Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 1994 SAU
10 DİZİYAZI
Alevi örgütleri'birlik' peşinde-8-
Çok partili dönemde Alevilerin
bağnnı yakan iki büyûk Alevi
katliamı yaşandı. Ne yazık ki her
ikisi de Alevilerin destekleri ile
iktıdar olan partilerin hükûmet
olduğu sırada gerçekleşti.
Bunlardan birincisi; 1978'de
Ecevit'in Başbakan olduğu,
CHP'nin hükümet olduğu Maraş
katliamıdır. Bu katliamda Ma-
raş'ta Alevi mahallelen, işyerleri
yerle bir edildi. Alevilere adeta
Haçlı seferlen açıldı. Saldınlar
sonucu 110 insan hayatını kay-
betti, yüzlercesi yaralandı. Insan-
lar canlannı kurtarmak için ken-
ti terk etmek zorunda kaldılar. Ar-
kasından gelen sıkıyönetim ve
yargılamalar göz boyamanın öte-
sine gitmedi. Olayın sanığı olup
da "miDetvekiiliğr ıle ödüllendi-
rilenler bile oldu.
Ikinci Alevi katliamı ise; 2
Temmuz 1993 'te Sıvas'ta Pir Sul-
tan Abdal Kültûr Derneği'nin dü-
zenlediği törende yaşandı. 37 sa-
natçı, yazar, aydın insan Madı-
mak Öteli'nde güpegündüz, diri
diri şeriatçılann ateşi ile yanarak
can verdiler.
Hayatın cilvesine"bakın ki; yi-
ne hükümet ortağı, Alevilerin oyu
ile Meclis'e gelen SHP idi. Olay
sırasındaki edilgen tavn Alevile-
ri katliam kadar ûzdü. Yanarak öl-
dürülenlenn cenaze töreninde; bu
nedenle SHP Genel Başkanı ve
Başbakan Yardımcısı Erdal İnö-
nû ve beraberindeki heyet tartak-
landı.
Bu olgu, Alevi kitleyi SHP'ye
destek konusunda tereddüte itti.
lşte, "Alevi partisi kurulmah-
dır" görüşü bu koşullarda Pir Sul-
tan Abdal Kültür Derneği Genel
Başkanı Mtırtaza Demir tarafın-
dan ortaya atılıp Aydınlık gazete-
sinde tartışılan konu olarak ka-
muoyuna mal oldu.
Bu görüşe karşı olanlar olduğu
gibi taraftar olanlar da oldu. Se-
mah Kültür Vakfı Genel Başkanı
LütfüKaleti, Almanya Alevi Bir-
likleri Federasyonu Genel Sekre-
teri Turgut Öker, Doç. Dr. Atilla
Erden parti kurma yanlısı ısimler
oldu. Ama geniş bir kitle ve bazı
S E R
V I L I KC E M A L $ E N E R / M I Y A S E I L K N Ü R
1978'de Maraş'ta meydana geien olaylarda Alevi mahallekri, işyerteri yerle bir edildL Sakfardar
sonucu 110 insan hayaünı kaybetti, yüzlercesi yaralandL tnsanlar canlannı kurtarmak için ken-
ti terk ettL Arkasından gelen sıkıyönetim ve yargüamalar göz boyamanın ötesine gftmedL
Alevi aydınlan bu ısteme karşı çıktılar. Bu fı-
kir, bugünlerde unutulmuş gibi görünüyor.
Alevi örgütlerinin gündeminde partiden zi-
yade "birlik" maddesi var.
MevMn "mösahM" kim,
"AJevtstan"neresi .
Her sınıftan kitleyi ortak yapışkan olarak
bir araya getiren Aleviliğin homojen bir ya-
pıda olmasını beklemek biraz ütopya oluyor.
Nitekim bu durum özellikle seçimler sıra-
sında gösterilen seçmen davranışında gözle-
nebiliyor.
Artıkblok olarak Alevilerin oy verdiği si-
yasal partilerden söz etmek biraz zor. Alevi-
lik tanımı konusunda da Alevi yazarlar ve ay-
dınlar arasında farklılıklar var. Bu fark bir an-
lamda aralanndaki formasyon farkından da
oluşabilıyor.
Aleviliğin salt dinsel yanını öne çıkarmak
isteyen bir kesim olduğu gibi, Aleviliğin
uzun tarihsel döneminden beri geçirdiği ta-
rihsel, toplumsal özelliklerden dolayı sosyal
yanını ön plana çıkarmak isteyen bir kesim-
den de söz etmek olası. Bu iki yönün de yad-
sınması önce Aleviliğe yabancılaşmaktır di-
ye düşünen aydınlar da azımsanmayacak bir
kitlenin düşüncelerine tercüman oluyorlar.
Aleviler Türkiye'de denebilir ki en çok po-
litize olmuş kesimdir. Hemen hemen siyaset
yelpazesinin her renginde yer almışlar. Bu
özellikle de sol yelpaze için genel geçer ha-
le gelmiştir. 49 sol fraksiyon varsa her frak-
siyondan Alevi tanımak mümkün. Bir evde-
ki on ferdin neredeyse on ayn siyasi grup
yanlısı olduğunu söylersek abartmış olmayız.
1990'lara gelindiğinde "Alevi sonınu" yo-
ğun bir şekilde gündeme gelince Alevi kö-
kenli insanlar beyinlerini sıfır kilometreye
ayarlayarak Alevi derneklere gelecek halle-
Sıvas katliamına partilerin
gerekli duyarlığı
göstermemesi, özellikle
SHP'nin edilgen tavn
üzerine gündeme gelen
Alevi partisi kurma
tartışmalan bugünlerde
unutulmuş görünüyor. Çok
renkli yapılara sahip Alevi
örgütlenmelerinin
gündeminde 'parti'den çok
'birlik' konusu var.
ri yoktu. Onlargeldik-
leri yere eski siyasal
düşüncelerini de ge-
tirdiler. Bu durum
Alevi örgütlülüğü için
de olağanüstü bir
renklilik oluşturdu.
Bazılan Alevilikle
tanışmakla kalmadı-
lar, kendi gruplannı
koruyarak yeni yayın
organlan çıkanp Ale-
vilik konusunda yeni
savlar ileri sürüp Ale-
vileri kendi düşünce-
leri etrafında örgütle-
meye başladılar. Bun-
lardan biri; 70 yıllık
Türkiye Komünist
Partisi'nin (TKP) de-
vamı olduğunu söyleyen R. Yörûkoğlu'dur.
Yörükoğlu, çıkardığı kitap ve ayhk çıkan
Kervan dergisi ile Alevileri örgütlemeye ça-
lışıyor. "Marksizm ile Aleviliğin halef-selef
olduğunu" savunan Yörükoğlu grubu aynı
zamanda; "Alevüerle işçi sınınmn müsahip
oünası"gerektiğinin de teorisini yazıyor.
Tabii materyalist bir ideoloji olan Marksiz-
min, Islamın içinden çıkan bir dinsel akımla
nasıl halef-selef olduğu tartışılabilir. Yine;
Allah-Muhammet-Ali ve diğer dinsel değer-
lere Alevi ile materyalist bir ideolojiye inan-
ması gereken işçi sınıfı, hangi ortak değer-
lerle müsahip olacaklar? Bu da tartışıhr. Du-
rum, Kervan dergisi ile kalmadı. Yurtdışın-
dan elimize ulaşan bir dergi çıkarken ilk sa-
yısında bakın kendisıni nasıl tanıtıyor: "Kı-
nl Yol dergisi Anadolu Alevistanı (Aleviya)
Llusunun devrimci yayın organıdır. Derginiz
Kızü Yol'un yayını Türkiye Anadoiu Alevis-
taru'nda da yapümaktadır."
Adı geçen dergı, Alevilerin Türk ve Kürt-
lerden ayn bir ulus ol-
duğunu söylüyor ve
ulus olmanın kriterleri-
ni de kendi düşüncele-
rine göre sıralıyor. Der-
gi birinci sayısına "Ale-
vistaıT dediği bölgenin
haritasını da koymuş.
"Bağunsız Anadolu
Alevistan Sosyah'st
HalkCumhuriyetT ha-
ntasında başkent Der-
sim olmak üzere Ter-
can, Varto, Kiğı, Akça-
dağ (Malatya), Kahra-
manmaraş, Hatay, Sı-
vas, Tokat, Amasya,
Çorum'u kapsamakta-
dır diye de not düşmüş.
Dergi, cami ve Ale-
vilerin ibadetleri konusunda ise şu tespitler-
de bulunuyor. "Getecektesosyalist devletkr-
de yine canûler borozanlannı öttürecek,
imamlar imamhğını yapacak, halklar dini öz-
güriüğûne kavuşacak mı? Peki Alevi halkı di-
ni inançlannı kapitalist düzende de yine gjz-
li olarak mı sürdürecekler? Alevi dedeleri yi-
ne dilenecekler mi? Yoksasosyalist iktidar ta-
rafindan maaşa mı bağlanacaklar. imamlar
gibi?" dedıkten sonra dev amda; "Alevi halkı
örgütlenmediği sürece ve haklannı savunma-
dığı sürece_. 'mum söndürme' olayı sosyalist
Türkve Kürt uluslanmn bilinçsiz halklan ta-
rafindan bize yakışünlacak." Dergi, Alevile-
ri Hindistan'daki "Sih"lere benzeterek Ale-
vileri "ulus" olarak tanımlıyor ve dillerinin
de "Zazaca" olduğunu savunuyor.
Aleviler bu "orijinal" fikirlere bıyık altın-
dan gülüp geçmekten başka ne yapabilirler...
Yarın: Kürtler ve Alevilik
Niçin Alevi
örgütlenmesi...
REHAÇAMUROĞLU
Bana sorulan soru, "Niçin
Alevi örgüdenmesi"- Bu soru
tüm toplumda yaygın olarak
karşılaştığımız bir soru. Her ke-
resinde bir Amerikan fîlminden
hatırladığım bir sahne gözümün
önüne geliyor. Beyaz baş oğlan-
la beyaz görünümlü melez baş
kız evlenmeye karar veriyorlar.
Ailelerle tanışma faslı gerçekle-
şecek, beyaz çocuk, kızın zenci
babasını görünce şaşkınhğa dü-
şüyor ve "Niçin babanın zenci
olduğunu bana söylemedin?"
deyiveriyor. Aldığı yanıt ise,
"Sen niçin babanın beyaz oldu-
ğunu bana söylemedin?" oluyor
tabii.
Türkiye'de herkes örgütleni-
yor. Üstelik birçok dini cema-
atin çok köklü dünyevi örgüt-
lenmeleri var. Yaygın olarak
kimse aynı soruyu bu grup ve
cemaatlere sormuyor. Ama ör-
gütlenen Aleviler olunca sağın-
dan, solundan çok geniş bir yel-
pazeden homurtularda aşağıla-
yıcı ifadelere rastlıyoruz. Hila-
fetçi bir yazar örneğin, Flash
TV'deki bir açıkoturumda Ale-
vilerden söz ederken "Türki-
ye'de kendine Alevi diyen birile-
ri var, bunlann bir de lideri
var_" gibi, paryalardan söz eden
bir edayla konuşabiliyor. Her-
kes Alevilerin kenarda bir yer-
de, dağ tepelerinde yaşamasına
o kadar alışmış ki bizler kendi-
mizden, sorunlanmızdan bah-
setmeye başlayınca rahatsız olu-
yorlar. "Bunlar da nereden çık-
ü?" tavn ile karşılaşıyoruz.
tnançlanna göre insanlan sınıf-
landırmadığımız. kimseye
inançlan nedeniyle baskı yap-
maya kalkışmadığımız, her gün
en önemli inanç değerlerimize
küfredildiği halde kimse hak-
kında ölüm fermanlan yayım-
lamadığımız bilinmesine karşın
bizler "Alevici", "Alevi şove-
ni"vb. gibi saldınlara maruz ka-
lıyoruz.
Soru "Ne için Alevi örgüden-
mesi'' yönüyle ele ahndığında
ise söylenecek çok şey var.
Birincisi, Türkiye'de Alevilik
adı altında bir inanç var. Bu
inancın bağlılan var. Ûstelik sa-
yılan milyonlarca. Ama kendi-
lerine basitçe yokmuş gibi dav-
ranıyorlar.
Herhangi bir yerde inançtan
söz edilirken bunun hangi inanç
olduğu herkes tarafından bilini-
yormuş gibi konuşuluyor.
Adam televizyonda "lnanamız-
da ramazanda oruç tutmak var-
dır" derken bu sözünü bir de
devlet memuru sıfatıyla destek-
lerken Türkiye'nin tüm insanla-
nnı bağladığını zımnen ileri sür-
müş oluyor.
Aleviler bu durumun sona er-
mesini istiyorlar. Devletin
inançlar karşısında eşitlikçi ol-
masını istiyorlar. Bunu demok-
ratik baskı yöntemleriyle sağla-
yabilmek için örgütleniyorlar.
tkincisi; kendi güçleriyle ken-
di sorunlannı çözebilmek için
örgütleniyorlar. Örgütsüzlük
Alevileri o hale getirmiş ki en
basit sorunlar bile çözülemiyor.
Cenaze kaldınlması, ritüellerin
uygulanması için mekan bulun-
ması, iç Alevilik eğitimi gibi çö-
zümü çok kolay sorunlar bile
büyükmüş gibi görünüyor.
Oysa toplumumuz bu gibi so-
runlan kimseden yardım almak-
sızın rahatlıkla çözebilecek gü-
ce ye gönüllülüğe sahip.
Üçüncüsü; Sıvas olayının biz-
lere bir kez daha gösterdiği bir
gerçek nedeniyle örgütleniyo-
ruz. Tüm dünyanın gözü önün-
de yazar, sanatçı ve çocuklan-
mız yakıldı, kimsenin kılı kıpır-
damadı. Üstelik sonunda bir de
suçluilanedildik. "Tahrikçi"ol-
duk. Bu olay, aslında çoktan bi-
liniyor olması gereken bir ger-
çeği bir kez daha sergiledi. K.
Maraş ve nihayet Sıvas.
Devlet böylesi dehşet verici
saldınlarda bizlerin can güven-
liğini sağlamak için kılını dahi
kıpırdatamıyor. Olaylar olup
bittikten sonra cesetlerimizi top-
lamaya ve bizi mahkemeye ver-
meye geliyor.
Şüphesiz "Türkiye'de Idnıin
can güverüigi var Id?" denilebi-
lir. Dogrudur, ama kitlesel sal-
dınlara muhatap olan bir toplu-
mun örgütsüz kendisini koruya-
mayacağı da açıktır. Eğer devlet
bunu "liberal" olduğu için yapı-
yor da "Herkes kendi kapısının
önünü temizlesin" dıyorsa, Tür-
kiye'nin ciddi bir sorunu var de-
mektir. Ya biz bu "liberal" çağ-
nya uyarsak ne olacak?
Yok devlet aciz kaldıysa bu
da başka bir sorundur.
Ama en tehlikelisi, devlet ya
da devlet ıçinde birileri tek tip
bir Anadolu yaratmak için böy-
le saldınlara cevaz veriyorsa or-
taya çıkacak durum budur. Hiç-
bir devlet "Bu halkı beğen-
medim, feshediyonım" deme
lüksüne sahip değıldir. Olsa ol-
sa kendisini fesheder. Size
"Şunu beğenmiyorsunuz,geriye
kün kalacak" diye sorarlar.
Dördüncüsü; tüm sorunlann
çözümü demokratik bir Tür-
kiye'de çeşitlilik içinde bir arada
yaşamaktan geçer. Alevilik,
çoğu kimsenin iddia ettiği gibi
Alevilere ayncalıklı siyasi hak-
lar elde etmek için örgütlen-
miyor. Tüm vatandaşlann eşit
muameleye tabi olduğu bir Tür-
kiye, Alevilerin örgütlenme
nedenlerinden birisidir.
Günümüzde Alevi orgütlenmeleri: Şahkulu Sultan Dergâhı
Kuvayı Milliye'ninbannağı yeniden canlandı
tstanbul'da Merdivenköy'de kurulu
Şahkulu Sultan Külliyesi 700 yıllık kök-
lü bir tarihe ve geleneğe sahip. Şahkulu
Sultan hakkında bilgilerimiz ne yazık ki
sınırlı. Yeniçeri Ocağı'nı kaldıran n.
Mahmut, yeniçerilerin bağlı bulunduğu
Bektaşı tekkelerini yakıp yıkınca binler-
ce yazılı eser de yitip gitti.
Moğollann istilası ve zulmü karşısın-
da, tasavvufun beşiği Horasan'dan bin-
lerce bilgin, abdal ve sanatçı akın akın
Anadolu'ya geldi. Bu abdallar arasında
Şahkulu da vardır. Osmanlı Beyliği'nin
kuruluşunda harcı bulunan Osman Ga-
a'ninkayınpederiolanŞeyhEdebAli'nin
yeğeni Ahi Hasan, Bursa ve Yenişehir'de
bir zaviye ve imaret yaptırmıştı. Merdi-
venköy Şahkulu Tekkesi'nin de Ahi Ha-
san tarafından yaptınldığı söylenir.
Zamanla Ahi dergahı olmaktan çıkıp
Bektaşi dergahı kimliğine bürünen Mer-
divenköy Şahkulu Sultan Dergahı, Os-
manlı döneminde binlerce dervişe ban-
naklık ettikten sonra ulusal kurtuluş mü-
cadelemizin verildiği yıllarda da lstan-
bul'dan Anadolu'ya geçmek isteyen Ku-
vayı Milliyecilere ev sahipliği yaptı. tslam
Ansiklopedisi'nde bu konu geniş bir şe-
kilde yer alıyor. Aynca tstanbul'dan Ana-
dolu'ya silah sevkıyatı da kimsenin şüp-
helenmeyeceği Şahkulu Dergahı 'ndan
gerçekleştiriliyor.
Diğer Bektaşi tekkeleri gibi II. Mah-
mut'un yagmasından fazlasıyla nasibini
alan Şahkulu Sultan Dergahı'nı vakfa dö-
nüştürerek bugüne ulaşmasını sağlayan
son postnişin Mehmet Ali Hilmi Dede Ba-
taı'nın yûzyılın başında yaptığı vasiyet,
ancak 1983 yılında Şahkulu Sultan Der-
neği'nin kurulmasıyla yerine gelebildi.
Mehmet Ali Hilmi Dede Baba, vakıf se-
nedindeki vasiyetinde isteğini şöyle dile
getirmiş: "Zorhı birengetinortayaçıkma-
sı halimte, dergah tamamen kapaoldığın-
da ya da mahvolup yok olduğîında veya
dergahta belirtilen şartiann yerine getiıil-
mesinde zoıiukla karşılaşıldığuıda vakfin
varlıklan ve geliri mudaka Allah'm Bek-
taşi kullanna verik... Benim ve benden
sonralti müteveUilerin yönetimleri benim
yolumdanola"
"Aynayı tuttum yüzüme; Ali göründü
gözüme"dizelerinde Enel-Hak felsefesi-
ni mükemmel bir şekilde özetleyen Meh-
met Ali Hilmi Dede Baba, -1907 yılında
Hakk'a yürüdükten sonra dergah çalışa-
maz duruma geliyor.
Cumhuriyet hükümetleri döneminde
Medeni Hukuk'ta yapılan yeni düzenle-
melerle külliyenin tüm malvarlığı Vakıf-
lar Genel Müdürlüğü'ne geçiyor. Vakıf-
lar Genel Müdürlüğü ise Mehmet Ali Hil-
ŞAHKULU SULTAN DERNEĞl BAŞKAN1 MEHMET ALİ YnJMAZKAYA:
'Alevilik dergâhlar eliyle yaşatılacak'
Mehmet Ali Ydmazkaya,
Şahkulu Sultan Dergahı'nın
son postnişini MehmetAB Hil-
mi Dede Babanın yûzyılın ba-
şında hazırladığı vakıf sene-
dindeki vasiyetini yerine ge-
tirmenin huzuru içinde.
196O'lı yıllardan beri Şahkulu
Dergahı'na yeniden hayat ver-
mek için çabalannı sürdüren
Mehmet Ali Yılmazkaya, bü-
rokratik engelleri ancak 1983
yılında aşıp 6 arkadaşıyla bir-
likte kurduğu dernek aracılı-
ğıyla derg^ıı yok olmaktan
kurtanyor. Yılmazkaya'yı
dergahın bahçesinde yaptırdı-
ğı kamelyanın altında konuk-
lanyla çay içerken bulduk.
Alevi örgütlenmesinde der-
gahlann büyük pay sahibı ol-
duğuna inanıyor. "Dergahsız,
ocaksız, niyazsız, cemsiz Ale-
viBkyaşamaz. Yaşasada o Ale-
vilikolmaz"diyen Mehmet Ali
Yıhnazkaya, dergahlann özel-
likle kentte yaşayan Alevile-
rin her rürlü ihtiyaçlanna ce-
vap veren kurumlar olduğunu
belirtiyor.
"İstanbul hızla gelişen bir
metropol kentimizdir. Toplam
on milyon nüfusunun dört mfl-
yonunu Alevi-Bektaşi inandı
vatandaşlar oluşturuyor. Is-
tanbul'da Sünni Müslümanla-
nn ibadet yeri olan cami sayı-
sı beş bini askındır. Hıristiyan,
Musevi ve diğer inanç sahibi
insanlann yüzkrce ibadet yeri
vardır. Ama tstanbul'da nüfu-
sun üçte birini oluşturan Alevi
ve BektaşUerin ibadetlerini \a-
pacaklan bir tek mekanlan
yoktur. Osmanlı döneminde
ıstanbul'da 14 tekke varken
bugün sadece Şahkulu Sultan
ve Karacaahmet Sultan, Alevi-
ler tarafmdan her rürlü baskı-
yaveengeüemeye karşın ayak-
ta tutulabUmiştir."
Son yıllarda Türkiye'de ve
Avrupa'da arka arkaya kuru-
lan Alevi demeklerinin şeriat
yanlısı gerici güçlerin mevzi-
lenmesinin sonucunda ortaya
çıktığını söyleyen Mehmet Ali
Yılmazkaya."Şeriattan kork-
muyoruz, onlar bizden kork-
sunlar. Ancak devlet tarafın-
dan gericilere verilen desteğin
onda biri bize verilmiyor. Hem
laik, demokratik cumhuriyet
deniyor. hem blrim örgütkn-
memiz karşısında her rürlü en-
gel çıkanlıyor. Oysa Aleviler
laik cumhuriyetin temel taşla-
ndır. Ulusal kurtuluş savaşrna
olduğu gibi cumhuriyetin ila-
nından sonra her türlü yenileş-
me harcketine de Alevilerden
yoğun destek gelmiştir. Ancak
çok partili yaşama geçildikten
sonra Aleviler ve devlet birbi-
rine sırOnr dönmüşrür. Bunun
sonımlusu biz degüiz" dıyor.
mi Dede Baba'ya ait arazileri Çocuk Esir-
geme Kurumu'na sembolik bir ücretle
tahsis ediyor. Külliye bakımsızlıktan ha-
rabeye dönerken vakıfarazileri de bazı ki-
şi ve kurumlann işgaline uğruyor. Bu
haksız el koymalann en önemlisi ise son
yıllarda Semiha Şakir adlı sözde "hayır-
sever" bir hanımefendinin her nasılsa bir
müsaade elde ederek külliye arazilerine
asıl amaçlan dışında, yaptığı yapılardır.
1980'li yıllann başında Şahkulu Sultan
Külliyesi kent yağmacılannın insafına
terk edilmişken Mehmet Ali Hilmi Dede
Baba'nın vasiyetine sahip çıkan 7 Alevi
müteşebbis, Merdivenköy Şahkulu Sul-
tan Külliyesini Koruma ve Yaşatma Der-
neği'ni 1983 yılında kurdular. Halen Şah-
kulu Sultan Derneği başkanlığını yürüten
Mehmet Ali Ydmazkaya, Karacaahmet
Sultan Derneği Başkanı Mehmet Başa-
ran, avukat Hıdır Lüle, Hüseyin Ekici,
Hasan Işık, Turan Kaplan, Muharrem
Dasdemir tarafından kurulan Şahkulu
Sultan Demeği, dergahın kaderini değiş-
tiriyor. Bir harabeye dönen dergahı yeni-
den onaran. yıkılan duvarlan ve bölüm-
leri aslına uygun bir şekilde inşa eden ve
bir dergahı dergah yapan işlevlerine ka-
vuşturan dernek yönetimi, çağın koşulla-
nna uygun hizmetleri de binlerce Alevi-
ye sunuyor. Dergahın malvarlığı ve ara-
zileri henüz Mehmet Ali Hilmi Dede Ba-
ba'nın vasiyetindeki gibi Allah'ın Bekta-
şi kullanna verilmiş değil. Ancak mevcut
arazi üzerindeki yapılann korunması ve
Şahkulu Sultan adının yaşatılması göre-
vıni doğal olarak tannnın Alevi-Bektaşi
kullan üstlendi.
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Gfivenpark'ta Dipenenler... (1)
Güneydoğu'dan döner dönmez, Ankara'da M.G.'nin iş-
ten attığı işçilerin ne durumda olduğunu araştırdım. Güven-
park'ta sessiz direnişteymişler.
Güvenpark'ın, Belediye imar Müdürlüğü'nün karşısında-
ki bölümünde, çimenlerin üzerinde oturuyorlardı. Ustlerin-
de, DİSK Genel-lş'in gömlekleri var. M.G.'nin, Cebeci
Gömütlüğü'nden, parklardan attığı kadınlı-erkekli bu işçile-
ri artık çok yakından tanıyorum. Kaç kez Cumhuriyet büro-
suna aeldiler, kimi zaman beni de bulamadılar, geri döndü-
ler. İnsanlann ekmeğiyle oynayanlar acımasızdırlar.
Onlardan her kötülük beklenir.
Suçları neymiş bu insancıkların? Elimde 10 Ağustos 1994
günlü bir belge var. Parklardaçalışan bir bayan için düzen-
lenmiş. "G/z//'"damgasıvurulmuş. PersonelDaıre Başkanı
B^. imzasını taşıyor. Şef A.K., Şube Müdürü O.G. ıle Genel
Sekreter Yardımcısı M. Tutar'ın parafları var. Genel Sekre-
terVekiliN.Ş., "Uygun görüş/earz"deyipimzalamış. Bele-
diye Başkanı M.G. de "Olur" deyip imzayı basmış. Bu,
bayanın ekmeğiyle oynayan "gizli" yazıda ne var? Hiçbir
şey! Anlaşılıyor ki, kadıncağız suyunu bulandırmış kurdun.
Ne yazıyor "gizli" belgede?
"... 7475 sayılı yasaya tabi olarak görev yapan sicil
nolu 'ın 27.5.1994 günü görevli olduğu Çankaya Botanik
Parkı 'nda çalışmalarla ilgili olarak özel TV haber görevlile-
rine 1475 sayılı yasanın 17. maddesinin II. bendi, (b) ve (ç)
fıkralar kapsamına giren davranışlar içerisinde beyanda
bulunduğunun dairesince tespiti üzerine adı geçenin konu
ile ilgili yazılı savunması istenmiş, ancak savunma ver-
mekten imtina ettiği ekli belgelerden anlaşılmış olup, hak-
kında İşçi Disiplin Kurulu'nca işlem yapılmak üzere ilgide
kayıtlı yazı ile konu, ilgili günlük gazete kupürleri ve video
bandı da eklenerek işçi Disiplin Kurulu Başkanlığı'na hava-
leedilmiştir..."
"Gizli" yazıda, daha sonra işçi Disiplin Kurulu'na gitme-
ye de gerek bulunmadığı anlatıldıktan sonra, şöyle den-
mekte:
"Adı geçenin yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı
hizmet aktinin bildirimsiz leshini gerektiren davranışlarda
bulunması sebebiyle, savunma hakkından da imtina ettiği
dikkate alınarak, hizmet aktinin 1475 sayılı yasanın 17.
maddesinin II. bendi (b) ve (ç) fıkraları gereğince FESH
edilmesi ve kaydmın kapatılması hususunu OLUR' Emirle-
rinizearzederim."
"Gizli" yazının sonunda geçen "emirlerinize" sözcüğü-
nün ilk harfi "e" büyük harfle yazılmış. Ne demış Namık
Kemal?
"Köpektir zevk alan seyyad-ı biinsafa hizmetten!" (Acı-
masız avcıya hizmetten hoşlanan köpektir.) Haksız olarak
yeri değiştirilen, onuruyla oynanan işçi bir gazeteye bir
açık mektup yazamayacak, karşısına gelen TV görevlisine
birkaç sözcük söyleyemeyecek mi? Hani, parklar "pis" ol-
duğu için görevden alınıyorlardı? Bunlar, kurtla kuzu ma-
salından başka bir şey değil!
Güvenpark'ta neler mi gördüm? Işten atılan ışçıierın na-
zırladıkları dövizler. Bunlann kımınde şöyle yazılar var:
"I.M.G. SeniKıskanıyorum-Adott HiMer", "Belediye Baş-
kanı mı Gardıyan mı?", "İ.M.G. Ekmeğimızden El Çekl",
"İşyerlerindekiZulme Son", "AdilDuzende Babalar da Iş-
siz, Çocuklarda", "G'nin YalanlarınıHalkınÖnünde Tartış-
sak."
Ayrıca "işten Atılanlar ve Sürgünler" başlıklı bir de tablo
var. Bunda şu bilgiler var:
' 'Anakent Belediyesi: Atılan işçi 19 + 21, memur 611: Çe-
şitli yerden sürgün edilen işçi: 1000 dolaymda.
ASKl'den atılan işçi: 27.
30 işçi Etimesgut, Anakent, Fen Işleri sürgün.
Keçiören Belediyesi: Atılan işçi 348, sürgün ve kadroları
elinden alınan 135 işçi.
Altındağ Belediyesi: işten atılan işçi 140, sürgün ve kad-
roları elinden alınan 300.
Sincan Belediyesi: İşinden atılan işçi 597, memur 73, Sin-
kent'ten 88 işçi.
Etimesgut Belediyesi'nden atılan işçi 340.
Atılan işçilerin toplamı:2264."
Güvenpark'ta oturarak dirençlerini gösteren 40 kişi, buz-
dağının görünen yanı. Görünmeyeni, yukarıda belirtilen
sayılarda. Polis Güvenpark'ta bekleyenlerin sabaha dek
kalmalanna izin vermedi. Ancak, onun dışında da şimdiye
değin başkaca bir şey, örneğin ezıyet, işkence yapmadı...
İşçilerin bağlı oldukları Genel-lş Sendıkası'nın yayın or-
ganı "Emek"dergisi bir "öze/say/"yayımlayarak, M.G.'nin
işten attığı işçi üyelerine geniş yer verdi. Atılan işçilerin sa-
yısının 2500'ü aştığının açıklandığı özel sayıda özetle şöyle
denildi:
"Belediye işçilerini televizyonlardan sabotajcı ve terö-
ristilan eden 'M.G.' rahat uyusun!
18 yıllık mezarlık işçısi Muzaffer Karataş artık işsiz; be-
den özürlü Hüseyin Acer şimdi sokağa atıldı.
Ankara belediyelerinden atılanların sayısı, en son Ana-
kent'te kıyılan 40 arkadaşımızla birlikte, 2500'ü aştı.
M.G. Muzaffer ve Hüseyin 'lerin aç çocuklarının çığlıkları-
nı duymasın, uyusun.
- Başkanım, solcuları işten atmazsan, öte dünyada iki
elim yakandadır! diyen, Keçiören'de çalışan işçi arkadaş,
sen de rahat uyu!
Gençlik Parkı'nda M.G. 'Bunları atayım mı?' diyerek şov
yaptığında, 'At, at!' diye tempo tutan şakşakçılar; siz de ra-
hat uyuyun!
Roma krallarını eğlendirmek için aç arslanlann önüne
atılan kölelerin paramparça edilmesi, bu vahşete tempo
tutanlan ne kölelikten kurtardı, ne de bir başka gün onların
da arslanlara yem olmasını önledi. Ama, belki bugün siz,
başkalarının katlini alkışlayıp kendinizi kurtarabilirsiniz.
18-20 yıllık işçi arkadaşlarınızdan boşalan ekip başı, baş
şoförlük ve formenlikler belki sizin olabilir. Mesai ücretleri-
nin tümünü belki size verirler..."
• • •
Yarın Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 90yaşında... O, iki yıl ön-
ce aramızdan ayrılmış, ölümsuzleşmişti. Hıfzı Veldet Veli-
dedeoğlu, yarın Uludağ'da, yapıtlarını hazırladığı yerde
anılıyor. Hoca'yı sevgiyle anıyorum...
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4
1/ Tarih yazan kimse. 2/ 1
Soy, sülale... Serbest bı-
rakma. 3/Birçeşithamur 2
tatlısı. 4/ "Mümkün o
mü.... güzelim. neydi o
akşam" (Şarkı). 5/ İçine 4
sofra takımlannın konul- ^
duğu dolap... Bir nota. 6/
Peygamberleri Hud'u 6
dinlemedikleri için Tann j
tarafından yok edilen ka-
vim... Büyük ve sert taş 8
kütlesi. 7/ Çift direkli yel- 9
kenli gemi... Seyrek ve
eğreti dikiş. 8/ Yavaş, ağır. 9/ Orta
Asya'da büyük bir dağ kütlesi.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Verev iğne takniğiyle yapılan.
kafes görünümlü bir nakış türü. 2/
Memelilerde protein metaboliz-
masının son ürünü olan ve idrarla
dışan atılan madde... Edipler, ya-
zarlar. 3/ Anlama, bilme... Rus
imparatorlanna verilen san. 4/
Düzenli olarak ekim yapılan ara-
zi... Tantal elementinin simgesi. 5/
Yüz. çehre... Çevik. 6/ Kağıt, karton gibi şeyleri bir yere tuttur-
maya yarayan araç. 7/ Olduğundan büyük gösterme... Bir aygı-
tın gereken işi yapabilmesi durumu. 8/ Büyük kıl çuval. 9/
Söyleme, konuşma.