Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR
Ünlü yönetmenin renk üçlemesinin ikinci filmi Alkazar'da gösteriliyor
EMnle-seyret Kieslowskf den...
15
Çok yakın bir dostun, hatta
dosttan da öte nerdeyse 'ba-
bam ve ustam' diyebileceğitn
bir büyük yazarın bizi acıya,
üzüntüye garkeden ölümüyle
günlerdir daldığımız boğuntu
ve kasvetin karanlığından yırt-
mak için bir kez daha gidip
seyrettiğim "Üç Renk: Be-
yaz", sevgili Onat Kutlar'ın
sınemaseverlere tanıtıp sevdir-
dıği, Polonyalı 'ermiş' yönet-
menin, günümüzün en önemli
ve kendine özgü sinema yara-
tıcılanndan, görüntü ve anla-
tım büyücüsü, Krysztof Kies-
loHski'nın (şimdilik) son ya-
pıtı niteliğindeki, ünlü ma\ı.
beyaz, kırmızıdan oluşan renk
üçlemesinin ikinci opusu.
Üç ay kadar önce seyrettıği-
miz üçlemenin, özgürlük üs-
tüne medıtasyona girişen ilk
filmı "Mavi"yle kısa bir süre
sonra seyirciye sunulacak son
filmi, kardeşlık teması çevre-
sinde dönenen "Kırmızı"yı da
birbırine baglayan ara durak
konumundaki "Beyaz", dün
gece Kanal D'de de ekrana gel-
dı meraklısı ıçın.
54 yaşındaki Kieslovvski
Kutsal On Emır'i yorumla-
dığı on filmlik "Dekalog" se-
risinden sonra, seri film çek-
meyı lyice alışkanlık halıne
getıren ve son ıki yılını verdı-
ğı, Fransız devriminden dün-
yaya yayılarak yaşamın vazge-
çilmez evrensel değerlerıne
dönüşmüş üç temel kavrama
ılişkın, serbest vezınle ve aia-
bıldığine kişisel yaratılmış bu
renk üçlemesıyle yaygınlaşan
ününü pekıştirmış ancak bu
üçlemeden sonra artık bir da-
ha fılm çevirmeyeceğıni, bun-
dan böyle kendını huzur için-
de okumaya vereceğıni de
açıklayarak hayranlarını üz-
müştü bu yakınlarda. 54 yaşın-
daki Kieslovvskı usta.
25 yıllık meslek yaşamında,
şımdiye dek söze, dile pek sı-
ğınmayan konulann ve ahlakı
tercıhlerın ağır bastıgı. hem
gizemli, hem de berrak olabi-
len öykülerin sınırlarını geniş-
leten, kamerasını bireyin de-
rınliklerine salan, keskin ve
SUNGU ÇAPAN
KieskavskTnin gözünden, Paris'i mesken hrtmuş, gariban Polonyalıyla Fransız kızının evlilik töreninden manzara.
düşündürücü fılmlerıyle za-
man zaman seyırcisinin solu-
ğunu kesen Kieslowski'nin
adeta öncü bir romancının im-
geleminden dogma, son dene-
mesi "Trois Couleurs" üçle-
mesi, vazgeçılmez bazı kav-
ramların ışığında, farklı me-
kânlarda (ülkelerde) çekilmiş
birtakım farklı öyküleri, fark-
lı kahramanlan \e ilişkilerini
ele alıp işlıyor
'Mizahi bir kara film'
Kocasını. çocuğunu yitırmı^
bir kadının toplumdan soyut-
lanmasını, yabançılaşmasını
estetıze eden, benzersiz JuH-
ette Binoche'lu, melankolik
"Mavi" başyapıtının ardından,
Avrupa'nın en büyük sinema-
cısı olduğuna'iman «ttiğımız
Kieslovvski'nın gedikli sena-
risti Krysztof Piesiewicz'le bır-
likte yazdığı senaryoya \e
"Dekalog"ları hatırlatan bir
entrikaya dayanan "Üç Renk:
Beyaz", huzünle dengelenmiş.
acı bir humoru barındıran, in-
ce ince psikolojik ögelerle ge-
lışerek aşk ve intikam bulama-
cı, biröyküyü göruntülere dö-
ken. 'mizahi bir kara film' de-
nemesi.
