29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12TEMMUZ1994SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Tiyatronun işlevini yeniden anımsayıp, etkinliğe ulaşmasını savunan Murat Karasu: Ödenekü tiyatvolar hriktiğinsimgesktirKiiltiir Senisi- 'Aydınlık, güleryüzlü ve sempatik. Devtet sözcüğünün gölgesinde kaİmayan bir tiyatro resmi çizmek istiyoruz. Tiyatro keyifli ve eğlenceti bir iştir, önünde devlet sözcügü yer alsa da' diyor fstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Murat Karasu fstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'yeni yüz'ünü tanımlarken, 'devtet' sözcüğûnü şemsiye gibi elle- rinde tutup, aJtında gülümseyen bir yûzle dolaş- mak istedikİerini belirtiyor. Tiyatro denince insan- lann yüzüne'ısı ve tebessüm' yayılması dileğiyle. - Devtet Tîyatrolan'nda oktukça hareketlj bir dö- nem yaşandı. Bir yandan yeni bir 'Devlet Tiyatrolan Yasası'nın çaltşmaları sürerken genei müdürler de- ğişti, referandumiar ve ardından seçîmler yapddı. Bu süreci kısaca özetler misiniz? MURAT KARASU- Devlet Tiyatrolan 1949'da kuruldu ve kurulduğundan bugüne çok ciddı bir büyüme ve yaygınlaşma süreci yaşadı. Ama halen kırk beş yıl önce yapılmış yasayla yönetiliyor. Tek sahne ve az sayıdâ elemana yönelik hazuianmış bir yasanın, bugünün Devlet Tıyatrolan'na hizmet et- mesi mümkün değil. Bu yüzden bu yasanın değişti- rilmesi konusu, Devlet Tiyatrolan içinde uzun yıljardır tartışılmaktaydı. 1991 yıhnda TOBAVın (Tiyatro, Opera, Bale Çahşanlan Vakfı) Mersin'de düzenlediği Tiyatroda Işletmecflik' seminerinde yeniden gündeme geldi. Bu seminere katılan Fikri Sağlar'ın Kültür Bakanı olmasıyla da ciddiyet ka- zandı. Yeni yasanın hazırlık dönemi olan iki yıllık sürecin son halkasında. Yücel Erten'in genel mü- dûrken yaptığı referandumla, genel müdür ve böl- ge müdürîerinin seçimle belirlenmesi görüşü ço- ğunluk tarafından benimsendi. Arkasından, genel müdürü belirlemek amacıyla bütün illerde, bütün çajışanlann katılımıyla seçim yapıldı. Yalnızca bir eğıüm yoklaması anlamı taşıyan bu seçim sonunda en çok oyu alan Tamer Levent, Kültür Bakanhğı tarafından genel müdür olarak atandı. tkinci aşa- mada. bölge müdürîerinin belirlenmesi için seçime gidildi. Benim de aralannda bulunduğum, seçilen sekiz müdür Tamer Levent tarafından atandı. - Devlet Tiyatrolan'nı yeni bir örgüttenme Kend i seçtikJerimizin yönetimiyle... _ arayışına, yöoetidleri seçimle beürieme aşamasına getiren neydi? Ne gibi proMemfer, hoşnutsuzlııklar yasaımordu? Sekiz merkezde yirmi beş sahne, 620 sanatçı ve 2000'e yakın çalışanıyla büyük ve yaygın bir ku- rum olan Devlet Tiyatrolan'nı, tek merkezden -Ankara'dan- yönetine çabalan doğal olarak olumlu sonuçlar vermedı. Yılda seksene yakın pro- düksiyon üreten sekiz bölgenin oyunlannı secmek, sahneleneceği bölgeyi ve muhtemel seyirciyi hesap etmek, bir genel müdürün tek başma altından kal- kamayacağı biryüktü. Bu da bölge tiyatrolannın iç işlerini kendi inisiyatifleriyle halletmeleri gereklili- ğıni ortaya koydu. Yeni yasa. var olan yasanın tek elde topladığı yetkileri birimlere dağıtarak demok- ratik bir yapılanma öneriyor. Seçimin gündeme geliş nedeni ise her siyasi ikti- dann Devlet Tiyatrolan'nı kendi yörüngesi, siyasi görüşü doğrultusunda işletmeye çalışmasıydı. fkti- dardaki sürekli değişimler, istikran ortadan kaldı- rarak özeUikle son on yılda kuruma büyük zarar verdi. Politik kavgalardan sanat yapmaya zaman bu- lamadık. Şimdi idarecilerimizi kendimiz seçerek yakamızı politıkacılardan kurtarmaya çalışıyoruz. Aynca, kurum çalışanlannın kendi üretimleriy- le iigıli kararlarda doğrudan söz hakkına sahip ola- madıklan, kendileri adma, kendileri dışında bir- takım kararlar alındığı yolunda sanalar ve eleştiri- Ier vardı. Sanatçılanmız kendilerini dışanda hisse- diyorlardı. Pasifıze olmuş, küsmüşlerdi. Şimdi kendi seçtiğimiz kişiler tarafından yönetilme hakkı ve şansına sahibiz. - Bu yeni modele, yönetim sstemine kunımun bü- yük çoğuniuğu olumlu bakıyor ve katılıyor mu? Bu tartışmah bir nokta. Ne kadar katıhm oldu- ğu, ne kadar sahip çıkıldığı sorulursa büyük öiçüde benimsendiğini ve kabul gördüğünü gözlüyorum diyebilirim. Ama gelişmelere uzak duran, elini uzatıp geri çe- ken, hiç katılmayan ya da tam karşısında yer alan birçok arkadaşımız var. Kendilerince haklı gerek- çelere de sahipler. Elli yıllık bir kurumda bir şeyleri birdenbire ve kökten değiştirmeye kalktığınızda, bazı direnç noktalanyla da karşılaşıyorsunuz do- ğal olarak. Önemli olan bu insanlan karşıya almadan, hır- palamadan, işin olabilirliğini göstererek ikna ede- bilmektir. Sonuç olumlu olursa önerilen sisteme güven duyulacak ve katılun bugünkünden fazla olacaktır. Ama bu sistem işletilemez ve çökerse artık bütün bu bürokratik ve hiyerarşik sistemler- den yakalannı sıyınp tümüyle sanatla, yaratma problemleriyle ilgilenebilecekler. Ben de bundan böyle, yeni projeler üzerine düşünmem gereken za- manlarda, Devlet Tiyatrosu'nun nasıl bir sistemle yönetilmesi gerektiğini düşünmek zorunda kalma- yacağımı umuyorum. - Son dönemdeki siyasi ve ekonomik gelişınelere paralel olarak sanat, özellikle de tiyatro üzerine çe- şitli spekül&svonlar >apılma\a başjandı. Tivatronun artık işlevini tamamlamış olduğundan söz edilivor. Tiyatro ölüyor mu" sorusu sık sık gündeme gelir oldu. Devlet bütçesinden kültür ve sanata ayrılan ödenek binde beş oranında olmasına rağmen göze batıyor ve ödenekü tiyatroların gözden çıkarümak tstendiğine dair belirtiler var. Bu durumu nasıl yo- rumJuyorsuiMiz? Sanatın gözden çıkanlmasında bir kasıt var mutlaka. Şimdi admı hatırlayamadığım bir dü- şÜDÜriîn çok sevdiğim bir saptaması var. Diyor ki: "Diktatörler tiyatrodan korkarlar; çünkü tiyatro, düşünen ve konuşan insanlan bir araya getirir." Bir- takım eğitim ve kültür kurumlannın yok edilmesi- nin sancılannı Türkiye çok yaşadı. Köy Enstitüleri tstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Murat Karasu, 'saydam, katılımcı bir sistem içinde tiyatro' umudunda. yeni sistemler üretmek zorundayız. Çünkü artık görmezlikten gelemeyeceğimiz bir gerçek var. Eski sistemle yürümüyor. Önerdiğimiz sistemin başanlı olacağıru düşünü- yorum. Yeter ki ilkeleri doğru belirlenmiş olsun. Belki zaman içinde kendini yenileyerek oluştura- caktır; zaman içinde kendini onaracaktır. ama mutlaka bir yere oturacaktır. Ve umuyorum ki bü- tün kadronun sahiplendiği, alınan her karardan herkesin haberdar olabildiği saydam, katılımcı bir sistem içinde tiyatro yapabilmenin keyfıne vara- cağız. Böylece, sanatçı kimliği taşıyan ınsaniar ve Halkevleri bugüne dek var olabilselerdi bugün Türkiye kültürel. sosyal ve ekonomik aianda çok başka bir yerde olacaktı. Ama kıyım o noktalar- dan başladı. ödenekli tiyatrolar laik cumhuriyetin çok önemli birsimgesidir. Ülkedelaikliğe karşı herhan- gi bir saldın söz konusu olduğunda, oluşacak tep- kinin en ön saflannda Devlet Tiyatrolan yer ala- caktır. Hem konumu hem de misyonu nedeniyle.. Bizirn gelecek yıla ilişkin sanat politikamızın belke- miğini bu yaklaşım belirliyor. Tiyatro sanatı bir sü- redir kendi kabuğu içinde hareket etmeye başladı. Kendi kendimize tiyatro yapmaya, kendimizi yine kendimize beğendirmekle yetinmeye başladık. Böylece sokaktakı insandan uzaklaştık. Oysa ti- yatroyu yaşatan, sokaktakı insandır. Ama seyir- ciyle buluşmak uğruna sanatsal kaliteden ödün vermemek de gerekiyor. Salon doldurmak çok ko- lay. Popülist olursanız, televizyon kanallannın dü- zeyini örrıek abrsanız salonlannız tıka basa dolabi- lir. Oysa tiyatro seyircisinin gazino müşterisi ya da maç seyircisinden farklı özellikler taşıması gerekir. Hem bu ucuzluğa düşmeyecek hem de kitleyi dı- şanda bırakmayacak bir senteze ulaşmalıyız artık. Bu yüzden de uzun ve kısa vadeli hedeflerimizi be- lirleyerek tiyatro yapmalıyız. Bu erozyon ve kan kaybından sonra yeniden tiyatro seyircisiyle buluş- mayı hedefliyorsak bu politikalan üretmek zorun- dayız. Ülke çok sancılı günler yaşıyor. Bence sanat kurumlan böyle günlerde bir kat daha önem kazanıyor, tıpkı antik dönemde olduğu gibi. Antik dönemde tiyatrolar, toplumlann moral ve sosyal yönlendirilme yerleriydi. Tiyatromuz bu işlevini hatıriamah ve o etkinliğe tekrar ulaş- malıdır. Îstanbul kenti böyle belirsız ve sanalı bir dönemden geçerken birileri çıkıp sa- natı ortadan kaldırma düşlerini artık saklama gereği duymadan, pervası- zca dile getirirken sanat kurumlan onlan seyredecek değjldir, seyretme- melidir diye düşünüyorum. - Devlet Tiyatrolan özeUikle gecen sezon, gerek yabancı gerekse kurum dtşından çok sayıda yönetmente çaltşti. Bu konuda ne düşümiyorsu- nuz? Bu uygulama bundansonrası için de gecerli olacak mı? Bu, hem kurum içinde hem de ti- yatro çevresinde çok tartışılan bir konu. Yabancı yönetmenler ne ka- zandınyor? Yabancı yönetmene ge- rek var mı? Tabii ki gelen kişinin, işi- nin ehli olmanın, iyinin de ötesinde çok iyi olması, bir ekol niteh'ği taşı- ması lazım ki bize bir katkısı olabil- sin. Onun dışında yabancı yönetmen meselesini, hele bugünün koşullan- nda bir hovardahk, bir mirasyedilik olarak görüyorum. Onlann yapa- cağı rejileri bizim arkadaşlanmız da yapabilir. İçimizden çok iyi yönet- menler gkabilir, yeter ki fırsat veril- sin. Bu da gelecek sezona ilişkin pro- jelerimizden biri. En azından bir ya da iki oyunumuzun rejisini, ilk yö- netmenlik denemesini yapacak arka- daşlanmıza vemıeyi düşünüyoruz. Bu şekilde yeni yönetmenler kazan- mayı umuyonız. - Gecen yıl tstanbul Devlet Tiyatro- su bünyesinde, otuz kişilik yan bağımsız bir grup. Müge Gıirman'ın başkanlığında >e Binm Tiyatro' adı altında çalışmay a başjamıştı. Bu grup, çalışmalarına devam edecek mi? Birim Tijatro'nun akıbeti ne ola- cak? 'Birim Tiyatro', bir yıl deneme süresi tanınmış pilot bir uygulamaydı. Uygulamanın süresi. geçen mayıs ayında doldu. Bu uygulamadan elde edilen önemli deneyimler ve kazanımlar var. Birim Tiyat- ro'da denenen uygulama bugün için sona erdi; ama, Îstanbul Devlet Tiyatrosu içinde o anlayışa yakın, daha genel bir çalışma biçimi başladı. Binm Tiyatro miyadını doldurdubelki, ama yeni uygu- lamalara da yol açtı. Kadl Kadm SanatçdarLHatefd SENNURSEZER Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, sınırü olanaklan ile oluşturduğu arşivlere bir yenisini ekle- di: Kadın Sanatçılar Diateki. "İçinde bulunduğumuz coğrafyada ve kültürde yaşamış ve yaşamakta olan kadın sa- natçılann plastik sanat alanındaki çalı- şmalannı belgelemek ve bunları, gûnü- müzde ve gelecekte plastik sanat alanı- nda çaltşan / çauşacak olan araştj- rmacılara doğru olarak sunmak" amaayla kurulan diatekte, şimdilik 29 kadın sanatçıyla ilgib' malzeme yer ah- yor. Kadın sanatçılann yapıtlanna ait dialar, bu sanatçılarla Ugili çeşitli bel- geler (sergileri ya da sanatlanyla ilgili yaalar. sergi kataloglan, davetiye ve afışler vb.) sanatçılann çeşitli dönem fotoğraflan, güncel sanat ortamına ait belgelerden oluşan diatek, sah ve cuma günleri saat 10.00-17.30 arası kuJlanıma açık. Bu malzemeyle ilgi- leniyorsanız ancak cumartesi, pazar dışında zamanınız yoksa 534 95 50 nu- maralı telefondan önceden randevu almanız gerekiyor. Kadın Eserleri Kütüphanesi'nin di- atekinde dialan bulunan sanatçılar, (alfabe sırasıyla): Mediha Akarsu, Ipek Aksüğür, Selda Asal, Laleper Ay- tek, Mukadder Çağlar, Gül Derman, Şükriye Dikmen, Seniye Fenmen. Ley- la Gamsız Sarptürk, Can Göknil, Güıt- gör Güner, Şermin Güner, Ayfer Kara- mani, Gülsün Karamustafa, E.Berika Kıram, Ufuk Kobaş, Füreya Koral, Ayşe Ozel, Sefa Sağlam, Nur Pınar Sankur, Bedia Sankaya, Tijen Şikar Kadın Eserleri Kütüphanesi, Fener'de (Haliç) PTT yanındaki restore edilmiş tarihi binada çabşıyor. 4ö00'in üstünde kitap yanında, gazete dergi kupürleri, süreli yayınlar, panel tekstleri, basılmamış tezler, fotoğraf vekartpostallargibi bölümleri bulunuyor. Gül Derman Gungör Güner HakTenger Gülsün Karamustafa özgelen, Ayün Tektaş, Frumet Tektaş, Hale Tenger, Berna Türemen, Uğur- can, Ayten Yetiş Doğu. Yurdun. EHatek sorumlusu .Mine Şengel Ar- man'a diatekte eksiklikleri hemen göze çarpan, Nasip tyem, Zerrin Bö- lükbaşı, Eren Eyuboğlu, AMye Berger'i sorduğunuzda diatekin çahşma yön- temi ve olanaklan konusunda da bilgi sahibi olabüiyorsunuz: "Nisan 1993'ten bugüne kadar yapı- lan diatek çalışmalan, arşivin modelini ve düzenini oluşturacak nitelikte çalı- şmalar. Bu çauşmalar kapsamında, ni- hai olarak ulaşmak istediğimiz kadın sanatçılann ve yapıtlannın tümfine ulaşmak henüz mümkün olmadı. Ancak kuruluş aşaması olarak nitelenebilecek bu çabşmada, farklı dönemlerde ve farklı üsluplarda çalışmış kadın sa- natçüaruı yapıtlanna yer verilmeye çalışıldı. Çalışmalanmız aynı doğrultu- da sürecek." Ve söz kaçınıhrıaz olarak bu projeye ve Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bil- gi Merkezi Vakü'na verilecek inaddi- manevi' desteğin önemine geliyor. Kütüphanenin kapsadığı malzeme Kadın Eserleri Kütüphanesi, Fe- ner'de (Haliç) PTT yanındaki restore edilmiş tarihi binada çalışıyor. 4000'in üstünde kitap yanında, gazete dergi kupürleri, süreli yayınlar, panel tekst- leri, basılmamış tezler. fotoğraf ve kartpostallar gibi bölümleri var. En önemli bölümlerinden biri 1867-1928 dönemi kadın dergileri. Çarşamba günleri kapalı olan kütüphane sah, perşembe, cuma günleri 10.00-19.00; cumartesi, pazar. pazartesi günleri de 13.00-19.00 saatlerinde açık. Dört yıllık bir geçmişi olan vakıf, gönüllü çalışmalarla ve desteklerle yaşıyor. Kütüphaneye üye olanlar, hem ödünç alma servisinden yararlanıyorlar hem de kütüphanenin 'Haberler' adını taşı- yan bültenine abone olabiliyorlar. Dünyadaki önemli kadın kütüphane- leriyle de ilişkisi olan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı. kadın yazarlarla ilgili arşiv çalışma- lannı da başlatmış durumda. Kurumlann 'kurumlaşamadığr, araştırmacılann arşivler konusunda zorluk çektigj yıırdumuzda, Kadm Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı'nın çalışmalan gerçekten sevin- dirici. Eksiklikleri ancak dest^k vere- rek tamamlayabilir, yanlışlan yine desteklerimizle düzeltebiüriz. Kadın sanatçılar diateki sorumlusu Mine Şengel Anman'ın "...Bu coğrafyada yer alan sanatın tarihinin önemli bir ke- sirini bu geniş yelpazede belgelemenin temel boyutu, objektif bir > aklaşımdan geçmektir; yani sanatçılann çalısmala- rını, yapırJarmı ve bu > apıtları anlamak için gerekli olan her tiirlü dokümanı belgelemektir. Sanat çalışmasının nere- de başlayıp nerede bittiği, hangi kağı- tlann, yazı ya da çizimlerin belge" ola- rak kabul edileceği ve araştırmacılann kullanımına sunulabileceği soruları bir arşivin bak^ının dışında \ er alan soru- lardır. Bu sorulann cevapları ancak araştırmacılann konulanna vaklaşı- mlan, neyi aradıkları gibi faktörlerce belirlenip sınıriandınlabilir. Bu nedenle, diatek arşivlerine, kadın sanatçılarla ilgili eski/, yazı taslakları, yapıtlarla ilgili notlar, o sanatçuun her konuda yazdığı makale, yazı gibi, sa- natçıya ûlaşması mümkün olmayan bir araştırmacının, o sanatçının çalışma ve düşünme biçimini anlayabilmesi için gerekli olan ve ulaşüabilen her belge alı- nmaktadu*" tanımını da anımsa- malryız. Muhsin Ertuğml Tiyatrosu'- nun önündeki heykelin (Zerrin Bölük- başı yapmıştı) biîe küçük düzenleme- lerîe yavaş yavaş kaybolduğu bir şe- hirde, bir grup kadın, kadınlann sanat alanındaki varhklannı kanıtlamak ve sürmesini sağlamak için çalışıyor. Maddi ve manevi desteğimizi bekli- yorlar. Bu konuyla ilgilenecekler için telefon ve faks numaralan: 0212-534 95 50, Faks: 0212-523 74 08. Adres: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, Fener Mahallesi, Fener PTT'si yanı (tarihi bina) Haliç - 34220 îstanbul. FEISEFE YOLUM)A ARSLAN KAYNARDAĞ ÇocuMar,Gençlep ve Felsefe... Son yıllarda birçok ülkede felsefeciler çocuklara ve gençlere her zamankinden daha çok ilgi gösteriyorlar. On ile on sekiz yaş arasındakiler için kulüpler kuruyor- lar. Bu kulüplerde gazeteler, dergiler yayımlanıyor. Se- minerler, yarışmalar düzenleniyor. Doğu Avrupa'da, özellikle Polonya ve Bulgaristan'da bu işlere daha çok önem verilmekte. Felsefe dersi ortao- kulun üçüncü sınıfında başlıyor. Bulgaristan'da gençler, kurdukları felsefe kulübünün adını Panta Rey koymuş- lar. Çok iyi etmişler, bilindiği gibi bu söz, eski çağın ünlü Yunan filozofu Herakleltos'undur ve "Her şey değişir akar" anlamına gelir. Klasik felsefe dersleri yine yapılı- yor elbette. Bu derslerde bakanlığın programı uygulanı- yor. Kulüplerde ise öğretmenler, konulannı kendileri buluyorlar, öğrencilerin felsefe yoluna girmesine uzak- tan kılavuzluk ederek yardım ediyorlar. Her şey, alışıl- mış derslerin dışında oluyor. Filozof adı, elden geldiğin- ce anılmıyor; şu ya da bu 'izm'den söz edilmiyor. Filozoflar 'çocuk' konusu ile eskiden beri ilgilenmiş- lerdir. Eğitim alanında ortaya koydukları düşünceler bu ilgiye dayanır. Benim burada değindiğim etkinlik, bu kapsamın dışında kalıyor. On altıncı yüzyılın ünlü filozofu Montaigne bakın ne demiş: "Madem ki asıl felsefe bize yaşamayı öğreten felsefe- dir ve madem ki çocuğun da öteki yaştakiler gibi ondan alacağı dersler vardır; o halde niçin çocuğa da felsefe öğretilmesin? Bize yaşamayı, ömür geçtikten sonra öğ- retiyorlar." (...)(1) Felsefenin çocuklarımıza öğreteceği şeyler az değil- dir. Montaigne şöyle diyor "Çocuğa felsefe öğretirken işe yaramayan çetrefil ko- nuları atın. İyi seçmesini ve iyi açıklamasını bilmek ko- şulu ile basit konuları alın. Bu konular bir masaldan daha kolay anlaşılır. Bir çocuk bunları sütnineye verildi- ği andan itibaren okuma-yazma öğrenmekten çok daha kolay öğrenebilir. Felsefenin insanlara, yaşamaya baş- larken de ö'lüme glderken de söyleyeceği şeyler vardır (...) Felsefeyi çocuklar için, ulaşılmaz, asık suratlı, çatık kaşlı ve belalı göstermek büyük biryanlıştır. Onun yüzü- ne bu sahte, bu kaskatı çirkin maskeyi kim takmış? Fel- sefe bizim hep bayram ve hoş zaman içinde yaşamamı- zı ister." (2). Bu pırıl pırıl, aydınlık satırları okurken insanın içi açılt- yor. Gerçekten de felsefe, sevinç kaynağıdır. Bu kaynak- tan herkes yararlanabilir. Yaşlı, genç, çocuk herkes. Çocukları küçümsememek gerek. insan en çok soru- yu, yaşamının bu döneminde sorar. Sorduklarında yal- nızca basit bir bilgi edinme isteği yoktur. Bu küçük insan, ömür boyu karşı karşıya kalacağı toplumun, o toplumun ötesindeki evrenin açıklanması gereken yönleri olduğu- nu sezmeye başlamtştır. Bir yandan dış dünyayı, bir yandan iç dünyasını keşfeder. Bütün bunlar onu soru sormaya götürür. Çocuğun, gencin bu özelliğinden ya- rarlanılarak felsefe yapması, felsefe öğrenmesi sağla- nabilir. Bizde de birkaç yıldır felsefe alanında çocuğa yönei- menin ilk işaretleri görülüyor. Türkiye Felsefe Kurumu içinde bir 'çocuk b/r/m/" oluşturuldu. Bu birimin başında değerli felsefe öğretmeni Nuran Direk bulunuyor. Nuran Direk beş, lisede felsefe kulübü kurdu. Geçen yıl ve bu yıl kulüpteki öğrencilerle Bulgaristan'da düzen- lenen felsefe olimpiyatlarına katıldı, iyi sonuçlar aldı. 30 mayısta da Balkan ülkeleri ögrencileri îstanbul a geldiler, St. BenoitLisesi'nde seminerdüzenlendi. Baş- lıca konu 'şiddet' idi. St. Benoit ögrencileri altı bildiri, italyan Lisesi öğrencisi bir bildiri, Bulgaristan ve Ro- manya'dan gelen öğrenciler ikişer bildiri okudular. 'Medya ve şiddet', 'müzik ve şiddet', 'spor ve şiddet' gibi , konuları ele alan bildirilerin çoğu başanlı idi. Acaba öteki liselerde de felsefe kulüpleri kurulamaz mı? Milli eğitim müdürlüklerinin engel çıkaracağını san- mıyorum. Fakültelerde yüksekokullarda neden kurul- masın? Bu konu geliştirilmeye çok elverişlidir. Çocuklarımızı her türlü bağnazlıktan uzak tutmak, özgür düşünmeleri- ni, aydınlıkta kalmalannı istiyorsak böyle bir etkinliği özendirmek ve desteklemek gerekiyor. Gençler, çocuklar, felsefe kulübü çalışmalarından çok hoşlanıyorlar, gerçekten büyük sevinç duyuyorlar. Kişi- lik kazanmalarının yolu açılıyor. Acaba ilkokul, ortaokul ve lise oğretmenlerine bu et- kinlik içinde yer verilemez mi? (1) Denemeler, Kitap I, Bölüm XXVI. SabahatHn Eyu- boğlu çevirisine bakınız. (2) a.g.y. Bilkent Akademik Senfoni Orkestpası Aya İrinr'de • Kültür Senisi - Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni Orkestrası, ilk konserini İstanbul Müzik Festivali kapsamında bugün Aya Irini'de verecek. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Dekanı Prof. Ersin Onay yaptığı açıklamada, İstanbul Müzik Festivaü'nin Bilkent Akademik Oda Orkestrası Konseri ile açıldığmı ve son konserini de Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni Orkestrası tarafından gerçekleştirileceğini bildirdi. Onay, Şef Gürer Aykal'ın yöneteceği konserin ilk bölümündeAdnan Saygun'un "Orkestra İçin Çeşitlemeler" adlı eserinin seslendirileceğini ve SunaKanileviyolonseldeElderİskenderova'nın, Brahms'm "Ikili Konçertçsu" ile konsere solist olarak katılacaklannı belirtti. Onay, İstanbul Müzik Festivali'nin buyılki temasının Dvorak olarak belirlenmesi nedeniyle, konserin ikinci bölümünde Dvorak'ın "Slav Danslan" adlı eserinin seslendirileceğini kaydetti. Andress ve Derekgeliyor ıİZMİR (UBA) - Dokuzuncu Çeşme Festivali yann başln or. Çeşme festivalinin bu yılki konuk sanatçılanmn Ursula Andress ve Bo Derek olduğu açıklandı. Festivale yerli ve yabancı birçok yıküzın da gelmesi bekleniyor. İSTANBUL 22. ULUSLARARASI KULTUR icTniURIII UAKF. MÜZİK FESTİUALİ TURKIYE'NIN DUNYA MUZIGINE ARMAGANI... BİLKENT ULUSLARARASI AKADEMİK SEKFONI ORKESTRASI. Ku ilan, Uluslararası Istanhul Müzik Fcstivali'nc dcstck ıılmak am.ıtı tlarak \a\ın!jnmistır. Aya İrini Müzesi, 12 Temmuz 1994, 19.00 Bilet satışları AKM'de. STANBUL 1. ULUSLARARASI ; a s îüT İSTANBUL . UAKF! CAZ FESTİVALİ AGIZ ARMONIKASIYLA LATIN HAVALARI. TOOTS TMELEMANS BRASIL PROJECT/ MILTON NASCIMENTO Açıkhava Tiyatrosu, 12 Temmuz 1994, 20.45 Bilet satışları AKM'de. (İki konser birden) Bu iljn. Uluslararası Istanhul Caz Fcsmali'nı- dostcls olmak amacıvla ücrctsiz olarak vavınlanmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle