27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4EYLÜL1994PAZAR 12 KULTUR Marilyn Monroe Brando: Monroe öldürüldü Kültür Servisi- Amerikalı ünlü ak- tör Marlon Brando, Marilyn Mon- roe'nun ölüm nedeninin intihar so- nucu değil, öldürûlme olduğunu öne sürdü. önümüzdeki hafla otobiyografısi yayımlanacak olan Brando. uzun süre ihşkisi olduğu Monroe'yla 1962 yıbnda ölmeden önce konuştuğunu ve onun kesinlikle intihar yüzünden ölmüş olamayacağinı açıîcladı. Öl- düğü günden beri Monroe'nun öl- dürülmüş olduğunu düşünen Bran- do, kitabında aynca Başkan Ken- nedy'le yaşadığ] ilişkinin, çok büyük bir aşk ilişkisi olmadığını öne sürdü. Ünlü aktör kitabında bir çok ünlü kişinin de bilinmeyen birçok yönü- nü okuyucuya aktanyor. Charlie Chaplin'ın yönettıği bir filmde oyna- yan Brando, Chaplin'in hayatında gördüğü en "mertıametsiz" insan ol- duğunu. Richard Burton'un ise "re- zıl bir sarhoş" olduğunu belirtiyor. 5 milyon dolarlık bir anlaşma yaptıgı yayıncısı, kitabı ilk etapta 500 bin basıyor. Brando'nun anılannı yazdığı kitabı "Brando: Songs My Mother Taught Me" de aktör neyi anlatıp. neyi anlatmayacağına ken- disi karar vermış. Fırtınah aşklar ya- şadığı kanlan ve çocuklanyla ilgili hiçbir bılgj bu kitapta yer almıyor. Bir bölümü geçen pazar günü Parade Magazın dergısınde yayı- mlanan kitapta, Monroe hakkında daha birçok ilginç notlar kitapta yer alıyor. 'Manisa Tarzanı' 19 eylülde gösterimde Kiittür Servisi- "Manisa Tarzanı" Antalya Film Festivali'nin ardınd&n sinemalarda gösterilmeve başlanı- yor. 19 eylülde Manisa'daki ele- diye Kültür Sıtesi'nin açılışında ilk kez seyirriye sunulacak olan "Mani- sa Tarzanı"nın Antalya Film Festi- vali'nin ardmdan uluslararası festi- valler ve Oscar elemelerine katılması bekleniyor. 300 bin dolan (10 milyar lirayı) aşan bütçeyle, üç yıllık bir sürede gerçekleştirilen "Manisa Tarzanı" yönetmen Orhan Oğuz'un beşinci si- nema fılmi... Manisa Tarzanı'nın se- naryosunu Temmuz 1993'te 39 yaşın- da aramızdan aynlan Nıray Oğuz (Orhan Oğuz'un eşiydi) ölümünden üç gün önce tamamladı. Başrollerini Talat Bulut ve Serap Sağlar'ın üstlendiği filmin müziğini Atilla Özdetniroğlu. şarkısını ise Ser- tap Erener hazırladı. "Herşeye Rağ- men" filminın ekibinı (Orhan Oğuz, Nuray Oğuz, Talat Bulut) yedi yıl sonra bir araya getiren Manisa Tar- zanı için Manisa'dan sonra Ankara ve Istanbul'da da ön göstenmler yapılacak. "Manisa Tarzanı" Ahmet Bede- vi'nin Ağustos 1924'te Manisa"ya gelmesiyle başhyor... Türkiye Cum- huriyctı'nin kurucusu yüce Ata- türk'ün yaşanunı kitaplaştıran tngj- liz yazar Lord Kinross'un verdiği bil- gıye göre o tarihten kısa bir süre önce işgal ordusu, tarihi Manisa'nın 18 bin evinden 17 bin 500'ünü yakıp yıkmıştı. Bedevi, cehennem yerine dönmüş, yanmış yıkılrruş bu şehirde ölü doğayı canlandınp yeşiltendir- mek uğruna amansız mücadele ver- di... İşgal ordulannı yurdumuzdan söküp atmak ıçin başlatılan Anado- lu hareketine katılan ve gösterdiği yararlıhktan madalyayla ödüllendi- rilen Ahmet Bedevi, Manisa'ya yer- leştikten sonraki yaşanunı, yur- dumuz için işgal ordulan kadar teh- likeli gördüğü doğa-çevre ve orman düşmanlanna karşı mücadele etme- yeadadı. En büyük düşü bir sincabın ağaç- tan ağaca atlayarak ayağı yere değmeden Manisa'dan Izmir'e ulaşabileceği uçsuz bucaksız orman- larla kaplı bir yurtta yaşamaktı. Teknolojiye karşı değildi. Doğa yok edilmeden de teknolojinin insan- lann hizmetine sunulabileceğini bili- yor ve bu gerçeği herkese anlatmaya ve kabul ettirmeye çalışıyordu. Do- ğayı koruyabilmek uğruna politika- alann kendisini ve karizmasmı kul- lanmalanna bile izin verdi. Ama ne yazık ki yeşilin, ağacın, ormanın in- sanlığa ve yurdumuza yararlannın bilincine varamayan bu kişiler ta- rafından kandınldı. "Manisa Tarzanı" filmiyle ilgili ilk adımlar, Ahmet Bedevi'yi yakı- ndan tanıyan ve onu hiçbir zaman unutmayan Manisalılann tanıklı- klannı belleklerinden video kasetle- rine aktanmlan ve bu anılann film yapımcısı Cengiz Ergun'a ulaştın- lmasıyla atıldı. Bu video kesetler Nuray Oğuz'un senaryosunun çe- kirdeğini oluşturdu. Hüseyin Rahmi Gürpmar, ölümünün 50. yıldönümünde Heybeliada'daki evinde anılıyor Gerçekçibir halk yazan KONUR ERTOP Hüseyin Rahmi Gürptnar gerçekçi edebiyatımızın en önemli adlanndan biridir. Roman sanatımızın gelişmesi- ne katkıda bulunmuştur. Sanatını ge- niş okur topluluklanna ulaştırmayı başarmıştır. Çünkü bütün yapıtlann- da halkın sorunlannı ele almış, halk insanlannı, halkın ilgilendiği kışileri, çevreleri canlandırmıştır. Onun romanlannda İstanbul so- kaklannı dolduran mahallc kadınlan, düşkün kadınlar, uçkuruna düşkün- ler, dilenciler, evlatlıklar, beslemeler. emekliler, küçük memurlar. 'küçük dağlan ben yarattım' diyenler. mıras- yediler, züppeler. ne oldum delileri, eşini aldatanlar, boynuzlananlar. geç- mişe bağlı kalanlar, yeni düşünceleri savunanlar, külhanbeyler, vurguncu- lar, dalavereciler, çekingenler. şarla- tanlarkaynaşır. Yarun yüzyılın değişimleri Bütün bu insanlar sayfalannda ken- dilerini ve her günkü yaşamlannı bul- duklan için onun romanlannı ellerin- den düşürmemişlerdir. Onun yazdı- klanyla yaşam iç ıçedir, birbirinin eşi- dir. 'Bir Muadele-i Sevda' (sonradan 'Aşk Batağı' adıyla basıldı) romanı fkdam gazetesinde tefrika edilirken okurlardan biri kendi evinde olup bi- tenleri romandakine o kadar benzet- miş ki roman kahramanı kansını öl- dürürse kendisi de kansını öldürmeye karar vermiş. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı doğum günü dolayısıyla anmak üzere Ada Dostlan Derneği bir tören düzenledi. Bugünl5.00;te Heybeliada'da, İsmet İnönü'nün evindeki herkese açık toplantıda Hüseyin Rahmi'nin romancılığı üzerinde durulacak. Yazann adadaki köşkü gezilerek içinde bulunduğu perişan durumundan kurtanlması yolunda öneriler geliştirilecek. Bu roman babasının zoruyla iste- mediği biriyle evlenen bir kadınla ilgi- lidir. Kadın başkasıyla ilişki kurar. Ni- tekim sonradan onunla evienecektir, ama kocası tarafıridan da delicesine sevilmektedir. Çözüm bekleyen bu so- run romanaya Sirkeci'de İştaynbruh birahanesinde tanıtılan okurunun da başındaymış. Romanı günü gününe izliyor, İcarar vermek için yayının so- nunu bekliyormuş. Romana gerçek yaşamda kanlı bir olaya yol açmamak için konuyu cinayet yerine boşanmay- la kapamış. Bu kez de ötekı okurlar tepki göstererek kadmı cezasız bıraktı diye yazara mektup yağdırmışlar!... Hüseyin Rahmi'nin romanlan Türk toplumunun 1880'lerden 1930'lara uzanan yanm yüzyıl içindekı görüşü- nü ve geçirdiği değişmeleri yansıtır. Aıle. kadının durumu. savaş yıllannda yoksul halkın çektiği sıkıntılar, onla- nn sırtından geçinenler, toplumu. ah- lakı. insan değerlerinı hiçe sa>ıp günü- nü gün etmeye girişenler bu aynaja yansıyanlardandır. Batı taklitçilerine yergi Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın falcılann, büyücülerin. sahte velilerin, halkı kandıranlann ipliğini pazaraçıkaran romanlannın bugün özellikle bu yönden önem kazandığı acaba söylenemez mi? "Roman bir yol boyunca gezdirilen bir aynadır!" İkincı kitabın adının "Şair" olacağı okurlara duyurulmuştu. Şık yani gösteriş budalası alafranga züp- pe. şair ise o dönemın halktan yani kö- künden kopmuş görünen, Batı'ya faz- laca özenen öncü edebıyatının temsil- cısidir..Bu kitap yazılamadı. ama ro- mancı 'Şıpsevdi' ile körükörüne Batı taklitçilerine yergı oklannı batırmayı sürdürdü. 'Mürebbiye', 'Metres' ve da- ha birçok yapıtında bu yoldaki top- lumsal eleştirilerinı sürdüren romana. durmuştu. Meşrutıyet'ten sonra ro- man Sabah gazetesinde yeniden yayı- mlanırken softalar matbaa>ı baslılar. camı çerçeveyı ındirdıler. Romancı Batı uygarlığını şöyle de- ğerlendirir: "Kimilerince bu romanı alafrangahğı alaya almak içm yazdığım sandıyormus. Bu büyük bir aldanış ve kesin yandgıdır. Alafrangalığa uymukı züppelikle gerçek ve gelişme severliği birbtrinden ayırmak gerekir. Türklüğü- müz ve Osmanhlığıımzca ! 1908'desöv- lemvorj onun duyulacak ve ı ükselmeyi vezdan'ı alafranga eğıtimın etkısinden kurtarmak ıçin 'Pend-i Attar'dan şim- diki yaşama uymayan ahlak ilkelen öğretmeye. 'Nasihat-ül-Hükema' okutma\a çalışır. Kadmlann toplum- da etkin yer almalanna şıddetle karşı çıkar. 'Ben Deü mi>ım?' romanında Kalender Nuri'nin üvey babası, "^<ı- hülıslandık zamanmda huksız davaları menfaaı yüzünden şenatu uvduran, jimdı }a}dütak bir cüretle cısri idarenm en yüksek makamlarına gö'z diken, fcı- kat bir irüca vukuunda vine taussubun Üstat hiç evlenmemiştir, ama bir evifı iç hayatına onun kadar mal olan kalem sahibi- miz yoktur. Hatta duvarlannda bizzat Hüseyin Rahmi tarafından yapılmış tablolar, köşelerinde kendi eseri yastıklar, işlemeler bulunan odada misafirlerini ağırlamak için bizzat piyano çalarken dinlemek bahtiyarlığına erenler, üstadı Heybeliada'da dünya- ya kulağını tıkamış olarak tasvire meylederler. Hakkı Tank L s, 1944 thmaîciliklerin yıkıma sürüklediği pek çok örnekten biri Hüseyin Rahmi Gürpınar'- ın evidir. Heybeliada'da Demirtaş Caddesi 19 numaradaki bu yapı, yazann ölümün- den sonra mirasçılan tarafından savrukça kullamlmış, uzun süre sonra müze yapı- Imak üzere satın ahnmış, ancak onanm ve elde kalan eşyanın düzenlenmesi için hiçbir girişimde bulunulmamıştır. Köşke yerleşen görevli, aİlesiyle birlikte yapının bütününü işgal etmiş ve dilediği gibi kullanmaya başlamıştır. Kültür Müdürlüğü'nün özel izniyle ve güçlükle girilebilen yapıda görülebilecek şeyler toz toprak içinde birkaç cam-porse- len eşya, yatak odası ve misafir odası takımlanndan arta kaîanlar, birkaç fotoğraf, bir- kaç kitap, yazı araç-gereci, barometreler, yerküreler ve hurda bir radyodur. K.Ertop, 1979 Batı'yı dış görünüşüyle benimseyip gülünç olanlarla eskıye körükörüne bağlı kalıp çağdışına itilenleri de geniş ölçüde konu edinmiştir. 1889'da yayımlanan ilk ormanı 'Şık'ı genel başlığı 'Ayna' olan bir dizi- nin ilk adımı olarak tasarlamıştı. 'Ay- na 1 başlığmın Stendhal'a ait roman tanımını hatırlattığına dikkat edelim: sakın bir Batı düşmanı sanılmasın! O, hâlâörneklerinigördüğümüz.hatta ço- ğaldığını gözlediğimiz Batı uygarlı- ğına gözlerini kapayan, eskıye bağla- nıp kalan. çağın dışına sürüklenmiş olanlara da yaman eleşüriler yönelt- miştir. Bu yüzden ağır saldınlara uğra- mıştır. Nitekim 'Şıpsevdi' romanı tkdam gazetesinde tefrika edilirken bılgisızlik ve bağnazhğı, kadınlann öcü gibi ör- tünmesini yeriyor diye sert lepkiler almış, Abdülhamit sansürü yayını dur- sağlayacak şeylerı küçük düşürmek hangi onurlu kaleme yaraşırki buna ben cüret edeyim. Batı uygarhğı bize bir uyanış meşale- sı oldu. Bundan sonra da gelışmemizde yol göstereceklır... Bugün tyı düşünen. yazatı. hürriyeti müdafaa eden kalem- ler... Ban'nm kıvdcımlarıyia aydtnlan- mış kafalardır." Çağ dışı kalrruş, eski anlayı^a bağb tutuculara, gencilere gelince: Omeğin 'Son Arzu' romanında geleneklere bağlı Feyzullah Efendi, torunu Nuri- bayrağmı laşımaya, eskiye dönıneye hazır olan. buradan oraya dönniek için gür sakallarını tekrar bırakınaklan, sa- nklarını feslerine dolamaklan bcifka sıkınlüarı olmavangüruhtan biridir." 'Şıpse\dT romanında 'köhne, bo- zuk'. Kasım Efendi. 'zavallı bir eskiliği' temsil eder. 'TesadüTteki Hacı Ferhat Efendi. yağmur yağarken küpünü dol- durmuştur. K.omşusu Hafız İshak Efendi de onun gibi 'hakka, hukuka. dine, imana, vkdana, topluma >e insan- lığa' sırt çevırmıştir. 'Tebessüm-i Elem'de "Ben eski kafayım, bu > aştan sonra Cenabıhak beni yeniliklerle şey- tana uvdurmasın" dıycn Yağlıkçı Ha- san Efendi cami dersi görmüş. Muhid- din-ı Arabi Hazretleri'nin felsefesini okumuştur. Frenklerin felsefeyi ora- lardan çalıp bugün bilim diye sattığını, buharlann, elektnklerin, uçaklann, fonograflann, kitaplanmızda birer işaretle belirtıldığıni ileri sürer. 'Cehen- nemlik'tekı Hasan Ferruh Efendi'nin >eniliklerle başı hoş değildir. 'Evlere Şenük, Kaynanam Nasıl Kudurdu?' ro- manındaki Osman Zihni Be> aünyada kendilerine rahat kalmadığına. doğru- lann ancak ahirette. sevaplannın mü- kafatına ereceğine ınanır. 'Şevtan Işi'- ndekı Manastırlı Hoca Zülkıfil Efendi kadınlara "Cehennemi bütün bütün unuttunuz, AUah tslah eyleye" dıve \a- azlar verir. 'İnsanlar Önce Maymun mu idiTnin Hocazade Enis Buhari Efendısı dını du>gulannı. gorüşlennı incitiyor diye Avrupa kitaplanna. ya- zarlanna şıddetle karşı çıkar. Büyüler, efsunlar, cinler... Romancımızın sık sık üzennde dur- duğu konulardan biri de büyüler, ef- sunlar. muskalar. boş ınançlar. haya- letler, cınlerdır. Örneğin 'Tesadüf ror manında büyücü Nefise genç kadın- lara kocalan. sevgjlileri ıçin fal bakıp haberler venr. büyüler yapar. 'Cadı' romanında, ölen bir kadının hayaletı eski eşinin evinde dolaşır. 'Gulyabani'- de bir evde dev bir hayalet görülmek- tedir. 'Hakka Sığındık'ta ermiş aptal Velı tarafından göndenlen mektuplar- da öleceği bildirilen kımseler, onun sö- zünü ettiği bıçımde can verir. 'Dirilen İskelet'ıe bir ıskelet mezarlıktan çıkıp bir eve yerleşır. cinayet ışler. 'Efsuncu Baba'da tılsım kitabındaki ışaretlere göre bir hazineye ulaşmak üzere ız sü- rülür. 'Muhabbet Tüsımı'nda bir deli- kanlıya verilen muskadan konaktaki türlü kişiler yararlanmaya ve aşk üış- kılennde başan kazanmaya gınşir. 'Mezanndan Kalkan Şehit'te bir şehi- din ruhu Sankamış'tan Kartal'a ge- lerek annesiylegörüşmektedir. 'Şey- tan İşi'nde bir kadın perilerden mek- tuplar alır. *Ölüler Yaşıyor mu?' romanında Validebağ'dakı bir ko- nağa Karacaahmeı Mezarlığı'nda yatan Şcyh BattaFın ruhu eclıp gı- der.. Halkı aydınlarmay ı amaçladı Ancak bütün bu romanlann so- nunda cinlerin, hayaletlenn, büyüle- rin, muskalann uydurma şeyler ol- duğu ortaya çıkar. Bırilerinin çıkar sağlamak için bunlan uydurduğu- nu. bu oyunlan oynadığını görürüz. Bunlann bazen de ruh hastalannın. uyuşturucu tutkunlannın hayalle- rinden doğduğunu öğreniriz. "Bir sanatçı doğayı ne kadar açıklık ve doğrulukla kopya edebilir- se eserine o kadar ruh vermiş oluyor" diyen yazanmız. halkı düşünce bakımından aydınlatmayı amaç edi- nen cinli perilı yapıtlannın uzun ve besleyici romanlan arasında salata türünden ağız tatlandıracak. ıştah açacak şeyler olduğunu anlatır. Öte yandan böyle şeylere 'kafayı takan- lan' aklın. bilımin ışığında aydı- nlatır. Medyumlann. yıldız fallannın. burçlann, TV ekranını kapladığı gü- nümüzde şeyhlerden, dedelerden. yatır ziyaretlerinden medet umanlar yeniden mantar gibi çoğalmıştır. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın falcı- lann, büyücülerin. sahte velilerin, halkı kandıranlann ipliğini pazara çıkaran romanlannın bugün özellik- le bu yönden önem kazandığı acaba söylenemez mi? Jean-Louis Trintignant, üst üste iki fılmle birlikte yeniden beyazperdede belirdi Oyunculuk, benim yaşam biçimim Kültür Servisi- Bir süredir ortalı- klarda görünmeyen Jean-Louis Trintignant, üst ijste iki fılmle birlik- te yeniden beyazperdede belirdi. Ki- eslovvski'nın, Cannes Film Festiva- li'nde de gösterilen "Üç Renk: Kımuzı" adlı fılminde rol alan sanat- çı, Jacques Audiard'ın ilk fılmi "Re- garde Les Hommes Tomber'de de rol almış. Bu Fılmde, Trintignant, bütün işini gücünü bırakarak, öldü- rülen arkadaşının katillerinin peşin- de iz süren bir adamı canlandmyor. Sürekli havlayan bir köpek "Kieslo^ski'nin 'Üç Renk: Kımıızı'sında çalışırken Jacques Au- diard'ın senaryosunu okudum. Aslı- nda yeni bir fılmde rol almayı düşün- müyordum. Ancak senaryoyu ilk okıîduğumda çarpıldım. Yıldırım aşkı gibiydi. Tam benim yazmak istediğim gibi bir senaryoydu. Kurgusu çok ori- jinaldi: Fılmde, aynı zaman dilinünde geçmeyen iki farklı hikave anlatüı- yor. Bu hikayeler hiç beklenmedik bir anda birleşiyorlar. Sonuçta ortaya çok güçlü bir senaryo çıkıyor. Senar- yonun tonu da beni çok etkiledi. Hi- kayede humor var ama bu insanın gö- zünebatırılmıyor. Bir yanda tedirgin eden ve insanı çeken Genefnin sesi duyuluyor. An- cak çekim çok sıkıntılı gecti. Can- landırdığım kişilikle çok iyi geçine- medim. Sonunda canlandırdığım ka- raktere benzemeye başladığınu his- Trintignant, ekimde 'Fiesta' adlı bir filmde rol aldıktan sonra yeniden tiyatroya dönerck turnevc çıkacak. settim: Hiç durmadan havlayan aptal bir köpek!" Bu, tam olarak Trintignant'ın stili değildi. "Ben çekimlerde hiç söylen- mem. Neredevse korkaklık savdacak kadar hoşgörülü davranmm. Can sıkıcı ve karmaşık olmamaya çalışırım. " Hiç kuşkusuz. çünkü Jean-Louis Trintignant oldukça ölçülü ve olgun bir insan. "Pokerin en çok sevdiğim vanı güç ve acımasız insan ilişkileri. Öyle anlar oluyor ki, insan zaman za- man bir daha asla eski normal yaşa- mına dö'ıtemeyeceğini düşünmeye başlıyor." Iştc belki de bu yüzden Trintig- nant pokerden asla \azgecemiyor. Tnntignant'ın poker tutkusunun "Regarde Les Hommes Tomber" fıl- minde canlandırdığı rolle bir ilgısi olup olmadığı sorulduğunda şöyle yanıtlıyor sanatçı: "Havır. Ben ka- zanmak için oynadım. Düşmanları- mdan, benimle farklı görüşlere sahip olan kişilerden kaçarım. Annemle hep kavga ederim. O, pokerde hep kazanır ama nile yapar. Ben bunu ka- bul edemem. Ben çok iyi bir oyuncu oldum. Bu, oyundan çok zevk aldığun için değil, annemi yenme isteğimden ve hırsımdan kaynaklandı." Tnntıg- nant oyunculuğu. ateşlilıkilgisizliğin biraraya geçtiği bir meslek olarak tanımlıy or: "Oyunculuk çok ciddi bir iş değil. gerçekten değil. Varlığunın en önemli parçası olduğunu da iddia edemem. Ama bu meslek benim yaşa- ma biçimim. Başka bir şey elimden gelmez. \'e hala bir oyuncu olarak yapmak istediğim çok şey var. Oyunculuk beni gerçekten tatmin ediyor. Bu insanlara yaklaşmak için inanılmaz bir yöntem." Ekim ayında Jean-Louis Trintig- nant. Pierre Boutron yönetiminde, İspanya savaşını konu alan ve Jose- Luis de Villalonga'nın eserinden si- nemaya uyarlanacak "Fiesta" adlı fılmde rol alacak. Bu filmın çekimle- ri tamamlandıktan sonra da tiyatro- ya geri dönecek ve "Love Letters" adlı oyunla turneye çıkacak. Altın Koza'da Yılmaz Güney filmleri • ANKARA (AA)-Adana Alün Koza Film Festivali çerçevesinde, Kültür Bakanlığı'nın biretkinliği olarak Yılmaz Güney'in önemli fılmlerine yer verilecegi bildirildi. Kültür Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada. Yılmaz Güney'in oyuncu. yönetmen, senarist olarak görev aldığı 6 filmın ızleyiciye sunulacağı belirtıldi. Festivalde, aynca Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney'e Kültür Bakanı Timurçin Savaş tarafından, bakanlığın bir plaketinin de verilecegi kaydedildi. Altın Koza Film Festivali'nde Yılmaz Güney'in "Yol", "Arkadaş", "Umut", "Ağıt", "Sürü" ve Ö. Lütfı Akad'ın "Kızılırmak Karakoyun" adlı fılmleri gösterilecek. Altın Koza Film Festivali. 23 eylül - 5 ekim taihleri arasında gerçekleştirilecek. Ateş ve Oral kitaplarım imzalıyor • Kültür Servisi- Gazeteci yazar Toktamış Ateş ve Zey nep Oral. Beşiktaş Kabalcı Kitabevi'nde kitaplannı imzalayacaklar. 5 eylül pazartesi 17.00"de Toktamış Ateş, 6 eylül salı günü yine saat 17.00'de Zeynep Oral okuyuculanyla buluşacak. Emlak Bankası'ndan İzmitevlepinedestek • İSTANBUL (UBA); Türkiye Emlak Bankası, tarihi Izmit evlerinı yaşatma projesine bir milyar lira bağışta bulunacak. Kocaeli Valiliği tarafından başlatılan "Tarihi İzmit Evleri'ni Yaşatma Projesı" kuruluşlardan destek bulmaya devam ediyor. Projeye son olarak Emlak Bankası bir milyar lira ile katılacağını bildırdi. Bağış nedeniyle 5 eylül cuma günü. Kocaeli Valisi Kemal Nehruzoğlu'nun Emlak Bankası Yöneiım Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Aydın Ayaydın'a birplaket vereceği öğrenildı. Azra Erhat anılıyor • Kültür Servisi - PEN Yazarlar Derneği" 12. Yılıpda Azra Erhat'ı Düşünmek" konulu bir panel düzenliyor. 6 eylülde Evrensel Kültür Merkezi'nde yapılacak panele konuşmacı olarak Vedat Günyol, Türkan Saylan, Cengiz Bektaş. GülsümAky r üzkatılacak. Saat 18.30'da başlayacak panelde aynca Ekrem Ataerdinleyicilere halk türküleri sunucak. ADOP sanatçıları Almanya'da • ANKARA (ANKA) - Ankara De\ let Opera ve Balesi sanatçılanndan sekiz kışilik bir grup. konser vermek üzere Almany a'y a gidiyor. Almanya \abancılar Mecllsi Başkanılığı'nın daveti üzerine 9 -18 ey lül tarihleri arasında yapılacak konserler. "Multi Kulturella" etkinlikleri çerçevesinde Frankfurt. Kassel ve Lolar'da gerçekleştirilecek. Almany a'daki Türk kültürünü farklı y önleriyle tanıtmak ve yabancı düşmanlığını önlemeye y önelık çalışmalara destek \ ermek amacıyla düzenlenen konserlerde. çok seslendirilmiş halk türküleri. Türk bestecilerinin yapıtlan ile dünya opera literatürlerinden aryalara yerverilecek. Sinemanın 100. yılı kutlamaları • ANK.4RA (AA) - Sinemanın 100. yılı kutlamalan proje değerlendirme toplantısı, meslek örgütlerirün. ilgili üniversite temsilciliklerinin ve sinema tarihçilerinin katılımıy la gerçekleştirildi. Avrupa Konseyi Kültür Komıtesi'ne bağlı Sinema Uzmanlan Komitesi'nin, kutlamalar çerçevesinde, Türkiye'yi temsilen on filmin tüm dünya sinemalannda gösterilmesine karar verdiği bildirildi. Sinema komitesinin Türkiye'deki alt komisyonu'nda, ÇASOD. FİYAP, Çizgi Filmciler Derneği, SİNESAN. SIAD, TÜRSAK. Sinema- Tek. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı. Dünya Kitle Iletişimi Vakfı (Ankara Film Festivali Komitesi). Adana Alün Koza Küjtür ve Sanat Festivali, Ankara Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi. Marmara Üniversitesi. Gazi Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve Kültür Bakanlığı temsilcileri ile Alim Şerif Onaran, Nijat Özön, Atilla Dorsay, Giovanni Sconarnillo'nun yer aldığı kaydedildi. Sinemanın 100. yılı kutlamalanna Türkiye'yi temsilen şu filmler katılıyor: Oncü Filmler Projesi: "Yol" (Şerif Gören); Yüzyıl Hazineleri Projesi: Konulu film dalında. "Umut" (Yılmaz Güney), "Sürü" (Zeki Ökten), " Anayurt Oteli" (Ömer Kavur), "Gelin"(LütfüAkad). "Hakkari'de Bir Mevsim" (Erden Kıral); Belgeselfilmdalında. "Keçenin Teri" (Ertuğrul Karshoğlu), "Ladik 76" (Güner Sanoğlu), "Kula'da Üç Gün" (Suha Ann); Canlandırma dalında, "Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü" (Tonguç Yaşar).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle