02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1995 PA2ABTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Kırsal Kültürün Çaresizliği Türkiye'nin tüm hastalıklan bilime inanmayan kadrolann ege- menliğinden kaynaklanmaktadır. Bu kadrolann siyasal eğilimleri ve yağma ortaklıklan ne olursa olsun, çözüm bulma olanakları doğal yapılanna aykındır. Prof. Dr. DOĞAN KL'BAN T ürk toplumu çağdas. yaşa- mın boyutlarını algıla- makta zorluk çekivor. Or- ta şiddette bir depremde bir kentin yansı yıkılıyor. birkaç yûz kendini bilme- zın toprak yağmasına göz yuman yöne- timler yüzünden üç yüz bin kişinin su- yunu sağlavan bsr baraj devreden çıka- biliyor. on milyonluk bir kentin yüzde altmışı kaçak yapılardan oluşuyor. Mil- yarlık Mercedeslerde içtikleri bıralann kutulannı sokağa atan adamlar dolaşı- yor. Genç kızlar. imam-hatip adını taşıyan okullardaokuyorlar. Bu türçarpıklıklar akhn denetleyemediği davranışlann egemen oiduğu toplumlarda daha yo- ğun oluyor. Bilimsel düşüncenin ve onun yönlen- dirmesi gereken davranışlann toplum kültüründe gereken statüye kavuşma- masından kaynaklanıyor. Bunlar. sade- ce Türkiye'ye özgü değıl kuşkusuz. Ge- ri kalmış denen ülkelenn ortak hastalık- lan. Bunun tarihi nedenleri de açık. Müs- lüman toplumların bilimsel düşünce ta- rihine katkılan ortaçagda sona enyor. Onlan Batı egemenliğıne daha önce gir- mekten kurtaran şey, bilime dayalı yeni teknolojılerin gelişip politik egemenlik aracı olarak kullanılmalannın yüzyıllar almış olmasıdır. Osmanlı dünyası maddi \ e ekonomik "güç"ün Avrupa'ya geçtiğini ancak on yedinci yüzyılda anlıyor Nitekim Üçün- cü Ahmet'ten sonra gelen bütün sultan- lar bizim bugfinkü hükümetlerimizden daha ikrici idiler. Eğer onlar laik okul- lar, teknikokuUar açacaklartyerde tned- reseleri çoğaltsalardı. bugünTürkive dfi- şünemeveceğimiz bir durumda olurdu. Ne \ar ki Osmanlı da bugiiniin birçok Müslüman düşünürü gibi, tekniği bilim- le eş savdığı için o günden bu yana Os- manlı'nın ve cumhurivet aydınlarının bütün çabalanna karşın Türkiye bilim ve teknoloji üreten değil. ithal eden bir ül- ke olarak kalmıştır. Demokrasi birov mekanizması olarak işleyene kadar. bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toplumu küçük bir aydın grubu idare etmışti. Aydın ege- menlıği. toplumun durağan kırsal yapı- sırıdan. iletişim yetersizliğınden \e Os- manlı otokrasisinin tek merkezliliğin- den kaynaklanıyordu. Bızim çocukluğumuzda Türkiye nü- fusunun yüzde doksanı köylerde ya da köyümsü kasabalarda yaşıyor \ e o oran- da da okuma-yazma bilmiyordu. O za- mankı iletişim ortamında dünyadan da haberleri yoktu. Egemen sınıfın temel kültür yapisı da tarımsal-dinsel söylemin sınırlan dışına tasamamıştı. Bılimın kurtancılığına ve akla inanan biravuç Osmanlı \e cumhuriyet aydını. emperyalist baskıdan bunalan ulusu da arkalarına alarak reform ve devrimlerı gerçekleştirdıler. Yine de toplumsal dav - ranışlara akhn egemen olduğu söylene- mez. Din-bilım ikilemıni neredeyse aklı dışlayarak eözmeye çalışan garip insan- lar türedı. Cumhuriyetın bırikımi ve uluslararası konjonktürün zorunluluk- lanyla direnebiliyoruz. Gelenekse! seçkıni (eliti) iktidardan düşüren. İkıncı Dünya Savaşı'ndan son- ra ortaya çıkan. "kentteregöc vedemok- ratikrejimoIgularTdır. Bunlara. ıkıncil bir neden olarak iletişim olanaklannın artışı da eklenebilir. Tarihsel dengeleri kırsal söylem lehine çeviren ve bugün- kü karmaşayı ıkaosu) yaratan süreçler bunlardır. Geçmişte bilgı. teknik ve örgütlenme olarak kırsal alan üzerindeki üstünlük- leri. kentleri uygarlık tarihinin temel çer- çevesi yapmıştı. Kırdan göç kontrol edi- lebildiği zaman kentler egitici olabili- yorlardı. Oysa Türkiye'de yanm yüzyıldan da- ha kısa bir dönemde kentlerin nüfusu 10-20 kat arasında artmış. bunun sonu- cu olarak uygarlık ortamı yaratacak bir kent kültürü çekirdeğı Istanbul'da bile kalmamıştır. Çünkü basit sayısal bir mekanizma- dan öteye gidemeyen demokratık oy sü- recı. politik eğilimleri ne olursa olsun. büyük çoğunlugu rasyonel düşünceye \ e bilimsel tavra henüz ulaşamamış kır- sal kültür temsilcilerini karar mekaniz- malannın başına getırmıstır. Bunlann içinde görünüşte kentli, hatta Batı eği- tımli olanlar da bulunur. Fakat oy alınacak kitlelerin diliyle söyleşirler. Amerika'da okuyup şeriat is- teyenlenn tutumu da teknoloji ıle bilımi birbirine karıştırmaktan kaynaklanan politik amaçlı bir koşullandırmanın so- nucudur. Oysa en ileri teknolojiyi yaba- n\l (vahşi) kabile reisleri de satın alabi- lırler. Bilimsel temele dayanmayan tek- noloji. güç kaynağı değil: ithal edilmek zorunda kalınan ve edeni de esir alan bır araçtır. Bilimsel düşünce yokluğu, çağdaş kent yaşamını ilgilendiren herkonuda geliş- meyi çelmeleyen kararlarla karşımıza çıkmaktadır. Bir kentin vansını yıkan deprem. kararmekanizmalaruun başın- da duranlann külrürterindeki depremi de yansıtır. Hiçbir boyutunu denetleye- medikleri. nüfusunu ve büv üklüğünü bi- le bilmedikleri kentlerde sadece inşaat ruhsatı dağıtarak ve partikrine para top- layarak yaşavan vönetimler. köslüve oy için yiyecek. harçlık dağıtan belediyeler, halkın kupon penceresinden başlıklan- nı okuduğu çanak-çömlek dağıtan gaze- teler.cuma namazına giden ögrencilerin çetelesini çıkanpona göre not veren pro- fesörler, dünvavı kara çarşafin üçgen penceresinden sevreden gelecek kuşak analaru kent toprağından altın çıkaran- lar. le\ hası yaldızlı; fakat içi boş kurum- lar. ancak bilimsel olmayan bir ortamda bu kadar üreyebilirler. Gazeteleri ve te- levizyon ekranlannı dolduran ve ay sber- gin ancak göhinen bölümü olan günlük ahlaksızlıklar, ancak irrasvonel bir kül- tür ortamında yeşerebilir. Düşüncelerimızfıziksel çe\ reye yan- sır: Doğal >a da insanın neden olduğu afetler karşısındakı çaresizliğimiz, \ ur- dumduymazlığımız gönül karartıcıdır. Türkiye'de yağmur sele dönüşür. Yapı- lar sadece depremle değil, kendi kendi- nede yıkılabilir. Çünkü inşaat süreci denetimsiz bir yağma işportasıdır. Ulaşım savaştan daha fazla kayıp ve- ren bır mücadeledır. Çağdaş sıyasetin amacı toprak \ e inşaat yağmasından pay almaya. devleti soyma mekanizmalan- nı geliştirmeye dönüştüğü ıçın kırsal kültürün siyasal egemenliği de bunu deştekler. Üyelerinin çoğu müteahhit olan par- tilerin ve belediye meclıslerinın. malze- mesi çahnmamış. bilimsel kurallara gö- re yapılmış. teknik adamlarca doğru kontrol edilmiş ve plan gereklerini ye- hne getirmış yapılar üretmeleri olanak- sızdır. Dinar'da yapıların yansı yıkılmışsa bunu Allah'ın gazabına bağlayıp papa- za günah çıkarmış gibi rahatlamak ola- sıdır. Birincı derece deprem bölgesınde ve fav hattı üzerindeki beton vığınlarının altında kalmış cahil insancıklar ise bir kat daha fazla inşaat yapabümek için ne çabalar harcadıklannı artık anımsaya- mayacaklardır. Hiçbir felakete hazır olmayan milyon- luk kentler, bir türlü düzelemeyen eğri bügrü kaldınmlar gibi eğri büğrii sözle- ri gözümüze bakarak söylemeye cesaret edenler tarafından \ önetilıyor ve akılcı- hğa (rasyonele) ulaşamayan kırsal kül- türün çaresizliğinı sergiliyorlar. Kırsal kültür köylünün kültürü değil, kentleşememişin kültürüdür. Keşke köy- ler kentlere geleceğine kentler köyiere gitseydLTürkiye'nin tüm hastalıkları bi- lime inanmavan kadrolann egemenlı- ğinden kaynaklanmaktadır. Bu kadrolann siyasal eğilimleri ve yağma ortakiıkları ne olursa olsun. çö- züm bulma olanaklan doğal yaptlanna aykındır. İstanbul'da bir deprem felake- ti olmadan insanlan biraz olsun koru\'a- bilecek ba/ı önlemlerin alınabileceğine nasıl inanacağız? ARADABIR BEHZAT AY Milletvekilleri Keyit Çatarken... Gün geçtikçe artan yoğun ekonomik bunalım, et- kisini çoğaltarak sürdüren enflasyon canavan pençe- sindeki emekli, emekçi, memur kesimle ortadırek'- likten yoksulluğa kayan kitle için bugün yaşam "afeş- ten gömlek" olmuştur. Ulusal gelırin yansının altında bir pay alan nüfusu- muzun yüzde 80'inin yaşadığı cehennemsel ortamı, tatlı yaşamlarını sürdüren mutlu azınlığm bir bölümü hiç bilmiyor, bir bölümü de "yerin dibine batsınlar, kurnaz olup onlar da köşeyi dönseydiler" tavrı için- deler... Yani çalsınlar, çırpsınlar, yolsuzluk molsuzluk- la paçalarını kurtarsaydılar demek istiyoıiar. Türkiye, dünyada 169 ülke arasında gelir dağılımı en bozuk son on ülke içinde yer alıyor. Kimi Afrika ül- kelerinde bile bu denli gelir dağılımı bozuk olmayan- lar var. Enflasyon ve dengesiz gelir dağılımı yüzünden yok- sullar her gün daha dayoksullaşmaktadır. Emeklinin, emekçinin geliri de neredeyse hükümetinin sadaka- sınadönüştü. Bu yüzden büyük çoğunluk için geçim sıkıntısı tarihimizde görülmemiş boyutlara ulaştı. Nü- fusumuzun büyük kesimi yaşamından bezmiş, ölü- mü istekle bekliyor... Gazetelerde okuduk, Kahra- manmaraş'ta bir gazete, okurlanna promosyon ola- rak kefen dağıtıyor. kapış kapış gıdiyor kefenlı gaze- te. Bunun anlamı nedir? Bu haber Serdari'nın "Ke- fensiz kalacak ölümüz bizim" dizesıni çağrıştırmıyor mu? Ülkeyi yönettiklerini sananlara şöyle seslenmek is- tiyorum: Siz hiç birkaç lira ucuza ekmek alabilmek için sa- bahın köründe ucuz ekmek satılan yerlerde kadın-er- kek insanların kuyruğa girdiklerini gördünüz mü? Bir an önce emekli aylığını alabilmek için sabahın dör- dünde beşinde emeklilerin banka önlerinde kuyruk- lar oluşturduklarını gördünüz mü? Bu kuyruklarda ölenleri duydunuz mu? Kuyruklarda bekleyenlerin neler konuştuklannı kestirebiliyor musunuz? Haberi- niz yoksa kuyrukların arasına sivil polislerinizi yerleş- tiripöğrenin... Türkiye'de emek kesiminin yaşam koşullannın güç- lüğünü TÜSİAD bile söylerken, sürekli allı pullu giy- sılerinizle törenlerde, nişanlarda parlak söylevler çe- kiyorsunuz. Butavrınız, Neron'un Romayanarken lir çalmasını çağnştırıyor. Sürekli enflasyon, emek gelirlerini alabıldiğine azal- tırken, sermaye gelirlerini öylesine çoğaltıyor. Bu yüz- den bebelerden dedelere dek sıkıntı içinde yaşıyor kitleler. Bu kitleler, beklediklerine kavuşamadıklan gi- bi bır umut ışığı da görememenin karamsarlığı için- de çırpınıyorlar. Bu karamsarlıklarından dolayı çok yönlü hırçınlıklar, davranış bozukluklan göstermekte- dirler. Kimi olaylar TV kanallannda yansıyor. Bu gibi olayları, boyalı, dayalı döşeli, kuponlu basın pek yan- sıtmıyor, promosyon yarışına koştukları için... Yoksul kitlelerin, son beş on yıldır siyasacılara da kinleri çoğalmışttr. Çünkü bol aylıklı, yolluklu, sekre- terli, lojmanli milletvekilleri yoksul kitlelerin sorunla- nna sırtlarını dönmüşler, günlerini gün ediyorlar... Ba- con'ın deyişiyle, "Büyük ikiyüzlüler olan küçük siya- sacılar" horoz dövüşü siyasalarına dalmışlar. Hiç inandırıcı değiller. Ne oldu servet beyanlarını zama- nında ve doğru bildirmeyenler? Unutuldu gittiii. Ne- dense yasalar. yasa yapıcılara uygulanmıyor. Ama birçok eskimiş, aşınmış ve aşılmış yasalar memurla- ra, arkasızlara hemen uygulanıyor. Salya sümük palavralarla milletvekilliği görevini yaptıklannı savlayanlar, dünyada yalnız 13 ülkede memurlara grevli sendikanın yasak olduğunu ve bu 13 ülkeden birinin Türkiye olduğunu, anayasa deği- şikliği çalışmalarında neden itiraf etmediler? Bu ya- şam pahalılığı büyük çoğunlugu, geçim sıkıntısından kıvrananlan büyük toplumsal patlamaların öngününe (arifesine) getirdi. Bunu bilmek için bilici (kâhin) ol- mayagerekyok... TARTIŞMA Solculuk üzerine S aym Korkut Boratav, solculuğun üç temel öğesinı. emekten. bağımsızlıktan ve aydınlanmadan yana olmakla tanımlarken "Bu ortak öğelerin ötesine gittiğimizde. sol içi bölünmeler.. ortaya çıkacaktır: somut konularda. örneğin demokrasi anla>ışımi2 \e\a Kürt «orunlan üzerinde farklılasmalanmız olacaktir. Ancak, bu ikincil a> nmları sol ile sağı avnştıran temel ölçütlcrle kanstırmamak gerekecektir" dıyor. Sanınm Kürt sorununun ve ona bağlı olan demokrasi ve insan haklan sorunlannın 'düşün yaşamımız'a önemlı katkılan oldu. Bunlardan ilki. aydınlanmamızın sorgulanmasıdır. Kimilerine göre 1839'dan. kımilerıne göre 1920'den başlayan bu "aydınlanma'" süreci acaba tamamlandı mı° Bu sorunun yanıtı "evef* ise. sağ ile solu ayıran çizginin Kürt sorunundan. yani demokrasi ve insan haklanndan geçmesı gerekirdi. Oysa. bu sorunlar Sayın Boratav'm çizdiği sendikacı çizginin ötesınde kalan ikincil sorunlara indirgeniyor. Bunun doğal sonucu olarak, üç temel öğeden biri. aydınlannia, solun ölçütü olma niteliğini. yok olarak. kendiliğınden yitıriyor. KADIR CELIK 1 TEN KTIF Ve bugün olduğu gibi. solu sağın kucağına oturtuyor. Günümüzde, solu bıtıren. sağ ile arasındaki çizgiyi sağın kucağından geçirmesıdır. Bu tartışma fırsatını veren Sayın Boratav'a teşekkürlerimle... Burhan Cahit Ünal 17 Bcim Salı 21:40 PENCERE TURKİYE'NİN BEKLEDİĞİ PROGRAM, ŞİMDİ KANAL 6'DA... Gerçeğin peşinde, dürüst, açıksözlü... Bildiğiniz, sevdiğiniz Kadir Çelik, Türkiye'nin nabzını tutan cesur programı Objektif'le her Salı sizinle. Yarın »100 Milyon Mark'lık kara para aklama operasyonu gözier önüne seriliyor •Meclisteki "aşk skandaiı" kahramanı İlyas Aktaş ilk kez canlı yayında Objektif'te »Ve ünlü bir gazetecinin büyük skandalı... Sakın kaçırmayın! Içinizde veya çevrenizde ülkemiz için çalışma potansiyelinin varhğını hissediyorsunuz. ama nasıl ve nereye yönlendireceğinizden emin değilsiniz. ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞÎ'ni aramanız. yaşamımzda yenı bir ışık yaratabilir. Tel.: 275 50 82 Beyaz Gömlek!.. Nâzım Hikmet'ten: Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda \ Insanlar için ölebileceksin Hem de yüzünü biie görmediğin insanlar için »; Hem de hiç kimse seni buna zoriamamışken Hem de en güzel. en gerçek şeyin '•'_ Yaşamak olduğunu bildiğın halde • ,; Sevdiniz mi NâzınY ın dizelerini?.. - "Yüzünü görmediği insanlar için" beyaz gömlek- leriyle laboratuvarlarda çalışan çok insan var... Bir gerçek bu!.. Her yanda "beyaz gömlekli" insanlan görebilirsi- niz, Amerika'da, Latin Amerika'da, Afrika'da, As- ya'da yaşamını tehlikeye atarak benliğini insanlığa' adayanlar yeryüzüne serpilmışler... İnsanın yalnız çıkariarının güdüsünde yaşayan bir: yaratık olmadığına ınanmak için öyle çok kanıt vaf, ki... : ; Ancak günümüzde, insanın, yalnız ekonomik düf£ tülerle davranış pusulasını ayarladığı üzerine düzerv; lenmiş bir propaganda tozu dumana katıyor; toplum-; ları soluksuz bırakıyor: çağdaş insan 21 'inci yüzyılırr eşiğinde tarihsel bır sınavdan geçiyor. • •! Geçen hafla salı günü Istanbul dolayındaki Esen- • yurt Belediyesi'nde Küba halkı için bir açıkoturum- düzenlendi; benim de katıldığım bu toplantıda Bele-- diye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, ilginç bir konuşma yaptı. Ne söyledi?.. i "Atlas Okyanusu ötesinde, Ince Memed, dünya^ nın ağasına karşı direniyor. *İ Dünya ağasının doymak bilmeyen gözünü dikijpr. ablukaya aldığı, yok etmeye çalıştığı bir küçücük üf*~ ke; tarihinde 400 yıl sömürgeciliğe karşı bağımsızlık mücadelesi veren, bugün aynı dirençle dimdik ayak- ta durmayı başaran 13 milyonluk Küba!.. Küçük olmak önemli değil, haklı olmak önemlk^ Kübalılar güçlerini bu haklılıkîan ve zencisi, beyazt,\ melezıyle 'Kübalı olma' bilincinden alıyorlar. • Ezilen ulusların Ince Memed'idir Küba; dünyanın ağası ABD'ye onuha direniyor, haklı bir savaş veri-' yor. Öncübirtavırdırbu. Başlangıçta öncüler her za- man azınlıktadır. Küba dünyanın en büyük süpergü* cünün ablukasına karşı dünyadaki namuslu insanla*., nn desteğiyle boyun eğmiyor. Bu destek arttıkça, Küba'nın haklı mücadelesinin zaferle noktalanaca- ğına inantyorum. Sağduyulu bir insan olarak her za- man hakhnın yanında olacağım. Bu savaş Türkiye halkının da yabancı olmadığı bir savaştır. Çünkü 20'nci yüzyılın ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal de o dönemin emperyalistlerinin karşısında bir 'Ince Memed'dı. Haklıydı, azınlıktaydı. Savaştı, direndi, güçlendi ve zafere ulaştı. Bu, bizim için büyük bir onur kaynağı- dır. Bu temelde Küba halkı da Mustafa Kemal'e bü- yük bir saygı duyuyor. Küba bugün açık bır müdahale ile karşı karşıyadır. Rejimin niteliğıne ilişkin değerlendırmeler bir yana, Küba halkının kendısini yönetecek olanlan kendile- rinin belirleme hakkına yönelik kaba Amerikan mü- dahalesine karşı çıkmak. her namuslu insanın boy- nunun borcudur. Ülkelerin içişlerine kanşan ve bağımsızlığını zede- leyen her türlü emperyalist müdahaleye karşı çık- mak, çağımızın ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı vermiş bir ülkenin tüm yurttaşlarının görevidir." • : Bosna-Hersek'te ezilen Boşnak'a yalnız dindaşı- mız olduğu için mi yakınlık duyuyoruz?.. Hayır.. İnsan olduğu için.. Kübalı da insan.. Yüzünü görmediğin insanlar için sırtına beyaz gömleğini giyeceksin!.. Hem de hiç kimse seni buna zoriamamışken... TEŞEKKÜR Eşim, tnş, Yük. Müh. Ö. RAHMİ LÖKER'in hastalığı süresince ve vefatından sonra ilgi ve destekleri ile her zaman yanımızda olan. acımızı paylaşan tüm dost ve yakınlanna. DSÎ camiasına, TMMOB ve tnşaat Mühendisleri Odası topluluğuna. Ener-Sen'li ve tüm sendikacı arkadaşlanna teşekkür ederim. Onu hep özleyeceğiz. E. DİLARA LÖKER Evlendik, mutluyuz Elvan YÜCEL - Tamer ACAR İ3sküdar,Anılar engin düğün salonu HEkim 199? Kanal 6' da, m i H I H ^ ^ H ^ B Kanal 6 "Türkiye Ekram" "Türkiye Ekram" nda daha nice yenilerde, yeniliklerde buluşmak üzere.. TOKAT 2. ASLÎYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN Esas: 1994460 Karar: 1995'271 Davacı Necla Şener vekıli av ukat Cemil Yoğurtçuoğ- lu tarafından davalüar tster. Sefenya. Leon Şenkal. Av- ram kızı Izaki. Mihail kızı Perla. Şazil. Hanna aleyhıne açılan tapu iptalı ve tescil davasının mahkememizde ya- pılan açık yargılaması sonunda: Davacınm davasının ka- bulü ile Tokat merkez Yasmeydan Mahallesi tapunun 16.12.1937 tarih ve ada: 133. parsel: 35'te 100 rn2 ola- rak davalılar adına tapuda ka> ıtlı taşınmaza ait tapu kay- dının iptali ile davacı Ali kızı 1942 doğumlu Necla Şe- ner adına tapuya tesciline karar verilmiştır. Davahlann tüm aramalara ragmen adresleri tespit edilemediğinden işbu ilanın ilan tarihinden itibaren 15 gün ıçerisinde tem- yiz edilmediği takdirde kesinleşecegi tebliğ yenne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 45425
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle