25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKİM 1995 SALl CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Ubrecht Dürer'in ağaçbaskı gravürleri Alman Kültür Merkezi'nde sergileniyor Rönesatısla biçimlenen snnler KAYAÖZSEZGfrs ANKARA - Albrecht Dürer'in. içe bakışın derin analizini yansıtan 1492 ta- nhli otoportresınin üzerinde. sanatçısı tarafından yazılmış şu kısa. ama özlü ıfa- de veralır; *Benimyazgım,bundan böy- le fann'nın yüce bûynığuna göre oluşa- cak." Bu sözde, kendine güven duygusunun payını bulmamak mümkün değil. Nite- kitn bu portreden, çok değil. alti yıl son- ra, Dürer'ı. aynı türdeki birbaşka başya- pıtta gösteren ünlü portre, böyle bir yaz- gmm mutlu gelişimine tanıkhk ediyor gibidir LeonaTdo'nun< *LaJoconde"una bır saygı ya da karşı-seçenek olarak da düşünülebilecekbu portrede, yaşama sü- recini tamamlamış olan Alman feodaliz- minin kentsoylu evrenselciliğine açılma aşamasında. sankibu geçişı simgelemek isteyen mağrur bir ifade egemendir. El- lerîni, tıpkı La Joconde gibi önünde ka- vuşturmuş.bakışlannı kendı ıç dünyası- na yöneltmişolan Dürer, omuzlanna sar- kan saç kıvnmlan ve aristokratlara özgü giyimiyle, Italyan Rönesansı'nın ideahz- mine açılmaya hazır bir konum içinde- dir. La İoconde'dan çok kısa bir süre ön- ce. sanki o söylencesel portrenin gelışi- ni haber vermek istercesıne oluşturulan bu portre. Nürnbergli sanatçmın Ital- ya'ya (Venedık) yaptıgı ilk gezinin he- men ertesine rastlar. Doğduğu kentteki çıraklık dönemi sona ermıştir. Wolge- mut'un yanında gecen bu çırakhk döne- mi, ona Schoıtgauer'den miraskalan kı- tap resimleme sanatı ûzerine ilk cıdi de- nemelere girdiği yıllardır aynı zamanda ttalya'nın yanı sıra, Hollanda'yı datanı- mış olması. Dürer'e sanatmdakı aşama- lar için ışık yakmış olmahdır. Artık Nürnberg'in en ûnlü sanatçısıdır. lmpa- rator l. \1aximilienin takdirini kazana- cak ve onun onuruna resimler yapacak- tır. Ağaç üzerine oyduğu gravürleri (Pas- sion dizisi ve Apocalypse), özellikle de 1500'lji yıllann başlanna rastlayan "Şö- varye.Ölüm veŞeytan"."HücresindeSa- intJeröme" ve "MefcmcoKa" gıbi gravür sanatının başyapıtlan arasında seçkin ye- ri olan resimler. Dürer'e Katolisizm ve Refoım. Gotik Sanat ve Rönesans, orta- â lbrecht Dürer'in /m ağaç baskı ^ - 1 gravürlerini, seçkin JL JL örneklerve gravürlerin tıpkı basımlanyla sunmakta olan sergi, Türkiye'ye özgün baskı sanatmın görece bir yaygmhk ve atölye disiplinini gerçekleştirmeye yönelik bir uğraş niteliğini kazanmaya başladığı bir döneme rastlıyor. Dürer'in ağaçbaskı resimleri, Avrupa Rönesansı'nın özünde şekilîenen düşünsel altyapmın bir uzantısıdır. Otoportre 1498. Apokalips- 14%(yanda) ça| ve modern dönem arasında, anıtsal bir kışilik kazandınr. H. Wöffilin'in deyimiyle, Nürnbergli usta, Alman kültüründe yeni bir merkez oluşturmuş ve bu kültüre yeni bir bakış kazandırmıştır. Sanat tarihine malolmuş deyimle, Alpler'in kuzeyınin ilk modern sanatçı- sıdır Dürer. Sanatındaki modernist eği- lim, gerçeklik olgusuna yönelttiği olağa- nüstü dikkat \e tttızlikten kaynaklandı- ğı gibı. Germen ruhunun gizemsel yapı- sını da açığa \ urur. Albrecht Dürer'in U471-1528) ağaç baskı gravürlerini. seçkin örnekler ve gravürlerin tıpkı basımlanyla sunmakta olan sergı. Türktye'de özgün baskı sana- tının görece bir yaygınlık \ e atölye dısıp- lini gerçekleştirmeye yönelik uğraş nite- liği kazanmaya başladıgı bir döneme rastlıyor. Dürer'in kışiliğinde. çok yön- lü olmanın bir göstergesıne de dönüş- müş olan gra\ ürcülüğün. her şeyden ön- ce sanatsal bir eylemın dışavurumu özel- lığını de yansıtıyor olması. sanattaki de- rinleşmeye ılişİdn bütün kazanımlann yöndeş ilişkiler ıçinde geliştiğıni kanıt- laması bakımından da dikkate değerola- caktır Dürer'in ağaçbaskı resimleri. Av- rupa Rönesansı'nın özünde şekilîenen düşünsel altyapmın bir uzantısıdtr kuş- kusuz. Aynı zamanda da, bu altyapıya. zaman içinde değerini ve güncelligini \i- tirmeyen bir sanatçı katkısını hep canlı tutması bakımından, çağdaşlanna ve onu izleyenlere. özgün bir model olma gücü- nü saklı tutar. Bir sanatçının onu tzle- yen, sanatçı kuşaklan açısından ilginç göndermelere konu olduğu sürece, ya- şarlığını ve diriminı koruyor olması, ona saygı anlamı taşıyan yapıtlann üretılme- sinden de kolayca anlaştlabilir. Söz ge- lişi. Dürer'in tipik anlatımcı bir desen kimliği taşıyan annesinin portresi (1514). yaklaşık dörtyüz yıl aradan son- ra Paul Klee tarafından; "Mdancolia" (1514) Kari-Heinz Bauer tarafından; "Ebpeth Tucher" (1499) portresi Fer- nando Botero tarafından; "Lukretia" (1518). A. Giaeometti tarafından; ünlü "ApokaHps'inDÖrt Atlısn 1496)desenı. Kart-HeinzHansen-Bahiatarafından ye- ni yorumlara uğratılmıştır. Dürer'i. ev- rensel bir ılgi odaği düzeyine yükselten, onda gizli kalmıs. olan e\Tensel değerle- ri çağdas, sanatçı mistifıkasyonuyla bü- tünleştiren bu tür yorumlan, bir aynca- lık ya da üstünlük belgesi olarak gören- ler. pek de haksız sayılmazlar. Alman sanatının, modern dönemlere doğru uzanan gelişmeleri, kuşkusuzbaş- ta Cranach ve Grünovaki gibi sanatçıla- nn da içinde bulundugu bir öncüler ku- sağmın açtığı yol üzerinde olgunlaşır. Ama Dürer'de söz konusu gelişmenin. bir tür nirengi noktasma dönüşüyor ol- ması, geçmişle bir hesaplaşma anlamını da içeriyor olmasından kaynaklanır. Bir kuyumcu titizliğini (babası kuyumcuy- do) yansıtan, ama bütün çizgisel aynntı- cılıgı. bir kompozisyon dengesi içinde eritip yogunlaştıran gravürleri. geç orta- çagın biçimciliğine kesin bir tepki ola- rak yonımlanabilir. Dürer'in desenlerin- de. konunun çizimle dengeli bir uyum içinde, kompozisyonu kuşatan bir devi- nim ve bütünsellik bağlamında ele alın- ması, resimlerin altındaki özgün imzay- la da kanıtlanabilecek ayıncı özellikleri düşündürür Sergi. kasım ayınm ilk haftasına kadar, Ankara Alman Kültür Merkezi galerisin- de ızlenebılır. 20. yüzyûmen önenüi sanatçısı NECMİSÖNMEZ 1950 sonrası Avrupa sanatına verdigi yönle, gündeme getirdiği konu ve tartışmalarla. ölümünden dokuz yıl geçmesine rağmen Joseph Ekuys (1921 -1986) çağdaş sanat üzerindeki etkisini kaybetmedi. 11. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan bir ulusun esir düşmüş bir pilotu olarak 1947-52 yıllan arasında Düsseldorf Akademisi"nde ünlü Alman heykeltıraşı E. Matare'nin yanında eğitim gören sanatçı, 1961 "de bu akademiye profesör olarak atanınca, önce kendisine bas,vuran herkesi "öğrenci" olarak kabul edip. ünlü Alman sıstemı "numenıs classus"u etkisız hale getırdı. 1973 >üvnda ünlü "Freie Intemationate Hochschuk für KreatKitaefi kurdu. Beuys'un yaşamırta sığdırdığı etkinlıkleri saralayarak onun sanatını daha iyi anlamak mümkündür. Çünkü yaşam ile sanat arasmdaki çizgiyi birbirine kanştırarak. bireyin üreümini, düşüncelerini her türlü kuralın, sistemin üzerinde tutan sanatçınm çalışmalannda ele aldığı konular, teknikler ve getirdiği açıklamalar. birbirinin içine girmiş olan "bütüncür bir yapıya sahiptir. Savaş pilotuyken 1943 yıhnda Kınm üzerinde uçağınm düşmesi, Beuys'un hayatını ve sanatını belirleyen en önemli etkerilerden biridir. Kemiklerinin önemli bir bölümü kmlmış ve yan ölü vaziyette Tatarlar tarafından bulunan Beuys'u. $amanlar. içı yağ dolu olan bır tuluma soktuktan sonra gövdesini keçe battaniyelerle sarmışlar. Ölümün eşiğinden dönen bu asker Joseph Beuys, Flunus grubunun bir üvesi olarak l%01ardan itibanrn •happening"ler1e. büyük bovutlu he>keUeri\<e keıtdisinin düzenledi^ e>k-mleri>le Bcuys küUi>atını \anli, södü, görsel. işitsel olarak. çokgeniş bir alana b daha sonra tngiliz savaş tutuklusu olarak vatanına geri döndüğünde Kleve yakmlanndaki Van Gritten kardeşlerin çiftliğinde dinlenmeye ve sanatla ilgilenmeye başlar. Eğer sergi denilebilirse, yapttgı desenlerden ve küçük objelerden oluşan ilk sergi, bu çiftligin eski at ahırlannda açılmıştır. Düsseldorf Akademisi'ndeki öğrencilik çalışmalannda Beuys. mistik özellikleri de olan haç formunu özellikle desenlennde kullanarak belli "kavramlar"' üzerinde yoğuniaşmaya başlar. Fluxus grubunun bır üyesi olarak 1960'lardan ıtibaren 'happening'lerle, büyük boyutlu heykelleri ve kendısınin düzenlediği eylemleriyle Beuys külliyatını yazılı. sözlü, görsel, işitsel olarak çok geniş bir alana yaymış \ e bu alanlarda \ideo, radyo, telefon gibı teknik gelişmeyi gösteren elemanlarla. taş, toprak. tırnak. kan. saç gibi doğal malzemeleri birlikte yorumlayarak 20. yüzyılda yaşamış olan hıçbir sanatçtnın ulaşamadığı denli bütünselhge, aynı zamanda kesm olarak açıklanamazhğa alanlarda \ideo, rad\o. telefon gibi teknik gelişmeyi gösteren elemanlarla, taş, toprak, tırnak, kan. saç gibi doğal malzemeleri birlikte vorumladt. ulaşmıştır. Özen gösterilmeden serpiştirilmiş, bir çırpıda tamamlanmış gibi görünse de Beuys'un yapıtlarının tamammda belli düşüncelenn. kavramlann zıncir halkalan gibi birbirine gırdiğini \e sonuçta mükemmel bir düşünsellı|i ileri sürdükleri görülür. Belırli sergilerinden ya da önemli toplu gösterilerde (Bıenaller, documenta sergileri \b.) sanatçı, kendi biyografisinden yola çıkarak genelde tüm insanlığı yakından ilgilendiren konulan. sorunlan kendine özgü bir mitoloji kurarak sanat ortamına taştmıştır. Beuys mitolojısinin elemanlan antik kültürlerin. Samanizm'in, belirli ritüellerin çevresinde geliştiği için bir çırpıda okunamayacak olan simgeleri, birbirinin içine girmis, olan imgeleri ansıklopedik olmayan şekilde kapsar. Beuys mitolojisinin akla gelen ilk elemanlan şapka, piyano, tavşan, keçe, kürk, haç işareti. bakır. radyo, televizyon, nota sehpası, baston, tebeşirle yazılmış kâra tahtadır. Bu elemanlan işlerinde sıklıkla kullanan sanatçmın hemen hemen her elemanın arkasında duran teorilerini kısaca ele almaya imkân yoktur, ama onun teonlerini son derece yetkin biçimde özetleyen "Denken ist Plastik" isimli cümlesi Beuys'u anlayabilmek için gerekli olan anahtar-kavramlan içinde banndmr. Bu cümleleri "düşünmek heykeWir" diye çevirebilir miyiz? Almancada "•pbBtik" kelimesı yalnızca heykeli değit. aynı zamanda bir üçboyutluluğu, içinde zaman, mekân, derinlik gibi kavramlann yogunlaştığı elle tutulur, gözle görülür bir gerçekliğı içeriyor. Bu eksik çeviriye rağmen sanatçmın tüm eylemlerini a dnşûnmc''üzerine yoğunlaştırdığınt ve bunu bazen bır filozof sistematiğinde geliştirdıgini belirtmek bir zorvmluluktur. Beuys'un yapıtlannın içerdıği zengin çağnşim gûcü ve güncel hayatın içinden seçtiği malzemelerinin kınlabilirliği. bozulabilirliği yüzünden sahip olduğu tt bir kerrfik" bence 20. yy. sanatı içinde bir tür "bumeraırç»" etkisine sahiptir. Atıldığı yere geri döner ve etkisini t4 zaman"a karşı bir aysberg gibi korur. Frankfnrt Kitap Fuarı Internefte ÇETİN SÜER FRANKFL'RT- 8bin 800 yaytnev i ve ortalama 300 bin ziyaretçisiyle dünyanın en kapsamlı fuarlanndan biri olan Frank- furt Kitap Fuan 11-16 ekim tarihleri ara- sında yapıldt. Geçen yıl 1 trilyon 225 milyar Türk Lirası'na denk gelen gelir el- de edilen fuann hazırlık süresince yapı- lan ya\ m haktan anlaşmalan ve lisans iş- lemleri. Almanya'da bu alanda yapılan yılhk ulusal ticaretın yüzûs 80'ini oluş- ruruyor «HflafetDevîeti^standı™ F rankfurt Kitap Fuan'na bu yıl Almanya'dan 2320, diğer katıhmcı 97 ülkeden 4177 olmak üzere toplam 6497 yazann yapıtlan sergilendi. Günümüzde yazılı medyaya seçenek ya da başka bir açıdan 'rakip' olarak değerlendirilen bügisayar ürünlenne de geniş yer verilen tuarda, ilk olarak bu yıl tüm dünyaya 'tnternet' bügisayar iletişim ağı üzerinden açıldı. Bu yıl Almanya'dan 2.320, diğer katı- hmcı 97 ülkeden 4.177 adet olmak üze- re toplam 6.497 yazann esetlerinin ser- gilendiği standlarda, Cemalettin Kaplan yandaşlan da, Hilafet Devletı adıyla aç- tıklan bölümle katıldı fuara. "tslam ,\na- yasası", "Atatürkün Babası Kimdi?"gi- bı Almanca. Türkçe ve Arapça broşürle- rin sergilendiği standda göre\li Celal Gökçel,~\a\ıne\i olarak degil, hilafet devtetiadıyka" izin aldıklannı, 1.281 DM ödedikleri 4 metrekarelik standm ileriki fuarlarda daha geniş kapsamlı olacağını söyledı. Fuann basın sözcüsü Holger Eh- liıig, bir sıyasi kuruluşun nasıl stand al- dığına dair yöneltilen soruyu. '"Bizkim- se>e sansür uygulamıvoruz^bıçimtnde yanıtladı. Fuarda açılan 67 ulusal standdan Tür- kiye'ye aynlanbölümde, çeşitli yayınev - lerinden 8 yazar yer aldı. Yayıncılar Bır- liği'nin davetlisi olarak fuara katılan ya- zar Yaşar Kemal. kendisiyle yapılan açık oturumda. Alman yazar ve sanatçılan Türk yazarlarla daha fazla dayanışmaya çağırdı. Kemal, ** Cumhuriyet'le Anadolu'nun çeşitli mozaikkri yasaklandı. Eğer izin verilsevdi Anadolu kültürü bü\ük bir kültür oluştururdu. Ben ne Kürt'ü ne Türk'ıi sa\unu\orum. ben Vnadolu'da- ki çiçeklerimi savunu\orum" dedi. 131.408 metrekareiik bir alanda tanı- tılan 327.466 kitap basjlığının şanında. bu yıl üçııncü kez elektronık medya ürünlerine de yer \enliyor. ilk olarak bu yıl türn dünyav a İnternet' bilgisayar ile- tişim ağı üzerinden açılan fuarda,busis- tem sayesınde tanıtım ve bilgı alış-veri- şi sağlanabılirken. önümüzdeki yıl için bu olanaklann sıpariş, konu başlıklanna yönelik ila\e bilgıler ve hatta bu başltk- lara ilişkin Internet formlan şeklinde ge- liştirilmesı planlanıyor. Günümüzde yazılı medyaya seçenek ya da başka bir açıdan 'rakip' olarak de- ğerlendirilen bügisayar ürünlenne de ge- niş yer aynlan fuara. bu konuda geçen yıl 430 firma katılırken, bu \ıl bu sayı, 40 ülkeden 1.229 katıltmcıya yükselmiş. AralanndaTürkıye'ninhenüzbulunma- dığı ülkelerden Almanya, 261 katılım- cıyla ilk sırada yer alıyor: onu takip eden Amerika'nın 32. îngıltere'nin 24 katı- lımcı firma>ı ürünlerini sergilıyor. 11-16 ekim tanhleri arasında gerçek- leştirilen Frankfurt Kitap Fuan'nın bu yılki ana başlığı v Avusturya'. Fuar alanı- nın merkezinde,açıkha\adatanıtılan ül- ke için kurulan pavyon. açılan yarışma- da projelerini seçici kurula sunan beş mi- mar arasından seçılen Profesör Adotf Krischanilztarafindanhazirlanmış. 1100 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen proje 'Altıncı Duyu' olarak adlandırıl- mış. Pavyonda. 20. yüzyıl Avusturya Ede- biyatı eserlennin tanıtıldığı 8 bblümün dışında. Avusturya yayın kurumu ORF've ait kayıtların görülebileceği bir bölüme. ülkeye \e eserlerine yönelik ta- nmcı materyalin okunabıleceği bir din- lenme bölümüne de yer verılmiş. Sergiler dışında toplantılar. ımza gün- leri, tartışmalar, dıa ve film göstenleri gi- bi programlann da düşünüldüğü fuarda 2. gün dûzenledikleri basın toplantısın- da Alman PEN Yazarlar Kulübü, u Ha- pishanedeki Yazarlar" başlığını kullan- dı. Yayıncılar ve yazarlar üzerindeki bas- kının arttığına dikkat çekilen toplantıda, geçen altı ay içerisinde 34 yazar ve ya- yıncının öldürüldüğü, 71 yazann kay- bolduğu, 53 yazar ve yaymcının da ağır hapis cezasına çarptınldığı açıklandı. Aynı toplantıda, Çin ve Türk yazarlann en çok takibe uğrayan ülke yazarlan ol- duklan vurgulandı. Banş Ödütfi'ndetartışmalar Her yıl kitap fuarının bitiminde Al- man Yayinctlar Birliği tarafından verilen Banş Odülü'ne bu yıl. Doğu bilimcisi AnnemarieSchimmeTin layık görülme- si de Alman aydın ve yazarlannın geniş tepkisine neden oldu. Schimmel, yazar Salman Rüşdi hakkında verilen ölüm fervasınıanlayıştakarşıladığınıimaeder bır açıklamada bulunmuştu. Frankfurt Kitap Fuan'nın önümüzdeki yıl işlenecek konusu "trtanda" olarak belirlendi. ALINTILAR TAHSIN YIICEL Şota'nın Olanı Şota'ya Son yıllarda, dini bütün kardeşlerimiz, Islamın et- ki alanını gisnişletme yolunda büyük çabalar harcı- yor, bugüne dek hiç girmediğı alanlara girmesıni sağ- lamaya çalışıyoıiar. Böyiece, ınanmış ressam sergı- sini "alkalsüz bir kokteylle, tekbır seslerı arasında" açıyor, inanmış genç kız başörtüsünu inancınm ye- şil bayrağı gibı taşıyor, futbo! takımı "top başı" ya- parken, il müftüsü "müsecca" açılış dualan okuyor, siyasal yürüyüş yapan ınanmışlar topluluğu da en et- kili gösteri ögesi olarak "tekbır"\ kullanıyor. Öbür dünyayı şimdiden güvenceye almak gerektiğine. inancı gittikçe daha çok yaymak da bu konuda inan- mışın işini kolaylaştıracak bir etken sayıldığına go- re, buna sevinmek gerekmez mi? Doğrusunu ister- seniz, ben biraz kuşkuluyum. Dinin toplumsal ya- şamda önemli bir yeri bulunduğunu kesin, ama onu toplum yaşamtnın her düzleminde egemen kılmaya, olur olmaz her alanda, her amaçla "kullanmaya" kalkmak da çok saçma, hatta günah. Matta'nın an- lattığına bakılırsa, bır Farisi, elinde Sezar'ın imgesı- ni taşıyan bır mangır, kafasında herkesin kafasını ka- nştıran şu Isayı açmaza düşürme düşüncesi, Yahu- dilerin Romalılara vergi ödemesinin doğru olup ol- madtğını sorar ona, o da eveleyıp gevelemeden, "Sezar'ın olanı Sezar'a, Tann'nın olanı Tann'ya ve- rin" diyerek kendi açısından çözer sorunu, yani tin- sel düzlemle dünyasal düzlemı kesinlikle birbirinden ayınr. Bir de sayınTrabzon müftümüzün birkaç ay ön- ce Işık Kansu'nun köşesınde okuduğumuz (Cum- huriyet, 12.8.1995) "Trabzonspor için açılış duas/"na bakın; isa'nm koyduğu sının tümden kaldırıyor ner- deyse. Daha fazlasını da yapıyor. Kuran'da futbotun yerı var mıdır. yok mudur, ben kendi payıma hiç bilmiyorum; ama, radyodan ato- rna, her şeyin yennı bulan seçkin uzmanlar futbota da şu ya da bu biçimde utak bır yer ayariamış otsa- lar bile, değerli Trabzon müftümüzün "sezon açılış duası" kitabımızin temel yonelimine uygun bir dua gibi görünmüyor. Biliyoruz, futbol belli ınsanlara bü- yük paralar kazandıran bır uğraş. ancak o da tüm sporlar gibı bir spor sonunda; gerçek üretimi oyun- culann bedensel çabave becerisi. Bu durumda, yan- daş kitlesinın bilınçlı ve düzenlı biçimde "on ikinci oyuncu" işlevinı yuklenmesi bile tşın özüne aykın bir tutum sayılabilir. Değerli Trabzon müftüsüyse, du- asında Tann'ya "Oyunculanmıza ağlan bulacakşut- larattır. Hermaçta onlara galibiyetin tadını tattır" ya da "Geri dörtlümüzu demır gibı birbirine ram, orta sahamızı muhkem, kavi ve sağlam eyle!" diye ses- lenirken, hileye benzer bır şeyler sokuyor iştn içine, oyuncunun yapması gerekenı Tann'nın sırtına yük- lemeye kalkıyor. Daha da can sıkıcısı, Trabzonspor futbol takımının bnüne çıkan her takımı "devirmesi- ni", karşıtlannı "ekarte etmesıni" ya da -en korkun- cu!- umutlannı "mum gibı söndurmesint" istemek- le ulu Tann'yı evrensel niteliğınden uzaklaştırarak, tüm Müslümanlann, bu arada Galatasaraylılantı, Fe- nerbahçelilerin, Vansporlulann daTann'sı olduğunu bile unutarak "fanatık bır Trabzonsporlu" olmaya çağırmakla kalmıyor, aynı zamanda can yakan ve can yakmaktan haz duyan bir Tann olmaya çağırı- yor. Hiç kuşkusuz, sayın müftü Tanrıya el açıp "Bu sezon maçlanmtzı farklı skorlarla kazanmak, Ha- mi'ye, Şota'ya, Ünal'a, Orhan'a bol bol gol atmak imkanı ver!" dedıği için Trabzonspor'un Beşiktaş'ı 3- 1, Galatasaray' 14-1 "devırdiğini" söyleyerek övüne- bilir. Ama, en azından spor alanında, böyle bir üs- tünlük ülküsel bir üstünlük sayılamaz Tann'nın ola- nı Tann'ya, Şota'nır olanı Şota'ya bırakmak gerekır. Ister Trabzonsporlu olsun, ister Galatasaraylı, dini bütün bir Müslüman, yanlılığın böylesinı kolay kolay onaylamaz. Siyasal gösterilerinde ikide bir tekbir getirenlerin Trabzon müftüsü kadar "fanar/k" oldukları söylene- mez, ama tekbinn bayram namazlannda. bayram hutbeleri arasında, kurban kesme, cenaze ve düğün gibi durumlarda okunan bir dua olduğu bılinınce, bu 3uanın bir gösteri öğesi olarak kullanılması, toplulu- ğu yönlendiren kişilerin, futbol maçiarında sık sık ta- nık olduğumuz biçimde, "Tekbir!" diye bağırması üzerine, herkesin tekbir getirmesi aykın geliyor insa- na. "Tekbir seslen arasında "sergi açmak da böyle; Resim yapmak, resme bakmak özünde dinimize ay- kın bir edim değıl belki; gene de, dinimize yön ve- renlerin yüzyıllar boyunca her türlü "tasvır"\ yasak- lamtş oldukları düşünülünce, "Türk - Işlam sente- z/"ne gönül vermiş ressamımızın sergisini tekbirie açması dinsel duygulanmızda faziasıylatedırgin edı- yor bızi, bu tür davranışlan kutsalt dünyasalın, daha da kötüsü, kişisel çıkann kuyruğuna vermek, onu alanının dışına, dolayısıyla "aşağıya çekmek" biçı- minde degerlendiriyoruz. Isa ne Sezar'dan yanaydı, ne de Yahudı halkının Roma'ya vergi ödemesıni ıs- terdi, ama, Tann'ya tüm varlığıyla bağlı olduğundan, onun düzenıni Sezar düzeniyle aynı kefeye koyma- sı söz konusu bile olamazdı. Bunca papanm bunca kan dökücü krala taç giydirmesını, bunca patrığin buncafaşist yöneticininyalan yeminlerinetanıklık et- mesini de onaylamazdı. Tek bir romanıyla; La Vıta Agra'yla tanıdığım rjir İtal- yan yazar, Luciano Bianciardi, yapıtının bir yerın- de, giyinip çıkmaya hazırlanan anlatıcısını şöyle ko- nuşturur: Yüzümü de yıkayabılirdim. biliyorum. ama böylesi bir ikiyüzlülük gibı gelir bana, adam dediğin ya tümüyle, tepeden tırnağa yıkanır. ya da böyle çıkar, daha iyi." Haklı söze ne denır? NUnaften Özdenür'e dayamşma gecesi Kültür Servisi - 30 ağustosta Düzce civannda bir trafik kazası geçiren ve Çapa Hastanesı Ortopedi Kliniğı'ne kaldınlan müzisyen- şaır Muzaffer Özdemir'e sanat dünyasından büşük destek geliyor 25 ckım çar>amba günü saat 20.00-24.00 arasında Osmanbe\ Rumelı Caddesi La Bella Müzik Klübü"nde sanatçı için bir destek gecesi düzenlenecek. Murat Demırkan'ın sunacağı geceye Uğur Yücel. Rahmı Saltuk. Grup Vitamin. Onur Akın. Mehmet Gümüş, Mazlum Çımen. Kemal Kaplan, $ahm Aydın. Turhal Semah ckıbı ve Ekrem Ataer katılacaklar Şanghay Rlm Festivali başlıyor PEKtN (,\A)-Çm'in Şanghay kentınde 28 ekım-6 kasım tanhleri arasında vapılacak film festi\alıne 46 ülkeden 232 film katılıyor. Festi\ale katılacak fılmlerin 96 sı Asya. 70 i Avrupa'dan gelecek. Festi\al jürisi Çin. Rusya. Meksika. Polon\a. Almanva \e Tayvan'dan oluşacak. Fotoğraiçı Demiröı'ün başarısı LlNZ(UBA)-FotoğTaf >.anatçısı Sadık Demiröz. Avusturya'da düzenlenen uluslararası fotoğraf yanşmasında ikı mansiyon kazandı. Anadoiu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Graftk Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak \üksek lisans yapan Demiröz, renkli fotoğraf dalında katıldığı "Bır Enerji Hıkâyesi" ve "Kayıklann Masalı" adlı deneysel çahşmalanyla iki mansiyon kazandı. Demıroz. ödûllennı 30 Kasım 1995 tarihinde Lınz'de vapılacak törende alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle