Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 EYLÛL1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Reichstag paketlensin ıııi?
MEHMET BAYHAN
CDU üyesi VVoifgang Scha-
uble'ın konuşması özet olarak
şöyle: "Christo'nun Kaliforni-
ya'da bir adayı, Japonya'da kır-
sal bölgeyi ve Paris'te *Neuf Köp-
rüsü'nü paketlemiş obnası beni
de etkilemekte. Ancak önerisi-
nin sanatsal yönü bizi ilgilendir-
miyor. Bu, açık düşüoceli olup
otanama konusu da değil. Re-
ichstag, Neuf Köpriisü degildir,
yakm Alman tarihinin önemli
bir simgesidir. Tarihimizin dö-
nüm noktalan bu taş binada iz
bırakmıştır. Yüzyılımızdaki Al-
man kaderinin tanığıdır bu bina.
1918'de, bir balkonundan ilk Al-
man Cumhuriyeti açıklanmıştı.
1933'te yakılması bir barbar
diktatörlüğün yolıuıu açtı. On
iki yıl sonra, iki Kızılordu aske-
rinin çatısma diktiği bayrak
Üçüncü Reich'ın sonunu ilan
etti. Beriin ve Almanya'nın bö-
lünmüşlüğünde önemli bir simge
idi.
Deneylere kurban edilecek sı-
radan bir bina değil ve bu değer-
de çok simgeye sahip değiliz.
Başka hiç bir ülkede benzer hiç
bir bina bu tür eylemlerle karşı
karşıya kalmadı. Tartışılan, ama
etrafında birleşilen, sahip çıkılan
politik eksenlerdir bu simgeler.
Reichstag'ın paketicnmesi halkı
bir araya getirmez, aksine, böler
ve şaşrrtır. Birçoğu, başka
önemli işbniz olup olmadığını so-
racaktn*. Unutmayın ki >atan-
daşlarımız tarihimizin, demok-
rasimizin ve kültüriimüzün onu-
runu bizlere emanet etmiştir. Be-
nimle beraber karşı oy kul-
lanın."
Christo, 22 yüdır
paketlemekten söz ediyor
Böylesi bir konunun meclis
gündemine alınıp tartışmaya ve
oylamaya açılrruş olmasına bi-
raz şaşırsanız da. SPD sözcüsü
Peter Conradi nın konuşmasını
iki kere okumakta yarar var.
1960'taki bir konuşmasında
Adolf Arndt şunlan söylemişti:
"Demokratik bir ortamda hiç
kimse sanatın ne olduğunu belir-
lemeye kalkamaz. Daha da öte-
si, hiç kimseye böyle bir hak ve
yetki verilemez...
Sanat, oy ile belirlenemeye-
cek bir alandır. Bizler, iş ve ev,
vergi ve yol gibi konularda ad-
lanna karar vereüm diye seç-
New Yorklu sanatçı Christo, Almanlann ünlü meclis binası Reichstag'ı kumaşla
kaplayarak paketlemek için uzun yıllardır girişim yapıyordu. Yüz bin metrekare
kumaş kullanacak ve giderleri kendisi karşılayacaktı. Toplumun geniş bir kesiminde
süren tartışmalar, yakınlarda Alman Federal Meclisi'ndeki oylama ile sonuçlandı.
Karşı uçtaki iki milletvekilinin konuşmalanna goz atmakta yarar var.
(KulturChronik-3/1994)
menlerimizce görevlendirildik.
Bu konulann arasında sanat
yoktur. Sanat üzerine konuş-
mak zordur bu nedenle.
Christo'nun projesi hemen
tûm sanatçılar ve eleştirmenler-
ce desteklenmekte. Bütün bu in-
sanlar, yakm gelecekteki meciis
binamız Reichstag'ın paketlen-
mesine izin verilmesini istemek-
tedirier. Onlara göre bina böy le-
ce yeni ve estetik bir görünüm
kazanacaktır. Bu eylem bizlere,
binay ı değişik bir şekilde algda-
mak olanağı terecektir. Vergi
ödeyen vatandaşlanmıza yeni
bir yûk gelmeyecektir, çünkii
Christo giderleri kendisi karşıla-
yacaktır. Her -ye\ in fijatı ile öl-
çüldüğü bu dünyada bu sanatsal
gösteri, sanatın ticari eşyadan
daha başka bir şey olduğunu
vurgulayacaktır. Etkinlik sade-
ce on dört gûn sürecek, TV ve
basın ile tüm dünyaya yayüacak
ve insanlığm belleğinde yer ede-
cektir.
Sanatsal yaklaşunlara politik
bir görüş eklemek istiyorum.
Christo 22 yıldır bu binayı pa-
ketlemekten söz ediyor ve tüm
girişimleri yapıyor. Kararlılık ve
inattan etkilenmemek olası mı.
Bu tavırdır ki erişihnez gibi gö-
riineni olanaklı kılar. Bu bir po-
litik, hatta demokratik-sanatsal
eylemdir. Keşke poütik kam-
panyalarımızda da aynı ka-
rar lılığı ve direnme gûcünü gös-
terebüsek."
Yeni başlangıç için eşsiz
bir sanat gösterisi
"Partim bu projeyi iki kere
tartıştı. Oylama yapmadık; eleş-
tiren de \ar destekleyen de.
Bazıları "ekonomik kriz. mil-
yonlarca işsiz, aşın sağm dehşe-
ti ve gelecekten endişe varken
Federal Meclis sanatı konuşu-
>or" diyor. 'Daha önemli konu-
larımz yok mu' diye soruluyor.
Bir karşı sorum var: Gereksin-
meler ve korkular, savaş ve işsiz-
lik var diye sanat üzerine konuş-
ma olmamalı mı? Sanatın, so-
runların çözümü sonrasına erte-
lenmesi ne ilkel bir düşüncedir.
Tam tersi doğrudun savaş ve is-
sizlik olduğu için, umutsuzluk ve
korku, umursamazlık \e düşgü-
cü yoksunluğu olduğu için sanat
gündeme gelmelidir. Christo'-
nun çaltşması ile umut ve cesaret
veren, kendine güveni güçlendi-
ren, güzel ve ışık saçan bir moral
yapı oluştunılacaktır.
Seçmenlerimiz bu eylemi
yanlış anlar diye endişelenenleri-
miz var. Onlara açıklamak bi-
zim sonımluluğumuzdur. Paket-
lemenin ne Reichstag'ı ne de Al-
man tarihini zedeleyeceğini an-
latmalıyız. Tam tersine, Berlin'-
de yeni bir başlangıç için eşsiz
bir sanat gösterisi olacaktır.
Hem de vergilerden kunış öde-
meden. Cyelerden hangileri seç-
menlerden korkmaktadır. Kor-
ku, seçmenlerimize danışmada
veya sanat ve politikada iyi bir
çıkış noktası degildir. Cesaret
gereklidir, yüreksizlik değil.
Paketlenmesi 223'e karşı
292 oyla kabul edilir
Bazıları 'binanın itiban tehli-
kede' diyor. Neden on dört gün
yeni bir deney yaşamaktan alı-
koyalım kendimizi? Bir gün ça-
Itşacağımız bu binada pek auşıl-
madık ve yeni bir deneye izin
vermeyecek düzeyde politikacı-
lar mıyız? Christo'nun Reichs-
tag'ı paketlemesi yeni bir baş-
langKi, yeni bir dönemi işaretle-
yecektir. Alman parlamenter
demokrasisinin tarihinde yeni
bir sayfa açılacaktır; kendine
güvenen, olgun, hoşgörülü, yeni-
ye açık, alışılmadığa karşı ilgili,
umutsuzluğun kol gezdiği bir
çağda yürekli...
Şiddet görüntülerinin ağır
bastığı günümüzde ince ve du-
yarlı bir işaret olacaktır. Tüm
dünya TV'lerinde paketlenmiş
Reichstag ile beraber Rostock,
Mölln, Solingen ve Hoyersvver-
da'dan çok daha banşsever bir
Almanya görüntusü yayılacak-
ör."
Sonuçta. Reichstag'ın paket-
lenmesi 223'e karşı 292 oyla ka-
bul edilir. Christo önümüzdeki
haftalarda eylemini gerçekleşti-
recektir. Peter Conradi'nin ko-
nuşmasını okuduğumuzda bir
kıvancı paylaşmamak olası de-
ğil; insan her koşulda sanata
açık ve saygılı olduğunda daha
insandır. Bir başka ülkede olsa
da. bu anlayışın baskın çıkabil-
diği bir çağda yaşamak gene de
kıvançtır. Tüm boyutlan ve
satır aralan ile olaydan. konuş-
malardan alınacak çok ders
var. Bakarsınız birileri yarar-
lanır.
TRT Müzesi'nde geçmişe yolculukANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cızırtılı taş
plaktan, Mustafa Kemal'ın sesı yayılıyor. Yıî
1935. CHP'nin kurucusu ve ilk genel başkanı
Mustafa Kemal Atatürk. partisinin kurultayı-
nda konuşuyor. Delegelere hitap eden Mustafa
Kemal'in sesini duyurmalc için Philips marka
bir mikrofon kullandığjru biliyor muydunuz?
Belki aranızda, dedeleri o kurultaya kaülrruş
olanlar bir olasılık bilebilir. Ama büyük çoğun-
luğun haberi bile olmadığı kesin. Eğer, Cumhu-
riyet Türkiyesi'nin iletişim teknolojileri tarihini
bilmek, geçmişe yolculuk yapmak istiyorsanız,
buyrun TRT MüzesTne... Radyo yayıncıhğında
67, televizyon yayıncılığında da 26 yılı geride bı-
rakan TRT, geçmişini bir bütün olarak biraraya
getirmese de. günışığına çıkardı. TRT'nin 30.
kuruluş yıldönümü çerçevesinde oluşturduğu
TRT Müzesi açıldı.
Radyo ve televizyon olmak üzere iki ana bö-
lüme aynlan müzede, gecmiş bir bütün halinde
yer almıyor. Birbirinden kopuk yıllara ait araç-
gereç, bilgi, belge. taş plaklar çeşitli zaman di-
limlerinden bulunup ortaya çıkanlmış. Müze'de
aradığınız taş plaklarsa, çok azı kalmış. Ankara
TRT müzesinin en önemli bölümünü Atatürk'ün 1935 yılında
CHP Kurultayı'nda yaptığı açış konuşması ile 10.yıl nutkunu
okuduğu mikrofon oluşturuyor. 1930'lu yıllara ait mikrofon,
Philips marka. Mikrofonun sehpası ise 1938 yapımı. Atatürk'ün
10. Yıl Nutku ise 1957 yılında plağa kaydedilmiş.
Radyosu'nda yer yokluğu gerekçesiyle birçoğu
imha edilmiş. Yok, aradığınız televizyon araç ve
gereci ise, o da, Makina Kimya Endüstrisi(M-
KE)'ne "hurda niyetine" verilmiş. Bütün bunla-
ra rağmen, Atatürk'ün "Nutku"nu okuduğu
mikrofon, ve taş plağın, yanısıra, 1935 CHP
Kurultayı'run açış konuşması plağa aktanlabil-
miş. İsmet Inönü'nün İzmir'de halka seslenişi.
Kasım Gülek'ın bir konuşması da taş plaklar
arasında ilk sırada yerini almış.
TRT müzesi, teknik uzman ekibin Ankara,
Istanbul ve İzmir depolannda hizmet dışı kalan
cihazlardan sergilenmeye uygun olanlann belir-
lenmesi sonucunda oluşturuldu. Gecmiş yıllar-
da radyo ve televizyon yayınlannda kullanıla-
rak teknik ömrünü tamamlamış 25O'yi aşkın çe-
şitli cihaz. elden geçirilerek genel bakımı, smı-
flandınlması ve onarımı tamamlandı. Müzeyle
ilgili çalışmalar arasında yer alan tanıtıcı broşür-
ler, 194O'lı yıllarda yaınlanmış radyo dergilerin-
den kolaj tekniği ile derlenmiş. Müzede başlıca,
Marconi marka radyo ve kontrol ünitesi, ölçü
araçlan, mikrofonlar, 1940'b yıllann başında
kullanışmış çelik şeriıli, kaydedici okuyucu,
1950 yıllann başında yurda gelen radyo-teyp
birleşik aygıtı. 1970'li yıllarda yararlanılan
16mm C.P fılm kamerası, 1967'de alınmış tılm
seslendirme masası ve bir çok malzeme bulunu-
yor.
TRT müzesinin en önemli bölümünü Ata-
türk'ün 1935 yılında CHP Kurultayfnda
yaptığı açış konuşması ile 10.yıl nutkunu oku-
duğu mikrofon oluşturuyor. 1930'lu yıllara ait
mikrofon, Philips marka. Mikrofonun sehpası
ise 1938 yapımı. Atatürk'ün 10. yıl nutku ise
1957 yılında plağa kaydedilmiş. Atatürk'ün
1935 yılında 4. Olağan CHP Kurultayı'nı açış
konuşması da 1949 yılında sesli fılmden plağa
aktanlmış. Atatürk'ün kurultayı açış konuşma-
sından anlaşılabılen bazı bölümlerde şöyle:
"Partimiz, iç ve dış düşmanlannın süngüleri altı-
nda uçurumun kenannda > ıkık bir ülke, türlü düş-
manlarla kanlı boğuşmalar, \ ıllarca süren savaş
altında kuraldu. Ondan sonra içerde ve dışarda
saygıyla anılan ve demir atan yeni sosyete ve yeni
bir bayrak ve bunlan başaraıak için yapılan dev-
rimler.
Bayanlar ve Baylar. partimizin her kurultayı
ayn bir özelh'k taşımaktadır. 1927 kurultayı,
Cumhuriyet'in sarsılmaz temeüeri olduğunun an-
laşümasına, 1931 Kurultayı, güvenlik ve sukünun
kesin olarak yeıieşrnesine, bu kurultay ise büyük
ölçüde gelişim ve içinde bulunduğumuz yıllara
rastlıyor. Llusa hizmet yolunda bütün varlığı-
mtzla çalışmak parti üyelerinin bozulmaz
andıdır."
Reiser,
'Adarn
Sanat'ta
Küitfir Senisi- Adam Sanat
Dergisi'nin, eylül sayısında ka-
rikatürcü Reiser'in karika-
türlerine ve yaşam öyküsüne
geniş yer verilmiş. "Beş milyar
ınsanın olduğu bir dünyada gül-
mek için epey neden olduğuna"
inanan ve 1985 yılmda ölen Re-
iser, Fransa'nın önemli karika-
türcülerden sayüıyor.
Derginin eylül sayısında Me-
met Fuat'm "Öykücülüğü-
müz". Mehmet H. Doğan'ın
"Şiirce". Uğur Kökden'in
"Ayazda Bir Yürek", Orhan
Barlas'ın "Güzel Araçlar-Ger-
çek Amaçlar", Ataol Behra-
moğlu'nun "Nazım Hikmet'in
M(xiern Türk Şüri Üzerinde
Etkileri", VecBn Timuroğlu'-
nun "Kürşat'la Bir Söyleşi",
Murathan Mungan'ın "Edebi-
yatımızda Pisboğazlar", Gür-
han Tümer'in "Mini Deneme-
ler", Yücel Kayıran'ın "Abdül-
kadir Budak'ın Şiiri: Kerem'in
Çığlığı", Huseyin Peker'in
"Günyol ve tki Şür Kitabı"
başlıklı yazılan yer ahyor. Fet-
hi Nad'nin "Eleştiri Günlüğü"
nün yanısıra Salah Birsel, Er-
cürnent Uçan, Cevat Çapan,
Nihat Ziyalan, Yeşûn Salman,
Hidayet Karakuş. tnci Asena,
Erdal Ak>va, Enis Batur, Tank
Gönersel, Turgay Fişekçi,Hay-
dar Ergülen, Sunay Akm'ın da
şıirleri yer alıyor.
18.Montreal Film Festivali'nde 63 ülkeden toplam 340 fılm gösteriliyor
Kanada belgeselleri yoğıuılııkta
• Hollywood, Kanadah
yönetmenleri içine
çekemese de
biçemlerini ve dillerini
etkiliyor. Ancak,
Kanada fılm
endüstrisinin güçlü
yanlan da var.
Kültür Servisi - Bu yıl 18'inci-
si düzenlenen Montreal Film
Festivali'nde 63 değişik ülke-
den toplam 340 fılm gösterili-
yor. Bunlann arasında Oüver
Stone'un 'Narural Born Killer'
adh fılmiyle, Alan Zweig'ın
'The Darling Family' adh fılmi
yer ahyor.
Stone'un, senaryosunu Qu-
entin Tarantino'nun yazdığı,
'Bonnie ve Oyde'ı anımsatan
fılmiyle, Zvveig'ın fıhninin baş
oyuncusu Linda Griffiths'in
oyunundan sinemaya uyarladı-
ğı, eskiden hippi olan bir çiftin
öyküsünün anlatıldığı filmi,
festivaldeki çeşitliliği gösteri-
yor.
Festivalde aynca Jan Ki-
dawa-Blonski'nin 'Diary in a
Marble' fıhniyle, Mkhale Aus-
tin'in 1817 yıhnda İngiltere'de
bir köyde görülen ve bihnen
hiçbir dih konuşamayan, esra-
Andre Forcier'nin'VVyoming Rûzgan' adlı fiuninde Sarah-Jeanne Salvy ve Francois Guzet.
rengiz bir genç kadını konu
alan 'Princess Caraboo' adh fıl-
mi yer ahyor.
Montreal Film Festivali'nin
direktörü Serge Losique Kana-
da fılm endüstrisinin üçe bölün-
düğünü belirtiyor.
Kanadah sinemacılar da Av-
rupa'daki meslektaşlan gibi
Amerika'nın manyetik çekim
alanına kapıhyorlar.
Hollyvvood, Kanadah yönet-
menleri içine çekemese de bi-
çemlerini ve dillerini etkiliyor.
Kanada aynca, Avrupa sine-
masını etkisi altına alan sorun-
lann laboratuvar boyutunu
oluşturuyor.
Ancak, Hollyvvood'un çeki-
ciliğine kapılmasına karşın.
onun baskınlığından korkan
Kanada fılm endüstrisinin güç-
lü yanlan da var.
En eski geleneklerinden biri,
belgeseller. 1900 gibi erken bir
tarihte kurulan Bioscope Com-
pany'nin kuruluş amacı, göçü
teşvik etmek için seyahat fılmle-
ri çekmek. Konulu. uzun met-
rajlı fılmler ise 1914 yılından
beri çekiliyor.
Festivalin 'Kanada Panora-
ması'bölümünde yer alacak 19
fılmin 8'i belgesel. Oiğer bö-
lümlerde de Kanada fıhnleri
var. Açıhşta gösterilen ve festi-
valin yanşmalı bölümünde yer
alan Claude Massot'un 'Kab-
loonak'ı da bu fılmler arasında.
Bu filmin çekimleri Sibirya ve
Kuzey Kanada'da gcrçekleşti-
rilmiş.
Kanada belgeseli
Festivalde gösterilecek bir
başka Kanada belgeseli, Nor-
man VVilliam taraftndan var ol-
duğu kabul edilen bazı kişiler
hakkında yapılan araştırmalar-
dan oluşuyor.
Avrupa'da mülteci olan Que-
bec'li William'ın insani yardım
örgütleri ve kampanyalan kis-
vesi altında çeşitli ülkelerdeki
politik ve mali projelerle ilgisi
bulunduğu ileri sürülüyor.
Jacques Godbout 'L'AfTaire
Norman William' fılminde bir
esrar perdesini aralamaya
çalışıyor.
Andre Forcier'nin 'Le Vent du
Wyoming - Wyoming Rüzgan'
adlı filmi ise pek çok ülkeyi do-
laşması beklenen bir Kanada-
Fransız ortak yapımı.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
9 Eylül'ün 72. Yılında
Savaş ve Barış
Edebiyat-ı Cedide'nin önde gelen şairlerinden biri
olarak kabul edilen Cenab Şahabettin, Yunan ordusu-
nun Bursa'ya kadar yayıldığı günlerde karşı koymaya
çalışan ulusal güçleri, işbirlikçi Ali Kemal'in Peyam ga-
zetesinde şöyle kınıyordu:
"llkbaharda Bursa ovasını bir savaş alanı yapmak ya-
rabbi!.. Bu çılgın teşebbüs güzelliğe tabiatın hukukuna,
zemin ve semaya karşı ahmakça bir cinayettir."
Bir barışseverin tepkisi olarak mı düşüneceğiz bu sa-
tırları. Yoksa Yunan ordusu ile onu silahlandıran emper-
yalizme teslim olma çağrısı mı?
Ülkenin tam bağımlı duruma getirilmesine çeyrek ka-
la kendilerini Osmanlı sayan "münevver"\enn çoğu
aynı kafadaydı Cenap Şahabettin'le.
Üstelik yokluğa, yoksulluğa karşın Anadolu'da crgüt-
lenmeye çalışan vatanseverleri "çılgın" ve "hain" ola-
rak nitelemek, işgal komutanlarıyla sarmaş dolaş, "dün-
ya sulhu"na katkıda bulunmak gibi görünüyordu o kafa-
lara
ABD Cumhurbaşkanı Wllson'un ilkelerine bağlanarak
"manda "cılığa oynayanlar da onlardır.
ingiliz Muhipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasına katıl-
makla savaşı önleyeceklerini umanlarda.
1918-1923 yıllarındaki olaylara Cenab Şahabettin ve
kafadarlarının mantığı ile yaklaşırsak, Izmir'in işgalin-
den bir gün önce düzenledikleri mitingte "Işgali tanımı-
yoruz. Şehrimizi ve bölgemizi savunmak için 'Vatan Or-
dusu' o7uşfuraca(?'z"diyecanlarını ortaya koyanlar, Ege
ovalarını kana bulamak ısteyen gözü dönmüş savaş
kışkırtıcıları sayılmaz mı?..
Ya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni örgütleyenler, böl-
gelerinden milletvekili seçilerek görev başı yapanlar?
Ya başta Mustafa Kemal Paşa, bağımsız Türkiye uğru-
na baş koymuş binlerce isimsiz neferi ve subayı Kurtu-
luş Savaşı'nın?..
Işbirlikçinin sözlüğünde hain, Şeyhülislamın fetvasın-
da eşkıya..
Gerçekten Şeyhülislamın fetvasındaki (5 Nisan 1920)
savaş ve barış yorumuna bakılırsa "Şeriata ve Halife
Padişaha başkaldıran eşkıyalann (Kurtuluş için savaş
verenlerin, Ş.K.) katli vaciptir."
Anadolu'da görevli 153 müftü adınafetva veren Anka-
ra Müftüsü'nün karşı görüşü ise şöyle:
"İşgal edilen memleketleri düşmandan temizlemek
için mücadele eden ve savaşan Islam halkı, eşkıya sayı-
lamaz. Bu savaşta ölenler şehid, hayatta kalanlar gazi-
dir."
Savaş mı? Barış mı?
Türkiye halkının büyük çoğunluğu, Osmanlı kafasına
da, çağdışı kalmış şeriat kafasına da inanmadığı için,
Kurtuluş Savaşı'na katılarak verdi bu soruların yanıtını.
Bu nedenle 9 Eylül'ü sonuç değil başlangıç görenler
haklıdır. Değişik sınıf ve katmanlardan gelen Anadolu
insanının emperyalizme ve eskimiş, kimliğinı yitirmiş
Osmanlı kurumlarına karşın çağını, kendini algılama bi-
lincinin simgesi olarak görenler de haklıdır.
Unutmayalım ki 9 Eylül'den sonraki sürecin ilk aşama-
sında Balkan ülkeleri arasındaki çatışkılar giderilmiş,
özellikle Türk-Yunan halklarınm kardeşliği gündeme
gelmişti.
1930da Yunanistan Başbakanı Venizelos, aynı yılın
Nobel Ödülü'nün Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı
Mustafa Kemal Paşa'ya verilmesini önerirken ödül ku-
rulu başkanlığına şöyle yazıyordu:
"Yeni Türkiye devleti komşularıyla tüm toprak sorun-
larını çözmüş, ulusal ve siyasal sınırlarını güvence altı-
na almış ve Ortadoğu 'nun gerçek bir barış dayanağı ol-
muştur. Barışa olan bu değerli katkı. tümüyle Türkiye
Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa ya aittir. Ben,
1930 yılı Yunanistan Başbakanı olarak Turk-Yunan and-
laşmalarmın imzalanmasıyla Ortadoğu bölgesinde olu-
şan yeni barış dönemini göz onünde bulundurarak No-
bel Barış Ödulu sayın komite üyelerine. Mustafa Kemal
Paşa 'yı aday olarak önermekteyim.'' (Anan Asım Bezir-
d, Inceleme ve Şiirlerle Türk-Yunan Dostluk ve Barışı, I.
bas. 1987, sf. 26)
Sözümü, Yunanistanlı şair Filippos Mavroyorgis'ın
(doğ. 1924) Ahmet Yorulmaz dostumun dilimize çevirdi-
ği dizeleriyle bitirmek istiyorum.
O kuşaklar ki dökülüp gittiler
yapraklar gibi birer ikişer
yeni bir şafak bekleyerek,
Ama yaşattılar yıllarca
umudu diri tuttular.
yemesin diye kimseyi
o kanlı canavarlar artık;
kucaklasm diye tüm evreni
barış ve insanlık.
Billup Çağlar ve Mehtab Kardaş'dan
'Minyatüp Resim Sergisi'
Kültür Servisi -Billur Çağlar ve Mehtab Kardaş'ınMinyatür
Resim Sergisi I0-I9 Evlül tarihleri arasında The Marmara
Oteli'nde izlenebilecek. Sergi. minyatür sanatını. çağdaş resim
anlayışı iledeğerlendirerek eski teknikle birlikte eski sanat
ruhunu da koruyarak daha ilerive götürmek için yaptıklan
calışmaiardan oluşuyor. 1951 yılında İstanbul'da doğan Billur
Çağlar. 1990 yılında Cahide Keskiner Atölyesinde
çahşmalanna başladı. Mehtab Kardaş ise 1949 yılında
İstanbul'da doğdu. 1990 yılında Cahide Keskiner Atölyesi'nde
başladığı çalışmalannı. Mamure Öz - Semih İrteş atölyesinden
sürdürdn. Topkapı Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatlan 2
yılhk sertifıka kursunu bitiren iki sanatçı çeşitli karma sergilere
katıldılar.
'Geleneksel Türkiye' konulu
fotoğraf yarısması
Kültür Senisi - Yeni Yüksektepe Kültür Derneği tarafından
düzenlenen 4. Ulusal Fotoğraf Yanşması'nın konusu
'geleneksel Türkiye' olarak belirlendi. Seçicı Kurul dışında tüm
amatör ve profesyonel sanatçılara açık olan yanşma.
siyah-beyaz baskı, renkh baskı ve saydam olmak üzere üç
bÖlümdegerçekleştirilecek. Birkişi herbölümeençok beş
yapıtla katılabilecek. Her bölüm ıçın 70 bin lira katılma ücreti
alınacak. Yanşmanın seçici kurulu Ozan Sağdıç. Adnan Ataç,
M. Arslan Güven. Ahmet Çakır. Abdullah Gündüz. Tacettin
Teymur ve Ferim Cıkgel'den oluşuyor. Her üç alanda da birinci
olan yapıta 3 milyon, ikinci olan yapıta 1.5 milyon, üçüncüye ise
700 bin TL. ödül verilecek. Aynca yanşmada her dalda iki yapıt
mansiyonla, aynca AFAD, AFSAD ve Fotoğraf Dernekleri
Çalışma Kurulu tarafından da ödüllendirilecek. Yanşmaya son
katılma tarihi 10 şubat 1995 olarak belirlendi.
'Türk Tutkusu'nun çekimleri bitti
Kültür Servisi -'Aşıklar' fılminin İspanyol > önetmeni Vicente
Aranda, Antonio Gala'nın romanından uyarladığı 'Türk
Tutkusu" adh fılmin çekimlerini tamamladı. Başrolünü Ana
Belen'in üstlendiği fılmde hayatından memnun olmayan
İspanyol birev kadınının birTürk'le yaşadığı tutkulu ilişki
konu edihyor. Filmde Türk'ü Yunanlı oyuncu George
Corrafacecanlandınlıyor. Aranda filme, biri Gala'nın
romanına sadık kalan kötü. diğcri iyi iki ayn fınal çekti.