Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4EYLÜL1994PAZAR
12 KULTUR
Marilyn Monroe
Brando:
Monroe
öldürüldü
Kültür Servisi- Amerikalı ünlü ak-
tör Marlon Brando, Marilyn Mon-
roe'nun ölüm nedeninin intihar so-
nucu değil, öldürûlme olduğunu öne
sürdü.
önümüzdeki hafla otobiyografısi
yayımlanacak olan Brando. uzun
süre ihşkisi olduğu Monroe'yla 1962
yıbnda ölmeden önce konuştuğunu
ve onun kesinlikle intihar yüzünden
ölmüş olamayacağinı açıîcladı. Öl-
düğü günden beri Monroe'nun öl-
dürülmüş olduğunu düşünen Bran-
do, kitabında aynca Başkan Ken-
nedy'le yaşadığ] ilişkinin, çok büyük
bir aşk ilişkisi olmadığını öne sürdü.
Ünlü aktör kitabında bir çok ünlü
kişinin de bilinmeyen birçok yönü-
nü okuyucuya aktanyor. Charlie
Chaplin'ın yönettıği bir filmde oyna-
yan Brando, Chaplin'in hayatında
gördüğü en "mertıametsiz" insan ol-
duğunu. Richard Burton'un ise "re-
zıl bir sarhoş" olduğunu belirtiyor. 5
milyon dolarlık bir anlaşma yaptıgı
yayıncısı, kitabı ilk etapta 500 bin
basıyor. Brando'nun anılannı
yazdığı kitabı "Brando: Songs My
Mother Taught Me" de aktör neyi
anlatıp. neyi anlatmayacağına ken-
disi karar vermış. Fırtınah aşklar ya-
şadığı kanlan ve çocuklanyla ilgili
hiçbir bılgj bu kitapta yer almıyor.
Bir bölümü geçen pazar günü
Parade Magazın dergısınde yayı-
mlanan kitapta, Monroe hakkında
daha birçok ilginç notlar kitapta yer
alıyor.
'Manisa
Tarzanı'
19 eylülde
gösterimde
Kiittür Servisi- "Manisa Tarzanı"
Antalya Film Festivali'nin ardınd&n
sinemalarda gösterilmeve başlanı-
yor. 19 eylülde Manisa'daki ele-
diye Kültür Sıtesi'nin açılışında ilk
kez seyirriye sunulacak olan "Mani-
sa Tarzanı"nın Antalya Film Festi-
vali'nin ardmdan uluslararası festi-
valler ve Oscar elemelerine katılması
bekleniyor.
300 bin dolan (10 milyar lirayı)
aşan bütçeyle, üç yıllık bir sürede
gerçekleştirilen "Manisa Tarzanı"
yönetmen Orhan Oğuz'un beşinci si-
nema fılmi... Manisa Tarzanı'nın se-
naryosunu Temmuz 1993'te 39 yaşın-
da aramızdan aynlan Nıray Oğuz
(Orhan Oğuz'un eşiydi) ölümünden
üç gün önce tamamladı.
Başrollerini Talat Bulut ve Serap
Sağlar'ın üstlendiği filmin müziğini
Atilla Özdetniroğlu. şarkısını ise Ser-
tap Erener hazırladı. "Herşeye Rağ-
men" filminın ekibinı (Orhan Oğuz,
Nuray Oğuz, Talat Bulut) yedi yıl
sonra bir araya getiren Manisa Tar-
zanı için Manisa'dan sonra Ankara
ve Istanbul'da da ön göstenmler
yapılacak.
"Manisa Tarzanı" Ahmet Bede-
vi'nin Ağustos 1924'te Manisa"ya
gelmesiyle başhyor... Türkiye Cum-
huriyctı'nin kurucusu yüce Ata-
türk'ün yaşanunı kitaplaştıran tngj-
liz yazar Lord Kinross'un verdiği bil-
gıye göre o tarihten kısa bir süre
önce işgal ordusu, tarihi Manisa'nın
18 bin evinden 17 bin 500'ünü yakıp
yıkmıştı. Bedevi, cehennem yerine
dönmüş, yanmış yıkılrruş bu şehirde
ölü doğayı canlandınp yeşiltendir-
mek uğruna amansız mücadele ver-
di... İşgal ordulannı yurdumuzdan
söküp atmak ıçin başlatılan Anado-
lu hareketine katılan ve gösterdiği
yararlıhktan madalyayla ödüllendi-
rilen Ahmet Bedevi, Manisa'ya yer-
leştikten sonraki yaşanunı, yur-
dumuz için işgal ordulan kadar teh-
likeli gördüğü doğa-çevre ve orman
düşmanlanna karşı mücadele etme-
yeadadı.
En büyük düşü bir sincabın ağaç-
tan ağaca atlayarak ayağı yere
değmeden Manisa'dan Izmir'e
ulaşabileceği uçsuz bucaksız orman-
larla kaplı bir yurtta yaşamaktı.
Teknolojiye karşı değildi. Doğa yok
edilmeden de teknolojinin insan-
lann hizmetine sunulabileceğini bili-
yor ve bu gerçeği herkese anlatmaya
ve kabul ettirmeye çalışıyordu. Do-
ğayı koruyabilmek uğruna politika-
alann kendisini ve karizmasmı kul-
lanmalanna bile izin verdi. Ama ne
yazık ki yeşilin, ağacın, ormanın in-
sanlığa ve yurdumuza yararlannın
bilincine varamayan bu kişiler ta-
rafından kandınldı.
"Manisa Tarzanı" filmiyle ilgili
ilk adımlar, Ahmet Bedevi'yi yakı-
ndan tanıyan ve onu hiçbir zaman
unutmayan Manisalılann tanıklı-
klannı belleklerinden video kasetle-
rine aktanmlan ve bu anılann film
yapımcısı Cengiz Ergun'a ulaştın-
lmasıyla atıldı. Bu video kesetler
Nuray Oğuz'un senaryosunun çe-
kirdeğini oluşturdu.
Hüseyin Rahmi Gürpmar, ölümünün 50. yıldönümünde Heybeliada'daki evinde anılıyor
Gerçekçibir halk yazan
KONUR ERTOP
Hüseyin Rahmi Gürptnar gerçekçi
edebiyatımızın en önemli adlanndan
biridir. Roman sanatımızın gelişmesi-
ne katkıda bulunmuştur. Sanatını ge-
niş okur topluluklanna ulaştırmayı
başarmıştır. Çünkü bütün yapıtlann-
da halkın sorunlannı ele almış, halk
insanlannı, halkın ilgilendiği kışileri,
çevreleri canlandırmıştır.
Onun romanlannda İstanbul so-
kaklannı dolduran mahallc kadınlan,
düşkün kadınlar, uçkuruna düşkün-
ler, dilenciler, evlatlıklar, beslemeler.
emekliler, küçük memurlar. 'küçük
dağlan ben yarattım' diyenler. mıras-
yediler, züppeler. ne oldum delileri,
eşini aldatanlar, boynuzlananlar. geç-
mişe bağlı kalanlar, yeni düşünceleri
savunanlar, külhanbeyler, vurguncu-
lar, dalavereciler, çekingenler. şarla-
tanlarkaynaşır.
Yarun yüzyılın değişimleri
Bütün bu insanlar sayfalannda ken-
dilerini ve her günkü yaşamlannı bul-
duklan için onun romanlannı ellerin-
den düşürmemişlerdir. Onun yazdı-
klanyla yaşam iç ıçedir, birbirinin eşi-
dir. 'Bir Muadele-i Sevda' (sonradan
'Aşk Batağı' adıyla basıldı) romanı
fkdam gazetesinde tefrika edilirken
okurlardan biri kendi evinde olup bi-
tenleri romandakine o kadar benzet-
miş ki roman kahramanı kansını öl-
dürürse kendisi de kansını öldürmeye
karar vermiş.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı
doğum günü dolayısıyla
anmak üzere Ada Dostlan
Derneği bir tören düzenledi.
Bugünl5.00;te
Heybeliada'da, İsmet
İnönü'nün evindeki herkese
açık toplantıda Hüseyin
Rahmi'nin romancılığı
üzerinde durulacak. Yazann
adadaki köşkü gezilerek
içinde bulunduğu perişan
durumundan kurtanlması
yolunda öneriler
geliştirilecek.
Bu roman babasının zoruyla iste-
mediği biriyle evlenen bir kadınla ilgi-
lidir. Kadın başkasıyla ilişki kurar. Ni-
tekim sonradan onunla evienecektir,
ama kocası tarafıridan da delicesine
sevilmektedir. Çözüm bekleyen bu so-
run romanaya Sirkeci'de İştaynbruh
birahanesinde tanıtılan okurunun da
başındaymış. Romanı günü gününe
izliyor, İcarar vermek için yayının so-
nunu bekliyormuş. Romana gerçek
yaşamda kanlı bir olaya yol açmamak
için konuyu cinayet yerine boşanmay-
la kapamış. Bu kez de ötekı okurlar
tepki göstererek kadmı cezasız bıraktı
diye yazara mektup yağdırmışlar!...
Hüseyin Rahmi'nin romanlan Türk
toplumunun 1880'lerden 1930'lara
uzanan yanm yüzyıl içindekı görüşü-
nü ve geçirdiği değişmeleri yansıtır.
Aıle. kadının durumu. savaş yıllannda
yoksul halkın çektiği sıkıntılar, onla-
nn sırtından geçinenler, toplumu. ah-
lakı. insan değerlerinı hiçe sa>ıp günü-
nü gün etmeye girişenler bu aynaja
yansıyanlardandır.
Batı taklitçilerine yergi
Hüseyin Rahmi
Gürpınar'ın falcılann,
büyücülerin. sahte velilerin,
halkı kandıranlann ipliğini
pazaraçıkaran
romanlannın bugün
özellikle bu yönden önem
kazandığı acaba
söylenemez mi?
"Roman bir yol boyunca gezdirilen bir
aynadır!" İkincı kitabın adının "Şair"
olacağı okurlara duyurulmuştu. Şık
yani gösteriş budalası alafranga züp-
pe. şair ise o dönemın halktan yani kö-
künden kopmuş görünen, Batı'ya faz-
laca özenen öncü edebıyatının temsil-
cısidir..Bu kitap yazılamadı. ama ro-
mancı 'Şıpsevdi' ile körükörüne Batı
taklitçilerine yergı oklannı batırmayı
sürdürdü. 'Mürebbiye', 'Metres' ve da-
ha birçok yapıtında bu yoldaki top-
lumsal eleştirilerinı sürdüren romana.
durmuştu. Meşrutıyet'ten sonra ro-
man Sabah gazetesinde yeniden yayı-
mlanırken softalar matbaa>ı baslılar.
camı çerçeveyı ındirdıler.
Romancı Batı uygarlığını şöyle de-
ğerlendirir: "Kimilerince bu romanı
alafrangahğı alaya almak içm yazdığım
sandıyormus. Bu büyük bir aldanış ve
kesin yandgıdır. Alafrangalığa uymukı
züppelikle gerçek ve gelişme severliği
birbtrinden ayırmak gerekir. Türklüğü-
müz ve Osmanhlığıımzca ! 1908'desöv-
lemvorj onun duyulacak ve ı ükselmeyi
vezdan'ı alafranga eğıtimın etkısinden
kurtarmak ıçin 'Pend-i Attar'dan şim-
diki yaşama uymayan ahlak ilkelen
öğretmeye. 'Nasihat-ül-Hükema'
okutma\a çalışır. Kadmlann toplum-
da etkin yer almalanna şıddetle karşı
çıkar. 'Ben Deü mi>ım?' romanında
Kalender Nuri'nin üvey babası, "^<ı-
hülıslandık zamanmda huksız davaları
menfaaı yüzünden şenatu uvduran,
jimdı }a}dütak bir cüretle cısri idarenm
en yüksek makamlarına gö'z diken, fcı-
kat bir irüca vukuunda vine taussubun
Üstat hiç evlenmemiştir, ama bir evifı iç hayatına onun kadar mal olan kalem sahibi-
miz yoktur. Hatta duvarlannda bizzat Hüseyin Rahmi tarafından yapılmış tablolar,
köşelerinde kendi eseri yastıklar, işlemeler bulunan odada misafirlerini ağırlamak için
bizzat piyano çalarken dinlemek bahtiyarlığına erenler, üstadı Heybeliada'da dünya-
ya kulağını tıkamış olarak tasvire meylederler.
Hakkı Tank L s, 1944
thmaîciliklerin yıkıma sürüklediği pek çok örnekten biri Hüseyin Rahmi Gürpınar'-
ın evidir. Heybeliada'da Demirtaş Caddesi 19 numaradaki bu yapı, yazann ölümün-
den sonra mirasçılan tarafından savrukça kullamlmış, uzun süre sonra müze yapı-
Imak üzere satın ahnmış, ancak onanm ve elde kalan eşyanın düzenlenmesi için hiçbir
girişimde bulunulmamıştır. Köşke yerleşen görevli, aİlesiyle birlikte yapının bütününü
işgal etmiş ve dilediği gibi kullanmaya başlamıştır. Kültür Müdürlüğü'nün özel izniyle
ve güçlükle girilebilen yapıda görülebilecek şeyler toz toprak içinde birkaç cam-porse-
len eşya, yatak odası ve misafir odası takımlanndan arta kaîanlar, birkaç fotoğraf, bir-
kaç kitap, yazı araç-gereci, barometreler, yerküreler ve hurda bir radyodur.
K.Ertop, 1979
Batı'yı dış görünüşüyle benimseyip
gülünç olanlarla eskıye körükörüne
bağlı kalıp çağdışına itilenleri de geniş
ölçüde konu edinmiştir.
1889'da yayımlanan ilk ormanı
'Şık'ı genel başlığı 'Ayna' olan bir dizi-
nin ilk adımı olarak tasarlamıştı. 'Ay-
na
1
başlığmın Stendhal'a ait roman
tanımını hatırlattığına dikkat edelim:
sakın bir Batı düşmanı sanılmasın! O,
hâlâörneklerinigördüğümüz.hatta ço-
ğaldığını gözlediğimiz Batı uygarlı-
ğına gözlerini kapayan, eskıye bağla-
nıp kalan. çağın dışına sürüklenmiş
olanlara da yaman eleşüriler yönelt-
miştir. Bu yüzden ağır saldınlara uğra-
mıştır.
Nitekim 'Şıpsevdi' romanı tkdam
gazetesinde tefrika edilirken bılgisızlik
ve bağnazhğı, kadınlann öcü gibi ör-
tünmesini yeriyor diye sert lepkiler
almış, Abdülhamit sansürü yayını dur-
sağlayacak şeylerı küçük düşürmek
hangi onurlu kaleme yaraşırki buna ben
cüret edeyim.
Batı uygarhğı bize bir uyanış meşale-
sı oldu. Bundan sonra da gelışmemizde
yol göstereceklır... Bugün tyı düşünen.
yazatı. hürriyeti müdafaa eden kalem-
ler... Ban'nm kıvdcımlarıyia aydtnlan-
mış kafalardır."
Çağ dışı kalrruş, eski anlayı^a bağb
tutuculara, gencilere gelince: Omeğin
'Son Arzu' romanında geleneklere
bağlı Feyzullah Efendi, torunu Nuri-
bayrağmı laşımaya, eskiye dönıneye
hazır olan. buradan oraya dönniek için
gür sakallarını tekrar bırakınaklan, sa-
nklarını feslerine dolamaklan bcifka
sıkınlüarı olmavangüruhtan biridir."
'Şıpse\dT romanında 'köhne, bo-
zuk'. Kasım Efendi. 'zavallı bir eskiliği'
temsil eder. 'TesadüTteki Hacı Ferhat
Efendi. yağmur yağarken küpünü dol-
durmuştur. K.omşusu Hafız İshak
Efendi de onun gibi 'hakka, hukuka.
dine, imana, vkdana, topluma >e insan-
lığa' sırt çevırmıştir. 'Tebessüm-i
Elem'de "Ben eski kafayım, bu > aştan
sonra Cenabıhak beni yeniliklerle şey-
tana uvdurmasın" dıycn Yağlıkçı Ha-
san Efendi cami dersi görmüş. Muhid-
din-ı Arabi Hazretleri'nin felsefesini
okumuştur. Frenklerin felsefeyi ora-
lardan çalıp bugün bilim diye sattığını,
buharlann, elektnklerin, uçaklann,
fonograflann, kitaplanmızda birer
işaretle belirtıldığıni ileri sürer. 'Cehen-
nemlik'tekı Hasan Ferruh Efendi'nin
>eniliklerle başı hoş değildir. 'Evlere
Şenük, Kaynanam Nasıl Kudurdu?' ro-
manındaki Osman Zihni Be> aünyada
kendilerine rahat kalmadığına. doğru-
lann ancak ahirette. sevaplannın mü-
kafatına ereceğine ınanır. 'Şevtan Işi'-
ndekı Manastırlı Hoca Zülkıfil Efendi
kadınlara "Cehennemi bütün bütün
unuttunuz, AUah tslah eyleye" dıve \a-
azlar verir. 'İnsanlar Önce Maymun
mu idiTnin Hocazade Enis Buhari
Efendısı dını du>gulannı. gorüşlennı
incitiyor diye Avrupa kitaplanna. ya-
zarlanna şıddetle karşı çıkar.
Büyüler, efsunlar, cinler...
Romancımızın sık sık üzennde dur-
duğu konulardan biri de büyüler, ef-
sunlar. muskalar. boş ınançlar. haya-
letler, cınlerdır. Örneğin 'Tesadüf ror
manında büyücü Nefise genç kadın-
lara kocalan. sevgjlileri ıçin fal bakıp
haberler venr. büyüler yapar. 'Cadı'
romanında, ölen bir kadının hayaletı
eski eşinin evinde dolaşır. 'Gulyabani'-
de bir evde dev bir hayalet görülmek-
tedir. 'Hakka Sığındık'ta ermiş aptal
Velı tarafından göndenlen mektuplar-
da öleceği bildirilen kımseler, onun sö-
zünü ettiği bıçımde can verir. 'Dirilen
İskelet'ıe bir ıskelet mezarlıktan çıkıp
bir eve yerleşır. cinayet ışler. 'Efsuncu
Baba'da tılsım kitabındaki ışaretlere
göre bir hazineye ulaşmak üzere ız sü-
rülür. 'Muhabbet Tüsımı'nda bir deli-
kanlıya verilen muskadan konaktaki
türlü kişiler yararlanmaya ve aşk üış-
kılennde başan kazanmaya gınşir.
'Mezanndan Kalkan Şehit'te bir şehi-
din ruhu Sankamış'tan Kartal'a ge-
lerek annesiylegörüşmektedir. 'Şey-
tan İşi'nde bir kadın perilerden mek-
tuplar alır. *Ölüler Yaşıyor mu?'
romanında Validebağ'dakı bir ko-
nağa Karacaahmeı Mezarlığı'nda
yatan Şcyh BattaFın ruhu eclıp gı-
der..
Halkı aydınlarmay ı amaçladı
Ancak bütün bu romanlann so-
nunda cinlerin, hayaletlenn, büyüle-
rin, muskalann uydurma şeyler ol-
duğu ortaya çıkar. Bırilerinin çıkar
sağlamak için bunlan uydurduğu-
nu. bu oyunlan oynadığını görürüz.
Bunlann bazen de ruh hastalannın.
uyuşturucu tutkunlannın hayalle-
rinden doğduğunu öğreniriz.
"Bir sanatçı doğayı ne kadar
açıklık ve doğrulukla kopya edebilir-
se eserine o kadar ruh vermiş oluyor"
diyen yazanmız. halkı düşünce
bakımından aydınlatmayı amaç edi-
nen cinli perilı yapıtlannın uzun ve
besleyici romanlan arasında salata
türünden ağız tatlandıracak. ıştah
açacak şeyler olduğunu anlatır. Öte
yandan böyle şeylere 'kafayı takan-
lan' aklın. bilımin ışığında aydı-
nlatır.
Medyumlann. yıldız fallannın.
burçlann, TV ekranını kapladığı gü-
nümüzde şeyhlerden, dedelerden.
yatır ziyaretlerinden medet umanlar
yeniden mantar gibi çoğalmıştır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın falcı-
lann, büyücülerin. sahte velilerin,
halkı kandıranlann ipliğini pazara
çıkaran romanlannın bugün özellik-
le bu yönden önem kazandığı acaba
söylenemez mi?
Jean-Louis Trintignant, üst üste iki fılmle birlikte yeniden beyazperdede belirdi
Oyunculuk, benim yaşam biçimim
Kültür Servisi- Bir süredir ortalı-
klarda görünmeyen Jean-Louis
Trintignant, üst ijste iki fılmle birlik-
te yeniden beyazperdede belirdi. Ki-
eslovvski'nın, Cannes Film Festiva-
li'nde de gösterilen "Üç Renk:
Kımuzı" adlı fılminde rol alan sanat-
çı, Jacques Audiard'ın ilk fılmi "Re-
garde Les Hommes Tomber'de de
rol almış. Bu Fılmde, Trintignant,
bütün işini gücünü bırakarak, öldü-
rülen arkadaşının katillerinin peşin-
de iz süren bir adamı canlandmyor.
Sürekli havlayan bir köpek
"Kieslo^ski'nin 'Üç Renk:
Kımıızı'sında çalışırken Jacques Au-
diard'ın senaryosunu okudum. Aslı-
nda yeni bir fılmde rol almayı düşün-
müyordum. Ancak senaryoyu ilk
okıîduğumda çarpıldım. Yıldırım aşkı
gibiydi. Tam benim yazmak istediğim
gibi bir senaryoydu. Kurgusu çok ori-
jinaldi: Fılmde, aynı zaman dilinünde
geçmeyen iki farklı hikave anlatüı-
yor. Bu hikayeler hiç beklenmedik bir
anda birleşiyorlar. Sonuçta ortaya
çok güçlü bir senaryo çıkıyor. Senar-
yonun tonu da beni çok etkiledi. Hi-
kayede humor var ama bu insanın gö-
zünebatırılmıyor.
Bir yanda tedirgin eden ve insanı
çeken Genefnin sesi duyuluyor. An-
cak çekim çok sıkıntılı gecti. Can-
landırdığım kişilikle çok iyi geçine-
medim. Sonunda canlandırdığım ka-
raktere benzemeye başladığınu his-
Trintignant, ekimde 'Fiesta' adlı bir filmde rol aldıktan sonra yeniden tiyatroya dönerck turnevc çıkacak.
settim: Hiç durmadan havlayan aptal
bir köpek!"
Bu, tam olarak Trintignant'ın stili
değildi. "Ben çekimlerde hiç söylen-
mem. Neredevse korkaklık savdacak
kadar hoşgörülü davranmm. Can
sıkıcı ve karmaşık olmamaya
çalışırım. "
Hiç kuşkusuz. çünkü Jean-Louis
Trintignant oldukça ölçülü ve olgun
bir insan. "Pokerin en çok sevdiğim
vanı güç ve acımasız insan ilişkileri.
Öyle anlar oluyor ki, insan zaman za-
man bir daha asla eski normal yaşa-
mına dö'ıtemeyeceğini düşünmeye
başlıyor."
Iştc belki de bu yüzden Trintig-
nant pokerden asla \azgecemiyor.
Tnntignant'ın poker tutkusunun
"Regarde Les Hommes Tomber" fıl-
minde canlandırdığı rolle bir ilgısi
olup olmadığı sorulduğunda şöyle
yanıtlıyor sanatçı: "Havır. Ben ka-
zanmak için oynadım. Düşmanları-
mdan, benimle farklı görüşlere sahip
olan kişilerden kaçarım. Annemle
hep kavga ederim. O, pokerde hep
kazanır ama nile yapar. Ben bunu ka-
bul edemem. Ben çok iyi bir oyuncu
oldum. Bu, oyundan çok zevk aldığun
için değil, annemi yenme isteğimden
ve hırsımdan kaynaklandı." Tnntıg-
nant oyunculuğu. ateşlilıkilgisizliğin
biraraya geçtiği bir meslek olarak
tanımlıy or: "Oyunculuk çok ciddi bir
iş değil. gerçekten değil. Varlığunın
en önemli parçası olduğunu da iddia
edemem. Ama bu meslek benim yaşa-
ma biçimim. Başka bir şey elimden
gelmez. \'e hala bir oyuncu olarak
yapmak istediğim çok şey var.
Oyunculuk beni gerçekten tatmin
ediyor. Bu insanlara yaklaşmak için
inanılmaz bir yöntem."
Ekim ayında Jean-Louis Trintig-
nant. Pierre Boutron yönetiminde,
İspanya savaşını konu alan ve Jose-
Luis de Villalonga'nın eserinden si-
nemaya uyarlanacak "Fiesta" adlı
fılmde rol alacak. Bu filmın çekimle-
ri tamamlandıktan sonra da tiyatro-
ya geri dönecek ve "Love Letters"
adlı oyunla turneye çıkacak.
Altın Koza'da Yılmaz
Güney filmleri
• ANKARA (AA)-Adana Alün
Koza Film Festivali çerçevesinde,
Kültür Bakanlığı'nın biretkinliği
olarak Yılmaz Güney'in önemli
fılmlerine yer verilecegi bildirildi.
Kültür Bakanlığı'ndan yapılan
yazılı açıklamada. Yılmaz
Güney'in oyuncu. yönetmen,
senarist olarak görev aldığı 6
filmın ızleyiciye sunulacağı
belirtıldi. Festivalde, aynca
Yılmaz Güney'in eşi Fatoş
Güney'e Kültür Bakanı Timurçin
Savaş tarafından, bakanlığın bir
plaketinin de verilecegi kaydedildi.
Altın Koza Film Festivali'nde
Yılmaz Güney'in "Yol",
"Arkadaş", "Umut", "Ağıt",
"Sürü" ve Ö. Lütfı Akad'ın
"Kızılırmak Karakoyun" adlı
fılmleri gösterilecek. Altın Koza
Film Festivali. 23 eylül - 5 ekim
taihleri arasında gerçekleştirilecek.
Ateş ve Oral
kitaplarım imzalıyor
• Kültür Servisi- Gazeteci yazar
Toktamış Ateş ve Zey nep Oral.
Beşiktaş Kabalcı Kitabevi'nde
kitaplannı imzalayacaklar. 5 eylül
pazartesi 17.00"de Toktamış Ateş,
6 eylül salı günü yine saat 17.00'de
Zeynep Oral okuyuculanyla
buluşacak.
Emlak Bankası'ndan
İzmitevlepinedestek
• İSTANBUL (UBA); Türkiye
Emlak Bankası, tarihi Izmit
evlerinı yaşatma projesine bir
milyar lira bağışta bulunacak.
Kocaeli Valiliği tarafından
başlatılan "Tarihi İzmit Evleri'ni
Yaşatma Projesı" kuruluşlardan
destek bulmaya devam ediyor.
Projeye son olarak Emlak Bankası
bir milyar lira ile katılacağını
bildırdi. Bağış nedeniyle 5 eylül
cuma günü. Kocaeli Valisi Kemal
Nehruzoğlu'nun Emlak Bankası
Yöneiım Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü Prof. Dr. Aydın
Ayaydın'a birplaket vereceği
öğrenildı.
Azra Erhat
anılıyor
• Kültür Servisi - PEN Yazarlar
Derneği" 12. Yılıpda Azra Erhat'ı
Düşünmek" konulu bir panel
düzenliyor. 6 eylülde Evrensel
Kültür Merkezi'nde yapılacak
panele konuşmacı olarak Vedat
Günyol, Türkan Saylan, Cengiz
Bektaş. GülsümAky
r
üzkatılacak.
Saat 18.30'da başlayacak panelde
aynca Ekrem Ataerdinleyicilere
halk türküleri sunucak.
ADOP sanatçıları
Almanya'da
• ANKARA (ANKA) - Ankara
De\ let Opera ve Balesi
sanatçılanndan sekiz kışilik bir
grup. konser vermek üzere
Almany a'y a gidiyor. Almanya
\abancılar Mecllsi
Başkanılığı'nın daveti üzerine 9
-18 ey lül tarihleri arasında
yapılacak konserler. "Multi
Kulturella" etkinlikleri
çerçevesinde Frankfurt. Kassel ve
Lolar'da gerçekleştirilecek.
Almany a'daki Türk kültürünü
farklı y önleriyle tanıtmak ve
yabancı düşmanlığını önlemeye
y önelık çalışmalara destek \ ermek
amacıyla düzenlenen konserlerde.
çok seslendirilmiş halk türküleri.
Türk bestecilerinin yapıtlan ile
dünya opera literatürlerinden
aryalara yerverilecek.
Sinemanın 100. yılı
kutlamaları
• ANK.4RA (AA) - Sinemanın
100. yılı kutlamalan proje
değerlendirme toplantısı, meslek
örgütlerirün. ilgili üniversite
temsilciliklerinin ve sinema
tarihçilerinin katılımıy la
gerçekleştirildi. Avrupa Konseyi
Kültür Komıtesi'ne bağlı Sinema
Uzmanlan Komitesi'nin,
kutlamalar çerçevesinde,
Türkiye'yi temsilen on filmin tüm
dünya sinemalannda
gösterilmesine karar verdiği
bildirildi. Sinema komitesinin
Türkiye'deki alt komisyonu'nda,
ÇASOD. FİYAP, Çizgi Filmciler
Derneği, SİNESAN. SIAD,
TÜRSAK. Sinema- Tek. İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı. Dünya
Kitle Iletişimi Vakfı (Ankara Film
Festivali Komitesi). Adana Alün
Koza Küjtür ve Sanat Festivali,
Ankara Üniversitesi, Dokuz Eylül
Üniversitesi. Marmara
Üniversitesi. Gazi Üniversitesi,
Anadolu Üniversitesi ve Kültür
Bakanlığı temsilcileri ile Alim Şerif
Onaran, Nijat Özön, Atilla
Dorsay, Giovanni
Sconarnillo'nun yer aldığı
kaydedildi. Sinemanın 100. yılı
kutlamalanna Türkiye'yi temsilen
şu filmler katılıyor: Oncü Filmler
Projesi: "Yol" (Şerif Gören);
Yüzyıl Hazineleri Projesi: Konulu
film dalında. "Umut" (Yılmaz
Güney), "Sürü" (Zeki Ökten),
" Anayurt Oteli" (Ömer Kavur),
"Gelin"(LütfüAkad).
"Hakkari'de Bir Mevsim" (Erden
Kıral); Belgeselfilmdalında.
"Keçenin Teri" (Ertuğrul
Karshoğlu), "Ladik 76" (Güner
Sanoğlu), "Kula'da Üç Gün"
(Suha Ann); Canlandırma
dalında, "Amentü Gemisi Nasıl
Yürüdü" (Tonguç Yaşar).