Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL1994 PERŞEMBE
HABERLER
Kalıkalıayave düşünmeyeçağn
DOGUMUNUN 300. YILINDA
Voltaire ve
Aydınlanma
SERVER TANILLI
-4-
oltaire'in, XVIII. yûzyıl
Fransası'nın bu "AydınJıkçı"
yazar ve düşünürünün
yığınla eseri içinde, trajedileri
-hemen hemen- bütünüyle
okunup oynanmaz durumda
bugün; tarih üstüne yazdı-
klan da yayımlandıklannda
-ne denli eleştirilirse eleştirilsin- beğenildikleri
halde, günümüzde o rağbeti görmüyorlar. Ne
var ki ayru yazann "felsefi" roman ve öyküler
adı altında toplanan eserleri, başlardaki ilgiyi
bugün de görüyor okuyuculardan.
Mektuplannın yanı sıra onlar gözde!
Bu roman ve öykülerin, hangi koşullarda ya-
nldıklanru biliyoruz: Voltaire, Berlin'e, Büyük
Friedrich'in yanjna gitmeden önce gelip yeniden
girdiği saray çevresinde, Versailles'da, işleri bir
süre iyi giderse de gün gelir, ne kendisi rahat eder
ne çevresi. Açıkçası, gözden düşmüştür. Başını
ahp gider, Sceaux'da, Maine Düşesi'ne sığınır.
Düşünce serbestliğine açık bir ortamdır bu. Ver-
sailles'ın hayal kınkh^ı içindeki saraylısı, Zadig
adını verdiği bir romanla bir yeni yol açar kendi-
sine. İlk örnekleri İngiltere'de verilmiş, "felsefi"
türde bir anlatıdır söz konusu olan. Anlaşıldığı
kadanyla, akşamlan konak halkına okunup eğ-
lenmek için yaalan bu eserlerle Voltaire, içini
dökmekte ve bu arada aamasızca yakalayıp İur-
paiamaktadır hasımlannı.
O yıldan başlayarak yazdıklanru şöyle sırala-
mak mümkün: Zadig (1747), Baboue (1748),
Micromegas (1752), Scarmentado (1756), Jean-
not ile Colin (1764), L'Ingenu (1767). Kırk Ekü-
lûk Adam (1768), Babil Prensesi (1768). İşte.
1759'da yazdığı Kandid ya da Iyimserlik, bu lis-
tedekilerin en tanmmış olanıdır.
Neydi içeriği bu roman ve öykülerin?
Oev Micromegas üe Satümiücüce
| Konudan konuya
Her birinin bir ana teması vardır onlann: Za-
dig, yazgırun oyunlannı sergiler ve Tann soru-
nunu koyar ortaya; Micromegas, yöreselüğin
evrenselliğini işler; L'Ingenu, toplumdaki iki-
yüzlülüğe saldınr; Kırk Ekülük Adam, ekono-
mik sorunlara eğilir; Kandid ise iyimserliğe yö-
neltilmiş bir yergidir.
Bu tezli romanlarda, hiçbir kaülık görülmez:
Yazar ikinci derecede olaylan alabildiğine değiş-
tirir ve öyküye, günün esinine göre yüzlerce mi-
zah çeşnisi katıp güldürür insanlan. Temalar,
bir kahramanın bir yolculuğu ve hareketli serü-
venleri boyunca işlenir genellikle; böylece, düşü-
nelerin araştınlması, toplumlar üzerine bir so-
ruşturmayla astarlanmış olur: Birbirinden pek
farklı örfler, inançlar. uygarlıklar. gözlerimizin
önünde geçit yapıp dururlar. Sonunda, bütün
bunlardan çıkanlan ders, aynıdır hep: Tann ve
onun kayrası karşısmda kuşku, rastlantının baş-
ta gelen bir rol oynadığı, insarun bir yerde yeter-
siz ve çaresiz kalışı, dinlerin anlamsızlığı, bağ-
nazhğın kötülükleri...
Ne gibi bir hüner göstermiştir yazar?
Ashnda düşüncelerin egemen olduğu bu felse-
fi roman ve öyküler, baştan aşağıya eğlendirici-
dirler. Öykü, hiçbir zaman ağırlaşmaz: Drama-
tik olaylar, yaşam dolu diyaloglar, şaşılacak bir
kolaylıkla birbirine zincirlenir ve ilgiyi sürekli
canh tutarlar. Yazar, bizi abp başka bir diyara
götürmekten ve olağanüstü serüvenlerle gözleri-
rnizi büyülemekten hoşlanır. Öyküyü sürükle-
yip götüren kişilerin öyle derinlemesine çözüm-
lemesi yapılmaz; cabucak yapılmış krokiler, gül-
dürücü karikatürler, bir parça mekanik hareket-
leri insanı kahkahaya boğan kuklalardır bunlar
dışardan bakıJdığında; ne var ki. birerdüşünceyi
temsil edip çıkarlar sonunda ve insansal tipler
olurlar. Ancak, şu da var: Bu roman ve öyküle-
rin güzelliği. anlatarun renkli imgelemine, Volta-
ire'in zeka ve mizahma bağlıdır ashnda; yazar,
düşüncemizi, alaycılığının binbir nüansıyla ha-
rekete geçirmek üzere. her zaman yanıbaşımı-
zda bekler durur. Arada sırada, bizi satır ara-
lannı da okumaya cağınr bir göz ışaretiyle, ya
da yaptığı bir yollamayla.
Voltaire'in roman ve öyküleri bir şenliktir ze-
ka için.
| Kantüd'in anlattıklan
Kitap, yeryüzünde "kötülüğün kökeni ve anla-
mı" üstüne tartışmalara. büyük bir "olaylar biri-
kimi" ile yarut verir. Gerçekten, eserde her bö-
lüm, kötülüğün yeni bir biçimiyle karşüaşünr
bizi: Hesapta olmayan kötülükier olarak deniz
kazalan, depremler, insanlardan. onlann şidde-
tinden gelen kötülükier (savaş. bağnazhk. köle-
lik) yanında, hile ve dolaplanndan gelen kötü-
lükier... Metafızikçilerin tartışmalannın son ve-
receği türden kötülükJer değildir bunlar!
Voltaire. eşerinin bitiminde, bir pratik çözüm
önerir bize: İstanbul'daki Türk köylusü, kötü-
lerle olabildiğince yüzyüze gelmemeyi, bir "kö-
şeye cekilmek"te bulmuştur; daha da önemlisi,
insanlan daha mutlu kılacak olan maddi ve ma-
nevi ileriemelerin kaynağı olarak, "çalışma"!
Ashnda, kendi kişisel deneyimini getirip romana
sokmuştur filozof: Kendi gençhğindeki çocuk-
Turhan Seiçuk'un kateminden Genç Kandid
suluk, yojculuklan, düşünce düzeyindeki ol-
gunluğu, İsviçre'ye ve arkasından da "babçesi-
ni yetiştinnek'' amaayla Ferneye çekihşi. Bu
formülü, insanın kendi içine kapanışı olarak
yorumlamamalj; daha insansal ve sosyal bir
anlamı vardır bunun.
Yazann. bizi bereketlendirmeye çağırdığı
bahçe, bütün bir dünyadır ashnda!
Voltaire, kötümserdir kuşkusuz: ancak,
cesaretini yitirmemiş bir kötümserliktir bu;
içinde, insanlann mutluluğunu sağlayacak uy-
garlık ile ilerleme düşüncesinin diriliği ve ateşi
vardır onun. Sanatsal değeri nedir eserin?
Kandid'le, felsefi roman sanaü asıl yetkin-
liğine ulaşır.
Gerçekten, tartışmalann yoğunluğu, Za-
dig'de olduğundan daha fazladır. Bununia be-
raber, yazar, bize hissettirmeden, sürekh mer-
kezdeki düşünceye doğru çekip götürmeyi ba-
şanr. Anlattığma bir canhhk getirerek, mutlu-
luk ve felaket anlannı birbirinin arkasına sıra-
layarak serüvenleri ve içinde geçtiği uzak yer-
leri çeşitlendirip çoğaltarak, anlatımdaki
farklıhk ve gülünçlüğün altında. işlediği tezin
monotonluğunu gözlerden gizlemeyi bilir.
A slında düşüncelerin
/A egemen olduğu bu
-* -•- felsefi roman ve
öyküler, baştan aşağıya
eğlendiricidirler. Oykü,
hiçbir zaman ağırlaşmaz:
Dramatik olaylar, yaşam
dolu diyaloglar, şaşılacak
bir kolaylıkla birbirine
zincirlenir ve ilgiyi sürekli
canlı tutarlar. Yazar, bizi
alıp başka bir diyara
götürmekten ve
olağanüstü serüvenlerle
gözlerimizi
büyülemekten hoşlanır.
O
yküyü sürükleyip
götüren kişilerin
öyle derinlemesine
çözümlemesi yapılmaz;
çabucak yapılmış krokiler,
güldürücü karikatürler,
bir parça mekanik
hareketleri insanı
kahkahaya boğan
kuklalardır bunlar
dışardan bakıldığında; ne
var ki, birer düşünceyi
temsil edip çıkarlar
sonunda ve insansal tipler
olurlar.
Bunun gibi, eserin asıl kahramanı Kandid'in
çevresinde, ona eşlik eden bir önemli kişiler top-
luluğu vardır: Pangloss, Marten, Kakambo,
Kandid'in kendisi de psikolojik bakımdan daha
zengin bir kişilik sergiler: Çekingen ve utangaç-
ür, ama buna karşıhk, çabuk öfkelenen türden-
dir. Kişiliği, eser boyunca yavaş yavaş belirginle-
şip ete kemiğe bürünür: Romanesk ve kararsız-
dır başlarda; sonra, bir irade kazanır ve pratik
duyguya sahip olur gitgide.
Son olarak, Voltaire'in alaycılığının bütün nü-
anslannı görebileceğimiz yer, işte bu Kandid'tir.
Sıradan okuyucuyu şaşırüp ve daha ilk kelimede
onunJa duygu ve düşünce ortakhğı kurmada. eş-
siz bir araçür bu ve onun kaleminde anlamını ve
güzelliğini bulur.
Romanda, olaylann akışı şöyJedir:
| Vestifalya'dan İstanbul'a
Vestifalya'da, Baron Tunder-ten-tronk'un şa-
tosunda. mutlu bir yaşam içindeydi genç Kan-
did: "Yalın bir zekası vardı gerçi; ama iyiyi kötü-
den oldukça ayırt edebiliyordu..." Aynı şatoda.
eğtticisi Pangloss, Leibniz'in ve VVolfun bir çö-
mezi olarak aptallığa yakın bir saflık içinde bir
iyimserlik öğütlüyordu: "Nedensiz sonuç olama-
yacağını ve üstünde yaşadığunız olabilir diinyaJa-
nn bu en iyisinde. Baron Hazretlerinin şatosunun
olabilir şatoların en güzeli ve eşinin de olabilir ma-
damlaruı en alası olduğunu, nerkesi hayran bıra-
kacak biçimde tanıtlıyordu... Böylece, her şeyin
iyi olduğunu ileri sürenler aptalca bir söz söylemiş
olurlar; her şeyin en iyi olduğunu söylemeleri
gerekirdi çünkü." Kandid, Baron'un kızı Mat-
mazel Künegond'a aşık olmanın da verdigi he-
yecan içinde, bu iyimserliği alabildiğine gönül-
den paylaşıyordu. Ama ne yazık! Baron, farkına
vanr bir gün onlann aşkının ve -kıçına bir tek-
me- kovar şatodan Kandid'i. O andan başlaya-
rak, yaşamı, iyimserierin hayallerini alt edecek
bir iddianame halinde bir dizi felaket olup çıka-
caktır. Kandid, öyle de olsa, Pangloss'un dersle-
rine bağlılığını sürdürecektir; sadece uğradığı
felaketlerin sonundadırki, yanlışmı fark edecek-
tir bir gün.
Neler olur? Ama neler olmaz ki!
Zorla askere alınır Kandid, korkunç bir sava-
şa katılır, kaçar ve Hollanda'ya geçer. Orada,
yeniden bulurPangloss'u: Korkunç birhastalık-
tan burnu yok olup gitmiştir ve şatoda oturan
herkesin öldürüldüğünü öğrenir. iyi yürekli bir
Anabatist. yanına ahr ikisini ve bir gün, tam da
korkunç depremin olduğu sırada Lizbon'dadır-
lar. Deniz kazası olmuştur, velinimetleri denizde
boğuhnuştur; Kandid'le Pangloss'un yanı sıra,
Tann sadece bir caniyi esirgemiştir! Her iki
adam. cesetlerin ve yıkıntılann ortasında ora-
dan oraya dolaşır dururlar, elde olmadan söyle-
dikleri bir söz yüzünden, Engizisyon mahkum
eder onlan. Pangloss asıhr; Kandid'e gelince, iş-
kenceden gecirildikten sonra, kurtanhr...
Artık iyi olacak mıdır her şey?
Hayır: Kandid, iki kişiyi öldürmek zorunda
kalır ve Amerika'ya kaçar. Künegond'u terk
eder elinde olmadan ve Paraguay Cizvitlerinin
yanına sığınır; orada. Tann'nın bir lütfu olacak
albay, Künegond'un, ölümden kurtulmuş kar-
deşidir. Ama, ne yazık! Aralannda bir tartışma
çıkar ve Kandid, hasmını kıhcıyla deler ve bir
üçüncü kez katil olur. Bir mutluluk eseri. Ore-
yon vahşilerinin de elinden kurtulur ve çakıllan
elmastan olan 'harikalar diyan' Eldorado ülke-
sine gider. Oradan. bir hazineyle yüklü olarak
aynhr ve Hollandalılann sömürgesi olan Suri-
nam'da, korkunç felaketlere uğramış bir köleye
rastlar. Birçok terslikten sonra Venedik'tedir;
orada, tahtından atılmış ve aalannı unutmak
için de karnavala gelmiş altı kralla birlikte ye-
mek yer. Arkasından İstanbul'a geçer Kandid:
Yolda. canını bir mucize eseri kurtarmış, ancak
küreğe mahkum edilmiş Pangloss'u bulur yeni-
den ve azat edilmesini sağlar; Künegond'u da
bulur, başından geçen felaketler sonucu çirkin-
leşmiştir kız. Öyle de olsa evlenir onunla ve öteki
bahtsız arkadaşlanyla beraber, bir küçük çiftli-
ğe yerleşirler. Bir gün, tstanbulda, bir Türk
köylüsünden. çalışmanın; "bizden üç büyük
eksikliği. can sduntısuu, kötü altşkanlıklan ve
yoksulluğu uzaklaştıran" çalışmanın erdemini
öğrenir. Her türlü kısır metafızik tarüşmaya sırt
çevirerek, emeklen sayesinde mutludurlar.
Pangloss. boş bulunup. böylesi bir tartışmanın
kapısını aralamaya kalktığında da Kandid, şu
ünlü yanıunı verir ve roman da öyle biter:
"Bunlar güzel sözler, ama bahçemizi de yetiş-
tirmek gerek!"
| İyimseplik'ten bir örnek:
Kente yaklaşırlarken, giysisinin, yani mavi
bezden yapılmış bir donun yansına sahip bir
zencinin yerde upuzun yattığını gördüler; sol ba-
cağı ile sağ eli yoktu zavalhnın.
Kandid, Hollandaca ona:
- Hay Allah! Bu korkunç durumda, ne yapı-
yorsun burada? dedi.
Zenci:
- Efendim olan ünlü tacir Bay Vanderden-
dur'u bekliyorum, diye yanıtladı.
Kandid:
- Seni bu duruma getiren Bay Vanderdendur
mudur? diye sordu.
Zenci:
- Evet efendim, adet böyledir. Bize, giysi ola-
rak, yılda ince bezden yapıhruş iki don verirler;
şeker fabrikasında çahşırken parmağımızı değir-
mene kapünrsak elimizi keserler, kaçmak istedi-
ğimizde de bacağımızı; bu ikisi de başıma geldi.
işte Avrupa'da şekeri bunun pahasına yiyorsu-
nuz. Bununia birhkte. annem beni Gine kıyılan-
nda on Patagon akçesine satarken bana:
- "Yavrum, bizim putlanmıza hamdet. onlara
dua et sürekh. onlar da seni mutlu yaşatırlar. be-
yaz efendilerimizin kölesi ohnak onurunu elde
ediyorsun ve böylehkle annenin ve babanın gele-
ceğini de sağlamış olacaksın" dedi.
Ne yazık! Onlann geleceğini sağlayıp sağla-
madığımı bihniyorum ama, onlar benimkini
sağlamadılar. Köpekler, maymunlar ve papa-
ğanlar, bizden bin kez daha mutludurlar. Beni
Hıristiyan yapan Hollandah rahipler, her pazar
bana, beyaz olsun, kara olsun, hepimizin Hazre-
ti Adem'in oğullan olduğumuzu söylüyorlar.
Soykütükleri uzmaru değilim; ancak bu vaizler
doğru söylüyorlarsa. demek hepimiz amca ço-
cuğuyuz. Şimdi, kabul edersiniz ki, insan hısı-
mlanna bundan daha korkuncunu yapamaz,
dedi.
Kandid:
- Ah Pangloss! Sen bu iğrenç davranışı kestire-
memiştin; artık bitti, senin iyimserliğinden vaz-
geçmem gerekiyor. diye bağırdı.
Kakambo.
- İyimserhk de ne demek? diyordu.
Kandid:
- Ne yazık? Bu, insanın kötü bir durumda ol-
duğu bir zamanda her şeyin iyi olduğunu ileri
sürmesi deliliğidir, dedi ve zenciye bakarak göz-
yaşlan döktü ve ağlayarak Surinam'a girdi.
SÜRECEK
Başbakanlık Teftiş Kurulu, yolsuzluk dosyalannı 1üzum-u muhakeme' istemiyle Danıştay'a gönderdi
MelihGökçek'îndosyalaııDanıştay'da
KEMALVURTERt
ANKARA -TBMM Başkanhk Di-
vanı'nın karannın ardından rnilletve-
kilhği ile birhkte dokiınulmazlığı da
sona eren RPTi Ankara Büyükşehir
Belediye Başkaru Melih Gökçeke iliş-
kin yolsuzluk dosyalan, Başbakanlık
Teftiş Kurulu tarafından "lüzum-u mu-
hakeroe" istemiyle Danıştay'a gön-
derildi.
Keçiören Belediye Başkanhğı ile Sos-
yal Hızmetler ve Çocuk Esirgeme Ku-
rumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğü dö-
neminde usulsüzlükler yapmakla suç-
lanan Gökçek için Danıştay'm "lü-
zum-u muhakeme" karan vermesi du-
rumunda, yargılama süreci başlaya-
cak. Parasal içeriği 10 milyar hraya
yakın 6 yolsuzluk dosyasında, Gök-
çek'e. ihalelerde fırma kayırma, usulsüz
arsa lahsisi yapma ve evrakta sahtecilik
suçlamasında bulunuluyor. Gökçek'in
yolsuzluk dosyalannın bir kısmı Baş-
bakanhk Teftiş Kurulu tarafından, bir
bölümü de Başbakanhk Tefü'ş Kuru-
lu'nun istemi üzerine SHÇEK Teftiş
Kurulu Başkanhğı tarafından soruştu-
nıldu. SHÇEK tarafından haarlanan
soruşturma dosyalannın bir süre önce
Danıştay'dan geri döndüğü ve bu dos-
yalann Başbakanhk Teftiş Kurulu'nun
tekrar incelemesinin ardından yeniden
Danıştay'a gönderildiği öğrenildi.
Danıştay. SHÇEK Teftiş Kurulu Baş-
kanhğı tarafindan hazırlanan dosya-
lan. "Kurumlann teftiş ktırullannın, ge-
nel müdür ve üst düze> yöneticiler hakkı-
nda, yöneticinin görevde bulunduğu sü-
rece ve daha sonra inceleme yapmalan
doğru değildir" içerikh bir ıçtihada da-
yandırarak geri çevirdiği bildirildi.
Danıştay'm geri çevirmesinin, dosya-
lann içeriğiyle ilgisi bulunmadığı ve ilgi-
h içtihada dayandığı kaydedildi.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
ppgan Nakli Yasası mı
İnsanlık Utancı mı?
Dikkatli olun. Henüz canlı iken cansız durumunuza sa-
hip çıkın.
Şu sıralarda hiçbirimizin haberi olmadan Meclis'ten çı-
kabilecek bir yasa uyarınca, sizin ve aile bireylerinizden
birinin -Tann gecinden versin- cansız durumu hastaha-
neye düşerse, ne var ne yok talan edilebilir. Böbreği,
gözü, kalbi, karaciğeri...
•••
Sağlık Bakanlığı organ nakli konusunda bir yasa tasa-
rısı hazırladı ve görüş belirtmesi için Adalet Bakanlığı'na
sundu.
Tasarıya göre, hastahanede ölecek kişinin cebinden
"Ben organlarımı bağışlamıyorum" diye bir belge çık-
mazsa... veya tam o sırada iki kişi "Bu kimse organlannı
bağışlamamıştır" dememişse... ailesinin izni bile gerek-
meden uygun görülen organlarınm alınmasını öngörü-
yor. Ne var bunda, diyebilir ve ülkede bu kadar çok sayı-
da böbrek, kalp, karaciğer vb. bekleyen insanlann sağlık
sorun/arına da böylece kesin ve radikal çözüm getiril-
diğini söyleyebilirsiniz.
Zaten yasa da bu düşüncelerden hareketle hazırlandı.
Hazırlanmasma hazırlandı, ama nasıl?..
Bireyin hak ve hukukunu çiğneyerek ve hiçe sayarak...
Ölü insan konuşamaz mantığı ile...
Toplumda tartışma açmadan...
Tepeden inme bir emirle, bu sorunu çözeceğini sanan
kafalarca...
•••
Yasa bu haliyle, ölü durumlarından yararlanarak in-
sanlann gövdesinin talan edilmesini öngörüyor.
Düşünün, trafik kazasmda öldünüz ve hastahaneye
kaldırıldınız. Cebinizden aleyhte bir belge çıkmadı (çık-
mayacaktır tabiü), hemen o sırada gökten zembille inen
iki insan (bir de değil!) sizin için şahitlik etmedi; organla-
rınızı almak için ailenize bile sormaya gerek görmeye-
cekler!..
Tasarı, bireysel hakları gözeten yasaların ölümden
sonra da sürdüğünü reddettiği gibi, ölüye saygı ve ölü-
nün onuru kavramlarını da rafa kaldırıyor.
Bireyin kendi gövdesinin tamlığını koruma hakkı vardır
ve bu hak insan onurunun evrensel temel kavramla-
rından başlıcası kabul edilir.
Ama, Türkiye de bireyin yaşama hakkı mı var ki, ölü
durumunda hakları olsun!
•••
Şimdi organ nakilci cerrahların diş gıcırtılarını duyar
gibiyim. Belki de içlerinden "İnşallah senin de bir organa
ihtiyacm olur ve elimize düşersin!''diyesöyleniyorlardır.
Oncelikle şu noktayı belirtmek isterim: Ne organ nakil-
lerine karşıyım, ne de ölülerden, hatta canlılardan organ
alınıp başkalarına takılmasına.
Organ nakli yasası yapılacaksa, bireyin haklarını ve
hukukunu gözetmeli; ölülerin organlarınm ticaretine ve
istismarına yasal açık kapılar bırakmamalı; mesleki, bi-
limsel, toplumsal, kültürel çerçevede insan uygarlığının
bugüne kadarki etik kazanımlannı varsaymalı.
Bütün bunların temelinde de bireyin organlannı gönül-
lü olarak bağışlaması ve hayatta iken ölümünden sonra
(kalp veya beyin ölümü, hangisini isterse!) organ veya
organlarınm alınabilmesine izin vermesi yatıyor.
Organ sıkıntısını gidermenin başka hiçbir yolu yok.
Bir yasa çıkacaksa, insanlann ölü durumlarını her türlü
istismara karşı koruyan ve kollayan nitelikte, bireyleri or-
ganlarını bağışlamaya teşvik edici, özendirici olmalıdır.
Önce insanlara saygı gösterelim, onlann hak ve hu-
kuklarını tanıyalım; sonra onlardan organlarını bağışla-
malarını isteyelim. Sorun ancak böyle çözülür.
•••
Herkesin cebinde, bağışladığı organlarını belirten bir
belge taşıması beni hiç rahatsız etmiyor, hatta kişiye bü-
yük saygı uyandırıyor.
Ama "Organlanma dokunmayın!" diye bir belge taşı-
ması tüylerimi diken diken ediyor ve bundan büyük utanç
duyuyorum.
DEP'liler
Mahmut Aluıak'taıı
Yaşar Kaya'ya sert suçlama
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)- Tutuklu bulunan Şırnak
bağımsız Milletvekili Mahmut
Alınak. grup başkanvekilliği
için SHP'de kaldığı iddialannı
reddederek "Grup başkan>ekil-
liği bir yana Lstesem bakan bile
olurdum"dedı
Alınak, kapatılan DEP'in
eski Genel Başkaru Yaşar Ka-
ya'yı ağır bir dille suçlayarak
Kaya'nın DEP'in kapatılması-
na ve milletvekilliklerinin düş-
mesine neden olduğunu öne
sürdü. Ahnak, halen yurtdışj-
nda yaşayan Yaşar Ka>a'nın
Özgür Üİke gazetesinde yayı-
mladığı yaasındaki kendisine
yönelik suçlamalara yanıt
amacıyla hazırladığı yazının
basılmaması nedeniyle yaptığı
yaali açıklamada. "Birçoklan
sHtıma basarak poütika \apma-
yı çokça denediler. Bir siz kal-
mıstınız" görüşünü savundu.
Mahmut Alınak. Yaşar Ka-
ya'nın "Adam kıtlığında Kars"-
tan miUetvekUi seçildi" ıddıasına
karşıhk da şu görüşlere yer ver-
di: "Adam kıtlığında Kars'tan
milletvekili seçildiğimi söylüyor-
sunuz. 'Adam kıtlığı" dediğin
1987 milletvekili seçiminde be-
nim gibi si/ de milktvekili ada-
yıydınız. \ oksa kendinizi adam--
dan saymıyor musunuz? Hem'
1987 milletvekili seçiminde aday
olarak Kars halkından şamar ye-'
diğinizi ve nasıl ruz-buz oldu-
ğunuzu oe çabuk unuttunuz?
Yapılan önseçimde listeşe gire-
memek bir yana 26 aday arasuv;
dan sonuncu olacak kadar gü-
lünç bir duruma düşrüğünüzfl de^
mi unuttunuz? Kars halkınuı mit-
letvekili sıralamasında yer ver-
mediği birinin, Kars halkı adına
ahkam kesmesi anuşılır şey mi-'
dirr " ;
Alınak. Kaya'run "Milletve-1
kilüği için SHFde kaldı" iddia-.
sını da şö\le yanıtladı: "Grup
başkanvekilliği bir yana, istesem
bakan bile olurdum. Hatta iste-
sem şimdi olduğu gibi demir par-j
maklıklar arkasında değil. sizin'
gibi Avrupa'larda günümü gün-,
eder, halkın sırtından pou'tika-'
>apardım. Ama ikisini de isteme-.
dim."
Cökcek'in milletvekilliği
Genç, oylamaiçinbugün"
TBMMVe başvurayor
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - TBM\f Başkanvekili ve
SHPTunceli Milletvekili Kamer
Genç. Ankara Büyükşehir Bele-
diye Başkanı olan Melih Gök-
çek'in milletvekilliğinin oylana-
rak düşürülmesi için bugün
TBMM BaşkanhğYna başvu-
racak.
Gökçek'in minetvekilliğinin
TBMM Başkanhk Divanfnın
aldığı kararla düşürüldüğünü,
ancak bu karann oylanmak ye-
rine sadece bilgiye sunulduğuna
dikkat çeken Kamer Genç, bu-
nun anayasanın 84. maddesine
aykın olduğu görüşünden hare-
ketle Anayasa Mahkemesi'ne
başvurduğunu behrtti. Bu ko-
nuda Meclis karan olmadığı ge-
rekçesiyle Anayasa Mahkeme-
si'nce bu başvurusunun redde-
dildiğini anlatan Genç, mahke-
menin bu karanyla kendi savını
doğruladığını öne sürdü. Genç,
Gökçek'in milletvekilliğinin -
düşmesi için ya istifa etmesi ve'
bunun Meclis Genel Kurui'-'
unda oylanması ya da de-
vamsızhk nedeniyle Anayasa.
Komisyonu ile Adalet Komis-.
yonu'ndan oluşan Karma Ko-
mısyon'un bu yönde vereceği>
karann oylanıp kabul edibnesi.
gerektiğini belirtti. Gökçek'in,
"nedense istifa etmemekte diren-
diğiııi" kaydeden Genç, şunlan
söyledi: , '
"Hakkında suüstimal söylen-
tileri var. Mahkemeye gidecek
ceza alacak. İstifa diiekeesi ver- '
miyor. Verirse biliyor ki ceza
aldığında, 'Benim milletvekilh-'
ğim düşmedi' diyecek. Vargrtay •
da TBMM Başkanlığı'na Han- •
gi oturumda kaç oyla milletve-
killiğini düşürdünüz" diye sora-
cak. Başuıa gelecek cezalardan •
kurtulmak için taktik içinde,
kurnazuk yapıyor."