14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20OCAK1995CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kamu dinlenme tesisternde zam • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu kurum \e kuruluşlannın eğıtim \e dinlenme tesıslerinde. kamu personeline sağlanacak sosyal servis ve hizmetler karşılığı alınacak bedeller. yüzde 42.9 ıle yüzde 71.9 arasında değişien oranlarda arttınldı. Konaklama amacıyla misafirhanelerden yararlanan kamu personelinden, kişi başına her gece ıçin alınan ücretler değiştinlmedı. Misafirhanelerden yararlanan personelden daha önce olduğu gibi en az 150 bin lira bedel alınacak. Hastanetere talip çıktı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hastanelenn özerkleştırilmesıni öngören "Hastane ve Sağlık lşletmelen Temel Kanunu Tasansı" TBMM'de yasalaşmayı beklerken devlet hastanelen ıçin ilk talep Vatan Hastaneleri Grubu'ndan geldi. Grup sahibi Azmi Ofluoğlu, Sağlık Bakanlıgı'na başvurarak 15 devlet hastanesının ışletme hakkını kiralamak istedığini bildırdı. TKİ işletmeye donuştiırulecek ANKARA (ANKA) - Türkiye Taşkömürü Kurumu ve Etibank'ın bazı müesseselenni işletmeye dönüştürerek bırleştirmesinden sonra Türkiye Kömür tşletmeleri de bazı müesseselenni işletmeye dönüştürdü. tşletmeye dönüştürme gerekçesı olarak kunımun Araştırma Planlama Koordınasyon Daıresi tarafından hazırlanan raporda, özellikle personel alımlannın bakanlığa hatta başbakanlığa kadar uzanan merkezi kararlara bağlı olmasindan ve dış kredi borçlannın ödenemez hale gelmesınden yakınıldı ESAN ihaleye çıkıyop • NİĞDE (AA) - Niğde'de kurulu Orman Urünleri Sanayi ve Ticaret AŞ'nin (ELSAN) bugün ıhale ile satılacağı bıldirildı. Niğde-Adana karayolu üzerinde 60 bın mefrekare alanda kurulu. 2 mıiyar lira sermayelı fabnkada, doğrama atölyeleri, kurutma fınnı, ıdari ve dığer bölümler bulunuyor. 30 işçinin çalıştığı fabnkada. an kovanı, doğrama. taban döşeme tahtası. parkc. ambalaı sandığı ve okul sıralan üretilivor. Koç ve Komili, partilerin bölünmüşlüğü nedeniyle sorunlann üzerine gidilemediğini savundu TUSIAD'dan partîlere: BirleşinEkonomiServisi-Türk Sanayı- cileri ve lşadamlan Derneğı'nin (TÜSİAD) 25. Genel Kurulu'nda ekonomide yapısal refbrmların henüz gerçekleştirilmedığine dik- kat çekilerek, Türkıye'nin güçlü bir siyasal idareye ihtiyaç duydu- ğuvurgulandı. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Halis Komili, ekonomide seferberlik planını la- yıkıyla uygulayacak, güven ve- ren, güçlü, orta ve uzun vadeli bir yapısal değisım vizyonuolan tek- nik kadronun işbaşına getirilme- sının şart olduğunu bildirdi. TÜ- SİAD Yüksek Istişare Konseyı şe- ref başkanlığına getirilen Rahmi Koç ise politikacılann ve liderle- rin uzlaşmaya gıderek ülkeyi için- de bulundu'ğu durumdan kurtar- malannı istedi. Birmutabakathü- kümetinın uzun vadeli bir çözüm olmayacağını belirten Koç. güçlü bir sıyasi ıdareye gereksinım du- yulduğunu söyledi. Yönetim kurulu ve konsey üye- leri ıçin seçım yapılan toplantıda, başkanlığa ikınci kez Halis Ko- mili getirilirken. Güler SabancL, Muhamem Kayhan ve Sinan Ta- rabaşkan yardımcılıklanna seçil- di. Rahmi Koç'tan boşalan Yük- sek tstışare Konseyi Başkanli- ğı'na ise Feyyaz Berker, başkan yardımcılıklanna Asım Kocabı- yık, Biiknt Eczacıbaşı ve Şinasi Ertan'ın getırilmesı de oybirliğiy- le kabul edildi. TÜSİAD içerisinde yenılikçi kanadın sözcüsü olarak nıtelenen Aydın Bolak'ın, "TLSlAD'ın dü- nü. bugünü ve yannı" konusunu görüşecek bir kurulun toplanma- sı önerisi de kunılda kabul edildi. 25. Genel Kurul'da partilerin kavgası yüzünden gelişmeleri takip edemediklerine dikkat çekildi. Yüksek Istişare Konseyi Baş- kanı olarak soıı konuşmasını ya- pan Koç. göreve geldiğı beş yıl ıçınde sorunlann daha da denn- leştığini vurgulayarak "Endişem, Batı'dan giderek uzaklaşıyor ol- mamız. Aynı çizgiyi takip eden,de- vamlı bir Dışişleri'ne her zaman- kinden daha fazia ihtiyacımız var" dedı. Bu süreç içinde 7 dışişleri ba- kanının değiştigine dikkat çeken Koç. sen-ben kavgasınadüşen po- litikacılann, dışandaki gelişmele- ri takip edemedikleri gibi. üike içi sorunîarla da ilgilenemediklerini belirtti. Hem sol hem sag partile- rin bölündüğünü belirten Koç. bu durumun aradaki partilere yara- dığını belirterek şöyle konuştu: "Parti tarihimiz ele alındığinda Türkiye daima iki biiyük parti ta- rafından idare edilmiştir. Ortanın sağı ve ortanın solu. Zaman za- man şahıslann kaprislerindendo- ğan fragman partiler kurulmuşsa da ömürleri u/un ülmamtstır. Yi- ne bu noktaya geldik, politikacıla- nmız \e liderierimizden ricamız en ktsa zamanda birgörüş ve isbir- liğine giderek memleketimizi için- de bulunduğu bu durumda kur- tarmalandır Bu tnemleket bu ha- le geimeye layık mıydı? Yazık olu- yor bu memİekete. l'zun yıllardır kazandığımız itiban süratle yitiri- yor ve gitgidt fakirleşiyoruz." Komili. "Parlamentoda.çoğul- cu demokrarik ilkeler doğrulru- sunda gerçekleştirilecek. mevcut siyasi ortamı değiştirecek bir siya- sal-ekonomik reform hareketi et- rafında uzlaşılması sağlanmalı- dır"dedı. tstikrar... Anayasa değışıkliği ıle ilgılı ça- lışmalan bunun ilk adımı olarak kabul ettiğinı belirten Komili, ıkinci adım olarak siyasette istik- ran sağlayacak bir seçım kanunun çıkartılması gerektıgıni bildirdi. Komili konuşmasını şöyle sürdür- dü: "Üçüncü adım, temel ekono- mik ve sosyal konularda toplumun çeşitli kesimleri arasında görüş alışverişi, tartışma \e uzlaşma or- tamını sağlayacak bir Ekonomik ve Sosyal Konsey oluşturulması- dır. Ana ilkeleri parlamento içi uz- laşmayla belirlenmiş, uygulama politikalan hükümet tarafından detay landınlmı; bir ekonomik se- ferberlik planı bu konseyin üze- rinde çaltşacağı ilk konu olnıalı- dır." 95 geçış programındaki lyım- serliği eleştıren Komili, "Hükü- met 95'te de yapısal önlemleri bir kenara bırakacak. ekonomide mümkün olduğu kadar genişle- meci bir yaklaşım içinde olacak, yüzde 45 büyüme ve yüzde 22.5 enflasyon gibi bağdaşmayan he- deflerİe iyimseriik dalgalan yay- mayadevam edecek" dedı. Göreve başladığı ikı yıl önce- sıyle şimdıyi karşılaştıran Komi- li. "İki yıl sonra dönüp baktığı- mızda Türkiye'nin temel sonınla- nnın halli konusunda pek bir me- safe kat etmediğimizi görii>oruz. Ne yazık ki işler hiç iyi gitmivor. Hükümet iyimserlik ötesi bir tu- tum içinegirdi. Eylül ayın ;r eldi- ğimizde çok sert bir frenle dur Ju- nılmaya çalışılan ekonomi ay c-: öl- çüde hızlı bir i\ meyle yeniden > J n- landınlmaya başlandı" dedı Faturalann hep aynı kesimlere kesıldiğı polıtıkalann artık bir ke- nara bırakılması gerektığinı söy- leyen Komili. "1995'teişçisi veiş- vereniyle sanayi sektörünün da- yanma gücü kalnıayabilir" şeklın- de konuştu. Komili. Çiller'ın bütçe açığını "özellestinne farkı" dıye nitelcn- dırmesını eleştırerek. özelleştır- me gelırlennin borç stokunun azaltılmasında ve ekonomide ger- çekleştınlecek yapısal degişıklık- lerin fınansmanında kullanılması gerektığinı söyledi. YORUM ÖZTİN AKGUÇ Fınncılar '320 gram ekmeği 7 bin 500 liradan mı 300 gram ekmeği 7 bin liradan mı satalım' tartışmasında Zamda anlaştılar, sorun gratnajEkonomi Servisi- Son ekmek zammının ardından garip bir yet- ki tartışması başladı. Ekmek fi- yatında fıkir birliği yapan esnaf ve tüccar fınncılar. yetkı konu- sunda bir türlü anlaşamadılar. Art arda açıklanan ekmek fiyat- lan birbirinden farklı gıbı gözük- se de aynı kapıya çıkıyor. 320 gram ekmek için 7 bin 500 lira fiyat biçen Istanbul Ekmek Sa- nayii Işverenleri Sendikası'na karşılık Istanbul Fınncılar Oda- sı 300 gram ekmek içın 7 bin li- ra talep ediyor. 20 gram ekmeğin fiyaü ise 500 liraya denkgeliyor. Istanbul Ekmek Sanayii lş\e- renleri Sendikası tüccar fınncılar adına ekmek fiyatlannı açıkla- ma yetkisınin bulunduğunu vur- gularken. îstanbul Fınncılar Odası. bu yetkinin sadece der- nek tarafından kullanabileceğini iddıa ediyor. tşveren sendikası tarafından ekmeğin gramajının belediye encümen karanyla de- ğişınlmesi gerektiğine dikkat çe- kılirken, Fınncılar Odası ise gra- majı düşürmeve haklannın bu- lunduğunu iddıa ediyor. Ekmek fıyatlannın 1986yılın- dan beri serbe^t belırlendiğinı belirten Keçelı. "Fınncının ek- mek fiyat ve tarifesini ayariamak kendi kişisel irade ve karanna bağlıdır. Bunun dışında hiçbir makamın tarifesine ihtiyaç yok- tur. Tüccar fırıncılann belirİedi- ği rakamı bianı açıklama yetki- miz vardır. Ancak gramajı bele- diyenin belirleme yetkisi \ardır" dedi. tstanbul Büyükşehir Bele- diye Encümeni'nin 11 Eylül 1994'tealdığ] 1167 sayılı ka'rar- la ekmek fiyatlannın serbest bı- rakıldığını hatırlatan Keçeli. ek- meğin 320 gram olarak sabitlen- diğini bildirdi. Ekmeğin gra- majmı 300'e düşüren Fınncılar Odası'nın mevzuata aykın dav- randığını açıklayan Keçeli. eksik gramajlı ekmek imal etmenın suç olduğunu vurguladı. Keçeli. "Fınncı meslektaşlarv nuzı böyle bir suça azmettirmek ileride telafısi zorsonuçlardoğu- Ekmeh 1985 1986 1987 1988 1989 i990(Şubat) 1990(Ağustos) 1991 1992 1992<Arakk) 1993 (Mayıs) 1994 (Ocak) 1994(Nisan) 1995 (Ocak) küçiildii, fiyat büyiidü 390 gram 400 gram 400 gram 320 gram 320 gram 320 gram 320 gram 320 gram 320 gram 320 gram • 320 gram 320 gram 320 gram 300 gram 40 lira 70 lira 100 lira 200 lira • 350 lira 400 lira 700 lira 1000 lira 1500 lira 2000 lira 2500 lira 4 bin lira 6 bin lira 7 bin lira nır" diye konuşu. Öte yandan Istanbul Fınncılar Odası'nın ekmek tarifelerini I milyon liraya sattığını belirten Keçeli. her finnı iki tarife sattık- lanna dikkat çekerek, odanın ek- mek tanfelennden gelır elde et- me amacı güttüğünü vurguladı. Keçeli, tüccar fınncılann tarife- sinin ücretsiz olduğunu bildirdi. Istanbul Fınncılan Odası Baş- kanı Mustafa Özaydın sendika- nın görevinin toplusözleşme yapmak olduğunu vurgulayarak. '3740 sayılı kanuna göre sendika fiyat belirleyemez" dedı. Istanbul Beledıyesi'nden ya- pılan açıklamadaFınncılar Oda- sı'nın ekmek gramajını düşür- mek için dün öğle saatlerine ka- dar beledıyeye baş\ uruda bulun- madığı belırtildı. Odanın herhan- gi bir baş\uruda bulunması ha- linde talebin değerlendinleceği- ni belirten yetkililer, karann Fı- nncılar Odasfnın lehınde veya aleyhinde olabılecegını belırtti- ler. Istanbul Fınncılar Odası Yö- netim Kurulu üyesi Şaban Özürk. Ankara ve tzmir'de ek- mek fiyat ve gramajının esnaf odası tarafından tespit edildiğini belirterek, Istanbul Belediye- si 'nin bu zamana kadar anlamsız bir iddialaşma sürdürdüğünü bil- dirdi. Oda Başkanı Özaydın'ın Istanbul Belediyesı Genel Sekre- teri Kahraman Emmioğlu ile toplantı halinde bulunduğunu belirten Özürk. Emmioğlu'nun olumlu yaklaştığını söyledi. Döviz Kuru Tahmini Doların(USD), Aknan Markı'nın (DM) değerinin 1995 yı- lında nasıl bir gelişme göstereceği, yalnız dışalımcılar, dış- satımcılar, yabancı para ile borçlu veya alacaklı olanlar, bankacılar, yatırımcılar, spekülatörler açısından değil, sa- de vatandaş açısından da ilgi, bilseme konusudur. Sade vatandaş da artık döviz kuıiannda oynamanın, iç fiyatlan, faizleri, hatta iş olanaklannı sonuçta yaşam düzeyini etki- lediğini deneyımleri ile öğrenmiştir. 1995 yılında döviz kuru ne olur? Bu konuda kaba bir tah- mın vermeden önce döviz (yabancı para ile ödeme araç- lan) niçin talep edilir; bir ülkenin döviz kaynakları nelerdir? Bu sorulann yanıtı üzerinde kısaca duralım. Döviz, (i) mal ve hızmet dışalımı, (ii) dış ülkelere sabit ser- maye yatırımı yapma, (iiı) yabancı finansal varlıkları (yaban- cı hisse senedı, tahvil ve benzerleri) satın alma, (ıv) vade- sı gelen yabancı para ile olan borçlan ödeme, (v) dış yol- culuk ve transfer ücretlerinı gerçekleştirme ve (vi) spekü- lasyon güdüsü ile talep edilir. Bu sayılanlar, genelde dövi- ze gereksinme doğuran nedenlerdir. Döviz sunu kaynakları da (i) mal ve hizmet dışsatımı, (ii) yabancı sermaye doğrudan yatırımlan (yabancılann ülke- de arazı, bina, tesıs vb. sabit varlıklar alımı), (iii) yabancıla- nn portföy yatırımlan (yerli kurumların çıkarmış olduğu his- se senedi ve tahvillerın yabancı para karşılığı dış yatırım- cılara satışı), (ıv) ülkeye dışandan yapılan transfer ödeme- leri (hibe, yardım, ışçi dövizleri), (v) yabancı para ile borç- lanmadır. Uluslararası ticaret, uluslararası fınans, dış turuzim, transfer ödemeleri, döviz talep yaratan ve döviz girişi sağ- layan başlıca etkenlerdir. Günümüzde sermaye hareketle- ri nedeniyle dövıze gereksinme mal ve hizmet hareketleri nedeniyle döviz isteminı aşmıştır. Bunun sonucu yabancı paraların finansal rolü, ticari rollerinden daha önemll hale gelmiştır. Hükümetlerın mal ve hizmet dış ticaretini etkile- mek olanakları, kullanabilecek araçları çok daha fazla ol- duğu halde; sermaye hareketlerini yönlendirme, denetle- me olanakları, sermaye hareketlerinin serbestleştirilme- sinden sonra, çok daha zorlaşmıştır. Bu yalın bilgilerin ışığı altında Türkiye'nin 1995 yılı bek- lentilerine bakıldığında, cari işlemler veya cari hesaplarda yer alan, mal dışsatımı, mal dışalımı, yurtdışından hizmet alımlan ve yurtdışına hizmet satışları (turizm dahil) ve trans- fer ödemelerınde net bir açık olmadığı, sorunun sermaye hareketlerinde odaklandığı görülmektedir. Bir ülke cari iş- lemlerinde fazla verdiği halde, sermaye hareketleri nede- niyle dış ödemelerınde açık verebilmekte; buna karşı cari ışlemleri açık veren bir ülke, sermaye girişleri nedeniyle dış ödemelerde bir fazlalık yaratarak döviz rezervlerini arttıra- bılmektedir. Türkiye'nin 1995 yılında 19.0 milyar USD'ye yakın dış- satım yapacağı, dışalımın 26.0 milyar USD dolayında ola- cağı, turizm gelirlerinin 4.0 milyar USD'yi aşabıleceği, işçı dövızlerınin geleneksel olarak 3.0 milyar USD düzeyinde oluşacağı, dış borçfaiz ödemelerinin 4.0 milyar USD'yi aş- mayacağı tahmın edilmektedir. Diğer görünmeyen gelir ve gıderlerdedikkatealındığında, Türkiye'nin 1995 yılında ca- ri işlemlerde bir açık vermeyeceğı, hatta koşulların elveriş- li olması halinde 0.5 milyar USD dolayında bir fazla vere- ceği de beklenmektedir. 1995 yılında, 1994 yılında olduğu gibi, asıl sorun, dış borç anapara ödemelenndedir. Önemli olan, Türkiye'nin yaban- cı sermaye yatırımlan, portföy yatınmları, uzun ve kısa sü- reli borçlanma ve borç ödemelerini içeren sermaye hare- ketlerinde açık vermemesi veya bu açığı 1 -2 milyar USD gibi sınıriı boyutlardatutabilmesidir. Türkiye'nin geçrnişyıl- larda aldığı orta ve uzun süreli krediler nedeniyle 1995 yı- lında en az 8.0 milyar USD borç anapara ödemesi yapmak zorunda olduğu bilinmektedir. Türkiye buna yakın bir ser- maye girişi sağlamak veya bu borçları yeniden finanse et- mek durumundadır. Türkiye, 1995 yılında sermaye hareketlerinde önemli açık vermezse dövizde, kısa süreli sınıriı boyutlu spekülatif oy- namalar dışında, büyük bunalımlar beklenilmemelidir. Döviz kuriannın Türkiye'deki fiyat artış hızına koşut bir gelişme göstermeşi, TL'nin reel olarak devalüe edilmeme- si nomnal beklentidir. Ancak sermaye hareketlerinde önem- li bir açık verilmesi halinde, TL'nin reel devalüasyonu zor- lu hale gelir. Yanlış IMF'de mi, hükümette mi? H ükümet. IMF'ye söz verdiği 150 trilyon liralık ek vergı ve zam paketini açtı. Hayırlı olsun! Ancak IMF, hükümetin ekonomi konusundaki uygulamalarından yine de memnun değil. Bu yüzden stand-by anlaşmasının ocak ayında beklenen üçüncu taksidinin. en iyi ıhtimalle mart ayına kadar geciktinleceği belırtiliyor. IMF, geçen yıl nısan ayında ekonomide teslim bayrağını çeken koalisyon hükumetınden ne ıstıyor? Bu sorunun yanıtını, Başbakanlık Başdanışmanı Emre Gönensay'ın ABD'de yaptığı temaslarta ilgili haberterın içinde bulmak mümkun. IMF, Türk hükümetinden üç şey istiyor: Bütçe açığını küçültün. Bir dizi sübvansiyon _. w kaldınlsın. " Enflasyonu düşürün. IMF, 1995 bütçesiyle ortaya konan büyüme ve enflasyon hedeflerini ise inandırıcı bulmuyor. Hükümet ne yapıyor? 150 trilyon liralık kaynak sağlamak için yeni bir paket açıyor. Paketin içinde ne var? Vergiler. Ancak geçen yılki ek vergiler gibi, kazananlardan alınan direkt vergiler değil. Üst üste ikinci yıl aynı şey, sermaye çevrelerine kabul ettirilemeyeceği için, 1995'te dolaylı vergilerin arttırılması çıkar yol olarak görülüyor. İlk iş olarak Akaryakıt Tüketim Vergisi oranlan arttınldı. Vergilerdeki artış hemen akaryakıt zammı olarak fiyatlara yansıtıldı. Bunu sigaradaki ek vergi artışı izleyecek. Sigara ve belki diğer Tekel ürünlerinin de fiyatı artacak. Kira stopajlan yükselecek, kiralar artacak. Kentsel rantlar vergilendirilecek; önce arsa, sonra konut fiyatlan yükselecek. Emlak ve Emlak Alım-Satım Vergıleri'nde planlanan artış da aynı sonucu doğuracak. Gelir ve Kurumlar Vergisi ödeyenlerin fon kesintilerinde planlanan artış ise, üretılen mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtılacak. Soauç: Yıne enflasyon azacak. Dar gelirlı tüketici kitlelenne "zam" olarak yansıtılacak dolaylı vergiler yüzünden, hükümet IMF'den "aferin" alacak mı? Herhalde, hayır! Çünkü, Uluslararası Para Fonu'nun üç emrinden, belki de en önemlisı olan "Enflasyonu düşürün" talimatının yerine getırilmesini, bizzat, uygulanan bu ekonomik polıtikalar engellıyor. Yıllık vergi iadesi ezıyeti ile KDV gelirini tehlikeye sokan hükümet, dolaylı vergilerdeki yeni artışlarla "kayıt dışına kaçışı" körüklemeye de devam edecek. Ne kiralar gerçek değer uzerinden gösterilecek ne de emlak alım-satım bedelleri... Böylece IMF'nın bütçe açığının kapatılması isteğini yerine getirmek de büsbütün zoriaşacak. Vergınin, kamu harcamalarının karşılanmasında ya da bütçenıh finansmanında en sağlam ve en doğru kaynak olduğu yadsınamaz bir gerçek. Ancak kamu finansmanında vergınin sağlayacağı faydaları elde etmek için, verginin adıl ve yaygın olması temel zorunluluk. Otomotiv lobisinin etkisiyle, ek taşıt alım vergilerındeki indirimın süresini uzatıp, IMF'nin "Sübvansiyonlan kaldtnn "uyansının tersini yapacaksınız. Sonra dolaylı vergılerie kaynak yaratmaya çalışıp, "Bütçe gelırlerinı arttırıyorum" diye gözlerine girmeye çalışacaksınız. IMF'nin "Bugün git, yarın gel" yaklaşımına şaşırmamak lazım. 150 trilyonluk paket çerçevesinde planlanan belki de en gerçekçi uygulama, Götürü Vergi'nin kaldırılması. Aslında Başbakan, hükümet her mali darboğaza gırişinde vergi refonmunu hatırlıyor. Her vergi reformu gündeme gelişinde de Götürü Vergiyi kaldırma iddiasıyla ortaya çıkılıyor. Geçen yıl buna cesaret edılemedi. Kaldırılan götürülük sistemine tekrar gen dönüldtL Para politıkalarından, dış ticaret politikalanna kadar tüm ekonomik uygulamalar gibi mali politikalar da günlük kararlaria yürütülüyor. Bu ortamda, Götürü Vergi'nin kaldırılması önemli bir reform olarak kabul edilebilır. Sadece buna bile cesaret edılebilirse alkışlamak lazım.• 1980'den beri küçülen tanm sektörü, verdiklerinin karşılığmı alamadı Tanmsal üretim can çekişiyorANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Sanayileşme, kentleşme ve uygulanan ekonomik politi- kalar nedeniyle. özellikle 1980 yılından bu yana sürekli olarak küçülen tanm sektörü. ekonomi- ye verdiklerinin karşılığında ge- rekli olan altyapı yatınmlannı da alamadı. Tanmın. 1970 yılında yüzde 30 olan gayri safı yurtiçi hasılaya (GSYIH) katkısı 1994 yılı sonunda yüzde 12'ye kadar düşerken. 1980 yılında yüzde 56 olan tanm nüfusu oranı 1990"da yüzde41'e indı. Tanm sektörün- deki net dışsatım oranı 1980 yı- lından itibaren düşüş gösterir- ken. hayvansal ve işlenmiş tanm ürünlerinin dışalımındaki büyük artış. Türkiye ıçin kaygı vericı boyutlara ulaştı Tanmdaçalışan yüzde 48 oranındaki nüfus, GSYlH'den yüzde 15 pay alabil- di. Tanm raporu Türkiye Mımar ve Mühendis Odalan Birliği Ziraat Mühendis- leri Odası'nın 9-13 Ocak 1995 tarihleri arasında Ankara"da dü- zenlediğı Türkiye Ziraat Mühen- disliği 4. Teknik Kongresi'nde sunulan raporda tanm sektörün- deki sorunları ayrıntılı olarak gündeme getirildi. Prof. Dr. Me- tin Talim. Ege Ünıversıtesi araş- tırma göre\ lılerı Gamze Saner ve Ela Aöş'ın "Ulusal Ekonomi- de Tanmın Yeri ve Önemi" baş- lığıyla hazırladıklan raporun son bölümünde şu görüşlere yer ve- rildi: "Türk ekonomisinde son on yılda sanayileşme ve ekonomik geüşmede önemli aşamalar kay- dedilmiştir. Ancak bu gelişmeler tüm sektörlerde dengeli bir şekil- de gerçekleşmemi; ve özellikle ta- nm sektörü ekonomik gelişme- den yeterince pay alamamıştır. Bunda sektörün yapısal özellikle- ri yanında ekonomik konjonktü- rün ve uygulanan tanm politika- larının tanm açısından çoğun- lukla elverişli olmayışının etkisi bulunmaktadır. Sonuçta tanm sektörü, bazı iierlemelerie bera- ber, ekonominin diğer sektöıie- Alryapının yetersizliğinin üretim gerilemesine yol açması tanmcılan ürkürüyor. Kullanılabilir arazi sayısı arttı Mera \e orman arazılen ile tanma uygun olmayan alanlardaki azalma sonucunda, kullanılabilir tanm alanı her geçen yıl arttı. Türkiye Ziraat Mühendısiıği 4. Teknik Kongre'de, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurettin Yddırak ve araştırma görev lılerı Bülent Gülçubuk ıle SemaGün'ün raporuna göre. Türkiye'deki arazi varlığının yüzde 31.9'unu oluşturan ve 21.1 milyon hektan işlenen, yüzde 18.7 oranındaki 12.4 milyon hektan çayır-mera. yüzde 3.3 oranındaki 2.2 milyon hektan tanma uygun olduğu halde kullanılamayan, yüzde 29.1 oranındaki 19.2 milyon hektan orman arazisi. yüzde 17.1 oranındaki 11.3 milyon hektan da tanma uygun olmayan özellıği taşıyor. 1991 Genel Tarım Sayımı sonuçlanna göre. toplam ekilr dikili alanın yüzde 83.2 oranındaki 14.5 milyon hektan tarla, yüzde 13.4 oranındaki 2.3 milyon hektan meyve, yüzde 3.4 oranındaki yanm milyon hektan sebze alanından oluşuyor. Ekıli-dikıli alanın yüzde 78.9'unda kuru tanm, yüzde 21.1 "ınde sulu tanm yapılırken, meyve alanının yüzde 36.9'u, sebze alanında da yüzde 78.3'ü sulanıyor. Türkiye'de kullanılabilir arazi miktan; tanmda makine kullanılması. sulanabilir alanlann artışı ve mera ile orman alanlannın azalışı sonucu artış gösterdi. 1927 yılında 41.5 milyon hektar olan mera alanı, 1991 yılında 12.4 milyon hektara inerek yüzde 70.1 oranında azaldı. riyle dengeli ve uyumlu olacak se- kilde bütünleşmemiştir." Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Mahir Gürbüz ün ver- diği bılgilere göre de. tarımda ça- lışan yüzde 48 nüfus. GSYİH'den ancak yüzde 15 pay alabıldi. Gürbüz. şunlan kaydettr . "Türkiye tanmu kullanılabilir doğal kay nakların sınırına gel- miştir. Türkiye bugün toprak re- zervi kalmamış 19 ülke arasına 0rmiştir ve topraktan suya. do- ğal üretim kay naklan, sorumsuz- ca, savurganca talan edilmekte. kirletilmekte. yok edilmektedir. Bugün Türkiye. başka ekonomik \e toplumsal gerçekleri bir yana, yalnı/.ca hı/la artan ve esasen ye- terli beslenemeyen toplumunu in- sanca beslemek için bile tanmını gözetmek \e geliştirmek zorun- dadır." Çiller Pankobirlik'e ortaklık önerdi Ekonomi Servisi-Başbakan Tansu Çiller şeker fabrikalan- nı Pankobirlik'e satmak iste- dıklerinı açıklarken. Pankobir- lik Genel Müdürü Kâmil Öz- demir. tüm şeker fabrikalannı Kardemir modelinde olduğu gıbı almak ıstediklennı açık- ladı. Başbakan Çiller Türki- ye'nin ilk şeker fabrikası olan Uşak Şeker'i Türkiye'de ilk özelleştirme örneği kabul etti- ğini söyledi. Pankobirlik'in; satın aldığı üç şeker fabrikası- nı başanyla yönettiğini anla- tan Çiller. Pankobirlik üyeleri- ne. "Şeker fabrikalannı alma- ya talip misiniz?"diye sordu. "Evet" yanıtını alan Çiller bu kez de "Bunlan size satmaya talip olan bacınızı ortaklıga ka- bul edecek misiniz'diye sordu. Çiller özelleştirme ile halkı ve devleti de sermayenin sahibi, yapmayı amaçla- dıklannı ifadeetti. Pancarın mutlaka destekle- me kap- samında kalacağı- nı belir- ten Çil- ler, 1995'te enflasyona ezdir- meyecek bir destekleme fiya- tı verecekleri vaadinde bulun- du. Özelleştirmeyi 1950'li yıl- larda sermayeyi tabana yaya- rak gerçekleştirdiklerini kay- deden Kamil Özdemir ise. sa- tın aldıklan Amasya, Kayseri ve Konya şeker fabrikalannın 1992 yılında 409, 1993'te de 671 milyar lira kâr ettiğini, 1994 yılı kârlannın ise asgari düzeyde olacağını kaydetti. Kâmil Özdemir, kendilerinin almadan önce zarar eden du- rumda olan bu fabrikalan kâ- ra geçırerek devlete de önem- li oranda vergi geliri sağladık- lannı söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle