Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ1994 ÇARŞAMBA
DIZIYAZI
DİN, TİCARETVE SİYASET ERBİLTUŞALP
Araştınlı ve yazdı
™ " ™ 1 nkara Gazi Çiftliği'nde bir ev, Keciö-
A
ren'de Meltem Apartmanı, Aydınb-
kevler'de bir kurs. Siteler Ulubey'de bir
başka ev, Cebeci'de Nur Apartmanı'-
nda, İstanbul'da Çengelköy, Kadıköy,
Çukurbostan, Topkapı. Güngören,
Bakırköy, Bayrampaşa ve Beyaat'taki
!
evler ve kurslarda; Kayseri, Manisa,
w
~mm
~* Aydın, Samsun. Eskişehir'de evler.
yurtlar ve dershanelerde, 'tslann yaşamak isteyen'
insanlar üretiliyordu.
"Parasız özel kurslarda, derslerde ayn olarak öğ-
rencflere dini eğitim verikliği, namaz kıkürüdığı, za-
man zaman Nur Risaleleri'nin okunup açıklandığı ve
şeriatı övûcü sözler söyiendiği, askeri lise sınavlarma
girecek öğrencilerden bazılannın imtihan yerkrine
bizzat kurs görevlüeri tarafından götürüldükİeri, ken-
dflerine imtihan süresince > atacak yer ve yiyecek sağ-
landığı; kazanan öğrencilerin sağlik muayenelerinde
çürük çıkarak askeri liseye kayıt haklannı kaybet-
memeieri için her yolu denedikJeri. hatta muayene
kağrtlanndaki fotoğraiian değiştirerek ve sahte-
kariık yaparak, sakat öğrencilerin yerine sağlam öğ-
rencfleri muayeneye sokup sağlam raponı akükları;
İzmir Maltepe \skeri Lisesi'nde öğrenimlerine başla-
malarmdan sonra bu öğrencüerle temaslannı sürdür-
dûkleri; hafta sonlannda bunian arkadaşlanyla 4-5
kişilik gruplar halinde, beüi yerierden özel arabalarla
ahp, İzmir'de Hatay, Balçova, Buca, Bozkaya ve Ye-
şilyurt gibi semtlerde bulunan cemiyet mensubu kişi-
lere ait evlere ve Basmane'deki... adlı bir ticarethane-
mn üst katmdaki odaya götürüp onlara yemek yedir-
dikleri, video ve bflgisayar oyunlanyla hoşça vakit
gecirmelerini sağladıklan, daha sonra da dini konu-
larda filmler izlettirildiği" saptanıyordu.
| Sankl oyun oynuyorlardı
,Saruk olarak yargıç karşısına çıkanlan 14 'şeriat
kurbanmn' savunmalannda söyledikleriyse. çok
daha korkunçtu. Oyun çağında yatıh öğrenci olma-
run verdiği sıkınüyla, örgütçülük oynayan çocuklar
gibiydiler.
Gızü buluşma yerleri, son model arabalar, izleni-
yor olma heyecanı, sır saklamanın hoşluğu. bırkaç
saat olsa da üniformalanndan kurtulma sevinci.
kurslar, yemekler, videolar. elektronik oyunlar, şe-
hirlerarası yolculuklar, yaz kamplan ve yeni ınsan-
larla bir arada olmanın çekicıbğiyle oynanan 'bir
oyunun' içindeydiler.
"Izımr Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 13.12.
1988 tarih ve 1987/86 esas; 1988/72 karar sayüı ka-
rar ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 18.1.1988 tarih ve
1987/5315 esas; 1988/386 karar sayüı onayT bun-
lann ne anlama geldığını anlaüyor olsa da, küçücük
çocuklan bu 'karanlık oyunun1
içine batmaktan
kimse kurtaramıyordu:
"Karnını dahi doyuramayan nice yoksul öğrencOer
ortada dururken, her türiü ihtiyaçlan devlet tarafm-
dan karşılanan askeri lise ögrencflerine kucak açıp;
onlan haftasonu tatillerinde gruplar halinde değişik
evlerde toplayarak yedirip içirip, atari. video gibi ol-
dukça pahalı elektronik aletlerle eğlendirmeyi iyi ni-
yetie yapdmış hayırsever bir faaliyet olarak izah et-
mek mümkün değUdir. Askeri lise öğrencilerine hiçbir
maddi karşılık gözetümeksizin yapılan fedakariı-
klann mutlaka bir bedeli olacaktır. İşte bu bedel de,
davamıza konu olan illegal Nurculuk cemiyetinin fi-
kirferinin yayüması ve ileride devletin üst kademe-
lerinde yetki ve görev alacak
gençterin Nurculuğa ka-
zandınlarak, nihai amaca
ulaşmada karşılaşılabüecek
bazı engellerin ortadan kaldın-
lmasıdır."
Yaşlan 15-16 olan çocuk-
lar, anlatılanlan elbette ilgjyle
dinliyorlardı AS'nın "Said
Nursi'nin yobaz olup olmadığT sorusunu, HU, "Yo-
baz ohır mu, o kitap yaznuş aydındır. Aiay komu-
tanuğı yapnuş bir kişidir" diye yanıtlıyordu. Onbe-
şinde koskoca adamlar, ülke sorunlannı tartışıyor-
lardı.
Sanık ET, Sahhlı'den AG ile Soma'dan SS'yi, yaz
tatilinde, Urla'dakı bir kampa götürüyordu.
Yüzüyor, güneşlenıyor ve söyleşiyorlardı.
Kod adlan Osrnan, Erkan, Yakup, Fatih olan ki-
şikr, Nur Risaleleri'ni okuyup açıkhyorlar ve şe-
riatin faydalanndan söz ediyorlar; herkesten kesin
gizlilik istiyorlardı.
Onalüsında büyük askerler, ilan edilmemiş bir sa-
vaşı yaşıyorlardı.
Küçücük çocuklann gelecekleri üzerinde oyna-
nan bu acımasız oyun, okuldan aülmalarla, yargı-
lanmalarla ve cezaevlenyle sötıuçlanacakü. Onlan
bu oyuna sokanlara ıse bır dergiye yorum yazmak-
tan başka yapüacak hiçbir şey kalmayacakü. Mo-
dern görünüînleriyle demokrasi postuna bürüne-
cekler;'Askerin tannsına yakarması serbest ama, ta-
rikata girmesi yasak' başbkb ucuz eleştirikrini, tari-
hin yargısına bırakacaklardı. Kimı eline silah alıp
Allah aşkına öldürmeye başlayacak, kimi Nurculu-
ğun yenı karanlık yorumlannda koşturacaku.
Gcncler din eğirimi verilen gizli yaz kamplannda yeni insanlarla bir arada olmanın çekiciliğiyle oynanan 'bir oyunun' içindeydikr.
öğrenimlerine başlamalanndan sonra öğrencilerle
temaslannı sürdürdükleri; video ve bilgisayar oyunlanyla
hoşça vakit geçirmelerinisağladıklan, daha sonra da dini
konulardafilmler izlettirildiği'saptanıyordu.
Askeriliselereşeriatçengeli
| Anayasalan Kuran
Onlar başından beri "Kuran'dan başka anayasa"
tanımadılar. Ama, şimdilik yürürlükte olan anaya-
sada "Beffi bir inanc ve dinsel görüşü benimsemek,
inanmak hakkı; bu inanca bağu olarak, ibadet. tören
ve ayin yapabilmek hakkı; örgütlenmek ve cemaat
oluşrurmak hakkı; dinsel görüşlerini açıklamak, iba-
dete katümak hakkı; devletten dinsel inanclarma sal-
dmlann önlenmesini isteme hakkı" gibi temel hak ve
özgürlüklen vardı. Madem anayasal haklanydı; o
zaman bu haklannı, cami. kışla ve okul demeden
her yerde kullanabilmeliydiler.
Oysa onlann 'görmedikfcri' medyadaki yandaş-
lannın 'göstermek istemedikJeri' küçük bir aynnü
daha vardı. Tartışmanın bu noktasında susuyor.
konuşmuyor ve duymuyorlardı. "Hiç kimse, devle-
tin sosyaL, ekonomik, siyasi veya hukuki temel dflze-
nini kısmen de olsa, din kuraüanna dayandıramazdı.
Siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama ama-
cıyla, her ne suretle olursa oLsun, din veya din duygu-
lartnı yahut dince kutsal sayılan şeyieri tstismar ede-
mez ve kötüye kullanamazdı."
Şeriat karşıtlannın bu hakJan 'İsiam modemizmi'
ya da 'devleti tslamla banştırma' gıbı dış kaynaklı
projeler arasında 'gürültüye' geüriliyordu.
| Hem Nyrcu, hem de demokrat
Nurculuk konusunda 'yüzeysel bflgilerle' yapıla-
cak bir değerlendirme; Nurculann ve onlann za-
manın içinde gelişen türevlerinin kendi ilkelerinden
uzaklaşükJannı gösteriyor.
Modera görünümleri altına gjzledikJeri din dev-
leti amacına ulaşmak için her yolu meşru sayacak
ölçüde siyasallaşıyorlardı. Oysa Nurculuğun amaa
imanı kurtarmak, kalplere ilahi imam yerleştirmek
ve katiyen ayaseue uğraşmamaktan ibaret' sayıl-
mıştı. tslamiyetle siyaset arasına böyle bır sınır ko-
yan Said Nursi, özel konuşmalan-
nda tedbiri elden bırakmıyor yya-
setin İslamiyete ait olabileceğini'
söylemekten kendini alamıyordu.
Nurculuğun günümüze uzanan,
zaman içindekı izdüşümlerinın
inandıklan gibi yaşamak' adıyla
sunduklan, ınanç özgürlüğûne da-
yandırmaya kalkıştıklan politika,
ışte bu noktada gerçek yüzünü gös-
tenyor.
Said Nursi'nin inandıklanna ve
önerdikJerine inanıyorlarsa, onun
yolunu izliyorlarsa; siyaset bihmi
açısından demokrasi yanhsı göriin-
meleri olanaksız. Çünkü "Gerçek-
ten Nurculuğa göre devletin resmi
dini bulunmalı. hükümet şeriarm ko-
ruyuculuğunu yapmalı, anayasa Ku-
ran ounahdır. Devlet yönetimi de bir
ulema heyetine bırakümabdır. Bu
bakımdan Said Nursi'ye göre laiküği
flke olarak koyan cumhuriyet anay a-
salan, şeriat esaslanna ay kındır."
Hem demokrasıden-yana goru-
nüp, hem de Nurcu olmanın pratığı
olmadığı gıbı; bilımden yana Nurcu
olmanın da gecerlilığı yok. Çağdaş
ölçülen benimseyen bir ınsanın,
Nurcu olması olanaksız. Çünkü,
"Kendisjnde insanûstü yetenekler
varsayan Said Nursi, kırk dakikada
kitaplar yazmakta, gfinde yüz para
veya bir kuruşla geçinmekte, yiy ip iç-
meden yaşayabilmektedir. Doğaüsrü
gûçlerle donatıldığmı iddia ederken,
'Bır yaşındakı bebeklerin bile kendı
manevi varlığını hissedip, koşarak
ellennden öptükJeri'ni beurtmekte-
dü-."
Nurculuğun bilimle ilişkisınin öl-
çüsünü "Nurcularla fevkalbeşer'
bir kişi ve İbn-i Sina'yı, İbn-i Rüşt'ü
ve Farabi'yi geride bmkan; bizzat
muannit füozoflan hayretlere garke-
den, birçoklannı imana getiren" bır
bılgın sayılan Said Nursi'nın kendi
sözlennden çıkarmak olaa. O, örneğin elektrik,
meteor gibi fızik ve astronomik olaylann bilimsel
açıklamasını dine aykın buluyordu. "Bunlann hep-
sinüı izahının Kuran'da mevcut oMuğunu" söylüyor;
bu açıklamalann fızik kanunlanna göre yapı-
lmasını "Kuran'ın kudretine ve hikmetine aykın dü-
şeceği'' savıyla reddediyordu. Zaman zaman 'birlik
beraberlik' nutuklan atmalan;Türklük-Kürtlük'
aynmına karşı çıkıyor görünerek 'Büyük Türk Mfl-
letT kurnazhğına başvurmalan da inandıncı olmu-
yor. Üstelik bu tutumlan Nurculuk öğretisiyle de
çelişiyor. Çünkü Said Nursi, başkaldın eylemlerine
kaulacak ölçüde bir Kürt milliyetcisiydi Rısalele-
nnde 'Ey Türkler ve Kürtler' diye başhyor; "Ulusal
Kurtuluş'u tslam'ı kurtarmak" koşuluyla desteklı-
yor; Kurtuluş'u 'Garpülaşmak bahanesi altnda şeai-
ri tslamiye aleyhine bfr cereyan" olarak yorumluyor-
du. Böylesı görüşlerle, oyun çağındakı çocuklan
kandırabıliyor; öteki dünyanın umutlanyla gençleri
kolayca yanuüyorlardı. Yetişkınlere uzattıklan ol-
Şeriatçılar kıskaçlarını özellikle çocuk sayilacak yaştaki insanlara atıyorlardı.
Genç yaşta karartüan yaşamlar otdukça erken bir çıkmaza saplanıp kabyordu.
tayı ise 'Vakn*, demek, kooperatif, dershane, okul'
gibi çıkar ilişkıleriyle yemliyorlardı. Karşıtlannın si-
yasal termınolojisi ile tavladıklan entelektüelleri de
'Müstöman aydın' ya da 'tslamla banşma' tuzağına
düşürüyorlardı.
Şeriat düzenı özlemlennı gizlemek ıçın binbir su-
rat kılığında dolaşıyorlar olsalar da, amaçlanndan
asla vazgeçmiyorlardı.
Kelebek gibi uçup, an gibi soktuklan; 1993 yıh-
nın şubat aymda, belgelenyle bir kez daha ortaya
çıkacaktı. Harp Okullan Yasa Tasansı'nı görüşen,
Türkiye Büyük MiUet Meclisi Mılli Eğitim Komis-
yonu'nda başlangıçta her şey normal gıdiyordu.
Tasannın harp okullanna ahnacak öğrencilerle ilgj-
lı 37. maddesıne komısyonda yapılan bır eklemeyle,
okul kapılan imam hatıp lisesi mezunlanna açılıver-
di. Demokrasinin dayanılmaz ağırbğı karşısında
daha fazla direnemeyen SHP ve CHP'liler, ANAF-
lı tarikatçı Bülent Çaparoğlu nun eskı bir pazarbğı
ammsatmasına çok kızdılar. Çaparoğlu'ya göre bu
tasan Meclis'e ilk kez gelmiyordu ve
daha önce ANAP ve CHP arasında
görüş bırliği sağlanmışü. SHFliler.
CHP Genel Sekreteri'nin 'İmam ha-
tipüler vaü olabiliyorlarsa' diye baş-
ld\an atağına komıs>onda birdeği-
şıİdık önergesı ile yanıt verdıler. Ko-
misyonun SHP'lı üç üyesinin im-
zasını taşıyan bu önerge ile tasanda-
kı fen kolu' koşulunun yanına 'ede-
biyat kohı' da eklenivenyordu. Sos-
yal demokratlann katkılanyla böy-
lece, imam hatiplilere ordu yolu
açılıyor, takkeler sevınçten havaya
fırlaülıyordu.
'Yüzde 99'u Mûslüman olan' Tür-
kıye'de siyasi partiler, ilkelerinı rafa
kaldırmışlar, hiçbir aynm gözetme-
den dindarlann da dincilerin de oy-
lanna göz dıkmışlerdi. Sorun Milli
Savunma Komisyonu'nda çözüm-
lenecek, İslamı düzen yanlılannın
sılahlı kuvvetlen ele geçırme ıştah-
lan kursaklannda kalacaktı
Şeriat özlcmlerine 'demokrasi
gömkği' giydirmeye kalkışan sahte
dindarlann, seslerini çıkaramaya-
cağı bir başka belge de 'Tam 133
parça ekiyle, 38 sayfalık bir fezleke'
olarak elimizin alünda duruyor.
Devlete sızma çalışmalanna hıç
ara vermıyorlar. ordudaki örgütlen-
melen ortaya çıkınca; kirli ellenni
polise sokmaya caüşıyorlardı.
Varlığını vadsıvamadıklan 'Em-
niyet Genel Müdürlüğü Polis Teftiş
Kurulu'nun 28.8.1992 tanh B.05.1.
BGM.060.01/15-92 sayılı fezleke-
sindeki kanıtlar; İzmir DGM'nin
yargı belgelenndeki kanıtlann
aynısıydı. Olaylar, yöntemler, vakı-
flar, evler ve dershaneler 'özel adlan-
na' vanncaya kadar, büyük benzer-
lik taşıyordu. Belgeler; askeri liselere
sızmaya ve ordudaki örgütlenmeye
maddi destek sağlayan 'Akyazdı'
markasınm; polis okullanna sızmak
ve emnıyet örgütüne el atmak için de 'etkin bir ku-
rum' olduğunu gösteriyordu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Istihbarat Daire Baş-
kanlığı'nın 10 Mart 1992 tarihli irtica raporunu
'PKK için hazırlanmış' bir belge olarak sunan din
taarlen; Emnıyet Genel Müdürlüğü Polis Teftiş
Kurulu Başkanlığı'nın 28 Ağustos 1992 tanhh' fez-
lekesine de elbette İslami bir kıhf bulacaklardı. Ken-
di çevrelenne "Demokrasiyi uygulamaya kalkmak,
Allah'a karşı harp ilan etmektir" dıyorlar, münüen-
ne 'demokrasiyi bir küfür duzeni' olarak tanıtıyor-
lardı. Sonra da Hnandığı gibi yaşamak' teziyle de-
mokrasi kavgasının içine sızmaya çalışıyorlar, daha
fazla demokrasi istiyorlardı. İslamın 'birey, hak ve
özgÜTİükler, eşitlik, ulus, ulusal egemenlik' konusun-
daki değiştirilemez yargılannı unutturmak için her
türlü yalana baş\aıruyorlardı.
Yalanlannı 'Hürriyet yine carprttı', 'Milliyet kış-
kırtmaktan vazgecmiyor', 'Cumhuriyet basın ahla-
kını çiğnedi' gibi saldırganlıklarla örtebıleceklennı
sanarak, bütün politikalannı yalana endeksliyor-
lardı. Bilgisayannın başına oturup "PKK için hazn
rlanan bir raporu, hayali Fetnullah Hoca örgürü için
hazırlannuş gibi gösteriyor" diye yalan ve kin üreten
Mûslüman yazar; ünlü Hocaefendı Hazreüeri'nın
'doğruhığu ve hoşgöriiyü savunacağını' so>ledığı 'Ga-
zetedler ve Yazarlar V'akfı'nın kuruculan arasında
yer alacaktı. Sonra da hep bırlıkte 'basının içler acısı
halinden' yakırulacaktı.
İşi çok ıyı bib'yorlar, kıba çok iyi kuşanıyorlardı,
ama yalanı çaresiz bır 'kader' olarak yaşıyorlardı.
Kuran'dakı anlamıyla kadenn, 'ölçü' demek oldu-
ğunu bile bılmıyorlardı.
| Okulda namaz kılanlar
Dindarlann 'akla uygun olanm, dine de uygun ola-
cağı' ınancını gözlenni kırpmadan kötüye kullanan
dincüer, cennete gıden yollannı yalanla döşüyorlar-
dı. Ankara Pobs Akademisi'ndekı 'marifetknni' de
yalanla örtmeye çababyorlardı.
Onlara göre akademıden aülan bır öğrenci, geri
alınma umuduyla 'okulda namaz kılan insanlann'
adlannı ait alta yazıp, bır senaryo düzenlemışti
Oysa şımdı her bın ülkenin bir köşesınde iç gü-
venlik örgütünün bır parçası olarak çabşan tamk
poUsler' ıfadelerinde ürkütücü şeyler söylüyorlardı.
Soruşturma dosyasına 45 numarab ek olarak gi-
ren ifade, şeriat yanblannın aldıklan yolun bir ka-
nıtıydı:
"Yukanda açık kimliği belirlenen ...., günü saat
15-30'da müfettişliğimize tahsis edilen İzmir Emniyet
Müdürlüğü binasındaki yerde huzura aundı, usulüne
uy gun olarak yemin ettirildi ve soruldu:
Polis Akademisi'nden 1991 yüında mezun okhm.
Bu öğrenim süresi içinde çeşitlî derslerimize değişik
öğretim üy eieri geliyorlardı. Adı.... olan öğretim üye-
si ders konularını işİerken bazı karşüaştınnalar yapı-
yor ve Batı'dan alınan hukuk sisteminin dejenere ol-
duğunu, İslam hukukuna day anan mecellenin ise şeri-
at hükümlerini ihtha ettiğinden daha me>nı ve hoş ol-
duğunu anlatıyordu. Adı olan öğretim üyesi de
Batıhlaşmanın Türk sistemini bozduğunu söyleyerek
harf ve kıyafet inkılabının toplumu geriye götürdüğü-
nü ve kargaşaya sürüklediğini; Farsca ve Arapcanm
gecmişte, toplumu yücelttiğini anlatudı. Adı olan
öğretim üyesi de bu hocamızdan geri kalmayarak
aynı konuları işlerdi. o da şeriat düzenini övücü konu-
lara girer, özellikle Türk-Islam sentezini işlerdi."
Antalya Emnıyet Müdurluğü'nde ... günü saat
15.00'te 'huzura alman komiser yardımcısı 'ıse ör-
gütlenmeyı şöyle anlatacaktı.
"Ben 1987 yüında polis koiejini bitirerek polis aka-
denusine girdim. \kademide dersiere başladığımızda
büyük hayal kırıklığına uğradım. Çünkü okulda be-
lirgin bir şekilde irticai faaliyet olduğunu gördüm.
1991 yüında akademiyi bitirdiin. 1987-88 ve 1990-91
dönemlerinde.... derslerine gelen.... adlı öğretim üye-
si verdiği ömeklerle konuyu irtica düzenine getirir,
yaptığı kıyaslamalarla onun üstünlüğünü ispatia-
maya çalışırdı. Şu andaki rejimle bir yere vanlama-
yacağını belirterek Osmanlı düzeninin daha iyi oldu-
ğunu anlatırdı. CML K dersine giren hocanuz ise ko-
nulanna vakıf bir insandı. Şeriat düzenine olan öz-
lemini dile getirir, öğrencilere lanse etmeye çaltşırdL
Hukuk ve kriminoloji derslerine gelen .... hocanuz
gördüğüm kadany la öğretim üyeleri içerisinde en teh-
likelisiy di. Çünkü hiçbir zaman doğru dürüst ders ko-
nularını işlemez, tamamen şeriat düzeninin esasla-
rından bahsederdi. Atatürk
ilke ve inküaplarının şiddetli
eleştiricisiydi. Ders sırasında
görüşü doğrultusundaki öğren-
cileri ön sıralara oturtur, din ve
şeriat konulannı açarak sürek-
li onlarla konuşurdu. Öğretim
kadrosuyla ilgüi büdiklerim
bundan ibarettir. Okul içeri-
sinde, öğrenci kesiminden büyük bir grup zaten bun-
lann görüşü doğnütusunda hareket ediyordu. Gerek
öğretim üyeleri gerekse okul idaresi. bu göriişteki öğ-
rencilere daha toleranslı davranıyordu. Okuldaki bü-
tün sorumlular dinci grubun icerisinden secüiyor. hat-
ta okulu bitirdiklerinde de genellikle eğitim ve öğre-
tim kurumlarına yerleştiriliyoriardı."
Tanıklar. bır pobs okulunda yaşananlan anlat-
makla kalmıyor. ülkenin başkenündekı kayıtsızlığa
da değıniyordu.
I
Sanık olarak ıfadelenne başvurulanlara gelince,
hiçbinnın 'Fethullah Gülen grubunu' yadsımadığı,
ancak tümünün 'bu grupla Utşkiyi reddettiği' görü-
lüyor. Örneğin sanık A.Ş., Fethullah Gulen'e
bağımbbgı ve sempaü duyma iddiasının asılsız ol-
duğunu; sanık R.K.. Fethullah Gülen grubuyla ilgj-
b bilgjsinin gazetelerden okuduğu kadar bulundu-
ğunu, sanık B.C. Fethullah Gülen grubundan
tanıdığı kimselerin bulunduğunu; sanık A.E. ise
Gülen grubuyla bır irtibaü olmadığını söylüyor.
38 sayfabk fezlekenın tahül' başbkb bölümü. in-
sanı bir kez daha düşünmeye zorlu>or "Mûşteki
Rafet Ydmaz gerek tarafnmza verdiği ifadede, gerek-
se kendi el y azısıy la y azdığı mektuplarda poos akade-
misi başta olnıak üzere emniyet teşkilatmın birçok
kademesinde bulunan şahıslarm Fethullah Gülen gru-
bunun göriişleri doğrultusunda faaliyet gösterdiğini
açıklanuştır. (Ek: 9-11) Bu örgütienmenin yapdan-
ması, eğitim faaüy etleri ve Ulegah'tesi hakkmdaki hu-
suslarda itiraflarda bulunmuştur. (Ek: 9).
Rafet \ ümaz'm verdiği bilgiler ıştğında itiraf ve
mektuplardaki konular üzerinde tarafmuzdan geniş
bir araştırma çahşması y apılmış ve ifadeterinin doğ-
ruluğu elde edilen belge ve tamk ifadelerinden anlaşü-
mıştır. Elde edilen bilgi ve verilere göre operasyona
yönelik daha geniş bir inceleme ve tespitin yapılması
amacıyla, makamın emirleri üzerine konu Istihbarat
Daire Başkanlığı'na aktarünuş, bu birimin yapüğı
araştırmalarda da Rafet Yümaz tarafmdan verilen
bilgikrin doğru olduğu saptannuştır. (Ek: 20-21)
Devletin temel nizamını dini inanç ve esaslar üzeri-
ne oturtmak amacıyla faaliyet gösteren ve stratepk
amacına ulaşmak için bir örgiit yapüanması içersine
giren, siyasal iktidan bir ihtilal hareketiyie ele geçir-
mek için teorik ve pratik eğitim aşamasma giren bu
örgütün, temel hareket noktası Said Nursi tarafm-
dan kurulan ve onun çeşitii fraksiyonlarmdan biri
olan Fethullah Gülen tarafından organize edümekte-
dir.
Teori, bir siyasi hareket için gereklidir. Amaca
ulaşmak için pratiğin esas hareket noktası olarak ka-
bul edilir. Bu grubun nihai bedefi olan siyasi iktidan
ele geçirmek amacıy la çeşitii örgütlenme biçimlerine
girdiği gözlemknmektedir. Örgüt içinde çauşmış Ra-
fet Yümaz'm da ifade ettiği gibi mevcut durumdald
amacın. hedefe ulaşacak ve devlet kademesindeki bel-
11 kadrolara yeterli eleman yetiştirmek olduğu ifade
edilmektedir. Bu amaçla, devletin varüğmn temel ko-
ruyucu ve kollayıcısı olan emniyet teşkilatmda da
amaca uygun bir örgütlenmeye gidUdiğı müşahade
edilmektedir.
Yarın: Zaman Gazetesi'nin Iftlrası