen bir yazı çıktığında da en acımasız makaslamalarla kurguya yeniden girişilecek, yazının yüzlerce yerine ufak büyük birtakım ekleme, çıkarma, düzeltme işlemleri uygulanacak. Sözün kısası vakit geçecek, o yazıyla yaşamanın getirdiği (anlamsız kıl- dığı, önemlileştirdiği) ne varsa, yazma'da oralardan geçip dolaşıp bir yerlerde eğlenecek, bir yerlerde hızlanacak. Sonunda ortaya bir yazı çıkacak... Böyle yazmak gerektiğini söylemiyorum, ancak böyle yazabildığimi söylüyorum." Böyle yazan bir yazarı da böyle okumak gerekiyor- du. Onu okuyanların. okuyacak olanların daaynı oku- ma yönteminı seçmesı gerekiyordu. Işte Bilge Kara- su, dille. duygularını. algılayımlarını, birikimlerini, irde- lemelerini. yorumlarını bu çok seçkin ve özenli yön- temiyle birleştiriyor, görünen gerçeğin ötesindeki ger- çekleri gören bir yazar yetkinlığiyle yapıtlarını oluştu- ruyordu. Bilge Karasu. "Troya'da Ölüm Vardı", "Uzun Sür- müş Bir Günün Akşamı", "Göçmüş Kediler Bahçe- si". "KısmetBüfesi", "Gece", "Ne KitapsızNe Kedi- siz", "Kılavuz", "Nar'ia Incir'e Gazel" adlı yapıtlarıy- la Türk yazınının akışı içinde çok ayrıcalıklı bir yer kazanmış olan yazardı. Rusya'da ekonomik reformlar Sovyetler'in çöküşünden sonra Rusya Federasyonu'nda ve Doeu Avrupa ülkelerinde bir 'piyasa ekonomisi* tutkusu başlamış, politikacılar, akademisyenler ve basın. hep bunu işlemeye devam etmiş, bunahmdan çıkıp refaha eri'şmek için bu adeta bir 'sihirli değnek' olarak görülmüştür. Prof. Dr. NAZİF KUYUCUKLU S ovyetler Birliği ile Doğu Avrupa ül- kelerinde rejimlerın çöküşünden son- ra. tek kutuplu ya da sistemli bir dün- ya ortaya çıkmış. globalleşmeden, yanı dünyanın hertürlü bütünleşme- sinden artık çok daha sık sözedilirol- muştur. Gerçi sosyalist düzende daha bazı ülke- ler. bu arada özellikle Çin varlığını sürdürüyor. Ancak bazı endişelere karşın Çin'in yabancı ka- pitalı özendirmeli sosyalist uygulaması, Sovyet sosyalizminin eskiden Batı'ya battığı kadarbat- mıyor. Bız bu yazıda. Sovyetler'ın çöküşünden sonra Rusya Federasyonu'nda ulusal ekonomide gelişme üzerinde durmak istiyoruz. Öncelikle belirtelim kı. Sovyetler'in çöküşün- den sonra Rusya Federasyonu'nda ve Doğu Av- rupa ülkelerinde bir 'piyasa ekonomisi" tutkusu başlamış, politikacılar. akademisyenler ve basın. hep bunu işlemeye devam etmiş. bunahmdan çı- kıp refaha erişmek için bu adeta bir 'sihirli değ- nek' olarak görülmüştür. Bugün de sıyasal ikti- darlar refaha erişmenin yolunu piyasa ekonomi- sinde görmektedırler. Ancak 1989'lardan bu ya- na ülke ekonomısinin durumunda iyileşme ol- mamış. hatta durum daha da kötüleşmiştir. 1993 yılında ülke GSMH'si gayrı safi milli hasılası (GSMH = yani geliri) yüzde 29 azalmıştır. Sana- yide ve kapital oluşumunda bu gerileme daha yüksektir. Oysa sanayi mallan fiyatendeksi 340 katı artmıştır. Ekonomide bu kötüleşmenin ya- şam düzeyini. yaşam biçimıni. sağlık ve nüfusun yaşarn süresini olumsuz biçimde etkilediği belir- tıliyor. Değınilen tarihler arasında reel gelirler yüzde 43 azalmış, nüfusun yüzde 26.7'lık bölü- mü asgari geçimin altına düşmüştür. Nüfusta var- sıl-yoksul aynmı ya da parçalanma hızla büyü- mektedir. Sovyet döneminde köşebaşını tutanlar- dan bir grubundadahil olduğu belirli birkıtleçok rahatpara kazanarak eski Rusburjuvazisini arat- mayacak düzeye yükselmiş bulunmakta, buna karşın tkinci Dünya Savaşı'nda bazı uzuvlannı yitirmişlerle üniversite hocalan yaşamlannı zor sürdürmektedirler. En çok kazananlarla en az ka- zananlar arasındaki fark 1991'de 4.5 kat iken. 1992'de 8. 1993'te 11 kat olmuştur. Büyük ola- sılıkla günümüzde bu aralar daha da açılmıştır. Halkın beslenmesi eskıye göre kötüleşmiştir. Te- mel besin mallan tüketimınde büyük bir gerile- me olmuştur. Bunlann tüketiminde 25-30 yıl ön- ceki düzeye düşüldüğü belirtiliyor. Yaşam biçiminde de büyük bir kötüleşme var Toplumda suç işleme sayısında bü^Tik artışlar ol- duğu belirtiliyor. I993 : te kayıtlı suçlar 1990a göre 1.53 katı daha fazladır. Burada ağır suçlar. bu arada kasıt'a dayananlardaha yüksektir. Hır- sızlık olaylan çok artmıştır. Toplumsal güven ye- terince sağlanamayınca. herkesin kendi güvenlı- ğini sağlaması gerekmiş ve bunun sonucu illegal olarak büyük birsilah kaçakçılığı akışı doğmuş- tur. Eski dönemde sıkı bir silah denetimi varken, yönetim denetimi sağlayamamiş. çeşitli mafya gruplan ortaya çıkmış. Kızılordu'nun başta ol- mak üzere, değişik marka silahlan >atılıp alınır olmuştur. Silah ve cephane hırsızlığının 1993'te bir yıl öncekine göre yüzde 23 arttığı bildirilmiş- tir. Uyuşturuculuk vebunuııla ılgili suçlar önem- li bir düzeye çıkmıştır. Rüşvetgıderekyayılmak- ta olup rüşvet olaylannın da yüzde 35 arttığına değiniliyor. Ulusal ekonomidekı bu bozukluklann nüfusta doğum-ölüm oranlannı ve insan yaşam süresini de olumsuz yönde etkılediğıni belirtmek gerekir. İstatistik venlenne göre Rusya Federasyonu'nda doğumlar 1993'te geçen yıllara göre binde 10.7'den 9.2"ye düşmüş. ölümler ise y üzde 20 ar- tarak binde 12.2'den 14.6"ya yükselmiştir. Faal nüfus yaşlanndaki nüfusta da ölümler artmış. bu gruptakılertoplam ölümlerin yüzde 27 'sını oluş- tururken bu oran y üzde 30'a çıkmıştır. Yukarıda- kı veriler dikkate alınırsa doğal nüfus artışında negatif bir gelişme olmuş. yanı ölümlerin do- ğumlan aşmasıyla nüfus azalmaya başlamıştır. Aynca. bu olumsuz gelişmelerin yaşam süresini de kısalttığına değiniliyor. Verilere bakıldığında bunalımın geçen yıl. ya- ni 1994'te de azalmadığına işaret ediliyor. İçin- de bulunduğumuz yıl ülkede toplam tahıl üreti- minin 69-70 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Oysa geçen yıl bu miktar 81 milyon tondu. Reformlann yapılıp piyasa ekonomisine kısa süredegeçilememesinde bazı kaynaklar başta re- formlan bir bütün olarak ele alacak bilimsel dü- zey in düşüklüğünü gösteriyorlar. Buna göre. top- lumu bütün olarak biçimlendirecek olan reform- ları kapsayan ekonomik kuram (teori) bılgisi ek- siktir. Reformlarda olaylar ya da birimler parça parça ya da tek tek ele alınmakta. burada da bir ilkeden ya da sistemden çok. kişisel düşünceler önemli olmaktadır. Bu alanda çalışacak nıtelikli eleman sayısı da çok sınırlı olup bunlan yetişti- recek herhangi bir kurumun olmadığı belirtiliyor. Sonra reformlar yapılırken. yerel ve uluslararası deneylerden yararlanmanın da çok eksik olduğu- na değiniliyor. Aynca. ekonomik reformlann hu- kuksal temelinin de olmadığı söyleniyor. Örne- ğin değerli senetlerin satıldığı piyasa.yanı "Men- kul Değerler Piyasası >a da Sermaye Piyasasr ya- sası yoktur, piyasa hakkında herhangi bir düzen- leme ve fiyat oluşumuyla ilgili düzenlemeler yoktur. Tüm bu olumsuz noktalann yanında. ülkenin çok geniş doğal kaynaklannı işlemek üzere. sa- nayı ve ötekı alanlarda yatınm yapmak üzere ya- bancı kapital. ginşimcıler gelmeye başlamıştır. Tabiı bunlarhenüzçok mütevazı bir düzey dedir. Halen Rusya Federasyonu'na. ülkeden dışarıya birkaç bin işçi çıkmışken. dışandan 200 bın do- layında işçı gelmiştir. Gerçi bunun yansı Bağım- sız Devletler Topluluğu'ndan. sadece 60 bin ka- darı Ukrayna'dandır. Bu arada 18 bin Türk işçisi de burada çalışıyor görünüyor. Herhalde bu ışçi- ler Rusya Federasyonunda müteahhitlik hizme- tı veren Türk ortaklıklarında çalışmaktadırlar. Sonuç olarak. Rusy a Federasyonu'nda ekono- mik yapıdakı değişiklik çok ağır olmaktadır Pi- yasa ekonomisi yolundakı bunalım henüz aşılmış değildır Eskınin y ıkılıp henüz yeninin ortaya ko- namaması sonucu ülke GSMH'sı düşmüş, halk daha çok yoksullaşmış. dolayısıyla da toplumda suçlar artmış. ölümler çoğalmıştır. ÇAĞDAŞ YAYINLARI Yayına Hazırlavan: ÇETİNVİĞENÖĞLl SAKINCALI KADIN POLİS küdııt po!i\ \iirlmn larfı'ııın untltınııı hazen »iiterek. haıcn uzulerek, bazrıı dnşüııerek, tmzvn de kızurak okıtyaca^ıııızı *am\ oruz, 150.000 TL.fKDV ıçınde! llhan Selçuk YÜZBAJI SELAHATTIN'İN R0MANI 6. BASI İKİ CİLT BN İki cİlfiik roman vakın tarihttnizirt ner^eklcrini dile ^erirme pek {ok yânu u\dtnlunmamı$ bir devrne t$ık tutmuktadır, 320 000TL (KDV ıçındeı Erol Toy YİTİK ÜLKÜ 2 EROL Osnıanlmut sonyuzytluu konu edınen )nik İ tkiı'niın bu ikiıni Lİfdiııde Tanzımat, \te$ruti\et, Hurriyet f/kinci \te$ruti\et) in son haz/Htklan famanıtanıyar. 