Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1995 PAZARTESİ
12 DIZI YAZI
İstanbuPun can çekişen tarihi
K
ariye Müze-
sı'ne ıniyoruz.
Bu eski kilıse-
nın yapıldığı
tanhkesinola-
ra< bılınnuyor. Kesın bılgıler
fS 6. >y"da manastır olarak
külanıldığını göstenyor. İkin-
ci Beyazıt döneminde camı-
yeçe\nlmiş 1948yılındada
müze olmasina karar \eril-
mış. Bugün nıüzenın ıçinde
cami olduğu döneme ait hiç-
bir iz yok 1948 y ıiına kadar
sadece ıbadet saatlennde mo-
zaıklenn üzeri tahta kepenk-
lerle kapatılıyarmuş. Müze-
nin çev resi Tunng tarafından
1986 yılında restore edilmiş.
Müzenin yanindakı turistik
otele, hedıyelik eşya satma-
yaçalışan dükkânlara ve tu-
ristlen Türk kahvesıyle a\ la-
maya çalışan çay bahçesine
şöyle bır göz atıp müzenin
arkasına dolanan dar yola sa-
pıyoruz. Camiler ve yıkılma-
ya terk edılmış ahşap evler
dışında geçmışın izleri çok-
tan toprağın altına gömül-
müş. Yaşlı yollann ızınden
girdiğımiz bu kuytular hâlâ
gecekondularla dolu. Çoğun-
da kıracılaroruruyorvekım-
bılır hangı saray ya da kılıse-
ninartığı duvarlannarasında
uyuduklannı bile bılmıyor-
lar. Zaten bunu pek umursa-
dıkları da yok. Bır rıılyon.
hana 500 bın liraya c\ bul-
muşlar. bu onlara yetıyor da
artıyr- ile. ''Bakımsızlık-
la pejmiirdelik yeşillerle
ışıkları bozmuyor; veyeşil-
lerle ışıklar turfanda \ a/ sı-
cağının taze ot kokularıyla
birlikte uzanıyor surlar bo-
yunca İstanbul'da."
Bu hâlâ böyle. Belkı pej-
miirdelik biraz kılıkdeğiştir-
di.açlıklayoklukdahabırya-
kınlaştı bırbirine ama hâlâ sur
diplerine sırtını dayamış tek
odalı. susuz, elektriksız gece-
kondulann bahçesinde taze
soğan. domates yetiştinlıyor,
ağaçlara kurulmuş salıncak-
larda ninnılerle bebekler u> ı
tuluyor \e kadınlar kocalan-
nın I50binlirayö\mıyelıiş-
lerinden dönmelerini evlen-
ntn önündekı çımenlikte dan-
tel örüp düşler kurarak bek-
lıyor.
Anemas Zindanları
Geçmışın peşindeki yolcu-
luğumuz bizi Kazasker tvaz
Efendi Camiı'ne doğru sü-
rüklüyor. Camiye gelmeden
hemen önce. gelen geçenı giz-
li bir göz kırpışla ayartmaya
çalışan daracik bır yola sapı-
veriyoruz. Yan eski. yan ye-
nı birbinne dayanmış alçak
evlerin arasından ilerlerken
aralık duran bir kapı aklımı-
zı çelıyor. süzülüveriyoruz ıçe
ri. Karşımızda rengârenk çiçeklerlebezen-
miş birbahçe var. lstanbul"un orta yenn-
de sankı bâkir bır Anadolu kasabasın-
daymış gibi bahann keyfîni çıkaran bu gız-
li dünya aklımızı başımızdan alıyor Yol
kı\rılarak aşağıya iniyor. her bahçe ka-
pısının arkasında bir başka gizli dünya.
aklımız o dünyalann gızlerınde... Koca şe-
hirdeki yaşamlann çeşitliliğini düşünerek
dolaşıyoruz; kazlann. tavuklann, ayakla-
n çiplak. toprak rengi çoeuklann arasın-
da...
Düşleri isteksiz isteksiz geride bırakıp
Kazasker l\ az Efendi Camii 'ne çıkıyoruz
tekrar. Bir rivayete göre planlannı Mi-
mar Sinan çizmış bu caminin. ama onun
eserlen arasında adı geçmiyor. Mimar Si-
nan çağı sonlarında. onun ekolüne aıt ol-
duğu kabul edılıyor Caminin genç bır
ımamnar Bizimlesohbetetmeyepekgö-
nüllü görünmüyor. ama mahallenin muh-
tarı oldukça ılginç bın. Yedi yıldırgönül-
lümuhtarlık yapıyormuş. Gazeteci oldu-
• Kariye Müzesi'nin arkasına
:
dolanan dar yola sapıyoruz.
Camiler ve yıkılmaya terk edilmiş
ahşap evler dışında geçmişin izleri
çoktan toprağın altına gömülmüş.
Yaşlı yolların izinden girdiğimiz bu
k ââ
• Anemas Zîndanları'nın girişi, ipsiz
sapsızların mekânı olmasın diye
iptal edilmiş. Ama çevredeki birkaç
oyuktan içeri girmek mümkün.
Mahallenin çocuklarının
rehberliğinde, elimizde fenerlerle
kuytular hâlâ gecekondularla dolu. iniyoruz zindana. Bir zamanlar
Çoğunda kiracılar oturuyor ve • tarihi filmlerin çekildiği bu
kimbilir hangi saray ya da kilisenin zindan sayesinde mahallenin
artığı duvarların arasında gençleri Cüneyt Arkın'dan
uyuduklannı bile bilmiyorlar. Zaten arkadaşlarıymış gibi
bunu pek umursadıkları da yok. bahsediyorlar.
Jüstinyen'in evi olarak bilinen kemerli, sütunlu yapı, yıllardır hiç onarım görmemiş.
Merkez Efendi den
Sümbül Efendi 'yeAslında sur içinde kalan Istanbul'u cuma günü gezmek
gerekryor. Her ne kadar Hıristiyanlann pazar ayinleri gibi
abartılı bir hazırlık olmuyorsa da özeliikle şehrin yoksul
ve eski sokaklannda, cuma günleri törensi bir hava
esiyor. Kadınlar en güzel eşarplannı baglayıp kimbilir
hangi düşlerinin gerçekle$mesi için dua etmeye
gidiyorlar mezarlann başına. İki büklüm yaşhlar
mezardan mezara, türbeden türbeye ayaklannı sürüyerek
dolanıyorlar günboyu. ölmüşlerinin ruhuna bir fatiha
okumak, belki biraz da yaklaşan ölümün karşısında
cesaret kazanmak için. İcim bilir? Silivnkapı'yla Topkapı
arasında, sur dışında kalan Merkez Efendi'ye bir cuma
günü gidiyoruz. Merkez Efendi 'nin türbesi de bu caminin
mezarlığında. Sabah saatleri oldugundan herhalde, fazla
kalabalık yok. Tek rük kadınlar rürbede dua ediyorlar.
Çevrenin temizliğini yapan neşeli bir kadın, merhaba der
demez anlatmaya başlıyor: -Ben Ale\ iyim kızım, ama
burayı seviyorum. İbadetimi de ederim, namazımı da
kılarım. Beni istemiyorlar burada, Alevisin, Kızılbaşsm
deyip kovuyorlar. Ama ben Merkez Efendi'yi seviyorum.
Gitmiyorum hiçbir yere. Bizi ezmesinler, hor
görmesinler. ne varmiş Aleviysek, biz de bir anne
babanın çocuğuyuz... Merkez Efendi'nin çile odası olan
yerde de başı sıkıca örtüliL pardösülü başka bir kadın var.
Çile odasına gelenlere buranın zamanmda nasıl
kullanıldığını. Merkez Efendi'nin kim olduğunu anlatıyor
ve bahçeden çıkan. şifalı olduğuna inanılan sudan ikram
ediyor. Suy u içiyor, sonra da bağış niteliğinde bir para
veriyorsunuz. 16. yüzyılda yaşayan ve Sümbül Sinan
Efendi'den feyz alan ve onun ktzıyla evlenen Merkez
Efendi hakkında anlatılan birçok mistik hikâye var.
Kocanıustafapaşa'nm ara sokaklarını dolaşarak, küçük
huzurlu camilerin avlulanna göz atıp. köy yaşantılannı
olduğu gibi kente taşıyan insanlann dünyalan arasından
süzülüp Sümbül Efendi Camii'ne geliyoruz. Merkez
Efendi'nin aksine inanılmaz bir hareketlilik var avluda.
Çocuklarçıglık çığlığa oyun oynuyor, bir köşede birbirini
dinlemeyen ihtiyarlar gene de birbirlerine anılarını ya da
hastalıklannı anlatıyor, güneşli köşeleri sokak kedileri
kapmış. Avlunun ortasında. çoktan kuruduğu halde
kesilmeyen asırlık bir ağacm cesedi desteklerle ayakta
duruyor. Bu ağacm da çok ilginç bir hikâyesi var. Bizans
döneminden kaldığı söy lenen bu ağacm üzerinde bir
zamanlar çok kalın bir zincir sarkar ve bu zincirin yere
değeceği zaman kıyametin kopacağına inanılırmış. Bu
korku ve heyecan ağaç kuruyup zincir ortadan kalkana
kadar devam etmiş. Zincirle ilgıli anlatılan bir hikâye
daha var: Sözde bu zincir borcunu ödemeyenleri ortaya
çıkanrmış. Alacaklılar, borçlannı inkâr edenleri zincirin
altına getirir, zincirin uzayıp ona değmesini beklerlermiş.
Zincir borçlunun üzerine değdi mi, şahitleri de yanında
getıren alacaklı borcunu hemen tahsil edermiş.
ğumuzu ögrenınce hararetle anlatmaya
başlıyor:
- Geçen seçımlerde Refah'a çalışmış-
tım. Amahatayapmışım. Tantan müthiş
bır adam. Ben daha önce ANAP için ça-
lışıyordum. Örgüte kızdım. bu seçimler-
de Refah'a çalıştım. Keşke yapmasaymı-
şım. Her şeye karşın Tantan bana destek
verdi. Bölgeyle ilgili büyükprojeleri var-
mış. Park, turistik çay bahçesi olarak dü-
zenlenecek. yakınlardaki eski bir konak
restoran olacak. Anemas Zindanları ışık-
landınlıp zıyarete açılacakmış.
Zındanlann girişi, ipsiz sapsızlann me-
kânı olmasın dıye ıptal edilmiş. Ama çev-
redeki birkaç oyuktan ıçerı girmek müm-
kün. Mahallenin çocuklarının rehberli-
ğinde. elimizde fenerlerle iniyoruz zinda-
na. Bır zamanlar tarihi filmlerin çekildi-
ği bu zindan sayesinde mahallenin genç-
leri Cüneyt Arkın'dan arkadaşlarıymış
gibi bahsediyorlar. Yeraltında sürünerek
geçtiğımiz dehlizler. bizi kuytu odacık-
lara ulaştınyor. Buralarda bırilennin ya-
şadığını gösteren battanıyeler. tabaklar. ta-
valar \ ar; esrar artığı boş Maltepe paket-
leri ve zı\analar etrafa saçılmış. Nemli
izbe koridorlardan geçiyor. karanlık mer-
di\enlerden ınıp yer yer ışık alan dehliz-
lere ulaşıyoruz. Oldukça etkileyici. bir o
kadar da tehlikeli görünüyor burası gö-
zümüze. Mahalleli. her yıl birkaç çocu-
ğun burada öldürüldüğünü anlatıyor; sar-
hoşlar. eroınmanlar, en çok da hırsızlar bu-
rayı mesken rutuyormuş. Çaldıklan mal-
lan elden çıkarana kadar zindanın derin-
lerinde saklıyorlarmış. Muhtarda. mahal-
leli de zındanların onarılıp ışıklandmla-
cağı günü sabırsızlıkla bekliyor.
ölü bir sarayın penceresi
Sıra surlann Sarayburnundan Yedıku-
le'ye. oradan da Topkapı "ya uzanan kıs-
mını gözden geçırmekte. Sahıl boyunca
mahallelerin yer yer yuttuğu. yer yer de
kustuğu surlar düşe kalka uzanıyor. Bır
yanlarından tren geçiyor. biryanlarından
yol. Üstleri başlan e\ olmuş surlann: ara-
da kalan y ıkıntılar yok oldular, olacaklar.
Can çekişen tarih. yaşamın gerçeklerine
yenilmek üzere. Sahil boyunca restoran-
lar. sur boyunca iç içe girmiş mahalleler
bırbınnı ıtiyor.
Jüstınyen"ın evı olarak bilinen kemer-
li. sütunl u y apı, belli ki yıllardır hiçbir res-
torasyon görmemiş. tıpkı 26 yıl önceki gi-
bi <\kbıyık Mahallesi'nden.yanıbaşında
hâlâ o eski ahşap evle birlikte Marmara'yı
seyrediyor. Yıkıntılar arasından, u
otlu
yokuşlardah tırmanarak" tren yolunun
yanındaki eve çıkıyoruz. Çetin Altan'la
Ara Güler'in 26 yıl önce çaldığt kapıyı
çalıyoruz. Karşımızda orta yaşlı bir ka-
n-koca var. Ayaküstü yaptığımız sohbet-
te. ev in babalanndan kaldığını ve bu gün-
lerde satmaya çalıştıklannı öğreniyoruz.
30 yıl kadar önce Fransız arkeologlann
kalıntılarda kazı yaptıklannı, hattaçıkar-
dıklan eski paralan mahallenin çocukla-
rına dağıttıklannı anlatıyor adam. Sonra
da define a\ cılan dışında, yıllarca ne ge-
len olmuş. ne giden. Toprağı şöyle bir
eşeiiyoruz. çanak çömlek kınkiarı çıkı-
yor altından. Bu eski kalıntı her ne kadar
terk edilmiş gıbı görünse de sanki ılgisiz-
liğe meydan okur gıbı dimdik duruyor
ve "Kimse görmese de ben hâlâ bura-
dayım" diyor. Bir pazar günü gezdiğı-
miz bu sahilde görüyoruz ki 26 yıldır de-
ğişmeyen birkaç lstanbul manzarasından
biri de tatil günleri kendilerini deniz kı-
yısına atan insan seli. Yol kenarlanndaki
çimenlikler. kalabalık ailelere piknik ör-
tüsü olmuş: çocuklar nemli tstanbul ha-
vasının kışkırtıcılığına kapılmış. kimi
pantolonu kimi külotuyla denize atlayıp
duruyor: mangallarda köfte kokulan. yok-
sul insanlar pazar günü Yenikapı sahilin-
de eğlenmeye çalışıyor.
Yarın: Eyüp ve Zeyrek
Çocuklııgumıın ayak izlerinde
MUALLA SÜMER Yazar-Fotografçı
Beyoğlu Belediyesı 'nın binası bugün de çok ba-
kımlı, temız \e güzel Ilk tifo aşısı serüvenı gülünç
bir biçımde sona erınce: yüzüm bır kanş asık. bi-
nanın sütunlarla süslü karşılıklı merdivenlennden
küçük adımlarla indık. ıkimiz de sinirliydık. Sol-
da bir sokağın sonunda Galata Kulesı'nı görunce
sevındim. Annem kolumdan çekıp "Bak sana ne
göstereceğim..." dedı. Frej Apartmanı ile böylece
tanıştım. Ilerikı yıllarda öğrendiğıme göre. 1990 y ı-
lının başlarında mimar Kyriakidis'ın ınşa ettiğı
apartman. Lübnanlı Hıristiyan Marunılerden Selim
Frej aılesine aitmiş.
Birıcik kızları Anjel'ın. İstiklal Harbı kurmay-
lanndan Dukakinzade Feridun Dirimtekin'le e\ -
lenip görkemlı diplomatik bir hayat sürüşü dillere
destanken, sonradan Fendun Bey'ın varisleri tara-
fından. önce deli raporu alınıp sonra bır huzurev i-
ne kapatılışı \e orda ölüşü. bana burukluk verdi.
Frej Apartmanı. her geçen yıi hızla hırpalanırken
kahroluyordum. Birgün otobüsle Şişhane'den ge-
çerken binanın restorasyona alındığını görünce çok
se%indim. Sarkuysan 1983"teicrayoluyla(350mil-
yon TL'ye) satın almış. Restorasyonu mimar Mu-
ammer Onat üstlenmiş. Binanın dışındaki 700 taş.
değıştırilerek. orijınaline uygun biçimde yenıden
yapılmış. Restorasyona 7 milyar TL harcdnmı;,.
Binanın içı, yenıden çağdaş koşullara göre yapıl-
mış.
Dolmabahçc Sarayi
Beyoğlu 29. Ilkokulu'm. bugününü Beyoğlu Ti-
caret Lisesi olarak yaşıyor. Tabur halınde Dolma-
bahçe Saray ı "na götürüldüğümuzde duyduğum coş-
• Dört mevsimi simgeleyen güzel kadmlann boy gösterdiği tarihi çini
panolanyla ne hoştu Markiz Pastanesı. Huzur içinde çay sohbeti yapılabilen bu
mekânı da yıllardır kapalı tutuyorlar. Tam karşısındaki entelektüellerin uğrak
yeri Lebon'da şimdi sadece turistleri görebiliyoruz.
kuyu. Inönü llkokulıf nugezdığımızde çağdaş ya-
pısı karşısındaki beğenımi. sinema salonunda film
ızlerken gıpta edişimı unutamıyorum. Dolmabah-
çe Saray ı'nın gösteri^li güzelliği, zenginlıği ülke-
me aıt olduğu için hoşnuttum. hay randım. ama gön-
lüm. Inönü İlkokulu'nun kübik çağdaş görünü-
mundeydı. Osmanlı sultanları ve çe\ resindekilerin
yaşamlan. konuk kral \e kraliçelerin ağırlanışı.
1927"den ıtıbaren 1 Türk Tarih Kongresi. 1 . 2.
Türk Dıl Kurultay langibı cumhuriyetdevrimolay-
lannı yaşayan Atatürk'ün %arlıgını \e kaybını gör-
müş bu görkemli saray: 1842-1853 yılları arasin-
da 5 milyon altın harcanarak baba oğul Garabet
ve Nigoğos Balyan'lar tarafından bugünkü haline
getirılmiştir. Günumüzde halkın ziyaretine açık
oluşu ne güzel!
Tepebaşı Tiyatrosu, Pera
Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nun kadife kaplı loca-
lan, yaldızlı süslemeleri pek hoşuma giderdi. Ço-
cukluğumun. gençliğimin en güzel anılanndan bi-
ri olan bu binanın bıılunduğu yerlerde koskoca bır
fuar binası var; işlevı mükemmel. ama o dram tı-
yatrosunu özlüyorum.
Von Papen'e Perapalas'ta yapılan suikast. eocuk-
luğumun heyecanlı anılanndan olmuştu. Alman-
yanın Türkiye büyükelçısı için mi. Perapalas için
mı üzüleceğımızi şaşırmıştık. Perapalas. hâlâ ba-
kımlı \e peî. güzel şükür! Von Papen. 1969'da öl-
dü. Dört mevsimi simgeleyen güzel kadınlann boy
gösterdiği tarihi çını panolanyla ne hoştu Markiz
Pastanesi. Huzur içinde çay sohbeti yapılabilen bu
mekânı da yıllardır kapalı tutuyorlar Tam karşısın-
daki entelektüellerin uğrak yeri Lebon. uzun birsü-
rekapandı. şımdı gene pek cici haliylehızmet ver-
mekte. Ama şimdı turistleri görebiliyoruz.
Beyoğlu Tokatlıyan Oteli \e Degustasyon'un
yerlerinde şimdi yeni yapı işhanlan. Tokatlıyan. Pe-
rez'ı konuk etmişti. Perezde Istanbul'u SambaOr-
kestrası'yla coşturmuştu. Tokatlıyan'ın boşaltıiışı
çok uzun sünmüş. eşyalar gittikçe azalarak bırakıl-
mışlığın ortasında ısrarla ve üzüntülü bakışlarla
otelin kedisi bekleyip durmuştu
Cite de Pera (Çiçek Pasajı). Bohemlerin uğrağı.
Beyoğlu Balık Pazan: Kozmopolit esnafı ve müş-
terisiyle her zaman kalabalık ve pahalı. Balık Pa-
zarı'ndan lngiliz Sarayı'na (Pera House) geçit ve-
ren Avrupa Pasajı (Aynalı Pasaj). Yeni restorasyo-
nuyla ve ilginç ürünler satılan yeni dükkânlanyla
ferahlık veriyor.
1801 "de sultan, iki hektararazi. 165 bin gümüş
sikke vererek lngiliz elçiliğinden. bir site inşa edil-
mesini istedi. İki yıl süren ınşaat. 50 bin gümüş sık-
ke ilavesiyle tamamlandı. 1831 'de kül eden yangın.
1844-1850 arası iüren yeni inşaat. 1870'de ikincı
yangın. 1872-1873'tebugünkügörünümündeki bı-
na yeniden ınşa edıldi 1923"te elçilik Ankara'ya
taşınınca Pera House (lngiliz SarayObaşkonsolos-
luk olarak kullanılmakta. taa Tepebaşi'na kadar
uzanan yemyeşilağaçlıklıbahçesiylegenişmermer
salonlan. XVI. Louiseşyalanyla, 18. yy lngiliz sti-
liyle. İran halılanyla, gümüşlerıyle, şamdanlarıy-
la, müzık ve balo salonlanyla. muazzam bahçesiy-
le zengin bır krallığı ve muhafazakârlığı temsıl et-
mektedir.
Galatasarav
i
Galatasaray Lisesfnden kısaca söz etmektense
susmay ı yeğlenm. Saltanat devnnden gunümüze en
seçkın kışilerimızi yetiştirmiş bu şahane okul. apay-
rı bir konu olarak ele aİınmalı. Tam karşısında Ga-
latasaray Postanesi. hâlâ eski güzelliği ve bakım-
lılığıyla ayakta. Ahşap oyma. yaldızlı süslemeler,
bembeyaz mermerler. Galatasaray'ın nirengi nok-
talarından Mısjr Apartmanf nda mıllı marşımızm
şaın Mehmet Âkif Ersoy 'un \e Fâzıl Ahmet Ay-
kaç'ın oturduklannı bıliyorum. Mehmet Âkif Er-
soy. 27 Aralık 1936'da bu tarihi binada vefat etmiş.
Çağdaş restorasyonla ıç düzenini bozuyorlaımış,
şikâyet var! SESAM'ın bulunduğu muazzam tari-
hi bina (Eski Serkldoryan Kulübü). eski Melek.
sonradan olma Emek sinemalannın bloku, heybe-
tini koruyorgünumüzde de. Fakat hiç temizlenme-
miş kapkara yüzü, birbirini tutmaz sürüyle işyer-
leriyle kısa bir süre sonra tanınmaz duruma gele-
bilır. tnsanlar durduklan yerden habersiz, salt pa-
ra manisinetutulmuşolarak "tarih"ınüstüneçık-
mış, tepiniyorlar. Kiiltür ve Sanat VakfVnın yer-
leştiği LUVT Apartmanı gibi zarifvesoyiuyapı.ni-
ce değerli sanatçılarımızın hizmet verdiği Ses Ti-
yatrosu'nun bulunduğu bina niye bakımsız? Beyoğ-
lu Belediyesi ile birlikte Beyoğlu'nun yüzünü ağar-
tacak zenginlerimiz çıkmaz mı ortaya?
SÜRECEK
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Devlete Yalanı Soktular...
Yokuşun çok dikine "eşek anırtan" derler. İskele-
den camiye. camiden postaneye doğru diklenen de
öyle: Eşek anırtan! Yokuşun ortasındakı tahta bara-
kanın üstünde 'Foto'nun Yeri" yazılı. Böyle yer'li
"yerler" son zamanlarda çoğaldı. kapanın elinde ka-
lıyor.
"Foto'nun Yeri" içinde her şey bulunan bir küçük
market... Önünde Foto'nun eşi gözleme kızartıyor.
Gözleme deyıp geçmeyin, onun da turizmde yeri var.
istanbul'dan Ortaköy'den kalkmış buralara kadar
gelmiş: yahut buradan kalkmış Ortaköy'e sığınmış.
Foto'nun eşi öteki gözlemecileri göstererek, "Bizden
öğrendiler, onlar da yapıyor" dedı.
Büyük gazetelerin böyle küçük yerlerde bırer mu-
habıri bulunur. Bu muhabirler de ceket ceplerinde
bir deste kâğıt, omuzlarında asılı eski bir fotoğraf ma-
kinesıyle her olayın ıçindedırler. Sizi gördüklerinde
bir sır gibi saklanan günün haberlerini kulağınıza fı-
sıldayacaklardır.
Foto Mehmet'ı elimle koymuş gibi buldum. Be-
nı Akın Pansiyon'a götürdü. Pansiyon, aynı zaman-
da restoran.. Onun da kısa adresı: Yalıboyu Mahal-
lesı... Bize Kemal Akın onarılmış yerini gösterdi.
Başta bütün pansiyonlar gibi o da, alafranga tuva-
letli. Ya odanın içinde ya da korıdorda ortaklaşa kul-
lanılıyor. Kaikan'da kimi arıyorsanız ya Kemal Akın'a
soracaksınız. ya da Foto Mehmet'e. size hemen yo-
lu gösterirler. Aradığınız ya Yalıboyu'ndadır, ya iske-
lede. Sloganı da şöyle: "Sınırtı başlayan tatılsonun-
da sınırsız Akın dostluğu başlar". Telefonu var. fak-
sı var. Rahmetlı Özal'ın başarısı ülkeyi telefonla do-
natmış. Bb yazıyı da gazeteye faksla iletiyorum.
Her taraf Çiller'in 'güvenoyu' olgusuyla kaynıyor.
Kime rastlasanız, "Ne oldu" diye soruyor.
Dilimin ucunda iki dize var:
Ahıbba şive-yi yağmada mebhût eyler adâyı
Hüdâ göstermesin asâr-ı izmihlâl bır yerde
Bu iki dize de az Osmanlıca değil yani.. Ekmek-
çi dostum, "Başkasını bulamadın mı?" dıye soracak-
tır. Haklı! Ama bizim gibi eskiler böyle ibret dolu laf-
ları söylemeden edemiyoruz.
"Kalkan da hükümet bunalımıyla çalkalanıyor" de-
miştik. Televizyon izleyenler sıcağı sıcağına haber-
lerı alıyorlar. Bir ingiliz kolonisine benzeyen Kai-
kan'da yattan inen. denizden çıkan ingilizler de bi-
zım Demir Leydi'yi soruyorlar:
"Ne oldu? Güvenoyu aldı mı?"
(Asârı izmihlâl başladı mı?)
Milletvekilleri partiden partiye yer değiştiriyorlar;
mebus pazarlarının kurulmasını kınayanlar çoğun-
lukta... Bu kez mebus pazarları işlemeyeceğe ben-
zer. işler iyice çalkalandı.
Gençliğimde Serbest Fırka çatışmalarını ya haf-
talık Köroğlu. Karagöz. ya da günlük Sonposta ce-
ridelerinden yaşlılara okurdum, ilgiyle izlerlerdi. Me-
busları bir tavuk gibi gösterirler, kümesten kümese
koştururlardı, altına da "Bu Fethı Bey'ın adamı... Bu
Yavuz Ismet'ın yanaşması" diye yazarlardı.
Şimdiki koşuşturmalarda kümesten kümese ko-
şanların kımin adamı olduğu pek anlaşılmıyor; ilkin-
de hatır dolanırdı, şimdi para dönüyor. Paranın di-
ni. imanı olmaz, kım artırıyorsa onun üstünde kalır.
Mesut Yılmaz olsun, Deniz Baykal olsun bırer si-
yaset ahlakı dersi verdiler. Cindoruk dostumuz ise,
"Devlet ahlak ister" dedı kestirip attı. Bir zamanlar
Bayar da"Devlete yalanı soktular" diye kınamadı mı?
Biz unutmadık, yeni örneklerıyle onlar da unuttur-
muyorlar...
B U L M A C A SEDATYAŞAYAS
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDA>»AĞA:
1/ Edırne yöresın-
deki Çingenelerin
geleneksel bahar
eğlencelenne\eri-
lenad . Kakımda
denilen bır kürk
hayvanı. 2/ Söz-
cüklerın hem bı-*
çımsel hem anlam-
sal tanhıni ele alan
dilbılim dalı. 3/
Yurdumuzda bır
petrol bölgesi ..
Gizli yer. köşebu-
cak. 4/ Asitle gra-
vür elde etme tek-
nıgı. 5/Batakhk. 6 Taviani
kardeşlenn vönettığı bır film...
Meydan 7/Rütbesizasker...
Altmış beş santımetre boyun-
dabiruzunlukölçüsü. 8/Ve-
zır ve sadrazamların gıydığı
bırçeşıt kavuk. 9/ Bol, çok..
Bır nota.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ lnce softan yapılmış hafıf
ve dar bir üstlük 2/ Soyun-
dan gelinen kimse... Büyük
pilıç. 3/Geniş kollu sabahlık... İki larla arasındakı sınır. 4/
Gözleri görmeyen... Yahudilerın ayırt edilmek için omuzla-
nna taktıkları sarı kumaş. 5/ Kolyos. uskumru. sardalye gi-
bi balıklannufağı... Hollanda'nın plaka ışaretı 6/Birrenk ..
Adlan aynı olanlardan her bin. II Gerek basınç altında sa-
nayisel bir ışlem gerçekleştirmek. gerek buharla pışirmek ya
da sterilıze etmek için kullanılan sızdırmaz kap 8/ Kumaş
üzerine yapılan bır tür işleme.. Öldükten sonra tsa tarafın-
dan dınltildiğine inanılan adam 9/ Geminın içinde en alt
bölüm.
KONYA ASLİYE 4. HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1995 264
Davacı Başak Sigorta AŞ vekıli avukat Semıh An-
soy tarafından davalılar Bekir Üstün ve Mahmut Kay-
gusuz aley hlerine açılan tazmınat davasının yapılan du-
ruşmasında verilen ara kararı gereğince. Da\alılar Mah-
mut Kaygusuz ve Bekir Lstün'ün Bozkır Bağyurdu
Köyü'ndeki adreslerine tebligat y apılamamış \ e tum za-
bıta araştırmalanna rağmen tebligata sarih açık adres-
leri bulunamadığından ilanen teblığine karar verilmış
olmakla, davalılar Mahmut Kaygusuz \ e Bekir Üstün'e
ait olup Güneş Sigorta AŞ'ye 050219 sayılı mecburı
malu mesuliyet (Trafik) polıçesiyle sigortalı 06 NG
320 (42 RA 251 olarak değişmiş) plakalı \asıta ile da-
vacı şirkete 3396476 sayılı kasko poliçesi ile sigortalı
06 LEL 37 plakalı araca çarptığını, bundan dolayı
12.937.525 TL zarar gördüğünü, davalılara ait vasıta-
nın yüzde 75 kusurlu bulunduğunu. bu kusur nıspeti-
neisabeteden meblağın 6.4.1993 tarihinden itibaren ka-
nuni faizi ile birlikte tahsıline karar verilmesini talep
etmiş olup davalılann adresleri bulunamadığından ila-
nen tebliğine karar verılmiş olmakla; davalılann duruş-
ma günü olan 6.11.1995 günü saat 09.00'da Konya 4.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde hazır bulunmaları ve
bu dava ile ilgıli belgeleri varsa dosyaya ibraz etmele-
ri ya da kendilenni bir \ekille temsil ettirmeleri. duruş-
maya gelmediklerinde \eya kendilerini bir vekille tem-
sil ettırmedıklerı takdırde davanın davalılann gıyabın-
da devam edeceğı ve karar venleceği tebligat yerine ka-
im olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 21.9.1995
Basın: 47028