25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 1995 CUMA 12 DIZIYAZI Direnen yıldızın yeni rengi " I HATİCE TL NCER • Hanoi'njn üzerine 1972 yılında Başkan Nixon'ın emriyle 40 bin ton bomba yağdırıldı. Hanoi şimdi sahne olduğu savaşların acısını, To, Truc Bach, Tien Quang, Bay Mau, Hoan Kiem göllerinin sularına gömmüş gibi. • Birkaç caddede bir kentten sıyrılıp insanı doğaya taşıyan çevresi ağaçlaıia sarılı göller Hanoi'nin romantizm kaynağı. Özellikle Hoan Kiem Gölü'nün çevresindeki banklardaki sarmaş dolaş gençler, yeşil sulara bakıp hayal kuruyorlar. ROMANTİK GÖLLER DİYARI- Hanoi'nin en önemli özelliklerinden biri çevresi yemyeşil parklaıia çevrili gölleri. Parkları spor ve gezinti alanı olarak kullanan Hanoililer, göllerin sulannda düş yolculuğuna çıkıyor. Acılannı sulara gömenkentAkşam üzeri ulaştığımız Ha- noi "de buz gibi bir hava var. Vi- etnam'ın kuzeyinin güneye gö- re daha soğuk olduğunu oku- muştuk. ama böylesine büyük farkbeklemiyorduk. Hanoi'nin soğuğuna hazırlıksız yakalant- yoruz. Bütün geceyi titreyerek geçi- rip yeni dalmışken garip sesler- le uyanıyoruz. Saat sabahın al- tısı ve giin henüz ağarmamış. Hemen çıkıp seslerin geldiği yöne doğru ilerliyoruz. Ha- noi'nin kalbi olduğu söylenen Hoan Kiem Gölü'nün kenarı sabah sporu yapanlarla dolu. Göz çevresinden başlayan masaj Çoğunluğu yaşlı kadınlardan oluşan topluluk. yaşıtlan bir er- keğin komutlan eşliginde eg- zersiz yapıyor. Hareketler yu- muşak. Kollar yana açılıyor, yukarı kaldınlıyor. Dizler İcıv- nlıyor. Sonra masaja geçiliyor. Önce göz çevresinden başlayıp yanaklara doğru masaj yapılı- yor. Sonra kollara bacaklara masaj yapılıyor. Ardından tek- rar beden hareketlenne geçili- yor. Spor dev am ederken yaşl1 bir çift bisikletleriyle telaşla geli- yorlar. Güçlükle yürüyen kadın bir banka oturuyor. Kocası ise yetiştiği yerden toplu spora ka- tılıyor. Gençler. toplu spor ye- rine tek tek çalışmayı tercih edi- yor. Kimisi de işe gitmeden ön- ce gölün çevresinde koşu yapı- yor. Saat 7'ye doğru spor biti- yor. dağılıyorlar. Kent gitgide hareketleniyor. Yabancıların yeri Darling Kafe Bir gence. nerede kahvaltı edebileceğimizi soruyoruz. Ya- bancıların "Darling Kafe"ye girtiklerini söylüyor. Yantmıza yaklaşan siklocuya Darling Ka- fe'yi bilip bilmediğini soruyo- ruz. Hanoi 'de tanınan biryerolsa gerek hemen götürüyor. Dar- ling Kafe'nin önü yabancılara kiralanan motosiklet ve bisik- letlerle dolu. Biz sabahın ilk müşteri leriyiz. Uzun tahta ma- salardart birine oturuyoruz. Duvardaki panolarda tur ilan- ları. mesajlar asılı. Kafenin bir köşesine uyku tulumlan yığıl- mış. Kafeyi işlettikierini tahmin ertiğimiz üç genç kendi arala- nnda sohbet ediyor. On dakika beklememize rağ- men gençlerin ilgisini çekmeyi başaramıyoruz. Içerisi oldukça loş. ama görülmeyecek kadar karanhk değil. Sonunda çağınp sipa- rişimizi veriyoruz. Fransa'nın unutkanlığı Fransız sömürgeciler. 1882'de Ha- noi'ye geldiklerinde bazı tapınakları yıkmaktan çekinmemişler. Ba Tien Pa- goda, katedrale yol yapmak için yıkıl- mış. Bao An Pagoda'nın yerine posta- ne kurulmuş. HoChiMinh, 1945'tekendisiylerö- portaj yapan birgazeteciye şu yorumu yapmıs.: "Fransa acayip bir memle- kettir. İnsanı hayran bırakacak fikirle- rin ocağıdır. ama yolculuğa çıkınca bu fıkirieri yanında götürmez." Hanoi kenti Çin, Fransız ve Vietnam kültürlerinin sentezi görünümünde. Fransız etkisindeki geniş bulvarların hepsine yerleştirilmiş trafik polisleri LOKANTALAR, TARİH VE SATICILAR- Öğle saatferinde Hanoi büyük bir lokanta haline geliyor . Lokantalar etleri, pilavları, salataları tezgâhlarına sıralayıp müşteri bekliyor. Yan yana uzun bir açık büfe görüntüsündeki lokantalarda müşteriler tercihlerini yapıp kaldırımdaki masalarda yemeklerini yiyorlar (üstte). Hoan Kiem Gölü'nde minik bir adacığın üzerindeki Ngoc Son Tapınağı'na kırmızı ahşap bir köprüden geçilerek gidiliyor. Köprü üzerinde dolaşan şipşakçı kızlar tapınağın önünde poz veren turistlerin fotoğraflannı çekiyorlar (üstte sağda). Hanoi kenti Çin, Fransız ve Vietnam kültürlerinin sentezi görünümünde. Ancak Hanoi, Ho Chi Minh'e göre daha düzenli ve temiz bir kent olsa da yollar yine seyyar satıcılarla dolu.(yanda). Ho Chi Minh'deki gibi bir kargaşanın yaşanmasını önlüyor. Hanoi. Ho Chi Minh'e göre daha dü- zenli ve temiz bir kent olsa da yollar yine seyyar satıcılarla dolu. Bır şapka- cı kadının ısranna dayanamay ıp bir do- •lara üç minik şapka alıyoruz. Cadde- lerde uzun süre dolaştıktan sonra pe- şimizden gelen şapkacı kadın işaretler- le bizden biraz daha para istediğini an- latıyor. Çevredeki yurttaşlarına bizi şikâyet ediyor. Etrafımızkalabalıklaşıyor. Ba- kışlardan kadına haksızlık ettiğimızı diişündüklerini anlıyoruz. Ingilizce bi- len biri "Biraz önce üç şapka alıp bir dolar vermişsiniz. İki dolar daha vere- ceksiniz" diyor. Cebimizden avuç içi kadar şapkala- rı çıkarıp gösterince şaşırıp kadına "Bunları mı sattın" diye soruyorlar. "Evet" cevabı üzerine. satıcı kadın azarlayıp özür diliyorlar. Kadın bizden biraz daha fazla para koparmak gayretindeydi. ama en azın- dan yalancı değildi. Hanoi'de yemek telaşı Öğiene doğru. lokantalarda büyük telaş var. Yol ortasında sebzeler yıka- nıyor. etler kızartılıyor. Durup Viet- nam usulü mantı yapan kadını seyre- diyoruz. Sulandırıİmış pırinç ununu al- tında su kaynayan bir tcpsiye döküp kapağını kapatıyor. Sonra hemen açıp pişen hanuıru oklavu yardımıyla alı- yor. Içini yerleştirip kapatıyor. Saat l2.0üsıralarında lokantalar et- lerı. pilavları, salataları tezgâhlarına sıralamış müşteri bekliyor. Hanoi bü- yük bir lokanta gibi. Yıın yana uzun bir açık büfe görün- tüsündeki lokantalarda müşteriler ter- cihlerıni yapıp kaldırımdaki masalar- da yemeklerini yiyorlar. Fotoğrafçeki- mine hep hoşgöriiyle yaklaşan Viet- namlılar birkaç kişi dışında, bir şey y i- yip içerken buna kesinlikle izin vermi- yorlar. Zaten rehberinıiz Quang da bi- zi bu konuda uyarmıştı. Hoan Kiem Gölü'nün kenarındaki kafetaryada öğle yemeğimizi yiyoruz. Garson kızlar. Vietnanı'da kadınların yaygın giyim tarzı olan bluz-pantolon yerine siyah dur mini etek. beyaz bir göınlek üzerine kırmızı ceket giymiş- ler. Karşımızda oturan kulaklan küpe- li. saçları Amerikan kesimli gençler biralarıvla cipslerini atıştırıyorlar. Şipşakçı kızlar Hoan Kiem Gölü'nde minik birada- cığın üzerindeki Ngoc Son Tapına- ğı'na kırmızı ahşap bir köprüden ge- çılerek gidiliyor. Köprü üzerinde dola- şan şipşakçı kızlar tapınağın önünde poz veren turistlerin fotoğraflarını çe- kiyorlar. Ho Chi Minh kentinde el ele tutuş- muş bir çifte bile rastlamamıştık. Ha- noi'de. özellikle Hoan Kiem Gölü'nün çev resindeki banklardaki sarmaş dolaş gençler. yeşil sulara bakıp hayal kuru- yorlar. Birkaç caddede bir kentten sıyrılıp insanı doğaya taşıyan çevresi ağaçlar- la sarılı göller Hanoi'nin romantizm kaynağı. Hanoi'nin üzerine 1972 yılında Baş- kan Nixon'ın emriyle40 bin ton bom- ba yağdırıldı. Hanoi şimdi sahne olduğu savaşla- rın acısını. To. Truc Bach. Tien Quang. Bay Mau. Hoan Kiem göllerinin sularına gömmüş gibi. Yarın: Hanoi \Je ilginç bir kutlama ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Bir Şeyler Üretmek Gerekiyor Kimi dostlarım erken ayrıldı dünyamızdan, devlet yaşa- mında, politikada olayların bu boyuta, bu çıkmaza, tutar- şızlığa vardığını görmediler. Görselerdi nasıl kahrolurlardı kimbilir! Geçen sabah Dışişleri Bakanlığı önünde Büyükel- çi Necdet Tezel için düzenlenen törende de benzer dü- şüncelere daldım. Her kuşaktan diplomatlar bir arada. Ama mutlu gorünmüyortar. Nasıl olabilirier! Çiçeği burnun- da bir diplomat mutsuzluğunu şu sözlerle belirtiyor: - Müşerref Teyze, biz emekll büyükelçi olarak ölmeye- ceğiz sanınm. Çünkü elçiliğimiz uzak bir düş artık... Diken türü bir sitem değil mi? Dışişlerinde yaşanan olay- lar, umut kırıcı boyutlarda gerçekten. Neler duyuyor, ne- lere tanık oluyoruz. Oysa bu meslegin belli geleneği var- dı. Devlet yaşamında başka bir yeri, ağırfrğı, saygınlrğı var- dı. Kural dışı davranışlara yer verilmez, Bakanlık içi sorun- lar dışarı yansımazdı. Şimdi koridorla basın, medya iç içe yaşıyor, bir kararı değiştirmek için akıl almaz girişimler ya- pılıyor. Büyükelçi Necdet Tezel vaktiyle müsteşarlık koltuğun- da otururken, o koltuğa uzun süre atama yapılmayacağı- nı düşünür müydü hiç! Ya da elçiler kararnamesinin ge- cikmesi nedeniyle yaşanan düş kırıklığını hayal edebilir miydi? Kimi olayların bçyutlan hayal gücünü de aşıyor. Bakanlık önündeki törende Bülent Ecevit de vardı, Dı- şişleri Bakanı'ndan sonra da o konuştu. Necdet Tezel'in portresini çizdi birkaç sözcükle. Cumhuriyetimizin ilkele- ri doğrultusunda çalışan bir diplomat olduğunu, birlikteça- lıştıklan dönemde Tezel'den çok şey öğrendiğini söyledi. Neler canlandı gözümde. Kıbrıs olayları, kararlı bir politi- kanın somut ürünlerini gördüğümüz günler. Şimdi çok ge- rilerde. Yalnız dış politikada değil, her dalda değişen ka- rarlar, güncel çözüm yöntemleriyle bir karmaşa yaşanıyor ülkemizde. Bakanlık önündeki törende Profesör Mümtaz Soysal da var. Dşişleri'nde dört aylık bakanlığına karşın adını güzel bırakan SHP'li. Karayalçın'ın tam karşısında bir yerde duruyor. Ecevit de çevresine bakmıyor hiç. Ha- va çok soğuk ama asıl soldaki esintiler donduruyor insa- nı! Mina Tezel'in sözleriyle ısınıyor yüreğim. Sevgiyi, dost- luğu, birtikteliği ne güzel anlatıyor. Bakanhk'tan doğru Kocatepe Camii'ne, eski dostlar- dan birgrup da burada. Büyükelçi Osman Olcay, Haluk Kura, Semih Günver, Haluk Bayülken, sonra büyük ko- alisyon önerisiyle siyasal kulisi dalgalandıran diplomat po- litikacı, Bitlis Milletvekili ANAP'lı Kamran Inan.Göz bel- leğim de fena değil ama kimi kışileri güç tanıyorum. Za- manın elleri hayli acımasız doğrusu. O ellere karşı koymak için başka bir direniş, bir inanç, umut gerekiyor galiba. • • • Sanatçı dostlanma dönüyorum saygıyla. Yoz ortama güzel direniyor. güzellikler üretmekten geri kalmıyorlarhiç. Lütfü Günay'ın sergisine gittim geçen akşam. Armoni Galerisi'nde sokağa taşıyor kalabalık. Insanlar güzel bir şey yaşamak istiyor. Galeriler, konserler, tiyatro ve sine- malarda ahyor soluğu. Yaşamak sevinci yeniden yeşeri- yor, yeni bir solukla sürüyor yolculuk. Lütfü Günay Ege'yi getirdi başkente, bizim koydan, Kaz- dağı'ndan, Tahtakuşlar'dan görüntüler. Kilitbayırı'nda fır- çasını denize batırmış bence, mavi ağaçlan, mavi anıla- rımla seyrettim. Kilitbayırı ressamın açıkhava atölyesi. Yaz gelince orada bir köşede çalışıyor. Nerdeyse altı yuz yıllık bir köy. Sultan Cahidi de orada yaşıyormuş. Mavi ve ye- şil birbirine karışıyor Kilitbayırı'nda. Resmin büyüsü de bu galiba. Bir fırça neler üretiyor, ağaca dayanır, denize da- lar gibi oluyor insan. Başka ellerle üreyen çirkinlikleri aşı- yor birden! Armut devşiren ellere de acıyla gülümsüyor. Ne olursa olsun bir şeyler üretmek gerekiyor bence. içten bir direnişe, bir eyleme, bir yürüyüşe katılmak yüreklice, barış yolunda bir adım, karanlığa bir damla ışık olmak, bir dönüşüme soluk, yitik sevgililere bir selam vermek gere- kiyor. Bir merhaba demek. Çoğu şarkılarını yarıda bıraka- rak ayrıldı dünyamızdan. Belli olayları görmediklerine se- vinebiliriz ama o olayları tersine çevirmeden, olumsuz ge- lişmeleredurdemeden, biröfkeyi, özlemi dindirmeden ya- şamak hakkını bulabilir miyiz acaba? Önce yaşadığımızı kanrtlamak zorundayız. • • • Telefonla, çiçekle bana seslenen, geçmiş olsun diyen okurlanma teşekkür ediyorum. Bir kazayı ucuz atlattım gerçekten. Ölümün soluğunu hissettikten sonra yaşama dönmek çok hoş. Ama rastgele yaşadığımızı hissetmek de hayü acı. Geçirdiğim kaza bu acıyı da duyurdu bana. Yeniden doğmuş gibiyim şimdi. Hepinize ve tüm güzelliklere yeniden merhaba diyorum. BULMACA 1 2 3 4 5 SOLDAN SAĞA: 1/ Sevilen müzik yapıt- larından seçilmiş bö- lümlerin sıralanmasıyla oluşan müzik parçası. 2/ Üstü kapalı olarak an- latma... Van kentinin Urartular dönemindeki adı. 3/ Boya. pas gibi şeyleri çıkarmakta ya da pürüzleri gidermekte kullanılan çelik araç... Yapmacıklı davranış. 4/ Atılgan. gözü pek... Ti- caret malı. 5/Yadırgana- cak yönü olma. tuhaflık. 6/ Soğukla sıcak arası... Anadolu halklannın en eski ana tannçası. 7/ Bağışlama... Bir anlatımda veril- mek istenen öz. 8/ Bir işin yapıldı- ğı an... Eli işe yatkın. becerikli. 9/ Otlak... İçine antlaşma ve padişah mektuplarımn konulduğu metal kutu. YUKARIDAN AŞAĞIVA: 1/ Afrika ve Okyanusya'da kulla- nılan çok hafif tekne. 2/ Asma kü- tüğü... Gözdeki canlıhk. 3/ Bir kimsenin yapmayı düşündüğü şey... Asker. 4/ Badem. şeker ve vanilya ile yapılan kek. 5/ Ja- pon halk şarkılanna verilen ad... "Alnımdaki - - - yarası Senin yüzünden" (Orhan Veli). 6/ Yüz. çehre... Ördeğe benzer bir su kuşu. II Içki... Eski dilde gün. 8/Kötü dikiş nedeniyle kumaşta oluşan büzülme ya da kıvnm... Kumarda ortaya sürülen para. 9/ Üstünde ölü vıkanılan kerevet. tLAN Gümrügümüzce Bingör Kolektif Şırketi adına işlem gören 12267 sayılı 17.05.1989 tarihli gıriş beyannaınesi muhteviyatı eşyalardan kaynaklanan gelır eksiği ile ilgili olarak: Istanbul 1 No'lu Vergi Mahkemesi Başkanlığı'nca alınan E: 1990 84. K: 1994 146 sayılı 27.01.1994 tarihli karar lehinıize sonuçlanmıs- tır. Bu nedenle 54.067.200- TL gelir eksığinin tahakkuk zaman aşımına uğramanıaM nedeniyle başkaca bir adresi bulunamadı- ğından müdürlüğümüz Saymanlık Müdiirlüğü'ne ödenmesi teb- liûolunur. "ERENKÖN GİRİŞ GÎ'MRÜK Mİ Dl RLÜĞÜ Busın: 2740
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle