Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20OCAK1995CUMA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Kamu dinlenme
tesisternde zam
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Kamu kurum \e
kuruluşlannın eğıtim \e
dinlenme tesıslerinde. kamu
personeline sağlanacak
sosyal servis ve hizmetler
karşılığı alınacak bedeller.
yüzde 42.9 ıle yüzde 71.9
arasında değişien oranlarda
arttınldı. Konaklama
amacıyla misafirhanelerden
yararlanan kamu
personelinden, kişi başına
her gece ıçin alınan ücretler
değiştinlmedı.
Misafirhanelerden
yararlanan personelden daha
önce olduğu gibi en az 150
bin lira bedel alınacak.
Hastanetere talip
çıktı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Hastanelenn
özerkleştırilmesıni öngören
"Hastane ve Sağlık
lşletmelen Temel Kanunu
Tasansı" TBMM'de
yasalaşmayı beklerken
devlet hastanelen ıçin ilk
talep Vatan Hastaneleri
Grubu'ndan geldi. Grup
sahibi Azmi Ofluoğlu,
Sağlık Bakanlıgı'na
başvurarak 15 devlet
hastanesının ışletme hakkını
kiralamak istedığini bildırdı.
TKİ işletmeye
donuştiırulecek
ANKARA (ANKA) - Türkiye
Taşkömürü Kurumu ve
Etibank'ın bazı müesseselenni
işletmeye dönüştürerek
bırleştirmesinden sonra
Türkiye Kömür tşletmeleri de
bazı müesseselenni işletmeye
dönüştürdü. tşletmeye
dönüştürme gerekçesı
olarak kunımun
Araştırma Planlama
Koordınasyon Daıresi
tarafından hazırlanan raporda,
özellikle personel alımlannın
bakanlığa hatta başbakanlığa
kadar uzanan merkezi
kararlara bağlı olmasindan ve
dış kredi borçlannın
ödenemez hale gelmesınden
yakınıldı
ESAN ihaleye
çıkıyop
• NİĞDE (AA) - Niğde'de
kurulu Orman Urünleri Sanayi
ve Ticaret AŞ'nin (ELSAN)
bugün ıhale ile satılacağı
bıldirildı. Niğde-Adana
karayolu üzerinde 60 bın
mefrekare alanda kurulu. 2
mıiyar lira sermayelı
fabnkada, doğrama atölyeleri,
kurutma fınnı, ıdari ve dığer
bölümler bulunuyor. 30 işçinin
çalıştığı fabnkada. an kovanı,
doğrama. taban döşeme
tahtası. parkc. ambalaı sandığı
ve okul sıralan üretilivor.
Koç ve Komili, partilerin bölünmüşlüğü nedeniyle sorunlann üzerine gidilemediğini savundu
TUSIAD'dan partîlere: BirleşinEkonomiServisi-Türk Sanayı-
cileri ve lşadamlan Derneğı'nin
(TÜSİAD) 25. Genel Kurulu'nda
ekonomide yapısal refbrmların
henüz gerçekleştirilmedığine dik-
kat çekilerek, Türkıye'nin güçlü
bir siyasal idareye ihtiyaç duydu-
ğuvurgulandı. TÜSİAD Yönetim
Kurulu Başkanı Halis Komili,
ekonomide seferberlik planını la-
yıkıyla uygulayacak, güven ve-
ren, güçlü, orta ve uzun vadeli bir
yapısal değisım vizyonuolan tek-
nik kadronun işbaşına getirilme-
sının şart olduğunu bildirdi. TÜ-
SİAD Yüksek Istişare Konseyı şe-
ref başkanlığına getirilen Rahmi
Koç ise politikacılann ve liderle-
rin uzlaşmaya gıderek ülkeyi için-
de bulundu'ğu durumdan kurtar-
malannı istedi. Birmutabakathü-
kümetinın uzun vadeli bir çözüm
olmayacağını belirten Koç. güçlü
bir sıyasi ıdareye gereksinım du-
yulduğunu söyledi.
Yönetim kurulu ve konsey üye-
leri ıçin seçım yapılan toplantıda,
başkanlığa ikınci kez Halis Ko-
mili getirilirken. Güler SabancL,
Muhamem Kayhan ve Sinan Ta-
rabaşkan yardımcılıklanna seçil-
di. Rahmi Koç'tan boşalan Yük-
sek tstışare Konseyi Başkanli-
ğı'na ise Feyyaz Berker, başkan
yardımcılıklanna Asım Kocabı-
yık, Biiknt Eczacıbaşı ve Şinasi
Ertan'ın getırilmesı de oybirliğiy-
le kabul edildi.
TÜSİAD içerisinde yenılikçi
kanadın sözcüsü olarak nıtelenen
Aydın Bolak'ın, "TLSlAD'ın dü-
nü. bugünü ve yannı" konusunu
görüşecek bir kurulun toplanma-
sı önerisi de kunılda kabul edildi.
25. Genel Kurul'da partilerin kavgası yüzünden gelişmeleri takip edemediklerine dikkat çekildi.
Yüksek Istişare Konseyi Baş-
kanı olarak soıı konuşmasını ya-
pan Koç. göreve geldiğı beş yıl
ıçınde sorunlann daha da denn-
leştığini vurgulayarak "Endişem,
Batı'dan giderek uzaklaşıyor ol-
mamız. Aynı çizgiyi takip eden,de-
vamlı bir Dışişleri'ne her zaman-
kinden daha fazia ihtiyacımız var"
dedı.
Bu süreç içinde 7 dışişleri ba-
kanının değiştigine dikkat çeken
Koç. sen-ben kavgasınadüşen po-
litikacılann, dışandaki gelişmele-
ri takip edemedikleri gibi. üike içi
sorunîarla da ilgilenemediklerini
belirtti. Hem sol hem sag partile-
rin bölündüğünü belirten Koç. bu
durumun aradaki partilere yara-
dığını belirterek şöyle konuştu:
"Parti tarihimiz ele alındığinda
Türkiye daima iki biiyük parti ta-
rafından idare edilmiştir. Ortanın
sağı ve ortanın solu. Zaman za-
man şahıslann kaprislerindendo-
ğan fragman partiler kurulmuşsa
da ömürleri u/un ülmamtstır. Yi-
ne bu noktaya geldik, politikacıla-
nmız \e liderierimizden ricamız
en ktsa zamanda birgörüş ve isbir-
liğine giderek memleketimizi için-
de bulunduğu bu durumda kur-
tarmalandır Bu tnemleket bu ha-
le geimeye layık mıydı? Yazık olu-
yor bu memİekete. l'zun yıllardır
kazandığımız itiban süratle yitiri-
yor ve gitgidt fakirleşiyoruz."
Komili. "Parlamentoda.çoğul-
cu demokrarik ilkeler doğrulru-
sunda gerçekleştirilecek. mevcut
siyasi ortamı değiştirecek bir siya-
sal-ekonomik reform hareketi et-
rafında uzlaşılması sağlanmalı-
dır"dedı.
tstikrar...
Anayasa değışıkliği ıle ilgılı ça-
lışmalan bunun ilk adımı olarak
kabul ettiğinı belirten Komili,
ıkinci adım olarak siyasette istik-
ran sağlayacak bir seçım kanunun
çıkartılması gerektıgıni bildirdi.
Komili konuşmasını şöyle sürdür-
dü: "Üçüncü adım, temel ekono-
mik ve sosyal konularda toplumun
çeşitli kesimleri arasında görüş
alışverişi, tartışma \e uzlaşma or-
tamını sağlayacak bir Ekonomik
ve Sosyal Konsey oluşturulması-
dır. Ana ilkeleri parlamento içi uz-
laşmayla belirlenmiş, uygulama
politikalan hükümet tarafından
detay landınlmı; bir ekonomik se-
ferberlik planı bu konseyin üze-
rinde çaltşacağı ilk konu olnıalı-
dır."
95 geçış programındaki lyım-
serliği eleştıren Komili, "Hükü-
met 95'te de yapısal önlemleri bir
kenara bırakacak. ekonomide
mümkün olduğu kadar genişle-
meci bir yaklaşım içinde olacak,
yüzde 45 büyüme ve yüzde 22.5
enflasyon gibi bağdaşmayan he-
deflerİe iyimseriik dalgalan yay-
mayadevam edecek" dedı.
Göreve başladığı ikı yıl önce-
sıyle şimdıyi karşılaştıran Komi-
li. "İki yıl sonra dönüp baktığı-
mızda Türkiye'nin temel sonınla-
nnın halli konusunda pek bir me-
safe kat etmediğimizi görii>oruz.
Ne yazık ki işler hiç iyi gitmivor.
Hükümet iyimserlik ötesi bir tu-
tum içinegirdi. Eylül ayın ;r
eldi-
ğimizde çok sert bir frenle dur Ju-
nılmaya çalışılan ekonomi ay c-: öl-
çüde hızlı bir i\ meyle yeniden > J n-
landınlmaya başlandı" dedı
Faturalann hep aynı kesimlere
kesıldiğı polıtıkalann artık bir ke-
nara bırakılması gerektığinı söy-
leyen Komili. "1995'teişçisi veiş-
vereniyle sanayi sektörünün da-
yanma gücü kalnıayabilir" şeklın-
de konuştu.
Komili. Çiller'ın bütçe açığını
"özellestinne farkı" dıye nitelcn-
dırmesını eleştırerek. özelleştır-
me gelırlennin borç stokunun
azaltılmasında ve ekonomide ger-
çekleştınlecek yapısal degişıklık-
lerin fınansmanında kullanılması
gerektığinı söyledi.
YORUM
ÖZTİN AKGUÇ
Fınncılar '320 gram ekmeği 7 bin 500 liradan mı 300 gram ekmeği 7 bin liradan mı satalım' tartışmasında
Zamda anlaştılar, sorun gratnajEkonomi Servisi- Son ekmek
zammının ardından garip bir yet-
ki tartışması başladı. Ekmek fi-
yatında fıkir birliği yapan esnaf
ve tüccar fınncılar. yetkı konu-
sunda bir türlü anlaşamadılar.
Art arda açıklanan ekmek fiyat-
lan birbirinden farklı gıbı gözük-
se de aynı kapıya çıkıyor. 320
gram ekmek için 7 bin 500 lira
fiyat biçen Istanbul Ekmek Sa-
nayii Işverenleri Sendikası'na
karşılık Istanbul Fınncılar Oda-
sı 300 gram ekmek içın 7 bin li-
ra talep ediyor. 20 gram ekmeğin
fiyaü ise 500 liraya denkgeliyor.
Istanbul Ekmek Sanayii lş\e-
renleri Sendikası tüccar fınncılar
adına ekmek fiyatlannı açıkla-
ma yetkisınin bulunduğunu vur-
gularken. îstanbul Fınncılar
Odası. bu yetkinin sadece der-
nek tarafından kullanabileceğini
iddıa ediyor. tşveren sendikası
tarafından ekmeğin gramajının
belediye encümen karanyla de-
ğişınlmesi gerektiğine dikkat çe-
kılirken, Fınncılar Odası ise gra-
majı düşürmeve haklannın bu-
lunduğunu iddıa ediyor.
Ekmek fıyatlannın 1986yılın-
dan beri serbe^t belırlendiğinı
belirten Keçelı. "Fınncının ek-
mek fiyat ve tarifesini ayariamak
kendi kişisel irade ve karanna
bağlıdır. Bunun dışında hiçbir
makamın tarifesine ihtiyaç yok-
tur. Tüccar fırıncılann belirİedi-
ği rakamı bianı açıklama yetki-
miz vardır. Ancak gramajı bele-
diyenin belirleme yetkisi \ardır"
dedi. tstanbul Büyükşehir Bele-
diye Encümeni'nin 11 Eylül
1994'tealdığ] 1167 sayılı ka'rar-
la ekmek fiyatlannın serbest bı-
rakıldığını hatırlatan Keçeli. ek-
meğin 320 gram olarak sabitlen-
diğini bildirdi. Ekmeğin gra-
majmı 300'e düşüren Fınncılar
Odası'nın mevzuata aykın dav-
randığını açıklayan Keçeli. eksik
gramajlı ekmek imal etmenın
suç olduğunu vurguladı.
Keçeli. "Fınncı meslektaşlarv
nuzı böyle bir suça azmettirmek
ileride telafısi zorsonuçlardoğu-
Ekmeh
1985
1986
1987
1988
1989
i990(Şubat)
1990(Ağustos)
1991
1992
1992<Arakk)
1993 (Mayıs)
1994 (Ocak)
1994(Nisan)
1995 (Ocak)
küçiildii, fiyat büyiidü
390 gram
400 gram
400 gram
320 gram
320 gram
320 gram
320 gram
320 gram
320 gram
320 gram
• 320 gram
320 gram
320 gram
300 gram
40 lira
70 lira
100 lira
200 lira •
350 lira
400 lira
700 lira
1000 lira
1500 lira
2000 lira
2500 lira
4 bin lira
6 bin lira
7 bin lira
nır" diye konuşu.
Öte yandan Istanbul Fınncılar
Odası'nın ekmek tarifelerini I
milyon liraya sattığını belirten
Keçeli. her finnı iki tarife sattık-
lanna dikkat çekerek, odanın ek-
mek tanfelennden gelır elde et-
me amacı güttüğünü vurguladı.
Keçeli, tüccar fınncılann tarife-
sinin ücretsiz olduğunu bildirdi.
Istanbul Fınncılan Odası Baş-
kanı Mustafa Özaydın sendika-
nın görevinin toplusözleşme
yapmak olduğunu vurgulayarak.
'3740 sayılı kanuna göre sendika
fiyat belirleyemez" dedı.
Istanbul Beledıyesi'nden ya-
pılan açıklamadaFınncılar Oda-
sı'nın ekmek gramajını düşür-
mek için dün öğle saatlerine ka-
dar beledıyeye baş\ uruda bulun-
madığı belırtildı. Odanın herhan-
gi bir baş\uruda bulunması ha-
linde talebin değerlendinleceği-
ni belirten yetkililer, karann Fı-
nncılar Odasfnın lehınde veya
aleyhinde olabılecegını belırtti-
ler.
Istanbul Fınncılar Odası Yö-
netim Kurulu üyesi Şaban
Özürk. Ankara ve tzmir'de ek-
mek fiyat ve gramajının esnaf
odası tarafından tespit edildiğini
belirterek, Istanbul Belediye-
si 'nin bu zamana kadar anlamsız
bir iddialaşma sürdürdüğünü bil-
dirdi. Oda Başkanı Özaydın'ın
Istanbul Belediyesı Genel Sekre-
teri Kahraman Emmioğlu ile
toplantı halinde bulunduğunu
belirten Özürk. Emmioğlu'nun
olumlu yaklaştığını söyledi.
Döviz Kuru Tahmini
Doların(USD), Aknan Markı'nın (DM) değerinin 1995 yı-
lında nasıl bir gelişme göstereceği, yalnız dışalımcılar, dış-
satımcılar, yabancı para ile borçlu veya alacaklı olanlar,
bankacılar, yatırımcılar, spekülatörler açısından değil, sa-
de vatandaş açısından da ilgi, bilseme konusudur. Sade
vatandaş da artık döviz kuıiannda oynamanın, iç fiyatlan,
faizleri, hatta iş olanaklannı sonuçta yaşam düzeyini etki-
lediğini deneyımleri ile öğrenmiştir.
1995 yılında döviz kuru ne olur? Bu konuda kaba bir tah-
mın vermeden önce döviz (yabancı para ile ödeme araç-
lan) niçin talep edilir; bir ülkenin döviz kaynakları nelerdir?
Bu sorulann yanıtı üzerinde kısaca duralım.
Döviz, (i) mal ve hızmet dışalımı, (ii) dış ülkelere sabit ser-
maye yatırımı yapma, (iiı) yabancı finansal varlıkları (yaban-
cı hisse senedı, tahvil ve benzerleri) satın alma, (ıv) vade-
sı gelen yabancı para ile olan borçlan ödeme, (v) dış yol-
culuk ve transfer ücretlerinı gerçekleştirme ve (vi) spekü-
lasyon güdüsü ile talep edilir. Bu sayılanlar, genelde dövi-
ze gereksinme doğuran nedenlerdir.
Döviz sunu kaynakları da (i) mal ve hizmet dışsatımı, (ii)
yabancı sermaye doğrudan yatırımlan (yabancılann ülke-
de arazı, bina, tesıs vb. sabit varlıklar alımı), (iii) yabancıla-
nn portföy yatırımlan (yerli kurumların çıkarmış olduğu his-
se senedi ve tahvillerın yabancı para karşılığı dış yatırım-
cılara satışı), (ıv) ülkeye dışandan yapılan transfer ödeme-
leri (hibe, yardım, ışçi dövizleri), (v) yabancı para ile borç-
lanmadır.
Uluslararası ticaret, uluslararası fınans, dış turuzim,
transfer ödemeleri, döviz talep yaratan ve döviz girişi sağ-
layan başlıca etkenlerdir. Günümüzde sermaye hareketle-
ri nedeniyle dövıze gereksinme mal ve hizmet hareketleri
nedeniyle döviz isteminı aşmıştır. Bunun sonucu yabancı
paraların finansal rolü, ticari rollerinden daha önemll hale
gelmiştır. Hükümetlerın mal ve hizmet dış ticaretini etkile-
mek olanakları, kullanabilecek araçları çok daha fazla ol-
duğu halde; sermaye hareketlerini yönlendirme, denetle-
me olanakları, sermaye hareketlerinin serbestleştirilme-
sinden sonra, çok daha zorlaşmıştır.
Bu yalın bilgilerin ışığı altında Türkiye'nin 1995 yılı bek-
lentilerine bakıldığında, cari işlemler veya cari hesaplarda
yer alan, mal dışsatımı, mal dışalımı, yurtdışından hizmet
alımlan ve yurtdışına hizmet satışları (turizm dahil) ve trans-
fer ödemelerınde net bir açık olmadığı, sorunun sermaye
hareketlerinde odaklandığı görülmektedir. Bir ülke cari iş-
lemlerinde fazla verdiği halde, sermaye hareketleri nede-
niyle dış ödemelerınde açık verebilmekte; buna karşı cari
ışlemleri açık veren bir ülke, sermaye girişleri nedeniyle dış
ödemelerde bir fazlalık yaratarak döviz rezervlerini arttıra-
bılmektedir.
Türkiye'nin 1995 yılında 19.0 milyar USD'ye yakın dış-
satım yapacağı, dışalımın 26.0 milyar USD dolayında ola-
cağı, turizm gelirlerinin 4.0 milyar USD'yi aşabıleceği, işçı
dövızlerınin geleneksel olarak 3.0 milyar USD düzeyinde
oluşacağı, dış borçfaiz ödemelerinin 4.0 milyar USD'yi aş-
mayacağı tahmın edilmektedir. Diğer görünmeyen gelir ve
gıderlerdedikkatealındığında, Türkiye'nin 1995 yılında ca-
ri işlemlerde bir açık vermeyeceğı, hatta koşulların elveriş-
li olması halinde 0.5 milyar USD dolayında bir fazla vere-
ceği de beklenmektedir.
1995 yılında, 1994 yılında olduğu gibi, asıl sorun, dış borç
anapara ödemelenndedir. Önemli olan, Türkiye'nin yaban-
cı sermaye yatırımlan, portföy yatınmları, uzun ve kısa sü-
reli borçlanma ve borç ödemelerini içeren sermaye hare-
ketlerinde açık vermemesi veya bu açığı 1 -2 milyar USD
gibi sınıriı boyutlardatutabilmesidir. Türkiye'nin geçrnişyıl-
larda aldığı orta ve uzun süreli krediler nedeniyle 1995 yı-
lında en az 8.0 milyar USD borç anapara ödemesi yapmak
zorunda olduğu bilinmektedir. Türkiye buna yakın bir ser-
maye girişi sağlamak veya bu borçları yeniden finanse et-
mek durumundadır.
Türkiye, 1995 yılında sermaye hareketlerinde önemli açık
vermezse dövizde, kısa süreli sınıriı boyutlu spekülatif oy-
namalar dışında, büyük bunalımlar beklenilmemelidir.
Döviz kuriannın Türkiye'deki fiyat artış hızına koşut bir
gelişme göstermeşi, TL'nin reel olarak devalüe edilmeme-
si nomnal beklentidir. Ancak sermaye hareketlerinde önem-
li bir açık verilmesi halinde, TL'nin reel devalüasyonu zor-
lu hale gelir.
Yanlış IMF'de mi, hükümette mi?
H
ükümet. IMF'ye söz verdiği 150 trilyon
liralık ek vergı ve zam paketini açtı.
Hayırlı olsun!
Ancak IMF, hükümetin ekonomi
konusundaki uygulamalarından yine de
memnun değil. Bu yüzden stand-by
anlaşmasının ocak ayında beklenen üçüncu
taksidinin. en iyi ıhtimalle mart ayına kadar
geciktinleceği belırtiliyor.
IMF, geçen yıl nısan ayında ekonomide
teslim bayrağını çeken koalisyon
hükumetınden ne ıstıyor?
Bu sorunun yanıtını, Başbakanlık
Başdanışmanı Emre Gönensay'ın ABD'de
yaptığı temaslarta ilgili haberterın içinde
bulmak mümkun.
IMF, Türk hükümetinden üç şey istiyor:
Bütçe açığını küçültün.
Bir dizi sübvansiyon _. w
kaldınlsın. "
Enflasyonu düşürün.
IMF, 1995 bütçesiyle ortaya
konan büyüme ve enflasyon
hedeflerini ise inandırıcı
bulmuyor.
Hükümet ne yapıyor?
150 trilyon liralık kaynak
sağlamak için yeni bir paket
açıyor.
Paketin içinde ne var?
Vergiler.
Ancak geçen yılki ek vergiler
gibi, kazananlardan alınan
direkt vergiler değil.
Üst üste ikinci yıl aynı şey, sermaye
çevrelerine kabul ettirilemeyeceği için,
1995'te dolaylı vergilerin arttırılması çıkar
yol olarak görülüyor.
İlk iş olarak Akaryakıt Tüketim Vergisi
oranlan arttınldı. Vergilerdeki artış hemen
akaryakıt zammı olarak fiyatlara yansıtıldı.
Bunu sigaradaki ek vergi artışı izleyecek.
Sigara ve belki diğer Tekel ürünlerinin de
fiyatı artacak.
Kira stopajlan yükselecek, kiralar artacak.
Kentsel rantlar vergilendirilecek; önce arsa,
sonra konut fiyatlan yükselecek.
Emlak ve Emlak Alım-Satım Vergıleri'nde
planlanan artış da aynı sonucu doğuracak.
Gelir ve Kurumlar Vergisi ödeyenlerin fon
kesintilerinde planlanan artış ise, üretılen
mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtılacak.
Soauç: Yıne enflasyon azacak.
Dar gelirlı tüketici kitlelenne "zam" olarak
yansıtılacak dolaylı vergiler yüzünden,
hükümet IMF'den "aferin" alacak mı?
Herhalde, hayır!
Çünkü, Uluslararası Para Fonu'nun üç
emrinden, belki de en önemlisı olan
"Enflasyonu düşürün" talimatının yerine
getırilmesini, bizzat, uygulanan bu
ekonomik polıtikalar engellıyor.
Yıllık vergi iadesi ezıyeti ile KDV gelirini
tehlikeye sokan hükümet, dolaylı
vergilerdeki yeni artışlarla "kayıt dışına
kaçışı" körüklemeye de devam edecek.
Ne kiralar gerçek değer uzerinden
gösterilecek ne de emlak alım-satım
bedelleri...
Böylece IMF'nın bütçe açığının
kapatılması isteğini yerine getirmek de
büsbütün zoriaşacak.
Vergınin, kamu harcamalarının
karşılanmasında ya da
bütçenıh finansmanında en
sağlam ve en doğru kaynak
olduğu yadsınamaz bir
gerçek. Ancak kamu
finansmanında vergınin
sağlayacağı faydaları elde
etmek için, verginin adıl ve
yaygın olması temel
zorunluluk.
Otomotiv lobisinin etkisiyle,
ek taşıt alım vergilerındeki
indirimın süresini uzatıp,
IMF'nin "Sübvansiyonlan
kaldtnn "uyansının tersini
yapacaksınız. Sonra dolaylı vergılerie
kaynak yaratmaya çalışıp, "Bütçe gelırlerinı
arttırıyorum" diye gözlerine girmeye
çalışacaksınız. IMF'nin "Bugün git, yarın
gel" yaklaşımına şaşırmamak lazım.
150 trilyonluk paket çerçevesinde planlanan
belki de en gerçekçi uygulama, Götürü
Vergi'nin kaldırılması. Aslında Başbakan,
hükümet her mali darboğaza gırişinde vergi
refonmunu hatırlıyor. Her vergi reformu
gündeme gelişinde de Götürü Vergiyi
kaldırma iddiasıyla ortaya çıkılıyor.
Geçen yıl buna cesaret edılemedi. Kaldırılan
götürülük sistemine tekrar gen dönüldtL
Para politıkalarından, dış ticaret
politikalanna kadar tüm ekonomik
uygulamalar gibi mali politikalar da günlük
kararlaria yürütülüyor.
Bu ortamda, Götürü Vergi'nin kaldırılması
önemli bir reform olarak kabul edilebilır.
Sadece buna bile cesaret edılebilirse
alkışlamak lazım.•
1980'den beri küçülen tanm sektörü, verdiklerinin karşılığmı alamadı
Tanmsal üretim can çekişiyorANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Sanayileşme, kentleşme
ve uygulanan ekonomik politi-
kalar nedeniyle. özellikle 1980
yılından bu yana sürekli olarak
küçülen tanm sektörü. ekonomi-
ye verdiklerinin karşılığında ge-
rekli olan altyapı yatınmlannı da
alamadı. Tanmın. 1970 yılında
yüzde 30 olan gayri safı yurtiçi
hasılaya (GSYIH) katkısı 1994
yılı sonunda yüzde 12'ye kadar
düşerken. 1980 yılında yüzde 56
olan tanm nüfusu oranı 1990"da
yüzde41'e indı. Tanm sektörün-
deki net dışsatım oranı 1980 yı-
lından itibaren düşüş gösterir-
ken. hayvansal ve işlenmiş tanm
ürünlerinin dışalımındaki büyük
artış. Türkiye ıçin kaygı vericı
boyutlara ulaştı Tanmdaçalışan
yüzde 48 oranındaki nüfus,
GSYlH'den yüzde 15 pay alabil-
di.
Tanm raporu
Türkiye Mımar ve Mühendis
Odalan Birliği Ziraat Mühendis-
leri Odası'nın 9-13 Ocak 1995
tarihleri arasında Ankara"da dü-
zenlediğı Türkiye Ziraat Mühen-
disliği 4. Teknik Kongresi'nde
sunulan raporda tanm sektörün-
deki sorunları ayrıntılı olarak
gündeme getirildi. Prof. Dr. Me-
tin Talim. Ege Ünıversıtesi araş-
tırma göre\ lılerı Gamze Saner
ve Ela Aöş'ın "Ulusal Ekonomi-
de Tanmın Yeri ve Önemi" baş-
lığıyla hazırladıklan raporun son
bölümünde şu görüşlere yer ve-
rildi:
"Türk ekonomisinde son on
yılda sanayileşme ve ekonomik
geüşmede önemli aşamalar kay-
dedilmiştir. Ancak bu gelişmeler
tüm sektörlerde dengeli bir şekil-
de gerçekleşmemi; ve özellikle ta-
nm sektörü ekonomik gelişme-
den yeterince pay alamamıştır.
Bunda sektörün yapısal özellikle-
ri yanında ekonomik konjonktü-
rün ve uygulanan tanm politika-
larının tanm açısından çoğun-
lukla elverişli olmayışının etkisi
bulunmaktadır. Sonuçta tanm
sektörü, bazı iierlemelerie bera-
ber, ekonominin diğer sektöıie-
Alryapının yetersizliğinin üretim gerilemesine yol açması tanmcılan ürkürüyor.
Kullanılabilir arazi sayısı arttı
Mera \e orman arazılen ile tanma uygun
olmayan alanlardaki azalma sonucunda,
kullanılabilir tanm alanı her geçen yıl arttı.
Türkiye Ziraat Mühendısiıği 4. Teknik
Kongre'de, Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurettin
Yddırak ve araştırma görev lılerı Bülent
Gülçubuk ıle SemaGün'ün raporuna göre.
Türkiye'deki arazi varlığının yüzde 31.9'unu
oluşturan ve 21.1 milyon hektan işlenen,
yüzde 18.7 oranındaki 12.4 milyon hektan
çayır-mera. yüzde 3.3 oranındaki 2.2 milyon
hektan tanma uygun olduğu halde
kullanılamayan, yüzde 29.1 oranındaki 19.2
milyon hektan orman arazisi. yüzde 17.1
oranındaki 11.3 milyon hektan da tanma
uygun olmayan özellıği taşıyor. 1991 Genel
Tarım Sayımı sonuçlanna göre. toplam ekilr
dikili alanın yüzde 83.2 oranındaki 14.5
milyon hektan tarla, yüzde 13.4 oranındaki 2.3
milyon hektan meyve, yüzde 3.4 oranındaki
yanm milyon hektan sebze alanından
oluşuyor.
Ekıli-dikıli alanın yüzde 78.9'unda kuru tanm,
yüzde 21.1 "ınde sulu tanm yapılırken, meyve
alanının yüzde 36.9'u, sebze alanında da
yüzde 78.3'ü sulanıyor.
Türkiye'de kullanılabilir arazi miktan; tanmda
makine kullanılması. sulanabilir alanlann
artışı ve mera ile orman alanlannın azalışı
sonucu artış gösterdi. 1927 yılında 41.5
milyon hektar olan mera alanı, 1991 yılında
12.4 milyon hektara inerek yüzde 70.1
oranında azaldı.
riyle dengeli ve uyumlu olacak se-
kilde bütünleşmemiştir."
Ziraat Mühendisleri Odası
Başkanı Mahir Gürbüz ün ver-
diği bılgilere göre de. tarımda ça-
lışan yüzde 48 nüfus.
GSYİH'den ancak yüzde 15 pay
alabıldi.
Gürbüz. şunlan kaydettr .
"Türkiye tanmu kullanılabilir
doğal kay nakların sınırına gel-
miştir. Türkiye bugün toprak re-
zervi kalmamış 19 ülke arasına
0rmiştir ve topraktan suya. do-
ğal üretim kay naklan, sorumsuz-
ca, savurganca talan edilmekte.
kirletilmekte. yok edilmektedir.
Bugün Türkiye. başka ekonomik
\e toplumsal gerçekleri bir yana,
yalnı/.ca hı/la artan ve esasen ye-
terli beslenemeyen toplumunu in-
sanca beslemek için bile tanmını
gözetmek \e geliştirmek zorun-
dadır."
Çiller
Pankobirlik'e
ortaklık
önerdi
Ekonomi Servisi-Başbakan
Tansu Çiller şeker fabrikalan-
nı Pankobirlik'e satmak iste-
dıklerinı açıklarken. Pankobir-
lik Genel Müdürü Kâmil Öz-
demir. tüm şeker fabrikalannı
Kardemir modelinde olduğu
gıbı almak ıstediklennı açık-
ladı. Başbakan Çiller Türki-
ye'nin ilk şeker fabrikası olan
Uşak Şeker'i Türkiye'de ilk
özelleştirme örneği kabul etti-
ğini söyledi. Pankobirlik'in;
satın aldığı üç şeker fabrikası-
nı başanyla yönettiğini anla-
tan Çiller. Pankobirlik üyeleri-
ne. "Şeker fabrikalannı alma-
ya talip misiniz?"diye sordu.
"Evet" yanıtını alan Çiller bu
kez de "Bunlan size satmaya
talip olan bacınızı ortaklıga ka-
bul edecek misiniz'diye sordu.
Çiller özelleştirme ile halkı ve
devleti de sermayenin sahibi,
yapmayı
amaçla-
dıklannı
ifadeetti.
Pancarın
mutlaka
destekle-
me kap-
samında
kalacağı-
nı belir-
ten Çil-
ler, 1995'te enflasyona ezdir-
meyecek bir destekleme fiya-
tı verecekleri vaadinde bulun-
du.
Özelleştirmeyi 1950'li yıl-
larda sermayeyi tabana yaya-
rak gerçekleştirdiklerini kay-
deden Kamil Özdemir ise. sa-
tın aldıklan Amasya, Kayseri
ve Konya şeker fabrikalannın
1992 yılında 409, 1993'te de
671 milyar lira kâr ettiğini,
1994 yılı kârlannın ise asgari
düzeyde olacağını kaydetti.
Kâmil Özdemir, kendilerinin
almadan önce zarar eden du-
rumda olan bu fabrikalan kâ-
ra geçırerek devlete de önem-
li oranda vergi geliri sağladık-
lannı söyledi.