Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN1994 CUMA
12 DIZIYAZI
Dünya Vatandaşı NâzımHikmet
15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu, 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü
O
tuz bir yıl önce yitirdi-
ğımiz. her sene doğu-
munda ve ölümünde
sevgi ve saygıyla
andığımız ünlü
pzanımız
N a z ı m
Hik-
met, ana tarafından Batılı, baba ta-
rafından Doğulu'dur. Bu iki ailenin
belirgin ortak özellikleri vardır: Sa-
natçı, özgürlükçü ve dürüsttürler.
Nâzım'ın anası Celile Hanım ressam;
hem de ilk kadın ressamlanmızdan.
Çanakkale'de emperyalizme karşı yi-
ğitçe savaşarak şehit olan dayısı Meh-
met Ali aynı zamanda şair ve res-
samdı. Dedesi Eırver Paşa dil bilgini.
Türkçemizin gelişip serpilmesi, ya-
bancı sözcüklerden anndınlması uğ-
raşımında önemli görevler yüklen-
miştir. Polonya ve Alman asıllı olan
(ana tarafından) dedeleri kendi ülke-
lerinde baskıcı düzenlere karşı çıktık-
lan için yurtlanndan edilmiş. buna
karşın askeri ve küllürel alanda birer
değer olduklan saptanan bu kışiler
Osmanlı devletinde en yüce makam-
lara kadar getirilmişlerdir.
Nâzım, baba yönünden de ünlü-
dür.
Babası Hikmet Bey.
îttihatçı Enver ve Ta-
lat Paşa'lar yöneti-
minde 'Matbuat
Umum Müdürlüğü'
(Basın Yayın Genel
Müdürlüğü) görevine
getirilmiş, sanat, sine-
ma dergileri çıkarmış:
yönetmiş, Dışişleri'nde önemli görev-
ler yapmış dürüst, babacan, insancıl;
sözün tam anlamıylaçelebi bir kişidir.
Dedesi Nâzım Paşa ise çeşitli illerdc
valiliklerde bulunmuş seçkin bir dev-
let adamı ve ünlü bir şairdir. Eserleri
vardır. Mithat Paşa ve Namık Ke-
mal'ın dostudur. Mevlevidir.
Ana ve baba tarafından Nâzım,
Doğu'yla Batı'nın bir sentezi gibidir.
Daha küçük yaşta bu iki kültürden
esinlenmeye ve beslenmeye başlamış-
tır. Evde Batı müziği, Doğu müziği;
Fransızca, Almanca, Farsça. Arapça,
Osmanlıca... Resim, minyatür, Kara-
göz, tiyatro iç içe.
Nâzım'ın ozanlık ve yazarlık ytlla-
nnda bu birikimin sentezini izleyebi-
leceğiz.
Ana ve baba soyundan Nâzım'a
cömertçe sunulan bu kültür mirasının
dışında maddi hiçbir şey bırakılma-
mıştır. Deyiş yerinde ise bir topluiğne
bilc. Ailesinin ve yakınlannın boylesi-
ne büyük görevler üstlenmesine kar-
şın boylesine dürüst kalabilmeleri
şaşırtıyor insanı! Ellerine fırsat geçin-
ce deveyi havuduyla yutan bazı din
adamlan dahil, vurguncu vc soygun-
culann. Memalik-i Osmaniyede (Os-
manlı mülklerinde), cumhuriyet Tür-
kiyesi'nde cirit attıkları düşünülün-
ce... Hele hele Allah'ın cebinden pey-
gamberin çalındığı günümüzde.
Şimdi dönelim Nâzım Hikmet'e...
"yazılarım oluz kırk
diMe basdır Türki-
yem'dc Türkçemle ya-
sak" N.H. 1962
Türkiye'de Türkçesin-
de yalnız şiirler ve
yapıtlan yasaklan-
mayla kalmayacak
Nâzım'ın, yaşamına da yasak konu-
lacaktı. Hem de 35 yıl. Ondan sonra
kim öle, kim kala?..
Yaşammın en güzel. en verimli 17
yılını mapushanelerin kahn duvarlan
içine gömdüler.
Niçin? Suçu neydi Nâzım'ın?
Adam öldürmemek mi, rüşvet ye-
memek mi, ırza geçmcmck mi, \atan
satmamak mı?..
Fincancı katırlan neden ürkmüştü
boylesine?
Rivayete (söylence) göre suçunun
en büyüğü askeri, üstlerine karşı kış-
kırtmaktı.
Asıl neden ise Nâzım'ın nasıl bir şa-
ir olduğunun irdelenmesindc yatıyor-
du.
Aklıyla, yüreğiyle. yeteneğiyle kim-
lere karşı, kımlerden yanaydı Nâzım?
Niçin Bolu Beyi'nden yana değildi
de, Köroğlu'ndan yanaydı?
Neden Pir Sultandan yanaydı, Hı-
zır Paşa'ya karşıydı?
Sermayeye karşı çıkıp emekten ya-
na tavır koymanın anlamı neydi?
Yapıtlanyla kimlerin kovanına ço-
mak sokuyordu?
Kısaca, bir kaşık suda boğmak iste-
dikleri Nâzım Hikmet'in suçu nasıl
bir ozan olduğunun betimlenmesinde
yatıyordu:
• Nâzım Hikmet,
Kurtuluş savaşlannın, bağımsızhk-
lann, sosyalizmin. insan haklannın
ödünsüz ozanı... Ve Türk dilinin mi-
man; Mimar Sinan'ı...
fyi ya, ne var bunda, bunun neresi
saçT
1
denebilir.
Türkiye'de. Mustafa Kemal'in ön-
cülüğünde emperyalizme karşı dün-
yanın ilk bağımsızlık savaşlanndan
biri verilmedi mi? Osmanlı devletinin
ceberut düzeni yıkılıp, insan haklan-
na dayalı Türkiye Cumhuriyeti ku-
rulmadı mı? Ardından bir dizi devrim
başlatılmadı mı? Uyduruk Osmanlıca
atılıp dilimizi yabana dillerden arın-
dırma çalışmalan başlatılmadı mı?
Başlatıldı, ama henüz sonuçlanma-
dı..
İşgalcilerin işbirlikçisi saray yıkıl-
masına yıkıldı. Ya kurumlan, ku-
rumlanna sinen karşı devrimci dü-
şünce- devlet içinde gizli devlettir.
Nazım ve yandaşlan ise bunlann yu-
valandıklan inlere kalemleriyle savaş
açtnışlardır. Kapıdan kovulan işgal-
cilerin yeni bir sömürgecilik yönte-
miyle bacadan girmemeleri için hal-
kın, özellikle emekçilerin örgütlenme-
si ve bilinçlenmesi gerektiğine ınan-
A Y 0 \\ M t R
"söz olsam çağırsam haklıya doğrıtyagüzele
söz olsam soylesem sevdamı yumuşacık"N.H. 1962
Topraktan
ve ateştendoğan ozan
Biz topraktan, ateşten,
sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor
çocuklanmıza kanmız,
toprak kokuyor bakır
sakallanmız!
Neş'emiz sıcak
kan kadar sıcak'.
Ana ve baba tarafından
Nâzım, Doğu'yla Batı'nın bir
sentezi gibidir. Daha küçük
yaşta bu iki kültürden
esinlenmeye ve beslenmeye
başlamıştır. Evde Batı
müziği, Doğu müziği;
Fransızca, Almanca. Farsça,
Arapça, Osmanlıca... Resim,
minyatür, Karagöz, tiyatro iç
içe.
ustafa Kemal {
'Kuvay-ı Milliye' bayrağını
açmış, tüm yurtseverleri
Anadolu'ya. Ankara'ya
çağınyor.
Ve hemen bu çağrıya uyan
Nâzım, gizli yollardan
Ankara'ya ulaşıyor.
Ciğerlerinden hasta olduğu
için cepheye gönderilmiyor
Nazım. Yol ve yöntem
arkadaşı Va'la Nurettin'le
Yaşammın en >erimli 17 yılını mapushaneierın kaiın dmarları arasında Rn
i,1
<r
İQ h i m t n l a AÖmtmcn
oprirpn Nâ7.m'ın sıırıı nPiHİ? AHam nM.irmempk mi.riisvptvpmenM>k mi
Ö O 1 U Q a O l r
OKUia Ogretmen
ş y p
geçiren Nâzım'ın suçu neydi? Adam öldürmemek mi, rüşvet yememek mi,
ırza geçmemek mi, vatan satmamak mı?.. olarak atanıyor.
BİRAIİI
'ZIRLAMAK'
Nâzım'ın kızkardeşi Samiye, bu anıyı şöyle anlatıyor:
"Sanıyorum 1917 yılıydı.
Ağabeyim, elinde bir dergi, sevinçle odaya girdi. Dergj-
yi babama u/attı:
- Hem şiirimi basmışlar hem de övgü yazmışlar; oku
babacığım, dedi.
Babam şiiri okudu. Gülümsihordu. Hoşlanmtş olma-
lıydı. Ne söyleyecek diye, biz de babama bakmaktaydık.
- Bak Nâzım. dedi babam. Sana Nasrettin Hocadan
bir fıkra anlatayım: Hoca^ birinden borç para almış. Za-
manı gelince ödeyecek. Odeyememiş. Alacaklı kadıya
başvurmuş. Hoca'nın evine haciz memurlan gelmiş. Ev-
de ne var ne yok başlamışlar yazmaya. Kap-kacak, yor-
gan-döşek, ne varsa. Başka bir şeyin var mı yazacak?"
demişler Hoca'ya. Hoca da: "Tamam, demiş, ben faki-
rin neyi varsa ortada. Hepsini de yazdınız.'
Tam o sırada ahırdan merkep anırmaz mı?
Hacizdler: 'Hoca, demişler. hani bu anıranı yazdır-
madınız ya?'
Hoca ahıra doğru başını uzatarak:
- Zırla eşek. demiş. senin adın da devlet defterine geç-
ti...
Babamın anlattığı bu fıkra, ağabeyimin yaşamında sür-
dü. Hatta ölümünden sonra da."
{Nâzım, 1970, Sf. 152-153. A.Aydemir).
makta bu nedenle \ar güçleriyle çalı-
şmaktadırlar.
Kapitalist ülkelerin
sömürgeci iktidarlan
1933'lerde azgınlaşa-
rak süren ekonomik
krizin mide bulantısı-
ndan kurtulabilmek
için yeni bir paylaşım
planîaması yapmak-
tadırlar. Bu işin başını
Almanya'da Hitler, İtalya"da Musso-
lini çekmektedir sermayenin vahşi.
acımasız gücü faşizm ve Nazizim adı-
na. Önlerine çıkanlan gözlerinin yaşı-
na bakmadan ezip geçeceklerdir.
Kuşkusuz her ülkede bunlann açık.
gizli yandaşlan vardır.
"Onlar ümidin düşmanıdtr, sevgilim,
akar suyuıt,
meyve çağındaki ağacın,
serpiSp geüşen hayatın düşmaru."
Peki, Nâam'ı bilimsel sosyalist ol-
maya zorlayan olgular nelerdir? Bu
aşamaya nasıl gelmiştir? Bu bilince
nasıl ulaşmıştır?..
Yıl 1920.
İstanbul işgal altında.
Nânm, Bahriye Okulu son sınıfın-
da; stajyer güverte subayı. Sağlığı bo-
zuk. Ciğerleri su toplamış. hasta.
Doktor gözetiminde yorgan-döşek
yatıyor.
İşgal altındaki İstanbul kan ağlı-
yor!
Kederle gelen akşamlar. şehrin
bağnna saplanan bir bıçak acısıyla çı-
kıyor sabahlara.
Şehrin sokaklannda İngilizce. İtal-
yanca. Rumca, Fransızca bilmem
nece konuşmalar. Defolup gideceğe
benzemiyorlar.
Kızlar, kadınlar. çocuklar. kapalı
kapılar ardında suspus. Sövlentiler
yayılıyor peş peşe: "Sıra sıra darağaç-
İarı kurulacakmış İstanbul sokakları-
na. İşgalcilere karşı koyanlar bir flama
gibi asılıp direğin ucuna. sallandınla-
eaklarmış. Zırhlılar topa tutacaklar-
mış İstanbul'u. Yakacaklarmtş İstan-
bul'u."
Birzamanlann Kaf Dağı'ndaki dev
gibi heybetli görünen Saray' şimdi
içine kapanmış bir sümüklü böcek.
Haksızlık. ışkence. hayasızlık, da-
lavere. yüzsüzlük: işgalci güçlerin ve
işbirlikçilerinin yüzlerinde ölülerin ır-
zına geçen iğrenç ve dişlek bir ağız
gibi sıntıyor.
Kurtuluş Anadolu'da. umut Ana-
dolu'da...
Mustafa Kemal 'Kuvay-ı Milliye'
bayrağmı açmış. tüm yurtseverleri
Anadolu'ya, Ankara'ya çağınyor.
Ve hemen bu çağnya uyan Nâzım,
gizli yollardan Ankara'ya ulaşıyor.
Ciğerlerinden hasta olduğu için
cepheye gönderilmiyor Nâzım. Yol
ve yöntem arkadaşı Va'la Nurettin'le
Boîu'da bir okula öğretmen olarak
atanıyor.
Nâzım, böylece Anadolu insanın
kendi kaderine terk edilişini yakından
görecek. onlarla iç içe olacak. acılan-
nı. açhklannı paylaşacak: bilerek bil-
me\erek. din adına; padişah halife
adına işgalcileri savunan işbirlikçiler-
le çatışacak. zulmün. sömürünün yer-
lisinden de yabancısından da nefret
edecektir. Ziya adında bir yurtsever
hakimın vardımıyla yobazlann ve çı-
kar gruplannın ölümcül tuzağına
düşmekten kurtulacak. i>i yürekli
yoksul insanlann çilelerini vüreğinin
derinliklerine gömerek Bolu'dan a>-
nlacak: Sovyetler Birliğı'ne gidecek.
Kutv Cniversitesi öğrencisi olacak.
Sovyet devrimini gözlcmleyecek. ya-
şayacak; Marks~ın kuramını özümle-
yecek, Lenin'in uygulamalanndan
esinlenerek Türkiye"ye dönecektir.
'Yıl 1924.
Nâzım. gelenekçi
Türk şiiri üstünde bir
bomba gibi patlaya-
caktır. Yeni bir ses.
yeni bir biçim: yepye-
ni kavramlar. yalm
bir dil...
"Bana bak ey avanak,
etinden o zımbırtıyı bırak."
Benim
şürlerime ilham reren perimin
omuzlarında açılan kanat;
asma köprülerimin
demir putrellerindedir.
Benim anladtğım dil
bakır, demir, lahta, kemik ve kiriş-
lerle çahnan
Beethoven'iıt sonatları...
(...)
Ey
berti
açık ağız
dtnleyen adam.'
Belki arkamdan
bana
bu kalbini
haykırana
"kaçık'
diyen, adam!
sen de eğer
ötekiler
gibi kazsan,
bir mana koyamazsuı
sözîerime
bak barigözJerime;
bunlar:
Deti gözbebekleri
gözbebekleri!
Bakır bir tepsi üstüne demir bir
tokmakla vuruyor gibidir Nâzım:
(...)
ey üç atb yaybsuun içinden
sağır
burunsuz
kör
köylülere
Pierre Loti ahı çekip geçen
ağzı gemli
eH
katemli
efendiler!
Tatlı maval dinlemekten gayrt
usandık.
Artık
hepinizin kafasına
şu
daaaaaank
desin:
Köylünün toprağa hasreti var
toprağın hasreti makinelerl
Nâzım'ın dizeleri kızıllığını güneş-
ten ve ateşten almış bilyalar gibi vın-
layarak sağa-sola dağılıyor:
Biz topraktan, ateşten, sudan, de-
mirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklanmıza
kanmız,
toprak kokuyor bakır sakallanmız!
Seş'emiz sıcak
kan kadar sıcak
.... Akın var
Güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!
Nâzım, yirmi üç
yaşındadır.
Birdenbire ünlen-
miştir. Basının odak
noktasıdır. Yandaş-
lanndan çok karşıtlan
vardır. Bu erken gelen
ünü erken öten horoz
örneği susturacak-
lardır. Nâzım'ın sık sık kullandığı iş-
çi-köylü-emekçi-sosyalizm-sömürü-
faşist gibi sözcüklerden tedirgindirler.
Nâzım'ı susturmak için nasıl bir yol
izleyeceklerini de bilemiyorlar. Tam
bu sırada provokatör olarak kul-
landıklan ve TKP içine soktuklan
bazı kişilerin uydurmalanna dayana-
rak Nâzım'ı ve arkadaşlannı gizli ör-
güt kurmak ve üyesi olmaktan mah-
kemeye veriyorlar.
Gıyaben yargılanan Nâam'a 15 yıl
ceza.. Nâzım. kendisine yakıştınlan
bu cczanm haksızlığına. ağırlığma
ınandığından teslım olmaz. Bırkaç
gün orda burda gizlendikten sonra.
bir kolayını bulup yurtdışına çıkar.
Eksik kalan öğreniminı Sovyetler'de
tamamlar. Türkiye'de mahkumlara
af çıktığını öğrcnir. Yurda döner.
Hopa vc Ankara cezaevinde kısa bir
süre kaldıktan sonra salnerilir.
Bu arada Nâzım peş peşe yapıtlar
vermeye başlar. Yalnız şiirle yetin-
mez, tiyatroya yönelir. Yepyeni bir
içerikle yazdığı piyesler Muhsin Er-
tuğrul'ca sahnelenir. Tiyaıronun ola-
ğanüstü bir ilgiyle tıkabasa dolduğu-
nu. alkışlann dışanlara taştığını gö-
rcn veduyan çıkar çevreleri tiyatroya
sansür koyarlar.
"Ya öyle mi, alın size.." der gibi iki
yılda dört kitap yayımldr Nâzım.
Gökgürültüsüylc, şimşckkr çakarak
gclen '835 Satır'. "Jokond ile Si-ya-u',
'Varan 3".'Bir Artı Bir, Eşittir Bir'le
ortalığı tozu dumana katar.
O duvar
o duvarınız,
vız geSr hize nz!~
Bizim kuvvetimizdeki htz,
ne bir din adanumn dumanlı vaath'n-
den,
ne de bir hülyaıun gönlii yakışı-
ndandır.
O yalnız
tarihin
o durdurulmaz akıp-
ndandtr.
Sükun yok, hareket var
bugün yarına çıkar,
yartn bugünü yıkar
ve bu durmadan akar
akar...
akar...
SÜRECEK
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Masal Gezegeni
Posta gelince sevinçle çarpar kalbim. Dostlardan,
okurlardan gelen mektuplara dalarım. Kimi acıtır yüre-
ğimi, diken türü sitemler, kimi okşar, yeni bir dansa çağı-
rır gibi, uçurur, dalgalandırır beni. Küçük mutlulukların
güzelliğini duyarım. Bu sabah Strasbourg'dan ve New
York'tan mektuplar çıktı postadan. Piyanist Gülsin
Onay, konseriyle ilgili eleştirileri, ayrıca yeni adresini
yazıyor. Eleştiriler çok sevindirici. New York damgalı
zarf da Profesör Nermin Abadan Unat ve Nilüfer
Reddy'den geliyor. İki güzel kart, biri Matisse'den bir
kadın. Menekşe rengi elbisesiyle mor bir kadın ve ane-
monlar. Öteki Renoir'in 'Salmcak' adlı tablosunun kartı.
19 Mayıs'ta yazmışlar, bayramı kutluyorlar. Bizim kuşa-
ğın geleneği bu. Gönül Kayra da ulusal bayramları kut-
lar yalnız. Ben de bayram sevincini duyarım. Yaşamı-
mız böyle değil mi, kimi günler bir kart, bir telefonla
sevincimiz yeşerir birden, kimi zaman da bir sözcük ters
ve kaba bir davranış dünyamızı karartır yeniden. Çirkin-
liğe, duyarsızlığa alışmak kolay değil ama sevgiyi, say-
gıyı duymayanlara anlatmak da hayli güç!
Nilüfer Reddy ile Ankara Lisesi'nde başlıyor arkadaş-
lığımız. Dil Tarih Fakültesi'nin de parlak bir öğrencisi,
sonra New York'a gitti, nerdeyse elli yıldır orada, ama
Ankara'da yaşar her zaman. Olayları izler, tepkisini,
kuşkusunu yansıtır. Kadın yazarlarımızla ilgili çalışma-
lan var. Şimdi yeni bir uğraş içinde, 18. yüzyıldan bu
yana Türkiye'ye gelen, kitap yazan Ingiliz kadınları araş-
tırıyor. Biri de Lady Montagne. Kütüphanelerde bilin-
meyen kaynaklar buluyor Profesör Nermin Abadan
Unat'ın deyimiyle bizim toplumda sözsel kültür var, oy-
sa Batı, yazılı kültürle gerçek yüzüyle aktarıyor geçmişi.
Lady Montagne de öncü bir feministmiş meğer! Ingiliz
kadınları Istanbul'un güzelliğini masal türü anlatıyor ki-
taplarında, ressamlar da öyle değil mi? Bir de şimdi
görsünler, deniz de kalmadı, mavi de ağaç da yeşil de!
Fennur Söaen in yazısını okuyuncakararverdim, İMÇ
bloklarına gidip açıkhava sergisini gezeceğim önümüz-
deki günlerde Belli olmaz, o sergiyi oluşturan güzel
yapıtlar da kaybolabilir bir gün. Başkent Ankara'nın bir
açıkhava sergisini yitiriyoruz nerdeyse! Cumhuriyetimi-
zin kuruluş yıllarında başkentimize gelen yabancılar
şimdi tanıyabilir mi acaba? Çarpık kentleşmeye, beton-
laşmaya nasıl şaşırır, çağdaş bir başkent özleminin
yozlaşmasına ne yorum yaparlar kimbilir. Bu köşede
savundum, vurguladım her zaman. Değer yargıları hızla
değişince her şey altüst oldu ülkemizde. Tersine bir kül-
tür devrımi yaşandı. Çirkinlikler üredı her alanda. Ancak
bu çirkinliklere karşın bir direniş de var, sağlıklı birdire-
niş. Çağdışılığa karşı çağdaş çaba gösteriyor, güzellik-
ler üretiyorlar. Başkentliler de içten destekliyor bu
çabaları. Şimdi daha güçlü bır çaba gerekiyor bence.
Önceki yazılarımda da belirttim, her zaman yazacağım,
anakentin yeni yerel yöneticileri Altınpark taki heykelle-
ri kaldırmış bulunuyor! Azade Köker ile Mehmet Ak-
soy'un yapıtlan yok artık! Sanat yapıtlarına saygı duy-
mak, korumak, özen göstermek belli bir kültür düzeyi
ister kuşkusuz, herkesten beklenemez, ama Mehmet
Aksoy ve Azade Köker'in heykelleri başkentin yaşamın-
da yer alan yapıtlar değil mi? Onları kaldırmak ya da
Mehmet Aksoy'un yapıtında olduğu gibi kimi bölürnleri
çıkartmak saygısızlığın da ötesinde bir olay değil mi?
Kaç gündür bildiriler yayımlanıyor, başta SÂNART, mi-
marlar, Plastik Sanatlar Derneği olayatepkilerini belirti-
yor, ama bunlar kamuoyuna yansımıyor yeteri kadar.
Siyasal olaylardan yer ve vakit kalmıyor galiba! Ne gü-
zel yazmış sevgili HalH Çelenk. Ekmekten de gülden de
vazgeçemiyor insan! Çağdaş bir başkent de yalnız alt-
yapısıyla, stadyumlarla değil, çevresiyle, sanat yapıtla-
nyla sanatsal ve bilimsel kurumlarıyla oluşur. SHP'li
yerel yöneticiler böyle bir başkent oluşturmak için çaba
gösterdi. Seçimi yitirince her şey değişiyor! Ama değiş-
memesine de çaba gösterilmeli. SHP'li yerel yöneticile-
rin çalıştığı ilçelerin bu konuya bir an önce eğilmesi
gerekir bence. Kültür Bakanlığı'nın belli duyarlılığı gös-
termesi, bu sanat yapıtlarına sahip çıkması gerekir. RP-
li Başkan'ın kaldırdığı heykeller müzelere ya da bakanlı-
ğa bağlı kuruluşlara konabilir. Ama önce nerede olduk-
larını bulmak gerekiyor. Ben hukukçu değilim, ama
olayın hukuksal bir boyutu da yok mu acaba?
Altınpark'ta Mehmet Aksoy'un yapıtı önünde,anı res-
mi çektiren genç okurlarıma selam! O fotoğrafları iyi
saklasınlar, çocuklarma gösterirler bir gün. Böyle park-
larımız, böyle heykellerimiz vardı, bir gün yeri boş kaldı;
diye masal türü anlatırlar.
Masal okumayı sever misiniz? iş Bankası Sanat Gale-
risi Danışmanı Zerrin Polat'ın bir masal kitabı yayımlan-
dı son günlerde: Masal Gezegeni. Paul Valery'nin bir
yazısıyla başlıyor, "Bana masallanmı geri verin" diyor
ünlü Fransız ozan. "Masal çocuğun dünyasını renklen-
dirjr, hayal gücünü geliştirir" diyor. Bir başkent ya da
istanbul masalı çocuklarımızın hayal gücünü nasıl geliş-
tirecek acaba? Olumlu mu, olumsuz mu? Bence masal-
larını geri isteyecekler.
Masal Gezegeni'ni okumanızı dilerim. llginç bir ma-
sal. Siyasal masalların çıkmazını aşmak için güzel bir
solukveriyor.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Hz. Muhammed'in
Hz. Ali'ye armağan ettiği
ucu iki çatallı kılıç. 2/ Oy-
lumlu... Kuruyunca çat-
layan toprak. 3/ Birçok
bitkiyle özel koku veril-
miş tatlı bir şarap... De-
mirin simgesi. 4/ Parola...
Bir haber ajansının sim-
gesi... Bir şeyin yere ba-
kan yanı. 5/ Osmanlılar
ile Memluklar arasında
1517"de yapılan savaş. 6/
Sanayi... Kripton elemen-
tınin simgesi. 7/ Peru'nun para bi-
rimi... Ucu yanık odun. 8/ Bir
bağlaç... Uzay havacılığında tep-
kili bir motorla çalışan araç. 9/ Bir
nota... Mürekkepbahğından elde
edilen koyu siyah boyaya ve bu
boyayla yapılan resme verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ege ve Akdeniz bölgelerinin kı-
raç yerlerinde yetişen ve katırkuy-
nığu adı da verilen zehirli ağaçcık.
2/ Ürenin kanda birikmesi sonucu
ortaya çıkan hastalık... Afrika'da bir ırmak. 3/ Kaynağı mitolo-
jik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Bir meyve. 4/ Öğretim ve
eğitim sistemi. 5/ Amerika'nın tropikal bölgelerinde yaşayan
büyük sürüngen... Bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvve-
te yükseltildiğini gösteren sayı. 6/ Engel... Cılız, zayıf. 7/ Güzel
sanat... Bir zaman birimi... Sipersiz şapka. 8/ Dıştan gelen bir
uyanm sonucu doğan ve iç tepkilere yol açan iştenç dışı sinir et-
kinliği. 9/ Kesintilerden sonra kalan miktar... İkiyüzlülük.
Ç0KKAPILI0DA
Asım Bezirci
3. bası 40.000 (KDV içinde)
Çağdttf Yaymları Tûrkocağı Cad.39-41 Cağaloğlu-İstanhul