300 000 TLıKDV ıçmdeı DATÇA SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN Esas No. 1995 5 Karar No: 1995 36 Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan sanık Savaş Tatlı hakkında açılan dasanın yargılaması sonucunda. Sanığın ınıal ettıği sııcuklann etıkelının olmadığı \e siıcuklar için- de etten başka bağ doku. sınır \e benzeri tespıt edıldığınden: a) TCK'nın 398. 647 S.K.un 4. TCK'nın ~2. maddesi uvannca 990.000.- TL. ağır para cezası ile cezalandınlmasına. bı TCK'nin 402 l. maddesi uvannca 4 ay süreyle cümıe vası- ta kılınan nıeslek. sanat ve tıcaretının tatılı ile 10 gün sürevle ışyennın kapatılmasına ve ve- rilen cezaların 64 7 sayılı kanunun 6 maddesi uyarınca ertelenmeMiıe karar venhnı^tır. llanolunur. Basın: 462'7 S FATİH 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞI'NDEN DosyaNo: IW2.1007 Mahkememızin 1992 1007 esas ve 1993 33 karar. 25.1.1993 tanhlı kararı ile Erzıncan. Kemaliye. Apçoğa Köyü.Cilt 035 04. Sayfa 35. Kiitiik: 192'den'üfusa kaut- h.ÂlıRızaveRabia'danolma. Istanbul. 16.6 1^51 D.luls - mail llhan Sökmen'in hasta olması sebebıyle. kısıtlanarak aynı verde nüfusa kayıılı bulunan anne.M Mustafa \e Fat- nukızı. Kemaliye 1336 D lu Rabıa Sökmen \ası olarak ta- y ın edilmış olup ılan olunur. 2V.9.1995 BaMn: 46976 PENCERE İnsanskz DemokrasiL Pazar günü Meclis'te yapılan güvenoylamasında Çiller'in azınlık hükümeti yenilgiye uğradı. Sonuç medyanın da yenılgisiydi. Pazartesi günü gazetelere baktım, çoğunluğun ak- lı başınagelmemiş.. İnsan yukardan düştü mü, önce boşlukta uçar, kı- çıyla toprağa oturmadan aklı başına gelmez. • Eline verilen gül gibi siyasal iktidarı iki yılda yiyip bitirdi Tansu Hanım... Sıra DYP'de mi?.. Göreceğiz. Şımdi yargısız ınfazla partiden adam atan DYP'nin yakın bir seçimde 18O'ı aşkın milletvekiliyle parla- mentoyu doldurması beklenir mi?.. 12 Eylül'ün faşizmine karşı -başta Cindoruk- diş- lerini tırnaklarını kazma kürek yapanların çabalarıyla 1991 seçimlerini kazanan DYP'nin bu ülkenin insan- larınasöyleyeceğinekaldı?.. Çiller, DYP'nin altından girip üstünden çıktı, sanki 'kanun zoru' varmış gibi olmayacak kişilerle didişip durdu... Tansu Hanım, düşmanını saptamak istiyorsa evin- deki boy aynasına baksın!.. Aynada kendisıne gülümseyen kadın, siyasal ya- şamda Çiller'in en büyük hasmıdır. • Bir telefonla Bill Clinton'ı tavlayan, Helmut Kohl'ün ağzından girıp burnundan çıkan, Yeltsin'e tarih dersi veren. Israil Başbakanf nın ellerini avuçla- rına alıp iş bitıren, Chirac'a el öptüren Başbakanı iç polıtikada pazarlayan medyanın çabaları boşa çık- tı... Peki, bu komedyada perde indi mi?.. Durun bakalım... Komedyanın gözyaşlarıyla ıslanan bir tragedyaya dönüşmesı ışten değil.. Öyle bir İnsanlık Komedyası' yaşıyoruz ki içinde insanlıkyok... Ya da insanın değeri 3 kuruş 30 para... Yaklaşık yüzde 100 enflasyon ortamında 10 aydan beri işçıye sıfır zam siyasetinı uygulayan bir kafata- sının içinde yuvalanan beyın ne düşünür?.. Insanları kâğıt üzerine yazılı sayılaıia toplayıp çı- karan ve çarpıp bölen bir politikanın sahipleri, insan- lardan oluşan birtoplumu yönetebilirler mi?.. • İnsan devlet için değildir.. Devlet insan içındir. İnsan politika için değildir.. Politıka insan içindir. Memuru. köylüyü, emekçiyi, emekliyi. işçiyi, esna- fı hesaba katmadan bir ülkeyi yönetmek için kolları- nı sıvamış olanların hesapları ters çıktı. • DYP-CHP koalısyonuna ilışkin yeni haberier il- ginç?.. Bugünden yarına ne olacağı belli olmaz: ama, ünlü bir fıkrayla yazıyı bitirmekte yarar var: Akrep, dere kıyısında vıraklayan kurbağaya demiş kı: - Ne olurbeni karşıya geçirl. Kurbağa: - Olmaz, diye dırenmış, sana güvenemem... Akrep: - Benyüzme bilmem ki!.. diye üstelemiş. eğersu- yun ortasında sana bir şey yaparsam ben de ölü- rüm... Kurbağa düşünmüş, taşınmış, razı olmuş. akrebi sırtına almış; karşıya geçiriyormuş: ama. tam suyun ortasında akrep kurbağayı sokmuş. Ikisi de suya gö- mülürlerken kurbağa son nefesinde sormuş: - Neden yaptın bunu?.. Akrep boğulurken: - Ah, demiş, huyum kurusun!.. UNIVERSITE ADAYLARI!.. EK KONTENJANI KAZANANLARIN TAM LİSTESİ BUGÜN Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin çıkardığı 5/z/mGazete'de Sivil toplum gazetesi Her gün 10 bin lira İÇTAM OTELYÖNETİCtLİĞİ SERTİFİKA PROGRAMI (15. Dönem) * Istanbul Üniversitesi. tktisat Fakültesi. İktisadi Coğrafya v e Turızm Araştırma Merkezi (İCTAM). Bıl- gisayar desteklı "Otel Yöneticiliği Sertifıka Programı" düzenlemiştir. * Program Otel Yönetimi'nin tüm konularını kap- samaktadır. (Ön Büro Yönetimi. Yiyecek İçecek \'ö- netimi. Kat Hizmetlerı Yönetimı. Ötellerde Personel Yönetimi ve Organizasyon. Teknık Hizmetler Yöne- timi. Ötellerde Satış ve Pazarlama. Seyahat Acentele- rı ve Otel-Acente İlişkilerı. Halkla İÎışkıler. Güncel Ekonomik Turizm Sorunları. Turizm Pazarlaması-Pro- mosyonu, Genel Tunzm. Turizmde Kantitatif Analiz. Konferanslar. FIDELIO OTEL OTOMOSYONL PROGRAMI. ı * Türkiye'de beş yıldızh otellerın tek tercıhı duru- muna gelen FIDELIO otel otomasyon programının eğitimi, PROTEL Bilaisayartarafından verılmektedir. * Program. 06 KasTm 1995 - 29 Aralık 1995 tarih- leri arasında ve işgünlennde(08.30-12.35 saatleri ara- sında) yapılacaktır. * Katılmak isteyenlerO2 Kasım 1995 gününekadar şahsen müracaat edebilirler. * Aday kaydı içın: asgari lise mezuniyet belgesi ve Nüfus Hüviyet Cüzdanı sureti ile 3 fotoğraf çerekli- dır. * Ek bilgı için. Istanbul Üniversitesi. Iktisat Fakültesi. İktisadi Coğ- rafya v e Turizm Araştırma Merkezi - İCTAM Beyazıt İstanbul / TEL: (212)52751 59-526 57 42-514 1490 FAX: (212)526 57 42 Basın: 47014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle