Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25EYLUL1994PAZAR
DIZIYAZI
Ünlü fılm yönetmeni dünyanın gidişiyle ilgili görüşlerini Cumhurİyet için yazdı
Toplum ideolojisiz olamazA ra sıra birbirimize
A yannı nasıl gördü-
/m ğümüzü sormamız
^Jm sanırsamiyibirşey.
jf • Kısacık bir an için
^L. _^L. durmak. zamanda-
ki ve mekandaki koşuyu durdur-
mak, geleceği ve şimdiyi düşün-
mek, kendine ve çağdaşlanna dı-
şandan bakmak, yapılmış olanı
değerlendirmek, pusulayı ayar-
lamak, yönünü belirlemek, baş-
lamış olanı sürdürmek ya da hız-
la öbür yana döndürmek fırsatı
ortaya çıkıyor.
Yaşanmış yıllann gerisinden
baktıgımda, yaşamımda yüzümü
kızartacak ya da kendimi suçlu
hissetmeme neden olacak hiçbir
şey yapmadığımı söyleyebilirim.
Yaşamımda bana yardımcı ol-
muşdüşüncelere, Hıristiyanlığın
erdemlerine, iyi ve kötü hakkın-
daki genel insanlık anlayışlanna
ihanet etmedim. Seçimlerimde
her zaman özgür oldum ve sana-
tımda da namuslu olmaya çalış-
tım. Başanlanm ve herhalde ba-
şansızlıklanm da oldu. Ama
yaptığım filmlerde dünyayı ken-
di çok çeşitliliği, karmaşıkhğı,
aynlmazlığı ve tüm gerçekJiğin
uygunluğu içinde görmeye ça-
lıştım. Savaşı ve banşı yaşadım
ve insan yaşamının değerini an-
ladım. İnsanın büyük ve her şe-
ye kadir olduğunu söyleyebili-
rim. Ancak, aynı zamanda onun
sonsuz okyanusta bir kum tane-
ciği kadar küçük ve önemsiz ol-
ı. Insanoğ-
bulundurmaya bağh bizim gele-
ceğimiz de.
Yüce klasik, "Tüm dünya bir
tiyatro, insanlar ise o tiyatronun
aktörieri" demişti bir zamanlar.
Gerekçe başka bir şeyi amaçiı-
yordu, ama haklıydı. Her insan
ve toplum, genel olarak belirlen-
miş yaşam yasalanna, moral ve
ahlaksal kurallara göre yaşıyor;
o ya da bir başka toplumda yaşa-
yanlar için aynı olan ilkelere
uyuyorlar. Tiyatroda buna "öne-
rÛen ortamlarda yaşamak" der-
ler.Dramafurg gerek baş roldeki
oyuncu gerek ortalama bir oyun-
cu için aynı ortamlan oluşturur.
Bunlardan her biri sahnede ken-
di rolünü "önerilen ortamlarda"
kendine göre yaşarlar. Birisi da-
hice gözyaşı, mutluluk, acı ve
annma duygusu yaratan, ötekisi
ise seyircinin yüreğinde ne bir iz
ne bir anı bırakmadan sahnede
varlık sürdüren...
I Bemokrasi de
zarartı
Topl umun yaşamında önerilen
ortamlar, iktidarca oluşturulur.
tktidar ne kadar fazla doğal ya-
salara uyarsa bir yandan akılla
erdemle sevme duygusuyla ya-
pılmış ve yakınına üzülen, öte
yandan ise öldürmeye ve yıkma-
ya muktedir hayvansal tüm içgü-
dülere sahip insanın özellikleri-
ni hangi iktidar daha fazla hesa-
ba katarsa o iktidar insanın ve
ratılmış her şey onun aklının bir "'Savaşın
meyvesi ve ellerinin marifetidir. Ancak insanoğ-
lu, akılsız ve korkunç da olabiiir ya da yarattığı
şeyleri her zaman yönetemeyebilir.
Doğa iyimserdir; ancak yannlara, çocuklannın
yannlanna, ülkenin ve tüm dünyanın yannlanna
kaygıyla ve ikircikli bakıyorum.
Bondarçuk, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle eşitlik ve isrikrarın yok olduğunu dünyanın dağılmaya başladığını söylüyor ve toplumun kendi gelişimini ve
u
^ i ı a c ı n hav alatf Auriıno^a Lftl no7Îvnı-M
vnnımıınHa Kıılıınııı/ftr ı ı - : _ ı ı ^ ı ııAvrupa'da kol geziyor" yorumunda buJunuyor.
Portre
I SSCB Şe eşttflk
vef
Sanatsal filııı yapımcısı
istikrar çöktü
. Daha on yıl önce dünya gergin bir istikrar or-
tfemında gelişmekteydi. Kötü de olsa, sistemlerin
kendi gelişimleri için koşullar vardı. SSCB'nin
çöküşüyle birlikte bu koşullar yok oldu. Eşitlik ve
istikrar çöktü. Dünya dağılmaya başladı. Bu ise
kaçınılmaz yeni sınırlar, etki alanı bölüşümü, pa-
zarlar için savaş, eskınin yıkılması ve yeni dev-
letlerin ortaya çıkması anlamına geliyor. Savaşın
hayaleti Avrupa'da kol geziyor.
Kafkaslar'da savaş, binlerce insanın yaşamına
son vererek yerleşim yerlerini yıkarak ve iki kar-
deş halk arasma yıkım ve nefret tohumlan ekerek
beşinci yılına girdi. Bu savaşın sonu gözükmüyor.
Savaş, öteki halklan, yeni ülkeleri yörüngesine çe-
kiyor, Kafkas bölgesinin dışına taşma tehlikesini
taşıyor.
Balkanfar'da banş yok. Yanmasıyla iki dünya
savaşının başladığı ateşleme fıtılinin burada tutuş-
turulduğunu kabul etmek gerekir.
Eski SSCB dahil, dünyada yaşanan ulusçuiu-
ğun artması, sadece kendi ulusal topraklan dışın-
da yaşayan insanlann değil, her şeyden önce o ulu-
sun felakeri; ulus, bir yandan o uiusu birleştir-
mekte. Öte yandan ise yine o halkı, moral olarak,
ahlaksal ve tinsel olarak bozmaktadır. Çünkü ulus-
çuluk bir halkı öteki halktan üstün tutar; bir kök-
ten, aynı kandan ve insancıl kardeşlik duygulann-
dan yoksun kılar.
lnsanlann nasıl birbirlerine yaklaştıklannı, ge-
zegenimizin ne kadar genç olduğunu görmeye
başladıklannı, hepimiz için tek ve bütün bir ev
olan dünyamızın anlamının kalplerinde boy ver-
diğini de görüyorum. Günümüzde televizyon, kü-
resel yayılımı ile deprem, kaza ya da doğal fela-
ket geçirenler için üzüntü ve keder duymamızı
sağlayarak görünmez kardeşlik bağlanyla tüm kı-
talann insanlannı birbirine bağladı. Evden çıkma-
dan dünyanın herhangi bir noktasıyla telefon bağ-
lantısı kurabiliriz. Tanıdık ya da tanımadık bir ses
duyabiliriz. Dünyanın, okyanusun, Afrika orman-
lannın ya da Güney Amerika çöllerinden gönde-
rilen bir programJa öteki insanlann mutluluklan-
na ve kederlerine ortak olabiliriz. Kökenlerimiz,
derilerimizin renkleri, dinlerimiz, dünya anlayı-
şımız ve bu dünyadaki kendimiz hakkındaki dü-
şüncelerimiz farklı. Birbirimize çok benziyoruz,
çünkü betimlemesine ve özdeşliğine göre her şey-
den üstün olanın yarattığı tek bir kökene, insanoğ-
luna bağlıyız, insanoğluyuz.
25 Eylül 1920'de Ukrayna'nın
Herson bölgesindeki Belozerka
Köyü'nde doğan yazann doğum
gününü Cumhuhyet okurian
adına kutluyoruz. 1927yılında
ailesiyle birlikte ilkokula
başladığı Taganrog kentine göç
etri. 1932 yılından beri Azak
Denizi kıyısındaki Yeysk
kentinde yaşamaya başladı.
tlköğrenimini burada tamamladı.
1938 yılında Rostov'daki Tiyatro
Meslek Okulunu'nun Aktörlük
Fakültesi'ne girdi. 1942 yılında
Grozniy'de Kızıl Ordu
Tiyatrosu'nda çalıştı. 1942-1946
yılında Sovyet ordusunda
Kafkaslar'ın savunmasına
katıldı. 1946 yılında Tüm Birlik
çevirdi. 1959 yılından sorıra
rejisör-sanatsal film yapımcısı
olarak "Mosfilm'' stüdyolannda
çalıştı.
flk rejisörlük çalışması, Mihail
Şolohov'un bir öyküsünden
yapılan "tnsaıun Kaderi"
fılmidir. Daha sonra Lev
Tolstoy'un Savaş ve Banş
romanmı çevirdi.
ÖMüJer" (Şolohov'un
romanından), "Step" (A.
Çehov'un öyküsünden), "Kızıl
Çanlar"(John Reed'in
"Ayaklanan Meksika" ve
"Dünyayı Sarsan On Gün"
kitaplanndan), "Boris Godunov"
(Puşkin'in aynı adlı tragedyası)
"Dıirgun Akarttı Don"u
Devlet Sinematografi Enstitüsû'nün Aktörlük (Şolohov'un romanından) çevirdi. Uzun yıllar
Fakültesi 'ne girdi. Enstitüyü aktör atölyesi kürsüsüne ve Tüm Birlik Devlet
bitirdikten sonra sinema oyuncusu olarak
tiyatro yaşamına atıldı. 1947-1957 yıllan
arasında tiyatro sahnelerinde oynadı, fılm
Sinematografi Enstitüsü'ndeki aktör
stüdyosunu yönetti. Sinema şirketi "Mosfilm''
bağh "Vremya" stüdyosunu yönetiyor.
Sergey Bondarçuk
ktidar bir yerde özgürlüğü vererek ve bir başka yerde özgürlüğü
kısıtlayarak toplum yaşamını düzenler. Benim görüşüme göre insanın
başlıca ahlaksal ve vicdansal ilkelerini çiğneyen sınırsız demokrasi
de düşleriyle bireyin özgür gelişimini engelleyen diktatörlük de
insanlık için zararhdır.
TJ- or.
oplumu
ideolojisizleştirmek bizim
"perestroykacılanmızın"
uydurduklan bir masaldır. Ilkel
toplumda bile ideolojiler ve
ideologlar vardı. tdeal ve
ahlaksal kendini dizginleme
olmadan toplum kokuşur ve
kendi kendine yıkılır. Buna en
iyi örnek olarak Batıh
demokrasilerin hızla
insancıllıktan uzaklaşması
gösterilebilir.
Tüm bunlann farkında mıyız, dünyanın gebe
olduğu çılgmlıgı durdurmaya hazır mıyız?
Dünyanın çevresel durumu beni çok kaygılan-
dınyor. Hammadde kaynaklan tükenmekte. Uz-
manlar, her dakika 20 hektar ormanın yok edildi-
ğini söylüyorlar. Dünyada yaşayan her beş kişi-
den biri temiz su bulamıyor. Toprağın verimli kat-
manı yok edildi. Tarımsal kültürlerin verimliliği-
ni arttıran tanmsal mücadele ilaçlan sebzelerle
birlikte insan vücuduna girdiklerinde. vücuda
yöntemsel olarak hasar vermekteler. Son 20 yıl-
da doğal ortam kötüleşti ve görünen gelecekte
iyileşmesi de beklenmemektedir. Tüm bunlar ça-
tışmalarla sağ kalma savaşıyla dolu. Bundan da
öte ivedi önlemler alınmaması. insanlığı kendi
kendini yok etmeye götürecektir.
I Dünyanm sonu leci
I hip hızla yaklaşıyor
Bunun başlıca nedenini ben insanlann bencilli-
ğinde. iktidar sevgisinde ve doğaya karşı tüketım
ilişkisinde görüyorum. Yaşamsal önemi olan ele-
mentlerin israfı, oksijenin yakılması, sulann ze-
hirlenmesi, ormanlann barbarca kesilmesi, flora
ve faunanın yüzlerce cinsinin yok edilmesi, ozon
tabakasının yırtılması dünyanın durumunu değiş- •
tirmektedir. Dünya, yann dünkü dünya olmaya-
cak, bir yıl sonra ise bugünkü dünyaya benzeme-
yecek. Insanoğlu kendisinin de bir parçası oldu-
ğu yaşam ağacını kesmektedir.
Yüzde yüz söyleyebilirim ki, insanoğlunun ge-
leceği var. Ancak yine aynı güvenilirlikle söyle-
yebilirim ki, eğer insanlar, önderlerimiz, yöneti-
cilerimiz insanlığın uçurumun kenannda bulun-
duğunu bilinçlerine yerleştirmezlerse XXI. yüz-
yıl (eğer sonuncu da olmazsa) Apokalipsis'ın,
dünyanın sonu feci bir hızla yaklaşmaktadır.
Ben ne felsefeciyim ne de siyasacı. Hele kahin
hiç değilim. Ancak düşünen ve yaşamda çok şey
görmüş geçirmiş bir insan olarak "Gelecekolacak
ım, yoksa olmayacak mı ve nasıl olacağa"bağlı
olan üç öğeyi ayırt ederdim. Bu gerek Rusya'yı
gerek tüm dünyayı gerek yakın zamanı gerek uzak
geleceği ilgilendirmektedir. Bunlar benim uydur-
K01_ökenlerimiz, derilerimizin
renkleri, dinlerimiz, dünya an-
layışımız ve bu dünyadaki
kendimiz hakkındaki
düşüncelerimiz farklı. Birbirim-
ize çok benziyoruz, çünkü be-
timlemesine ve özdeşliğine göre
her şeyden üstün olanm yarattığı
tek bir kökene, insanoğluna
bağlıyız, insanoğluyuz. Tüm
bunlann farkında mıyız,
dünyanın gebe olduğu çılgınlığı
durdurmaya hazır mıyız?
duğum şeyler değiller, ancak henüz başkalan da
yok. Şimdiye değin insanlığın gelişimini bunlar
belirledi ve insan toplumuna etkide bulundular.
Bu öğelerin varlıklanna, etkileşimlerine, karşı-
lıklı bağımlılıklanna, doğa yasalannı yapmaya
hazır ve muktedir olmalanna, bunlan gözönünde
kendini olgunlaştırması koşulla-
nnı daha fazla yaratır. İktidar bir yerde özgürlü-
ğü vererek ve bir başka yerde özgürlüğü kısıtla-
yarak toplum yaşamını düzenler. Benim görüşü-
me göre insanın başlıca ahlaksal ve vicdansal il-
kelerini çiğneyen sınırsız demokrasi de düşleriy-
le bireyin özgür gelişimini engelleyen diktatörlük
de insanlık için zararhdır.
Modern demokrasiler sadece yetersiz değil,
eninde sonunda insanlık için yok edicidirler.
Dünyanın kocaman olduğu ve zenginliklerinin
tüketilemeyecek kadar sonsuz olduğu zamanlar-
da oluşanlar, insanı hükümdar ve egemen ilan
ederek hepimizin içindeki Tann'yı reddettiler.
Bunlar kişiliğin bireysel ve sınırsız özgürlüğünü
ilkel amaç durumuna dönüştürdüler. Ancak dün-
ya değişti ve kendi kendini sınırlama olmadan da-
ha fazla yaşanamayacağı ortaya çıktı. Sınırsız tü-
ketim diktatörlüğünün yerine, bilincine vanlmış
kendi kendini sınırlama diktatörlüğünün iktidan
olmalıdır.
ISMHPSIZ demokrasi de
olktatörtük kadar zapartı
Bu yüzden, ekonomik ve siyasal sorunlar için-
deki mülkiyet öğesi bugün her şeyden önce ah-
laksal, daha sonra ekonomik bir öğe durumuna
gelmektedir. Toprak, toprakta bulunan zenginlik-
ler, üzerinden akan sular ve üzerinde boy atan or-
manlar bir kişiye ya da bir grup insana ilişkin ola-
maz. Bu dünyaya gelen her kişi, doğuştan topra-
ğın zenginliklerinin, sulann, ormanlann, havanın
kendi payına düşeni üzerinde hak sahibidir, çün-
kü içımizden her biri doğanın aynlmaz birparça-
sıdır. Ve akılcı erk, insanın doğaya sahip olma ve
onu kullanma biçimlerini belirlemeli, düzenle-
meli ve denetlemelidir. İnsanın değil de doğanın
oluşturduğu, yaratılmış olanlara bireysel sahip çı-
kıImasına olanak veren erk, demokratik bir erk de-
ğildir. Çünkü doğa üstünde diktatörlüğe, dolayı-
sıyla zorbalığa izin vermek, bunu kökleştirmek-
tedir. Hiçbir toplum ideolojisiz olamaz. Toplumu
ıdeolojisizleştirmek bizim "perestroykacüanmı-
zuı" uydurduklan bir masaldır. İlkel toplumda bi-
le ideolojiler ve ideologlar vardı. fdeal ve ahlak-
sal kendini dizginleme olmadan toplum kokuşur
ve kendi kendine yıkılır. Buna en iyi örnek olarak
Batılı demokrasilerin hızla insancıllıktan uzak-
laşması gösterilebilir. ldeolojılenn biçımleri de-
ğişik olabiiir. Bu, din ya da öteki biçimler olabi-
iir. Önemli olan insanlann doğayı küçümsememe-
leri. İnsanlar arasında ırksal, ulusal, sınıfsal ve
öteki farklılıklara izin vermemeleri. İnsanı yü-
celtmeleri, kişiliklerindeki en iyi yönleri onayla-
malan, kendi kendilerini olgunlaştırmaya ve ken-
di kendilerini geliştirmeye çağırmalandır.
Iİnsanın kendini ye dünyayı
bilme özgürtögrii
Insarun gerçeği kavramaya olan isteği (yöneli-
mi) sınırsızdır. Ancak ne dünyamız ne de kaynak-
lan sınırsız değildir. tnsanın kendini ve dünyayı
bilme özgürlüğü, bilinçli bir gereklilik olmalıdır.
Atalanmız uyannıştı: "İnsan ne zaman yüdızla-
nn hareket ettiğini öğrenirse o zaman sfenks gü-
lecekveyaşam tükenecek." Bu nedenle ben karam-
sar geleceğimize iyimser gözle bakıyorum.
İnsanoğlunun aklını bencillikten, mal canlısı
olmaktan, tüketmekten kurtardığı, sevginin ve
merhametin insan tini için bir gereksinim duru-
muna geldiği zaman yeryüzüne kardeşliğin ege-
men olacağına inanıyorum. İnsan tininin büyük-
lüğüne inanıyorum ve doğanın bize verdiği ken-
dini koruma içgüdüsünün dünyanın korunmasına,
yaşamın solmamasına ve yüzyıllarboyunca insan
türünün sürmesine yardımcı olacağını ümit
ediyorum. Yurttaşım, büyük filozof Nikolay
Fyodorov'un da inandığı gibi o zaman mucize
gerçekleşir, "ölüler dirilir". Çünkü babalanmız öl-
mez, onlar sadece geçici bir süre için aramızdan
aynlırlar, kahramanlar ise sonsuza kadar yaşarlar.
YARIN: Amerikalı tarihçi Boorstin
Y A Y I N H A K K I Cumhuriyet'E A J T T J R . i Z i N S i Z Y A Y I M L A N A M A Z
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Hiç Kefir İçtiniz mi? (2)
Kefir kullananlar
19 eylül pazartesi günkü Hürriyet 2'nin "şehir" baskısında
"Sizhiç 'kefir' /çf/n/zm/'başlıklı bir haber vardı. Haberde, "An-
kara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin ürettiği peynirler ve içe-
cekler, Rahfme Utkuçal <n Çankaya temsilciliğinıyaptığı Agro-
food'un açılış kokteylıyle tanıtıldı. Fakülte Dekanı Sabrt Ağa-
çoğlu ürünlerden elde edilen gelirin eğitim ve öğretime
harcanacağını belirtti" denmekte, bu arada kefirden de söz
edilmekteydi. Şoyle:
"Kokteylde en çok ilgiyi, sindirim sistemine, kalp-damar
hastahklarına, yüksek tansiyona iyi gelen ve hücre yenileme-
sinden dolayı kanser oluşumunu engellediği öne sürülen 'ke-
fir' mayasıçekti..."
Hürriyet'teki haberde bir yanlış, Dekan Sabtt Bey'in soya-
dıydı. Ağaçoğlu değil, Ağaoğlu olacaktı. Bir de Hürriyet, Agro-
food'un adresini vermemişti. Agrofcxxl, Gaziosmanpaşa'ya
çıkarken Arjantin Caddesi'nde 21/C'deydi. Telefonu: 4680601'-
di. Aradığımda Rahime Utkuçal'ın bir arkadaşı ötnür Hanım
vardı. Nasıl ilgi gördüklerini o anlattı. Prof. Sabit Ağaoğlu da
yeterince maya üretmek için arkadaşları ile görüştüğünü bil-
dirdi.
"Kefir", Aziz Nesln'e göre Rusça bir sözcük olmalı. Gürcis-
tan Büyükelçisi Nuri Bey, "yoğurt gibi" anlamına geldiğini
söyledi. Gürcüler, kefire "matsoni" derlermiş. Tahsin Saraç
Fransızca - Türkçe sözlüğünde açıklıyor: "Keçi, kısrak ya da
inek sütünden yapılan bir Türk içkisi". Ingilizce bir kaynak, ke-
firin Türkçeden geldiğini, "keyif" an/amına kullanıldığını belir-
tiyor. Kefirin, insana bir esenlik, erinç, keyif verdiğine kuşku
yok. Ama anlaşılan "kefir" Kafkasya'dan Avrupa'ya geçmiş
de, Avrupa'da olduğunca Türkiye'de tanınmamış Kefiri, ata
içkisini neredeyse unutmuşuz! Aziz Nesin, Moskova'ya gittik-
çe kefir içermiş!
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi. Süt Teknolojisi Bo-
lümü'nden Doç Or. CetaletUn Koçak ile Asuman Gürsel, "ke-
ft'r'ie ilgili olarak bildirilerinde özetle şöyle diyorlar:
"Kefir çok eski bir fermente (mayalı) süt mamulü olup, ham-
maddesi keçi, koyun ve inek sütüdür. Yüzde 0.6-0.8 alkol içer-
mesi nedeniyle fermente süt içkisi olarak tanınır. Günümüzde
kefirin birçok hastalıklar üzerindeki iyileştirici etkisinden dola-
yı önemi artmıştır...
... Bugün dünyada yoğurttan sonra en fazla tanınan fermen-
te süt mamullerinden birisi de kefirdir. Çok eski çağlardan beri
Kafkasya 'da üretilen kefir, buradan dünyaya yayılmıştır. Çoğu
kez, içiiecek kıvamda olması ve alkol içermesi nedeniyle fer-
mente, süt içkisi olarak tanımlanır. Kefire karşı duyulan ilgi,
günümüz araştırıcılanmn sağlık yönünden önemli gördükleri
bir süt içkisi olması nedeniyle gittikçe artmaktadır. Bılindiğigi-
bi gıdaların besin değerlehnden başka hastalıklara (sayrılıkla-
ra) karşı şifakir etkileri tıp âleminde ve insan sağlığında gittik-
çe artan bir önem kazanmaktadır. Bunlar arasında da kefirin
özel bir yeri vardır.
Kefirin gençlik içkisi olarak tanındığı ve su yerine içildiği
Kafkasya 'da tüberkuloz, kanser ve hazım bozukluğu gibi has-
talıklara rastlanmaması ve ortalama insan ömrünün 110-130
seneye ulaşması dikkatleri çekmiştir...
' Kefir taneleri: Kefirin diğer fermente süt ürünlerinden fark-
lılığı, yapımında fermantasyonu sağlamak üzere kefir taneleri-
nin kullanılmasıdır. Kefir taneleri, Kafkasya'da keçi tulumu
içinde, inek sütünün, dana ve koyun şirdenleri ile pıhtılaştınl-
ması sonucunda elde edilir. Pıhtılaştırmanın yapıldığı tulumun
iç yüzeyinde birkaç hafta sonra süngerimsi bir kabuk tabakası
oluşur. Bu kabuk tabakası alınır ve bölünerek kurutulur. Kuru-
ma sonunda oluşan küçük topaklar kefir taneleridir.
Kefir taneleri, sarımtrak renkte olup, takriben bezelye bü-
yüklüğündedir. Şekilleri düzgün olmayan kefir taneleri suda
erimez. Süte katıldıkları zaman ise şişerler ve renkleri beyaz-
laşır. Bu taneler kazein ve birbırleriyle ortaklaşa yaşayan mik-
roorganizmlerin meydana getirdiği jelatinimsi kolonilerden
oluşmuştur. Bu kolonilerin florasına (gelişmesine) bakteri ve
mayalar hakimdir..."
' Prof. Dr Nesrin Kaptan ile Dr. Asuman Gürsel, "Laboratu-
var ve Ev Koşullarında Yapılan Kefirin Bazı Ozellikieri Üzerin-
de Araştırmalar" çalışmasında bazı ilginç sonuçlar elde ettik-
lerini açıkladılar. 160 kişiye anketler vererek sonuçları değer-
lendirdiler. Gelen yanıtlara göre özellikle 26-65 yaşları arasın-
daki 100 kişide6-9aylık kullanım süresinde bağırsak bozukluk-
larının yüzde 100, uykusuzluğun yüzde 60-70, sinirsel
depresyonun yüzde 50-80 ve yüksek tansiyonun da yüzde
30-50 oranında düzeldiği saptandı. Hatta toplam kefir kullanart-
ların yüzde 70'inın kullandıkları bütün ilaçlan da bıraktıklarını
açıklamalan araştırıcıları sevindirmiş olmalı ki Kaptan ile Gür-
sel şu öneride bulundular
''Bir ön araştırma olarak kabul ettiğimız bu çalışma sonuçla-
rının olumlu olması nedeniyle konunun sağlık kuruluşlarıyla
birlikte daha geniş boyutlarda araştmlmasının yararlı olacağı
kanısındayız."
' Kefirin bazı şikayetlerde kullanılması ile ilgili öneriler
(Tepyl ve Hylmar 1974)
Sinirsel depresyon: Her gün 1 litre, not: (2-3 kez alınabilir.)
Bronşit-Astım: Her gün 1 litre, (ağır vakalarda 1 yıl süreyle
hastalık süresince.)
Kabızlık - kan bozuklukları: Her gün 1 litre, (ağır vakalarda
büyükler 2 litre.)
Çıbanlar: Her gün 1 litre, (hastalık süresince).
Egzama Her gün 1/2 litre, (ayrıca hastalıklı yerlere sürülme-
li.)
Yüksek tansiyon: Her gün 1 litre.
Enfeksiyonlarda: Her gün 1 litre.
Safra bozuklukları: Her gün 1 litre.
Sarılık: Her gün 1/2 litre. (Not: Tatlı kefir kullanılmali, yatar-
ken 2-4 hafta düzenli alınrnalı.)
Aşırı dışarıyaçıkma: Her gün 1/2 litre (Düzelinceye değin.)
(Tatlı kefir: 12 saatte yapılan kefir, bu aynı zamanda kabızlı-
ğa karşıdır. 48 saatte yapılan kefir kabız yapmakta. M.E.)
(Evlerde yapılacak kefir mayaları, Ankara Üniversitesi Zira-
at Fakültesi, Süt Ürünleri Bölümü'nden sağlanabilir. Ziraat
Fakültesi'nin telefonu: 0.312.3170550, bu konularda ayrıntılı bıl-
gi almak için: Doç. Dr. CelaletUn Koçak, tel. 3170550/1351).
Sağlıkla yaşayın!
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Halk edebiyatında
aşk, özlem gibi konulan
işleyen lirik şiir türü. 2/
Rusya'da bir kent... Ad-
lan aynı olanlardan her
biri. 3/ Pişirilip hazırlan-
mış yiyecek... Fütüvvet
şeyhi. 4/ Yazun... Telli bir
çalgı. 5/Birkışsebzesi.6/ 6
Çit, perde... Yerden belir- j
li bir yükseklikte yürü-
mek için kullanılan ve 8
üstünde ayak koyacak a
yer bulunan tahta ayak-
1 2
Iık. 7/ Osmanlılarda gümrük ver-
gisi... Belirti. 8/ Lokmanruhu...
Şen, rahat. 9/ Halk edebiyaunda
yiğitlik, savaş gibi konulan işleyen
şiir türü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Yahudilerin, Yahudi ohnayan
» kişi ve uluslara verdikleri ad... Kü-
me. 2/ Tanmda kullanılan azotlu
gübre... Yunan mitolojisinde güzel
sanatlann dokuz perisinden biri.
3/ Taban... Tahıl yığıru. 4/ Çile du-
rumundaki ipliği yumak yapmak için kullanılan aygıt.. Radyu-
mun simgesi. 5/ Baskıda kullanılmak amaayla üzerine kabart-
ma resün, şekil, yazı çıkanlmış metal levha. 6/ Bir nota...
Sermaye. 7/ Borç ödeme... Osmanlı mimarhğında, mukamash
başhklann en üst bölümü. 8/ Türk müziğinde bir makam... Bo-
yun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. 9/ Müsavi...
Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluşturan halk.