Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12TEMMUZ1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Tiyatronun işlevini yeniden anımsayıp, etkinliğe ulaşmasını savunan Murat Karasu:
Ödenekü tiyatvolar hriktiğinsimgesktirKiiltiir Senisi- 'Aydınlık, güleryüzlü ve sempatik.
Devtet sözcüğünün gölgesinde kaİmayan bir tiyatro
resmi çizmek istiyoruz. Tiyatro keyifli ve eğlenceti
bir iştir, önünde devlet sözcügü yer alsa da' diyor
fstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Murat Karasu
fstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'yeni yüz'ünü
tanımlarken, 'devtet' sözcüğûnü şemsiye gibi elle-
rinde tutup, aJtında gülümseyen bir yûzle dolaş-
mak istedikİerini belirtiyor. Tiyatro denince insan-
lann yüzüne'ısı ve tebessüm' yayılması dileğiyle.
- Devtet Tîyatrolan'nda oktukça hareketlj bir dö-
nem yaşandı. Bir yandan yeni bir 'Devlet Tiyatrolan
Yasası'nın çaltşmaları sürerken genei müdürler de-
ğişti, referandumiar ve ardından seçîmler yapddı. Bu
süreci kısaca özetler misiniz?
MURAT KARASU- Devlet Tiyatrolan 1949'da
kuruldu ve kurulduğundan bugüne çok ciddı bir
büyüme ve yaygınlaşma süreci yaşadı. Ama halen
kırk beş yıl önce yapılmış yasayla yönetiliyor. Tek
sahne ve az sayıdâ elemana yönelik hazuianmış bir
yasanın, bugünün Devlet Tıyatrolan'na hizmet et-
mesi mümkün değil. Bu yüzden bu yasanın değişti-
rilmesi konusu, Devlet Tiyatrolan içinde uzun
yıljardır tartışılmaktaydı. 1991 yıhnda TOBAVın
(Tiyatro, Opera, Bale Çahşanlan Vakfı) Mersin'de
düzenlediği Tiyatroda Işletmecflik' seminerinde
yeniden gündeme geldi. Bu seminere katılan Fikri
Sağlar'ın Kültür Bakanı olmasıyla da ciddiyet ka-
zandı. Yeni yasanın hazırlık dönemi olan iki yıllık
sürecin son halkasında. Yücel Erten'in genel mü-
dûrken yaptığı referandumla, genel müdür ve böl-
ge müdürîerinin seçimle belirlenmesi görüşü ço-
ğunluk tarafından benimsendi. Arkasından, genel
müdürü belirlemek amacıyla bütün illerde, bütün
çajışanlann katılımıyla seçim yapıldı. Yalnızca bir
eğıüm yoklaması anlamı taşıyan bu seçim sonunda
en çok oyu alan Tamer Levent, Kültür Bakanhğı
tarafından genel müdür olarak atandı. tkinci aşa-
mada. bölge müdürîerinin belirlenmesi için seçime
gidildi. Benim de aralannda bulunduğum, seçilen
sekiz müdür Tamer Levent tarafından atandı.
- Devlet Tiyatrolan'nı yeni bir örgüttenme
Kend i seçtikJerimizin yönetimiyle...
_
arayışına, yöoetidleri seçimle beürieme aşamasına
getiren neydi? Ne gibi proMemfer, hoşnutsuzlııklar
yasaımordu?
Sekiz merkezde yirmi beş sahne, 620 sanatçı ve
2000'e yakın çalışanıyla büyük ve yaygın bir ku-
rum olan Devlet Tiyatrolan'nı, tek merkezden
-Ankara'dan- yönetine çabalan doğal olarak
olumlu sonuçlar vermedı. Yılda seksene yakın pro-
düksiyon üreten sekiz bölgenin oyunlannı secmek,
sahneleneceği bölgeyi ve muhtemel seyirciyi hesap
etmek, bir genel müdürün tek başma altından kal-
kamayacağı biryüktü. Bu da bölge tiyatrolannın iç
işlerini kendi inisiyatifleriyle halletmeleri gereklili-
ğıni ortaya koydu. Yeni yasa. var olan yasanın tek
elde topladığı yetkileri birimlere dağıtarak demok-
ratik bir yapılanma öneriyor.
Seçimin gündeme geliş nedeni ise her siyasi ikti-
dann Devlet Tiyatrolan'nı kendi yörüngesi, siyasi
görüşü doğrultusunda işletmeye çalışmasıydı. fkti-
dardaki sürekli değişimler, istikran ortadan kaldı-
rarak özeUikle son on yılda kuruma büyük zarar
verdi.
Politik kavgalardan sanat yapmaya zaman bu-
lamadık. Şimdi idarecilerimizi kendimiz seçerek
yakamızı politıkacılardan kurtarmaya çalışıyoruz.
Aynca, kurum çalışanlannın kendi üretimleriy-
le iigıli kararlarda doğrudan söz hakkına sahip ola-
madıklan, kendileri adma, kendileri dışında bir-
takım kararlar alındığı yolunda sanalar ve eleştiri-
Ier vardı. Sanatçılanmız kendilerini dışanda hisse-
diyorlardı. Pasifıze olmuş, küsmüşlerdi. Şimdi
kendi seçtiğimiz kişiler tarafından yönetilme hakkı
ve şansına sahibiz.
- Bu yeni modele, yönetim sstemine kunımun bü-
yük çoğuniuğu olumlu bakıyor ve katılıyor mu?
Bu tartışmah bir nokta. Ne kadar katıhm oldu-
ğu, ne kadar sahip çıkıldığı sorulursa büyük öiçüde
benimsendiğini ve kabul gördüğünü gözlüyorum
diyebilirim.
Ama gelişmelere uzak duran, elini uzatıp geri çe-
ken, hiç katılmayan ya da tam karşısında yer alan
birçok arkadaşımız var. Kendilerince haklı gerek-
çelere de sahipler. Elli yıllık bir kurumda bir şeyleri
birdenbire ve kökten değiştirmeye kalktığınızda,
bazı direnç noktalanyla da karşılaşıyorsunuz do-
ğal olarak.
Önemli olan bu insanlan karşıya almadan, hır-
palamadan, işin olabilirliğini göstererek ikna ede-
bilmektir. Sonuç olumlu olursa önerilen sisteme
güven duyulacak ve katılun bugünkünden fazla
olacaktır. Ama bu sistem işletilemez ve çökerse
artık bütün bu bürokratik ve hiyerarşik sistemler-
den yakalannı sıyınp tümüyle sanatla, yaratma
problemleriyle ilgilenebilecekler. Ben de bundan
böyle, yeni projeler üzerine düşünmem gereken za-
manlarda, Devlet Tiyatrosu'nun nasıl bir sistemle
yönetilmesi gerektiğini düşünmek zorunda kalma-
yacağımı umuyorum.
- Son dönemdeki siyasi ve ekonomik gelişınelere
paralel olarak sanat, özellikle de tiyatro üzerine çe-
şitli spekül&svonlar >apılma\a başjandı. Tivatronun
artık işlevini tamamlamış olduğundan söz edilivor.
Tiyatro ölüyor mu" sorusu sık sık gündeme gelir
oldu. Devlet bütçesinden kültür ve sanata ayrılan
ödenek binde beş oranında olmasına rağmen göze
batıyor ve ödenekü tiyatroların gözden çıkarümak
tstendiğine dair belirtiler var. Bu durumu nasıl yo-
rumJuyorsuiMiz?
Sanatın gözden çıkanlmasında bir kasıt var
mutlaka. Şimdi admı hatırlayamadığım bir dü-
şÜDÜriîn çok sevdiğim bir saptaması var. Diyor ki:
"Diktatörler tiyatrodan korkarlar; çünkü tiyatro,
düşünen ve konuşan insanlan bir araya getirir." Bir-
takım eğitim ve kültür kurumlannın yok edilmesi-
nin sancılannı Türkiye çok yaşadı. Köy Enstitüleri
tstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Murat Karasu, 'saydam, katılımcı bir sistem içinde tiyatro' umudunda.
yeni sistemler üretmek zorundayız. Çünkü artık
görmezlikten gelemeyeceğimiz bir gerçek var. Eski
sistemle yürümüyor.
Önerdiğimiz sistemin başanlı olacağıru düşünü-
yorum. Yeter ki ilkeleri doğru belirlenmiş olsun.
Belki zaman içinde kendini yenileyerek oluştura-
caktır; zaman içinde kendini onaracaktır. ama
mutlaka bir yere oturacaktır. Ve umuyorum ki bü-
tün kadronun sahiplendiği, alınan her karardan
herkesin haberdar olabildiği saydam, katılımcı bir
sistem içinde tiyatro yapabilmenin keyfıne vara-
cağız. Böylece, sanatçı kimliği taşıyan ınsaniar
ve Halkevleri bugüne dek var olabilselerdi bugün
Türkiye kültürel. sosyal ve ekonomik aianda çok
başka bir yerde olacaktı. Ama kıyım o noktalar-
dan başladı.
ödenekli tiyatrolar laik cumhuriyetin çok
önemli birsimgesidir. Ülkedelaikliğe karşı herhan-
gi bir saldın söz konusu olduğunda, oluşacak tep-
kinin en ön saflannda Devlet Tiyatrolan yer ala-
caktır. Hem konumu hem de misyonu nedeniyle..
Bizirn gelecek yıla ilişkin sanat politikamızın belke-
miğini bu yaklaşım belirliyor. Tiyatro sanatı bir sü-
redir kendi kabuğu içinde hareket etmeye başladı.
Kendi kendimize tiyatro yapmaya, kendimizi yine
kendimize beğendirmekle yetinmeye başladık.
Böylece sokaktakı insandan uzaklaştık. Oysa ti-
yatroyu yaşatan, sokaktakı insandır. Ama seyir-
ciyle buluşmak uğruna sanatsal kaliteden ödün
vermemek de gerekiyor. Salon doldurmak çok ko-
lay. Popülist olursanız, televizyon kanallannın dü-
zeyini örrıek abrsanız salonlannız tıka basa dolabi-
lir. Oysa tiyatro seyircisinin gazino müşterisi ya da
maç seyircisinden farklı özellikler taşıması gerekir.
Hem bu ucuzluğa düşmeyecek hem de kitleyi dı-
şanda bırakmayacak bir senteze ulaşmalıyız artık.
Bu yüzden de uzun ve kısa vadeli hedeflerimizi be-
lirleyerek tiyatro yapmalıyız. Bu erozyon ve kan
kaybından sonra yeniden tiyatro seyircisiyle buluş-
mayı hedefliyorsak bu politikalan üretmek zorun-
dayız. Ülke çok sancılı günler yaşıyor.
Bence sanat kurumlan böyle günlerde bir kat
daha önem kazanıyor, tıpkı antik dönemde olduğu
gibi. Antik dönemde tiyatrolar, toplumlann moral
ve sosyal yönlendirilme yerleriydi. Tiyatromuz bu
işlevini hatıriamah ve o etkinliğe tekrar ulaş-
malıdır. Îstanbul kenti böyle belirsız ve sanalı bir
dönemden geçerken birileri çıkıp sa-
natı ortadan kaldırma düşlerini artık
saklama gereği duymadan, pervası-
zca dile getirirken sanat kurumlan
onlan seyredecek değjldir, seyretme-
melidir diye düşünüyorum.
- Devlet Tiyatrolan özeUikle gecen
sezon, gerek yabancı gerekse kurum
dtşından çok sayıda yönetmente
çaltşti. Bu konuda ne düşümiyorsu-
nuz? Bu uygulama bundansonrası için
de gecerli olacak mı?
Bu, hem kurum içinde hem de ti-
yatro çevresinde çok tartışılan bir
konu. Yabancı yönetmenler ne ka-
zandınyor? Yabancı yönetmene ge-
rek var mı? Tabii ki gelen kişinin, işi-
nin ehli olmanın, iyinin de ötesinde
çok iyi olması, bir ekol niteh'ği taşı-
ması lazım ki bize bir katkısı olabil-
sin. Onun dışında yabancı yönetmen
meselesini, hele bugünün koşullan-
nda bir hovardahk, bir mirasyedilik
olarak görüyorum. Onlann yapa-
cağı rejileri bizim arkadaşlanmız da
yapabilir. İçimizden çok iyi yönet-
menler gkabilir, yeter ki fırsat veril-
sin. Bu da gelecek sezona ilişkin pro-
jelerimizden biri. En azından bir ya
da iki oyunumuzun rejisini, ilk yö-
netmenlik denemesini yapacak arka-
daşlanmıza vemıeyi düşünüyoruz.
Bu şekilde yeni yönetmenler kazan-
mayı umuyonız.
- Gecen yıl tstanbul Devlet Tiyatro-
su bünyesinde, otuz kişilik yan
bağımsız bir grup. Müge Gıirman'ın
başkanlığında >e Binm Tiyatro' adı
altında çalışmay a başjamıştı. Bu grup, çalışmalarına
devam edecek mi? Birim Tijatro'nun akıbeti ne ola-
cak?
'Birim Tiyatro', bir yıl deneme süresi tanınmış
pilot bir uygulamaydı. Uygulamanın süresi. geçen
mayıs ayında doldu. Bu uygulamadan elde edilen
önemli deneyimler ve kazanımlar var. Birim Tiyat-
ro'da denenen uygulama bugün için sona erdi;
ama, Îstanbul Devlet Tiyatrosu içinde o anlayışa
yakın, daha genel bir çalışma biçimi başladı. Binm
Tiyatro miyadını doldurdubelki, ama yeni uygu-
lamalara da yol açtı.
Kadl
Kadm SanatçdarLHatefd
SENNURSEZER
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi Vakfı, sınırü olanaklan ile
oluşturduğu arşivlere bir yenisini ekle-
di: Kadın Sanatçılar Diateki. "İçinde
bulunduğumuz coğrafyada ve kültürde
yaşamış ve yaşamakta olan kadın sa-
natçılann plastik sanat alanındaki çalı-
şmalannı belgelemek ve bunları, gûnü-
müzde ve gelecekte plastik sanat alanı-
nda çaltşan / çauşacak olan araştj-
rmacılara doğru olarak sunmak"
amaayla kurulan diatekte, şimdilik 29
kadın sanatçıyla ilgib' malzeme yer ah-
yor.
Kadın sanatçılann yapıtlanna ait
dialar, bu sanatçılarla Ugili çeşitli bel-
geler (sergileri ya da sanatlanyla ilgili
yaalar. sergi kataloglan, davetiye ve
afışler vb.) sanatçılann çeşitli dönem
fotoğraflan, güncel sanat ortamına ait
belgelerden oluşan diatek, sah ve
cuma günleri saat 10.00-17.30 arası
kuJlanıma açık. Bu malzemeyle ilgi-
leniyorsanız ancak cumartesi, pazar
dışında zamanınız yoksa 534 95 50 nu-
maralı telefondan önceden randevu
almanız gerekiyor.
Kadın Eserleri Kütüphanesi'nin di-
atekinde dialan bulunan sanatçılar,
(alfabe sırasıyla): Mediha Akarsu,
Ipek Aksüğür, Selda Asal, Laleper Ay-
tek, Mukadder Çağlar, Gül Derman,
Şükriye Dikmen, Seniye Fenmen. Ley-
la Gamsız Sarptürk, Can Göknil, Güıt-
gör Güner, Şermin Güner, Ayfer Kara-
mani, Gülsün Karamustafa, E.Berika
Kıram, Ufuk Kobaş, Füreya Koral,
Ayşe Ozel, Sefa Sağlam, Nur Pınar
Sankur, Bedia Sankaya, Tijen Şikar
Kadın Eserleri Kütüphanesi, Fener'de (Haliç) PTT yanındaki restore edilmiş tarihi binada
çabşıyor. 4ö00'in üstünde kitap yanında, gazete dergi kupürleri, süreli yayınlar, panel
tekstleri, basılmamış tezler, fotoğraf vekartpostallargibi bölümleri bulunuyor.
Gül Derman Gungör Güner HakTenger Gülsün Karamustafa
özgelen, Ayün Tektaş, Frumet Tektaş,
Hale Tenger, Berna Türemen, Uğur-
can, Ayten Yetiş Doğu. Yurdun.
EHatek sorumlusu .Mine Şengel Ar-
man'a diatekte eksiklikleri hemen
göze çarpan, Nasip tyem, Zerrin Bö-
lükbaşı, Eren Eyuboğlu, AMye Berger'i
sorduğunuzda diatekin çahşma yön-
temi ve olanaklan konusunda da bilgi
sahibi olabüiyorsunuz:
"Nisan 1993'ten bugüne kadar yapı-
lan diatek çalışmalan, arşivin modelini
ve düzenini oluşturacak nitelikte çalı-
şmalar. Bu çauşmalar kapsamında, ni-
hai olarak ulaşmak istediğimiz kadın
sanatçılann ve yapıtlannın tümfine
ulaşmak henüz mümkün olmadı. Ancak
kuruluş aşaması olarak nitelenebilecek
bu çabşmada, farklı dönemlerde ve
farklı üsluplarda çalışmış kadın sa-
natçüaruı yapıtlanna yer verilmeye
çalışıldı. Çalışmalanmız aynı doğrultu-
da sürecek."
Ve söz kaçınıhrıaz olarak bu projeye
ve Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bil-
gi Merkezi Vakü'na verilecek inaddi-
manevi' desteğin önemine geliyor.
Kütüphanenin kapsadığı
malzeme
Kadın Eserleri Kütüphanesi, Fe-
ner'de (Haliç) PTT yanındaki restore
edilmiş tarihi binada çalışıyor. 4000'in
üstünde kitap yanında, gazete dergi
kupürleri, süreli yayınlar, panel tekst-
leri, basılmamış tezler. fotoğraf ve
kartpostallar gibi bölümleri var. En
önemli bölümlerinden biri 1867-1928
dönemi kadın dergileri. Çarşamba
günleri kapalı olan kütüphane sah,
perşembe, cuma günleri 10.00-19.00;
cumartesi, pazar. pazartesi günleri de
13.00-19.00 saatlerinde açık. Dört
yıllık bir geçmişi olan vakıf, gönüllü
çalışmalarla ve desteklerle yaşıyor.
Kütüphaneye üye olanlar, hem ödünç
alma servisinden yararlanıyorlar hem
de kütüphanenin 'Haberler' adını taşı-
yan bültenine abone olabiliyorlar.
Dünyadaki önemli kadın kütüphane-
leriyle de ilişkisi olan Kadın Eserleri
Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı.
kadın yazarlarla ilgili arşiv çalışma-
lannı da başlatmış durumda.
Kurumlann 'kurumlaşamadığr,
araştırmacılann arşivler konusunda
zorluk çektigj yıırdumuzda, Kadm
Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi
Vakfı'nın çalışmalan gerçekten sevin-
dirici. Eksiklikleri ancak dest^k vere-
rek tamamlayabilir, yanlışlan yine
desteklerimizle düzeltebiüriz. Kadın
sanatçılar diateki sorumlusu Mine
Şengel Anman'ın "...Bu coğrafyada
yer alan sanatın tarihinin önemli bir ke-
sirini bu geniş yelpazede belgelemenin
temel boyutu, objektif bir > aklaşımdan
geçmektir; yani sanatçılann çalısmala-
rını, yapırJarmı ve bu > apıtları anlamak
için gerekli olan her tiirlü dokümanı
belgelemektir. Sanat çalışmasının nere-
de başlayıp nerede bittiği, hangi kağı-
tlann, yazı ya da çizimlerin belge" ola-
rak kabul edileceği ve araştırmacılann
kullanımına sunulabileceği soruları bir
arşivin bak^ının dışında \ er alan soru-
lardır. Bu sorulann cevapları ancak
araştırmacılann konulanna vaklaşı-
mlan, neyi aradıkları gibi faktörlerce
belirlenip sınıriandınlabilir.
Bu nedenle, diatek arşivlerine, kadın
sanatçılarla ilgili eski/, yazı taslakları,
yapıtlarla ilgili notlar, o sanatçuun her
konuda yazdığı makale, yazı gibi, sa-
natçıya ûlaşması mümkün olmayan bir
araştırmacının, o sanatçının çalışma ve
düşünme biçimini anlayabilmesi için
gerekli olan ve ulaşüabilen her belge alı-
nmaktadu*" tanımını da anımsa-
malryız. Muhsin Ertuğml Tiyatrosu'-
nun önündeki heykelin (Zerrin Bölük-
başı yapmıştı) biîe küçük düzenleme-
lerîe yavaş yavaş kaybolduğu bir şe-
hirde, bir grup kadın, kadınlann sanat
alanındaki varhklannı kanıtlamak ve
sürmesini sağlamak için çalışıyor.
Maddi ve manevi desteğimizi bekli-
yorlar. Bu konuyla ilgilenecekler için
telefon ve faks numaralan: 0212-534
95 50, Faks: 0212-523 74 08. Adres:
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi, Fener Mahallesi, Fener
PTT'si yanı (tarihi bina) Haliç - 34220
îstanbul.
FEISEFE YOLUM)A
ARSLAN KAYNARDAĞ
ÇocuMar,Gençlep ve
Felsefe...
Son yıllarda birçok ülkede felsefeciler çocuklara ve
gençlere her zamankinden daha çok ilgi gösteriyorlar.
On ile on sekiz yaş arasındakiler için kulüpler kuruyor-
lar. Bu kulüplerde gazeteler, dergiler yayımlanıyor. Se-
minerler, yarışmalar düzenleniyor.
Doğu Avrupa'da, özellikle Polonya ve Bulgaristan'da
bu işlere daha çok önem verilmekte. Felsefe dersi ortao-
kulun üçüncü sınıfında başlıyor. Bulgaristan'da gençler,
kurdukları felsefe kulübünün adını Panta Rey koymuş-
lar. Çok iyi etmişler, bilindiği gibi bu söz, eski çağın ünlü
Yunan filozofu Herakleltos'undur ve "Her şey değişir
akar" anlamına gelir. Klasik felsefe dersleri yine yapılı-
yor elbette. Bu derslerde bakanlığın programı uygulanı-
yor. Kulüplerde ise öğretmenler, konulannı kendileri
buluyorlar, öğrencilerin felsefe yoluna girmesine uzak-
tan kılavuzluk ederek yardım ediyorlar. Her şey, alışıl-
mış derslerin dışında oluyor. Filozof adı, elden geldiğin-
ce anılmıyor; şu ya da bu 'izm'den söz edilmiyor.
Filozoflar 'çocuk' konusu ile eskiden beri ilgilenmiş-
lerdir. Eğitim alanında ortaya koydukları düşünceler bu
ilgiye dayanır. Benim burada değindiğim etkinlik, bu
kapsamın dışında kalıyor.
On altıncı yüzyılın ünlü filozofu Montaigne bakın ne
demiş:
"Madem ki asıl felsefe bize yaşamayı öğreten felsefe-
dir ve madem ki çocuğun da öteki yaştakiler gibi ondan
alacağı dersler vardır; o halde niçin çocuğa da felsefe
öğretilmesin? Bize yaşamayı, ömür geçtikten sonra öğ-
retiyorlar." (...)(1)
Felsefenin çocuklarımıza öğreteceği şeyler az değil-
dir. Montaigne şöyle diyor
"Çocuğa felsefe öğretirken işe yaramayan çetrefil ko-
nuları atın. İyi seçmesini ve iyi açıklamasını bilmek ko-
şulu ile basit konuları alın. Bu konular bir masaldan
daha kolay anlaşılır. Bir çocuk bunları sütnineye verildi-
ği andan itibaren okuma-yazma öğrenmekten çok daha
kolay öğrenebilir. Felsefenin insanlara, yaşamaya baş-
larken de ö'lüme glderken de söyleyeceği şeyler vardır
(...) Felsefeyi çocuklar için, ulaşılmaz, asık suratlı, çatık
kaşlı ve belalı göstermek büyük biryanlıştır. Onun yüzü-
ne bu sahte, bu kaskatı çirkin maskeyi kim takmış? Fel-
sefe bizim hep bayram ve hoş zaman içinde yaşamamı-
zı ister." (2).
Bu pırıl pırıl, aydınlık satırları okurken insanın içi açılt-
yor. Gerçekten de felsefe, sevinç kaynağıdır. Bu kaynak-
tan herkes yararlanabilir. Yaşlı, genç, çocuk herkes.
Çocukları küçümsememek gerek. insan en çok soru-
yu, yaşamının bu döneminde sorar. Sorduklarında yal-
nızca basit bir bilgi edinme isteği yoktur. Bu küçük insan,
ömür boyu karşı karşıya kalacağı toplumun, o toplumun
ötesindeki evrenin açıklanması gereken yönleri olduğu-
nu sezmeye başlamtştır. Bir yandan dış dünyayı, bir
yandan iç dünyasını keşfeder. Bütün bunlar onu soru
sormaya götürür. Çocuğun, gencin bu özelliğinden ya-
rarlanılarak felsefe yapması, felsefe öğrenmesi sağla-
nabilir.
Bizde de birkaç yıldır felsefe alanında çocuğa yönei-
menin ilk işaretleri görülüyor. Türkiye Felsefe Kurumu
içinde bir 'çocuk b/r/m/" oluşturuldu. Bu birimin başında
değerli felsefe öğretmeni Nuran Direk bulunuyor.
Nuran Direk beş, lisede felsefe kulübü kurdu. Geçen
yıl ve bu yıl kulüpteki öğrencilerle Bulgaristan'da düzen-
lenen felsefe olimpiyatlarına katıldı, iyi sonuçlar aldı.
30 mayısta da Balkan ülkeleri ögrencileri îstanbul a
geldiler, St. BenoitLisesi'nde seminerdüzenlendi. Baş-
lıca konu 'şiddet' idi. St. Benoit ögrencileri altı bildiri,
italyan Lisesi öğrencisi bir bildiri, Bulgaristan ve Ro-
manya'dan gelen öğrenciler ikişer bildiri okudular.
'Medya ve şiddet', 'müzik ve şiddet', 'spor ve şiddet' gibi ,
konuları ele alan bildirilerin çoğu başanlı idi.
Acaba öteki liselerde de felsefe kulüpleri kurulamaz
mı? Milli eğitim müdürlüklerinin engel çıkaracağını san-
mıyorum. Fakültelerde yüksekokullarda neden kurul-
masın?
Bu konu geliştirilmeye çok elverişlidir. Çocuklarımızı
her türlü bağnazlıktan uzak tutmak, özgür düşünmeleri-
ni, aydınlıkta kalmalannı istiyorsak böyle bir etkinliği
özendirmek ve desteklemek gerekiyor.
Gençler, çocuklar, felsefe kulübü çalışmalarından çok
hoşlanıyorlar, gerçekten büyük sevinç duyuyorlar. Kişi-
lik kazanmalarının yolu açılıyor.
Acaba ilkokul, ortaokul ve lise oğretmenlerine bu et-
kinlik içinde yer verilemez mi?
(1) Denemeler, Kitap I, Bölüm XXVI. SabahatHn Eyu-
boğlu çevirisine bakınız.
(2) a.g.y.
Bilkent Akademik Senfoni
Orkestpası Aya İrinr'de
• Kültür Senisi - Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni
Orkestrası, ilk konserini İstanbul Müzik Festivali kapsamında
bugün Aya Irini'de verecek. Bilkent Üniversitesi Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakültesi Dekanı Prof. Ersin Onay yaptığı
açıklamada, İstanbul Müzik Festivaü'nin Bilkent Akademik
Oda Orkestrası Konseri ile açıldığmı ve son konserini de
Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni Orkestrası tarafından
gerçekleştirileceğini bildirdi. Onay, Şef Gürer Aykal'ın
yöneteceği konserin ilk bölümündeAdnan Saygun'un
"Orkestra İçin Çeşitlemeler" adlı eserinin seslendirileceğini ve
SunaKanileviyolonseldeElderİskenderova'nın, Brahms'm
"Ikili Konçertçsu" ile konsere solist olarak katılacaklannı
belirtti. Onay, İstanbul Müzik Festivali'nin buyılki temasının
Dvorak olarak belirlenmesi nedeniyle, konserin ikinci
bölümünde Dvorak'ın "Slav Danslan" adlı eserinin
seslendirileceğini kaydetti.
Andress ve Derekgeliyor
ıİZMİR (UBA) - Dokuzuncu Çeşme Festivali yann başln or.
Çeşme festivalinin bu yılki konuk sanatçılanmn Ursula
Andress ve Bo Derek olduğu açıklandı. Festivale yerli ve
yabancı birçok yıküzın da gelmesi bekleniyor.
İSTANBUL 22. ULUSLARARASI
KULTUR icTniURIII
UAKF. MÜZİK FESTİUALİ TURKIYE'NIN DUNYA MUZIGINE ARMAGANI...
BİLKENT ULUSLARARASI AKADEMİK SEKFONI ORKESTRASI.
Ku ilan, Uluslararası Istanhul Müzik Fcstivali'nc dcstck ıılmak am.ıtı tlarak \a\ın!jnmistır.
Aya İrini Müzesi,
12 Temmuz 1994, 19.00
Bilet satışları AKM'de.
STANBUL 1. ULUSLARARASI
;
a
s îüT İSTANBUL .
UAKF! CAZ FESTİVALİ
AGIZ ARMONIKASIYLA LATIN HAVALARI.
TOOTS TMELEMANS BRASIL PROJECT/ MILTON NASCIMENTO
Açıkhava Tiyatrosu,
12 Temmuz 1994, 20.45
Bilet satışları AKM'de.
(İki konser birden)
Bu iljn. Uluslararası Istanhul Caz Fcsmali'nı- dostcls olmak amacıvla ücrctsiz olarak vavınlanmıştır.