Yönetmenin ayrıntı kaçır-
mayan gözlem ustalıgıyla.
keskin humoruyla bezeli,
zevkli ve kendine özgü kişisel
üslubunun bir kez daha belir-
ginleştiği "Bevaz", Fransız ka-
nsının (Julie Delpy) yataktaki
başansızlıgı nedeniyle boşadı-
ğı, duygusal ve kınlgan bir Po-
lonyalı kuaför Karol Karofun
(ülkesının ufak teFek ama seç-
kin aktörlerınden Zbignievv
ÜÇ Renlü Beyaz (Trois Couleurs: Blanc) Yönetmen: Krzysztof Kieslovvski /
Senaryo: Krysztof Piesievvicz, K.Kieslovvski / Kamera: Edvvard Klosinski /
Müzik: Zbigniew Preisner / Montaj: U. Lesiak / Oyuncular: Z. Zamachovvski,
Julie Delpy, Janusz Gajos, Jerzy Stuhr, Gregorz Warchol, A. Bardini, Jerzy
Novvak / 1993 Polonya - Fransa yapımı (IFA) Beyoğlu Alkazar sinemasf nda.
de, zor durumda bıraktıgı eskı
karısının ilgisıni kazanacaktır
iyımser havalı finalde...
Sembolik bir fable'dan hü-
zünlü bir farce'a dogru kolon
vuran, sanki ölümsüz Şar-
lo'dan üstüne bir şeyler sin-
miş, onurlu, aşk kırgını, umar-
sız ama sonuna dek kararlı.
Makyavelist, berber-işadamı
kahramanımızm öyküsünü,
Doğu-Batı (Polonya-Fransa)
karşıtlığını ve kadın-erkek ça-
tışmasım vurgulayarak. ironik
bir tonda anlatan Kieslowskı,
müzik ve renk öğesini "Ma-
vi"deki kadar yogun bir şekil-
de öne çıkarkıyor bu kez.
"Mavi"nin öznelliği yanında.
daha nesnel bir bakışın ürünü
niteliğindeki "Beyaz", demır-
perdenın kalkmasından sonra
değışim rüzgârlarının estiğı.
yasadışılıgın, üçkâğıtçılığm
ve dolandıncılığın dümen su-
yuna girmiş, vahşi kapitaliz-
min saltanat sürmeye koyuldu-
ğu. ekonomik darboğazdaki.
etkıleyicı bir çağdaş Polonya
panoraması çıziyor.
'Neşeli kara film'Zamacrumski. usta ışı bir oyun
çıkarıyorgerçekten) acıklı öy-
küsünü nakledıyor
Varını yoğunu yitirip soka-
ğa. kapı önüne konulan. met-
roda (Anadolu'da da yaygın)
tarakla agızdan mızıka çalarak
mendıl açan gariban Polonya-
lı Karol, tesadüfen metroda
rastladığı, uyanık bir vatanda-
şı (Janusz Gajos) sayesinde.
kocamanbirbavul ıçindeülke-
sine dönmenin yolunu buluyor
allahtan.
'Ölû' kahramanımız
Üst üste gelen birtakım
bahtsızlıklar karşısında. çok
sevdigı kansı Dominıque'ten
ister ıstemez avnlmayı ve kö-
tü kaderıni kabullenmış halde,
bavulu havaalanından çalan
hırsıziardar; yedıgi kötekle
kendını Varşova çöplügünde
buluveren kahramanımız (Ka-
rol), bundan sonra bütün ener-
jisinı kısayoldan, köşeyi dön-
meye vererek zengin bir ışa-
damı olmay ı başarıyor, amacı-
na varmak için heryola başko-
yarak.
Amacı da, servetıni kullana-
rak yanıp tutuştuğu, varlıklı
Fransız kızı kansını yenıden
elde ederek Dominique'ın gü-
zel burnunu sürtmek, onunla
eşıt (hatta son tahlılde üstün)
olduğunu kanıtlayıp öcünü al-
mak! Tezgâhladığı entrıka so-
nucunda Domınıque"ı Varşo-
va'ya getırmenin üstesinden
gelerek kendı cenaze törenini
bıle organize edıp dışardan da
seyreden'ölü' kahramanımız,
ınce ınce hazırladıgı dümeni-
nın ters tepkısine karşın yine
Kieslovvskı'nın paletindekı
beyaz renginin. örnegın or-
gazm anında boydan boya be-
yaz perdeyi kaplaması ya da
ıroninin doruguna çıktıgı bazı
sahneleri gibisinden, yıgınla
hoşluklar ıçeren, hüznün kara
mizahla harmanlandıgı, derin-
lerdeki intikam ateşıyle besle-
nen bu 'neseli kara film' dcnc-
mesi, en trajik anlarda gülünç
de olabilen, sarsıcı bir Kies-
lovvski yapıtı.
"Dekalog" varı, 'Sana ya-
pılmasını istemediğini, sen de
başkasına vapmayacaksın!' gı-
bisınden ahlakı bir dersı de
yansıtan "Üç Renk: Beyaz"
bizce kesınlikle haftanın en
esaslı filmi nitelemesini hak
ediyor
Bir kız, iki erkek, üç olasılık...Eddy: Efendıden, temiz, çalışkan. bil-
gili, kültürlü, zevkli, ancak kızoğlan kız
bir genç. Stuart: Kafayı sekse takmış,
pizza tutkunu. atletik, kaba saba, hayvan-
sı, Eddy'nin tam karşı kutbundan, deli-
dolu bir delikanlı. Atex: Sanata düşkün,
güzel, hırçın, arayış içindekı bir tiyatro
ögrencisi. Alexandra'nın kısaltılmışını
• erkek zanneden bilgısayann hatası sonu-
cunda, okulun karma yatakhanesinde ay-
nı odayı paylaşmak zorunda kalan bu üç
gencın aykın ılışkılerını konu edınen
'Threesome-Lçü Bir Arada', cınselligin
agır bastıgı. sevimlı olmaya çabalayan,
beylik bir gençlik komedisi. Daha önce
de, bir kız, iki erkekten (ya da tersi) olu-
şan aşk üçgenlennin gönül oyunlanna su-
rekli ilgi göstermiş Amenkan sınemasın-
dan taze taze (yakın dönemın 'Three Of
Hearts', 'Reaütv Bites', vb. gıbi filmleri
hemen akla geliyor bu konuda) çıka ge-
len bu yeni *üçlü aşk ilişkisi" çeşitlemesi,
sıradan bir kampus romance'ının boyut-
lannı asarak arkadaşlıktan öteye bir ya-
kınlaşmanın ortaya çıkaracağı olasılıkla-
n ırdelıyor, mizahla karışık. pembe tara-
fından.
'Ateşli sandöviçsel durumlar'
Kızlarla bır-iki deneyimınde başansız-
lıga ugramış, zeki ve üçlünün entelekrü-
eli olan, eşcinselliğe eğılimli Eddy'nin
('Ölü Ozanlar Derneği'nden hatırlanacak
Josh Chartes), ödevlennı yaptıgı oda ar-
kadaşı Stuart'a (ünlü Alec, VVilliam. Da-
niel Bakh*in kardeşlenn en küçügü Step-
ben BaldmnK büyük, edebı sözlerle or-
gazm oluveren, çillı esmer çıtı pıtı
Alex'in ('tkiz Tepeler'le TV ekranından
tanıştıgımız Lara Flynn Boyle) kürüpha-
nede resmen saldırdığı 'tazeet' Eddy'ye
ve dünyaya penısınin tepesınden bakan,
seks delisi Stuart'ın da ona hiç yüz ver-
meyen Alex'e fena halde tutuldugu film-
de, bütün olasılıklar kaçınılmaz biçimde
üçlünün yatağa gıdişı üstüne yogunlaşı-
yor giderek.
Yerleşik ahlakm sapıklıkla nıteleyece-
gi türden, üç cinsin farklı cinsel arayışla-
nnı karşımıza getiren bazı ateşli sandö-
viçsel durumlar gibısmden ilgi çekeçek
bir hareket noktasmdan yola çıkan 'Üçü
Bir Arada' filmi, gırgırla kanşık. günü-
müzün seks özgürlügünü yankılayan ay-
kın özüyle dıkkatı çekiyor; son dönemin
genç seyirciye yönelik tezgâhlanmış.
seks agırlıklı, duygusal Amerikan
komedileri arasında. KJip ve rek-
lam filmlennden yetişen, yeniler-
den Andrew Fleming'ın yazıp yö-
nettiği filmi, üniversite yillanna
dönerek. üç silahşörler gibi takıl-
dığı oda arkadaşlannı. kendileri-
ni keşfetme ve karmaşık cinsel
kımlik arayışlannı ve farklı gönül
ilişkilen deneyiminı anımsayan
Eddy'nin ağzından ızliyoruz.
Frend'a, Salinger'e, Truffaut'nun
unutulmaz 'JulesveJim' başyapı-
tına selam sarkıtan, çıçeği bumun-
da, genç yazar-yönetmen Andrevv
Fleming'in. Pandora'nın kutusun-
dan çıkanp salladığı, kadın için
'lezbiyenlik normaJ Uişkiden çok
daha doyunıcudur' ya da erkek
ıçjn 'penisin bütün hayatuu yön-
YENİ
Lara Frynn Boyle, Josh Chartes, aşk üçgeninin dişi ve yumuşak köşelerini oiuş-
turuyor "Üçü Bir Arada"da Üçgenin öteki erkeği de Stephen BaJdnin.
ÜÇÜ Hr Aradi (Thressome) Yönetmen ve senaryo / Andrevv Fleming /
Kamera: Aleksandr Grusyunsksi ' Müzik: Thomas Nevman / Oyuncular:
Lara Flynn Boyle, Josh Charles, Stephan Baldvvin, Alexis Arquette,
Marta Gehman/1994 ABD (WB) Beyoğlu Fitaş, Maslak Mövenpick,
Şişli Kent, Kadıköy Ocak, Altunizade Capitol, Fenerbahçe Pyramid, B.
Avşar. Ataköy Prestij, Etiler Parliament, Âksaray Yıldız sinemalannda.
lendirmesine izin vernıe!' gibisinden sap-
tamalannı da içeren akıllıca diyaloglan.
güldürüye elverişli, temız anlatımı. Tears
ft)r Fears'dan Uİ'ya, Duran Duran'dan
Brian Ferry'ye kadar genış bir yelpaze-
den derlenmiş müziklen (Apache Indi-
an'ın
u
Boom Shack-A-Lak" şarkısı par-
ti sahnesine cuk oturmuştu örnegin), ka-
rakterlennden daha yaşlı görünseler de.
sacayagını oluşturan başroldeki üçlünün
performansı ve "Kim kimi becere-
cek?"merakıyla öyküye kapılmış seyirci-
nın yüzüne çoğu zaman gülücükler kon-
duran mizahi özelliklenyle genelde şey-
redılebilir düzeyde bir eğlenceiik "Üçü
BirArada."Cinsel kışılikleri ve kımlikle-
ri yenı yeni oturan, oda arkadaşı uç genç
ögrencinin arasında gelişen karmaşık
duygulan, karman çorman durumlan ve
"farklı bir yaşantı deneyimi" sürecıni hi-
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
•
•
••
••
•
•••
•
Bebek Firarda/Baby's Day Out/Patrick R. Johnson
Erkek Severse AA'hen a Man Loves a VVoman/L.Mandoki
Forrest Gump /Robert Zemeckis
Gecenin Rengi /Color of Night/Rıchad Rush
Katıl Doğanlar /Natural Born Killers/Oliver Stone
Maske /The Mask/Charles Russell
Masum Melek /La Corsadell'innocente Carlo Cariei
Ruhlann Evi /House of the Spınts/Bılle August
Ufaklık Uunıor Ivan Reitman
Uzman/The Specialist/Luis Llosa
Üçu Bırarada / Threesome / Andrevv Fleming
kâye eden bu taze gençlik guidurusu, ıçer-
diği modern bakış açısıyla, bazı önyargı-
lı görüşlen degiştirmese de, cinsellıgın
karmaşık mahremiyetine dogru sığ ama
sevımligeziyeçıkanyorseyırcisini.Okul
ve yurt dekorundakı yaşamlan, aşk, tut-
ku, arkadşlık. kıskançlık vb. ögelerle
farklı birbiçıme bürünen Eddy, Stuart ve
Alex'in üçlü ilişkisini, alışılmışm dışına
yer yer tasıp o malum cinsel özgürlü so-
suyla sıcak sıcak servis yapa-
rak ele alan ve uyanıkça kota-
nlmış, gıcır gıcır. Amerikan
yapımı bu matrak gençlik ko-
medisi, bir çırpıda tüketiliveri-
yor sonuçta.
Bildik aşk üçgeni motifine
belirgin bır tazelık getirmekten
öteye fazla bır anlamı ve öne-
mi bulunmayan, ılk gençliğin
unutulmaz aşk ve cınsellik de-
neyımlerine ilışkın, alışılmış
üçlü ilişkiyı bu kez hem de ay-
nı yataga sokarak ilgi derleyen
bu neşelı ve "zorlu aşk denkle-
mi" varyasyonunu seyretmek,
kuşkusuz kas yıgını koca Ar-
nie'ye çocuk dogurtturulan (!)
o abuk-sabuk gise filmine yol-
lanmaktan yegdır sanınz.
Költür Servisi- Yaklaşık ellı
yıldır popülerlığınden hıçbır şey
yıtirmeyen sempatık. doğru şey -
İer yapmaya çabalayan, kötüler-
le savaşan çocuk çızgı roman
kahramanı RkhieRİch. şımdı de
canlı karakterlerle beyazperde-
de.
Donald Perrie'nın yönettiğı,
başrolünde ünlü çocuk yıldız
Macaulav Culkin. John Larro-
quette ve Ed»ard Herrmann'ın
rol aldığı "Ricnie Rkh" bugün
göstenme gınyor
Dünyanın en zengin çocuğu
olan Rıchıe. müthış lüks bır or-
tamda yaşarken babasının fab-
nkalannda çalışan Lawrence
Vkn Dough, Rich aılesıni orta-
dan kaldırarak servetlenni ele
geçırmeyı planlar. Ancak planı
gen teper. Richie'nın babası
Richard v e annesı Regine bır de-
nız yolculuğunda geçıcı bır sü-
re ıçın kaybolurlarsa da Rıchıe.
uşağı Cadbury ve Profesör Ke-
enbean'ın yardımlanyla kötü
adama engel olur.
Çızgi roman olarak Süperman
ve Batman'dan daha çok satış
yapan Richıe Rich. yıllardır ço-
cuklann düşlennı süsleyen bır
kahraman. Rıchie"yi beyazper-
deye aktarmak ıse Jobn Sapiro
\ e Joe Bilefla'nın fıkn. Yapımcı
John Davis, önen kendine geldı-
ğınde hemen kabul etmış. "Ço-
cukluğumdan beri çok sevdiğim
Richie bana hep müthiş birserii-
venci olarak görünmüştür. Doğ-
ru şeyler yapmaya çalışan bir
kahraman. İstelik. öylesine
müthiş oyuncaklan vardı ki, ki-
mi serüvenlerinde adeta küçük
bir James Bond oluyordu". Da-
vıs projeyı Joel Silver'a açtığm-
da o da hararetle sanlır ve hiç
düşünmeden Richıe'yı Maca-
ulay Culkın'ın canlandıımasına
karar verirler. "Başka türlü dü-
şünmemize zaten olanak yok-
tu~." der Sılver. "Çizgi romamn
kapağını açıp oradaki Richie'ye
bakın. Macaulav'i göretekaniz.
Hem tipiyie, hem kişisel özeDik-
leriyle.'-
"Taş Devri"nın başanlı sena-
nstleri Tom S. Parker ve Jim
Jenneewein senaryoyu yazmak
üzere kollan sıvarken, yöntmen
olarak da Donald Petrie ıle anla-
şılmış. Oyunculann seçımmde
ıse çızgı romandakı karaktens-
tık abartıya uygun olarak çok
uzun boylu kişıler seçılmış.
"Çok büyük bir dünyada ufacık
bir çocuk düşüncesini güçlü
olarak aktarabilmemLa sagladı
bu"dıyor fılmin yönetmeni Pet-
rie. Çızgi roman olarak Rıc-
hıe'nın en büyük özellıklennden
bin, gerçeğin çok üstünde abar-
tılı olmasıdır. Fılm yapımına
katkıda bulunan herkes bunu
gerçekleştırmeye özen gösterir.
Oyuncu seçimınden, mekânlara.
dekora kadar her şeyde... Fılm-
de ufacık olan tek şey Macaulay
Culkin'dır.
YEDIRENK
UGUR KOKDEN
Deneme
Yapı ve Kredi Bankası'nın, Galatasaray'da, Türk yazını
çerçevesinde sürdürdüğü kültür etkinliklerinden sonun-
cusu, yanı "deneme"toplantısı, bu hafta başında gerçek-
leştirildi. Daha önce sırayla, şiir, roman, öykü türleri işlen-
miş; yeni yılın ilk "salı toplantısı" da denemeye aynlmıştı.
Böylece, yazınsal bir tür kimliğiyle denernenin bir bakıma
resmen tanınmış olduğunu söyleyemez miyiz?
Deneme -ıster yazınsal bır tür, ısterse bır söylem biçimi
olarak kabul edilsin- genelde, kültürün patlama dönemle-
rinde variığını belli ediyor. Rönesans, Aydınlanma Çağı ve
bir uygarlık bunalımı yaşadığımız zamanımızda. O halde,
yırmi binncı yüzyılın bır "denemeyüzyılı" olacağını söyle-
yenler abartmış sayılabilir mi?
Bu türün klasık bir anlam ve içerık kazanan geçmişin-
de, Montaigne ve Bacon var. İkinci, birincinin mırasçısı.
Montaigne'nin XVI. yüzyılda kaleme aldığı ve ture adını ve-
ren Deneme/erln büyük coğrafya keşiflerinden az sonra
ve yeni buluşlardan hemen önce ortaya çıkışı, yalın bir ras-
lantı sayılamaz.
"Şimdı, Montaigne'den çok uzaktayız. Aradanyüzyıllar
geçtı" demek, günümüz için bıle geçerli bir görüş değil.
Çünkü tüm bu zamansal aralığa karşın Denemeler, ülke-
mizde, yine de en çok satılan kıtaplardan biri. Korsan bas-
kılar bır yana, şu anda 23. baskı rakamına ulaşmış durum-
da (Cem Yayınları). Bunda, elbet Deneme/er'in, yine usta
bir denemeci tarafından çevrılmış olmasının da payı var:
Mavi ve Kara'nın yazarı S. Eyuboğlu.
Denebılir ki, Montaigne, yalnız bu kitabı yazmak için
sankı yaşadı. Ben-merkezlı, ucarı, içtenlık vedefslerleyük-
lü denemeler. Zengin, evrensel bir hümanızma ıçeren bi-
rinci deneme dalgasının sözcüsü, temsılcisi bir kitap. Za-
manının btr çeşıt bılgesı sayılabilecek Montaigne, her ne
kadar Fransız yurttaşıysa da, Denemeler'i okuyan insan
sayısınca dost, "hemşeri", yurttaş edindi.
Montaigne'i, Ingiliz meslektaşı Bacon izledi. Böylece
Bacon'ın yardımıyla, Ingiltere, bir yazınsal tür olarak de-
nemeye iki-üç yüzyıl için sahıp çıktı. Artık deneme, Aydın-
lıklar Yüzyılı'nın temelinde bir yastık betonu gibı yer alıyor-
du. Dolayısıyla, Aydınlanma Çağı'yla bıriıkte her düşün
adamı denemeci. herfelsefecı "edebıyatçı-denemeci" ni-
telıği kazandı.
Deneme de, roman gibi, ülkemize Batı'dan ve belirii bir
gecıkmeyle girdı. Bir bakıma, romanla eş zamanlı. Düz-
yazının ufku açıldıkça, önündeki engeller ve sınırtar kalk-
tıkça, denemenın gelişmesı/yaygınlaşması sağlanmış olu-
yordu. Montaigne nasıl kırk yaşlannda deneme yazmaya
başladıysa, Türk düzyazısı da ancak kırkına bastığında
gerçek anlamda denemeye geçtı.
Öte yandan bu yazın türü, yaşamsal bir oksijen niteli-
ğinde olmak koşuluyla, özgür, korkularından/tabularından
arınmış. üretken bır düşünce ortamına gerek duymakta.
Çünkü, sağhklı düşünmeye ancak bu yolla ulaşılacak. Folk-
lorun şiıre düşman oluşu gibi, her çeşit darbe de -yani.'de-
mokrası karşıtı ortam- denemeye düşman.
Gerçı denemenin oylumu stnırlı, dili kendine özgü; ama,
kapsamı son derece genış. Bütün bir yaşamı, bütünüyle
insanı kucaklıyor. Bu bakımdan, doğrudan insanın serü-
veni, denemı! Yaşam ve düşün serüveni; küçük adımlan,
duraksaması, kararsızlığı, yanlışlan; ürettiği düşünceler,
ortaya koyduğu değerler; başansı, yenilgisi, beklentisi,
inançları ve umudu.
O bakımdan yaşanılan zaman yok denemede, günlük
yaşamdan kopmuş zaman var; sonsuz küçük "an"lann,
ayrıntılann öyküsü deneme. Sonunda çekilen toptam çiz-
gisi.
Bu arada yapısal esnekliğı, sınırlarına da kesinlik getiril-
mesinı önlüyor. Önlüyor ve iyi de ediyor. Anı, günlük, söy-
leşi, yazınsal eleştiri, öykü, konuşma, portre, özyaşamöy-
küsü, araştırma, mektup vb... gibı alanlara yaklaşır ya da
uzaklaşır deneme. Aslında, ne biri ne de öbürüdür. Ger-
çekte tüm bu tekniklerin içsel etkıleşimi, birbınne geçişi ola-
rak da tanımlanabilir bu genç yazınsal tür.
Hayalin ya da düşüncenin gerçeklik kazandığı noktada,
bir iç konuşmanın fısıltılı sesıyle birden denemenın doğu-
verdiğıne tanık oluruz. Yapısını ve biçimıni de, ele aldığı/iş-
ledığı gerçekliğin niteliği belırler. Benzer olarak, dilıni de.
O dil ki, içinde "jandarma"ya yer vermez.
Bu yüzden denemeci, bır kelebek avcısını andırır: Elin-
de filesi, yeni duyariıklar, beklenmedik çağnşımlar, zengin
ımgeler, izi sürülen bir ya da birkaç düşünce ve nıce belir-
sizlikler ardında koşan bır avcı...
Oktay Akbal, boşuna söylemıyor: "Bana bıraksalar, li-
selerımizın yazın derslerınde Montaigne, Bacon, Gide,
Valery, Ataç, Eyuboğlu, Salâh Bırsel, Vedat Günyol, Me-
lih Cevdet Anday, Memet Fuat gibi deneme yazarianmı-
zın insanla/yaşamla/sanatla/yazınla ilgili yazdıklannı oku-
turdum" diye.
Doğaf olarak bu isimlere Akbal'ı da, Onat Kutlar'ı da ek-
lemek koşuluyla...
Bedri Baykam'ın "Rasar' adlı
sergfsi Ankara'da açıMı
• Kültür Servisi -Ressam Bedn Baykam'ın 1989-1994
arasında yaptığı çalışmalardan oluşan "Rasat" adlı sergisı.
bugün Ankara Galeri Nev'de, başkentlı sanatseverlerle
buluşuyor. ""Rasat", bu beş yıllık dönem içinde sanatçının
açtıgı "Erotik ve Kavramsal Dizi", "555K", "Gerçek Sahteler",
"Peepshovv". "Kuuvay-ı Milliye" ve "Livart" gibi sergılerde yer
alan yapıtlan da içeriyor. Sanatçının 61. kişisel sergisi olan
"Rasat" 7 şubata kadar gezilebilir.
Cemal Süpeya'nm anısma,
'Şapkam Dokı Çiçekle'
• Kültür Servisi- Cemal Süreya. Kadıköy Belediyesı Kültür
ve Sanat Merkezı'nde yann düzenlenecek olan "Şapkam Dolu
Çiçekle" başlıklı bir programla anılacak. Yann saat 15.OO'te
gerçekleştirilecek programa Akgün Akova. Sunay Akın ve
Turgay Fışekçi katılacak. Yavuz Ekşi'nin gitanyla katılacagı
toplantıda, sanatçı Cemal Süreya'nın besteledigi şiirlerini
sunacak. (360 90 95)
Antropoloji Derneği Konferans dizisi
• Kültür Servisi-Antropoloji Dernegi yeni yıldaki ılk
etkınligini yann saat 14.00'dee Istanbul Teknik Üniversitesi
Maçka Kampusu, Sosyal Tesisler Konferans Salonu'nda
gerçekleştirecek. "Kültür, Medya llışkileri"nin konu edilecegi
konferansta; ilk konuşmacı Prof. Dr. Ünsal Oskay, "Bugün
lletışım Mümkün mü?" konusu üzenne, diger konuşmacı
antropolog Süheyla Kırca ise "Medya Araştırmalan ve
Etnografya" kapsamında konuşacak.
Heller Factoring A.Ş. 1995 yılı takvimi
• Kültür Servisi- Heller Factonng A.Ş. 1995 yılı takvimını
Muzaffer Akyol'un resim ve şiırlenni kullanarak hazırladı.
1946"da Trabzon'da doğan ve 34 kişisel sergisinden 5'ini
yurtdışında açan Muzaffer Akyol. çağdaş Türk resminin en
önemli ısimlennden biri. Heller Factoring A.Ş.'nin 1995
takvimınde, sanatçının 'Zümrüt-ü Anka Kuşunun Dünyası'
gınşınden sonra Gölköy, Mavi, Tarla Kuşu, Çekirgeler,
Kelebek Kanatlan, Sümela Manastın, Zaman ve Ekili Dan
Tarlası, Dostum Cemal Süreya'nın Portresı, Yeşil Zeytin ve
Şarap Seven Sevgılı, Sevda gibi şıirleriyle sanlıp sarmalanmış
zengin çagnşımlarla yüklü 12 tablosu, 12 ayı temsıl ediyor.