Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1995 PA2ABTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Kırsal Kültürün Çaresizliği
Türkiye'nin tüm hastalıklan bilime inanmayan kadrolann ege-
menliğinden kaynaklanmaktadır. Bu kadrolann siyasal eğilimleri
ve yağma ortaklıklan ne olursa olsun, çözüm bulma olanakları
doğal yapılanna aykındır.
Prof. Dr. DOĞAN KL'BAN
T
ürk toplumu çağdas. yaşa-
mın boyutlarını algıla-
makta zorluk çekivor. Or-
ta şiddette bir depremde
bir kentin yansı yıkılıyor.
birkaç yûz kendini bilme-
zın toprak yağmasına göz yuman yöne-
timler yüzünden üç yüz bin kişinin su-
yunu sağlavan bsr baraj devreden çıka-
biliyor. on milyonluk bir kentin yüzde
altmışı kaçak yapılardan oluşuyor. Mil-
yarlık Mercedeslerde içtikleri bıralann
kutulannı sokağa atan adamlar dolaşı-
yor.
Genç kızlar. imam-hatip adını taşıyan
okullardaokuyorlar. Bu türçarpıklıklar
akhn denetleyemediği davranışlann
egemen oiduğu toplumlarda daha yo-
ğun oluyor.
Bilimsel düşüncenin ve onun yönlen-
dirmesi gereken davranışlann toplum
kültüründe gereken statüye kavuşma-
masından kaynaklanıyor. Bunlar. sade-
ce Türkiye'ye özgü değıl kuşkusuz. Ge-
ri kalmış denen ülkelenn ortak hastalık-
lan.
Bunun tarihi nedenleri de açık. Müs-
lüman toplumların bilimsel düşünce ta-
rihine katkılan ortaçagda sona enyor.
Onlan Batı egemenliğıne daha önce gir-
mekten kurtaran şey, bilime dayalı yeni
teknolojılerin gelişip politik egemenlik
aracı olarak kullanılmalannın yüzyıllar
almış olmasıdır.
Osmanlı dünyası maddi \ e ekonomik
"güç"ün Avrupa'ya geçtiğini ancak on
yedinci yüzyılda anlıyor Nitekim Üçün-
cü Ahmet'ten sonra gelen bütün sultan-
lar bizim bugfinkü hükümetlerimizden
daha ikrici idiler. Eğer onlar laik okul-
lar, teknikokuUar açacaklartyerde tned-
reseleri çoğaltsalardı. bugünTürkive dfi-
şünemeveceğimiz bir durumda olurdu.
Ne \ar ki Osmanlı da bugiiniin birçok
Müslüman düşünürü gibi, tekniği bilim-
le eş savdığı için o günden bu yana Os-
manlı'nın ve cumhurivet aydınlarının
bütün çabalanna karşın Türkiye bilim
ve teknoloji üreten değil. ithal eden bir ül-
ke olarak kalmıştır.
Demokrasi birov mekanizması olarak
işleyene kadar. bütün dünyada olduğu
gibi Türkiye'de de toplumu küçük bir
aydın grubu idare etmışti. Aydın ege-
menlıği. toplumun durağan kırsal yapı-
sırıdan. iletişim yetersizliğınden \e Os-
manlı otokrasisinin tek merkezliliğin-
den kaynaklanıyordu.
Bızim çocukluğumuzda Türkiye nü-
fusunun yüzde doksanı köylerde ya da
köyümsü kasabalarda yaşıyor \ e o oran-
da da okuma-yazma bilmiyordu. O za-
mankı iletişim ortamında dünyadan da
haberleri yoktu.
Egemen sınıfın temel kültür yapisı da
tarımsal-dinsel söylemin sınırlan dışına
tasamamıştı.
Bılimın kurtancılığına ve akla inanan
biravuç Osmanlı \e cumhuriyet aydını.
emperyalist baskıdan bunalan ulusu da
arkalarına alarak reform ve devrimlerı
gerçekleştirdıler. Yine de toplumsal dav -
ranışlara akhn egemen olduğu söylene-
mez.
Din-bilım ikilemıni neredeyse aklı
dışlayarak eözmeye çalışan garip insan-
lar türedı. Cumhuriyetın bırikımi ve
uluslararası konjonktürün zorunluluk-
lanyla direnebiliyoruz.
Gelenekse! seçkıni (eliti) iktidardan
düşüren. İkıncı Dünya Savaşı'ndan son-
ra ortaya çıkan. "kentteregöc vedemok-
ratikrejimoIgularTdır. Bunlara. ıkıncil
bir neden olarak iletişim olanaklannın
artışı da eklenebilir. Tarihsel dengeleri
kırsal söylem lehine çeviren ve bugün-
kü karmaşayı ıkaosu) yaratan süreçler
bunlardır.
Geçmişte bilgı. teknik ve örgütlenme
olarak kırsal alan üzerindeki üstünlük-
leri. kentleri uygarlık tarihinin temel çer-
çevesi yapmıştı. Kırdan göç kontrol edi-
lebildiği zaman kentler egitici olabili-
yorlardı.
Oysa Türkiye'de yanm yüzyıldan da-
ha kısa bir dönemde kentlerin nüfusu
10-20 kat arasında artmış. bunun sonu-
cu olarak uygarlık ortamı yaratacak bir
kent kültürü çekirdeğı Istanbul'da bile
kalmamıştır.
Çünkü basit sayısal bir mekanizma-
dan öteye gidemeyen demokratık oy sü-
recı. politik eğilimleri ne olursa olsun.
büyük çoğunlugu rasyonel düşünceye
\ e bilimsel tavra henüz ulaşamamış kır-
sal kültür temsilcilerini karar mekaniz-
malannın başına getırmıstır. Bunlann
içinde görünüşte kentli, hatta Batı eği-
tımli olanlar da bulunur.
Fakat oy alınacak kitlelerin diliyle
söyleşirler. Amerika'da okuyup şeriat is-
teyenlenn tutumu da teknoloji ıle bilımi
birbirine karıştırmaktan kaynaklanan
politik amaçlı bir koşullandırmanın so-
nucudur. Oysa en ileri teknolojiyi yaba-
n\l (vahşi) kabile reisleri de satın alabi-
lırler. Bilimsel temele dayanmayan tek-
noloji. güç kaynağı değil: ithal edilmek
zorunda kalınan ve edeni de esir alan
bır araçtır.
Bilimsel düşünce yokluğu, çağdaş kent
yaşamını ilgilendiren herkonuda geliş-
meyi çelmeleyen kararlarla karşımıza
çıkmaktadır. Bir kentin vansını yıkan
deprem. kararmekanizmalaruun başın-
da duranlann külrürterindeki depremi
de yansıtır. Hiçbir boyutunu denetleye-
medikleri. nüfusunu ve büv üklüğünü bi-
le bilmedikleri kentlerde sadece inşaat
ruhsatı dağıtarak ve partikrine para top-
layarak yaşavan vönetimler. köslüve oy
için yiyecek. harçlık dağıtan belediyeler,
halkın kupon penceresinden başlıklan-
nı okuduğu çanak-çömlek dağıtan gaze-
teler.cuma namazına giden ögrencilerin
çetelesini çıkanpona göre not veren pro-
fesörler, dünvavı kara çarşafin üçgen
penceresinden sevreden gelecek kuşak
analaru kent toprağından altın çıkaran-
lar. le\ hası yaldızlı; fakat içi boş kurum-
lar. ancak bilimsel olmayan bir ortamda
bu kadar üreyebilirler. Gazeteleri ve te-
levizyon ekranlannı dolduran ve ay sber-
gin ancak göhinen bölümü olan günlük
ahlaksızlıklar, ancak irrasvonel bir kül-
tür ortamında yeşerebilir.
Düşüncelerimızfıziksel çe\ reye yan-
sır: Doğal >a da insanın neden olduğu
afetler karşısındakı çaresizliğimiz, \ ur-
dumduymazlığımız gönül karartıcıdır.
Türkiye'de yağmur sele dönüşür. Yapı-
lar sadece depremle değil, kendi kendi-
nede yıkılabilir.
Çünkü inşaat süreci denetimsiz bir
yağma işportasıdır.
Ulaşım savaştan daha fazla kayıp ve-
ren bır mücadeledır. Çağdaş sıyasetin
amacı toprak \ e inşaat yağmasından pay
almaya. devleti soyma mekanizmalan-
nı geliştirmeye dönüştüğü ıçın kırsal
kültürün siyasal egemenliği de bunu
deştekler.
Üyelerinin çoğu müteahhit olan par-
tilerin ve belediye meclıslerinın. malze-
mesi çahnmamış. bilimsel kurallara gö-
re yapılmış. teknik adamlarca doğru
kontrol edilmiş ve plan gereklerini ye-
hne getirmış yapılar üretmeleri olanak-
sızdır.
Dinar'da yapıların yansı yıkılmışsa
bunu Allah'ın gazabına bağlayıp papa-
za günah çıkarmış gibi rahatlamak ola-
sıdır.
Birincı derece deprem bölgesınde ve
fav hattı üzerindeki beton vığınlarının
altında kalmış cahil insancıklar ise bir
kat daha fazla inşaat yapabümek için ne
çabalar harcadıklannı artık anımsaya-
mayacaklardır.
Hiçbir felakete hazır olmayan milyon-
luk kentler, bir türlü düzelemeyen eğri
bügrü kaldınmlar gibi eğri büğrii sözle-
ri gözümüze bakarak söylemeye cesaret
edenler tarafından \ önetilıyor ve akılcı-
hğa (rasyonele) ulaşamayan kırsal kül-
türün çaresizliğinı sergiliyorlar.
Kırsal kültür köylünün kültürü değil,
kentleşememişin kültürüdür. Keşke köy-
ler kentlere geleceğine kentler köyiere
gitseydLTürkiye'nin tüm hastalıkları bi-
lime inanmavan kadrolann egemenlı-
ğinden kaynaklanmaktadır.
Bu kadrolann siyasal eğilimleri ve
yağma ortakiıkları ne olursa olsun. çö-
züm bulma olanaklan doğal yaptlanna
aykındır. İstanbul'da bir deprem felake-
ti olmadan insanlan biraz olsun koru\'a-
bilecek ba/ı önlemlerin alınabileceğine
nasıl inanacağız?
ARADABIR
BEHZAT AY
Milletvekilleri Keyit
Çatarken...
Gün geçtikçe artan yoğun ekonomik bunalım, et-
kisini çoğaltarak sürdüren enflasyon canavan pençe-
sindeki emekli, emekçi, memur kesimle ortadırek'-
likten yoksulluğa kayan kitle için bugün yaşam "afeş-
ten gömlek" olmuştur.
Ulusal gelırin yansının altında bir pay alan nüfusu-
muzun yüzde 80'inin yaşadığı cehennemsel ortamı,
tatlı yaşamlarını sürdüren mutlu azınlığm bir bölümü
hiç bilmiyor, bir bölümü de "yerin dibine batsınlar,
kurnaz olup onlar da köşeyi dönseydiler" tavrı için-
deler... Yani çalsınlar, çırpsınlar, yolsuzluk molsuzluk-
la paçalarını kurtarsaydılar demek istiyoıiar.
Türkiye, dünyada 169 ülke arasında gelir dağılımı
en bozuk son on ülke içinde yer alıyor. Kimi Afrika ül-
kelerinde bile bu denli gelir dağılımı bozuk olmayan-
lar var.
Enflasyon ve dengesiz gelir dağılımı yüzünden yok-
sullar her gün daha dayoksullaşmaktadır. Emeklinin,
emekçinin geliri de neredeyse hükümetinin sadaka-
sınadönüştü. Bu yüzden büyük çoğunluk için geçim
sıkıntısı tarihimizde görülmemiş boyutlara ulaştı. Nü-
fusumuzun büyük kesimi yaşamından bezmiş, ölü-
mü istekle bekliyor... Gazetelerde okuduk, Kahra-
manmaraş'ta bir gazete, okurlanna promosyon ola-
rak kefen dağıtıyor. kapış kapış gıdiyor kefenlı gaze-
te. Bunun anlamı nedir? Bu haber Serdari'nın "Ke-
fensiz kalacak ölümüz bizim" dizesıni çağrıştırmıyor
mu?
Ülkeyi yönettiklerini sananlara şöyle seslenmek is-
tiyorum:
Siz hiç birkaç lira ucuza ekmek alabilmek için sa-
bahın köründe ucuz ekmek satılan yerlerde kadın-er-
kek insanların kuyruğa girdiklerini gördünüz mü? Bir
an önce emekli aylığını alabilmek için sabahın dör-
dünde beşinde emeklilerin banka önlerinde kuyruk-
lar oluşturduklarını gördünüz mü? Bu kuyruklarda
ölenleri duydunuz mu? Kuyruklarda bekleyenlerin
neler konuştuklannı kestirebiliyor musunuz? Haberi-
niz yoksa kuyrukların arasına sivil polislerinizi yerleş-
tiripöğrenin...
Türkiye'de emek kesiminin yaşam koşullannın güç-
lüğünü TÜSİAD bile söylerken, sürekli allı pullu giy-
sılerinizle törenlerde, nişanlarda parlak söylevler çe-
kiyorsunuz. Butavrınız, Neron'un Romayanarken lir
çalmasını çağnştırıyor.
Sürekli enflasyon, emek gelirlerini alabıldiğine azal-
tırken, sermaye gelirlerini öylesine çoğaltıyor. Bu yüz-
den bebelerden dedelere dek sıkıntı içinde yaşıyor
kitleler. Bu kitleler, beklediklerine kavuşamadıklan gi-
bi bır umut ışığı da görememenin karamsarlığı için-
de çırpınıyorlar. Bu karamsarlıklarından dolayı çok
yönlü hırçınlıklar, davranış bozukluklan göstermekte-
dirler. Kimi olaylar TV kanallannda yansıyor. Bu gibi
olayları, boyalı, dayalı döşeli, kuponlu basın pek yan-
sıtmıyor, promosyon yarışına koştukları için...
Yoksul kitlelerin, son beş on yıldır siyasacılara da
kinleri çoğalmışttr. Çünkü bol aylıklı, yolluklu, sekre-
terli, lojmanli milletvekilleri yoksul kitlelerin sorunla-
nna sırtlarını dönmüşler, günlerini gün ediyorlar... Ba-
con'ın deyişiyle, "Büyük ikiyüzlüler olan küçük siya-
sacılar" horoz dövüşü siyasalarına dalmışlar. Hiç
inandırıcı değiller. Ne oldu servet beyanlarını zama-
nında ve doğru bildirmeyenler? Unutuldu gittiii. Ne-
dense yasalar. yasa yapıcılara uygulanmıyor. Ama
birçok eskimiş, aşınmış ve aşılmış yasalar memurla-
ra, arkasızlara hemen uygulanıyor.
Salya sümük palavralarla milletvekilliği görevini
yaptıklannı savlayanlar, dünyada yalnız 13 ülkede
memurlara grevli sendikanın yasak olduğunu ve bu
13 ülkeden birinin Türkiye olduğunu, anayasa deği-
şikliği çalışmalarında neden itiraf etmediler? Bu ya-
şam pahalılığı büyük çoğunlugu, geçim sıkıntısından
kıvrananlan büyük toplumsal patlamaların öngününe
(arifesine) getirdi. Bunu bilmek için bilici (kâhin) ol-
mayagerekyok...
TARTIŞMA
Solculuk üzerine
S
aym Korkut
Boratav,
solculuğun üç
temel öğesinı.
emekten.
bağımsızlıktan
ve aydınlanmadan yana
olmakla tanımlarken "Bu
ortak öğelerin ötesine
gittiğimizde. sol içi
bölünmeler.. ortaya
çıkacaktır: somut
konularda. örneğin
demokrasi anla>ışımi2 \e\a
Kürt «orunlan üzerinde
farklılasmalanmız
olacaktir. Ancak, bu ikincil
a> nmları sol ile sağı
avnştıran temel ölçütlcrle
kanstırmamak
gerekecektir" dıyor.
Sanınm Kürt sorununun
ve ona bağlı olan
demokrasi ve insan haklan
sorunlannın 'düşün
yaşamımız'a önemlı
katkılan oldu.
Bunlardan ilki.
aydınlanmamızın
sorgulanmasıdır.
Kimilerine göre 1839'dan.
kımilerıne göre 1920'den
başlayan bu "aydınlanma'"
süreci acaba tamamlandı
mı° Bu sorunun yanıtı
"evef* ise.
sağ ile solu ayıran çizginin
Kürt sorunundan. yani
demokrasi ve insan
haklanndan geçmesı
gerekirdi.
Oysa. bu sorunlar Sayın
Boratav'm çizdiği
sendikacı çizginin ötesınde
kalan ikincil sorunlara
indirgeniyor.
Bunun doğal sonucu
olarak, üç temel
öğeden biri. aydınlannia,
solun ölçütü olma
niteliğini. yok olarak.
kendiliğınden yitıriyor.
KADIR CELIK
1
TEN
KTIF
Ve bugün olduğu gibi.
solu sağın kucağına
oturtuyor.
Günümüzde,
solu bıtıren. sağ ile
arasındaki çizgiyi sağın
kucağından geçirmesıdır.
Bu tartışma
fırsatını veren Sayın
Boratav'a
teşekkürlerimle...
Burhan Cahit Ünal
17
Bcim
Salı
21:40
PENCERE
TURKİYE'NİN BEKLEDİĞİ PROGRAM, ŞİMDİ KANAL 6'DA...
Gerçeğin peşinde, dürüst, açıksözlü... Bildiğiniz, sevdiğiniz Kadir Çelik, Türkiye'nin nabzını
tutan cesur programı Objektif'le her Salı sizinle. Yarın »100 Milyon Mark'lık kara para aklama
operasyonu gözier önüne seriliyor •Meclisteki "aşk skandaiı" kahramanı İlyas Aktaş ilk kez
canlı yayında Objektif'te »Ve ünlü bir gazetecinin
büyük skandalı...
Sakın kaçırmayın!
Içinizde veya çevrenizde ülkemiz için çalışma
potansiyelinin varhğını hissediyorsunuz. ama nasıl
ve nereye yönlendireceğinizden emin değilsiniz.
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME DERNEĞÎ'ni
aramanız. yaşamımzda yenı bir ışık yaratabilir.
Tel.: 275 50 82
Beyaz Gömlek!..
Nâzım Hikmet'ten:
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda \
Insanlar için ölebileceksin
Hem de yüzünü biie görmediğin insanlar için »;
Hem de hiç kimse seni buna zoriamamışken
Hem de en güzel. en gerçek şeyin '•'_
Yaşamak olduğunu bildiğın halde
• ,;
Sevdiniz mi NâzınY ın dizelerini?.. -
"Yüzünü görmediği insanlar için" beyaz gömlek-
leriyle laboratuvarlarda çalışan çok insan var...
Bir gerçek bu!..
Her yanda "beyaz gömlekli" insanlan görebilirsi-
niz, Amerika'da, Latin Amerika'da, Afrika'da, As-
ya'da yaşamını tehlikeye atarak benliğini insanlığa'
adayanlar yeryüzüne serpilmışler...
İnsanın yalnız çıkariarının güdüsünde yaşayan bir:
yaratık olmadığına ınanmak için öyle çok kanıt vaf,
ki... : ;
Ancak günümüzde, insanın, yalnız ekonomik düf£
tülerle davranış pusulasını ayarladığı üzerine düzerv;
lenmiş bir propaganda tozu dumana katıyor; toplum-;
ları soluksuz bırakıyor: çağdaş insan 21 'inci yüzyılırr
eşiğinde tarihsel bır sınavdan geçiyor.
• •!
Geçen hafla salı günü Istanbul dolayındaki Esen- •
yurt Belediyesi'nde Küba halkı için bir açıkoturum-
düzenlendi; benim de katıldığım bu toplantıda Bele--
diye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, ilginç bir konuşma
yaptı.
Ne söyledi?.. i
"Atlas Okyanusu ötesinde, Ince Memed, dünya^
nın ağasına karşı direniyor. *İ
Dünya ağasının doymak bilmeyen gözünü dikijpr.
ablukaya aldığı, yok etmeye çalıştığı bir küçücük üf*~
ke; tarihinde 400 yıl sömürgeciliğe karşı bağımsızlık
mücadelesi veren, bugün aynı dirençle dimdik ayak-
ta durmayı başaran 13 milyonluk Küba!..
Küçük olmak önemli değil, haklı olmak önemlk^
Kübalılar güçlerini bu haklılıkîan ve zencisi, beyazt,\
melezıyle 'Kübalı olma' bilincinden alıyorlar. •
Ezilen ulusların Ince Memed'idir Küba; dünyanın
ağası ABD'ye onuha direniyor, haklı bir savaş veri-'
yor. Öncübirtavırdırbu. Başlangıçta öncüler her za-
man azınlıktadır. Küba dünyanın en büyük süpergü*
cünün ablukasına karşı dünyadaki namuslu insanla*.,
nn desteğiyle boyun eğmiyor. Bu destek arttıkça,
Küba'nın haklı mücadelesinin zaferle noktalanaca-
ğına inantyorum. Sağduyulu bir insan olarak her za-
man hakhnın yanında olacağım.
Bu savaş Türkiye halkının da yabancı olmadığı bir
savaştır. Çünkü 20'nci yüzyılın ilk Ulusal Kurtuluş
Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal de o dönemin
emperyalistlerinin karşısında bir 'Ince Memed'dı.
Haklıydı, azınlıktaydı. Savaştı, direndi, güçlendi ve
zafere ulaştı. Bu, bizim için büyük bir onur kaynağı-
dır. Bu temelde Küba halkı da Mustafa Kemal'e bü-
yük bir saygı duyuyor.
Küba bugün açık bır müdahale ile karşı karşıyadır.
Rejimin niteliğıne ilişkin değerlendırmeler bir yana,
Küba halkının kendısini yönetecek olanlan kendile-
rinin belirleme hakkına yönelik kaba Amerikan mü-
dahalesine karşı çıkmak. her namuslu insanın boy-
nunun borcudur.
Ülkelerin içişlerine kanşan ve bağımsızlığını zede-
leyen her türlü emperyalist müdahaleye karşı çık-
mak, çağımızın ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı vermiş
bir ülkenin tüm yurttaşlarının görevidir."
• :
Bosna-Hersek'te ezilen Boşnak'a yalnız dindaşı-
mız olduğu için mi yakınlık duyuyoruz?..
Hayır..
İnsan olduğu için..
Kübalı da insan..
Yüzünü görmediğin insanlar için sırtına beyaz
gömleğini giyeceksin!..
Hem de hiç kimse seni buna zoriamamışken...
TEŞEKKÜR
Eşim,
tnş, Yük. Müh.
Ö. RAHMİ LÖKER'in
hastalığı süresince ve vefatından sonra
ilgi ve destekleri ile her zaman yanımızda
olan. acımızı paylaşan tüm dost ve
yakınlanna. DSÎ camiasına, TMMOB ve
tnşaat Mühendisleri Odası topluluğuna.
Ener-Sen'li ve tüm sendikacı arkadaşlanna
teşekkür ederim.
Onu hep özleyeceğiz.
E. DİLARA LÖKER
Evlendik, mutluyuz
Elvan YÜCEL - Tamer ACAR
İ3sküdar,Anılar engin düğün salonu
HEkim 199?
Kanal 6' da, m i H I H ^ ^ H ^ B Kanal 6 "Türkiye Ekram"
"Türkiye Ekram" nda daha nice yenilerde, yeniliklerde buluşmak üzere..
TOKAT 2. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESÎ'NDEN
Esas: 1994460 Karar: 1995'271
Davacı Necla Şener vekıli av ukat Cemil Yoğurtçuoğ-
lu tarafından davalüar tster. Sefenya. Leon Şenkal. Av-
ram kızı Izaki. Mihail kızı Perla. Şazil. Hanna aleyhıne
açılan tapu iptalı ve tescil davasının mahkememizde ya-
pılan açık yargılaması sonunda: Davacınm davasının ka-
bulü ile Tokat merkez Yasmeydan Mahallesi tapunun
16.12.1937 tarih ve ada: 133. parsel: 35'te 100 rn2 ola-
rak davalılar adına tapuda ka> ıtlı taşınmaza ait tapu kay-
dının iptali ile davacı Ali kızı 1942 doğumlu Necla Şe-
ner adına tapuya tesciline karar verilmiştır. Davahlann
tüm aramalara ragmen adresleri tespit edilemediğinden
işbu ilanın ilan tarihinden itibaren 15 gün ıçerisinde tem-
yiz edilmediği takdirde kesinleşecegi tebliğ yenne kaım
olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 45425