Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11TEMMUZ1994 PAZARTESİ
DIZIYAZI
DİN, TİCARET VE SİYASET
Devletinbasındakihaalarmmm
""" ürk-İslam sentezi denilen şey; Ameri-
T
kan emperyalizmine entegre ol-
maktır. Arkasında Amerikan emper-
yalİ2mi olunca, o zaman Islam adına
meydana gelen olaylan anlamak ko-
laylaşır.
İslamcı akımlan totaliter devlet
yapısına göre kullanmak ısteyen çok
•""«••"^ uluslu çıkar çevrelerinin güdümüne
;çe, iç kavga şiddetlenecek; bilinmeyenkr
her geçen gün çoğalacakn.
'Dın birleştiricidir' sözleri Kenan Evren'in,
'ben Müslümanım, devlet laik' yaklaşımıTurgut
özai'ın, 'Çankaya'da laik bir adam oturuyor'
güvencesi Süleyman DemireJ'in olunca; din-dev-
İet ilişkilerindeki kannaşa için söylenecek fazla
sözkalmıyor.
Üçü de cumhuriyet dönemi kuşağının çocuk-
lan.
Üçü de laik devletin hacı cumhurbaşkanlan.
Üçü için de din; iktidann en güçlü silahı.
Üçü için de irtica; salt bir gazete haberi.
Bir yanlannda devletin şeriata göre yönetilme-
sini öngören İslanı öte yanlannda kökü İslam-
dan daha eski devlet var. Tarihsel bir çaüşmanın,
uzlaşmaz bir çelışkinin tam ortasındalar.
Çatışmalardan, Müslüman gibı görünerek;
çelişkilerden, laik gibi davranarak kurtulan Ev-
ren ve özal; din-devlet üişkilerini içinden
çıkılmaz bir sorona dönüştüreceklerdi.
Almanya Doğu Enstitüsü Müdürii Dr. Ldo
Stembach' göre Evren'in 'Kemaliznüe İslamı bir-
leştinne' çabalanm, Özal, 'Kemanzme biraz
Müstömanuk katma' girişimleriyle sürdürmek is-
tiyordu.
Bu politikalanyla Evren, 'eo çok' Atatürkçü.
özal 'en az' Atatürkçü olarak kabul edildiler.
Evren'in babası Hayrullah Bey, İnhisarlar İda-
resi'ndeki memuriyetınden önce, 'Alaşehir ve ha-
valisİDde din adamı' imam. Etliye sütlüye ve L'lu-
sal Kurtuluş'a kanşmıyor; öteki dünya için yaşı-
yor.
özal'ın babası Halil Bey, Maanf Vekaleü'nde-
ki öğretmenlığinden önce "padişahtan icazedi
hoca' imam. Etliye sütlüye ve Ulusal Kurtuluş'a
kanşmıyor; bu dünya için çalışıyor.
Hayrullah Bey ile Halil Bey'in birbirinden ha-
bersiz büyüyen çocuklan, bir gün devlet başkanı
olduklannda, elbette kulaklanndan hiç eksik ol-
mayan dualan anımsayarak ülkeyi yönetecek-
lerdi.
Toplumu zapt-u rapt altında tutmak için, di-
nin çok gerekli bir yapıştıncı olduğuna en çok
inanan devlet adamı Evren oldu.
O, MSP'nin ünlü Konya mitingini darbe ge-
rekçeleri arasında sayacaktı, ama Kuran kurs-
lan, kurs ve okul öğrencileri yardım ve koruma
demekJeri, ilim yayma cemiyetleri gibi örgütlerin
üzerine titreyecekti. Siyasi partiler, sendikalar.
kooperatifler, demokratik kitle ve meslek örgüt-
leri kapaülacaktı, ama gencilığın üretim merkez-
lennc dokunulmayacakü.
Bir tümcelik 'emniyet ifadeleriyle' ölüm ceza-
lanna hüküm gıyenler, darağaçlannda aa çeki-
yorlar, eylemleri hoş görülen Nakşıbendi şeyhle-
ri sürgünlerde keyıf sürüyorlardı.
20 yaşında bir genç, el yazısındaki 'ÇSŞ" harf-
lerinin 'çizimi' ile komünizm propagandası yap-
maktan yargılanıp hapse atılacakü. Ama 'mürit-
lerini doldurduğu kamyona yeşil bayrak çekip'
Şanlıurfa'da tur atan Menzil Şeyhi 'Çanakkale'-
de ikamet" cezasına çarptınlacakü.
Evren Paşa, 'Osmanlırun Hicaz'a giden ilk pa-
dişahının, cumhuriyetin kılıcından kaçan son
padişah Vahdettin olduğunu' bile bile büyük bir
hac sefenne çıkacaktı.
Devlet Başkanı, Mılü Güvenlik Konseyi ve Ge-
nelkurmay Başkanı Orgeneral Evren Paşa ile
birlıkte. Başbakan Oramiraj Bülend Ulusu, Baş-
bakan Yardımcısı Turgut Özal ve Maliye Ba-
karu Kaya Erdem; kutsal emanetlere vüz süren
devletin seçilmemiş ilk resmi haalan olacaklardı.
|Dinimize çok yakın
Turgut Ozal, Türkiye'nin hacı unvanlı seçilmiş
ilk cumhurbaşkanı oldu. Ünlü modaevi Dior
markah hacı giysileriyle Semra Haıum'ı da yanı-
na aldığı gibi, hacca koşacakü. Evren'den daha
başanlıydı; çünkü, çıplak tene giyilen hac giysile-
rine sahip olmayı bilmiş, kutsal emanetlerin
karşısında 'zor dunımda' kalmamıştı.
Radikal Islamalann tammına uyan bir devlet
başkanı olmak için elinden gelen her şeyi yapa-
caku. Onlara göre 'devlet başkanmm imanihk
yapmadığı bir ülkede' cuma namazı bile
kılınmazdı.
Köşkün mavi salonu mescit haline getirilecek.
tarikata ve cemaate mensup milletvekilleri, baş
imam TurgutÖzal'ın arkasında saf tutacaklardı.
Okul duvarlanndakı kendi resminin yanına
iıadis ve ayetfcri' çerçeveletip asanlan çok sevdi.
'Allah'ın ipine sarıian' bir cumhurbaşkanı ola-
rak 'Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şarö'nı dinimize
yakın bulduğunu söylediğj gün, koskoca ülkede
bir tek kişinin kendisini anladığını, ne yazık ki
bilmiyordu. Bilseydi, Hikmet Ozdemir'i Erdal
İnönü'ye danışman kapürmaz, yanına alır bağn-
na basar, başdanışman yapar, iki yanağından
öperdi.
Gün gelecek, boynuz kulağı geçecek, Özde-
mir, Tatih Sultan Mehmet Han'ın kammnamele-
rinin AGİK'ten ve Paris Şartı'ndan daha ileri ol-
duğunıT söylecek; hayır dualan toplayacaku.
Turgut Bey döneminde siyaset 'hayır dualany-
la' ve'ADah'a sanlarak' ve de' Allah'tan başka hiç
kimseye hesap vermeyerek' \ apılacakü.
'Kevser Sureti, Ettehiyatülü, 32 farzlı' eğıtim
sistemini unutuyor; Kuran kurslanna ortaokula
denk diploma vermeye kalkıyor; felsefe ve
manük derslerini kaldırdığını anımsamıyordu,
ama laisizm nutuklan anyordu. İstanbul'un su
sorununun yağmur duasıyla çözümlenebileoeği-
ni ilk söyleyen devlet ve siyaset adamı o oluyor-
du. Ondan herkes memnundu, ama en çok gerici
Arap ülkelerinin yönetimlerince seviliyor ve des-
tekleniyordu. Partisine ve kardeşi Korkut Özal'a
oluk gibi akan mukaddes dolann hesabı tutu-
lamıyordu. Rabıta'nın Türkiye temsilcisi Salih
özcan'dan aldığı hayır dualanyla da cennetin
kapılanm aralıyordu.
Tarikatlar arasında, irticanın asıl kaynağı
olan; 'Nakşiler ve Süleymancılan kıtcakiayan
yeni bir siyasi parti kurmayı düşündüğünü' açı-
kladığında ise Turgut Özal, politik iflasın eşiğin-
/
'Din birleştiricidir' sözleri
Evren'in, 'ben Müslümanım,
devlet laik' yaklaşımı Özal'ın,
'Çankaya'da laik bir adam
oturuyor' güvencesi Demirel'in olunca;
din-devlet ilişkilerindeki karmaşa için
söylenecek fazla söz kalmıyor.
y Devlet Başkanı, MGKve
^ f Genelkurmay Başkanı Evren Paşa
yf ile birlikte, Başbakan Ulusu,
Başbakan Yardımcısı Turgut Özal
ve Maliye Bakanı Kaya Erdem; kutsal
emanetlere yüz süren devletin seçilmemiş
ilk resmi hacılan olacaklardı.
MustafaKakmy,
SafaGirayve
TorgutÖzaldeFİet
ricafinin ilk hacı
ömekterindendi.
Çaoşmaiardan.
Müshimangibi
görünerek;
çelişküerdenjaik
gibidavTanarak
kurtulan Evresve
Özal; diiMİeviet
il^kilerini içjnden
çıkılmaz bir
soruna
dönüştürecekkrdL
ESn-d«vfet SişkiSeriBin yoramımda daha değişik bir cizgı tutturan SölevTOan Demirel,
târikadan^partisiiçiııhepoydeposaolaj^göroıeepİJiniiMİeoidu.
deydı. Süleyman Demırel'e gelince. genel anlam-
da durum pek farklı değildi. Din, devlet ilışkileri-
nin yorumunda daha değişik bir çizgi tutturan
Süleyman Demirel, tarikatlan, partisi için hep oy
deposu olarak görme eğıliminde oldu. Ancak o,
irticaya karşı duyarh görünme cabalannı hiç el-
den bırakmayacaktı. "Şeriat için keUem feda ol-
sun" diyen Adıyaman'ın Refahlı Belediye Baş-
kanı'na karşı susup oturanlara anlamlı bir uyan-
da bulunacak, "Neredesiniz laikler" diyecekti.
Televizyondaki bir açıkoturumda. demokrasi
nutuklan atmaya kalkan Necmettin Erbakan'ı
çok eskilerden tanıdığını ve onun hangı kumaş-
tan dokunduğunu bildiğini söylemekten de çe-
kinmeyecekti.
Bugün, Türkiye'de sayılan 2 milyonu aşan
Nurculann, Süleyman Demirel'i desteklediği bi-
üniyor. Parlamenter demokrasiye daha yatkın
olduklan söylenen Nurcular, Said Nursi'nin izin-
den giderek DP-AP-DYP çizgisini sürdürüyor-
lar.
Köprü dergisine göre Demirerin siyaset sah-
nesine geleceğinin ilk müjdesini Saıd Nursi ver-
miş. **İslamkö\'den bir insan çıkacak. bu milletin
başuıa geçecek" sözleri, Bedıüzzaman Saıd Nur-
si'nin Isparta'dakı sürgün günlerinden kahna.
Demirerin ilk Kuran derslerini çezaevinde
ölen ünlü Haftz Ali Ergûn'den aldığı, İslamköy'-
ün önemli din adamlanndan Bozayak Mehmet
Dayı'dan etkılendip de bilinıyor. Sanki Fransa"-
nın ya da İtalya'nın >üzde 99'u Hınstijan değıl-
miş gibi, Türkiye'nin yüzde 99"unun Müslüman
olduğu 'gerceğiner takılıp kalan 'sağ partiler'.
din-devlet ilışkilerinde statükonun korunması-
ndan asla vazgeçmeyeceklerdi.
1960'larda başladığı demokrasi maratonunun
ünlü koşucusu Hüsamettin Cindomk bile 'yüzde
99 gerçeğini aşamayacak". önerdiğı anayasa de-
ğişikhğiyle; laikliğin korunmasındakı tek etkin
gücün Türkiye solu olduğunu kanıtlayacaktı.
Cindoruk, anayasanın 24. maddesıne. 'herkes
inandığı gibi yaşamak hürriyetine sahiptir' gibı
masum görünümlü bir ekleme yapılmasının. şe-
riat özlemcileri için ne büyük anlam taşıdığını,
uzlaşma adına gözden kaçıracaktı.
|YKK'denMGK'yehepaynı...
Devlet adamlannın yapısal özelliklerinin böy-
le olduğu bir ortamda, devlet organlannın değer-
lendirmeleri de elbette çok farkb olmayacaktı.
Adına ister tarikat kavgası. ister irticai ayak-
lanma denilsin; İslami hareketin ulaştığı etkinliği
gözardı eden devlet; türban olayma' da 'İslami
teröre' de aynı gözlükle bakmaktan vazgeçmi-
yordu. Devletin resmi raporlannın sadece Türki-
ye soluyla hesaplaşmak için işe yaradığırun en
önemli kanıtını; zaman zaman ortaya çıkan dini
örgütlerle ilgili raporlar oluşturuyor.
Devletin çeşitli organlan, bir yandan önemli
saptamalarda bulunuyor, ama kendi saptama-
lanna kulak ükayan uygulamalar yapıyordu.
İrticai ayaklanma. şeriat tehlikesi gibi, demok-
ratik rejimi gerçekten tehdit eden yaşamsal ko-
nulardaki tespitler. yaratılan ilk heyecandan
sonra saman alevi gibi sönüp gidiyordu.
Bu saptamalara uygun olarak yapılanlann ne
olduğu sorusu; her zaman 'rejimi dini esasJar üze-
rinde temeUendirmeye kalkışanların önlerinin
açıldığı, onJann konınup kollandığf bıçımınde
yarutlanacaktı.
Korunup kollanma ö>lesine açık olacaktır ki
devlet. kendi raporlannı sümen altı ederek; za-
man zaman gericiliğı besleme aşamasına biie ge-
lecekü.
"AŞDI sağ akımlarda rol oynamış si\asi parti
Milli Nizam Partisi'dir. Bu parti kapatıldıktan
sonra İlim Yayma Cemiyeti içinde gizli olarak
çauşmalar yapmaktadır. Liderleri Necmettin Er-
bakan ve isimİeri yüksek heyetinizce bilinen arka-
daşlandır. Amaçlan, demokratik boşluklardan
yararlajıarak, şeriat esasına dayalı devlet düzeni
kurmaktır."
12 Mart'ta ülkeyi uçunımun kenanndan kur-
tarmaya gjrişen, Yüksek Komuta Konseyi'ne
verilen 1973 tarihü rapordan yapılan bu alıntı,
devletin üst düzey yetkililerinin yıilardır nelerden
'haberdar okhıklannın' çok somut bir kanıUydı.
"Osmanlı devletinin son > ıllarında başlatılan 31
Mart \ a kası ile 1925 yıhnda ortaya çıkan Şeyh
Sait isyanmda isyancdarı \e masum insanlan ha-
rekete getirmek amacıyla, dini dmguların istis-
mar edildiği bilinen bir gerçekrir. Bu açıdan değer-
lendiriküğinde, 16 Şubat 1969 İstanbul olaylan
(Kanlı Pazar), Kahramanmaraş, Çorum. Aİnas-
ya, Tokat, Srvas, Erzincan, Elazığ \e Malatya il-
lerinde mevdana getirilen çatışmalar, zararlı dini
unsurlann ülkemiz açtsından ortaya koyduğu teh-
likeleri yansıtmaktadır."
1980 yılında ülkeyi uçurumun kenanndan bir
kez daha kurtarmaya girişen Milli Güvenlik
Konseyi'nce hazırlaülan 1985 tarihli rapordan
yapılan bu alınü. devletin üst düzey yetkililerinin
yıllardır nelen "bildiklerinin' çok somut bir
karutıydı.
Herkes her şeyi bilıyordu. ama hiç kimse hiç-
bır şey yapamıyordu. 1970'lerde bilinenler.
1980'lerde de biliniyor; şeriat özlemleriyle 70'ler
80'lere: 80'ler 90'lara eklenip gidiyordu.
İMao'nun Teori ve Pratik'inden...
Türkiye'de ordunun keskin kılıcının kırundan
çıktığı her ara dönemde: 'ırkçılar ve şeriat yanlı-
lan' için yapılan tespitlerin' gerekleri, açıklana-
mayan nedenlerle yerine getirilmiyordu.
Yer ve zaman belirterek anlatılan 'suç teşkil
eden' olaylar; bunlara dolaylı ve dolaysız kanşan
'suçhılar' tek tek sayılıyor. ama hiç kimse onlara
dokunmuydrdu.
Ara dönemlerin askeri ve sivil raporlan: sanki
Türkiye solu ile hesaplaşmak için haarlanıyor,
onlar için yapılan 'tespitlerin' gerekleri tek tek ye-
rine getiriliyordu.
Yüksek Komuta Konse>ı'ne okunan 1973 ta-
rihli rapor; kaüte yönünden her ne kadar göz
doldurmuyorsa da 'adli makamlan ve güvenlik
güçlerini' harekete gecirebilecek verilerle do-
natılmışü. Bu rapor doğrultusunda harekete ge-
çen savcılar, yargıçlar, poüs ve askerler 'solun te-
pesine bir balyoz gibi' ineceklerdi, ama nedense
şeriatçılan unutacaklardı.
Gerici ve bölücü din alimliğinden, süreç içinde
'İslam modemistngine' yükselen Said Nursi'yi
aşağılamayı amaçlayan raporda, Nurculuğun
Müslümanhğa sığmayan yanlan anlatıhyordu.
Rapora göre, "Türklüğü tahrif ederek ayn bir
Kürt devieti kurmayı amaçlayan Said Nursi'nin
risaleteri incelenirse, Türkçe yazdmış olanlarda
erkeklerin kadmlardan uzak kalmalan telkin edi-
liyordu."
Yarın: Devlet eliyle şeriata doğpu
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
FedericoMayor'u
Okudunuz mu?..
Ayvalık'ta bir kıyı kahvesinde otururken bu yazının bir
radyodan duyurulacağını aklıma bile getiremezdim.
Ama 'Şimdi Show radyoyu dinliyorsunuz' anonsunun
ardından 'Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde Federico
Mayor'un yazısını mutlaka okuyunuz' sözlerini duyunca
içimde bir şey hop etti. O sabah bu önemli yazıyı oku-
muştum, içimden de 'Keşke herkes okusa' diye geçir-
miştim. Radyo, yazıdan alıntılar veriyordu. Acaba Ayva-
lık'ta kaç Cumhuriyet satılıyordu? Ama her yerde tanık
olduğumuz olay, umulmadık yerlerde, birçok kişinin
Cumhuriyet gazetesinden söz ettiği, yazarlarını sordu-
ğu, konularından söz açtığı idi. Bu da Cumhuriyet'in tira-
jını çok aşan toplumsal bir etkiye sahip olduğunu, so-
rumluluğunun da o denli önem taşıdığını gösteriyordu.
'3. Binyıl'a Doğru' dizisi de değeri gün geçtikçe daha çok
anlaşılacak bir geniş perspektifi topluma sunuyordu.
Federico Mayor, eczacılık eğitiminden sonra bilim-
eğitim-kültür alanındayetkinçalışmalaryapmışbirçağ-
daş düşünür. Ispanya'daki çeşitli görevlerinden sonra
UNESCO başkanlığı gibi dünya çapında bir görevi üst-
lenmiş. Önemli yazısında aslında bizler için yaşamsal
değer taşıyan, ama yaşama kültürümüze pek gireme-
miş bir konudan söz ediyor: Kültürel farklılıkların korun-
ması ve birlikte yaşamanın öğrenilmesi. 'Dünyanın bir-
çok köşesindeki gerçek, farklı kültürlerin birbiriyle çatış-
ma halinde bulunduğudur. Farklı kültürlerin birbirlerine
duydukları nefretin nedenleri, Birleşmiş Milletler'in kar-
şı karşıya olduğu sorunlardan -yoksulluk, nüfus artışı,
çevre sorunları ve her türlu küresel simetrisizlikler- ay-
rılamaz. Kültürel ilişkilerde ortaya çıkan gerilimlerin bir
diğer nedenı ise karşılıklı duyulan nefret olabilir.'
'Kültürel farklılıklar', bir toplumun çeşitli eksenleri
üzerinde kendini gösterebilir. Dil farklılığı, din farklılığı,
yörefarklılığı.kökenfarklılığı, inanç farklılığı gibi pek çok
eksende ortaya çıkan bu farklılıklar karşısındaki tutum-
lar ne olmaktadır? Eğer bir 'egemen çoğunluk kültürü'
varsa bu çoğunluğun tutumu; farklı olanı dışlamak, gör-
mezden gelmek, etkısız bırakmaktan baskı yapmaya,
ortadan kaldırmaya kadar gidebilir. Federico Mayor,
'kültürel çoğulculuk' dediği bu tutumun değişmesi ge-
rektiğini, 'farklı kültürel azınlık'\ara yaşatıcı, geliştirici,
eşitlikçi birdavranışla hareketedilmesinin doğruluğunu
vurguluyor. Dünya kültüründekı farklılığın korunması-
nın, en az biyolojik çeşitliliğin korunması kadar önemli
olduğunu belırtiyor Gerçekten de dünyada sayılan aza-
lan kelaynak kuşları için pek çok çalışma yapılırken ku-
tup ayıları için koruma önlemlerı alınırken kültür farklı-
lıklarına gösterilen şıddetli tepkilerin kökenleri nelerdir?
Belkı de her kultür, farklı bir kültürü kendi hesabına tehli-
ke olarak algıladığı için böyle bir toplumsal tepki oluş-
maktadır Kültürlerarası etkileşime açılabilen olgunlaş-
mış kültürler, kendi dışındaki kültürlere hoşgörüyle ba-
kabildiği, birlikte yaşamaktan korkmadığı halde henüz
olgunlaşma sürecini tamamlayamamış kültürler, kendi-
lerini ancak kapanarak koruyabilmektedirler.
Burada önemli bir nokta da her kültürün olgunlaşma
sürecinde en bağnaz temsilcileri yoluyla kendini açıkla-
maya yatkın oluşudur. Kültürel fanatizm, hem çeşitli kül-
tür grupları arasındaki anlaşma olanağını ortadan kal-
dırmakta hem de bir kültürün olgunlaşarak ortak dünya
kültürüyle bağlantı kurmasını engellemektedir. Toplum-
ların gelişmeleri önemli ölçüde değişik kültürlerin farklı-
lığını ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, birbirini ka-
bul etmek, birbirine saygı göstermek, birlikte yaşamayı
olanaklı kılmakla gerçekleşecektir. Bugün Türkiye için
konunun taşıdığı önem, hem Kürt sorununun çözümün-
de hem de Islamcı akımların toplum için taşıdığı kültürel
ımgenin anlaşılmasında somutlaşmaktadır. Gerek Kürt
sorunu gerekse Islamcı akımlar, toplumda fanatik yan-
daşları tarafından temsil edildiği zaman, toplumun Türk
ve laik kesimlerinin giderek şiddetlenen tepkilerine yol
açmakta, bu da toplumsal anlaşma ortamını ortadan
kaldırmaktadır. Kürt sorununu, 'bağımsız Kürdistari'
olarak hedeflemek, Islamcı akımı da 'şeriat devleti kur-
mak'la özdeşleştırmek, olayı 'farklı kültürler' boyutun-
dan çıkarmakta, Türkiye'nin bütünlüğünü korumak, laik
devleti savunmak zorunluluğuna sokmaktadır ki bu du-
rum da en ılımlı toplum kesimleri arasında bile anlaşma
olanağı bırakmamaktadır.
Federico Mayor'un yazısının önemi ortadadır. Gele-
ceğın dünyası, 'farklı külturler"\r\ birlikte yaşadığı, birbi-
rine saygılı olduğu, gelişmelerine yardımcı olmaktan ra-
hatsızlık duymayacağı yeni bir dünya olacaktır. Onun
için de bu yeni dünyada farklı kültürlerin birbirini tehdit
etmediği, fanatizmden kurtulabildiği, yeni anlamlara,
yeni ilişki modellerine ulaştığı bir olgunluğakavuşması-
nın önemi çok büyüktür. Bu gerçekleri ne kadar erken
görebilirsek, uygarlığa, barışa, birlikte huzurlayaşama-
ya da o kadar erken kavuşabiliriz.
SHP'den cağlar'a sert tepkl:
Burunlannıçevirip
kendilerinikoklasmlar
ANK.\RA (Cumhuriyet kaydetti. Ender Karagül,
Bürosu)- SHP Genel Sekreter Çağlar'ın, SHP'ye yönelik
Yardıması Ender Karagül,
eski Devlet Bakanı ve DYP
Bursa Milletvekıli Cavit
Çağlar'ın, "SHP aşiret mi,
parti mi" şeklindeki
eleştirilerini sert biçimde
yanıtladı. Çağlar'ın
eleştirilerini anımsatarak,
SHPnin Kİrierin peşkeş
çekilmesine karşı çıktığını ve
özelleştinnenin hukuk ve
adalet çerçevesinde
yapıimasını sağlamaya calışıp
sorumluluğunu yerine
vatanseverliği. kendi servetini getirdiğini bildirdi. Karagül,
güvence altma almak olarak açıklamasında şu görüşlere yer
gördüğünü söyleyen Karagül, verdi: "Bay Cavit ÇağJar'm
"Partimize çamur tüccar kafasmın bu incehgi
atacaklaruıa, burunlannı kavraması beklenemez.
arkalarına çevirip kendilerini Hatırlatmak isterim ki, politika
koklasınlar"dedı. Karagül. insanlarm parası kadar değıl,
dün yaptığı yazıh açıklamada., bilgisi, hoşgörüsü kadar
DYP-SHP İcoalisyonunun, konuşması gereken bir alandır.
KİT'Ieri yok pahasma satmak Vatanseverh'ği kendi
için değil, demokratikleşmeyi senetlerini güvence altma
gerçekleştırmek ve ekonomide almak olarak gören, patiska
açılan tahrifatı gidermek için satma\ la de>let yönetmeyi
kurulduğunu bildirdi. Bazı birbirine karıştıran bu
kişilerin servet ve parasıyla beyzadeler, partimize çamur
politika yapmaya giriştiğini atacaklanna, burunlannı
savunan Karagül, bu kişilerin
"hukuk ve ekonomiden
anlamıışgibi" SHPnin
özelleştirme konusundaki
tavnnı eleştirmeye kalktığını
arkalarına çevirip kenilerini
koklasmlar. O zaman
duvacakları körü kokular, beüu
akıllarmı başlarına
getirecektir."
GİDERAYAKYAŞARKEN
VedatGünyol
50 000 (KDV içinde)
Çağdaş Yavınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-fstanbul