Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK1995SAU
10 DİZİYAZI
Devlerdekurban ediürTelefondaki adamın sesi hiddetin bü-
tüntonlannıtaşıyordu- "Mademkidev-
let bizi yok etmek istiyor, biz de elde si-
lah, savaşarak ölürüz". Bunu, üstüne
basa basa birkaç kez söylemişti. Sade-
ce bu sözleri duyan. telefondaki orta
yaşlı adamın, silahlı siyası örgüt lideri
olduğunu düşünebilirdi.
Oysa adı Hüseyin Baybasindi Haf-
talık bir derginin ve haftada bir yayım-
lanan TV haber programlanndan biri-
nin taktığı adla. "Türk Escobar'ı" Hü-
seyin Baybaşin. Kendi deyişiyle 1989
yılına kadar yasadışı işlere girmiş. Tür-
kiye'de ve Avrupa'da hapishanelerde
yiatarak bunun bedelini ödemiş ve son
d6rt yılda namuslu bir işadamı olarak
çalışmaya başlamıştı. Elbette ki bunlar
kendi anlatımlan. înanmak veya inan-
raamak, dinleyenin isteğine bağlı. Ama
odiyor ki:
. "Hapisten çıkıp bu işleri bıraktıktan
sonra polis beni rahat bırakmadı. 'Sen
eroin işi yap. biz de payımızı alalım' di-
ye beni sürekli sıkıştırdı. Bu işler böyle
gider zaten. Malı kaldırır. satarsın. Po-
lis de, herkes de pa>inı alır, kimse ağn-
nı açmaz. Mesela son ola\ da Kısmetim-
I'L, Lucky-S'i daha rahat geçirmek için
batırddar. Ceminin mürettebat tarann-
dan batınldığı sövleniyor, ama top mer-
misiyle batırdılar. Gelelim diğer tarafa.
Devİet bizi, PKK'ye yardım etmekle
suçluyor. O>sa PKK dahaiki ay önce be-
nim Ğüneydoğu'daki iş makinelerimi
yaktL Akrabalanmı vurdu. Ben de on-
lara, 'bu şaptığınız yanlış bir şey. ben
de size vuracağımdiye haber gönder-
dim. Bir yandan devlet\nruyor,bir \an-
dan PKK. Biz de yok olmamak için el-
de silah, savaşarak ölmeyi tercih ede-
rte."
'Sen eroin işi yap, biz de
payımızı alırız*
Behçet Cantürk'ün 14Ocak 1994te
öldürülmesinden birkaç gün sonra tele-
fonla görüştüğümüz Hüseyin Bayba-
şin'in. özellikle "Hapisten çıkıp bu iş-
leri bıraktıktan sonra polis beni rahat
bırakmadı. "Sen eroin işı yap, biz de pa-
yımızı alalım" diye beni sürekli sıkıştır-
dı. Malı kaldınr, satarsın. Polis de her-
kes de payını alır, kimse ağzuıı açmaz"
sözleri önem taşıyor.
Baybaşin, açıkça. polisi uyuşturucu
işinin ortağı olmakla suçluyor. Olabilir
mi?ûnümüzde5-l 1 Aralık 1991 tarih-
li Aktüel dergisi var. Prof. Dr. Doğu Er-
gü'in dergiye verdigı demeç aynen şöy-
le: "Avrupa polisinde tstanbul'un ke-
sinlikle elden çıktığı kanaari yaygın...
Gteçen yılın sonlarında (1990 sonlan)
Cenevre'de Avrupa Güvenliği toplantı-
sına katildım. Orada üst düzey bir In-
terpolyetkilisibana İstanbulda polıs-
le suç örgütlen arasında işbirliği var.
Bunu kendilerine söylüyonız, işbirliği-
mizi yitiriyoruz. Onun için Hsan-ı mü-
nasiple üst makamlara bunu iletirseniz
seviniriz' dedL."
Korkunç, değil mi? Yine 1992 yılın-
daki gazete başlıklannda. "Türkiye'de
en biiyük kokain operas>t>nunu gerçek-
leştirerek 800 gram kokaini ek geçiren
dört Narkotik Şube elemanı pasifgörev-
lere atandı. Kokain sanığı ünlüleri, ts-
tanbul Emniyet Müdürü Hamdi Arda-
h'nın oğlu Avukat Atilla Ardalı savun-
muştu..." sözlen yer alıyordu.
Türkiye'de böyle işler olmaz
Hem. 1980'lerin başlannda Zahit Av-
cıbaşıoğlu adlı bir polis müdürü büyük
mıktarda uyuşturucu maddeyle yaka-
lanmamış mıydı? Yakalanmasaydı han-
gi göreve getiriliyordu, biliyor musu-
nuz? Narkotik Şube Müdürlüğü'ne...
Troçkist yazar Ernest Mandel.
1924'te New York polis şefi Joseph A.
VVarren'ın haftada 20 bin dolar aldığı-
nj, onun halefı Grover A. Whalen"ın
İS£ 1926'dan itibaren bu rakamı 50 bın
dolara yükselttığım, Hong Kong polis
örgütünde 12 yıl görev yapan bir dedek-
tifin 7 milyon dolar servet bıriktirdiğı-
ni yazıyor. Siz bakmayın Baybaşin'e,
Avnıpapolisine. Ernest Mandel' inyaz-
dıklanna. Türkiye'de böyle işler olmaz.
Neyse. Biz gelelim yıne yeraltı dünya-
sından porrrelere. olaylara, ilışkilere...
Hüseyin Baybaşin, işte böyle konu-
şan bir adam. Babası Mehmet Şerif
Baybaşin de uyuşturucu madde kaçak-
çüığından yargılanmıs,, hüküm giymiş.
Avrupa'daki cezaevlerini tanımış biri.
Kardeşi Şirin Baybaşin'ın adı da aynı
işlerde geçti. Lice'nin. Cantürkler'den
sonra ikinci büyük ailesinin bir numa-
ralı adı Hüseyin Baybaşin'i bunlan söy-
lemeye iten neden nevdi?
Ocak 1994'te ünlü baba Behçet Can-
türk ve şoförü Recep Kuzucu, bilinme-
yen -kişiler tarafından. bilinmeyen bir
sebeple öldürüldüler. Bu esrarengız ci-
nayet Baybaşin'i ayağa kaldırdı. Elin-
deki 20 bın dolarlık süper mobil tele-
fonla her dakika birilerini aradı.
Cınayetüçnedenlekendisiniilgılen-
•Türk Escobar'ı" lakaplı Hüseyin Baybaşin
anlatıyor: "Hapisten çıkıp bu işleri bıraktıktan
sonra polis beni rahat bırakmadı. 'Sen eroin işi
yap, biz de payımızı alalım' diye beni sürekli
sıkıştırdı. Bu işler böyle gider zaten.
Malı kaldırır, satarsın. Polis de, herkes de
payını alır, kimse ağzını açmaz. Mesela son
olayda Kısmetim-Vi, Lucky-S'i daha rahat
geçirmek için batırdılar."
•Ocak 1994'te ünlü baba Behçet
Cantürk ve şoförü öldürüldü. Bu
esrarengiz cinayet Baybaşin'i
ayağa kaldırdı. Cinayet üç
nedenle kendisini ilgilendiriyordu.
Birinci neden, hemşerisi ve
akrabası olmasıydı. İkinci neden,
aynı 'âlem'in adamıydı ikisi de.
Üçüncü nedense, birilerinin
'Behçet'i Hüseyin vurdu' diye
söylenti çıkarmasıydı. Bu üçüncü
neden çok tehlikeliydi. T<!f
"
Ünlü baba Behçet Cantürk'ün cenazesine, DEP Şırnak Milletvekili Orhan Doğan
gibi tanınmış siyasetçiler de katılrmştı.
Kaçak işadamı Kemal Horzum'un, resmi plakalı araçlarla nasıl
rahatça dolaşabildiğini Behçet Cantürk bile anlayamamıştı.
dinyordu. Binnci neden. hemşensı ve
akrabası olmasıydı. İkinci neden, aynı
"âlem'''in adamıydı ıkısı de. Üçüncü
nedense, birilerinin "Behçet'i Hüseyin
vurdu" diye söylenti çıkarmasıydı. Bu
üçüncü neden çok tehlikeliydi. Can-
türkler'le Baybaşinler bırbirine girebi-
lirdi. Gırerse de her iki taraf için de çok
kötü olurdu
Gerçi Baybaşin. "Ben öldürülsey-
dim. Cantürk ailesi Behçet için üzüldü-
ğü kadar beninv için de üzülürdü" di-
yordu, ama her ikisinin de çok yakının-
dakı bir tanık. ikisinin arasının pek de
öyle sıcak olmadığmı söylüyordu:
u
tki yıl önce, Nevruzgecesi vardı. Sa-
hilde büyük bir restoranda kutlanıyor-
du. Behçet'le Hüseyin birbirine yakın
iki ayrı masada oturuyorlardı. Hüseyin,
bağıra bağıra konuşuyor, kahkahalar
atıyordu. Bu, Behçet'i çok rahatsız etti.
Törelere, kurallara göre Hüseyin'in,
Behçet'in orada olduğunu hesaba kata-
rak da\ ranması. böyle yapmaması ge-
rekiyordu. Behçet bir ara Hüseyin'e
müdahaleşi bile düşündü. \ azgecirdik."
Sadece bu olay bile, Cantürk'le Bay-
başin arasındaki hiyerarşik ilişkiyi or-
taya koyuyordu. Behçet Cantürk, âle-
min en büyüğü idi. "Alem" bu yüzden
paniğe kapıldı. En büyüğe reva görülen
ölüm buysa, bunu re\a görenin büyük-
lüğü kım bilir nasıl bir şeydi?
Behçet Cantürk 14 Ocak 1994 günü
ölü bulundu. Bıraz genye dönüp. neden
öldürüldüğüne ilişkin sorulann bir bö-
lümüne yanıt aramaya çalışalım. Tarih,
3 Ocak 1994. Hakkâri Yüksekova'da
iki kişi, kafalanna sıkılan birer kurşun-
la öldürüldü. Öldürülenler için kimse
PKK'li demedi. Bir kan davası veya
aşiret cmayeti olarak da tanımlanmadı
bu olay. llginç karşılandı. Çünkü öldü-
rülenler, Behçet Cantürk'ün mali ko-
nularda en gü\endiği iki adamıydı. Ki-
milerine göre de bu iki kişi Cantürk'ün
kuryeleriydi.
150 milyonluk gözaltı
Tarih yine 3 Ocak 1994. Yaklaşıkbir
aydır Caddebostan'daki bürosuna uğ-
ramayan Cantürk, birkaç arkadaşı ve
adamıyla birlikte ilk kez bürosuna gir-
di Oturdular. Henüz birer çay içmeye
zaman bulamamışlardı ki polis büroyu
bastı. Cantürk. Kadıköy Emniyet Amir-
liği'ne götürüldü. Yanındaki adamla-
nndan ikisinde ruhsatsız silah bulun-
muştu. Amirlıkte Canrürk'e hiç bir şey
sorulmadı. Bir saat kadar tutulan Beh-
çet Cantürk, serbestbırakıldı. Adamla-
n ve arkadaşlan da...
Kimse bu gözaltına bir anlam vere-
medi. Cantürk, daha sonra konuştuğu
yakınlanna,u
150 mihonum gjttio olay-
da" diyordu. Nereye gitmişti 150 mil-
yonu? Neyi kastediyordu? Anlaşılama-
dı... Cantürk, çok İcarmaşık ilişkilerin
adamıydı. Tanıyanlara göre, cin gibiy-
di. Ankara'da, Tunalı Hilmi Cadde-
si'ndebiryeri vardı. Hastane veyaokul
yapımı için arsayı, Cumhurbaşkam De-
tnirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel isti-
yordu.
1992'nin son ayıydı. Cantürk. Anka-
ra'da, Demireller'in bürosundan çıkmı-
yordu. Burada Yahya Kemal Demirel
ile de arkadaş oldu. Ve bir kişiyle da-
ha... Kemal Horzum'la. Horzum'la
dostlugu Horzum'un kaçaklığında baş-
ladı. Kendisi bunca yıl kanşık işlerle
uğraşmıştı. Horzum'un, kaçak olduğu
sırada nasıl olup da resmi plakalı araç-
larla dolaşabildiğini hiç anlayamadı.
Bu olayı yakınlanna hayretler içinde
anlattı. Resmi araçlann kimlere ait ol-
duğunu hiç öğrenemedi.
1993'ün ekim ayında Lice'nin yerle
bir edılmesi sırasında çok sayıda akra-
basını kaybetti. Lice'nin camisınde,
çarşısında Cantürkler'in parası vardı.
Hepsı yıkıldı, yerle bir edildi. Cantürk,
bunun kendısıne bir u> an olarak yapıl-
dığinı düşündü. Sonra cıddi bir uyan
geldi. Kasım sonlanydı. Kürt aristok-
rasisinin önde gelen aılelerinden Içka-
leler'in. sosyete dünyasında tanınan ka-
dını Nadire İçkale. Behçet Cantürk'le
görüştü. Birtoplantıda, TansuÇilter'in,
PKK'ye yardım yapan işadamlannın
listesinin ellerinde olduğunu. aralann-
da Cantürk'ün de yer aldığını söyledi-
ğini ve "Cantürk işini bitireceğim
r
' de-
diğini anlattı.
Aynı günlerde HBB teievizyon kana-
lında bir PKK itirafçısmın Cantürk'ten
söz etmesi işin tuzu biberi oldu. Can-
türk. yakın bir arkadaşının deyişiyle ar-
tık tam bir paranoyanın içine düşmüş-
tü. Özgür Gündem gazetesine ortaklı-
ğmın bılinmesini de, kendisinın orta-
dan kaldınlması için bir neden olduğu-
nu düşünüyordu. Bu ortaklığın garip
olan yanı şuydu: En az üç dört arkada-
şı, "Sen niye girdin bu işeT
'sorusuna
Cantürk'ten, "Bırakyahu, bildiğingibi
değü" yanıtını almışlardı. Böyle kar-
maşık bir ortam içinde, 14 Ocak 1993
günü Behçet Cantürk'ün kafasına bir
kurşun sıkıldı.
Ölümünden sonra ortalığı saran bir
rivayet daha da önem kazandı. Ne di-
yordu Baybaşin? Batınlan gemide ero-
in falan yoktu, diyordu. Rivayet de bu
yönde. Uyuşturucuyu satan tranh, 3 ton
eroinin Kısmetim-1 gemisine yüklen-
diğini gördü. Gemi yola çıktıktan son-
ra. bir yerde uyuşturucu gemiden alın-
dı. Yaklaşık 15 trilyon lira tutan uyuş-
turucu parası üçe bölündü. Paylardan
birinı Behçet Cantürk aldı. Diğeri, adı
henüz dillerde dolaşmayan, ancaktak-
ma adlarla gezdiği belirtilen bir kişinin
oldu. Ya üçüncü pay... Üçüncü pay ne
oldu?
YARIN: Suç ve ceza
İLAN
T.C.
BÜNYAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1992'682
Davacı Hazine vekili Av. Betül Özkan tarafından davalı Lütfi Ekinci aleyhine mahkemem-
ize açılan kadastro tespitine itiraz davası nın yapılan duruşmasmda verilen ara karan
gereğınce:
Davalı mirasçılanndan Dursun. Halil. Şerife. Mehmet Ekınci"nin tüm aramalara rağmen
tebligata yarar açık adresi tespit edilemedi ğinden adı geçenlere dava dilekçesı ve duruşma
gûnü tebliğ edileme miştir.
Mahkememizde yargılaması devam eden Samağır Köyü. Malkaya mevkiinde 103 ada, 22
parsel sayılı taşınmaza ilişkin ibraz etmek iste dikleri belgeleri duruşmanın bırakıldığı
15.2.1995 günü mahkememi ze ibraz ermeleri ya da kendilerinı bir vekılle temsil ettirmeleri,
aksi halde davanın yokluklannda devam edeceği ve karar venleceği husu su dava dilekçesi
yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 3436
ILAN
T.C.
BÜNYAN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1992/896
Davacı Hazine vekili Av. Betül Özkan tarafından davalı Hacı Ekinci aleyhine mahkemem-
ize açılan kadastro tespitine itiraz davası nın yapılan duruşmasmda verilen ara karan
gereğince:
Davalı mirasçılanndan Eşe Ekinci, Yüksel Ekinci, Mustafa Ekin cı, Ümit Ekinci'nin tüm
aramalara rağmen tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden adı geçenlere dava
dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiştir.
Mahkememizde yargılaması devam eden Samağır Köyü Berdilik mevkiinde 111 ada, 29
parsel sayılı taşınmaza ilişkin ibraz etmek iste dikleri belgeleri duruşmanın bırakıldığı
15.2.1995 günü mahkememi ze ibraz etmelen ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri,
aksi halde davanın yokluklannda devam edeceği ve karar venleceği husu su dava dilekçesi
yenne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 3429
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Yücel Kanpolat'la Söyleşi: (2)
Köpekleri Uyutmak Zordu...
Prof. Yücel Kanpolat'ı dinliyorum. Araya girmemeye çalı-
şıyorum. O, buluşunu anlatmadan önce, ağnları anlatıyor; da-
yanılmaz ağrılan...
- Yüz ağnsı veya kanserli bir saynnın (hastanın) ağnsı. Ya-
ni gece, on beş dakikalık ağnsız uyku için, her şeyini verme-
ye hazır insanlar var. Servetini, konfonınu, hatta belli fonksi-
yonlannı vermeye veya kaybetmeye hazır insanlar var, sırf
ağn gitsin diye. İşte, bu tür ağrılan eğer biz ilaçla ya da diğer
yardtmcı yöntemlerle ortadan kaldıramıyorsak, o zaman cer-
rahiye başvuruyoruz.
Ağn cerrahisi, bu dindirilemeyen ağn tiplehnde gündeme
gelen birgrvp saynya (hastaya) kullanılan bir cerrahi yöntem-
lergrubudur. Bunun için neieryapabiliyoruz? Yaptığımız ge-
neide üç şey var.
Ya, ağnyı taşıyan yolu; bu yot etraftaki sinirlerden başlıyor,
sonra bu siniher omuriliğe giriyor; sonra omurilikte, bu ağn-
yı taşıyan yollar, özel demetler halinde kablolar gibi omurilik-
ten beyne değin ulaşıyor; işte biz, bu ağnyı taşıyan şistemi
herhangi bir yerde harap edersek, ağn yukanya, yani beyne
ulaşamadığı için ortadan kaldınlmış oluyor. Bu cerrahi yön-
temlerden biri.
İkincigrup, ağnyı taşıyan sistemi herhangi bir biçimde uya-
rılar ile meşgul ederseniz; yani kanştınyoruz biraz, stimülas-
yon (uyarma) diyoruz. Bu uyarma işlemi genellikle elektrik
enerjisiyle yapıldığı için elektrikli stimülasyon diyoruz. Elekt-
rik akımını belli birsinirgrubuna veriyorsunuz, orada, birmeş-
guliyet yaratıyor, hatlar meşgul olduğu için de ağnlı uyanlar
yukanya, yani beyne ulaşmıyor.
Üçüncü yöntemler grubu ise, ağnyı ortadan kaldırabilmek
için, belli bazı narkotik ilaçlan, morfın gibi doğoıdan sinir sis-
temine vermek şeklinde oluyor. Insana ağız yoluyla ilaç ver-
mek yerine, Hacı enjeksiyonla verdiğimizde ilacın etkisinin
daha çabuk ve kuvvetli olduğunu bilıyoruz. İşte sinir sistemi-
ne etkin ilaçlan özel implanilar (implant, pompa ve boru siş-
teminden oluşuyor, Türkçe karşılığıyla aktarmak) aracılığı ile
vermekle ilacın veya belli bir dokunun salgısının sinir siste-
mine doğrudan etkisıni şağlamış oiuyomz. Bu uygulamalar
günümüzde henüz morfin grubu ilaçlann özel pompalar ara-
cılığıyla sinirsisteminin belli bölgelerine verilmesi şeklinde uy-
gulanıyor. Bu pompa sistemi yardımıyla daha düşük doz ağ-
n kesici ile daha uzun süreli ve daha etkin ağn kontrolü müm-
kün olabiliyor.
İşte, ağn cerrahisinin dayandığt temel felsefe budur. Ya ağ-
nyı taşıyan sistemi harap edersiniz, ya ağnyı taşıyan sisteme
belli uyanlaryaparak sistemi meşgul edip ağnnın algılanma-
sını engellersiniz, ya da birpompa ve boru sistemiyle sinir sis-
teminde ağnyı kontrol edecek ilaçlan sisteme doğrudan ak-
tanrsınız.
Şimdi, bizim çahştığımız alan, ağnyı taşıyan sistemi harap
etmeye yönelik uygulamalaha ilgili.
- Peki, oraya nasıl geldiniz?
- Evet, bu nasıl oldu? 1969 yılında, ben daha iki yıllık asis-
tan iken, hocam Nurhan Avman. kendisi gerçekten çok de-
ğerti bir bilimadamı idi, eğitimini Amehka'da tamamlamış.
Aynca eğitimini çok iyi yerlerde tamamlamakla kalmamış,
Haryard'da 1 yıl araştırmacı olarak çalışmış, ufku çok geniş
bir insan. Benden, John Fox diye birAmerikalı araştırmacı-
nın birçaltşmasını incelememi istemişti. Ben ağn c'errahisiy-
le ilgili bu çalışmayı inceledim. Sonra bu işin, fizikle ilgili kıs-
mının çok önemli olduğunu görerek biyofizik bölümünde Zi-
ya Güner Hoca 'ya gittim. Biyofizik laboratuvannda Ziya Gü-
ner Hoca'dan ağnyı taşıyan sistemi harap etmek için kullan-
dığımız elektrik enerjisinin, hangi alanlarda, nasıl kullanılabi-
leceğini öğrenmeye başladım. Önce, laboratuvar koşullann-
da bir dizi çalışma yaptık. Sonra, o günün koşullannda hay-
van deneylerine başiadık.
- Hangi hayvanlar?
- Köpekler! O günün koşullannda Türkiye'de bir cerrahi kli-
niğinde hayvan deneylenyapmak gerçekten zordu. Ama, bi-
zim kliniğimizde Dr. Avman'ın çabalanyla kurulmuş biraraş-
tırma laboratuvan vardı.
- 1969'da?
- 1969'larda. Hayvanlan sokaktan bulurduk, onlan labora-
tuvara taşımak, hele uyutmak, müthiş birsorundu. Çünkü kö-
pek uyutma konusunda deneyimimiz yoktu. Bu aynca bir uz-
manlık işi idi ve deneyim gerektiriyordu. önce bu uyutma işi-
ni epey zoriukla öğrendik. Sonra da deneylen, yani ameliyat-
lan gerçekleştirdik. Ameliyattan sonra, o hayvanlara bakmak
büyük birsorundu. Ama, biz bu sorunlara bulaşmakla zaman
içerisinde hem konuyu öğrenmeye, hem de geliştirmeye baş-
lamıştık. Ben uzman olduktan sonra, bu konuya ilgım nede-
niyle, klinikte bu alanda çalışmam, klinik öğretim üyeleri ta-
rafından bana önerildı. Normal sinir cerrahlığına (nöroşırurji-
ye) ek olarak; bunlann içerisinde de en çok sinir sisteminde
iğne elektrotlar aracılığı ile ağn cerrahisi uygulamalan yap-
maya yönlendim.
Yani, şimdi siz sinir dokusu ve omuhliği veya beynin belli
alanlannı harap edebilirsiniz. Bu harabiyet eskiden nasıl ya-
pılıyordu? O kısmı açarak yapılıyordu. Yani açık cerrahi yön-
temlerle yapılıyordu. Sonra sinir sisteminin belli alanlanna ığ-
ne elektrotlararacılığı ile ulaşma yöntemleh geliştirildi. Elekt-
rotla utaşılan bölgede elektrik enerjisiyle harabiyet yaparak
istediğimiz amaca artık ulaşabiliyoruz. Bu elektrot sistemiy-
le ulaşma işleminde röntgenyardımıyla görüntülemeyapıyor-
duk.
- Filmini alıyorsunuz...
- Evet. Uygulama sırasında film alıyorsunuz. Filmde iğne-
nizin, elektrotunuzun nerede olduğunu görüyorsunuz. Buna
ek; uyan yaparak iğnenizin veya elektrotunuzun bulunduğu
yerin sizin istediğiniz alan olup olmadığmı da sınayabiliyor
(test edebiliyorsunuz). Bunlar sayn (hasta) uyanıkken yapılı-
yor, saynlan uyutmuyorsunuz... Çünkü hastanın fonksiyonla-
nnı uygulama öncesi ve sonrası test etmeniz gerekıyor.
Ve bunlar, bir dizi yöntemler grubu olarak vardı ve biz bu
yöntemleri klinik uygulamaya sokmaya çalıştık. Bunlann ilki-
ni yapan, Ankara Universitesi Tıp Fakültesi Sinir Cenrahisi
Kliniği'dirveProf. Nurhan Avman önderliğinde Prof. Ertekin
Arasıl ve Mete Saveren tarafından gerçekleştirilmiştir.
BULMACA
1 2 3 4 5 6
SOLDAN SAĞA:
1/ II. Abdülhamit döne-
minde Ingiltere'den sa-
tın alınan ünlü Osmanlı
savaş gemisi. II Üzeri
dal ve hasırla örtülmüş
kulübe... Su. 3/ Üzenn-
den kolayhkla kayılabi-
len. 4/ tki sopa ile çalı-
nan küçük davul. 5/ Ka-
rakter... Bir soru sözü...
Yapısına girdiği sözcü-
ğe olumsuz anlam ka-
tan bir önek. 6/ Nişasta-
lı tanelerin suyla kayna-
tılarak bulamaç kıvamına getiril-
miş durumu... 1944'te Bandırma
yakınlannda batan Türk yolcu ge-
misi. 7/ Peygamberlen Hud'u din-
lemedikleri için Tanrı tarafından
yok edilen kavim... Bir nota...
Bölmeli göçebe çadın. 8/ Ham
petrollerin bitmiş ürünlere dönüş-
türüldüğü fabrika. 9/ Üzerine yazı
yazılan tabaklanmış ceylan de"ri-
si... Postapaketi.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1' Anadolu'nun bazı yörelerinde gelin alayına ve alayda bulu-
nanlara verilen ad. 2/ Kanşık renkli... Radyo dalgalannm yan-
kısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt. 3/
Yakıldığında renkli ışıklar saçan havai fişek... Bir nota. 4/ Ki-
ra... Hatay ilinde bir göl ve ova. 5/ Yağ tavası... Yabanıl hayvan
bannağı. 6/ Bir yerde oturma... Birleşme çizgisi. II Neptünyum
elementinın simgesi... Bir tür deniz taşımacılığı. 8/ Ilaç... "Ve
yalnız kalmada bir yaza râm olan sahil / Uçuşmada gökyüzün-
de bir sürü — " ' (Orhan Veli). 9/ Askeri donanımın madeni bö-
lümlerini temizlemede kullanılan üstübeç, alkol ve sabun kan-
şımı madde. ,
—*
\