Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4EYLÜL1994PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
GUNDEMDEKIKONU:
ONATKUTLAR
Bundan on yıl kadar
önce, aynı ajanstan
aynlan üç arkadaş, o
günlerin m<xiasına uyarak bir
reklam ajansı kurduk. Beşik-
taş Baimumcu'da küçük, şi-
rin bir büromuz vardı. îşler
biraz gelişince dil biJen, yönetici özel-
likler taşıyan bir yönetici sekreter al-
mamız gerekti. Eski sekreterimiz tele-
fon açmca söze "lyi mesailer ha-
yatım" diye başüyordu, sıcak hava-
îarda da ofiste terlikk dolaşıyordu.
Ben, başvuracak adaylann düzeyi-
ni belirler düşüncesiyle ilanın Cum-
huriyet'e verilmesini önerdim. O ila-
na ne yaak ki -üstelik on gün sonra-
sadece Suudi Arabistan'dan biryanıt
geldi. Orada çalışan bir mühendisin
kansıydı. Çaresiz ilanı. küçük ilan
sayfası olan bir gazetede tekrarladık.
Birkaç başvuru oJdu.
Ortağım Rıfat Madenci'denricaet-
tim. "Başvuranlarla ilk görüsnıevi sen
yap, gözünün ruftuklan ile bizi de gö-
riiştür" dedim. İki gün sonra Rıfat, en
göz dolduran adayJa görüşebileceği-
mizi söyledi. Toplantı odasında, göz-
lüklü, genç, sevimli bir hanım bekli-
yordu.
Gerçekten göz dpldurucuydu. OD-
TÜ'de okumuştu, İngilizce biliyordu,
bilgisayardeneyimi vardı vs. Ben kişi-
liği konusunda biraz daha bilgi sahibi
olabilmek için sordum: "Yasemm
Hanım, acaba nıesleğiııiz ve işiniz
dtşında da merakiaruıız, "hobby'leri-
niz var mı?" Gülümsedi Yasemin,
"Var efendim" dedi "Astroloji...'' Be-
nim bu burçlarla falan hiç ilgim olma-
dığı için sözcüğü 'astronomi' olarak
algılamışım. Çok heyecanlandım. Işi
dışında bir de uzay ve gökbilimi ile
ilgilenen bir genç insan. Pek hoşuma
gitti. Yasemin'i hemen işe aldık.
Yükselendeğerlerburcu
İşin ashru öğrenmem uzun sürme-
di. Birkaç yıl birlikte çalıştığımız, be-
nim daha sonra yardımcılığımı yapan
Yasemin, olağanüstü bir insandı.
Çalışkan, disiplinli, arkadaş canlısı...
ve burç meraklısı. Burçlar onu öylesi-
ne etkilerdi ki bir süre sonra kendisi-
nin üstlendiği, ajansa yeni eleman ah-
mJannda. müracaat formunun bir
kıyısına küçük bir işaret koyardı: Te-
razi, oğlak, koç vs... Burcu uygun
olmayanlann hiçbir şansı yoktu.
Bu arada ben kendi burcumla zo-
runJu olarak ilgilen-
dim. Ocak sonunda
doğduğum için bur-
cum, belki yararlı, ama
sevimsiz çınJamalan
olan bir ev aletiydi:
Kova. Her ne kadar
Yasemin bu burcun
olağanüstü özellikler
laşıdığını söylüyor-
duysa da 'Kova GS,
Kova FB', duvar yazı-
lanndan ötürü peİc ısı-
namıyordum. Birde bu burca yükle-
nen özelliklerin bende sahiden bulu-
nup bulunmadiğı konusu vardı. Bu
konu beni pek ilgilendirmiyordu,
ama yönettiğim insanlan ilgjlendiri-
yordu: Güvenilirlik, duygusallık vs.
örneğin Yasemin, biriikte çalıştığı in-
sarüann karakter ve davranış biçim-
lerinde burçlann etkisini göz önüne
alıyordu.
Bir gün anam beni aradj. Sesinde
biraz merak ve şaşkınlık vardı. "Oğ-
lum" dedi. "bugün vardımeın beni
aradı ve senin saat kacîta dünvaya gcl-
diğini sordu. Ben de söylediın..." Güle-
rek yatıştırdım onu. Yasemin'i
aradım: "Evet" dedi, "... ve öğrendim.
Yükselen burcunuz aslan..."
Eyvah. Kova'nın içinde bir aslan.
Ne olacak şımdi?
Tabii birşey olmadı. Ne yele beiirdı
ne de kuyruİc. Bende bir değişiklik
yoktu.
Ama sarunm o günden sonra Yase-
min. bana biraz daha farklı bakü.
Sahi kuzum allahaşkına nedir bu
'yükselen değerlerr
Aylık olarak 'astronomik değerler'
elde eden bazı köşe yazarlannın icat
ettikleri bir 'asîrolojik değer' mi? Her
gün. her allahın günü yazmaya değer
bir değer mi? Salah Bey'in alaycı dili-
ne yakışır bir 'nazenin balon' mu? Bir
kredi kartı mı yoksa? Bu.. Bu.. Nedir
bu?
Kısa zamanda bende, zararsız sap-
lantılardan biri haline geldi. Nerede
muteber bir köşe yazanmızın yazısın-
Sahi kuzum allahaşkına nedir bu 'yükselen
değerler?' Aylık olarak 'astronomik değerler' elde
eden bazı köşe yazarlannın icat ettikleri bir 'astrolojik
değer' mi? Her gün, her allahın günü yazmaya değer
bir değer mi? Salah Bey'in alaycı diline yakışır bir
'nazenin balon' mu? Bir kredi kartı mı yoksa?
Bu.. Bu.. Nedir bu?
Öyle ya, 'Aslan'a dikkat etmek gere-
kir.
Kulaklan çınlasıh. Yascmin'in
şimdi altında yaşadığı gökyüzünde
hangi burçlar var, hangileri yükseli-
yor ya da alçalıyor, Mars Neptün'le
buluşuyor mu. "Terazi" neyi tartıyor
bilmiyorum.
Ama ne zaman günün moda deyışi
'yükselen değerler' sözüyle karşılaş-
sam Yasemin'in bu *vükselen burç'
öyküsünü hatırlayıp güJümsüyorum.
da 'yükselen değerler' sözüne rastla-
sam hemen merak edip okuyorum.
Anlamak için. Ama nasıl bir 'kova'-
ysa kafam, doluya koyuyorum almı-
yor, boşa koyuyorum dolmuyor.
Kimi 'serbest piyasa ekonomisf ya
da 'liberalizm' di>or. kimı tüketim'
di>or. kimı 'birey'diyor. kimi ise 'glo-
balleşme'. Ama bağışlasınlar beni, bu
tanımlan doğrulamakta güçlük çeki-
yorum.
Benim bildiğim 'değer'in baa an-
lamlan var: Örneğin 'erdem'
gibi, bir şeyin parasal 'karşılıgı'
gibi. ınsanlann ona yüklediği
'önenı' gibi. üretim'in bir şeye
eklediğı 'artı' gibi. sanatta (re-
sımde. müzikte) 'ağırlık', 'süre'
gibi, takdir eöne'nin nesnesi
gibi... neyse, birsürü anlam.
Ama bu yazarlanmızm her gün
'yükselen değer' diye kafamıza
kaktıkian bu kavramlar niçin 'yükse-
len değer' oluyor anlamıyorurh. Ör-
neğin 'serbest piyasa ekonomisi' niçin
bir erdem olsun? Ya da bir şeye bir
şe> katan 'üretim' yenne bir şeyi tü-
ketmek' anlamjna gelen tûketim' ni-
çin bir değer? Üstelik de yükselen de-
ğer?
'Birey'e önem vermek. ilkçağsofist-
lerinden günümüze kadarhiç küçüm-
senmedi sanat ve felsefece. Niçin şim-
di 'vükseliyor'? Üstelik Mc Luhan'ın
'Global Village' (Global Köy) ve
Brzezinski'nin 'Global City'sinden tü-
reyen 'Globalleşme' kavramı tüm in-
sanlığı 'bireyselJeşme'ye değil, 'sürü-
leşnıeye' götürürken?
Para kazanma. ticaret, bizim toplu-
mumuzda bile 'şimdi önem verilen
şeyler' değil ki. "Ticaret şahsi *e
muhterem"dir. Taa peygamber efen-
dimizden beri.
Bu hanımlar ve beyleryazılannı ya-
zar ya da TV'den sunuşlannı yapar-
ken karşılannda, uzakta, bizim gör-
mediğimiz bir 'akan yazı'ya bakarak
ağızlannı açıp konuşur gibi yapıyor-
lar. 'Play back'le. Asıl konuşan bir
başkası.
Tıpkı 'karaoke'gibi.
Sarunm bu > üzden anlamıvoruz.
Bekleyin Sevgili Cumhuriyet okur-
lan. Gelecek yazırun konusu 'karao-
ke\ Asıl 'konuşan'ı birlikte araya-
cağız.
RobertDe Niroilkkezkameraarkasınageçtiği "BirZamanJarBronx"dan sonra basınailgigösterdi:
Robert de Niro: Bir film yönetmek. bir karakteri canlandırmaktan çok daha fazla zaman alıyor. Oyunctı, birfiJrneçekim aşamasında katilıyor, yönetmen ise A'dan Z'ye zaten o projenin içinde.
Külrür Servisi - "Bana bir şey
mi soylediniz?", "Taksi ŞofS-
TVT filminde Robert De Niro-
nun söylediği bu sözler uzun
süre, kendisiyle bir türlü konuş-
ma fırsatı bulamayan gazeteci-
lerin korkulu rüyası oldu.
Yairuzca hızlı röportajlan ka-
bul eden bu gizemli oyuncuyla
konuşma fırsatı bularüar onun
verdiği tek heceli ve suya sabu-
na dokunmaz yanıtlara tanık
olmuşlardır. Ancak De Niro
çok büyük bir sürpriz yaptı ve
ilk kez kamera arkasına geçtiği
"Bir ZamanJar Bronx" adlı fıl-
mi üzerine basına ilgi gösterme-
ye karar verdi.
Robert De Niro'nun kendini
olduğugibi ortaya koyan bir in-
san olduğunu söyleyebilir mi-
yiz? Hem evet, hem hayır. Evet,
çünkü yapılan röponajda ilk
yönettiğı film üzerine o kadar
çok konuştu kı, hakkında hiç-
bir şey bilmeyen biri rahatlıkla
onun geveze olduğunu ve ba-
sınla çok iyi ilişkilerkurduğunu
iddia edebiürdi. Hayır, çünkü
ilk sorudan itibaren kendini ele
vermekten kaçmdı. Pekiyi,
kimdir Robert De Niro? Bunu
belki de kimse tam olarak bil-
miyor, belki de bu soruyu ya-
nıtlamak için henüz çok erken.
Senaryo yazamadun
- "Bir Zamanlar Bronx", yö-
netmenlik girişjuninde bu-
lunduğumız ilk film değil mi?
Evet. Tabii önceleri bazı yö-
netmenlerle ortak bir calışma
yapmayı, projelerimi senaristle-
re vermeyi düşünüyordum. Bir
film çekmek aklımın ucundan
bile geçmiyordu. Ashnda kendi
yazacağım bir senaryoyu yö-
netmek isterdim. Fakat zaman-
la tek bir satır ile yazamadığı-
mın farkına vardım ve kendi
kendime 'Böyle giderse sen se-
naryo falan yazamazsın' de-
dim. Böylece bilinen, benim de
kendimden bir şeyler ekleyebi-
leceğim bir konu düşünüp boy-
le bir filmi yönetmeye karar
verdim. Ve böylece "Bir Za-
manlar Bronx" adlıfilmiyönet-
meye karar verdim.
- Bir filmde yalmzca rol al-
makla: hem yönetip hem o\un-
cu olniak arasında ne gibi bir
fark var?
Bir film yönetmek, bir karak-
en canlandırmaktan çok daha
azla zaman abyor. Oyuncu, bir
YönetmenSğisürdüreceğimfilme çekim aşamasuıda katılı-
yor, yönetmen ise A'dan Z'ye
zaten o projenin içinde. Bu pro-
jeye atılmadan önce insanlar
beni hep şu sözlerle uyardılar:
'Cevaplamak zorunda kafa-
cağın binferce sonıyla >iizleşe-
bilmek cesaretini göstermeli-
sin.' Ancak bu sözler beni kor-
kutmadı. Zaten oyuncu olarak,
böylesi zorlu sorulara cevap
aramayı seviyordum. Baskı
altında da olsam, her zaman
alacağım kararlardan hoşnut
kalmasam da, karar almayı her
zaman sevmişimdir. Böyle bir
sorumluluk yüklenmeye ihti-
)acım olduğunu hissederim.
- Yönetmenlik yapmaya ka-
rar vermeniz artık oyunculu-
ğun sizi heyecanlandı-
rmadığmın bir göstergesi mi?
Bu deneyim sizi beyecan-
landırdı mı?
Ha>ır hayır, tam olarak böy-
le açıİdayamayız. Ben yalnızca
böyle bir deneme yapmak iste-
dim ve yaptım. Oyunculuktan
vazgeçmek gibi bir niyetim yok
ama yönetmenliğe de devam
edeceğim. İki-üç yıl içinde baş-
ka bir/îlm yönetmek istiyorum.
- Üzerinde çaJıştığınız bir
proje var mı?
Bundan sözetmek için henüz
çok erken. Ama Chazz ("Bir
Zamanlar Bronx"un senaristi)
bir senaryo üzerinde çalışıyor.
- Spieiberg, bir film setinde
kendini savaş meydanında bir
general gibi hisserrJğini söyler.
Siz de kamera arkasında böyle
şeyler hissediyor musunuz?
Evet, onun neler hissettiğini
anlayabiliyorum. İlk günlerde
insan böyle şeyler hissediyor.
Herkesi dinlemek ve çok önem-
vermemekle birlikte) Aslında
bu öyküde sevdiğim pek çok
şey var. Çocuğun babası>la iliş-
kisini çok seviyorum, dığerle-
riyle olan ilişkisini de. Chazz'm
yarattığı karakterler çok sağ-
lam... Asiında bu filmde sevdi-
ğim çok şey var ama yine de zor
olan.... (sessklik)
- Canlandırdığınız karakterle
ortak özellikler taşıyor musu-
nuz?
Lillo ile hemen hemen aynı
film üzerine kafa >oracak za-
man bırakıvordu.
- Siz gençken babanızla ilişki-
leriniz nasüdı?
Çok farklıydı... Bir anlamda
babama çok yakındım, ama
annemle babam ben çok genç-
ken aynldılar, öyle olunca da...
Chazz küçükken anne ve baba-
sına çok bağiıymış, onlara çok
yakınmış. Ben, onunla aynı
bölgede büyüdüm ama ailemle
ilişkilerim onunkinden çok
"Ben yalnızca böyle bir deneme yapmak istedim ve
yaptım. Oyunculuktan vazgeçmek gibi bir niyetim yok
ama yönetmenliğe de devam edeceğim. İki-üç yıl içinde
başka bir film yönetmek istiyorum."
li kararlar almak zorundasınız.
Ancak yeniden söylüyorum, bu
benim çok hoşuma gidiyor.
- Filminizin genç kahramanı
Calogero, Chazz Palminteri'-
nin canlandırdığı bir gangstere
duyduğu hayranlık ve sizin can-
landırdtğınız babasına duydu-
ğu sevgi arasında gidip gel-
mektedir. Filmdeki bu baba-
oğul ilişkisi sizi etkiledi mi?
(Soruya tam olarak yanıt
yaşlarda bir oğlum var. (Bu
filmde Calogero'yu canlandı-
ran 17 yaşındaki Brancato fizik
olarak Robert De Niro"ya çok
benziyor.) Herkes benden,
gangster rolünü yorumlamamı
bekliyordu. Belki de ınsanlann
bu beklentisi nedeniyle baba
karaktenni canlandırmaya ka-
rar verdim. Hem bu rolün be-
nim için pek çok avantajı vardı.
Önemü bir rol değildi ama bana
farklı oldu doğal olarak.
- Siz de Calogero gibi bir öhj-
me tanık oldunuz mu?
Hayır. Ama Chazz tanık ol-
muş. Şiddet dolu bir yerde ya-
şamış. Ancak çok iyi arkadaş-
lıklar da kurmuş. Tabii oralar-
da yaşam yalnızca şiddetıen
ibaret değil, çok daha farkh iliş-
kiler de söz konusu. Tabii bun-
lar oldukça karmaşık şeyler,
anlatması da çok zor...
'80. yılında ŞehirTiyatrolan nereye?'
Kültûr Servisi -Varbk der-
gisi, eylül sayısında özel bölü-
münü İstanbul Beiediyesi Şe-
hir Tiyatrolan'na ayırdı.
Şehır Tiyatrolan'nm 80.
yılma ulaşması nedeniyle bu
sayıda, özet tarihçesiyle bir-
likte, kurumda bir süre önce
gerçekleşen yönetim değişik-
liği üzerine tiyatro çevrelerin-
de, kamuoyunda ve basında
başlayan tartışmalan ve yö-
neltilen eleştiriîeri açımlama-
ya çalışan yazılar yer alıyor.
80 yıUık geçmişinde çeşitli-
dönemlerde bunahmlarjç
kanşıklıklar yaşayan, beledi-
ye ile anlaşmazlıklâra düşen
ŞehirTiyatrolan'ndaki son
geüşmeler sonrası hazırlanan
dosyada Gürün ve Keskin'e
Varbk dergisi bu ayki sayısının özel
bölümünü Şehir Tiyatrolan'na ayırdı.
Dergide, songelişmelerle birlikte
başlayan tartışmalar ve eleştiriîeri
açımlamaya yönelik yazılar yer alıyor.
getirilen eleştiriler yöneltiliyor
kendilerine.
Aynca bu konuda aydınlar
ve Şehir Tiyatrolan sanatcı-
lanyla yapılan soruşturmalar
da bulunuyor.
Derginin eylül sayısında
Gencay Gürün ve Erol Keskin
ile söyleşi, "Aydın Kamuoyu
Ne Diyor' başlıklı soruşturma
ile Enver Ercan'm Şehir Tiyat-
rolan 80 Yaşında, Totnris
Uyar'ın Tartışma Anlan', FüV
sun Akatiı'nın 'Kokular ve Öy-
küler", Tarık Dursun K.'nın 'Sa-
bahattin Eneş'. Salah Birsel'in
'Ah Cahit Vah Cahif. Sulhi
Dötek'in 'Habıs ve Selim', Ha-
san Bülent Kahraman'ın 'Avru-
pa ve Kimlıği'. Philip Şchlesin-
ger'in 'Ulusal Kimlik Üzerine',
Ahmet CemaJ'in 'Kimlik Ara-
yaşı ve Tiyatro Tarihi', Vedat
Günyol'un 'Köy Enstitülerinin
Kaynağında', İbrahim Oluk-
lu'nun "Attila İlhan'ın Genç-
Iik Yazılan". Güitekin Emre'-
nin 'Enis Batur'un Şiin". Sü-
reyya Evren'in 'Halit Asım'ın
"Tasam" Şiiri". Sema Özer'in
'Gonçarov'un Oblomov'u'
başiıklı yazılan yer alıyor.
Bu sayıda aynca Haydar
Ergülen'in 'Ödünç Hançer",
Metin Güven'in 'Kedi', Erdo-
ğan Alkan'ın Ayak Sesleri',
Hulki Akrunç'un Yeni Mad-
deler", Hafiz'ın 'PuP, ve Bu-
kowski'nin 'Kapımı Çalma
Sakın' adlı şiirleriyle, Mehmet
Mümtaz Tuzcu'nun 'Yaz Sa-
bahf ve Cetnil Kavukçu nun
"Susunuz Kuşlar Susunuz'
adlı öyküleri bulunuyor.
- O yaşlarda siz neler yapı-
yordunuz?
Benim de bazı çetelerle ilişki-
lerim vardı ama hiçbir zaman
bir sokak çocuğu olmadım.
- O zamaniarda, büyüyünce
neler yapmak istediğinizi bili-
yor muydunuz?
Ben 10 yaşından itibaren
oyuncu olmaya karar verdim.
Ve sonra. 15 yaşıma geldiğimde
bunu düşünmeyi bıraktım ve
cumartesi geceleri arkadaşla-
nmla birlikte gezmeye gitmeye
başladım. Bu 6 ay ya da bir yıl
sürdü. Sonra yeniden oyuncu
olma isteğim depreşti ve bu işe
daha ciddi yaklaşmaya karar
verdim. Ders almaya başladım
ve 18 yaşıma geldiğimde artık
ciddi ciddi o>uncu olacağjma
inandım. Ne yapmak ıstediğim-
den o kadar emindim ki başka
meslekler beni hiç etkilemiyor-
du.
Çok kişisel değil
- Neden oyuncu olmak is-
tediğinizi hatırlıyor musunuz?
Anne ve babanızm sanatçı ol-
ması sizin bu karan vermenizde
etkili ounuş mudur acaba?
Belki. evet... Bilmi>orum...
Bu soru benim için çok zor...
Tabii beni oyuncu olmaya iten
nedenlerden bazılannı biliyo-
rum ama bunlar bir röportajda
söylenemeyecek kadar özel şey-
ler. Birgün belki bunlan açıkla-
yabilirim ama... Çok ilginç ol-
duklanndan da emin değilim...
- Çok ilginç, yıllardır kendi
gizlerinizle inzivaya çekildiniz.
Yeni yeni röportajları kabul
ediyorsunuz...
Evet doğru.
- Bu değişimin nedenini açık-
lar mtsınız?
Bilmiyorum, belki ilerleyen
yaşımla ilgili-bir şeydir... (gülü-
yor). Tabii yönettiğiniz bir film-
den sözetmekle rol aldığınız bir
filmden sözetmek arasında bü-
yük fark var. Tabii bu filmi ta-
mamladıktan sonra röportaj-
lan kabul etmem gerektiğini de
kendi kendime defalarca sö\ le-
dim. (Gülüyor).
- "Bir Zamanlar Bronx"un
sizin için kişisel bir film olduğu-
nu söyleyebilir miyiz?
Çok kişisel olduğunu söyle-
yemeyiz çünkü senaryoyu ben
yazmadım. Ancak, tıpkı Mar-
tin Scorşese filmlerinde olduğu
gibi, bu filme de kendimden
çok şey kattım.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATILLA BIRKIYE
ReşatNııri ve 'Yeşil Gece'
Reşat Nuri Güntekln, "Çalıkuşu" müzikaliyle birazcık
da olsa "edebiyatgündemimize"geldi. Bu tür 'Ves//e"-
lerle Reşat Nuri gibi klasiklerimizi anımsamak, yapıtları-
na ilişkin değerlendirmeler yapmak özellikle de "yeni
kuşaklar"a iletmek, öğretmek ve okutmak açısından
önemli.
Reşat Nuri'nin yaşadığımız şu günler açısından da
anımsanması, yeniden okunması gereken bir yapıtı da
Yeşil Gece adlı romanı. Yeşil Gece, 1900lü yılların ba-
şından cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanıyor. Bir
yanda şeriat istemiyle ayaklanmaya hazır, başını "ule-
ma sınıfı"nın çektiği "Yeşil Ordu" ve her türlü madra-
bazlıkları; öte yanda medrese eğitirni sırasında dini si-
yasi erk için alet eden softaların arasından "bilinçle-
nerek" ayrılıp ilkokul öğretmeni olan Şahin Efendi'nin
bir "aydınlanma"savaşımt.
Reşat Nuri, bir Anadolu mekanında -Sarıova Sancağı-
canalıcı bir toplumsal soruna yönelerek bir tez romanı
yazmış. Romanın konusu günümüzü oldukça ilgilendiri-
yor. Reşat Nuri'nin yaklaşık doksan yıl öncesinde odak-
laştırdığı bir sorun, ne yazık ki günümüzde de gündem-
de. Evet, ne yazık ki 21. yüzyıla girmek üzereyken, şeriat
istemiyle toplumu daha da geriye götürmeyi -her darbe
sonrası biraz daha 'geriye' gidiyoruz- isteyenler "arttık-
ça " bu tür yapıtlar, ebedi değerinin dışında da önem ka-
zanıyor. Bu bakımdan okunması gereken -ya da yeni-
den okunması gereken- bir roman Ve^/7 Gece.
Reşat Nuri, Yeşil Gece'yi (1928) yazdıgı yıllarda bir
yandan da Zola'nın Gerçek (Hakikat, 1929) romanını çe-
viriyor. Gerçekteki papazlar ve papaz okulları ile Ve^/7
Gece'deki sarıklılar ve medreselerin toplum içindeki
olumsuzlukları benzerlik taşıyor. Bir başka benzerlik de
ünlü Dreyfus Davası'ndaki Zola'nın etkinliği ile Şahin
Efendi'nin, Kelami Baba Medresesi'ni kundaklamakla
suçlanan Fransızca öğretmeni Mehmet Nihat Efendi'yi
aklama savaşımı ve gerçeği ortaya çıkarışı.
Reşat Nuri'yi yalnızca Çalıkuşu ve Yeşil Gece ile bı-
rakmamak, öteki yapıtlarının arasında da küçük bir gezi-
ye çıkmak gerekir- Dudaktan Kalbe, Acımak, Damga,
Yaprak Dökümü, Akşam Güneşi, Miskinler Tekkesi vb.
Reşa Nuri'yi ve benzeri klasikleri okurken gündeme
gelen önemli bir sorun da yeni basımlarının hazırlanışı.
Öyle ya, bu tür yazarların yeni basımlarını okura en iyi
biçimde sunmak gerekir. Ne yazık ki tüm yapıtlannı ya-
yımlayan Inkılap Kitabevi bu özeni göstermemiş.
Yeşil Gece'nin on ikinci basımında (1993) birçok hata
(yanlış) var. Şapkalar gelişigüzel konmuş, sözcüklerin
eski yazılış biçimleri tutarsız olarak degiştirilmiş. Birkaç
dizgi yanlışına örnek: Bizar, "biraz" (7); yol, "yok" (13);
ve, "6;r"(28);saadetlerin, "saaWer/n"(44);gaye-ihayal,
"hayatgailesi" (45) olmuş. Bir iki tane de önemli atlama
var. Sayfa 23'te ve 38'de birer cümle, 37'de de bir sözcük
atlanmış. Sayfa 33'te anlamı etkileyen çok önemli bir
dizgi hatası var. Sayfanın sondan bir önceki paragrafı-
nın ilk cümlesi şöyle: "O zamana kadar butün medrese-
ciler gibi Şahin Efendi'nin amcası da 'Maddiyun' idi."
Buradaki "amcası"sözcüğü "umacısı"olacak.
(Tüm bu hata ve yanlışlara ilk 45 sayfada rastlayınca
biz de yeni okumamızı dağılmasın diye el sürmek iste-
mediğimiz. Mithat Sadullah Sander'in gözden geçirdiği
inkılap ve Aka Kitabevleri'nin yayımladığı 1963 yılındaki
"yeni ikinci basıltş"ır\dan yaptık.)
Bir başka sorun da kitabın kapağı. 1993 basımmın ka-
pağında, birbirlerine sarılmış bir kadın ile bir erkek ve
elleri makineli tüfekli askerlerin yer aldığı bir resim var.
Romanda herhangi bir aşk öyküsü yok. Herhangi bir ka-
dın-erkek ilişkisi yer almıyor Askerler de giysi ve silah-
larıyla İkinci Dünya Savaşı'na ait.
İnsan bu kitabı eline alıp kapağını görünce küçük dilini
yutabilir. Belli ki yayınevi salt ticari bir amaçla bir "çok-
satar" kapagı yapmaya çalışmış. Böylesine özensiz ve
garip kapaklı bir kitapla Reşat Nuri'yi okurlara sunmak,
tek sözcükle ayıp ve büyük bir saygısızlık.
Pekiyi, Reşat Nuri'nin kalıtçıları bu duruma ne diyor?
Umarız en kısa zamanda Reşat Nuri'nin yapıtları hatasız
ve özenli bir biçimde yayımlanır.
Stüdyolmge'den1.5yılın
panoraması
• Kültür Servisi - Stüdyo İmge dergisinin 3. dönem olarak
yayına başladığı Haziran 1992'denitibaren l,5yıllkdönemi
kapsayanciltlerpiyasada. Buciltleryaklaşık iJvıllıkbir
dönemin müzik ortamının panoramasım sunuyor. Aynca
Beatles grubunun geçmişinin öyküsünü anlatan "Beatles" adlı
kıtap da Stüdyo İmge Yayınlan'ndan çıktı.
MûziK-Sen'in başvurusu
•ANKARA(.\A)-Müzik-Sen.film.tiyatro.gösteri,resim,
heykel ve benzeri uğraşılan içine alan güzel sanatlardallannda
çalışanlann sigortasızgeçen hizmet sürelerinin
borçlandınlmasını öngören yasa tasansının. TBMM
gündemıne bir an önce alınmasını istedi. Müzik-Sen'in
açıklaması şöyle: "Bu yasa teklifinin Danışma Kurulu
karanyla TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesinin öne
alınması amaayla DYP Grup Başkanvekilleri Turhan Tayan,
Nevzat Ercan, Ihsan Saraçlar, SHPGrup Başkanvekili Ercan
Karakaş. ANAPGrup Bafkanvekilleri Oltan Sungurlu. Hasan
Korkmazcan, Eyüp Aşık. RP Grup Başkanvekilleri Şevket
Kazan, Oğuzhan Asiltürk ve Abdüllatif Şener'e sendikamızca
bireryazı gönderilmiştir." Şu andayasa teklifi 591 sıra sayısıyla
genel kurul gündeminde bulunmaktadır. TBMM gündeminin
yoğunluğu sendikamızca bilinmekte olup bu nedenle söz
konusu teklifin, Danışma Kurulu karanyla TBMM Genel
Kurulu'nda görüşülmeyeceği vekadük kalacağı endişesini
taşımaktayız. Bu yüzden, bu teklifin genel kurulda
görüşülmesinin öne alınması ve bu yasama yılında görüşülmesi
umudu>la bu başvTirunun yapılması gereği duyulmuştur."
Popsavyönetjcilerinden TRT'ye
ziyaret
• ANKARA (AA) - Popüler Müzik Sanatı Vakfı (Popsav)
Başkanı Osman Yağmurdereli ve yönetim kurulu
üyeleri.TRTGenel Müdürü Tayfun Akgüner'i ziyaret
ederek bir süre görüştü. TRT Genel Müdürü Akgüner,
görüşmede yaptığı konuşmada. Popsav'm Türk pop
sanatının ilerlemesine katkı sağladığmı ve bu müzik türü ile
uğraşanlann haklannı koruduğunu söyledi. Akgüner,
Yağmurdereli veberaberindekilere başan diledi. Popsav
Başkanı Osman Yağmurdereli de TRT Kurumu'nun
kendilerine gösterdiği desteğe teşekkür etti.
Bodmım'dasanat şenlîği
•MUĞLA (AA) - MuğJa'nın Bodrum ilcesine bağlı
Türkbükü Köyü'nde, Kültür Bakanüğı'nın da desteğiyle
düzenlenen "Türkbükü Sanat Şöleni" Halikarnas
Balıkçısı'nın yaşamını anlatan "Mavi Sürgün" adlı filmin
gösterimi ile başladı. Villa Belkıs Oteli Sinema Salonu'nda
her gün birfilminizlenime sunulacağı gösterimde, C.
Ferris'in "Rembetiko", Ersin Pertan'ın "Tersine Dünya",
C. Kaige'in "Elveda Cariyem", Yusuf Kurçenb'nin
"Çözülmeler" ve Tunç Başaran'ın "Piano Piano
Bacaksız"adlıfilmleride yeralacak. Türkbükü'ndeki sanat
haftası boyunca, Uğur Yücel, İlhan Feyman, Ali
Poyrazoğlu, Ayla Algan gibi sanatçılar da düzenlenecek
söyleşilere katılacak.